2. Bölüm

2. Bölüm

Bahar Yıldız
gdscgny

Ben Feyza Demir.

Hayalim uçak pilotu olmaktı ve tüm gücümle bunun için çalıştım. İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünü bitirmiş, yabancı dile yatkın, hırslı, kendine güvenen bir kadınım. Fiziksel özelliklerimin farkındaydım; uzun boylum, siyah saçlı, süt beyazı tenli, dikkat çeken biriydim. Ama ben kendimi yalnızca güzelliğimle değil, hayallerimle var ettim.

 

Manisa’da evlenip sıradan bir hayat yaşamaya uygun biri değildim. Özgür ruhluydum; dünyayı görmek istiyordum. Üniversite bitince babamdan bana ait bir ev istedim. Beni kaybetmek istemediğinden geri çevirmedi. Dedem ise hâlâ “Okul bitti, hadi dön evlen. Kız kısmının makine mühendisliğinde ne işi var?” diye söylenip duruyordu.

Ben sadece çalışmak istiyordum.

“Ben kaptan olacağım, merak etme dede,” dedikçe, bana sanki bir suç işlemişim gibi bakardı. “Vella havle vela kuvvete… Allah ona benzetmeye!” diye söylenirdi hep.

 

Şimdi uçak kullanmak için eğitim alıyorum ve hosteslik yapıyorum. Tek hedefim: kaptan olmak. Babam, havalimanına yakın güvenli bir sitede, güzel teraslı bir dubleks aldı bana. Bu ev benim özgürlük kalesiydi.

 

Tam üç yıldır özgürüm. İşimi seviyorum, mutluyum ve kimseye hesap vermiyorum. Arada yalnızlık içime otursa da bu hâlimi seviyorum. Avrupa seferleri en sevdiklerim. Hayatım düzenliydi… ta ki bir gece her şey değişene kadar.

 

O gece Amsterdam seferindeydim. Yolcularla tek tek ilgileniyordum. Birinci sınıf ve kokpitten Cavidan’la birlikte biz sorumluyduk. Uçak Amsterdam’a yaklaşırken türbülansa girdik. O an ayağım kaydı, sendeledim. Tam düşecekken bir el, belimin ortasından tuttu.

“Teşekkür…” diyerek döndüm ve bir çift siyah gözle karşılaştım.

“Attenzione, cara,” dedi.

 

Ne dediğini tam anlamasam da bakışlarının yoğunluğu utandırmıştı beni. Böyle bakışlara alışıktım ama bu farklıydı. Hafif bir tebessümle İngilizce teşekkür ettim, yerine geçmesini ve kemerini bağlamasını rica ettim. Sefer sorunsuz geçti.

 

O hafta iki seferim vardı. Üç gün sonra babam aradı:

“Bir sürprizim var, kızım. Artık yalnız değilsin. Beyza’yı sana gönderiyorum.”

“Sonunda! Kazandı değil mi?”

“Tıp! Cerrahpaşa!”

“Baba gözün arkada kalmasın. Kardeşim hayaline kavuşarak seni ve dedemi gururlandırdı.”

 

Telefonu kapattığımda kalbim kuş gibiydi. Beyza… benim kardeşim, kızım, sırdaşım. Hayatta belki de beni yenebilecek tek kişi.

 

O akşam terminalde Beyza’yı beklerken, aklım beş gün önce beni belimden tutan o siyah gözlere gitti. İki gün önceki İtalya dönüşümde de uçaktaydı. Sürekli laptop başında bir şeyler yazıyordu. Servisi Cavidan yaptığından onu daha rahat izlemiştim. Beyaz gömleği bileklerine kadar kıvrılmış, yakası açıktı. Eğildikçe kasları belirginleşiyordu. Ne iş yaptığını merak ettim. Almanya dönüşümde yine uçaktaydı. Biraz fazlaydı bu…

 

“Kim bilir neyin nesi?” diye kendime kızarken terminalin kapısından Beyza göründü.

 

Uzun saçlarını topuz yapmış, salaş tişörtü ve bol kot pantolonu içinde, ayaklarında spor ayakkabılarıyla karşımdaydı.

“Abla!” diyerek boynuma sarıldı. İncecik bedeni kollarımda kayboldu.

Sonra geriye çekilip hayranlıkla ve biraz da ukalaca,

“Her zamanki gibi muhteşemsin… ve evde kalmışsın!” dedi.

“Kız seni öldürürüm! Daha 28 bile olmadım!”

“Onu yiyenlere söyle! Otuz kapıdan bakıyor, yazık bu güzelliğe…” diyerek yanağımı sıktı ve sulu bir öpücük kondurdu.

 

Birlikte sarılıp taksiye bindik. Bıcır bıcır konuşuyordu. Anneme ‘yenge’ dememişti hiç; hep “anne” dedi. Annem de onu kendi kızı gibi severdi.

“Annem sana çok kızgın abla. Manisa’yı unuttuğunu sanıyor. Bir izin al da gidelim, hasret bitsin olur mu?”

“Sınavdan sonra söz kuzum, gideceğiz.”

“Söz mü?”

“Bakarız kızıl. Kapıdan sağ ayağınla gir, uğur getir. Bir de bana aşk getir!”

“Başka isteğin?”

“Şükür, eksik yok. Bir tek aşk kaldı.”

 

Beyza evin keyfini çıkardı. Terasta mangal bile yaptı. İkinci hafta kayıt işleriyle uğraştı. Cerrahpaşa Tıp… kolay değil!

Ben mi? Üç sefer yaptım. Sonuncusu yine İtalya’ydı. Ve evet… o adam yine uçaktaydı.

 

Cavidan izinliydi. Hem kokpit hem de VIP servisten ben sorumluydum.

Abonman yolcumuz olan o İtalyan’a yaklaştım.

“Bir şey alır mısınız?” dedim. Bilgisayarından başını kaldırıp ismimi gösterdi.

“Feyza Demir,” dedim.

Zorlanarak da olsa adımı telaffuz etti.

“Bir şey ister misiniz?” diye tekrarladım.

“Teşekkür ederim,” dedi. “Alkolsüz bir kokteyl olabilir.”

 

Kokteyli getirdim.

“Kokpitten çıkmıyorsunuz, uçağı siz mi kullanıyorsunuz?”

“Ben kokpit hostesiyim ve aynı zamanda pilot adayıyım.”

“Vay! Beni şaşırttınız küçük hanım, bu büyük bir sürpriz.”

 

Demek dikkat etmişti. Hafifçe gülümsedim ve kokpite döndüm. Kalabalık bir gündü. Uçak doluydu ama sorunsuz indik. Herkes inerken onu son gördüğümde, küçük çantasıyla kapıya geldi.

 

“Adım Frank Silvaro. Belki bir şeyler içeriz mi, küçük hanım?”

“Italyan’sınız…”

“Evet.”

“Görev başında yolcularla bir şey içemeyiz, kural. Ama nazik teklifiniz için teşekkür ederim.”

“Anlıyorum… rahatsız ettiysem affedin,” dedi ve çıktı.

 

Bölüm : 11.10.2024 13:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Bahar Yıldız / Dünya Çok Küçük / 2. Bölüm
Bahar Yıldız
Dünya Çok Küçük

56 Okunma

2 Oy

0 Takip
6
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...