Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@gdscgny

10 AY ÖNCE

Bana iş John aracılığı ile gelir.

John O akşam aradığında yeni işimin İstanbul da olduğunu dosyayı en kısa zamanda göndereceğini söylediğinde Türkiye’yi ikinci kez araştırmaya başlamıştım.

İstanbul büyük şehirdi ilk gidişim değildi, daha önce Adana da bulunduğumdan ülke hakkında çok bilgim vardı. Ayrıca yol güzergâhımdı. İlk defa bu tarz iş için ülkeye gidecektim. O nedenle sosyolojik yapısını, İstanbul’un özelliklerini bilmem gerekiyordu ön hazırlığım da İstanbul'un girdisini çıktısını az çok anlamıştım sıra hedef ve amcama kazandıracağım paradaydı. John dosyayı gönderdiğinde inceledim.

Türk istihbaratında bulunan generalin kızı üstelik önce generalin kızı olup, olmadığını test etmem sonra kuzey Irak'a götürmem ve oradaki gerillalara teslim etmem isteniyordu. Bu iş o kadar kolay değil çünkü kaçırdığım anlaşıldığı an diplomatik krize yol açması muhtemeldi. “Neden gencecik genç bir kız için Amerika’dan ben?” diye John sorduğumda; Benim tereyağından kıl çeker gibi bu işi sadece benim yapabileceğimi, Türkiye ile bazı anlaşmalar olduğu ama bu anlaşmaların diğer müttefik dediğimiz gerillaları kızdırdığını, karşılığında yılların intikamının almak için kızı istediklerini laga luga ile kendince taşlar yerine oturtmuştu. Muhtemelen bir kaç çapulcu, Osman Yılmaz’ın kızıyla intikam alacaktı. İstanbul 'a indikten sonra Taksimde bir otelde kalmaya başladım. İlk gün üniversite çıkışı kızı takibe aldım. Adı Azra Güner annesi yıllar önce Osman’ın nişanlısıymış sonra başkasıyla evlenmiş. Kız babasını hiç tanımamış, annesinin kocasını babası olarak bilmiş ve anladığım kadarıyla General Türk istihbaratının kıdemli personeli olduğundan hiç evlenmemiş.

Onu bulmam zor olmadı. Sıradan olamayacak kadar güzel bir yapısı vardı. Ortalama 168 boyunda zayıf kıvrımlı vücudunda iri göğüslüydü, saçları çok uzun ve dalgalı yürek gibi yüzünü çerçevelemişti ve o yüzde iki devasa göz vardı tıpkı bir anime karakteriydi. İçimden az buçuk genç olsam dedim.

Bir hafta boyunca izledim her gün farklı bir kılıkta, işin ilginç tarafı kız çok masum bir şeye benziyordu, mimarlık fakültesi son sınıf öğrencisi bu yaşta okuldan eve, evden okula bazen de bir kaç kız arkadaşıyla okul kampüsü veya kafeye takılıyordu. Kirpiklerinin uzunluğu ve kaşlarının kavisi insanın aklını alacak gibiydi. İzlemek ayrı bir zevk vermişti. Bulundu ortamda sürekli ders çalışıyordu. Hayatında ilginç olan bir şey yoktu. Kim bu yaşlarda bu kadar yoğun ders çalışırdı. Ülkenin sosyal psikolojik yapısını göz önüne aldığımda şaşırtıcı bir durum değildi.

Bir akşam Otobüste Ona o kadar yakındım ki toprak ve mistik gül kokusu ilahi bir nefes gibiydi. Saçından bir tutam aldığımın farkına varmadı. Bir başka akşam yanıma oturdu ve kitap okudu. Neden bilmem ama ilk defa hedefime bu kadar yakındım. Generalin hastanedeki kan örneklerine ulaşmam biraz zaman aldı. Testler Amerika'da yapıldı.

İstanbul'a gelişimin 15. gününde sonuçlar elimdeydi kız generalin kızıydı. Ertesi sabah her şey hazırdı ve kızı o sabah evinin hemen kenarındaki kör noktadan aldım burada kamera yoktu. Etraf da kimse olmadığı sırada onu cipin içine çektiğimde O ne olduğunu anlamadı. İçeri soktuktan sonra onu uyutmam kolay oldu. İstanbul'u çıkmamla Irak yoluna arabayla koyuldum 24 saatten fazla yolum vardı. Resmiyete Türkiye'de gazeteci kimliğimle bulunuyordum. Irak'a geçmem kolaydı.

Onun kendisine geldiğinde Ben Adana'ya kadar gelmiştim. Gece mola verdiğimde oda kendine geldi ne kadar İngilizce bildiğini bilmiyordum ve umurumda da değildi, ama silahı çıkarıp beynine dayadığım da o iri gözleriyle çaresiz bakışı doğru yolda olduğumu gösteriyordu. Arabanın arkasına geçip elimle ağzını kapadım ve arkasına geçtim ve yüzümü boynuna yaklaştırdığımda soluğumu her zerresinde hissettiğini biliyordum. O kadar korkuyordu ki vücudunun titremesini hissettim bu korku titremesi bana ayrı bir has vermişti. Korku iyidir aptalca bir şey yapmasına engel olurdu.

Elimde annesinin fotoğrafını yüzüne tutup "Yaşamasını istiyorsun değil mi? dedim anlıyorsun değil mi? Kafasını salladı "Sana ne dersem onu yapacaksın, yoksa bu ısız topraklarda ölünü bulamazlar eğer kaçmaya kalkarsan annen yaşamaz tamam mı? " tekrar kafasını salladı. Cılız sesiyle Türkçe mırıldandı fazla İngilizce bilmiyordu anlaşılan bu çok iyiydi. Az bir yiyeceği küçük lokmalar halinde ağzına tıktım, birazda meyve suyu ve su içirdim. Çok yemesine gerek yoktu şimdilik ayakta duracak kadar olsun yeterliydi. Nasıl olsa ölecekti. Ellerini kelepçeledim ve bagaja attım. Irak'a varmam ve mağaraya götürmem çok zor olmadı onu isteyenlerin önüne attığımda kız korkudan uyuşmuştu.

Tanrının cezası adam kızı al ve götür öldür dediğinde. İçimden John öldürmek geçti buda neydi üstelik kız İngilizceden anlıyor gibiydi Ben böyle işleri sevmezdim ve iş elimde kalmıştı. Olacak iş değildi. Öfkemden onu oracıkta arabanın içinde neredeyse vuruyordum. Korkudan altını ıslatmıştı. Lanet olası bir çeşmenin başına elimdeki matarayı doldurup üstünden boşaltım sessizce titriyordu. Çok komikti sonra düşüp bayıldı. Soğuk suda yıkadım ve dua etsin küçük çocuk, masumiyeti ve ilahi güzelliği inanılmazdı. Yerde yattan kızı bir süre izledikten sonra üstündeki kıyafetleri çıkardım.

Ben Brain, kadınları severdim, İyi bir katildim, ama sapık değildim. Sadece bir işti. Benlerine kadar ezberledim, sonra bir battaniye sarıp arka koltuğa yatırdım. Uyandığında üstünde kazağım ve paçalarını kestiğim pantolonum vardı. Sesini çıkarmadı, kafasını cama yasladı ve gözlerini kapadı. Korku insanın ruhuna ne açar en iyi ben bilirim ve korkutmak konusunda bir dahi idim. Kurbanlarımı öldürmeden önce ağızlarından birçok bilgiyi söküp almıştım. O sebepten kızın kaçmak gibi bir çılgınlığı yapmasına imkân yoktu. Onu her halükarda bulur annesi ve kendisinin canını alırdım ve bunu çok iyi bilmesi yeterdi.

İstanbul'a geldiğimizde gece yaklaşmıştı kiraladığım arabayı teslim etmeden kızı otele sokmam gerekiyordu. Otele geldiğimizde onu bayıltıp arabanın bagajına koyup kapıyı üstünden kilitledim. Otel resepsiyonuna gittim anahtarı alıp . Eşyalarımı toplayıp çıktım arabayla biraz ilerledikten sonra çok lüks bir mağazadan kıza bir kaç eşya aldım.

John beni aradığında, Ormanlık bir alanda kızın kıyafetlerini değiştiriyordum. Çocuk baygın dı uzun saçları ellerime dolandıkça sıkıntı içimi basıyordu.

"John John kız elimde kaldı. Ben bu çocukla ne yapacağım?"

"Ne kızı öldürmemi istiyorsun tamam kızı öldü bil anlaşıldı."

Her zaman kolay plan yapardım. Basit ama etkili yol seçerdim. Vurmak kolay ama herkes görmeli hem intihar, hem de vuruldu. “Hıı” birileri intihar demeli, birileri de kızı öldürmüş çok iyi demeli ve borç, yakamda yapışık olan borçta onun benim işim olduğunu ve kızın hala hayatta olabilirliğini bilmeli. Arabada düşündüm durdum ve nasıl mı? Ne çok kalabalık, nede az olmalı ah! İşte son vapur. Evet, son vapur bunu değerlendirdim. Üstünü değiştirdiğim kızın ön koltukta kendisine gelmesini bekledim.

Uyanırken; uzunca kirpiklerini aralanıp, o masum yüzü nerede olduğunu kavramaya çalıştı. Bileği arabaya kelepçeliydi ve Kadıköy sahilinde son vapuru bekliyordum. Etrafa baktı. İstanbul da mı olduğumuzdan mı? Ya da tanıdık bir yer gördüğünden mi rahatlar gibi oldu. Kafasını çevirip bana baktığında yüzü aniden soldu.

Üstünü tekrar değiştirdiği mi anlayınca rahatsız belli edercesine bana iğrenir gibi bakıyordu. Tabi ki bu durum benim umurumda değildi. O bir yabancı insan ve sadece görevdi.

Son vapura iki sevgili bindi. Onun incecik belini vücuduma yasladığımda titriyordu, kendini çektikçe ben yapıştırıyordum. Komikti. Usulca kulağına eğildim "Türk uslu dur annen için kımıldama canını yakmak sorunda bırakma beni tamam mı? Birazdan her şey bitecek anlaşıldı mı Azra?" anladığı hissediyordum.

Adını ağzımdan duyunca irkildi. O kocaman gözlerini gözlerime dikti ve kafasını salladı. "Tek hata annen yok tamam mı?" kafasını tekrar salladı. Sonra ellerimi saçlarının diplerine daldırdım ve o masum kokusunu içime çektim.

Çorak topraklar gibi kokuyordu bir an onu vurmak içimden hiç gelmedi. Bir andı tabi ki çok düşünmedim. Vapurun uç kısmı da güvenoyunu vardı. Onu vapurun dışına çıkardım tek tük insan vardı, bir kaç yaşlı çift diğerleri genç çiftler ve herkes kendi dünyasındaydı.

Kollarında tutup Vapurun dışına çıkardım. Kesinlikle itirazı kabul etmiyorum direk gözlerine bakıyordum. Tekrar “Annen” dedim ve elimdeki telefon kamerasını ayarladım. Ben uzaklaştıkça bakmaya devam etti kuytuya geçmemle etrafa bakınmaya başladı ve o anda suya devrilmesi bir oldu. Etraftan suya biri düştü diye çığlıklar başlamıştı onun suya düşmesi benim atlamam aşa yukarı aynı zamandaydı. Sudan çıkardım arabaya kadar yüzüp dışarı çektim.

Kimse fark etmedi. Artık İzmir ve Yunanistan oradan Amerika yaralı bir çocukla dönmem ayrı hikâye ve onun yaralı olarak ülkeye sokmamdan sadece Edgar’ın haberi olmuştu. Bekliyordum beni asıl arayacak olanı,

Onun için yaptım bu devasa villanın altındaki büyük odayı. Yarası iyileşmeye başladığı sıralarda fanusun dışında kendime hazırladığım yatakta yatıyordum işin ilginç tarafı burada balığımla kaldığım andan beri kâbuslarım yoktu ve huzurla uyuyordum,

Benim küçük Japon balığım. Artık kimse elimden alamaz seni, sen bile John. Neye inandığını bilmiyordum ama o bile alamazdı yine de teslim edersem balığımı, sadece ona edeceğimi biliyordum. Yıllar geçse de borç insanın ruhuna küçük bir çeltik atıyordu ve kapatmam için hayat bir fırsat tanıyordu. Hindistan'a gidecektim ben yokken yemekler balığıma gönderilecekti. Tam bir hafta elimi camdan çektim arkamı döndüm ve John ile detayları konuşmaya başladım.****

 

Loading...
0%