Yeni Üyelik
10.
Bölüm
@geceninhanimii

Zaman...

Kudreti, benliğimi paramparça eden zaman hayatımın her anında savaştığım bir düşman olmuştu. Ama bu savaşın sonu belliydi.

 

Ben, zamana karşı kaybetmeye mahkum bir insandım.

 

Zaman geçecek ve ben ölecektim fakat bu gece saatler bana daha bir gaddar davranıyordu.

 

Gitmemiştim...

 

Gelen davetiyeyi yok saymış ve gitmemiştim. İçimde hem doğru yaptığımı söyleyen bir yanım hem de tam bir salak olduğumu söyleyen ayrı bir yanım vardı.

 

Bir yanım korkmuştu. Ölümün pençesinde sürüklenen bir ruh olarak bu belirsizlik beni korkutmuştu. Davetiye bana neden gelmişti? Onu arslan mı göndermişti? O kumarhanede ne yaşayacaktım?

 

Bir yanım heyecanlanmıştı. Zaten ölecektim en fazla ne olabilirdi ki? Ölmeden önce biraz değişiklik, biraz heyecan beni mutlu etmez miydi? Hiçbir şey düşünmeden sadece gidip biraz eğlenemez miydim?

 

Düşünceler zihnimin duvarlarını aşındırırlen derin bir nefes alarak gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Gitmeyi isteyen yanımın sonuç algısı sıfırdı. Gidemezdim. Bir kere giyecek hiçbir şeyim yoktu. Hadi onu hallettim diyelim en ufak bir heyecanda bile kalbim beni zorlayabiliyordu. Ya orada ters giden şeyler olursa? Sonuçta orası bir kumarhane değil mi? Ya kavga çıkar ve benim kalbim bunu kaldıramazsa? Böyle bir durumda kapıların kilitlenip sabaha kadar açılmadığı bir kumarhanede ne yapacaktım? Azıcık kalan nefeslerimi böyle bir şey için feda edebilir miydim? Buna değer miydi? Telefonumun bildirim sesiyle yatakta doğrularak gelen bildirime tıkladım.

 

Baran: Ne yapıyorsun?

 

Leyla: Yatıyorum.

 

Baran: Gitmedin yani?

 

Leyla: Gitmelimiydim?

 

Baran: Senin için en iyisini sen bilirsin.

 

Leyla: Gidemezdim. Giyecek bir şeyim yoktu.

 

Baran: Şu cümle bir çiçeğim bile yok cümlesinden daha saçmaydı. Nedeni sadece bu mu? Güldürme beni kadın. Çıkıp bir şeyler almak o kadar zor olmasa gerek. Seni hastane odasında kilitli tutmuyorlar ya?

 

Leyla: Kumarhanede kapılar sabaha kadar kilitli kalıyormuş. Orada rahatsızlansam sabah ölümü çıkarırlardı. Azıcık kalan zamanımı harcamaya değmezdi.

 

Baran: Bak sen... O kadar da salak değilmişsin, şaşırdım.

 

Leyla: Sağol ya! Ne güzel iltifat ediyorsun sen öyle.

 

Baran: Hakaretvari bir iltifat olsa da ne derler bilirsin. İltifat, iltifattır.

 

Leyla: Hayatımda tanıdığım en garip insansın.

 

Baran: Kaç tane insan tanıdın ki?

 

Leyla: Ve gaddar! Gaddarsınız bayım!

 

Baran: Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış, peh!

 

Telefonu kapatarak gözlerimi yumdum. Uyu Leyla... Bu dünya sana dar, kabullen ve uyu.

 

♣️💭♠️

 

"Leyla Hanım, uyanın lütfen." Gözlerimi açtığımda başımda bekleyen üç hemşireye anlamsızca baktım. Üçü de gözlerini bana dikmiş merakla bakıyorlardı.

 

"Bir sorun mu var?"

 

"Bunlar size gelmiş." Hemşirelerden biri elinde tuttuğu orta büyüklükteki hediye pakedini bana uzatırken yatakta doğrularak pakedi kucağıma bıraktım. Bir diğeri siyah zarfı uzatırken hızlanan kalp atışlarımda derin bir nefes aldım.

 

"Ay Leyla Hanım bu ikinci efsunkâr davetiyeniz. Çok özür dilerim ama sormazsam çatlayacağız. Siz, kimsiniz?"

 

"Kimsiniz derken?"

 

"Efsunkâr'da sadece ama sadece yılda bir veya iki kez davet olur. Ama bunlar asla ard arda olmaz ama şimdi ard arda davet veriliyor ve ilkine gitmemenize rağmen size bir davetiye daha geliyor."

 

"Üstelik kocaman bir paketle. Lütfen paketin içindekileri biz de görebilir miyiz? Gerçekten çok merak ettik."

 

Heyecanla bana bakan üç hemşireye anlamsızca bakarken uzandım ve kutuyu açtım.

 

"Yuh!"

 

"Bu nasıl bir elbisedir."

 

"O takı kutusu mu?"

 

Yutkundum. Titreyen ellerimi uzatarak kutunun içindeki elbiseyi elime aldım. Balık model olan elbisenin şarap kırmızı kumaşında elimi gezdirdim. Kadifenin parmak uçlarımda bıraktığı his tüylerimi şaha kaldırırlen kol detaylarında olan zincirlerin elbiseyle uyumu gözlerimi kamaştırmıştı. Uzun yırtmaç elbiseye cüretkar bir hava katarken gözüm elbiseyle uyum içinde olan ayakkabı ve çantaya takıldı.

 

Siyah, mat ayakkabıyı çevreleyen beyaz taşlar elbisenin kol zincirleriyle muazzam bir uyuma sahipti. Siyah el çantasının tokası ise bu ikiliye ayak uyduruyordu. Onların yanında duran maske ise tüm bu tabloya göz kırpıyordu.

"Ay takı kutusunu açın!" Hemşirenin hevesle elime uzattığı kutuyu alarak açtığımda nedensizce dolan gözlerim görüşümü bulanıklaştırsa da ben, göreceğimi görmüştüm.

"Bunlar... Gerçek pırlanta mı?" Hemşirenin aklımdaki soruyu dillendirmesiyle kendime geldim ve takı kutusunun kapağını sertçe kapatarak üzerinde iskambil baskısı olan siyah zarfı elime alarak zarfı açtım.

 

"Sayın Leyla Hanım,

Pazar günü Efsunkâr'da yapılacak olan maskeli baloya davetlisiniz."

Not: Kapılar akşam 21.30'da kapanacak ve 05.00'a kadar kimse Efsunkâr'dan çıkış yapamayacak fakat siz istediğiniz zaman çıkış yapabileceksiniz. Ayrıca özel durumunuz nedeniyle sağlık ekipleri de Efsunkâr'da hazır olarak bekletilecektir.

 

♠️💭♣️

Merhabalar!

Çoğunuz Leyla'nın davete icabet etmesini beklediniz fakat bizim kız ters köşe yaparak aklını kullandı.

Fakat bu davetiyeyi gönderen şahsı yıldıramamış gibi?

Leyla, Baran'a nedenlerini saydıktan sonra gelen bu hamleye ne diyorsunuz?

O değil de Leyla'nın gitmeme bahanelerini de çürüttüklerine göre.... Sizce Leyla şimdi ne yapacak?

İntagram: GeceninHanimii

 

Loading...
0%