Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@gdscgny

ALEX

Yol arkadaşım çok suskun ve bir o kadarda çekingen bir şeydi, kesinlikle bir İskoç veya İngiliz havası yoktu. Bu kızın ne George takıntısı, nede arkadaşı olma olasılığı vardı. Yaptığı pis işlerle ilişkili olduğuna emindim. Kız çok saf, masum bir şeydi ama değişik egzotik bir güzelliği vardı. Bir kere gözleri kehribar renginde ve çok büyük ve yay gibi kaşları, düz ve yüzüne tam oturan bir burun, kalın kıvrık dudaklar, ince bir bedende dolgun göğüsler, İskoçların kalın tahta omuzları ile alakası yoktu, dar omuzda, dolgun göğüz, ince bir bel ve yuvarlak kalçalar her milletten olur ama İskoç yok. Gerçekten Macar asıllımaydı o dili bildiğini bile sanmıyordu. Daha çok Latin veya İtalyanların narin yapısına benziyordu.

Bir İngiliz'e benzer yanı ise masum ifadesiydi. Bana çocukluğumun kara yılın güzel anısını, yıllar önceden karanlık sayfalarda kalan bir anıyı ruhumda canlandırdı. Çocukluk işte ergenlik, gençliğimde yaşanmış küçük bir anı ve kuzen George, şuna emindim ki benzeyen yanı ise masumiyeti, çekingenliği ve Elli'nin saflığı idi,

15 yıl önce kalbimizin silemediği ve en derin kuytuda yer eden Elli, asla unutamazdık, onun ile geçirilmiş bir hafta, sözleştik iletişimiz koparmayacaktık. George'nın yüzündeki ışıltı, ailesinin katledilişinden sonra ilk defa hâsıl olmuştu. Elli'nini ölüm haberini aldığımızda ise o gözlerindeki ışığa bir daha rastlamamış ve korkunç bir karanlığın yerleştiğini görmüştüm.

"Alex senin bir soyadın var mı?"

Yüzümde çarpık bir gülümsemeyle yüzüne baktım. Bu kızın çok tehlikeli bir yanı vardı. İnsana bakarken ruhuna inen insanın elini ayağını kesen o derin bakışlar. O iri gözlerle insana o kadar güzel bakıyordu ki önünde diz çöktürecek kadar güzel ve masumdu ‘Dur oğlum Alex, kendine gel. Bu, asılacağım bebeklerden değildi, sadece bir işti, öyle bakmalıydım. Başka türlü olmazdı. Güzel kadınları severdim. Kadınları Alex Kadınları, masum çocukları değil. Hem George beni öldürürdü kesin.’

"Tekrar başımı çevirdiğimde Anna gözlerimin içine baktı.

"Hey sorduğum soruya cevap vermedin. "

"Ne sordun ki"

"Soyadın var mı?"

"Tabi ki bir soyadım var sana cevabı verdiğimde öğreneceksin."

"Çok Komiksin Ha Ha Ha"

"Sana ne diyorum sen beni ciddiye bile almıyorsun. Kalbimi kırdın güzelim"

"Sen bu tarz konuşmayı kaç kıza söylüyorsun"

"Sende çok tatlısın. Ha ha ha birçok kıza"

 

DÜŞ MÜ-KÂBUS MU?

Karanlık insanın içinde; geçmişinde, çocukluğunun derinliklerinde, bir gece çığlığı gibi ruhunun ince kıvrımlarında, her gece yılan gibi rüyalarını sararak ve kâbuslarla uyandırarak;

“Sarı saçların kahve dönüyor George.” Yatağın kenarına oturmuş kadın, ellerini oğlunun saçlarına daldırmıştı. Çocuk annesinin güzelliğine hayran aşkla kollarını boynuna doladı hiç bırakmak içinden gelmiyordu. Boynundan yüzüne çevirdi gözlerini “Kötü mü oluyor anne?”

Kadının yüzündeki tebessüm loş odaya güneş gibi doğar. “Hayır, meleğim benim saçlarıma dönüyor. Gözlerin ve saçların bana ait. Sadece bana aitsin. Vermem seni kimseye” çocuk annesini gıdaklayıp itekler “Aman anne babam yan oda” çocuk gülerek annesinin yanağına sulu bir öpücük kondurur.

Kadın derin bir nefes alarak dalgalı saçlarını geriye savur. Sonra eğilerek çocuğun kulağına fısıldar "Aşk eğer; içinde aşk varsa sadece sen, o aşka ait ol. Başkası kokmasın bedeninde." yanağından süzülen yaş çocuğun saçlarının arasında kayboluyor. Aşk kokmayan seçim yapma bebeğim.”

Kadın ellerine kondurduğu öpücüğü çocuğa üfleyerek "ikinci aşkım benim iyi geceler meleğim" der ve kapı aralığından süzülür. Çocuk bir süre yatakta dönüp durur, uyku tutmaz. Annesinin titreyen sesine üzülür, onunla olmak ister. O an neden üzgün olduğunu anlamaz ama anlamak ister. Koridorda sesiz adımlarla ilerler. Yol ilerledikçe kan gölüne döner.

Brain karanlığın için de bedeni ter içinde uyandığında " .......... :( diyerek " bir yıldır görmediği rüyanın etkisini tüm iliklerinde hisseder. Fanusu arar yok. O yok. Hala otel odasında "Azra" içinde kendisine küfrederek, lanetler yağdırarak kalkar yataktan
"Nereden buldun beni tekrar karanlığım, unutmuştum içimdeki sancıyı, ilacım da yanımda değil"

Yataktan kalkarak odanın içinde amaçsızca dolandıktan sonra eşyalarını toplayıp, Edgar'ı arar.

"Bitti yalnızım."

"Sen doğru olanı yaptın. İnan bana. Evi temizledim. Tüneli kapadım. Artık parti zamanı dağıt biraz"
"Sende olacak mısın?"
"Kesinlikle"

Sadece bir gün Edgar'la dağıttı sonuna kadar içti. Kadın getirmiş diye sitem etti Edgar’a “Salak içimden kusmak geldi. İçeride kustum kadını def et.” sonra ayaklanarak villadan çıktı. Tekrar onu son gördüğüm köhne otel odasında kendini buldu.” Yatakta sere serpe yatarken telefonunda John adı yanıp sönmüştü.

"Ne istiyorsun?"

"Neredesin?"

"Bir otel odasında uyumaya çalışıyorum kâbuslarımdan uyandırdın sevgilim"

"İyi Senatör seni bekliyor, Ha orada bir pürüz var onu da halletmen için dosyayı sana gönderiyorum. "

"Olur"

Telefonu kapattıktan sonra tüm uykum kaçtı. Lanet adam bir şeyden şüphelenmese beni asla çağırmazdı. Diye kendi kendini yedi.

Otel odasından çıktığında hava kararmaya başlamış, sabah da yemek yememişti, öğlen olmuştu.
Küçük bir restoranda masaya oturdu. Garson kız yanına gelince jambonlu yumurta biraz patates istedi. Restorandan çıktıktan sonra emaneti, adına bırakılan dosya ve bir çanta dolu parayı emanet dükkânından aldı. Araba hurdalığına uğrayarak üstü çadırla kapatılmış arabasını açtı 4500 km yol Washington, DC'na iki günlük yol uzundu ama güvenliydi.

Gözleri önünde uzanan yolda, aklı tamamen Azra'daydı kızın fanus da etrafını izleyişi, tünelde kucağın da uyuması, düşün dediğinde yüzünün aldığı şaşkın ifade ‘Tamam dur dur artık bitti şu an değil yoksa John öldürmek sorunda kalacağım dur şimdi değil O saten bana ait ama şimdi değil zamanı gelecek yeter ki O Edgar'ın dediği gibi çıksın Alex'e kapılmasın’.

Yüzünde büyükçe bir tebessüm belirdi dudakları genişledikçe daha da yayıldı o anı düşündü güldü, gözlerine bakarken onu öpmemek için kendiyle verdiği savaşı düşündü. Nasılda çıkışmıştı kendisine ne demişti "odun, salak" bu kız bu sözleri kendisine demişti, içinde büyüyen korkunç özlem birden kalbini yaktı ve nefes alamadı arabayı sağa çekerek indi. Arabanın etrafında dolandı derin derin nefes almaya çalıştı ‘durdur durdur ona giden yol tersten geçiyor’ Tekrar arabaya bindi son sürat gaza bastı, o andan sonra düşünmeyi bıraktı ve hedefine kilitlendi.

 

Boş yolda son hızla giderken bile kendine itiraf ettiği tek şey vardı. Azra kendisine hayır dediği an fanustan çıkılamayacağıydı.

Arabayı eski püskü benzin istasyonun önünde durdurdu ilerde bir motel görmüştü.

Üç Gün sonra; işi bittiğinde kişi hasta yatağında ölüydü. Hızlıca yan taraftaki tuvalete girdirdi. Hastanenin bu tarafı boştu. Doktorlar gelmeden üstündeki beyaz doktor gömleğini çıkardı. Saçındaki siyah peruğu. Gözlerindeki lensleri, gri gömleğini üstünden sıyırıp çantaya sokuşturdu. Üstüne çıkardığı kapüşonlu tişörtünü tekrar giyindi, yüzünü yıkadı. Aynada kendisini izlerken dudağında gizli bir gülümseme saklıydı. Dazlak kafasını eliyle sıvazlayarak tuvaletin kapısını araladı, Kameraların olmadığı kör kuytudan geçti. Üst tarafta ki kefeden iki kahve alarak yıllardır dost olduğu anne tarafından olan kuzenin odasına daldı.

“Lavaboda işin uzun sürdü. George aa! Kahve getirmişsin sağ ol ihtiyacım var aslında” Brain elindeki bardağı uzatarak kendini geniş koltuğa bıraktı. “İçimi bozmuşum, şimdi iyiyim. İşim bitince canım çekti sana da alayım laflarken içeriz dedim.” Doktor karşısına yerleşti “İyi yapmışsın Amcanı görüyor musun? Uzun zaman oldu bir araya gelmeyeli. İhmalkârsın.” Elindeki Kahveyi önündeki sehpaya bırakarak rahat koltuğa yaslandı. “Bir yıl oldu görmeyeli. En son sana Alex'le uğradıktan sonra onu ziyarete gitmiştik. Bizi bir arada gördüğünde acayip mutlu olduğundan genellikle birlikte uğrarız ama bu sefer Alex'e ulaşamadım belki uğrarım. Sen ne yapıyorsun?” Doktor elinde kahve bardağını çevirerek hoşnut olmayan bir sesle konuştu. “Ne mi boşanıyorum”

“Yine mi? Bu kaçıncı Sam sana evlenme dedim. Şimdi niye boşanıyor sun Katıya güzel bir Rus değil miydi?”

“Aldatılmak benim kaderim. Boş ver George, kendime kızıyorum tek isteğim sevdiğim kadının bana sadık ve çocuklarımı doğuracak bir kadın olması. Çok şey mi istiyorum yok. Ama nerede absürt, ben onu buluyorum, sonrada tokat yiyorum kısacası hak ediyorum.”

“Kimse bu dediğini hak etmez Sam üzüldüm.”

“Sıkma canını giden param, yeni birini buldum bile”

“Sam Sam Sam sen asla akıllanmayacaksın.”

“Söyledim ya boş ver beni. Amcanı görmeye git. Onun için sen başkasın bunu biliyorsun. Onun sana olan düşkünlüğü Alex'den fazla. Araya eklim geçen gün rutin kontrollerini yaptım. Senden bahsettiğinde gözleri bir başka parlıyor George sana olan düşkünlüğünü asla çözemedim.

“Amcam kardeşinin ölümünü kabullenmekte zorlandı, düşkünlüğü bundan kendisi iyi mi?”

“İyi sağlığı yaşına göre yerinde, onun için endişelenme.”

Kapının sesiyle ikisi de kafasını çevirdiler. Görevli hemşire endişeli yüzle “Efendim yukarıda ki 101 sayılı hastayı kayıp ettik.” Dediği anda doktor şaşkınlıkla aya fırladı. ”Nasıl? Yani son baktığımda sorun yoktu! Tamam geliyorum. George sen bekle beni hemen kalkma konuşuruz değil mi?”

“Sam sen işine bak ben buradayım seni bekliyorum bir yere gittiğim yok.”

Dr.Sam Mcgelyn kapıdan aceleyle çıktığında Yerinde oturan adam arkasını koltuğa yaslayıp, kahvesini yudumlamaya devam etti. ‘Derin düşünmenin sırası değildi. Buradan çıktıktan sonra amcama uğra malıyım şu miras ve şirket işlerini bir konuşalım bakalım derdi ne? Mirasını bırakacak değil ya bu acele ne hem Sam hem de John uğramam gerektiğini söylüyorlarsa bilmediğim bir şey var. Alex'siz sadece beni istemesi garip bir şeyler dönüyor.’ Koltuktan doğruldu pencereye doğru adımladı. Sam içeri girdiğinde O, pencereden dışarıyı izliyordu. Hava içi gibi pusluydu.

“Her şey yolunda mı? Yüzün çok kötü”

“Önemli bir hastamdı. Neyse ne? Lanet olsun FBI geldi. George kusura bakma bu önemli sonra konuşsak olur mu?”

“Lafı bile olmaz kuzen Magi teyzeme selam söyle”

“Tamam, söylerim sende amcana uğra kesinlikle” Genç adam kapıdan çıkarken başını salladı.

“Görüşürüz o zaman Kuzen”

Brain kapıdan çıktıktan sonra sakin adımlarla Asansörün kapısında beklemeye başladı.

Aşağıya inerken içi sıkılıyordu amcasına uğramak her anında kendisini kâbusların da bulmasına, dünyasının çıkılmaz hal almasına nedendi. Asansör aşağı ya inip ve Kapı açılınca kalabalık bir orduyla karşılaştı. FBI buradaydı anlaşılan en önde John bir an göz göze geldi. Yol verip onların asansöre dolması izledi. Hastane kapısına vardığında telefonunu eline aldı.

“Sam her şey yolunda mı? Henüz çıkmadım. Aşağıdan yukarıya gelenler ne bilim. Yanında olmamı ister misin kuzen?”

“Sağol kuzen idare ederim.”

“Yanlış anlamasan meraktan soruyorum ne oluyor?”

“Rus Profesör kardiyoloji deydi. Dün pay pas oldu, sağlık durumu gayet iyiydi, bu gün öldü.”

“FBI burada olduğuna göre önemli biriydi.”

“Diplomatik kriz oluşturacak kadar önemli kuzen.”

“Sam, amcamı arayacağım, yanına olalım. Hastanenin adı bu tür krizlere karışmasın kuzen.”

“Abartma istersen contingency oluşmuştur. Gerçekten halledilmeyecek bir şey değil. sen endişe etme amcana uğra olur mu?”

“Bana amcam ile ilgili söylemediğin bir şey yok değil mi?”

“Amcana uğra kuzen görüşürüz.”

Brain içi huzursuz bir şekilde malikâneye arabayı sürerken senatörle görüşmek neden bu kadar önem arz etmeye başladı ki. Bu kapıya her geldiğinde ruhunu kapıda bırakıp içeri giriyordu. Kanatlı kapıdan geçip malikâneye girdiğinde ortadaki bahçeye ve meleğin elinden akan suya baktı. Nefret ediyordu yalnız gelmek ayrı işkence oluyordu. Cenneti ve cehennemi ayrı ayrı yaşıyordu kanatlı kapı açılıp içeri her daldığında evren onu Düşleri ile kâbusları arasında sıkıştırıyor anıları kalbini patlatacak duruma getiriyordu. Tam bir yıldır bu his yoktu ruhunda yine gelmiş yılan gibi kıvrılıp yüreğine çöreklenmişti. Kapı açıldığında yaşlı adam her zamanki zarafeti ile genç adama selam verdi. “hoş geldiniz.” İçeri adımlarken. “Nasılsın Yorgi?”

“İyim efendim senatör çalışma odasında, geldiğinizi haber verim mi?”

"Yorgi dur biraz amcam iyi mi?

“Evet efendim iyi. Size bir şeyler fısıldarsam, bu emektarı kapının önüne kor.” Gülümseyerek “O zaman geldiğimi haber verme ona sürpriz yapalım olur mu?”

“Peki, efendim size ne getirim.”

“Ne mi? Şu senin mistik kurabiyelerinden varsa olur, yanına da özel karışımından nasıl ama odama istiyorum. Şimdi değil Yorgi.”

“Sizin için her zaman hazırda tutuyorum efendim.”

Brain çalışma odasına kapısına geldiğinde durakladı. Kendine çeki düzen verdi. Üstünü değiştirmeye fırsat olmamıştı. Kapıyı iki kez tıklattı ve bekledi. Tok bir erkek sesi “Girin” dediğinde kapıyı açıp kendinden son derece emin adımlarla kahve ve siyah tonlarının hâkim olduğu salonu arşınlamaya başladı.

“George oğlum bir an gelmeyeceğini sandım. Nerede kaldın? İki gündür seni bekliyorum.” Genç adam amcasına sıkı sıkı sarıldı. “Amca geldim. Beni bu kadar ısrarla çağırman korkuttu.”

“Sam’e uğradın anlaşılan, endişe etme ben iyiyim evlat. Gel otur konuşacaklarım var. Bazı kararlar aldım. Senle bu konuyu paylaşmak istedim. Ne içersin?”

Belki daha sonra, şimdilik Yorgi bana özel içeceğimi hazırlıyor amca. Kulağım sende hadi anlat benle ne konuşmak istiyorsun meraklandım. Önemli olan seni sağlıklı görmem.”

“iyiyim iyi şimdilik yaşlılığın vermiş olduğu sıkıntılar dışında bir problem yok ama aldığım kararlar seni doğrudan ilgilendiriyor. Şirketten elimi tamamen çekmek istiyorum. Senato bana yetiyor George, şirketin başına güveneceğim birini getirmek istiyorum.”

“O, ben değilim.”

“Hayır, Hayır senin kabul etmeyeceğini biliyorum George benim tek istediğim son söz hakkının sende olması. CIO atarım ama arada bak oğlum, benden sonra leş kargaları babanın ve benim emeğime yerleşmesin bu söz hakkı sende olmalı,” İyide amca Alex onunda söz hakkı olmasın mı?”

“Bırak Alex'i. O, hiç bir zaman gözümde sen olmadı. Benim için her zaman sendin bunu unutma, bu karanlık hayatı bırakmanı suyun üstüne çıkmanı istiyorum artık uygulayan değil karar verip, uygulatan ol George bu durumun hiç hoşuma gitmiyor. “Sen neden bahsediyorsun amca?”

“Son bir kaç işinden mesela; Türkiye'deki işi, eline yüzüne bulaştırdın neredeyse bir krize sebepti. Kızı kendi elinde patlatmakta ne oluyor. Senin işin teslimdi.

“Amca haberin olmadığı bir şey var mı? Kız öldü bununda sorumlusu John ben değil.”

“Dünyanın bu olaydan haberi yok.”
“Dünyanın hangi olaydan haberi var amca. Yarım saat önce işlediğim cinayetten mesela.”
“İşte bahsettiğim tam da bu. Kız ortaya çıkar ve kaçırıldım diye yaygara koparırsa George kriz o zaman çıkar. Öldüğüne eminim, öyle değil mi?”
“Ben hiç bir işimi yarım yapmadım. Benim kontrolsüz iş yapacağımdan şüphen mi var?”
“Bu sorumun cevabı değil George. Ama sen öyle diyorsan tamam.”
“Evlenmeni istiyorum, normal bir hayat yaşamanı ve bana torun vermeni istiyorum George” Damdan düşer gibi söylenen cümle adamı ayağa fırlattı.
“Sen ne istediğini bilmiyorsun amca yanlış kişiden istiyorsun unutma ki amca sende hiç evlenmedin ayrıca bir oğlun var. Bu isteklerini ona söyle.”

Dur orada! Ben, kime neyi söyleyeceğimi iyi bilirim George. Hayatta bir tek bir kadınla evlenmek istedim. Olmadı. Unutma, hayatından birçok kadın gelip geçer ama yanında görmek istediğin tek kadın olur, o kadını bulduğunda da hiç bir kadının anlamı kalmaz.

“Amca madem buldun neden evlenmedin neden Alex öksüz büyüdü. Annesiz büyümek çok zordur ben yaşadım, sen ise yaşattın.”

“Ooo hiçbir şey göründüğü gibi değil evlat. Hiçbir zamanda olmadı. Sana şu kadarını ifade etmeliyim ki istediğin her şey bazen bir arada olmuyor.”

“Seçim mi yaptın amca?”

“Tabi ki hayır. Benim elimde değil di.”

“Seni istemedi. Senin gibi bir adamı, Onu tanımak isterdim. Güzel di değil mi? Alex bu kadar yakışıklı olduğuna göre.

“O,çok güzeldi. Bir rüya kadar evet benim gibi bir adamı istemedi George neyse acı ve derin konular hiç girmeyelim.”

“Evlenmemi unut. Şimdilik hayatımda o dediğin kadın yok, belki Alex benden hızlı davranır.”

“Doğru Alex sevgilisiyle Meksika yollarındayken yarın evlendiğini duyar gibiyim. Kızın neyin nesi olduğu belli bile değil. Ondan başka bir şey beklemem üç gün sonrada mahkeme yollarını arşınlar. George lütfen beni dinle. Şirkette kal lütfen! Artık iş alma, söylediğimi de düşün.”

“Sana hiç bir şey için söz veremem ama düşüncem amca bu yeterli mi?”

“Şimdilik buda bir adım. Akşam yemeğe kal. Hemen kaçmak yok. Sana ihtiyacım var koca oğlan

“Tamam”

“Şimdi git yemekte görüşürüz oğlum.”

Brain kapıdan çıktığında tek cümle içini yakıyordu. ‘Alex sevgilisiyle Meksika yollarında’ Bu şu demek her an kızın yaşadığı anlaşılabilirdi. Cebinden telefonu çıkardı. Koridor boyunca ilerlerken kendi kendine ‘Kendim gitmeliydim, kendim gitmeliydim neden aptal Alex'i gönderdim. Salak kafam Edgar’da gidebilirdi. O, dikkatsiz, o dikkatsizi neden gönderdim. Kızı öldürtecek ben ne zaman kontrolü elimden kaybettim, ne zaman başkalarını dinler oldum kahretsin.’

“Efendim Efendim”

“Yorgi”

“Akşam yemeği efendim özel istediğiniz bir şey var mı?”

“Tabi, benim o çok sevdiğim mistik kurabiyeler hazırsa eğer odama biraz getirir misin? Yemek için özel bir isteğim yok Yorgi ben odamdayım.”

“Peki Efendim.”

Brain içindeki yanan volkanı susturdu gayet sakin bir şekilde üs kattaki odalara ilerledi. Telefonu cebine soktu ‘relaks relaks’ Odaya girince her şey bıraktığı gibi duruyordu, yatağına uzandı. ‘Sakin burada olmaz’ dedi içinden gözlerini kapadı." dinlemeliydi. Gitmesi gerektiği için gitmeliydi. ‘Yaşlı Kurt, yutmamalıyım attığın oltayı’ aklından geçen son düşünceyle gözlerini kapadı.*******

Merhaba doğaçlam şu an eksiklerim olabilir yorum yazın lütfeen.

Loading...
0%