Leyla, yattığı hastane odasında ölümü bekleyen bir kadındı. Yalnızlığında boğulmasına ramak kala eline aldığı telefondan bir numara salladı.
Ve salladığı numara, hapishanede yaşayan bir mahkuma aitti.
📮
Leyla: Konuşacak kimsem yok. Bir çiçeğim bile yok.
A: Çiçeklerle derdin ne senin? Çok çiçek istiyorsan git kendine saksıda çiçek al. Her neyse, benim de konuşacak kimsem yok ama senin gibi zırlamıyorum.
Leyla: Çiçeğinde mi yok?
A: Çiçeğim de yok manyak karı.
Leyla: Karı değil, kadın. Ayrıca kadın olduğumu nereden anladın?
A: Hangi erkek konuşacak bir çiçeğim bile yok diye zırlar ki?
Leyla: Haklısın, o zaman sen de erkek olmalısın. Neyse, bak senin de konuşacak kimsen yokmuş! Neden birbirimizin mesaj arkadaşı olmuyoruz?
Merhaba. Ben okulun tembel, haylaz ve müdürün odasından çıkmayan öğrencilerinden biri olan Yıldız Gece Korkut.
Burada size okulun yakışıklı, serseri ve belalı olan çocuğuna aşık olduğumu yazmayı çok isterdim ama ne yazık ki benim kaderimde öyle bir çocuk gördüğüm kadarıyla henüz yok ki öyle bir çocuk bizim okulda bile yok.
Tanık olacağınız hikayemde ben tembel ve salak kız okulun en vasat insanına nasıl olduğunu bile anlamadan aşık oldum. Kesin büyü falan yaptı o inek bana!
Ben! Okulun tembeli Yıldız Gece Korkut!
Okulun birincisi, herkesin alay ettiği, iğrenç gözlükleri olan, özgüvensiz, iki lafı toplayamayan, saç kesimi demode ve dersten başka bir şey düşünmeyen Ali Levent`e aşık oldum!
-Evet şimdi okumaya başlayarak benimle dalga geçmeye de başlayabilirsin. Haklısın çünkü ben bile kendime her gün lanet ediyorum!
**
*Hikayedeki şiirler tamamen bana aittir.
Not; Bu bir değişim hikayesi değildir. Bu bir kızın karşısındakini olduğu gibi kabul edip sevdiği bir hikayedir.
O rakı gibi bir adamdı ben ise şarap gibi bir kadındım. Ve rakı gibi bir adama şarap gibi bir kadın yakışırdı.
🍷
Dudakları hafifçe yanlara kıvrılarak bana tatminkar bir bakış atarken arka tarafta duran içki bölümüne ilerlemiş ve sol tarafta duran şaraplardan birini almıştı. Hemen yan rafta duran bardakların içinden aldığı kadehe şarabı koyarak kadehi önüme iktirdiğinde kaşları çatma sırası bana gelmişti. Gözlerini bana dikmiş adama bakarak beni duyması için biraz yüksek sesle konuştum.
"Ben şarap sevmem." Kurduğum cümleden sonra tek kaşını kaldıran barmen, tezgaha biraz yaslanarak yüzünü yüzüme yaklaştırdığında yutkunmadan edemedim. Elini uzatarak tezgahın altından çıkardığı rakı bardağı dikkatimi çekerken şaşırmadan edemedim. Daha önce bir barda rakı içen kimseyi görmemiştim.Elindeki rakı bardağını önümde içi şarap dolu kadehe vurarak dudaklarına götürürken tek bir cümle kurmuştu.
"Şarap gibi kadınlara şarap içmek yakışır." Gülümsedim ve o gözlerimin içine bakarak rakısından bir yudum alırken cevap verdim.
"Rakı gibi adamlara rakı içmenin yakıştığı gibi mi?" Öylece bana bakmaya başladığında bu sefer tezgaha doğru eğilen ben olmuştum. Şimdi rakı kokan nefesi yüzüme vuracak kadar yakındı yüzlerimiz.
"Ben bir de şöyle bir rivayet duydum barmen bey, ne kadar doğru bilmem ama. Demişler ki; rakı gibi adamlara şarap gibi kadınlar yakışırmış. Söyle bakalım var mı bu cümlenin aslı astarı."
"Cümle güzelmiş şarap, ama cevabı bende yok."