Yeni Üyelik
3.
Bölüm
@geceninhanimii

"Hani sen bana dün bir soru sormuştun. Bir rivayet göre rakı gibi adamlara şarap gibi kadınlar yakışırmış."

 

"Evet." Ben merakla ona bakarken o, meraklı halime biraz daha gülmüş ve kafasını hafifçe eğerek burunlarımızın birbirine değmesine neden olurken bir kez daha konuşmuştu.

 

"Ben de bugün bir rivayet duydum Şarap, ne kadar doğru bilmem ama. Demişler ki; şarap gibi kadınlara rakı gibi adamlar yakışırmış. Söyle bakalım var mı bu cümlenin aslı astarı."

 

Çok yakındı. Karşımdaki adamın burnunun ucu burnumun ucuna değerken rakı kokan nefesi yüzümü okşuyordu. Heyecandan ve korkudan hızlanan kalp atışlarım nefeslerimin de hızını etkilemişti.

 

Çok güzeldi.

 

Karşımdaki adam gerçek olamayacak kadar güzeldi. Varlığı, gerçekliği sorgulamama neden olacak kadar kusursuzdu. Yüz hatları keskindi ve yüzünde tek bir leke yoktu. Keskin çene hatlarını kirli sakalları tamamlıyor ve esmer tenine siyah saçıyla sakalı o kadar yakışmıştı ki... Hele gözlerimin içine bakan gözleri... Esmer tenine tezat ay ışığı misali parıldayan çivit mavisi gözlerinden resmen hiddet akıyordu.

 

Evet, yüzü gülse de bu adamın bakışlarından hiddet akıyordu.

 

Daha fazla bu şekilde kalmamıza kalbimin dayanmayacağını anladığımda panik yapmamaya çalışarak sakince geriye çekildim ve sırtımı dik bir konuma getirdim. O, yaptığım hareketi dikkatle incelerken saçmalamamak için yutkundum ve saniyelik bir düşünceden sonra dün onun bana verdiği cevabı vermenin en doğrusu olduğuna karar verdim.

 

''Cümle güzelmiş Rakı, ama cevabı bende yok.'' Verdiğim cevaptan sonra kaşlarını hafifçe kaldırarak ellerini tezgahın üstünden çeken adam bir adım geriye giderek şarap kadehinin yanında duran rakı bardağını eline aldı. Ne yapacağını dikkatle izlerken o, elindeki rakı bardağını hafifçe önümdeki şarap kadehine vurarak rakıdan kocaman bir yudum aldı.

 

Ne adamdı be...

 

Kalıplı bir adamdı, tüm vücudunun orantısı o kadar muazzamdı ki. Üzerindeki kısa kollu badisi dövmelerini göz önüne sererken tüm dövmelerini tek tek inceleme isteği benliğimi sarıp sarmalamıştı. Parmak ucumdan başlayarak ayak ucuma hatta saç uçlarıma kadar beni sarıp sarmalayan merak o kadar hızlı bir şekilde bana çarpmıştı ki resmen yerle bir olmuştum.

 

Karşımda duran bu tanımadığım adama resmen saniyeler içinde yerle bir olmuştum.

 

Hayatımın hiçbir yerinde böyle bir çekim hissetmemiştim, kimseye karşı bu kadar büyük bir merak duymamıştım. Karşımda duran bu adam sadece bakışlarıyla bile beni titretecek bir auraya sahipti.

 

''Akıllı kadınsın Şarap, sevdim. Ayrıca dövmen de güzelmiş, dövmeleri de severim.'' Mekanda yankılanan müziğin sesini bastırmak için tekrar bar tezgahına yaklaşan adama karşı iki kez büyükçe yutkundum ve onunla rahatça iletişim kurmak için ben de tekrar tezgaha yaklaştım. Bu adamla konuşma fırsatını kaçırmak istemiyordum.

 

''Teşekkür ederim Rakı, ikisi için de.'' Onun gözlerine bakmanın bana iyi gelmediğini fark ettiğimde bakışlarımı tezgahın üstünde duran kollarına çevirdim. Gözlerimi kollarının üstündeki dövmelerde gezdirirken dikkatimi çeken bir dövmeyle duraksadım. Bileğinin iç kısmında, nabzının biraz üstünde en sevdiğim hayvan olan baykuş bana göz kırpıyordu. Baykuşun arka tarafından geçen ok ve dövmeyi çevreleyen geometrik şekiller bir bütün olarak o kadar güzel duruyordu ki kendime engel olamadan sağ elimi uzatarak parmak uçlarımı hafifçe dövmenin üstünde gezdirdim.

 

İstemsizce yaptığım bu harekete ters bir tepki vermesini beklerken o, rakı bardağını sol eline almış ve dövme olan sağ kolunu tezgahın üstüne koyarak dövmeyi rahatça incelememe imkan sağlamıştı. Yaptığı bu hareket beni daha da heyecanlandırırken bu sefer biraz daha cesur davranarak parmaklarımın baskısını arttırdım. Dövmenin çevre hatlarının üstünde ilerleyen parmaklarımın onda bıraktığı etkiyi görmek için kafamı kaldırmadan yüzüne alttan bakışlar attım. Yüzündeki sakin ifadesiyle beni izliyordu.

 

''Beğendin mi?''

 

''Evet, baykuşu çok severim.''

 

''Başka dövmen var mı Şarap?''

 

''Hayır Rakı, gördüğünün dışında başka dövmem yok.''

 

''İster misin?'' Beklenmedik yerden gelen bu soruya karşı şaşkınlıkla kafamı kaldırdım ve gözlerinin içine merakla baktım.

 

''Başka dövme isteyip istemediğimi mi soruyorsun?''

 

''Evet Şarap başka dövme isteyip istemediğini soruyorum. Kolumdakini beğendin, istersen sana da bir dövme yapabilirim.'' Karşımdaki ayaklı karizmadan gelen bu soru bir yandan beni tedirgin ederken diğer yandan da ayakkabımın içindeki ayak parmaklarımı hevesle bükecek kadar heyecanlandırmıştı.

 

''Seninkinin aynısı mı?''

 

''Hayır, eğer istersen sana daha güzelini yapabilirim. Merak etme yıllardır dövme yapıyorum, canını çok yakmam.'' Gözlerinde peyda olan eğlenen ifade benim de benliğimi sarıp sarmalarken kendime düşünme fırsatı vermeden cevap verdim.

 

"İsterim."

 

"Güzel, beni takip et o zaman."

 

"Nasıl yani, şimdi mi yapacaksın?"

 

"Evet, şu anda sana çok yakışacağını düşündüğüm bir dövme yapacağım."

 

"Tamam."

 

"O da gelebilir." Kafasıyla yan tarafımı işaret eden adamla neye uğradığımı şaşırdım ve kafamı çevirerek yanıma baktığımda kesinlikle aklımın başından gittiğine bir kez daha emin oldum. Yanımda duran en yakın arkadaşımın varlığını unutacak kadar kendimden geçmiştim. Buse, elindeki içkisiyle merakla bizi izlerken bir anda ona dönen bakışlarla oturduğu yerden kalmış ve çantasını alarak şaşkın bir şekilde etrafına bakınmıştı.

 

"Ben mi? Ben kimim be, ne işim var benim burada. Yazıklar olsun bana, siz devam edin gençler. Ben zaten eski bir tanıdığı gördüm. Aaaa bak şu beni aldatan haysiyetsiz değil mi? Siz güzelce takılın, ben gidip şunun kafasında iki şişe daha kırayım."

 

Telaşla yanımızdan giden arkadaşımın haline gülerken bir yandan da onun gibi bir arkadaşım olduğu için şükrediyordum. Resmen bizi yalnız bırakmak için ortadan toz olmuştu.

 

"Arkadaşın değişik biri."

 

"Bir insanın sahip olabileceği en iyi dost."

 

"Evet, bizi yalnız bırakmak için iki saniyede ortadan kaybolmasından belli." Rakı'nın dediğine ister istemez gülümserken merakla ona bakmaya devam ettim.

 

"O zaman gidelim?"

 

"Gidelim Şarap, beni takip et ve kadehini de al." Hevesle oturduğum yerden kalktım ve bir eline çantamı diğer elime de henüz tek bir yudum bile alamadığım şarabımı aldım.

 

Rakı, barın arkasındaki onu ilk gördüğüm kapıya ilerlerken ben de bar tezgahının arkasına geçerek kapıdan girdim. Neon ışıklarla aydınlatılmış ortamda aşağıya doğru ine merdivenler vardı. Dikkatlice önümdeki adamı takip ettiğimde bodrum tarzı olan odaya giriş yapmıştık.

 

Beklediğimin aksine etrafta bir pencere olmamasına rağmen boğuk ve basık bir ortam değildi. Beyaza boyanmış duvarları birkaç grafiti süslüyordu. Geniş alanın bir kısmında duvarın yarısını kaplayan büyük bir televizyon vardı. Önündeki oyun konsolu ve oyun kolları dikkatimi çekerken onların hemen önünde orta boy yere yakın bir masa vardı. Masanın çevresinde siyah, iki tane tekli deri koltuk yer alırken televizyonun hemen karşısında büyük kırmızı bir koltuk yer alıyordu.

 

Diğer köşeyi boydan boya kaplayan bir bilardo masasının hemen çaprazında langırt yer alıyordu. Odanın en köşesinde ise genelde kuaförde kullanılan rahat koltuklardan biri vardı. Sanırım bu dövme koltuğuydu.

 

"Geç otur, malzemeleri alıp geliyorum."

 

Rakı'nın işaret ettiği yer kuafördeki koltuklara benzettiğim koltuktu. Onu kafamla onayladım ve ilerleyerek koltuğun yanına geldim. Koltuğun hemen yanında duran tekli koltuğa çantamı koyarak yanında duran küçük tek ayaklı masaya şarap kadehimi koydum ve dövme koltuğuna oturdum. Hemen yanıma küçük bir tabure koyarak oturan adamı incelemeden duramıyordum.

 

"Uzat bakalım kolunu."

 

"Nasıl bir dövme yapacaksın Rakı?"

 

"Güzel bir dövme yapacağım Şarap."

 

"Çok açıklayıcı oldu." Gülümseyerek ayağının dibine koyduğu rakı bardağını alarak bana uzatmasıyla ben de yanımda duran şarap kadehini aldım. Bardağını kadehime vurarak dudaklarına götürürken ben de elimdeki şaraptan ufak bir yudum aldım.

 

Bu dakikadan sonra odaklandığım tek şey yaptığı dövmeye odaklanan adam olmuştu. Ne yapılan dövme umrumdaydı ne de hissettiğim acı.

Yaptığı işe odaklanan adamın oynayan tek mimiği kaşlarıydı. Bazen çatılan kaşları sert yüz hatlarını daha da sert bir hale getiriyordu. Yüz mimiği rahat bir ifadeye sahip olsa da bakışlarının taşıdığı hiddet onu ulaşılmaz ve tehlikeli bir adama dönüştürüyordu. Ara ara yaptığı işe ara vererek rakı bardağını bana uzatıyor ve kadehime hafifçe dokundurarak rakısını içiyordu.

 

"Neden rakı içiyorsun?"

 

"Neden içmeyeyim."

 

"Daha önce bir barda rakı içen kimseyi görmemiştim. Burası pek rakılık bir ortam değil."

 

"Rakının ortamı nasıl oluyormuş."

 

"Ne bileyim yani rakı genelde çilingir sofrasında içilir ya? Arkada çalan bir arabesk veya nostalji şarkıları eşliğinde."

 

"Benim kafamın içinde bir Ferdi Tayfur çalmadığını bilemezsin."

 

"Haklısın bilemem."

 

"Babadan kalma bir alışkanlık. O da her zaman rakı içerdi."

 

"Babasının oğlusun yani."

 

"Öyleyim."

 

Bu konuşmadan sonra ikimiz de sessizliğe bürünmüş ve sakince içkilerimizi içmeye devam etmiştik. Rakı, bi'ara kalkmış ve ikimizin de içkisini yenilemişti. Yaklaşık bir buçuk saat sonra işi biten adama merakla baktım. Koluma sıktığı spreyi silerek kolumu bırakmasıyla yaptığı dövmeye öylece bakakaldım.

 

Kolumun iç kısmında, bileğimin dört beş parmak üstünde kırmızı güllerle süslenmiş bir hançer dövmesi vardı. Hançerin ve güllerin şekli, renkleri o kadar canlı duruyordu ki göstermiş olduğu profesyonelliğe hayran kalmıştım.

 

"Bu... Çok güzel."

 

"Beğenmene sevindim, gel üstüne bandaj koyalım da mikrop kapmasın."

 

Kafamı sallayarak kolumu tekrar ona uzattım. Dövmeyi bandajla kapatarak ayağa kalktığında ben de oturduğum dövme koltuğundan kalkarak çantamı aldım. Odanın çıkışına ilerleyen adamı sessizce takip ettim ve merdivenlerden çıkarak bar kısmına geri döndük. Bar tezgahından çıkarak öylece etrafta eğlenen insanlara bakarken çoğu göz bizim üstümüzdeydi. Tüm bu gözleri görmezden gelerek kafamı yanımda duran adama çevirdim.

 

"Dövme için tekrar teşekkür ederim, borcum ne kadar." Yüzümü sakin bir şekilde izleyen adam sorduğum soruya karşı hafifçe tebessüm etmiş ve uzun boyundan dolayı biraz eğilerek yüzlerimiz eşitlemişti.

 

"Borcun Şarap, buraya tekrar gelmek. Sana dövme yapmak uzun zamandır hissetmediğim zevki tekrar hissetmeme neden oldu. Sana dövme yapmayı sevdim, seninle muhabbet etmeyi de sevdim. Tekrar gel, Şarap."

 

Son kez yüzümü inceleyerek arkasını dönüp giden adamın sırtına öylece bakakaldım. Rakı, beni yeni yetme küçük bir kıza çevirirken kurduğu cümleler beynimin içinde dönüp duruyordu.

 

Tekrar gel Şarap.

 

Tekrar gel...

 

Gelecektim. Gerekirse vücudumda dövme yapılmadık tek bir nokta dahi kalmayana kadar gelecek ve bu adamın bana sunduğu heyecanı sonuna kadar yaşayacaktım.

 

*

 

 

Loading...
0%