“Bak bu uçak çok lüx yani zenginsin bir, kesinlikle sıradan bir Amerikalı değilsin iki, Hollywood filmlerinden çıkmış casuslar, askerler gibisin yani aksiyonun çok bol bu üç, korkmamak senden korkmamak, hadi söyle nereden bileyim beni tekrar o fanusun içine sokmayacağını? Bu da yapar dört.”
“Ben zenginim bu doğru ama bu sadece hayatımızı kolaylaştıran bir unsur fazlası değil bir, sıradan olmamak benim suçum değil bu iki, askerlik benim mesleğim bu üç, Azra seni o fanusa sokmam gerekirse bunu sadece güvenlik zafiyeti nedeniyle yaparım ama eğer başka nedenlerle sokmam gerekirse ikimizi birden o fanusa kilitlerim bu da dört.”
“Mr. George Brain Graham bu kadar laf kalabalığı için benim İngilizcem yetmez. Kısacası henüz aramızda bir sıfat yok, kız arkadaşın bile değilim nokta.”
Azra arkasına yaslandı. Brain “Hı” diyerek tekrar koltuğuna yerleşti ve yüzünde tatlı bir sırıtış yer edinirken ellerini saçlarından geçirdi. “Sende haklısın, senin açıdan bakınca doğru karıcığım”
"Bak Feyza bu senin kardeşin. Adını sen koy güzel kuzum."
Küçük kız, bebeği kucağına alarak burnunu bebeğin kundağına yasladı.
"Anne çok güzel, saçları kızıl, kokusu mis gibi, yüzüne bak anne, bak burnun yanlarında sarı noktalar var çok güzel adı Beyza olsun ben bakabilirim değil mi?
Genç kadın gözlerindeki derin kederle çömelerek önce kızına sonra kucağındaki bebeğe baktı. "Tabi kuzum ona hep beraber bakacağız değilim amcası?
Adam yere çömelmiş karısının tülbendine elini üstüne koyarak cevapladı. "Evet, yengesi"
Kadın yüzündeki hüzünle ayaklanarak kocasına sarıldı. "Üzülme Ahmet O, annesizliği hissetmeyecek söz." Hep birlikte hastaneden çıkarken bulutlar kasvetli ve içli içli çiseleyerek ağlıyordu.