İsimler.
Farkında olmadan ailemiz bizim için ne kadar da doğru isimleri seçiyordu. Belki de biz bu hayatı, bize verilen isimlerin anlamlarını yaşatırcasına yaşıyorduk. Sonbahar kızıydım ben; hafif esen rüzgârda ceketlerinize sarılmanıza sebep olan, o esinti sebebiyle üşüdüğünüzde hiçbir şey düşünmemenizi, yanaklarınızın kızarmasını sağlayan kişiydim. Hazan’dım!
On yedi yıllık hayatımda her zaman soğuktum; kalbim buz tutmuş gibiydi, sevgi neydi, saygı nasıl bir şeydi hiçbir zaman için öğrenmemiştim. Benim için aile kavramı yoktu. Çocuğunuzu okula gönderdiğinizde herkesin parmakla gösterip dalga geçtiği, küçük gördüğü kişiydim. O zamanlar bir ailemin olmamasının küçük görülecek, dalga geçilecek ne gibi bir tarafı vardı; anlamıyordum. Kendi kabuğuma çekilmem, kendim gibi birinin olabileceğine inanmayışım; bu yüzdendi.
Fakat o gün o soğuk kış gününde gördüğüm bir çift mavi gözün hayatımı değiştireceğini; kendi geçmişimden kaçarken, başkasının geleceğine dahil olacağımı bilemezdim. Bildiğim tek şey ise bu değişimden kesinlikle şikayetçi değildim.
Benim adım Faith Morgan ve bu benim hikayem.
Hikayeme nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum. Resim yapmayı ne kadar çok sevdiğimden ya da ne kadar içine kapanık bir çocuk olduğumdan da bahsedebilirim. On dokuz yıllık hayatım boyunca ailesi tarafından sevilen, annesi ve babası tarafından sevgiyle büyütülmüş bir çocuk olduğumdan da fakat bu çok büyük bir yalan olurdu.
Kafamın içinde bulunan seslerle okula ilk başladığım zamanlarda tanışmıştım. Hayatımda kendimi tamamen oraya ait hissettiğim bir yer olmamıştı. Kalbim mi kırıktı yoksa kendi kurguladığım hayal dünyasının içerisinde mi yaşıyordum anlayamıyordum. Bir şeyler beynim de ve kalbim de eksikti. Bu sebeple tamamen içine kapanık birisi olarak yaşadım. Kimse ile anlaşamaz ya da yakınlık kuramazdım. Kendimi iyi hissedebileceğimi ya da insanların beni ben olduğum için kabul edebileceğine dair bir inancım yoktu. Kafamdaki seslere bu yüzden her zaman ihtiyaç duymuştum. Kendi kendime konuşuyor, kendi aldığım kararları uyguluyordum. Çünkü ben bile kim olduğumdan emin değilsem çevremde yakın olabileceğim insanlar beni nasıl bileceklerdi ki? Bu düşünce ile yıllarımı geçirmek zorunda kaldım ve bana göre birçok insan da hayatını benim gibi yaşıyordu.
Aradan geçen uzun yılların sonunda kendi hayal dünyam olmadığına emin olduğum beklenmedik bir an yaşadım. Kim olduğumu anlamaya başladığım, hayattan ne istediğime emin olduğum bir an. O an geldiğinde neden kim olduğumu bilmediğimi anlıyordum. Çocukken annem herkesin hayatında dönüm noktası diye tasvir edilen bir dönem olduğunu söylerdi. Herkesin kendi zamanı olduğunu…
İşte o an geldiğinde kendi zamanımın geldiğini biliyordum. Kim olduğumu öğreneceğim, kim olmak istediğime karar vereceğim andı. Belki de benimle diğer insanların da hayatlarında kendi zamanlarının geldiğini gösteren o an ortaya çıkmıştı. Kim bilir?