@fymavili
|
Keyifli okumalar 💙 []
Ellerim gergince kısa saçlarımın arasında gezdi babam, annem ve ben müdür odasının önünde içeri girmeyi bekliyorduk. İlk başta onları okulda gördüğümde ve babamın kolumu tutarak beni kıyıya çekmesi ile şok olmuştum. Okulda ne işleri olduğunu bilmememin üstüne bir de koktu sarmıştı etrafımı. Müdür babamı arayıp benim ile ilgili konuşmak istediğini söylemiş ve neden olduğunu bilmiyordum. Sessiz ve gergince koridorda ki oturaklarda otururken bize doğru gelen ablamı gördüm. İstemsizce ellerim saçlarıma gitti. Bunu gören ablam ise sırıtarak siyah saçlarını geriye doğru savurdu. Her zaman görünüşüm ile ilgili beni zorbalardı. Neden gözlerin mavi , neden saçların sarı, neden güzelsin. Bunun için dün kavga ederken eline makas alıp büyük bir tutum kesmişti. Saçlarımı o haliyle gördükten sonra banyo da epeyi ağlamış bir de ağladığım için babamdan azar yemiştim. Ağlamamak için büyük bir çaba sarf ederken saçlarımın diğer kısmını eşitlemek için ben kesmiştim. Yanımıza gelerek annemin yanına oturdu. "Ne oldu neden geldiniz?" Ablamın sorusu ile memnuniyetsiz bir şekilde yüzünü ekşiten babam " Müdür çağırdı, Nisan ile ilgili bir konu varmış, yine ne boklar yedi acaba." Yüzüme benden tiksinir gibi bakıp çevirmişti suratını. Bu bakışından dolayı üzüldüğüm için kafamı başka yöne çevirince nöbetçi öğrenci ile göz göze geldim. Bana üzgün bir şekilde bakıyordu, belki de acıyordu bana. Müdür odasının kapısı açılıp içeriden çıkan edebiyat öğretmenimiz Esra hoca gülümseyerek bize baktı. "Merhaba ben Okulumuzun edebiyat öğretmeni Esra Baş. Buyrun içeriye geçelim ." Esra hocanın mutlu halinin aksine ailem mutsuzdu bu durumdan. Müdürün odasına girdiğimizde bize gülümseyerek koltuklara oturmamızı söylemişlerdi. Babam ve annem müdürün karşısında ki iki koltuğa oturmuş ablam ve ben ise ayakta bekliyorduk. "Öncelikle hoşgeldiniz Bilal bey. Nisan ile ilgili bir konu için çağırdım sizi." Babam hoşnutsuz bir şekilde bana bakıp "Ne yaptı da çağırdınız?" deyince müdür bir süre öylece kaldı. Babamın bunu demesini beklemiyor olmalıydı ki şaşırmıştı. "Beni çok yanlış anladınız kötü bir şey yok Bilal bey aksine çok güzel haberlerim var." dedi gülümseyerek. Ne olduğunu bende merak etmiştim çünkü hiçbir sorun yaşamayan insandım. Müdür'ün odasına hiç çağırmamıştım çünkü daha dokuzuncu sınıfa gidiyordum. Esra hoca gülümseyerek elinde ki kağıdı müdürün önüne koydu "Okulumuz genelinde yapılan bir sınav vardı. Yurt dışı eğitimi için okul Türkiye'den sadece beş kişiye tam burslu ve yatılı şekilde eğitim veriyor. Londra da oldukça seçkin bir kolej ve her sene bu şekilde sınav yapılıyor. " dedi. Babamlar konuyu hala anlamamış olmalılar ki devam etmesi için eliyle eee dercesine hareket yaptı. Esra hoca tekrar konuşmaya başladı. "Okulumuzda sınavı sadece tam puan ile geçerek Türkiye birincisi olan kişi Nisan." dediğinde odada büyük bir sessizlik oldu. Ben dahil herkes şaşırmıştı. Ben o sınavda birinci mi olmuştum? Şaşkın ama mutlu halim ile heyecanla babama baktım ama yüzümün düşmesi bir oldu. Babam ise sinirli bir şekilde müdüre dönüp "Peki Sinem o sınava girdi mi? Kaç aldı?" Müdür, Esra hoca ve ben bu soru ile babama döndük. Beni değil direk ablamı mi soruyordu? "Bilal bey Sinem dereceye giremedi." Müdürün sözleri ile ablam sinirle odadan çıkmıştı. Yaptığı çok ayıptı ama hissettiği hüznü ve siniri anlayabiliyordum yinede kimseden ses çıkmadı. "Nisan için bu büyük bir fırsat. Kayıtlar haftaya başlıyor. " Babam ayağa kalkıp anneme de işaret verdi. "Nisan hiç bir yere gitmiyor onun yerine Sinem 'i yollayabiliriz." dediğinde Esra hoca anlayamadığını belirten yüz ifadesi ile bakakalmıştı. Bende şok geçirmiştim. Benden bu fırsatı alıp ablama mi verecekti. "Bilal bey bu mümkün bir şey değil. Bu sınav Nisan'ın hakkı başka öğrenciyi yerine göndermeyiz. " Babam kapıya doğru yönelirken başı ile bana işaret verdi. "O zaman kimse gitmiyor iyi günler size." dediğinde ayaklarım bana ihanet ederek mecbur ve üzgün bir şekilde kapıya yöneldim. Ağlamak istiyordum. Ama ne yapabiliyordum ne de bir şey diyebiliyordum. Annemin ve babamın peşinden dışarı çıktığımda babam sadece yüzüme kötü bir şekilde bakmış ve arkasını dönüp gitmişti. Hiç bir şey dememişti ama biliyordum bir şey olacaktı. Bütün gün okulda gergince durdum. Ne ders dinleyebildim ne de başka bir şey yapabildim çok korkuyordum. Okul bittikten sonra Mehmet ile eve doğru yürürken bir şeyler anlatıyordu ama korkudan hiçbir şey duymuyordum. O da farkındaydı bir şey olduğunun ama anlatamamıştım. Utanmıştım. Eve geldiğimde elimde ki anahtarlarla kapının önünde bir süre brkledim ve gerginliğimin gitmesini bekledim. En sonunda hiçbir işe yaramayınca anahtarı kilidin yuvasına koyup çevirdim. Kapıyı açıp içeriye göz gezdirdiğimde ses gelmiyordu. Bedenimi içeriye sokup ayakkabılarımı ve montumu çıkarttım. Koridorda salona doğru yürürken aniden babam odasından çıkıp karşıma dikildi. "Sen ?" dedi tıslar gibi. Korkudan titremeye başlamıştım. "Demek sen bizden kurtulmak için yurt dışına çıkacaktın ha?" Kafamı iki yana salladım." Hayır baba öyle bir şey değil." Üzerime doğru gelince korkudan kaçmak için arkamı döndüm ama yakamdan beni yakalayıp duvara doğru savurdu. Bedenimin duvar ile temas ettiği yer öyle bir sızladı ki duvar ile iç içe geçtiğimi düşündüm. Yere düştüğümde yine formanın arkadan yakasını tutup sürüklemeye başladı. "Seni orospu!" Yakamdan tutup beni sert bir şekilde yere bıraktı kalan gücüm ile ayağa kalkmaya çalışırken kısa saçlarımı kökünden sökmek istercesine tutup arkaya doğru çekti ve aniden yüzüme sert bir tokat attı. Çok şiddetliydi ve kalkamadım. Başım döndü, nefesim kesildi gözüm açık öylece bakıyordum ama ölmüş gibiydim. Beni kolumdan tutup tekrar sürüklemeye başladı. Beni evin en havasız, soğuk ve karanlık olan o odaya sürükledi. Çırpınmak istedim, kolumu çekmek yapamadım. Gücüm yoktu. O odadan korkuyordum ve hiçbir şey yapamıyordum. Beni bir çuval gibi odanın içine attığında rütubet kokusu ile baş başa kaldım. "Geber kevaşe." Sertçe kapıyı üzerime kapatıp kilitledi. Karanlık odada yerde, iğrenç kokular içinde görünmeyen tavana bakıyordum. Sesim çıkmıyor acı inlemelerim bile içime kaçıyordu. Gözlerimden yaşlar yavaş yavaş kulaklarıma doğru yol aldı. Korktuğum bu odada ilk defa nefesim kesilmeden gözlerim kapandı. Ve ben o karanlıktan ilk defa korkmadım.
[][][] Aynadaki aksime baktım. Çökmüş gözler, bakımsız saçlar, verilen kilolar, ağrıyan bir beden ve çökmüş bir ruh. Yorgun görünüyordum. Yorgundum da. Hala yediremediğim ve üzüldüğüm bir geçmiş hatıralarım vardı. Her gün kafamın içinde bir ses , bir görüntü. Rahatsız uykularım ve rahatlayamayan bir beden. Nasıl düzelecektim? Nasıl neşeli olacaktım? Ellerimi üzerimde ki okul formamın üzerinde gezdirdim. Okulumu özlemiştim. Bugün okula gidecektim. Geçen iki haftanın sonunda her şey normal ve sıradan ilerliyordu. Kimse üzerime gelmiyor herkes benim ile iletişim halinde bana iyi gelmeye çalışıyordu. Merve Hanım ile aramız iyidi. Sürekli konuşmaya başlamıştık. Belki de hissediyordum onda ki anne sevgisini. Gerçekten seviyordu beni. Tabi bir de Karan vardı. İkizim. Onun ile de aramız iyidi. Bir kaç kez beni site içinde yürüyüşe çıkartmıştı. Bu alışma sürecinde en çok desteği ondan almıştım. Belki de ikizim olduğu içindi bunu bilmiyordum. Diğerleri çabalamıyor değildi elbette diğerleri de benim için sürekli uğraşıyordu. Mahir Bey'in bile benim ile sohbet etmek için sabır ile sıra beklediğine bile şahit olmuştum. Aynada ki halime tekrar baktığımda gözlerim küçük bir tebessüm haline gelmiş dudaklarımda takılı kaldı. Gülümsüyordum. Onları düşünmek beni güldürüyordu. İçim bir hoş oldu. Onlara alışıyordum. Kendime gelme amaçlı aynadan uzaklaştım montumun cebinde ki telefonumu çıkarttım. Saat daha yedi buçuktu. Okula daha çok vardı. Yerden çantamı alıp aşağı inmek mantıklı gelmişti. Aşağı kata indiğimde etrafta kimse görünmüyordu. Salona girdiğimde kimse yoktu ama masa hazırlanmış görünüyordu. Herkes neredeydi. Çok mu erken kalkmıştım ki. Arkamı dönüp odadan çıkacakken bir anda içeri giren Ömer ve Emir ile öylece kaldım. "Surpriiiiiiz." Ellerinde birer tuttukları hediye paketleri ile bana kocaman gülerek bakıyorlardı. Neydi ki bugün. Benim hala şaşkın ve anlamaz halim ile Emir, "Çok fazla Karan ile dolaşıyor ondan algılayamadı." dedi Ömer'e doğru. Ömer de onu onaylayarak kafasını salladı. "Haklısın." "Hey " dedim şaşkınca." Bende buradayım." Şaşkın halime gülerek hafif bir şekilde burnuma vuran Emir "Sürpriz yaptık sana ." dedi. Evet onu görüyordum ama neden? "Niye ki?" diye sorunca kolumdan tutup beni koltuğa doğru yönlendirdiler. "Sen şöyle otursana güzel kardeşim. Sürpriz yaptık diyoruz niye diyorsun. Tansiyonun düştü galiba hala anlayamadın." Emir'in söylenmeleri ile güldüm. Emir gerçekten aşırı hiperaktif ve komik biriydi. Benim güldüğümü gören Emir bana bir süre şaşkınca baktı. Aynı şekilde Ömer de bakınca yavaşça soldu gülümsemem. Neden öyle bakıyorlardı ki? "Kurban olduğum yarabbim ne güzel gülüyorsun kız sen." deyip omzuma vuran Emir ile şaşırmıştım. "Güzel mi?" Ömer kafasını salladı " Gülünce etrafta ışık saçıyorsun. Şairler bile şiir yazamaz bu gülümsemeye." Ömer'in kurduğu cümle ile tuhaf hissetmiştim. Beni böyle övmeleri hem hoşuma gitmişti hemde utandırmıştı. "Abisi utandı." dedi Emir gülerek. Konuyu dağıtma amacı ile ellerinde ki kutuları gösterdim. " Ne aldınız ki bana?" Onlarda dediğim şey ile ellerindeki paketleri unutmuş olmalılar ki aynı anda kaldırıp baktılar. Hallerini gülmemek elde değildi. Kutuları kucağıma koyup bana açmam için işaret verdiler. Ne için olduğunu bilmiyordum ama hoşuma gitmişti. İlk Ömer'in kutusunu açmıştım. Paketin bantlarını çıkartıp içinde ki kutuyu çıkarttım dışı çok güzeldi. El ile yapılmış gibiydi çünkü tasarıma benziyordu. Kapağını açtığımda içinde iki tane kitap vardı. Merakla kitapları çıkarttım. Biri Uçurtma Avcısı diğeri ise Ve Dağlar Yankılandı kitabıydı. Bu kitapların ikisini de okumuştum ama bana bu kadar değerli ve mesaj içerikli bir hediye verdiği için duygulanmıştım. "Bu kitaplar benim en sevdiğim kitaplardır. Benim için değerli olan bir şeyi senin ile paylaşmak istedim. Umarım beğenirsin." Cümleleri beni düşünerek böyle bir hediye vermesi beni çok duygulandırmıştı. Kitapları ve kutuyu önümde ki masaya koyup Ömer'e döndüm. Onun ve hatta benim de beklemedigim bir şey yaptım. Sarıldım. Sıkıca ona sarıldım çünkü beni gerçekten anlamıştı. Hissetmiştim. Geriye çekildiğimde yüzünde ki huzur , mutluluk gözle görülür cinstendi. "Teşekkürler." "Ben teşekkür ederim kardeşim. İyi ki hayatımıza geri döndün. O kadar mutluyuz ki. " dedi sonra da beklemediğim bir şey yaptı ve saçlarını dağıttı. İstemsizce ağzımdan yaaa nidası çıktığında gülerek geri çekildi. "Hep bunu yapmak istemiştim." dedi. "Ama daha benim hediyem var." Emir'in kurduğu cümle ile elinde ki kutuyu aldım diğerine göre bu büyük bir kutuydu. Birazcıkta ağırdı. Paketini açtığımda orta boylarda bir ayıcık ve ayıcığa giydirilmiş kırmızı bir ceket vardı. O kadar tatlı bir ayıydı ki direkt çıkartıp sarıldım. Yumuşacık tüyleri ile çok mutlu hissettiriyordu. "Çok teşekkür ederim çok tatlı." dedim tekrar ayıya sarılıp. "Vay anasını hediyeyi alan ben sarılmayı alan ayı oldu." dedi homurdanarak. Küçük bı kıkırtı kaçtı dudaklarımdan. Bana bakıp " Sinirlenemiyorum" deyince de ona da yandan sarıldım ve ikisine de teşekkür ettim. Sabah sabah beni mutlu etmişlerdi bu düşünceleri ile. Ben tekrar ayıma sarılırken içeriye Mahir bey ve Kuzey girmişti. Benim ayıya sarılmış halimi gördüklerinde yüzlerinde bir tebessüm oluştu. Kuzey bana doğru gelip Ömer'i itekledi. "Az kalk lan." Ömer ona ters ters bakıp. "Bana ne kardeşim geç öte otur." dedi. Kuzey sinirle bu sefer Emir'e döndü. Emir hiç oralı olmadan yerine kuruldu. Kuzey sabır çekermiş gibi gözlerini kapattı. Sonra da geldi ve benim ayaklarımın ucuna halıya oturdu. Bu yaptığı ile yerimden diklenip. "Buraya otur orası soğuktur" dedim. Kuzey bu dediğim ile elimi tutup yerime tekrar kurulmamı sağladı. "Yok kardeşim otur sen. Ben burada da otururum. " dedi. Yanımda, sağımda ve solumda oturan kişilerle bir an kendimi çembere alınmış gibi hissettim. Kuzey elimde ki hediyelerime bakıp bana baktı. " Benden önce davranmış birileri " dedi Emir ve Ömer'e bakarak. Gülümsedim dediği ile. Ve tekrar kucağımda ki ayıya sarıldım. "Çok tatlı değil mi?" dedim kucağımdaki ayı için. Kuzey elimde ki ayının suratını kendine çevirdi. İki boncuk göz ve dikişli bir gülümsemesi vardı. Yüzünü buruşturup " Ben daha tatlıyım" dedi. Kendini bir ayı ile kıyaslaması beni güldürdü. "Birileri yine benim düşünceli halimi kıskanmış" dedi Emir alttan alttan. Onların tatlı didişmesini içeri giren Merve Hanım bitirmişti. Ona hala Merve Hanım diyordum çünkü daha dilim alışmamıştı onlara anne , kardeş ve baba demeye. Alışık değildim. "Ne yapıyorsunuz siz. Geçin hadi sofraya. " dedi . Hepimiz masa da yerlerimizi aldığımızda Merve Hanım'a döndüm. "Karan nerede?" O ana kadar onlarda fark etmemiş olmalı ki hepsi Karan'ın boş sandalyesine baktılar. "Ben bı bakayım hemen ." diyen Ömer'e doğru çekinerek. "Ben baksam ." dedim. Masa da bana dönen kafalar ile biraz gerilmiştim. "Tabi bak kızım. Çağır ikizini. Neredeymiş sıpa bak bı." Merve Hanım'ın mutlu bir şekilde beni yollandırması ile masadan kalktım. Üst kata odasının olduğu yere geldim. Odanın kapısını çekinerek tıkladım. İçeriden ses gelmemişti ama boğuk bir ses geliyordu. Bir kez daha tıkladım ama yine aynı ses gelmişti. Bir şey olduğunu düşünüp kapıyı yavaşça araladım. İçerisinin halini gördüğümde bir an kalakaldım. Her yer her yerdeydi. Her yerde kıyafetler vardı ve aşırı dağınıktı. Kafamı diğer tarafa çevirdiğimde dolaba kafasını sokmuş bir şeyler arayan Karan'ı gördüm. Ne yaptığını anlayamadım. Arkamdan kapıyı kapatıp içeri adım attığımda bir anda korkmuş olmalı ki yerinde sıçrayıp kafasını dolap kapısına çarptı. "Siktir lanet." Verdiği tepkiyi beklemiyordum. Kafasını tutup bana doğru döndüğünde beni beklemiyor olmalı ki şaşırmıştı. Hemen kendini toparlayıp ayağına doğru düşen yığını dolaba doğru fırlattı. Bana dönerek "Nisan " dedi. Ona doğru küçük bir adım atıp "Rahatsız etmek istemezdim ama kahvaltı sofrasına ilk defa geç geldiğini gördüm. Bir şey mi oldu diye bakmak istemiştim. " Üzerindeki formayı düzeltip bana doğru yöneldi. "Yok yok bir şeyim okula hazırlanıyordum. " dedi. Odasına göz gezdirdim ve ona baktım. Oda odasına bakarak bana döndü. Daha çok dağıtıyor gibiydi. Elini sarı saçlarına daldırıp bana baktı. "Şey ben sana bir şey vermek istiyordum ama bulamadım. " dedi. Bu haline gülümsedim. "Ne arıyorsun beraber bulabiliriz " dedim ona doğru yaklaşıp. "Dün seninle birlikte bahçede otururken kulakların kıpkırmızı olmuştu. Dikkatimi çekti bir berem vardı sana çok yakışacağını düşünüyordum. Ama bir türlü bulamadım. " Beyaz tenimden dolayı üşüdüğüm de hemen kizarıyordum ve bunu fark etmiş olması beni yine duygulandırmıştı. Bakışlarım ayağının dibindeki bereye döndü. Eğilip yerden onu aldım güzel bir bereydi. Dolabın aynasına dönüp kafama geçirdim. Tekrar Karan'a döndüm. "Bu yakıştı mı?" dedim. Bana ve kafamdaki bereye baktı. Kafasını salladı. "Çok yakıştı." "O zaman sorun çözüldü. Beni düşünerek böyle bir hareket yapman beni sevindirdi. Ama kendini üzme bulamadım diye bak bu da oldu." dedim bereyi işaret ederek. Bana gülümseyip yanıma geldi saçlarımın yüzüme gelen kısımlarını geriye itti. "İyi ki hayatıma girdin ikiz ." dedi. Bu dediğine güldüm. "İyi ki " dedim. Karan ile aşağı inmiş kahvaltınızı yapmıştık. Herkes dağılırken beni okula bırakacak kişi Kuzeydi. Beraber evin bahçesinden çıkmış önünde ki park edilmiş arabaya yönelmiştik. Mahir Bey'in Kuzey'e beni okuldan alıp tekrar okula bırakma komutundan dolayı asla yanımdan ayrılmıyordu. Hava oldukça soğuk ve kuruydu. Ellerimi montumun cebine soktum. Kuzey'in peşinden arabaya ilerledim. Arabanın yanına vardığımızda ilerden bize doğru koşan bir kız çocuğu gördüm. Kuzey de bunu fark eder etmez dizlerinin üzerine çöküp ellerini açmıştı. "Kuzeeeeeyyy." Çocuğun heyecanlı bir şekilde Kuzey'e atlaması ile büyük bir sarılma olmuştu. Kız en fazla beş altı yaşlarında oldukça tatlı bir çocuktu. Siyah kıvırcık saçlı iri kahverengi gözlü tatlı bir şeydi. "Oy güzellik gelmiş." Kuzey küçük kızı kucağına alıp etrafında döndürmeye başlayınca kızın şen kahkahaları sokakta yankılanmıştı. Gözleri neşeyle parlıyor yatağındaki küçük gamzesini bize bahşediyordu. Kuzey küçük kızı yere koyduğunda dağılan saçlarını şefkatle düzeltti. Bu görüntü beni duygulandırmıştı. Benim hiç bir zaman ailem ile böyle güzel güldüğüm bir anım olmamıştı. "Bu kız kim kuzey?" Küçük kızın yönelttiği soruyla gözümün önüne gelen görüntüleri def ettim. Bana bakarak Kuzey'e soru soruyordu. "Bu kız benim kardeşim Kumrucum." Küçük kız gözlerini kocaman açıp, küçük ellerini ağzına kapattı. "Ne yani kayıp prenses bu kız mı?" Heyecanla kurduğu cümle ile daha ben anlamadan bacaklarıma sarılan kız ile şaşırmıştım. Kayıp prenses mi? "Evet kayıp prenses bu güzel kız." Kuzey'in kurduğu cümle ile hala ne olduğunu anlamamıştım. "Eğilsene yetişemiyorum." Küçük kızın dediği cümle ile dizlerimi kırıp onunla aynı boya geldim. Büyük kahverengi gözleri benim bütün yüzümü tarayıp Kuzey'e dönmüştü. "Ayy kuzeycim gerçekten çok güzelmiş. Tam bı prensess." Kurduğu cümle ile bana dönüp saçlarıma dokunan kız bana o kadar yakın davranıyordu ki dışarıdan gören biri sanki hep tanışıyormuş zannederdi. Ama yine de bana olan bu yakın tavırları hoşuma gitmişti. Çok içten samimi bir kızdı Kumru. "Saçlarında çok güzelmiş." Bu dediği ile kıza gülümsedim. "Senin saçlarında çok güzel. " Benim cümlem ile salık olan kıvırcık saçlarını geriye itti. "Biliyorum prenses." Bu tavrı o kadar komik ve güzeldi ki. Galiba karşımda bir büyümüşte küçülmüş bir Kumru vardı. "Kumru." Biz Kumru ile konuşurken ilerde el ele tutuşmuş gelenleri gördüğümde önce nereden tanıdığımı sorguladım. Sonra aklıma gelen görüntüler ile beni küçük bir telaş kapladı. Önümde ki Kumru koşarak yanımıza gelen çocuğa sarıldığında bende Kuzey'in yanına gitmiştim. "Günaydın Kuzey abi. " "Günaydın koçum. Sana da günaydın Doğan." "Günaydın Kuzey abi." Kuzey ile selamlaştıktan sonra bana dönen genç ile yutkunmuştum. Eliyle tuttuğu küçük çocukta bana bakıyordu ve beni hatırladıklarını bakışlarından anlayabiliyordum. Bu karşımda ki iki kişi gizlice pencereden izlediğim genç ve kardeşiydi. Onları iki kez gizlice izlediğim için bu durum beni utandırıyordu. "Doğan bak bu kayıp prenses." Kumru'nun sesi ile herkes ona dönmüştü. Eliyle beni göstererek kurduğu cümle ile küçük çocuk yani Doğan bana baktı gözleri kocaman olmuş yüzümde gezdiriyordu büyük gözlerini. Kayıp prenses olayını tam bilmiyordum ama öğrenecektim. Bu ortam beni biraz gerdiği için Kuzey'e döndüm. "Okula geç kalacağım." Ne kadar kimseyle sohbet etmeden kaba biri gibi gözüksemde bu ortamda durmak beni germişti o yüzden kaçmam gerekiyordu. "Doğru diyorsun güzelim. Gençler yine sohbet ederiz bizim gitmemiz gerekiyor şimdi hadi görüşürüz kendinize iyi bakın. " "Siz de abi." Hiçbiri ile göz teması dahi kurmadan arabaya yöneldim. Kuzey'in açtığı kapıdan içeri girdim. Kuzeyde arabaya bindiğinde arabayı çalıştırdı. Dışarı da kalan o genç ve çocuklara baktığım da hala bana bakıyorlardı. Göz göze geldiğim genç ile göz temasımı bitiren şey ilerleyen araba olmuştu. Bir garip hissetmiştim. Sanki uzun zamandır bir uykudaydım ve herkes benim uyanmamı bekliyordu. Herkes o kadar beni tanıyor ama ben de bir o kadar kimseyi tanımıyordum. Yorulmuştum yeni hayatın getirdiği hareketlilikten. Aslında bu hareketlilik güzeldi ama hiçte alışık olmadığım bu duygular beni hem korkutuyor hemde mutlu ediyordu. Bu duygu karmaşası da beni haliyle yoruyordu. "İyi misin güzelim?" Kuzey'in sorusu ile ona döndüm. Kafamı olumlu anlamda sallayıp pencereden dışarı bakmaya başladım. Akıp giden yollar ile düşüncelere dalmak konuşmaktan iyi gelecekti şu an. Hep merak ediyordum. Beni neden kaçırdıklarını öldürmek varken başka bir aileye verdiklerini. Üzerimden para kazanan ailenin yaptıklarını biliyorlar mıydı? Acaba sadece annem ve babam mı biliyordu ablam da biliyor muydu bu durumu? Mahir Bey'in eli bu kadar uzunken neden beni bir türlü bulamamıştı ki? İsmimi bile değiştirmeden bir aileye direkt vermişler sonuçta, hatta şehri bile değiştirmemişler. Her soru içimde büyüyordu. Bir şeyleri boş verip hayata devam edemiyordu insan. Hala sızlayan yaraları varken ve iyileşmesinin zor olduğunu bildiğinden her şey yoruyordu insanı. Ama bazı güzel anılarım vardı ailem ile. Ya da ben o zamanlar bunu kendime bir tutunma sebebi olarak gördüğümden bana hep güzel anı olarak kalıyordu. Mesela ilk işe başladığımda babamın haberi yoktu bu durumdan. İşe başladığımı söylememiştim çünkü karşı çıkma durumu olur sanmıştım. İlk aldığım maaşım bana o kadar çok gelmişti ki elimde öyle tutarken ailemi mutlu ederim düşüncesi ile heyecanla eve gitmiştim. Avucumun içince tuttuğum para ile elimi de hırkamın cebine sokmuştum. Babam evdeydi ve televizyonun karşısındaydı. Ona yöneldiğimi hatırlıyorum çekinerek. Ellerim terliyor her attığım adımda dudaklarımı yalıyordum. Babamın her hangi bir şey için sinirli olup olmadığını bilmiyordum ve nasıl konuya gireceğimi de bilmiyordum. Babam bacak bacak üstüne atmış televizyon izliyordu. Yüzü izlediği şeye odaklandığını gösteriyordu. Avucumun içinde ki parayı daha sıkı kavradım ve bir cesaretle salona girip babamın karşısında ki tekli koltuğa oturdum. Beni fark edip etmediğini anlamamıştım çünkü hala aynı şekilde televizyona bakıyordu. Nasıl fark ettirecegimi bilmiyordum. Öksürsem acaba bakar mıydı? Ama ya kızarsa ve daha da kötü olursa. O zaman yapmak istediğim de boşa giderdi. Dudaklarımı gerginlikten kanatacak duruma geldiğinde babam bana baktı. Bende ona bakmaya başladığımda bir süre öyle bakıştıktan sonra ilk cümleyi kuran o olmuştu. "Ne bakiyon kız değişik değişik. Bir şey mi diyecen." İşte tam da güzel bir giriş yapmış ve bana yol açmıştı. Heyecenla kafamı salladım. "Ne oldu?" Babamın sorusuyla yutkundum heyecandan. Boğazım kurumuştu. "Ben bir şey yaptım. " Kaşlarını çatan babam "Ne yaptın?" dedi. Beni yanlış anladığını düşünerek kafamı iki yana sallayıp"Kötü bir şey değil iyi bir şey yaptım." dedim. "Ne geveliyorsun kız ağzında söyleyecek misin?" Ellerimi cebimden yavaşça çıkarıp ona yaklaştım. Para dolu olan elimi ona doğru açıp paraları göz hizasına çıkarttım. Babam elimdeki parayı görünce önce kaşlarını çatsa da sonra şaşkınlık ile bana dönmüştü. "Nereden buldun kız bu parayı çaldın mı?" Dediği şey ile gülerek hayır anlamında kafamı salladım. "Hayır bir aydır işte çalışıyorum maaşımı aldım sürpriz yapmak istedim sana da . Beğendin mi?" Yerinde dikleşip oturur pozisyona gelen babam yanını gösterince oturmuştum heyecanla. Babam ile ilk defa bu kadar yakın duruyorduk ve hiç bir sorun yoktu. Elimdeki paraları alan babam gülerek. "Aferin kız. Sen adam oluyorsun ha. Beğendim tabi." dedi. Bana dönen babam elinde para olmayan eli ile saçlarımı bir kez sıvazlamıştı. Ve bu benim babamla yaşadığım ve onu gururlandırdığım ilk anımdı. Ya da ben öyle zannediyordum....
"Nisan" İsmimimin seslenildiğini duyduğumda kendime gelmiştim. Arabanın camından dışarı dalmış gitmiştim ve o zaman anladım okuluma geldiğimi. Dik bir oturuşa gelerek başımda ki yamulan bereyi de düzelttim ve Kuzey'e döndüm. Bana anlamayan gözlerle bakıyordu. "Bir şey mi oldu güzelim?" Benim neden daldığımı anlamamış olabilirdi bu normaldi. Kafamı iki tarafa salladım. "Hayır iyiyim. Teşekkürler beni okula bıraktığın için." Önümde ki çantayı da alarak arabadan indim. Benim ile birlikte inen Kuzey arabanın diğer tarafından hızlıca yanıma geldi. Önce okuluma baktı sonra bana. "İyi dersler, bir şey olursa numaramı verdim sana ara beni. Okul sonu ben almaya geleceğim yeniden. Bir yere gitmek istersen ben bırakırım. Benden habersiz bir yere gitme tamam mı?"Bu aşırı korumacı tavırlarını anlamıyordum. Aynı şeyleri Mahir bey de söylemişti ve sorun etmemiştim ama sanki bir şeyden korumaya çalışıyor gibi duruyorlardı. Yine de kafamı salladım ekstra sorun çıkartacak değildim. Onu geri de bırakarak okula doğru adımladım. İki hafta olmuştu okula gelmeyeli ve kendimi oldukça geri düşmüş gibi hissediyordum. Okulun bahçesine girdiğimde hala derslerin başlamadığını etrafta oturan tek tük kişiden anlayabiliyordum. Çok soğuk olduğu için binaya doğru adımlamaya başladım bir taraftan da telefonda Ali'nin numarasını arıyordum. Ali'nin numarasını bulup aramak için üstüne bastırırken aynı zamanda karşıdan gelen Ali'yi görmüştüm. Telefonu kapatıp ona doğru hızla adımladım. Çok özlemiştim. En yakın arkadaşım hatta kardeşimdi o benim. Geçmişimin tek güzel hatırasıydı. "Nisan." Yanıma geldiğinde ilk işi sarılmak olmuştu. Bende ona sarıldım. "Ali nasılsın, iyi misin?" Benden gülerek ayrılan arkadaşım "Asıl sen nasılsın hiç sesin sedan çıkmadı." dedi. İlk zamanlar korktuğum için Ali'yi arayan ben son iki üç gündür Karan'a ve diğerlerine hafif alışmaktan dolayı aramıyordum çünkü günlerim sıradan ama güzel geçiyordu. Gerçekten sevilmenin hele de aile tarafından yaşamadığım güzelliklerin farkına varıyordum. "İyiyim, bildiğin gibi bir değişiklik yok." dedim. Beni kolunun altına alıp sınıfıma doğru adımladı. "Zengin oldun unuttun beni he." şaka konuştuğunu tabiki biliyordum ama yine de itiraz ettim. "Tabi ki unutmadım bunu nasıl düşünürsün ya." Bana gülerek baktı. Sonra hafiften yüzüne bir tebessüm kondurdu. "Özledim seni harbiden. İlk defa bu kadar uzaktaydın. " Bunu biliyordum yani beni özleyebileceğini biz ilk defa ayrı düşmüştük. Bende bir şey demedim ama ona samimi bir tebessüm yolladım. O zaten içimden geçenleri biliyordu. Sınıfımın önünde bırakıp o da kendi sınıfına gitti. İçeri girip oturduğum sıraya yöneldim. Özlemiştim okulumu, sıramı. Her şeyin biraz normal hissettirmesi mutlu etmişti beni. Dersimiz matematikti ve ben diğerlerine göre geride kalmıştım. Hocam hiç bana zorluk çıkartmadan geçen haftalarda işlediklerini kısaca özet şeklinde anlatmıştı. Bende teneffüs de bu konu ile ilgili sorular çözmüş pekiştirmiştim. Öğlene kadar hiç sorunsuz güzel gitmişti derslerimiz. Ali ile öğle arası yemek yemiş kantinde oturuyorduk. Ellerimize meyve sularımızı alıp son iki hafta da yaptıklarımızı anlatmaya başladık. Bazı yerlerde bana salak diyordu bazı yerlerde aferin lan diyerek sırtıma vuruyordu. Güzel bı sekilde sohbet ettikten sonra derslerin başlamasını on dakika kala ben tuvalete o sınıfına doğru ayrılmıştık. Gün boyu Merve hanımlar olsun diğerleri olsun yarım saatte bir mesaj atıyorlardı ya da arıyorlardı. Hayır cevap vermeyince de üst üste yazıyorlardı ve benim eve gidince bu konuyu konuşmam gerekiyordu. Tuvaletlerin olduğu yere geldiğimde tuvaletin kapısı kilitli olduğu için açmamıştım. Belki dedim sıkıştı ondan açılmadı ama zorlamama rağmen yine de açılmamıştı. Bir üst kata çıkmak yerine bir alt kattaki tuvalete inmek mantıklı gelmişti koşarak girişin bir alt katında ki tuvaletlere indim genelde burası konferans salonuna çıktığı için çok kullanılan bir tuvalet değildi bu açıdan da çok temizdi. İçeri girip hemen tuvalete girdim. İşimi hallettikten sonra ellerimi yıkamak için lavaboya yöneldim. Elimi yüzümü yıkayıp aynadan kendime baktığımda ayna da başka bir şey daha görmenin korkusu ile arkama döndüm. Karşımda ayakta gözleri şiş, saçı başı dağınık, giysileri pislik içinde olan ablam duruyordu. Elinde açık bir şekilde duran bıçağı görünce gözlerim büyümüştü. Siyah saçlarının dağınıklığı yüzünden elinin tersi ile yüzüne gelenleri iten ablam dik dik bana bakıyordu. "Sen." dedi yüzüme bakarak. Ablamdan çok korkan biri değildim. Bir çok kez kavgamız olmuştu ama asla elinde bıçakla canıma kast edecek bir ifade takınmamıştı. "Hayatımı mahvettin. Senin yüzünden evimiz yok oldu. Babam orta da yok annem ile sığıntı gibi başkalarının evinde yaşıyoruz. Ama sen. Sen zengin evlerinde yediği önünde yemediği ardında. Sabah okullara özel şoförle bırakılma. Sen bunları hak etmiyorsun." Her cümlesinde bana doğru bir adım atıyordu attığı adımların tam tersi şekilde attığım adımlar ile uzaklaşmaya bir yandan da arkada ki cebimden telefonumdan birini aramaya çalışıyordum. Üzerime doğru bir anda gelen ablam ile çağırarak kaçmış aynı zamanda elimde ki telefonda düşmüştü. "Ben sana bir şey yapmadım. " diye bağırmıştım. Bana doğru adımlayan ablam yüzüne değişik bir gülümseme takınmış sinir bozucu bir kahkaha atmıştı. "Sen benim hayatımı siktin. Sen her zaman benim geri planda olmam için elinden geleni yaptın. O yüzden bugün sana yapacaklarımı hak ettin sen." diyerek üzerime bir anda atılınca ne yapacağımı bilemeden güçlü bir çığlık daha attım. Üzerime düşen ablam elinde ki bıçakla bana saplayacakken bileğini tuttum. Bir yandan o zorlarken bende korkudan hem imdat diye bağırıyor hemde bende üzerimden itmeye çalışıyordum. Elindeki bıçak kolumu çizdiği için kanıyor ve biraz da yanıyordu. Sonunda benim sesimi duyan birisi kapıyı açmış olmalı ki içeri girer girmez "Noluyor lan ." diyerek ablamı üzerimden itmiş üstüne de tuvalette ki fırça ile kafasına vurmuştu. Bunu yapan kız hemen yanıma geldiğinde bende ayağa kalkmış korkudan ağladığım yüzümdeki yaşları da silmiştim. Ablamın elinden düşen bıçağı fark eden kız hemen ayağı ile diğer tarafa itmiş fırçayı da ablama yöneltmişti.
"Sen kimsin lan logar faresi. Fırça ile içinden geçerim senin. " "Seni öldürürüm." diye tıslayan ablama karşı fırçayı gösteren kız "Aha bununla sana bir vururum amele sümüğü gibi yapışırsın yere. Dua et çok pislik bırakırsın diye hademe ablalara üzüldüğüme yapmıyorum. " Bı kere daha ablamın kafasına vurunca ablam acıyla kafasını tutup inlemeye başladı. Kız o sırada kolumdan tutup beni beni dışarı çıkartmak istemişti ama ablamın kestiği yeri tutunca yine çığırmış acıdan da gözlerim dolmuştu. "Ço çok özür dilerim." elinde ki ve kolumda ki kanı gören kız gözlerini kocaman açmıştı. Acıdan kolumu tutup dizlerimin üstüne çöktüğüm de içeri birilerinin girdiğini duymuştum. Ablamın bırakın beni diye bağırışları beni bir nebze mutlu etmişti. Birilerinin beni kaldırıp okulda ki revir olan küçük odaya götürmüşlerdi. Elimi saran beden hocamız dikişin gerekmediğini ama yine de hastaneye gitmen gerektiğini söylemişti. Bunların hepsi olurken yanımdan hiç ayrılmayan kız beni kurtaran kızdı. Ali de gelmişti ama kolum sarılırken bir yere gitmiş hala gelmemişti. "Ailene haber verdik Nisancım. Birazdan gelirler. Bu olanlar için çok üzgünüm. Sana iğne yaptım bir süre yat ben gelirim. " Odadan çıkan beden hocası ile koluma baktım derin değildi ama acıtıyordu. Odada ki bana yardım eden kız yavaşça yanıma geldi. "Nasılsın?" "İyiyim teşekkür ederim. Sen olmasaydın ne yapardım bilmiyorum." Yatağın kıyısına oturup bana doğru döndü. "Nolcak kızım alt tarafı hayatını kurtardık." dedi normal bir şeymiş gibi. Biraz değişik konuşuyordu. Kız gibi değilde daha çok erkek gibi. Ama yine de yüzüne bakan ne kadar güzel ve dikkat çekici olduğunu görürdü. "Harbi o meymenetsiz kimdi ya. Ne istiyordu senin gibi bir kızdan. Abicim yüzüne bakan höt demeye bile çekinir." İşte beni üzen durumda buydu nasıl diyebilirsin o kişi ablam. Ablam bile diyemiyorum. Tamam mantıken ablam degildi ama kaç senedir abla diyordurdum , öyle biliyordum. İnsan gerçek olmasa bile bu duruma düşüren kişinin ablası olması üzüyor. "Bilmiyorum ." dedim. Sonuçta kim olduğunu bilmiyordum kendim ile ilgili bir şey söylemek zorunda değildim ama yine de ona borçluydum. "Korkma eğer tekrar gelirse bu sefer o tuvalet fırçasını ağzına sokar gö- ay gözünden çıkarırım." edeceği küfürü anladığım için gözüm kocaman oldu. Öyle ulu orta yerde küfür edilir miydi? Çok deli bı kızdı. "Adın ne bu arada senin ?" "Ada senin ki ne küçük kız?" "Nisan. Tanıştığıma memnun oldum." "Bende oldum." Tebessüm ile bana bakarken odadan girenler ile yerinde doğrulmaya çalıştım. Okula gelmesini beklediğim kişi Kuzey ya da diğerleriydi ama asla Mahir beyi beklemiyordum. Revirden içeriye heybetli bir giriş yaptığında Ada yataktan kalkmış elleri önünde geriye çekilmişti. Mahir bey hız kesmeden hemen yatağın başına gelip bana yöneldi. "Kızım iyi misin?" Yatakta dik konuma gelip yüzüme iyi olduğumu gösterme amacı ile bı gülümseme takındım. "İyiyim sorun yok. Sadece kolum kesildi biraz. Ada sağ olsun zamanında geldi. " M8ahir bey odada ki Ada'ya baktığında Ada yutkunmuştu. Neyi vardı ki? Korkmuş muydu acaba? "Teşekkür ederim kızıma yardım ettiğin için." Kafasını sallayan Ada "Ne demek ya hiç zor olmadı. Kız zaten güçsüz bir şeydi bir vurdum amele sümüğü gibi yapıştı." gülerek kurduğu cümle sonuna doğru ciddileşmişti. Sebebi Mahir Bey'in aşırı ciddi ve sert bakışları olabilirdi. O sırada odaya beden hocası, müdür ve Ali girmişti. "Hoşgeldiniz Mahir Bey buyrun odama geçelim isterseniz." Müdürün kurduğu cümleden sonra elini susması için kaldıran Mahir Bey'in yüzü kat be kat koyulaşıyordu. "Size kızıma iyi bakmamız ile ilgili ne demiştim ben." Müdür solan yüzü ile yutkunarak "Mahir bey gerçekten -" konuşmasını bölen yine Mahir Bey'in eliydi.
"Daha okulumuza giren çıkandan haberiniz yok bu durumdan nasıl olsun ki. " "Mahir be-" müdürü asla konuşturtmuyor üstüne daha çok bağırmaya başlıyordu. Bu halinin benim yüzümden olduğunu biliyordum. Galiba bu durum onu çok korkutmuştu.
"Seni, öğretim görevlilerini, güvenliği, okulu hepsini toptan başınıza yıkarım." Gittikçe hararetlenen konuşması herkesi korkutuyordu ama bu umrumda değildi Mahir Bey'in.
Yatağın yanında duran eline çarptı gözüm ve benden beklemediği bir şey yaptım elimi elinin üstüne koydum ve etrafını sardım. Elinde ki tutuşu algılamış olmalı ki konuşmayı kesen Mahir bey yavaşça bana ve elinde ki elime döndü. Bunu beklemiyordu ki bende beklemiyordum. Ama susmayacaktı ve bir şekilde susturmalıydım. "Sorun yok." dedim sakin olması için. Aslında kızar diye düşünen ben hiç kızmayan aksine yüzünde bir yumuşaklık oluşan Mahir Bey ile biraz şaşırmıştım. Son kez birleşen ellerimize bakıp tekrar müdüre döndü. "Bu arada Nisan'ın kaydını başka okula aldırıyorum. Burada ki kaydını silebilirsiniz. " dedi. Şaşıran ben ağzımı açmıştım ki bana bakmadan "Tartışmaya kapalı." dedi. Mahir bey Ada ya döndü. Dalmış olmalı ki ona dönen Mahir Bey ile hemen silkelenmişti. "Tekrar teşekkür ederim bu iyiliğin karşılıksız kalmayacak." dedi. Ağzını bile açmayan Ada şaşkınca kafasını salladı. Ondan sonra her şey çok hızlı olmuştu. Ali'ye benim eşyalarımı almasını isteyip beni de yataktan kaldıran Mahir bey oldukça nazik davranıyordu. Arabaya bindiğimizde Ali'yi de bizim ile birlikte bindirmişti. Beraber ilk iş hastaneye gitmek olmuş kolumda ki yaraya baktırmıştık. Revirde de beden hocasının dediği gibi dikişe gerek kalmamıştı ama yine de sıradan bir çizik olmadığı için dikkatli olmam söylenmişti. Hastanede ki işimiz de bittiğinde araba bu sefer polis karakolunun önünde durmuştu. Bizim inmemize izin vermeden içeri girmiş çok geçmeden de çıkmıştı. Acaba ablamı mı şikayet etti diye düşünmedim değildi. Yine olağan sessizlikte ilerlerken Mahir bey yandan bana baktı.
"İyisin değil mi?" yüzünde ki korkuyu sezmiştim. Ne kadar soğuk ve sert biri gibi görünse de değildi. Bunu en çok beraber geçen iki hafta da görmüştüm. Ailesi ile gerçek bir babaya dönüşüyordu. Bana karşı hala çok hassasdı. Herkes bir şekilde benim ile iletişime geçecek ve ilerletecek bir yol bulmuştu ama Mahir bey ile hala tam anlamı ile baş başa hiç kalmamıştık. "İyiyim." dedim düşünceli şekilde. "Mahir Bey?" Ali'nin sesi ile Mahir Bey dikiz aynasından ona bakmıştı. "Efendim Ali?" "Şey ben isterseniz ineyim. Sizde eve gidin hem Nisan da dinlenmiş olur." Hemen arkama döndüm. Ani hareketim ile kolum sızlamış olsa da ikisine de çaktırmadım. "Hayır Ali gidemezsin. " Ben itiraz etmeden Mahir bey itiraz etmişti. " Akşam yemeği yiyelim birlikte. Hem Nisan ile epeyidir görüşmüyorduniz. O da sende özlemişsinizdir. Hem biraz bizim ile de kaynaş sonuçta sende ailedensin." Mahir bey cümlesini bitirdiğinde Ali de çekinerek kabul etmişti ama ben kurduğu bu cümleden 'sende ailedensin ' cümlesinde kalmıştım. Beni kabul ettiği gibi benim ile gelen hayatımı da kabul etmesi ve benimsemesi o kadar mutlu etmişti ki. Tarif edemiyordum. Eve geldiğimizde evin önünde bekleyen korumalar kapıları açmıştı. "Arabanın içinde eşyalar var getirir misiniz?" Mahir Bey'in komutu ile korumalardan biri kafasını salladı. "Hemen efendim." Mahir Bey, Ali ve benim arkamdan ilerleyerek hep birlikte eve gitmiştik. Kapıyı açan evin çalışanlarından Neslihan abla gülerek karşılamıştı hepimizi. İçeri salona ilerlediğimizde ne kadar bana odama gitmem söylense de kabul etmemiştim. Zaten tek kala kala sıkılmıştım. En azından Ali ile burada oturabilirdim. Salona geçtiğimizde Mahir bey beni zorla da olsa koltukta yatmam için zorlamıştı. Bu sefer onu dinleyerek dediğini yapmıştım. Mahir bey bir süre sonra hemen geliyorum diyerek salondan çıkmıştı. Ali de hemen yanımda ki koltuğa oturup bana doğru döndü. "Seni çok seviyor." dedi. Bahsettiği kişinin Mahir Bey olduğunu biliyordum. Cevapsız bırakmıştım bu cümlesini. Onun yerine konuyu değiştirmek için başka bir soru sordum. "Haydar abim napıyor acaba?" Konuyu değiştirme çabam dan dolayı bana az değilsin bakışları atıyordu. "Şehir dışına çıktı, işleri varmış." dedi. Tekrar bir şeyler diyecekken elinde battaniye ile gelen Mahir Bey dikkatlice üzerimi örtmüştü. "Hava çok soğuk ev sıcak olsa bile uzanırken üşüyebilirsin. " dedi. Sadece kafamı salladım. Bana çok narinmişim gibi davranıyordu. Hayır kötü değildi ama kötü hissediyordum. Neden peki? Neden böyle hissediyordum. Karşı koltuğa tam benim önüme gelecek şekilde oturan Mahir bey ile battaniye ile bakışmaya başladım.Sessiz olan ortamı nasıl dağıtırım diye düşünüyordum ama bir şey bulamıyordum ben tek başıma düşünürken Mahir bey Ali'ye soru sormuştu. "Nasılsın Ali epeyidir görüşemiyoruz?" "İyiyim Mahir Bey. Nasıl olsun iş güç okul mekik dokuyoruz arasında. İşte bu sıralar Bizim Kontes ile uğraşıyorum biraz agresif. " "Neden ?" bende yerimde dikleşmiştim ve Mahir Bey ile aynı anda sormuştuk bu soruyu. Bakışlarımız kesiştiğin de tekrar Ali'ye döndüm. "Seni özledi. Ne yapsın sonuçta senin köpeğindi. Arıyor seni. " Bu durum beni üzmüştü. O kadar kötü de olsa kurulu bir hayatım varmış ki asla buraya taşıyamıyordum. "Özledin mi sende?" Mahir Bey bana bakıp sormuştu bu soruyu. Kafamı salladım. "Özledim." Bana bir süre bakıp kafasını salladı. Tekrar Ali ile sohbetine devam ederken bende kendi kendime bugün yaşadıklarımı düşünüyordum. Ne kadar hızlı atlatmış olsam da ablam bugün resmen öldürmeye çalışmıştı beni. Belki de Ada gelmese çoktan o bıçağı bana saplamıştı. Düşüncesi bile beni korkutuyordu. Kendi kendime dusuncelere dalmışken, sıcaklığında verdiği mayışma ile uykum gelmişti. Yavaş yavaş kapanan göz kapaklarım ile gördüğüm son şey Mahir Bey'in bana bakmasıydı.
[][][]
Yavaş yavaş açılan bilincin ile yüzüme değen ıslaklık hissini gidermek için elim ile yüzümü sildim. Ne kadar başarısız olsam da uykumun en alıcı noktasında bunun ile uğraşmak istemiyordum. Yüzümde ki ıslaklık hissini yok ettiğimde tekrar dalacaktım ki tekrar yanağıma doğru bir ıslaklık hissettim. Biri beni mi yalıyordu? Gözlerimi yavaşça açıp ne olduğunu anlamak için baktım. Kısık bakan gözlerim ile bir şey göremeyince tekrar kapatmıştım ki yine üst üste yalandım ve iki kez de havlama sesi ile bu sefer gözlerim kocaman açıldı. Kontes? Gerçek olup olmadığını anlamak için gözlerimi tekrar açtığımda gerçekten de karşımda Kontes vardı. Ama ne ara gelmişti. Yatakta doğrulunca hem yatağa atlayıp bacağıma doğru bana sokulan köpeğim oraya kafasını koydu. Ondan aldığım bakışlarımı etrafa gezdirdiğimde odam da olduğumu anlamıştım. Ne ara gelmiştim ben buraya. En son salonda yatıyordum. Odada sadece masada ki abajur yanıyordu ama o bile güzel aydınlatıyordu. Kafamı pencereye çevirdiğimde anlamıştım akşam olduğunu. Baya uyumuşum galiba. Vücudumun birbirine girmiş gibi halinden kurtulmak için kollarım ile gerilecektim ki kolumda ki yarayı unutmuştum. Acısı ile küçük bir inilti ve çığlık kaçmıştı ağzımdan. Acıyan yere baskı yapmadan elimi koyup gözlerimi kapattım. Acının dinmesi için bekleyip biraz daha rahatlayınca Kontes ile birlikte odada ki lavobaya girip yavaşça yüzümü yıkadım. Bacaklarımın arasında dolanan kocaman köpeğim Kontes hala nasıl geldi anlamamıştım ama ona da sıkıca sarıldım. Özlemiştim. Saate bakmak için odada telefonuma bakmıştım ama sonra hatırlamıştım ki benim telefon okulda kaybolmuştu. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ama çok acıkmıştım. "Gel bakalım koca oğlan karnımızı duyuralım. " Kontes ile birlikte aşağı inip etrafa baktım. Sadece sesin geldiği yer salon olunca oraya doğru ilerledim. Odada Merve Hanım ve oğulları hatta Mahir bey bile sofrayı hazırlıyordu. Bu durumda saat çok geç değildi. Merve Hanım masanın başında durmuş herkesin elinde ki yemeği nereye koyması gerektiğini söylüyordu. Kadın gerçekten mükemmeldi. Evde ki beş erkeği de dize getirmişti. Gözüm onlardan sonra Ali'yi de aramıştı ama görmemiştim. Daha fazla kapı da beklememek için içeriye giriş yaptım. "İyi akşamlar." Benim gelmemi beklemiyor olmalılar ki hepsi korkmuştu. Bana doğru dönem bakışlardan sonra Merve hanım koşarak yanıma gelmiş ve ben daha ne olduğunu anlamadan dikkatlice sarılmıştı. "Yavrum benim bitanem. Sana kaldırdığı eli kırılsın o kızın. İyi misin annem?" Öyle içten, öyle samimi, öyle gerçekti ki bir elim sırtını buldu. Ağlıyordu. Gözlerim doldu. Bir eli saçlarımda diğeri sırtımda geziyordu. Yavaşça benden ayrılan Merve Hanım yüzümü tutup dolan gözlerime baktı. "Kızım iyisin değil mi?" Dilimi ısırdım konuşamayacaktım ama yine de kafamı salladım yavaşça. Beni dikkatlice yemek masasına doğru yönlendirdi. Kuzey, Ömer, Emir ve Karan bana dikkatlice bakıyorlardı ama biri bile ne bir şey dedi ne de bana sarılmak için bir an kolladı. "Herkes sofraya hadi. " Ellerinde ki yemekleri masaya koydukları gibi oturdular. Hepsi bana bakıyordu ama kimse bir şey demiyordu. Ne oluyordu bunlara? "Dikkatli davranın dediniz ama ben dayanamıycam." deyip masadan kalkan Emir bana doğru geldi. Bana yandan bir şekilde sarılıp saçlarıma öpücük kondurdu. Bunu gören Ömer de gelmişti. Kuzey de hiç en büyükmüş değilmiş gibi koşarak gelmişti. Üçünün arasında kalan ben çok mutluydum. En sonunda beni bırakmalarını söyleyen Mahir Bey ile herkes yerine oturmuştu. Masa da gözlerim Karan'a çarptı. Çok değişik bakıyordu bana. Gözleri kızarmış gibiydi. Bu hali beni üzmüştü. "İkiz?" dedim ona doğru bu anı bekliyormuş gibi dolan gözleri ile bana doğru geldi bende ayağa kalkmıştım. Beni kollarına alan ikizim kafasını omzunun üzerine gömdü. "Çok korktum senin için." sessizc bana söyledikleri ile üzülmüştüm. "Seni tekrar kaybetmekten çok korkuyorum ikiz." "Hey sakin ol buradayım ve iyiyim. Gittiğim falan yok " Bir süre daha sarılmıştık. Herkes bize bakıyordu ama yine de kimseden ses çıkmıyordu. Biliyorlardı onlarda evde en çok Karan ile anlaştığımızı. Belki de ikiz olduğumuz için bilmiyordum ama yine de bir bağ vardı aramızda. Yavaşça geri çekilen Karan ile tekrar yerlerimize geçmiş ve ilerleyen saatlerde bugün kötü bir şey olmamış gibi hissetirmişlerdi bana. Mükemmel yemeklerden sonra bir de en sevdiğim tatlı olan ekler gelmişti. Bunu nasıl bildiklerini bilmiyordum ama şu önemli olan eklerdi zaten. Bir ara Mahir Beye de teşekkür etmiştim. Kontesi getirdiği için. Ali ile birlikte gidip getirdiğini anlatmıştı. Ali'nin işi çıktığı için kalmamış öyle demişti. İlerleyen saatlerde Kontes ile oynamış onu ev ahalisi ile tanıştırmış ve eğlenmiştim. Başka konulardan konuştuğumuz gecemiz benim uykumun gelmesi ve Kontes ile odama gitmem ile son bulmuştu. Kontes ve ayıma sarılıp hala yüzümden silinmeyen gülümsemem ile uykuya dalmıştım.
[][][]
Bölüm sonu
|
0% |