Yeni Üyelik
5.
Bölüm
@geceninhanimii

 

"Aşk kiminin sesi, kiminin sessizliği olur. Kiminin ölüsü, kiminin çırpınışı... Bizim mezarımız oldu; kalanların canı sağ olsun."

 

Ferhat Yılmaz

 

Sevgi'yle yolda yürürken onu süzmeden edemiyordum. Gerçek rengi sarı olan saçlarından aşırı derecede nefret ediyordu. Bu ülkede kadınlar için neredeyse her şey zordu. Bunları biliyor ve idrak edebiliyordum çünkü dört yıldır iki cadının arasında büyümüş, adam olmuştum.

 

Sevgi'nin sarı saçlarından nefret etmesi de çocukluğundan gelen bir şeydi. Sarışınların neler çektiğini zaten çoğumuz biliriz:

 

"Aptal sarışın."

 

"Sarışınların çoğu kuyruk sallar."

 

"Sarışının tadı başkadır."

 

"Sarışınlar saf ve salaktır."

 

Bunun gibi cümleler onların üzerine yapışmış bir lanet gibidir. Kimse bu sözleri söylerken karşısındakinin ne hissettiğini durup, iki dakika düşünmez. Gerçi karşısındakini düşünerek cümle kuran kim kaldı ki? Canı yanan, can yakmaya pek bir hevesli oluyordu. Bu yüzden saçlarının renginden nefret eden Süslü'm, kızıl rengi tercih ediyordu. Peki neden? Çünkü sarışınlar ne kadar ezilirse, kızıllar o kadar yüceltiliyordu bu zihniyette:

 

"Kızıllar tehlikelidir."

 

"Kızıllar dişlidir."

 

"Kızıllar alev gibi yakar!"

 

Sevgi'nin bu zihniyete ayak uydurmasından nefret etsem de ona kızamıyordum. Çünkü dışlanmanın ne demek olduğunu en iyi ben bilirdim. Ne var yani cüssem varsa? Bu görüş çocukluktan başlayan bir şeydi sanırım çünkü mahalledeki çocuklar sırf onlardan iri ve uzun olduğum için beni hep kıskanır, aralarına almazlardı.

 

Onlara zorbalık yapabilirdim. Zorla bana itaat ettirebilirdim ama yapmadım. Çünkü onlarla oynamak benim için o kadar da önemli değildi. Evet, zoruma gidiyordu ama yalnız büyümek benim için bir sorun teşkil etmiyordu. Yalnızlığıma zalimce bir hayranlık duyuyordum.

 

Zaman geçtikçe büyüdüm ve büyüdükçe kilo almaya başladım. Bu sefer de şişko diye dalga konusu olmuştum. Bu ergenlik döneminin zirvesindeyken bana çok koymuştu fakat yapabildiğim bir şey olmamıştı. Ta ki babam beni bir spor salonuna yazdırana kadar. Ondan sonra düzenli spor yapmaya başlamıştım. Lise ikinci sınıfta artık kilomu kasa çevirmiştim. Boyum biraz daha uzamıştı ve yaşıtlarıma göre iki üç yaş büyük gösteriyordum. Bu zaman zarfında yanıma Sevgi ve Yıldız dışında kimseyi yaklaştırmamıştım çünkü hepsi menfaatçi ve çıkarcı bir avuç ergenden başka bir şey değildi. Kiloluyken bana bakmaya tenezzül bile etmeyen kızlar bir anda etrafımda cirit atmaya başlamışlardı. Beni aralarına almayan erkekler bir anda bensiz plan yapamaz olmuşlardı.

 

Sevgi ve Yıldız ise kiloma ve cüsseme bakmadan benimle konuşan ve okulun ilk gününde bana laf atan bir çocuğun üzerine atlayarak beni savunan mabetlerim olmuşlardı. Bu hayatta her insanın kaçtığı bir nokta olur. Kiminin mabedi kitapları, kiminin müziğidir. Kiminin yalnızlığı, kiminin sessizliği. Kiminin çevresindeki insanlar, kiminin ise gökyüzü... Benim mabedim ise bu iki çatlak kız olmuştu.

 

Biri kardeşim olurken, diğeri şu kaburgamın içindeki kalbi verdiğim kız oldu. Ve ben o günlerde bu Çakma Kızıl'a âşık olmuştum.

 

Düşünsenize; kilolu, cüsseli ve dışlanmış bir tipsiniz. Sonra bir gün kızıl bir afet size laf atan çocuğun üstüne saldırarak sizi koruyor. Etkilenmemek elde değildi. Daha sonra ikisi de hayatıma tamamen girmiş ve biri sevdiğim, diğeri ise kardeşim olmuştu.

 

"Yogim. Daldın gittin yine uzak âlemlere," diyerek beni dürten Kızılıma döndüm ve kocaman sırıttım.

 

"Seni düşünüyordum, yavrum."

 

"Aman zevzek." Gülerek bana göz süzen hatunumun omzuna kolumu attım ve onu kendime doğru çektim. O da kolunu belime doladığında başına minik bir öpücük kondurdum. Okul çıkışlarında onu eve ben bırakıyordum. Bu artık bir gelenek haline gelmişti, tıpkı bizim hareketlerimiz gibi.

 

Yani ikimiz sevgili gibi cilveleşiyorduk ama sevgili değildik. Bazen birbirimizin gözlerinde öylece kayboluyorduk fakat ne zaman onunla bu konuyu konuşmak istesem benden kaçıyordu. Bu canımı sıksa da onun üzerine giderek aramızdaki bu şeyi de bozmak istemiyordum. Onu kaybedemezdim. Kaybetmeyecektim! Buna izin veremezdim!

 

Onu anlayabiliyordum çünkü ben aşkımı açmak için çok beklemiştim, geç kalmıştım. Haliyle bu ufak kız çocuğu da korkuyordu. Sevgili olduktan sonra yürütemezsek düşüncesiyle arkadaşını kaybetmekten korkuyordu. Ya da sevgili olduğumuzda rutin haline gelen çoğu hareketimiz değişir de mutsuz oluruz diye. Bu yüzdendir sabrım. Ama olsun. Erken olacağına, hayırlısıyla olsun bana beklemek koymaz.

 

🌼🌼

 

Ali'nin Günlüğü

 

Çok kıymetli yalnızlığım;

 

Öncelikle ilk defa günlük tutmaya çalışacağım. Şimdiden anlaşalım; sakın benden her gün yazmamı bekleme, okulum var benim! Bir de lisenin son yılı. Ders çalışmalı, test çözmeli ve üniversite sınavına hazırlanmalıyım. O yüzden belki de sana yazmayı unutacağım bile. Yine de bugün yaşadıklarımı nedensiz bir şekilde yazmak istiyorum.

 

Normalde olsa şu an defterimi alarak şiir yazmam gerekirdi ama onu da değişik bir kıza kaptırdım. Dur, bahsedeceğim ondan da. Bugün çok garip bir olay yaşadım, günlük. Yeni dönemin ilk günü bana çok karmaşık gelmişti.

 

Bir kız var. Dur, dur! Saçma şeyler düşünme hemen! Kızla bir ilgim yok, olamaz da!

 

Bir kere benim lakabım inek, onun lakabı ise tembel! Yani onun gibiler genelde benimle sadece ders notu istemek için konuşurlar fakat... Fakat o kız benim şiir defterimi buldu. Bulmakla kalmadı, onu okumak istediğini söyleyerek bana geri vermedi. O an aklıma geldikçe hâlâ kızarıyorum.

 

Yani benden ne beklenirdi ki, günlük?

 

Şimdi bir dur ve kendini benim yerime koy. Ders çalışmayı seviyorum. Cidden ders çalışmak zorunda olduğum için değil, sevdiğim için bu kadar çalışkanım. Bu herkese garip geliyor. Kendi ailem bile benimle gurur duysalar da tüm hayatımı ders çalışarak harcadığımı düşünüyorlar. Hatta annem, sevgili yapmam için resmen her gün bana Facebook'tan kız resimleri gösteriyor.

 

Evet! Benim bile yokken annemin Facebook'u vardı. Bununla sınırlı da değil! Kadın WhatsApp ve Instagram da kullanıyor. Çok yakında Snapchat'i de çözer.

 

Bense anne ve babamın düşündüklerinin tam tersini düşünüyordum. Yani herkes gezecek, oyun oynayacak ya da internette, sosyal ağlarda eğlenecek değil ya. Böyle bir kural var da ben mi bilmiyorum?

 

Şahsen ben ders çalışırken gayet de eğleniyorum. Hayattaki tek eğlencem ders ve müzik. Çoğu zaman Rap ve Hip Hop tarzı dinliyorum. Nedensiz bir şekilde seviyorum bu tarzı. Bana göre gerçekleri yansıtıyor. Yazacaklarım bittiğinde en sona da bir şarkı yazacağım, günlük. O zaman benim ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksın.

 

Şimdi tamamen bana odaklan ve kendini benim yerime koy. Küçükken ders çalıştığım için diğer çocuklarla hiç anlaşamıyordum çünkü ne kadar kitap o kadar bilgiydi benim için. Onların bilmediği, anlamadığı birçok konuda bilgim vardı. Bu onları ne kadar sinir ederse etsin, benim de bilmediklerim vardı. Mesela onların oynadığı hiç bir oyunu bilmiyordum. Bir nevi kendi kendimi yalnızlaştırmıştım...

 

Ama öyle mutluydum!

 

Zaman geçtikçe kendi yaşıtlarımın yaptığı hiçbir hareketi anlamlandıramadım. Hele de ergenlik döneminde. Zaten bu halim de bu yüzdendi. Ergenlik döneminde herkes kendine bakarken, sevgili bulurken, ben yine ders çalışıyordum ve o dönemlerde özellikle erkekler bana güç gösterisi yaparak üstünlük taslamaya bayılıyorlardı. Yanındaki kızlara hava atmak için beni ezerlerdi ve ben okuduğum kitaplardan dolayı bunun yanlış bir hareket olduğunu bildiğim için onlara cevap vermezdim.

 

Aslında bakarsanız, o kitapların sonuna göre kazanan ben olacaktım.

 

Buna gerçekten inanmıştım ama öyle olmadı. Hayaller Hadise, hayatlar Pakize. Ne güzel bir sözdü bu böyle. Tam da beni anlatıyordu.

 

Ne! Sonuçta ben de bir erkeğim, günlük! Konudan sapma şimdi!

 

O çocuklar beni ezdi, yanlarındaki kızlar bana güldü ve ben sustum. Bu döngü yıllarca böyle sürdü ve en sonunda ben ezik, kimsenin görmediği, insanlardan kaçan, onların yüzlerine bile bakamayan korkak bir insan oldum.

 

Şimdi sen söyle, günlük. Okulun tembel kızının benden istediği şey ne olabilir?

 

Belki de arkadaşlarıyla birlik olup, benimle dalga geçiyorlardı. Evet, evet! Kesinlikle öyle olmalı günlük. Yoksa okulun Tembel'inin benim şiir defterimle ne işi olabilir!

 

Aslına bakarsan, o kızın okumayı bildiğinden bile şüpheliydim. Bana göre salak ve bilgisiz bir kızdı işte. Yine de Allah yukarıda güzel kızdı ama konumuz bu değildi. Bunu yazmadım say.

 

Eminim diğerleri gibi yarın benimle dalga geçerek egosunu yükseltecekti. Ama ne var biliyor musun, günlük?

 

UMURUMDA DEĞİLLER!

 

Neyse günlük. Benim artık gitmem gerekiyor. Test çözmem lazım. Annem de sanırım bana yeni bir kız bulmuş olacak ki kilitlediğim kapımı zorlayarak "Gelin buldum ayol," diye bağırıyor.

 

Ah anne! Bir bilsen, senin bulduğun o kızlar için ben görünmez ezik bir ineğim.

 

Zamanı geldiğinde görüşmek duasıyla, günlük. Merak etme, söz verdiğim gibi şarkı sözlerini yazarak gidiyorum.

 

Bir sarılmalık canı olan bu ineğe sarılmayı çok görenlere gelsin bu şarkı da ;-)

 

🌼

 

 

🌼🌼

 

*Benim gibi adamlar ezilmeye mahkûmdur, sevgili günlük.

 

Benim gibi adamlar bir sarılmalık cana muhtaç, bir gram sevgiye güvensizdir.

 

Bundandır şarkılarda kendimizi arayışımız, nakaratlarda ise kaybedişimiz. Sevgi isteriz, bulunca ise korkarız. İlgi bekleriz, görünce ise kaçacak fare deliği ararız.

 

Güvensiziz günlük, çok harcanmışız.

 

Harcana harcana kalmamış bir artımız, tüm eksileri benimseyerek kabullenmişiz. Her kaybediş bir kabullenmeye gebeymiş ve biz kabullenerek uzaklaşmışız. Şimdi sorsan kimsin sen diye.

 

Hiç kimse bile diyemem kimseye... Çünkü bilirim ki hiçsizliğin bile yüreklerde bir anlamı vardır.

 

Anlamsız biriyim ben günlük. İnsanların kafalarında oluşan o boşluğum ben. Çünkü hiçbir insan o boşluğu umursamaz. Beyninin bir kenarına iterek unutulmaya mahkûm bırakılır o boşluk...

 

Sadece hatıralardan silinene kadar vardır o boşluk. İşte ben o boşluğum günlük.

 

Sadece bir kenarda sessizce durarak unutulmayı bekleyen o boşluğum ben...

 

🌼🌼

 

 

 

Loading...
0%