@fymavili
|
Keyifli okumalar 💙
[][][]
Okul hayatım ele alındığında her zaman aklı başında, başarılı bir öğrenci olmak için çaba gösterdim açıkçası. Bu, ilköğretimde başlayıp, lisenin şimdiki dönemine kadar devam etmişti. Küçüklüğümden bu zamana kadar karnemdeki notlar her zaman çok iyiydi. Geçen sene de aynı şekilde 11 sınıfı 2 takdirle kapatmış okul birinciliğini elimden bırakmamıştım. Bunun yanı sıra okulumu, sınıfımı, ve okul arkadaşlarımı seviyordum. Bir de Ali ile aynı okulda olmamız birbirimize destek çıkmamızı garantiliyordu. Eskiden ileride ne olmak istediğimi tam kestiremezsem de her zaman notlarımı iyi tutar gayret ederdim. Şimdi ise ne olmak istediğimi biliyordum. Liseden sonra hukuk fakültesine giderek iyi bir avukat olmak istiyordum. Bir gün kendi ayaklarım üzerinde durmak ve kendi kararlarımı alıp bağımsız bir kadın olmak istiyordum. Bu denli inatçı olmamanın bir diğer sebebi ise Halil Çimen yani eski babam. O her zaman yaptığı kötülükleri yapar ve benim her fırsatta aptal olduğunu söylerdi. Ben yine de bıkmadan usanmadan en başarılı öğrencilerden biri olmuştum. Çünkü onlardan ancak bu şekilde kurutulmuş olacaktım. Şimdi asıl konuya gelecek olursak... Yeni okuluma gitmek için hazırlık yapıyordum. Sanki hiç istemediğim bir durumun tam ortasında yer alıyormuşum gibi hissettiriyordu bu durum. Mahir Bey bu geçen zaman içerisinde kimliğimi çıkartmış ve beni yeni kimliğim ile buluşturmuştu. İlk tepki vermemiştim çünkü alışmışım soyismimin Çimen olmasına. Aynada kendime bakarken o an aklıma geldi. Merve Hanım ile aldığım bütün kıyafetler öylece paketleri ile birlikte bana bakıyordu. Ben ne kadar hayır dersem Merve Hanım bir o kadar evet deyip almıştı bütün kıyafetleri. Okulda olan o olayın üzerinden iki gün geçmiş ve biraz daha kendime gelmiştim ve Merve hanım da bundan istifade benim için alışverişe gitmek istediğini söylemiş beni de peşinden sürüklemişti. Alışveriş sırasında kitapçıya da gitmiş bana hem test kitabı hemde roman almıştık. Galiba en çok bu kısmından hoşlanmıştım. Ben kitapları raflara yerleştirirken odamın kapısı tıklatıldı. "Girebilir miyim Nisan?" Tüm gün yüzünü görmediğim Mahir Bey kapıdan başını uzatmış benden onay bekliyordu. Kafamı sallayıp onu odama buyur ettim. İçeri girdiğinde önce yerdeki paketlere sonra elimde ki kitaplara bakmıştı. "Nasıl gitti alışveriş?" dedi elimdekileri göstererek. "Açıkçası yorucu ve benim tarzım olmayan şekildeydi." diye itiraf ettim. Mahir bey ilk defa yüzünde bir gülümseme ile bana baktı. Genelde sert duran bu adam sadece ailesinin yanında yumuşuyordu. Ama ilk kez güldüğünü görmüştüm. Bu beni de mutlu etmişti. Yatağıma doğru ilerlediğinde kıyısına oturup beni de yanına çağırdı. "Sana bir şey vermem gerekiyor." Eli kumaş ceketinin iç cebine doğru giderken bende yanına oturup ona döndüm. Cebinden küçük bir kart çıkartıp bana uzattı. Kimlik kartımdı bu. "Okul kaydını değiştiricem biliyorsun. Bunu da helletmem gerekiyordu ama sen bize alışmadan ve senin rızan olmadan yapmak istemedim." Ellerim titrerken nefesimim kesik bir şekilde çıkmasına mani olamadım. Boğazımda oluşan düğümle aldım elimdeki nüfus cüzdanına. Artık eski aile bireylerinin soy ismini taşımıyordum. "Nisan Şehzade." Dudaklarımdan buruk bir şekilde çıkan yeni ismimi fısıldarken Mahir Bey bana dönerek yanağını okşadı. "Artık ait olduğun yerdesin." Artık ait olduğum yerdeydim. Kağıt üzerinde de bunu kanıtlamıştık. "Teşekkür ederim Mahir Bey." dediğimde omuzlarımdan tutarak kendine çevirdi. "Seni hiçbir şey için zorlamıyoruz kızım. Sen bizim gözbebeğimizsin. Ama artık bu hanım ve bey kısmından kurtulsak bize artık anne baba desen. Kardeşlerin ile anlaştın ama hala bize hitap şeklin değişmedi. " Yutkundum dedikleri ile. Kolay değildi yeni hayata bürünmek, tekrar ayağa kalkmak, ben bunu yapmaya çalışıyordum ama bocalıyordum. Daha kimseye ayak uydurmuş değildim. "Elimden geleni yaparım ." dedim. Bana gülümsedi tekrar. Çok güzel gülüyordu. Esmer yakışıklı teninde inci beyazı dişleri çok güzel duruyordu. Bana eğilerek sarıldı. İlk kez sarılıyorduk. Ellerim dondu bı an. Sarılmak istiyordum ama bir türlü bir şeyler engel olmak istiyordu. Çok düşünüyordum, fazla. Gözlerimi yumdum ve Mahir Bey'in beline kollarımı doladım. Huzur veren bir kokusu vardı. Şaşırtıcı derecede beni güvende hissettirmişti. Vücudunun gerildiğini fark ettim. Sarılmamı beklemiyordu büyük bir ihtimal. Anlıyordum çünkü ben de beklemiyordum ama olmuştu işte. Benden ayrıldığında elleriyle yüzümün iki yanında tutarak anlıma bir buse kondurdu. Bu verdiği Buse ile gözlerim bir anlığına kapandı. Burnuma yayılan kokusu yeni tıraş olduğunu ifade ediyor adeta. Tıraş losyonuna bulanmış odunsu kokusu da ben bir baba'yım diye bağırıyordu bana. Gerçek bir baba gibi kokuyordu. Yuva kokuyordu. İşin tuhafiyse bana bunu çok güzel hissettiriyordu. Artık gerçekten onun kız olduğumu hissediyordum. "Yemekte görüşürüz kızım." Kızım? Bu kelime öylesine kutsaldı ki insanın yüreğinde ince bir sızının oluşmasına neden oluyordu. Mahir bey söylediğinde ise o sizi yok sayacak kadar güzel bir ninni gibi geliyordu... Mahir bey odadan çıktıktan sonra yerdeki karmaşıkları aldırmadan elimdeki nüfus cüzdanı ile yatağa oturdum. Eskiden anne baba bildiğim kişilerin şu an nerede, ne yaptıklarını, hayatlarını nasıl devam ettiklerini bilmiyordum ama artık onların hiçbir zaman olmayacağını ve ileride de hayatımda olmayacaklarını biliyordum.
Anne adı Merve, baba adı Mahir. Hayatımı artık Nisan Şehzade olarak devam edecektim. Geçmişimdeki sis bulutlarından sıyrılıp her şey sünger çekerek yeni hayatımın kapısından bakmak yerine içine atılmalıydım. İçerideki yaşamı kucak açmalı ve bununla baş etmeliydim. Bana değer verip sahiplenen bu insanlar için bunu yapmaya mecburdum.
Nisan Şehzade... İşte bu saatten sonra değiştiremeyeceğim tek gerçek avucumun içinde yer alıyordu. Aklım gelen anılar ile gülümsedim. O gün Mahir bey odadan çıktıktan sonra bile hala sarılmamızın ve elimdeki kimliğin gerçeği ile uyuyamamıştım. O günün üstünden okulumu da değiştirmek istemişlerdi. Ablamın yaptığı bu akıl almaz olaydan sonra o okula gidemeyeceğimin ve tehlikede olabileceğimin altını çizerek beni Karan'ın okuluna göndermeye and içmişlerdi resmen. Doğrusu hakları vardı. Ablamın bir daha bunu yapıp yapmayacağı meçhuldü. O gün arbededen sonra ablam nasıl olduysa ortalıktan kaybolmuştu ve hala nerede olduğu bilinmiyordu. Bu yüzden kimseye zorluk çıkartmamış ve yeni gideceğim okulu kabullenmiştim. O gün Karan bütün akşam boyunca, yemek masasında, film izlerken, sohbet ederken ya da öylesine dururken bile okulunu överek bahsediyordu. Okulun nasıl olup olmadığı çok da umurumda değil di açıkçası. Beni geren, biraz da endişelendiren şey insanlardı. Nasıl tipte insanlar olduğunu bilmediğim bir ortama özellikle zenginlerin bir arada bulunduğu bir ortama nasıl ayak uyduracağımdı. Karan belli ki insanlarla kaynaşmayı seven herkese ayak uydurabilecek bir insandı ama ben onun tam tersi insanlarla tanışıp konuşmaya korkardım. Hatta belki dışarıdan görseler bana soğuk nevale bile diyebilirlerdi. Bir tek böyle düşünmeyen kişi Ali'ydi o da zaten yanımda değildi. Burada geçirdiğim kısa süre zarfında Ali'yi ve o bilmiş tavırlarını öylesine çok özlemiştim ki yanımda olsa beni ikna etmek için elinden geleni ardına koymazdı. Mahir bey o gün Aliye de bunun teklifini vermişti ama Ali kabul etmemiş okuluna devam edebileceğini söylemişti. Belki o kabul etse benim için daha iyi olabilirdi. Ama kendimi yine de okulda Karan'ın oluşuyla avutacaktım. Ama üzerimdeki yoğun stresin asıl nedeniyse bugün okulun ilk günü olmasıydı. Yeni okulumda geçireceğim ilk gün. Aynadaki üniformalı kız o kadar çaresiz görünüyordu ki elinden tutup ona destek olmak, korkmaması için ikna edici sözler mırıldanmak istedim fakat yapamadım. Çaresizliğim zifiri bir karanlık gibiydi. Üzerimdeki bu yoğun kötü enerjinin ne olduğunu çözemiyordum. Tükenmiş gibiydim güzel bir hayatım vardı şu an. Sorunsuz bir şekilde ilerliyordu ama beni boğan şeyler vardı. Rüyalarımın ardı arkası kesilmiyordu. Her gece rüyamda babamın bana yaptığı ve bana yaşattığı onca kötü anılar tek tek önüme geliyordu. Her sabah uyanırken bir kabus ile açıyordum gözlerimi.
Aynadan son kez kendime baktım. Saçlarım şekile sokma gereği duymamıştım. Zaten kendiliğinden bir düzlüğe sahipti. Sadece üstüne bir bere takmıştım. Üzerinde yeni okulumun forması vardı. Okulun krem rengi bir gömleği, mavi beyaz ve krem renginde kareli ve pilili bir de eteği vardı. Gömleğin üzerine kızlar fular erkekler kravat takıyordu. En sonda üzerine lacivert bir ceketleri vardı. Yatakta koca götünü yayarak yatan köpeğim Kontes'e kaydı bakışlarım. Köpeğime kavuşmanın sevincini anlatamazdım. Uzun zamandır ondan uzaktaydım ve onun ile geçen günlerde baya zaman geçirmiştik. Herkes de alışmıştı ona. Ama işte tam sahibi gibi tembeldi. Asla acıkmadan uyanmayan köpeğim akşama doğru da feci hakaretleniyordu. Ona yaklaşıp kocaman bir öpücük versem de yine götünü dönmüş yatmıştı. Bu halini çok seviyordum. Odada dağılan yerleri topladım. Son kez etrafa bakıp sehpanın üzerinde duran oldukça lüks telefonumu elime aldım. Bu zamana kadar elime bırak iPhone almayı hayalimde bile yoktu. O gün telefonumu kaybetmiştim. Bu yüzden Mahir bey bunu da düşünmüş ve bana telefon almıştı. Ve eski hattımı kapatmış yeni hat almıştı. Bu konuda ona minnettardım. Yerden okul çantamı ve montumu alıp aşağı inmiştim. Bu sabah bizi Mahir Bey götürecekti. Ortalıkta kimse görünmüyordu belli ki herkes salondaydı.
Salona girdiğimde Mahir Bey, Merve Hanım, Karan ve Emir yemek masasında kahvaltı yapıyorlardı. Elimdekileri koltuğa koyup masaya doğru ilerledim. Beni ilk fark eden yine Karan olmuştu. Benimkine benzeyen forması ile oturuyordu masada. "Günaydın. Afiyet olsun." deyip masada yerime oturdum. "Ooo güzellik. Forma çok yakışmış." dedi Emir iki kez ıslık öttürmüş beni utandırmıştı. Yerime oturdugumda yüzüm kızarmış bir şekilde elimin tersini yanağıma koydum. "Teşekkürler." dedim kısık çıkan sesim ile. "Utandırmasana kızı." dedi Karan sinirle. Bana değişik bir düşkünlüğü vardı. Tabiki bunun en büyük nedeni ikiz oluşumuzdu. "Ayyy yavrum ne güzel olmuşsun. Aynı annesi." Merve Hanım'ın da beni överek kendisine benzetmesi Mahir beyi güldürmüştü. Merve Hanım'a gerçekten benziyordum. Mavi gözlerim, sarı saçlarım, beyaz tenim tamamen Merve hanımdı. Karan da çok benziyordu Merve Hanım'a. Mahir Beye sadece Kuzey ve Ömer benziyordu. Emir ise saç rengi kumrala yakındı. Biraz karışımı gibiydi. Onun da Mavi gözleri vardı. Şöyle söylemeliyim ki gen aktarımını gerçekten başarı ile gerçekleştirmişlerdi.
Güzel geçen kahvaltıdan sonra Mahir Bey, Karan ve bana dışarı da olacağını ve bizi bekleyeceğini söyleyip çıkmıştı. Emir de okulda işi olduğu için çoktan ayrılmıştı evden. Emir üniversite ikinci sınıf bilgisayar mühendisliği okuyordu. Ama sabah okul için erken kalkmaktan nefret ettiği için ikinci öğretim olduğunu söylemişti.
Karan ve ben eşyalarımızı alıp Mahir Bey'in bizi beklediği arabaya gittik. Arabaya bindiğimizde beni bir heyecan kaplamıştı. Yeni okul, yeniden arkadaşlar, eğitim hayatının yeni bir dönemi gibiydi yaşadığım şu an. Dudaklarımı dişleyip araba camından dışarı baktım. Yaşadığımız yer lüks evlerin olduğu bir yerdi ve şehirden biraz uzaktı. Ama Karan'ın okulu buraya yakındı. Özel olarak düşünülmüş büyük bir okuldu. Gitmeden önce biraz Karan'a sormuştum.
Karan'ın arkadaş çevresi çoktu. Bana telefonundan göstermişti bir kaçını. Ve oldukça da sayılan sevilen bir öğrenci oluşundan okul temsilcisi olduğunu da söylemişti. Resim dalında bir sürü ödül almış küçüklüğünden bu yana. Gerçi buna hiç şaşırmamıştım çünkü evde gösterdiği tabloları bir şah eserdi. İki dakika da bir resim çizmesi hiç zor olmuyordu.
Benim ise onun aksine arkadaşım yoktu. Ali vardı bir tek. Ne okulda ne de çalıştığım yerde öyle gezip sohbet edeceğim biri olmamıştı. Ama yine de hiç sorun da yaşamamıştım.
Ben yolculuk sırasında dalmışken araba durmuştu. Büyük bir bahçenin içine girmiştik. Okul oldukça büyük ve güzeldi. Ne yalan söyleyeyim daha önce böyle güzel bir yer görmemiştim. Bahçesi çok yeşil ağaçlık yerler vardı. Ayrıca spor için alan da oluşturmuşlardı. Arabadan görebildiğim kadar görüyordum okulu. Mahir Bey araba bize döndü.
"Evet yeni okulun hayırlı olsun kızım. Umarım güzel geçer günün. Karan kardeşine yardımcı ol ilk günü. " Karan gülerek elini omzuna attı "Onu asla yalnız bırakmam baba. Yapışık ikiz gibi gezicez." cümlesi bitince bu haline güldüm. "Seni şahsi korumam yaptım yanımdan ayrılma ." dedim ona gülerek. Önce ikisi de bana baktı hoşlanmadıklarını düşünüp yüzüm düşecekken Mahir Bey gülerek "Aferin benim kızıma." dedi. Karan ile Mahir Beye veda ettikten sonra arabadan indik. Montum ve Karan'ın bana verdiği bere ile gelmiştim bugün. Hava oldukça soğuk ve kar yağışının sinyallerini veriyordu. Bu bereyi her taktığımda da Karan mutlu oluyordu. En azından mutlu ediyordum insanları. Karan elini omzuma koymuş okula doğru ilerlemeye başladık. Ara sıra ilerlerken duruyor birilerinin verdiği selamları alıyordu. Bazı kişiler beni sorduğunda ikizim diye tanıtırken de gururlanıyordu ki o hali gerçekten çok güzeldi. İnsanların Karan'ın ikizi olduğumu duyduktan sonra ki şaşkınlığı ve yüz ifadesi ise çok tuhaftı. Beni baştan aşağı süzüyorlardı.
Zilin çalmasına hala yirmi dakika olduğu için Karan bizi kantine götürmüştü. Oldukça büyük olan kantin kafe gibi duruyordu. Biz içeri girdiğimiz de bazı gözler bize dönmüştü. Ya Karan çok popülerdi ya da insanlar çok meraklı. Hangisi bilmiyordum ama çok gerilmiştim. Benim gerginliğimi sezmiş olmali ki destek verircesine omzunu sıktı. "Bir şey mi oldu ?" dedi bana dönerek. Derin bir nefes çektim içime. Havaya ihtiyaç duymuştum o an. "İnsanlar çok dikkatli bakıyorlar. Sebebi ne?" Etrafa baktıktan sonra tamamen bana döndü. "İnsanların bu kadar dikkatli bakması seni daha önce görmemeleri ve ilk defa da benim yanımda görmeleri." dedi. Neden ilk kez gördükleri insana bu kadar bakarlar ki anlamadım?
Kantine den girdiğimizde ileride ki masadan bir erkek elini havada sallayıp Karan diye bağırmıştı. Karan onları görüp oda elini sallamış ve belimden hafif bir baskı uygulayarak "Arkadaşlarım ile tanıştıracam seni gel." Onun beni yönlendirmesi ile masaya gelmiş herkese selam verip oturmuştuk. Masa da iki erkek iki de kız vardı. Gelir gelmez erkekler Karan ile erkekçe selamlaşmış kızlar da kafa selamı vermişti. "Hayırlı olsun Karan sevgili mi yaptın." Karan ile oturduğumuz da konuşan kişi ile gözlerim kocaman açıldı. Beni ikizimin sevgilisi mi sanmıştı bana mı öyle geliyordu. "Ama beklediğine değmiş baya güzel yengemiz." Arkadaşı da onun ile birlikte devam ettirdiğin de Karan sinirle "Saçmalama oğlum." demişti. Gözlerim yanında ki kızlara kaldığında kısa siyah saçlı olan kız benim gibi sarışın olan kızın elinin üzerine elini koymuştu. Yüzü düşen sarışın kız ile anlamamıştım ne olduğunu. "Biz Karan ile sevgili değiliz." dedim en sonunda. Yanlış bir saçmalığın önüne geçerek. "Öyle mi?" dedi sarışın kız heyecan ile . Galiba ne olduğunu anlamıştım. Kız Karan dan hoşlanıyor olmalıydı ki ondan dolayı yüzü düşmüştü. "Arkadaşlar Bu yanımdaki güzel kız benim ikizim Nisan." dediğinde masa da ki herkesin yüzü donmuştu. Erkekler bunu hiç beklemiyor olmalıydı ki ağızlarından şaşırma nidası olarak küfür çıkmıştı. "Hastroloji." "Siktir." "Yuh oğlum yuh. Kızların yanında ne küfür ediyorsunuz." Kızların da yüzü şok içinde kalmış gibiydi. Gerçekten herkes şok geçiriyor olmalıydı. Ne yani bu durumu beklemiyorlar mıydı? "Şimdi senin ikizin bu değil mi ? Gerçek ikizin hani o küçüklükten olan?" Karşımdaki kısa saçlı çocuk hala şok içinde kuruduğu cümleler sonunda yanında ki çocukta kafasına vurmuştu. "Gerçek ikizin mi ne demek hödük herif." Karan'ın elimi tutması ile yönümü ona çevirdim. Bana gülümseyerek bakıyordu. "Evet ikizim ." dedi.
"İkiz bunlarda arkadaşlarım Timur, Berk, Naz, Senem. " dedi. Hepsi ile el sıkışmış ve tanışmıştık. Bir zaman sonra Timur'un bana bir yerden tanıdık olduğunu fark ettim. Sürekli şakacı olması, Güzel espriler yapması bana bir şey hatırlatmıştı.
"Galiba ben seni tanıyorum." dedim Timur'a karşı masadakiler merakla bana bakmaya başlamıştı. Karan da bana dönerek "Nereden?" dedi.
"YouTube da bir kanal vardı Timurlandınız diye sen oradaki kişiye benziyorsun." dediğimde masa da büyük bir kahkaha tufanı koptu. Hatta hiç abartısız Berk sandalyeden düşecek sanmıştım. Senem tutmasa arkasından belki de düşerdi.
Yüzünü asan Timur kollarını birbirine sarmış arkadaşlarına sinirle bakıyordu. "Az daha gülün kimsenin dikkatini cekmemiş gibi." dedi somurtarak. Dediği gibi yavaş yavaş kantinden dağılan öğrenciler bize bakıyorlardı. Timur bana dönüp somurtarak devam etti
"Evet o hesap benim Nisan." dediğinde gerçekten şaşırmıştım. Neden herkesin güldüğünü bilmiyordum ama ben o hesabı seviyordum ve severek takip ediyordum. Gerçekten çok komik bir sayfaydı özellikle sakatlıkları. "Ben senin hesabını severek takip ediyorum. Gerçekten kaliteli esprilerin var. Sadece kısa videolar. Böyle 15-20 dakika olsa durmadan gülebiliriz." dediğimde Timur da dahil herkes bana bakmaya başlamıştı. Neden öyle bakıyorlardı ki. "Sen benim kanalımı beğeniyor musun?" "Evet. Arkadaşım Ali ile yemek yerken açar izlerdik. Ama çok az video atıyorsun epeyidir izleyemiyoruz." dedim.
"Galiba en büyük hayranım ile tanıştım. İlk defa beğenen birisi ile karşılaşıyorum." Timur aşırı mutlu bir şekilde.
Bir süre daha oturmuş kaynaşmıştık. Timur ve Berk, Karan ile çocukluktan tanışıyorlarmış. Senem ise Berk ile kuzen olduğu için ara sıra beraber otururlarmış. Naz ile de Senem arkadaş olunca herkes bir araya gelmiş olmalıydı. Yine de güzel anlaşıyorlardı. Sevinmiştim onların arkadaşlığına.
Zile az bir zaman kaldığında herkes sınıfına doğru yol almıştı. Ben Timur ile aynı sınıfta olduğumu öğrenmiş ve onun ile sohbet ederek gidiyordum. İyi anlaşmıştık onun ile çünkü çektiği videolar olsun birazda rahatlatıcı bir tavrı vardı. Bu beni ekstra mutlu ediyordu.
Sınıfın yanına geldiğimizde kapıyı benim için açmış önden geçmem için elini uzatmıştı. Teşekkür ederek sınıfa girmiştim. Sınıf tamamen dolamamıştı daha. Tek tük öğrenci gruplaşarak oturuyorlardı. Timur kendi sırasına oturmuş beni de arkasında ki sıraya yönlendirmişti. Ben üzerimdeki montu çıkartıp sınıfta ki askıya asmış tekrar yerime geçmiştim. Sınıfları çok güzeldi. İçerisi formalar ile aynı renktydi. Krem rengi duvarlar mavi renk de kapıları vardı. Timur telefonu ile ilgilenirken bende sınıfta gözlerimi gezdiriyordum. Gözlerim sınıfın arkalarına doğru giderken biri ile göz göze geldim. Kahverengi gözlerini yüzüme dikmiş bana bakıyor oluşu gözümün önüne bazı kareler getirmişti. Bu o çocuktu. Pencereden gizlice izlediğim. Ne yani aynı sınıfta mıydık. Hemen önüme dönmüş karşıma bakmaya başlamıştım. Utanıyordum. Gerçi çok büyük bir olay yoktu ama onları bir şey yaparken izlemiş olmam ve kısa da olsa göz göze bakışmamız beni utandırıyordu. Normalde kimseyi böyle izlemezdim ben. Ama dikkatimi çekmişlerdi. O küçük çocuk, köpek ile oynayışı, mutlu mutlu eğlenmeleri hoşuma gitmiş dalmıştım. Hiç burada bu şekilde karşılaşacağımızı düşünmemiştim. Sınıfın kapısı açılıp içeriye bir kadın girdiğinde öğretmen olduğunu anlayıp yerimde dikleştim.
"Günaydın çocuklar." neşeli şekilde sınıftaki öğrencilere hitap etmiş herkes de günaydın diyerek karşılık vermişti.
"Evet çocuklar yeni bir haftaya başladık. Matematik dersi olarak oldukça güzel ilerliyoruz. İsterseniz sizi bugün denemeye sokabilirim. Ama önce sınıfımıza yeni bir arkadaşımız katılmış galiba. " dedi bana bakarak. Gözlerim büyümüştü. Bunu hiç düşünmemiştim. Kendimi tanıtmam mı gerekiyordu?
"Merhaba tatlım ben matematik hocanız Serap Çam. Sende bize kendini tanıtır mısın tatlım?" diğer öğrencilerin de dikkati bana dönmüştü. Yerimde istemesem de kalkmış hocaya bakmıştım. "Ben Nisan-" Cümlemi tamamlayamamıştım çünkü sınıfa bir anda giren ve üstüne yere düşen kişi ile bazı kişiler susmuş bazıları da gülmüştü. Yer düşen kız kafasını kaldırmış ileriye doğru hocaya bakmış sonrada sınıfa bakmıştı. Gördüğüm yüz ile şaşırmış ağzım açılmıştı. Ada?! "Hocam çok özür dilerim ayağım takıldı. Gerçekten özür dilerim." Ayağa kalkmış üzerini düzeltmişti. Sınıfta ki gülmeye devam eden kişilere karşı hoca kızarak susmalarını söylemişti.
"Sorun yok tatlım. Geç bakalım." dedi içeriyi göstererek. Arkasından kapıyı kapatmış sınıfa doğru dönmüş ilerlerken gözleri beni bulmuştu. Gözleri kocaman olurken hemen yanıma gelmiş oturmuştu. Bana şaşkınlık ile bakarken Serap hoca tekrar konuşmuştu.
"Evet galiba iki yeni arkadaşımız katıldı. Kendinizi tanıtır mısınız kızlar?" Ben hala ayakta olduğum için konuşmama devam etmiştim. "Ben Nisan Çi-" Cümlemi durdurdum. "Nisan Şehzade. " dedim hala aklım Çimen soyismime gidiyordu ama alışacaktım. Serap hoca ve diğerleri soyismimi duyduğunda gözleri büyümüştü. Ne olduğunu anlamamıştım.
"Karan Şehzade'nin neyi oluyorsun?" diye soran sınıftan birine doğru döndüm. Neden soruyordu ki bunu?
"Kardeşim." dedim kendimden emin bir şekilde. İnanamıyorlardı. Sınıfta bir anda konuşmalar başlayınca Serap hoca herkesi susturmuştu.
"Hoşgeldin sınıfımıza Nisancım. Peki dersler ile aran nasıl." "Derslerim oldukça iyidir. Düşük bir notum yok. Sınava yönelikte sıkı çalışıyorum. " Memnun bir şekilde kısa bir sohbet etmiş sıra Ada'ya gelmişti.
Ada heyecanla ayağa kalkmış gergince saçlarına atmıştı elini.
"Merhaba ben Ada Kılıç. Derslerim iyidir. Kötü de değil. " demiş kısa bir sohbetten sonra yerine oturmuş bana dönmüştü. Heyecanla gözleri parlayan Ada bana doğru eğilip.
"Bu koca yerde tek kalcam sandım. " demişti. Dersten sonra konuşmak için anlaşmış derse odaklanmıştık. Bize küçük bir deneme yapmış seviyemiz nerede onu ölçmüştü. İlk aldığımda kağıdı çok mutlu olmuştum çünkü aşırı basit yapmıştı. İlk bitirenler den biri olsam da süre bitmeden vermemiştim. Kağıtları toplamış ve hemen okumuştu. Zaten sınıf dolu değildi 10-11 kişiydik. Galiba herkes gelmemişti bugün. Okuması hiç zor olmamıştı bu yüzden.
"Güzel çocuklar. Ama beni üzen kişiler oldu. Timur, Elif ikiniz çok kötüsünüz çocuklar. Nedenini sonra konuşalım lütfen. Ama beni şaşırtanlar da oldu. Nisan hepsini doğru yapmışsın tatlım. Deniz sende hepsini doğru yapmışsın tebrik ederim." gülümsetmişti bu sonuç beni. Demek ki hala iyiyidim. Bu da demek oluyordu ki sınav geldiğinde hukuk fakültesini garantiliyordum.
Zil çalmış ve ders bitmişti. Direkt Ada ya dönmüştüm konuşmak için . Onu burada beklemiyordium ve ne ara o okuldan bu okula geçiş yapmıştı?
"Seni beklemiyordum. " dedim direkt. Oda bana aynı şekilde bakıyordu. "Bende beklemiyordum kız. Tek olmadığıma da aşırı mutluyum. Arada şu çark bana da dönüyor şans geliyor." dedi gülerek. Bende ona gülümsedim. En azından konuşabileceğim birinin olması beni mutlu etmişti. "Ama babana teşekkür etmem gerekiyor. Beni o bu okula yazdırdı. Burslu olarak. Seni kurtardıktan iki gün sonra babam ile iletişime geçmiş, beni okula yazdırmış, kardeşim de aynı zamanda baban sayesinde voleybol kurslarına gidebiliyor. "
"Babam mı?" Mahir Bey'in böyle bir şey yapacağını bilmiyordum. Beni o gün kurtardı diye mi yapmıştı bunca şeyi. Şaşırmıştım doğrusu. Yine de gülümsedim Ada'ya karşı. Bakışlarım ondan arkasına kaydığında bana bakan bir çift kahverengi göz ile karşılaştım. Onun ile tekrar göz göze gelmek elimi ayağımı titremişti. Neden dedim içimden neden böyle şeyler hep beni bulurdu ki?
Bize doğru dönen Timur ile hemen ona döndüm.
"Timur kütüphane nerede?" Ani çıkışmam ile şaşıran Timur, aşağıyı gösterdi. "İlk katta koridorun sonunda ki büyük salon. " Ada ve Timur'u orada tek bırakmak içime sinmese de o bakışlardan kaçmak için sınıftan çıkmış kütüphanenin bulunduğu yere gelmiştim. İçeriye girdiğimde elimi kalbimin üzerine koyup nefeslendim. Kendimi bir aptal gibi hissediyordum. Ne vardı da elin adamlarını izliyordum ki sanki?
Kafamı dağıtmak amacı ile kitaplıkların arasında gezdim. Elim bir kaçının üzerine gitti. Burası okulda boş zamanlarım da vakit öldüreceğim bir yer olabilirdi. Begenmiştim bu kütüphaneyi.
Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım ama zil sesi ile okuduğum kitabı kapattım. Geç kalacaktım. Kütüphaneden çıkarken ayağımı kapıya çarpmış dengemi kaybetmiş düşmeyi beklerken yabancı bir ses bana ulaştı. "Dikkat et!" Kendimi yere kapaklanmayı beklerken burnuma gelen çok güzel bı koku ile gözlerimi açtım. Başımı kaldırıp beni tutan kollara baktığımda onun da endişeli şekilde baktığını gördüm. Bir dakika o gözler gerçek miydi? "İyi misin?" Benim sesim içime kaçarken karşımda ki kahverengi gözlü kişi endişeli sesi ile sessizliği bozdu. Hala kollarının arasında olduğumu fark ettiğimde yüzüm kocaman bir alev topu gibi kıp kırmızı olmuştu. Yavaşça kollarının arasından çıktığımda bana endişe ile bakan gözleri iyi olduğumu anladığında gülümsemişti. İsmi bilmediğim ama sırf bakışlarından dolayı kaçtığım çocuk şimdi tam karşımda bana bakıyordu. Saçları koyu kahverengi ve boyu benden oldukça uzundu. Gerçi yaşıtlarımın çoğu benden uzun sayılırdı çünkü normaline göre ben kısaydım. "Özür dilerim. Dengemi kaybetmiştim." dedim. "Sorun değil. Açıkçası benden kaçtığını düşünmüştüm." Hiç lafı dolandırmayıp dan diye direkt konuya giren çocuk ile kaşlarım havaya kalktı. "Ne alakası var ki?" dedim yüzüne bakarken. "Öyle hissettim." Ben hala yüzüne bakmaya devam ederken ismimin seslenildiğini duydum.
"Nisan?"
Karan 2-3 basamak yukarıda merdivenlerde bize doğru bakıyordu. Yüzünde bir şey olup olmadığını anlamaya çalışan bir ifade vardı. Sonuçta kendisini beni korumaya adammış bir kardeşim vardı. Büyük ihtimalle bir sorun olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Bana bakmaya devam ederken karşımda ki kişiye de baktığında yüzünde küçük bir rahatlama gördüm. Tanıdığı biri olduğunu düşünerek yönümü Karan'a doğru döndüm.
"Karan?" dedim. Açıkçası Karan'ı burada görmeyi beklemiyordum sınıflarımız ayrı olduğu için teneffüs aralarında buluşamayacağımızı bile düşünmüştüm çünkü katlarımız bile ayrıydı.
"Sınıfa gitmemişsin. Merak ettim ilk ders nasıl diye?" Yanımda ki gence baktığında " Merhaba Deniz nasılsın?"
Karşımdaki gencin isminin Deniz olduğunu öğrendiğimde Ben de bakma ihtiyacı ile döndüm. Karan'ın sorusu daha çok burada ne oluyor gibiydi ama Deniz olduğunu öğrendiğim çocuk gülümseyerek cevap verdi.
"Merhaba Karan. Bende sınıfa çıkarken kardeşin ile tanıştım. Sizin adınıza sevindim kardeşim." dedi.
Elini tokalaşmak adına Karan'a uzattığında Karan da onu geri çevirmeyerek erkekçe bir selamlaşma yaptılar.
"Eyvallah kardeşim."
Tekrar bana döndüğünde çocuk hala ona bakıyordum. O gün ona uzun uzun bakmam ile ilgili umarım Karan'a bir şey demezdi. Beni yanlış tanımasını istemezdim çünkü.
"Derse geç kaldım." dedim aniden bağırarak. Bende bu çıkışımı beklemiyordum ama bir anda çıkmıştı. Kesinlikle buradan yok olmam gerekiyordu. Neydi bu heyecanın nedeni anlamamıştım. Bakmışsam bakmışım ne olmuştu sanki?
"Tamam gidelim canım." Karan'ın koluna girerek Deniz denen çocuğu arkada bırakacak kadar hızlı bir şekilde yürüyordum. Bana ayak uyduran Karan ise Allah'tan zorluk çıkartmıyordu. Yoksa asla Karan kadar iri bir çocuğu sürüklemek mümkün bile değildi. Hele benim kadar minik biriyseniz.
"İkiz yavaş noldu?" Karan'ı sürükleyerek Kendi katıma çıkarttığımı fark ettiğimde inleyerek gözlerimi kapattım. Sanki bir duygumu da fark ettirmesem olmayacaktı. Yüzünü gözler de Karan'a dönüp
"İkiz özür dilerim geç kaldım diye korktum seni de sürükledim buraya kadar."
Bana dönüp sakin olmam için omzuma koydu elini.
"Sorun yok ikiz hadi sen gir sonra görüşürüz. İyi dersler."
Saçlarıma bir öpücük kondurup kendi katına doğru giden Karan'a baktım. Umarım arkamdan ne çatlak bir kardeşim var demezdi.
Sınıfa girdiğimde şükür ki daha hoca gelmemişti. Nefeslenerek hemen sırama geçtim. Ada kollarını sıraya koymuş çoktan uyku modunu açmış gibi duruyordu. Ondan gözlerimi aldığımda önüme döndüm. Timur'da telefonunda bir oyun oynuyordu.
Bir süre daha geçmiş fizik hocası gelmişti. Kapıya tekrar baktım Deniz içeri girer mi diye ama hocadan sonra kimse gelmemişti. Hatta sonra ki derslerde de kimse gelmemişti. Benim ile orada konuştuktan sonra gitmiş miydi? Benim yüzümden olan bir durum var mıydı ki? Saçmalıyordum. Benim ne suçum vardı ki?
Dalgın bir şekilde ilerleyen dersler öğle arasının gelmesi ile rahatlamıştı. Karan kantinde beni beklediğini söylemiş Timur'u da alıp gel demişti. Hem Timur'u hem Ada'yı alıp sınıftan çıkmıştım bende. Timur ve Ada tanışmış baya da kaynaşmıştı. İkisi de oldukça huy olarak benziyorlardı. Peşimden ilerlemiş beraber kantine girmiştik. Karan çoktan masaya bir şeyler almış yemek için bizi bekliyorlardı. Yanlarına gittiğimde ilk işim Ada'yı tanıştırmak olmuş sonra da hep beraber yemek yemiştik. Ve Karan ekstra benim için ekler almıştı ki bu benim için en güzel dakikalar olmuştu.
Yemeğimizi yemiş biraz sohbet ettikten sonra öğle arası bitmiş tekrar derslere geçmiştik. Okul sonuna kadar sakin geçmiş dersler ve test kitapları ile günü bitirmiştim.
Okul çıkış zili çaldığında Karan ile birlikte inmiştim aşağı beremi ve montumu tekrar giymiştim çünkü hava çok soğuktu. Karan da elini omzuma koymuş bizi almaya gelen Kuzey'e doğru ilerlemiştik.
"Nasılsınız bakalım. Güzelim okul nasıldı?" Kuzey kafamda ki bereyi aşağı doğru çekmiş gözlerimi kapatmıştı. Gülerek beni kendine çektiğinde bende bu yaptığından kurtulmaya çalışıyordum.
"İkiz kurtarsana beni." Çareyi Karan da bulan ben Kuzey den tek kurtulamayacağımı anlamıştım.
Karan'a gerek kalmadan beremi arkaya atan Kuzey " Hadi arabaya ." demişti.
Arabayla eve gelmiş bahçe de inmiştik. Kuzey anahtarını korumalardan birine verdiğinde kolunun birini Karan'a birini de bana atıp eve ilerledik. Kapıyı bize açan Neslihan abla o mükemmel şivesi ile bizi güldürmüştü. İçeri daha adım attığım gibi bacaklarıma yapışan köpeğim Kontes ile de benim için güzel dakikalar geçmişti. Kontes ile birlikte odama geçtiğimizde o hemen yatağına çıkıp kıvrılmış bende formamı çıkarmıştım. Hemen bir tane bornoz çıkartıp banyoya girdim. Olabildiğince uzun tuttuğum duş sonrası oluşan buharlardan başım dönmese daha dururdum ama daha fazla dayanamamış çıkmıştım. Bornozu giyip saçlarımı da havlu ile sardım. Kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Hem banyonun sıcağı hemde odanın sıcağı beni bunalttığı için pencereye doğru ilerledim. Pencereyi açıp gelen temiz hava ile derin bir nefes çektim ellerimi soğuk pervaza yasladığım da gerçekten iyi hissetmiştim. Gözlerimi kapatıp tekrar bir nefes çektim. Yüzümde bir gülümseme oluştuğunda yavaşça gözlerimi açtım. Gözlerim tam karşı da aşağıda kocaman bir armut pufun üzerinde elleri bacağında oturan kişiye kaydı.
Kollarını bacaklarına yaslamış ellerini de kenetlenmiş yerde ki çimlere bakıyordu. Tam karşısında da yerde yatan köpek kafasını iki patisinin arasına almış karşısında ki kişiye bakıyordu. Deniz'e.
Kafası aşağı tarafa dönük olsa da yüzü sıkıntılı gibiydi. Bunu da akabinde gelen oflama ve saçlarını geriye atmasından anlamıştım. Ellerini kafasından aşağı indirdiğinde bir anda kafasını kaldırıp buraya baktı. Dondum. Kelimenin tam anlamıyla dondum. Gözlerimiz birbirine dediğinde ne o çekti ne ben. Bugün yakından görmüştüm o kahverengi gözlerini. Oldukça yumuşak bir tonu vardı. Saçları hafif dalgalı ve şekilliydi ve oldukça güzel. Ne ben hareket ettim ne de o. Ne kadar süre öyle baktığımı bilmiyordum ama vücuduma gelen soğuk ile üzerime düştü bakışlarım. Tam o anda bir deve kuşu olmayı hayal ettim. Deve kuşu olmalı ve kafamı kuma gömmeliydim. Yoksa bu rezillikten nasıl kafam dik yürürdüm bilmiyordum. Ben salak gibi karşımda oturan çocuğu üzerimde bornozum ile izliyordum. Ve ben bu çocuk ile kaç dakikadır bakışıyordum. Allah beni bildiği gibi yapsındı.
Hemen bunu fark eder etmez pencereyi kapatmıştım. Arkasından hızlıca perdeyi de çektim. Kendimi hemen yatağıma doğru yönlendirdim. Kontes bir şey olup olmadığını anlamış gibi etrafına bakmış bir şey olmadığını düşünüp tekrar yatmıştı.
Ellerim ayaklarım soğuktan mı yoksa rezillikten mi titriyordu bilmiyordum. Gizlice izledim diye göz göze gelemeyen ben şimdi karşısına bornoz ile çıktım diye kafama kese kağıdı geçirebilirdim. Zira ben bu utanç ile yaşayamazdım.
Elimi kalbimin üzerine koyup biraz kendime geldikten sonra kendime söylene söylene üzerimi giymiştim. Biraz daha iyi hissedince Ali'yi aramak aklıma gelmişti. Yatakta Kontes'in yanına geçip WhatsApp a girdim. Ali'nin sayfasına girip görüntülü arama butonuna bastım. Bir süre çalan telefon tam kapanacakken açılmıştı. "Alişim nasılsın ne yapıyorsun?" Yüzünde gergin bir gülümseme peyda olmuştu. Neden öyle gergin olduğunu anlayamamıştım. "İyiyim Nisoş. Napim okul iş uğraşıyorum sen nasılsın?" Arka fondan evde olduğunu anlamıştım. Duvarda ki bayrak şeklinde ki saatten salonda oturduğunu fark ettim. "Ne yapıyım okuldan geldim dedim biraz konuşalım özledim Alişi." Arkasına bakıp tekrar bana döndü. "Bende seni özledim canım ama ben seni sonra arasam olmaz mı?" "Neden. Bir şey mi oldu?" yerimde dikleşmiştim. Acaba babası mi gelmişti. O adam da çok kötü bir insandı. "Yok bir şey güzelim yemek yiyecektim. Biraz da yorgunum. " Sesi zaten yorgun geliyordu ama başka da bir şey olduğunu fark etmiştim. Yine de üstelemedim çünkü nasıl olsa tekrar sorar öğrenirdim. Vedalaşıp telefonu kapattığımızda bende odada biraz daha oyalanmıştım. Elimde ki aldığım yeni telefonun özelliklerine baktım biraz. Çünkü iPhone ilk kez kullanıyordum. Telefon kalitesi çok iyi olduğunu biliyordum elbette. Fırsatım olmadığı için Instagram hesabımı da telefonuma açmıştım. Kendi profilimi koymamıştım çünkü ablamın ya da başka birinin görmesini istemiyordum. Zaten okuldan bı kaç kişi, Ali, Haydar abim ve iş yerinden iki üç kişi ile takipleşiyordum. Hesabımı açtıktan sonra kapatacakken bildirim yerinde bir şey görmem ile şok geçirdim. Doğru olup olmadığını görmek amacıyla üzerine tıkladığımda +999 kişi ibaresini görmeyi bırak hayal bile edemiyordum. Tamam hiç istek yok değildi 300 e yakın vardı. Hesabım gizli olduğu içinde kabul etmezdim ama bu sayı nasıl olmuştu. Hadi onu geçtim benim hesabım olduğunu nasıl anlamışlardı. Daha Karan bile bilmiyordu.
Tabiki hiçbirini kabul etmeden telefonu cebime koydum. Hiç gerek yoktu tanımadığım kişileri takip etmeye. Kontesi de yanımda kaldırarak aşağı inmiştim. Odada pineklemekten sıkılmıştım. Kontes hemen salona koşup orada ki halısının üzerine yattı. Bu da epeyi tembelleşmişti.
Bende yanından geçip koltukta oturan Merve Hanım ve Kuzey'in yanına gittim. "Nasılsınız?" dedim yanlarına gidince. Merve Hanım'ın yine mükemmel gülümsemesi ile yüzü aydınlanmıştı. Her güldüğünde çok güzel oluyordu. "Kızım hoşgeldin gel bakiyim anlat ilk gününü?" Merve Hanım beni Kuzey ile arasına çekmiş ilk günümü anlattırmıştı. Kaba taslak anlatmış, deneme yaptığımızdan başarımdan bahsetmiştim. Beni büyük bir dikkat ile dinlemişti. İşte buna bayılıyordum. Beni gerçekten önemseyen kişiler olmasına gerçekten bayılıyordum. Beraber iyice sohbet etmiş arada Kuzey de katılmıştı. Bir ara bize Karan da eşlik ettiğinde çok güzel bir zaman geçirmiştik. O ana kadar geri plana atmış olsam da oldukça aç olan karnım yine kendini belli etmiş guruldamıştı. Ellerimi karnıma sarıp Merve Hanım'a döndüm. "Acaba bugün yemekte ne var?" Acıktığımı anlayan Merve Hanım gülerek beni kollarına çekti. "Maalesef canım hiçbir şey yok." Nasıl böyle bir şey olduğunu anlamaya çalışırken cümlesine devam etti. "Akşam yan komşumuzun evine davetliyiz çünkü." dediğinde bir süre durdum. Hangi komşu? Misafirliğe mi gidecektik. Daha önce hiç gitmemiş olmam ile benim de ilk misafirliğe gidişim olacaktı. Dur bir dakika! Yan komşu mu? Merve Hanım'a tekrar dönüp soracakken Kuzey'in sesi duyuldu. "Güral amcanın evine mi?" Merve hanım kafasını salladığında bende tekrar Kuzey'e döndüm. Yani şimdi kimdi Güral. "Hani geçen tanıştınız ya Kumru ve Doğan ile onların evi güzelim. " Bana açıklama yapmak için kurduğu cümle ile kaynar sular başımdan aşağı döküldü. Hayır bu olamazdı. Ben bugün onların çocuğuna rezil olduktan sonra hiçbir şey olmamış gibi evlerine gidip yemek yiyemezdim. Yutkunarak Merve Hanım'a döndüm " Ben gelmesem olur mu?" dedim. "Neden?" Evet Nisan neden? Gerçeği söyleyemeyeceğim için uyduracaktım bir şeyler ama Merve hanım kaşlarını çatıp devam etti. "Herkes bu akşam misafir olarak çağırıldığımız yere gidecek. " kimsenin bir şey demesine müsaade etmeden yerinden kalkmış ve salondan çıkmıştı. Galiba teknik olarak ilk anne uyarımı da yemiştim. "Merve sultan bazen böyle olabiliyor güzelim korkma." dedi Kuzey gülerek. O an anladım ki ben o eve gidecektim. Ama nasıl o kişinin gözünün içine bakacaktım. "Endişelenme çok iyi insanlar ara sıra birbirimizi yemeğe davet ederiz. Gerilecek bir şey yok." Ben misafirlik olayına gerilmiyordum ki ben tamamen evine gittiğimiz adamın oğlundan çekiniyordum. El mecbur kabullenip arkama yaslandım. O an aklımda sadece tek bir cümle geçiyordu. Bir daha bornoz giyersem iki olsun.
[][][]
Bölüm sonu
Beğendiniz mi?
|
0% |