@geceninhanimii
|
Zihin... Bir insanın hem evi hem de zindanı olabilecek tek yer. Her şeyin başlangıcı ve bitiş noktası. Hastalığım boyunca kendimi, kendi zihnimde onlarca kez katletmiş ve yeniden var etmiştim. Ruhumun yoktan var olan elleri cinayet silahı, zihnimin boşluğu ise mezarımın kazılı olduğu suç mahalli olmuştu. Hayatı bilmiyordum, öğrenmeye fırsatım olmamıştı. İnsanları tanıyamamış doğru düzgün hiçbir duyguyu hissedememiştim.
Şu ana kadar.
Telefonumdaki basit bir uygulama benim için yıpranmış yıllarıma kafa tutacak bir güce sahipti. Çünkü orada hayat vardı. Yaşayamadığım gençliğimi, heveslerimi orada bulduğumu hissediyordum. Sanal dünyaya bu kadar bağlanmanın doğru bir şey olmadığını bilsem de geri adım atmam için bir nedenim yoktu.
Ölüyordum.
Sonunun belli olduğu bir hikayenin gelişme bölümü ne kadar önemli olabilirdi ki? Benim için önemsizdi. Bu yüzden telefonun diğer ucundaki insanların bana yalan söylediğini bilsem de onları seviyordum. Benim için kim oldukları önemli değildi. Önemli olan tek şey hayatımda var olmalarıydı.
Onlar benim kıymetli yalancılarımdı ve ben de onlardan biriydim.
"Demek hemşiresin canım. Çok güzel bir mesleğin var. O gün duyduğumuz seslerle bizi korkuttun."
"Evet Gül abla, hemşireyim. Duyduğunuz sesler de maalesef durumu ağırlaşan bir hastama aitti."
"Allah senin de tüm hastaların da yardımcısı olsun kuzum."
"Amin ablacığım."
Yatağımda yatmış uygulamadaki Gül ablayla kırk yıllık ahbap gibi muhabbet ederken sıktığım palavralar için iki kez düşünmüyordum. Aklıma ne geliyorsa onu sallıyor ve açıkçası çok eğleniyordum. Sıradan bir genç kız gibi hissediyordum. Sanki yeniden doğmuş gibiydim. Ekranda çıkan yazı ile gülümsemeden edemedim. Oda sahibi mekanına teşrif etmişti.
ლ(Kazanova)ლ odaya giriş yaptı.
"Ooo kimleri görüyorum. Hoşgeldin Boş İşler Müdüresi."
"Hoşbuldum İlyas, teşekkür ederim. "
"Nasılsın bakalım? Geçen gün duyduğuz o sesler neydi?"
"Çok iyiyim teşekkür ederim. O sesler bir hastamdan geldi, hemşireyim ben. Bu yüzden bu tarz sesler duyabilirsiniz."
"Anladııım. Demek hemşiresin he! Nickini değiştirmelisin!"
"Pek sanmıyorum, nickimi seviyorum."
"Yine de sana hemşire hanım diyeceğim! Ah, bu daha seksi!"
"Ulan odaya her giren dişiye ölümüne yürümesen öleceksin değil mi?" Bir anda mikrafona çıkarak bağıran ୧( GençEr)୨ ile kahkaha attım. Bu ikisi sürekli kavga ediyorlardı ve aşırı komiklerdi.
"Yahu birader sen neden benim hayatımda sürekli yırtık dondan fırlar gibi oradan buradan fırlıyorsun? Abi evde ayrı uygulamada ayrı çekiyorum senden. Ne zaman kurtulacağım ulan senden!"
"İlyas, biz ikiziz birader. Yani ömrünün sonuna kadar benden kurtulamazsın."
Gencer'in kurduğu cümleyle kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. Birbirine bu kadar zıt iki karakterin ikiz çıkması beni bir hayli şaşırtmıştı. Tam konuşacaktım ki telefonun üstünde yazan saat ile derin bir nefes aldım. Gerçek dünyaya dönme zamanım gelmişti.
"Benim bir hastama bakmam gerekiyor arkadaşlar, size iyi eğlenceler." Aldığım görüşürüz cümlelerinden sonra uygulamadan çıkarak telefonu bıraktım. Aynı saniyelerde odamın kapısı açılmış ve doktorum rutin kontrolleri için odaya giriş yapmıştı. Yaklaşık 10 dakikalık bir kontrolden sonra odadan çıkan doktorla birlikte telefonu tekrar elime almıştım ki kapının bir kez daha tıklatılmasıyla merakla kapıya baktım.
"Leyla Hanım, bunlar size gelmiş."
"Bana mı? Bir yanlışlık olmasın?"
"Hayır, size gelmişler." Kucağıma bırakılan demetin şaşkınlığını üzerimden atamıyordum. Bana kim çiçek yollardı ki? Ne bir arkadaşım ne de bir ailem vardı. Buketi incelerken kenara sıkıştırılmış siyah, küçük zarf dikkatimi çekmişti. Buketi kucağıma bırakarak zarfı elime aldım ve merakla açtım. Zarfın içinden çıkan kartın üzerinde iskelet elinin tuttuğu iskambil kağıtlarına dehşetle bakarken derin bir nefes aldım.

Aklıma gelen isim tüylerimi diken diken ederken hızla telefonumu elime alarak çevrimiçi görünen Baran'a mesaj attım.
Leyla: Biri bana çiçek yollamış.
Baran: Ne güzel işte, çiçek çiçek diye zorluyordun.
Leyla: Ama benim kimsem yok. Burada olduğumu bilecek kimse de yok. Üstelik çiçeğin üstünde bir zarf vardı. Bak zarftan ne çıktı.
*fotoğraf*
Baran: Sen ne yaptın?
Leyla: Ne demek ne yaptın?
Baran: Bu kartı yollayabilecek tek kişi Arslan, Leyla. Sen ne yaptın da bu adamın dikkatini çektin! Başın büyük bir dertte kızım, geçmiş olsun.
Baran'a cevap yazmadan uygulamadan çıktım ve derin bir nefes aldım. Arslan'ı en son iki gün önce yanlışıkla odamdan attığımda görmüştüm. Şimdi aldığım bu çiçek aşırı anlamsız ve tedirgin ediciydi. Telefonumun bildirim sesiyle ekrana baktım ve seslice yutkundum.
♤KareAs♧ size arkadaşlık isteği attı.
Derin bir nefes aldım ve isteği onayladım. Saniyeler içinde gelen mesajla kalbimin ritmi yanımda duran cihaza yansımış ve odayı benim kalp atışlarım doldurmuştu.
♤KareAs♧ : Merhaba Leyla.
Boş İşler Müdüresi: Merhaba Arslan.
♤KareAs♧ : Umarım seni rahatsız etmemişimdir.
Boş İşler Müdüresi: Hayır, etmedin. Geçen gün seni yanlışlıkla odadan atmıştım. Uygulamayı hala öğrenme aşamasındayım, kusura bakma.
♤KareAs♧ : Açıkçası ben de bunun için mesaj atmıştım, sorun yok.
Öylece ekrana bakakaldım. Kucağımda duran çiçekleri bu adam mı göndermişti? Öyleyse neden bir şey sormuyordu? Ona sorup sormamak arasında kalmıştım. Yine de merakım ağır bastığı için sormaya karar verdim.
Boş İşler Müdüresi: Arslan sana bir şey soracağım.
♤KareAs♧ : Evet?
Boş İşler Müdüresi: Belki saçma olacak ama bugün bir çiçek aldım. Bana çiçek yollayacak bir tanıdığım yok fakat çiçeğin üstünde bir zarf vardı. Zarfın içinde de iskambil kağıtlarının olduğu bir resim vardı. Ben de nickinden dolayı dedim acaba sen...?
♤KareAs♧ : Doğrusu evet, saçma bir düşünce olmuş Leyla. Seni tanımıyorum bile nereden bulup çiçek yollamış olabilirim ki?
Aldığım cevap ile uygulamadan çıkarak öylece duvara baktım. Arslan çiçeği ben yollamadım demişti. Baran, çiçeği yollayacak tek kişinin Arslan olduğunu söylemişti. Peki yalan söyleyen kimdi? Bana bu çiçeği kim yollamıştı?
*♣️💭♠️* Şimdi bölüm nasıldı? Sizce çiçeği kim yolladı? Baran mı yalan söylüyor yoksa Arslan mı?
|
0% |