3. Bölüm

3. Bölüm

Bahar Yıldız
gdscgny

Mustafa ağabey bana bakıyordu.

“Bir sorun yok değil mi, Feyza?” diye sorduğunda başımı olumsuz anlamda salladım.

“Hayır abi, yok.”

 

Kaptan şapkasını taktı, uçaktan en son biz indik. Yürürken hâlâ Frank Silvaro’nun bana olan o tuhaf bakışları aklımdaydı. Bir İtalyan… Hâlâ yüzümde aptal bir sırıtış vardı. Dedemin sesi kulaklarımda yankılandı:

“Zinhar bir ecnebi! Ah bu kız, hep derim aklı bir karış havada, adam olmaz bundan. Allah’ım aklımı koru, kime çekmiş bu çocuk acaba?”

 

Ah dede… Haklıydın belki de. Benimki olmayacak bir hayaldi.

“Unut onu Feyza. O adam birkaç günlük macera sadece,” diye kendime tekrar tekrar söylüyordum. Hayatımda birkaç saçma flört dışında hiç erkek olmamıştı. Zaten ayıracak zamanım da yoktu.

 

Gece, bize ayrılan otel odasında dinlendikten sonra sabah yedideki dönüş uçuşuna hazırdım. Kafam boştu, işime odaklanmıştım. Yolcular yavaş yavaş uçağa biniyordu. Ben de son kontrolleri yapıyor, anons için hazırlık yapıyordum.

 

“İşte bu son yolcu,” dediğim anda, arkasından binen Frank’i gördüm. Sessizce VIP bölümüne geçti, yine aynı koltuğa oturdu.

“Yok canım, bu adamın tekrar Türkiye’ye dönmesinin benimle ne ilgisi olabilir ki,” diye beynim tekrar ededursun, kalbim heyecanla çarpıyordu.

“Bakma ona, işine odaklan Feyza!” dedim içimden.

Teker teker koltukları kontrol ederken onun koltuğuna geldiğimde bana bakarak,

“Merhaba Feyza, iyi uyudun mu?” diye sordu.

“Evet, teşekkür ederim. Lütfen kemerinizi takın,” dedim ve hızla uzaklaştım.

 

Yok artık… Bu da neydi şimdi?

Gece onu mu düşündüğümü sandı?

Acaba o beni düşünmüş müydü?

“Saçmalama Feyza!” diyerek kendime geldim, kokpite geçip işime devam ettim.

 

Servis sırasında yine onun koltuğuna geldiğimde yüzümde farkında olmadan bir tebessüm oluşmuştu.

“Ne içersiniz?” diye sordum.

Frank gözlerimin içine baktı.

“Feyza, gece uyuyamadım. Bir sağa döndüm, bir sola. Anlıyor musun? Lanet olası bir şekilde kafam karıştı. Bu çarpıntının sebebi sen olma lütfen…”

 

Ne diyeceğimi bilemedim.

“Ne istersiniz?” dedim tekrar.

 

Elini hafifçe bileğime koydu. Kendine doğru eğilip dudaklarını kulağıma yaklaştırdı.

“Uçaktan inince bir yer söyle lütfen. Sadece bir kahve. Hoşuna gitmezse, seni bir daha asla rahatsız etmeyeceğim. Söz.”

 

Gözlerimdeki tedirginliği fark etti.

“Yalnızca bir kahve,” dedi yumuşak bir sesle. “Seni rahatsız edersem bir daha olmayacak. Anlaştık mı?”

 

Ortamda bizi izleyen yolcular ve arkadaşlarım vardı, dikkat çekmek istemiyordum. Başımı hafifçe salladım.

“Tamam,” diyebildim yalnızca.

“Bir şey istemediğinizden emin misiniz?” dedim.

Gülümsedi.

“Hayır, ben istediğimi aldım.”

 

Adam tam bir egoydu. İstanbul’a gelene kadar bir daha konuşmadık. O sadece bilgisayarını kapatmış, başını geriye yaslamış, gözlerini yarı açık bırakmıştı. Uçuş sonuna doğru anonslarımı yapıp yerime döndüm. Lavabodan çıkan Frank’i gördüm.

 

“İniyoruz, lütfen yerinize geçin ve kemerinizi takın,” dedim.

“Telefon numaranı verir misin?” dedi alçak bir sesle.

Hızla ezbere saydım. Aklında tutar mıydı bilmiyorum ama ciddiyetimi bozmadan:

“Derhal oturun,” dedim.

Gülerek yerine geçti.

“Oldu mu?” der gibi muzip bir bakış attı.

 

İstanbul’a indiğimizde oldukça yorulmuştum. Frank’i unutmuştum bile. Terminal çıkışına geldiğimde telefonum çaldı. Ekrana bakmadan açtım.

“Buyurun?”

Yabancı bir ses kulağımı doldurdu:

“Il mio amante…”

Şaşkınlıkla

“Frank Silvaro,” dedim.

“Rahatsız mı ettim? Erken mi aradım?”

“Hayır, sadece… Bugün olmaz. Çok yorgunum, sadece eve gitmek istiyorum. Mümkünse başka bir zamana ertelesek?”

 

Yorgunluğum sesime yansımıştı.

“Tabii, sizi bırakmamı ister misiniz? Şu an sizi görebiliyorum.”

“Teşekkür ederim ama… Beni yanlış anlamayın, sizi tanımıyorum.”

“Anlıyorum. Peki, yarın sabah kahvaltıya ne dersiniz? Mekanı siz seçin.”

 

Pes etmeyeceği belliydi.

“Kahveden kahvaltıya geçiş hızlı oldu… Ama tamam, bana uyar. Yarın saat kaçta, yeri ben atarım.”

 

“08.00 uygun mu?”

 

“Yarın görüşürüz.”

 

Zamanı geri alsalar bu adımı tekrar atar mıydım?

Galiba evet… Dedemin beni cehenneme sokacağını bilsem bile.

 

Eve geldiğimde Beyza uyumuştu. Sessizce odamda duş aldım, saati kurdum ve yatağa uzandım.

 

Sabah alarm çalmadan uyandım. Üzerime salaş yeşil bir bluz, altıma diz üstü kot şort giydim. Hafif bir makyaj yaptım, saçlarımı serbest bıraktım, bluzuma uygun otantik bir kolye taktım.

 

Aynada kendime baktım: sıradan, doğal ama zarif.

İşte ben, rahat, özgür ve kendine güvenen Feyza.

Salak Feyza…

Bilinmeyene yürürken geçmişin gölgelerini de yanına aldığından habersiz Feyza…..

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 15.11.2024 15:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Bahar Yıldız / Dünya Çok Küçük / 3. Bölüm
Bahar Yıldız
Dünya Çok Küçük

56 Okunma

2 Oy

0 Takip
6
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...