@gdscgny
|
Frank Silvaro’ya Ortaköy sahilinden konum attım. Denize karşı kahvaltı yapmak güzel olurdu. Bu mekânı uzun zamandır biliyordum ve yabancısı değildim. Hatice abla Manisa’nın eski köklü ailenin çocuğuydu. İstanbul’a taşınmış ve Ortaköy’e yerleşmişti. Devlet memurluğundan emekli olduktan sonra Amerika da gastroenteroloji okuyan oğlu ile birlikte işletiyordu. Beni gördüğünde ellerini iki yana açarak kucaklaştık. "Hoş geldin göklerin güzel kızı. Yalnız mısın?" Ona sıkıca sarıldım. "Yok abla, bir misafirim gelecek. Kendisi İtalyan ona göre bir kahvaltı hazırlar mısın?" "Oldu bil, Sen endişe etme kusursuz bir kahvaltı sizi bekliyor olacak birazdan" Beni yönlendirerek denize sıfır çok güzel köşeye geçirdi. "Merhaba" Kafa mı telefondan kaldırdığımda soluğum kesilir gibi oldu. Ben kendinden emin Feyza şok şok adam ben buradayım diyordu tüm gözler ondaydı yerimden kalkarak şaşkın bakışlarımı gözlerine kilitleyerek elimi uzattım. "Hoş geldiniz." "Sei così bella cara" Hatice Abla masayı donatırken oda beni izliyordu. İkimizde sessiz masanın donatılmasını bekledik. "Ne içersiniz" "Ben çay alim abla" "Bana da aynısı" İşte benim aşkla randevum böyle başladı. Çok beğenmişti kahvaltıyı severek yedi, iş adamıydı. Amerika da okumuş ailesinin çoğu Amerika’daydı kendisi İtalya'da ki işleri yürütüyor. Kardeşi Gerardo Silvaro Amerika'da ki işlere bakıyordu. Zengindi hem de çok, gülerek "Bu kadar zenginlik korkutucu görünüyor" dediğim de? "Diyene bak, sen pilot olmak isteyen kız ailenle mi yaşıyorsun?" Dilimin döndüğü kadarıyla anlatmaya başladım. "Kuzen kardeşle yaşıyorum. Aslında yeni İstanbul'a geldi Manisa'dan. Biz Manisalıyız. Ailem orada üzüm ticareti yapıyor, bağlarımız var. Sizin gibi çok zengin değiliz ama durumumuz iyi. Ben Makine Mühendisliği okudum. Okuldan sonra hostesliği başvurdum. Uçmak benim tutkum anlıyor musun? Ailem geleneklerine bağlı insanlar, benim özgürlüğe olan tutkum onlara garip geliyor. Ben, kızıl gibi değilim. O, onlar istedi diye tıp okuyor, dedemin dediği onun için emir, benim için kelepçe. "Kızıl kardeş mi? Kuzen mi?" Güldüm. "O benim aslen kuzenim ama çok küçükken ailesini kaybetti. Onu ben büyüttüm. O benim kardeşim, kızım, Oyuncak bebeğim, küçük Kızılım.” "Çok seviyorsun onu anladım" Gözlerimi kaçırdım güneşte yanmış esmer adamdan. O, kendisini anlatmaya başladığında sanki yüzünden kara bir bulut geçti. "Bende aileme düşkünüm. Babamla annemi, biz küçükken bir araba kazasında kaybettik. Bizi amcam ve oğlu Salvatore Silvaro büyüttü, geleneksel aile yapısına sahibiz, aynı zamanda büyük bir aileyiz. Şu anda ailenin başında kardeşim var. O, nasıl desem sağı, solu belli olmayan bir adamdır ve ben kardeşime benzemem, O biraz zor, deli, çok uyumlu bir insan değil ve bazen korkutucu oluyor. Kadınları sevmez, uzun süreli ilişkilere inanmaz aslında bunun nedeni Ailemizi o kazada kaybetmemiz. Sonrada onun Amerika da oluşu her neyse..." Kardeşinden bahsederken yüzüne çöken yılgınlık ve bıkkınlık inanılır gibi değildi. "Onu sevmiyor musun?" "Seviyorum benim küçüğüm, dört kardeşiz en büyükleri benim ama içlerinde az güvendiğim O" "Yine de kardeşin" “Evet doğru kardeşim. Benim İtalya da oluşum hayata daha geleneksel. daha köklü bakmama sebep, benim için hayat, sevdiğim insanlarla dolu dolu yaşamak.” İkimizde kendimizden bahsettik bahsettik, hayatımızı sığdırdık bu anlara. Gün nasıl geçmişti, hava ne vakit karardı, Hatice Abla ne zaman önümüze yemek koymuş ve biz yemekleri ne ara yemiştik farkında bile değildik. Telefonun çalmasıyla üstümüzdeki sihirli perdeyi kaldırabildik. "Abla neredesin bana haber vermeden çıkmışsın?" "Kusura bakma canım bir arkadaşla beraberim gelince anlatırım tamamı" "İyisin?" "İyiyim iyi" Telefonu kapatınca Frank yüzüme baktı. "Çok geç oldu artık kalksak olur mu?" "Özür dilerim bende zamanın nasıl geçtiğini fark etmedim" Hatice ablaya mesaj attım. “Hadi gidelim.” "Feyza yanlış anlamasan ben ödesem olur mu?" "Olmaz ben buranın yabancısı değilim, sen ise misafirimsin." "Ama bir daha ki seferlere hep ben anlaştık bak bu konuda siz nasıl dersiniz ama biz kadına ödetmeyiz" Kahkahalarımı tutamadım. "Biraz maçoyuz o halde " Ayaklandık bacaklarım uyuşmuştu. Sağa sola esneyerek bacaklarımı ve vücudumu açmaya çalıştım. "Seni ben bırakıyorum itiraz yok, Feyza ben bu arkadaşlığı hemen bitirmek istemiyorum anlaştık mı?" Sesimi çıkarmadım "Artık gitsen mi?" "Feyza tam bir aydır o uçağa senin için biniyorum." Şaşırmıştım. "Neden?" "Nedeni sensin ve ben bugünden sonra senle sürekli görüşmek istiyorum bir arkadaş olarak değil” Kulağıma eğilerek “sevgili olarak" dedi. Sesiz kaldım, bana baktı benden cevap bekliyordu. “Acele etmesek" "Korkma sadece bana böyle bak tamamı hayır deme, ben sen ne dersen onu yaparım sadece Feyza benden ailenin haberi olmasın lütfen, kızılın da tamam mı?" Kafa mı sallamakla yetindim. ****** |
0% |