Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@gdscgny

Brain

John öldürmem an meselesiydi aşağılık herif bir aydır Hindistan’daki bağlantımın gelmesini beklemiştim resmen yanlış hedefe yönlendirildim. Beni uzaklaştırmıştı. Havalananından indikten sonra yardımcım Edgar’ı aradım.

Durum hiç iç acıcı değildi ve dört gündür villayı hükmet yetkilileri olduğunu söyleyen bir grup ortalığı talan etmişlerdi. Emindim kızdan iz arıyorlardı. Edger kıza iki gündür yemek gönderemediğini söylediğinde aceleyle John aradım. Bu adamın derdi neydi? Neden Villamı talan ettirdiğini sorduğumda uyuz John kızın yaşıyor ihtimalini göz önünde tuttuğunu anlatınca delirdim. “Nereden çıkardın” dediğimde kızın babasının burada olduğunu anlatınca sadece güldüm, aptallar ordusu bizimkiler. Kızın öldüğünü söylediğimde, Generalin elinde bir bilgi olduğunu sadece biz değil Rus istihbaratının da işin içinde olduğunu söyledi. Bizimkilerin aramadan bir şey bulamadığını anlatınca kanım dondu. Bugünkü aramayı bizim hükumetin ajanlarının yapmadığını anladım.

Edgar tekrar aradığımda silah seslerini duyuyordum. "Brain kıza ulaştılar" o an arabayı 200 takmıştım resmen. Villaya vardığımda içeriden ses gelmediğini anladım. Ormandaki girişe sürdüm. Burası eski bir maden tüneliydi 1800 yıllardan kalma ve kapatılmıştı. İçeriden odanın girişine kadar koştum şifreyi girdikten sonra iç kapı açıldı duvardaki kolu hareket ettirdim ve odanın duvarı yukarı doğru kalktı bu giriş tek taraflıydı. İçeride dört adam cam odanın kapısını açmak için çalışken biride kurşun sıkıyordu. Çam kurşungeçirmezdi. Asla işimi yarım yapmazdım, bir iş yaparken her ihtimali düşünerek hazırlardım. Adamları tek tek yere sererken bir tanesi arkamdan dolandı. Boynumu tuttuğunda bacağımdaki bıçakla canını aldım. Atardamarını parçaladım. Ter ve kan her yerime bulaşmıştı. İçeride ölüm sessizliği hâkim oldu. Edgar arkamda belirdi. Hiç bir şey demeden kapıya koştum. Banyo kabinin içinde lavabonun kenarında uyuyordu. Onu yavaşça kaldırdığımda "Neden dönmedin? Neden geciktin? Çok bekledim." dedi birden gözlerim o masum yüze takıldı.

Bedenini kendime ve çevirdim sımsıkı sardım. Kulağına "Şimdi seni bırakacam ve sen bana tıpkı ahtapot gibi sarıl, ben seni tutmayacağım sen beni tut tamam mı?"

Ben Brain hayatımda bu güne kadar hiç bir şeye zaafım olmadı, çocukluğumda benden alınanlardan ve yaptıklarımdan dolayı huzurum hiç olmadı, param çok, kadın çok, ama âşık hiç olmadım. Ruhumda ki kanlı anılara takılı tek cümle "Aşkın kokusu sadece sana ait, saf olsun bebeğim" zengin doğdum, maceralı her yoldan geçtim. Kollarımda tutuğum bu masum şey ve o söyledikleri hayatımda bir ilkti.

Bana sıkıca tutunuyordu, asansörden inenleri Edgar ve ben haklayarak duvarın dibinde bekledik kimsenin gelmediği anlaşıldığında içeriyi şifreledim. O bana hala sıkıca tutunmuştu, yüzü boynuma gömülüydü, Edgar bir çantanın içini bir kaç gerekli malzemeyle doldurduktan sonra duvarı kapadık. Tünelde ki gizli bölmeyi açtık. Ortalık sakinleşene kadar küçük sığınakta kalmamız iyi olacağından,

Koltuğa bıraktığımda, çok bitkin görünüyordu. Buralarda yiyecek ve içecek mutlaka bir şeyler bulunacağından etrafıma bakındım elime geçen çikolata ve suyu ona verdim. İtiraz etmeden aldı. Sonrada koltuğun ucuna sızdı kaldı. Ben, Edgar ile ne yapacağımızı planladıktan sonra Edgar çıktı. Orman girişinde ki arabayı garaja çektikten sonra, başka araba temini etmesini istedim. Kıza hazırlattığım kimlikleri ve yüklüce paranın bir kısmını Meksika hesaplarına yatırmasını, birazda nakit olarak hazırlamasını istedim. ilk hedefim kızla Meksika da bulunmak ve onu oradaki eski villaya yerleştirdikten sonra ortalığı düzenlemek için geri dönmekti. Edgar çıktıktan sonra Onun uzandığı koltuğun kenarına doğru uzanarak kolumu boynunun altına geçirdim kucağıma alarak yüzümü saçlarına gömdüm. Uykuda her zaman tetikte ve tilki gibi kulaklarım dik olurdu. Ne olduysa onun kokusu uyuşturmuştu beni. İtilmemle uyandım gözleri ürkek, korkmuş bu adamın kucağında ne işim var der gibiydi. "Uslu dur çocuk" dedim ve onu kendine çekip kilitledim.

Kucağımdan inmek için çırpındı. İtmeye çalıştığında üstüne daha da çıktım. Yüzünü yüzüme yaklaştırdığımda." Korkma sana zarar vermem böyle kal" dediğimde. İlk defa bir hınçla beni itip ayağa kalktı "Sen ne yaptığını sanıyorsun bu kadar zamandır bana yaşattığınla kimse aklını koruyamazdı. Senin beni kaçırman, o insanların önüne atman, annemle tehdit etmen, vurman ve bir fanusa kapatman" diye şakımaya başlayınca şaşırdım. Bu kadar seri bir şekilde akıcı İngilizce konuşmasını beklemiyordum. İnanılmaz bir tepki vermişti. Gerçi niye inanmıyorsam babasının kızı. Yine de şaşkınlığım inanılmazdı. O, şu ana kadar kaçma teşebbüsünde bile bulunmamıştı. Annesine bir şey yapmayacağımı anladığından rahatlamıştı. İyi Onu kızdırmak hoşuma gitmişti. Biraz canlanması lazımdı. Ona yaklaşarak "Öldürmek inan bana ben seni bıraksam o işi yapacak çok insan var. Sana o anlamda yaklaşmak asla, sen çocuksun daha dengim bile değilsin farklı bir seste acil durum hareketi için yanımda tuttum. Hepsi bu. Hem sen bir Türk ve Müslümansın sevmem senin ırkını da, dinini de” diyerek üstüne doğru ilerledim.

"Ben senin dinine ırkına bayılmıyorum. Hem sen bir katilsin gözünü kırpmadan adam öldürüyorsun. Sen benim için hiç bile değilsin iğrençsin!" Bu kız vahşiydi. Ve ben vahşi olan her şeye deliydim.

"E o zaman sorun yok. Ama bu senin benden kaçma veya benim seni bırakma ihtimali olduğu anlamına gelmiyor anlaşıldı mı?" onun konuşmasını dinledikçe ve gerilmesini izledikçe oturduğum yerden durumumuzun vahametini değil kızın kıvranışının keyfini çıkarıyordum.

"Edgar'ın gelmesini bekleyeceğiz. Turk" dedim --------

Küçük Türk sivri ama çok akıllı, nasıl davranmasını bilen, her şeye kolay uyum sağlayan, güçlü bir yapısı var ve ona bu zaman süresinde hayran oldum. Çocuk görünümünün içinde kalın bir kişilik yatıyor. Tam bir yıla yakın süredir o cam odanın içinde ve akıl sağlığı hala yerinde, hiç kimse bu kadar zamanda akıl sağlığını koruyamazdı.

Bir de hiç süre geçmemiş gibi "Annem" deyince ben aklımı kayıp ettim. Artık ona zarar veremeyeceğimi bir şekilde anlamıştı ki bana diklendi. Diklensin ki onu tanıyayım yeter ki kaçmaya ve ya ülkesini aramaya kalkmasın. Bana güvenmesi gerekliydi yoksa onu koruyamazdım ve bunu ona en iyi şekilde anlatmam lazımdı. ayakta bekliyordu bir yere oturmaya korkar gibiydi. Yaylı yatağa geçti. " Yakında yola çıkarız. Yanıma gel itiraz istemiyorum tamam mı? "
"Neden? Yanına gelmem gerekiyor ki ben böyle iyiyim olmaz gelmem. ben burada uyurum olur mu? " Kolundan tutup yanıma oturttum. Kolunu sıkıyordum çünkü sabrımı zorluyordu yanımda olacak diyorsam yanımda olacaktı. Sinirle gözlerimi gözlerine kilitledim ve beni anlaması için tane tane konuştum.
"Turk artık sen bir ahtapotsun ben, beni tut sarıl dediğim an yapacaksın, yanımda dur dediğimde duracaksın, hatta sarılıp uyumanı söylediğimde tereddüt bile etmeden uyuyacaksın, yaşamak için; hem senin, hem de annenin yaşaması için, bana güvenmekten başka çaren yok. Uyuyacaksın ve yanımda sesin çıkarsa, itiraz edersen kalbinin hemen yakınındaki yara izine dokunarak ben vururum seni tamam mı? Anladın mı?” Kızın gözleri dolmuş ama akmıyordu. Sadece anlamasını istiyordum. Bensiz nefes almaması gerektiğini bilmeliydi. Usulca kafasını salladı. “Şimdi geç ve yat orada ama o zamanlar geldiğinde itiraz istemiyorum. Rahatladığını hissettim ve bir süre sonra yaylı karyolada uyudu.

Kesinlikle dediğime uyacaktı yoksa onu kaybederdim. Kaybetmek istemiyordum. Karyolada uyuyan bu hesapsız varlık bir şekilde beni dinleyecek ve hep benim dediğimi yapacaktı. Ona şans tanımak kolay olurdu her halde, ama tanımayacaktım. Evet, hesapsızca düşündüm.******

 

 

Loading...
0%