@geceninhanimii
|
Hastane odasının pencere önüne çektiğim tekli koltuğa oturmuş öylece geceyi izliyordum. Kafamı yere eğdiğimde cehennemin yedi katını, yukarı kaldırdığımda ise gökyüzünün yedi cennetini görüyordum.
Yerde, cehennemin bir yansıması vardı. Onlarca acı, onlarca korku, onlarca kayıp. İşin garip yanı tüm bu kaosun ortasında hala direnen umuttu. Biri acıyla haykırırken diğeri mutluluk gözyaşları döküyordu.
Hastanede... Evim olan bu yerde hem yaşam hem ölüm vardı. Burada biri son nefesini verirken biri ilk nefesini alıyordu.
Ne ironi ama!
Derin bir nefes aldım ve elimdeki telefona baktım. Önce mesajlaşma uygulamasına girdim ve orada tek bir isim gördüm.
Baran
Acıyla gülümsedim. Rehberimde sadece iki numara kayıtlıydı; Baran ve doktorum. Uygulamadan çıkarak yazılarımı paylaştığım uygulamaya girdim ve yeni bir taslak açarak yazmaya başladım.
"Nefes alıyorum, bir gün son nefesimi vereceğimi bilerek. Seviyorum, bir gün yalnız kalacağımı bilerek. Elimde olmadan doğdum, elimde olmadan öleceğim.
Bir varmış bir yokmuş diye başladı masal, Biri var oldu, biri yok olduğu için. Ölümün kol gezdiği bir diyarda, Yaşam; kadın için hayal oldu. Ölenin yerini dolduran, ölümü bekledi. Doğacak olanın, onun yerini alacağı zamana kadar nefes alıp verdi. Sonra biri doğdu, kadın öldü. Döngü asırlar boyunca bu şekilde devam etti. Ölenler ölüm dedi, yeni doğanlar hayat dedi. Gerçekten... Neydi yaşamak? Hayat mıydı? Yoksa Ölüm müydü?"
Taslağı paylaşarak profilime baktım ve gülümsedim. Bu uygulamada çok fazla takipçim vardı. Her gün onlarca mesaj ve yorum almama rağmen kimseye geri dönüş yapmamıştım.
Çünkü ölecektim.
Yazılarım, benim ruhumdu. Ruhumu seven ve bana ulaşmak isteyen kimseye cevap vermek istememiştim. Çünkü bu, bağlılıktı. Çünkü bu, sevgiydi. Yalnız ölmekten ne kadar korkuyorsam birinin beni sevmesinden, yokluğumu hissetmesinden de o kadar korkuyordum. Arkamda kimseyi bırakmak istemiyordum.
Bu dünyadan bir Leyla öylece geçip gidecekti.
Kimsenin hayatında iz bırakmadan.
Uygulamadan çıkarak Baran'ın hayatıma ufak bir heyecan katmasına neden olduğu uygulamaya giriş yaptım. Göğe Bakanlar Durağı'nda 10 kişi görünüyordu. Üstüne tıklayarak odaya giriş yaptım.
"Amanın amanın Leyloş Hanım gelmiş, hoşgelmiş." Gül ablanın neşeli sesi beni gülümsetmişti. Buradan da geçip gidecektim. Her ne kadar buraya gelip onlarla muhabbet etsem de hepsi için bir hiçtim. Günde onlarca insanın gelip geçtiği bu yerde kimse varlığımı aramayacaktı. "Bir Leyla vardı..." diyeceklerdi. O kadar. Bir hayatın varlığı bu tarz uygulamalarda bu kadardı.
"Merhaba Gül ablacığım. Herkese iyi akşamlar."
"Hayırlı akşamlar gurban." (・ω・)つ Doğu’nun Celladı⊂(・ω・) nickli Baran'ın şivesi kahkaha atmama neden olurken beni yiyip bitiren merakım baş gösterdi. Bu Baran, o Baran mıydı? Sanırım asla emin olamayacaktım.
"Hayırlı akşamlar Baran Bey."
"Sensin bey! Hele bana bey dedi benim nerem bey? İlyaaaas! Koş yiğidim ağabeyin elden gidiyor."
"Aşk olsun Leylacığım, neden ağabeyimize küfür ediyorsun."
"İyi de ben ona küfür etmedim ki, bey dedim."
"Kim kime bey dedi?" Ortaya atlayan Gencer'e, Gül abla cevap verdi.
"Leyla, Baran ağabeye bey dedi."
"Ele dümdük!"
"He ele dümdük dedi!" Ortamda yankılanan kahkahalara eşlik ederken bir yandan da konuşmaya çalıştım.
"Ya ben ne dedim şimdi."
"Sana gurban diyen birine bey demeye kalkarsan böyle olur." Arslanın sesi kulaklarımda yankı bulurken derince yutkundum. Onun odada olduğunu fark etmemiştim.
"Bey değilem ben. Beylik kim ben kim. Marabayım ben gurban. Sen ağabey de bana."
"Tamam Baran ağabey, kusura bakma."
Onlar kendi aralarında muhabbet etmeye başladıkları an düşen mesaja tedirginlikle baktım. Arslan bana özelden mesaj atmıştı.
♤KareAs♧ : Merhaba Leyla.
Boş İşler Müdüresi: Merhaba Arslan.
♤KareAs♧ : Umarım seni rahatsız etmiyorumdur, sadece merak ettim. Son mesajıma cevap vermedin, seni kırmadım değil mi?
Boş İşler Müdüresi: Hayır, saçmalayan bendim. Sen kusura bakma.
♤KareAs♧ : Kendine güzel davran.
Boş İşler Müdüresi: Anlamadım?
♤KareAs♧ : Kendine güzel davran. Yaptığın ve söylediğin şeylerin her zaman arkasında dur. Doğruysa senin doğrun ve yanlışınsa senin yanlışın. En önemlisi kötü kararlarını bile sev, onlara saçma deme. Kendine saygı duy. Çünkü sana senden iyi bakacak kimse 1yok.
Cevap vermedim. Uygulamadan çıktım ve yatağıma yatarak çarşafı kafama kadar çektim. Düşünmek istemedim çünkü korktum. Hiç tanımadığım ve ufaktan korkmaya başladığım bu adamdan etkilenmek için çok müsait bir zihne sahiptim. Bu yüzden yapabileceğim tek şeyi yaparak sadece kaçtım.
*♣️💭♠️*
"Müsait misiniz Leyla Hanım?"
"Evet, içeri girin lütfen." Gülümseyerek odaya giren hemşirenin elinde tuttuğu siyah zarfı bana uzatmasıyla kaşlarımı kaldırıp yüzüne baktım.
"Bu sabah size gelmiş." Merakla zarfı aldım ve inceledim. Kadife, siyah kumaş parmak uçlarımın karıncalanmasına neden olmuştu. Zarfın arka tarafını incelemeyi bırakarak ön yüzünü çevirdiğimde seslice yutkundum. Zarfın üzerinde altın sarısı bir mühür, mühürün içine ise işlenmiş bir Beyaz Maça sembolü "♤" vardı. Kaşlarımı çatarak zarfı açtım ve içindeki kartı çıkardım.
E
limdeki karta dakikalardır öylece bakıyordum. Duygularıma bir türlü hakim olamıyordum. Bir yandan korkarken diğer yandan heyecanlanıyordum. Hissettiğim bilinmezliğin garip bir cazibesi vardı. Derin bir nefes alarak kartın üstündeki yazıyı sesli bir şekilde okudum.
"Sayın Leyla Hanım,
Cumartesi günü Efsunkâr'da yapılacak olan maskeli baloya davetlisiniz."

"İnanamıyorum! Ne kadar şanslısınız!" Kapının önünden gelen şaşkın sese merakla baktım. Hemşirelerden biri heyecanla bana bakıyordu.
"Anlamadım hemşire hanım?"
"Efsunkâr'ın muhteşem partilerinden birine davetlisiniz!"
"Aslında orasının neresi olduğunu bile bilmiyorum. Not kısmında kapıların kapatılıp sabaha kadar açılmayacağı da yazıyor."
"Ama Leyla Hanım, Efsunkâr'ı nasıl bilmezsiniz? Orası şehrin, hatta çoğu şehrin en iyi kumarhanesi! Yabancı ülkelerden bile insanlar oraya geliyor."
"Kumarhane mi?"
Bana bir kumarhane partisinin davetiyesi mi gelmişti? O an aklıma gelen isimle ellerim titredi.
Kumarhane?
Arslan?
KareAs?
Bu davetiyenin onunla bir ilgisi olabilir miydi?
Ne kadar düşünürsem düşüneyim aklıma ondan başka kimse gelmiyordu. Üstelik uygulamadaki nickinde kart sembolleri vardı! Telefonumu elime alarak Baran'a yazdım.
Leyla: Arslan neden orada?
15 dakika... Zamanın, ruhumu yiyip bitirdiği 15 dakika boyunca bir cevap alamadım. 16. Dakikada gelen mesajla yaşadığım dehşet kalbimin sızlamasına neden olmuştu. Odayı dolduran kalp ritmime açılan kapı ve telaşla adımı seslenen hemşire eklendi. Nefes alamadım, gözlerim kapandı. Bilincimi yitirirken dahi düşünebildiğim tek şey Baran'ın yazdığı mesaj oldu.
Baran: Arslan kumarhene sahibi ama öyle ufak tefek bir mekan değil. Adam bildiğin baba dedikleri kodamanlardan. Onun hakkında bildiğim çok fazla bir şey yok, bir suç işlediğini de düşünmüyorum. Bence güvenliği için burada kalıyor çünkü adam istediği zaman hapishaneden çıkıp geri girebiliyor. Eli, devlete kadar uzanan bir adam."
Ve kadının içine ilmek ilmek işlenen dehşet, Belki de onun sonu oluyordu. Gerçi... Her son bir başlangıca gebe kalmıyor muydu?
♠️💭♣️ Merhabaalaaar! Leyla'nın yazılarını nasıl buluyorsunuz? Sizce Leyla davete icabet edecek mi? Bölümün sonu hakkında ne düşünüyorsunuz? İg: fatmanurklmz
|
0% |