@geceninhanimii
|
🍷🍷
“Seni istiyorum Işık! Seni rüyamda gördüğüm gibi tam burada, evimde, yatağımda istiyorum. Rüyamda gördüğüm gibi beni, sinene saklamanı istiyorum. Şimdi bana bir cevap ver. Bana evet dersen hemen şimdi çıkıp sana geleceğim. Seni alacağım ve ait olduğunu düşündüğüm yere getireceğim.”
Nefesim boğazımda kaldı, bir an için tıkanıp kaldım. Kulağıma dolan cümleleri algılasam dahi anlamlandırmak o kadar zor geliyordu ki Rakı’nın kurduğu cümlelerden sonra gelen sessizlik resmen beni içine hapsetmiş ve boğulmama neden olmuştu.
Korktum. Bu cümlelerden sonra o kadar korktum ki bir anda telefonu kulağımdan çekerek aramayı sonlandırdım. Odamı sarıp sarmalayan karanlık ve sessizlik üzerime gelmeye başladığı an hızla yataktan kalktım ve koşarak odadan çıktım. Buse'nin odasına büyük bir gürültüyle giriş yaptığımda sesi takmadan uyuyan arkadaşımı umursamadan kendimi yatağa attım. Sarsılan yatakla çok şükür uyanan Buse yatağının yanında duran gece lambasını açarak merakla bana bakmaya başlamıştı.
“Ne oluyor kızım, saat kaç?”
“Buse..... Buse... Rakı aradı.”
“Ne?” Merakla yatakta doğrularak bana bakmaya başlayan arkadaşıma endişeyle baktım.
“Rakı, beni aradı. Beni rüyasında görmüş, sevişiyormuşuz. Bana seni istiyorum dedi, gelip seni alıp evime getirmek istiyorum dedi.”
“Yok artık! Lan bundan hızlısı mezarda adamdaki özgüvene bak. Peki sen ne dedin?”
“Panikledim ve telefonu suratına kapattım.”
“İyi bok yedin. Alın birinizi vurun ötekinize. Peki ne yapmayı düşünüyorsun?”
“Bende akıl olsa yanına gelip senin aklına mı kalırdım, Buse?”
“Hem gelip akıl istiyorsun hem de bana hakaret mi ediyorsun sen?”
“Buseeeee. Ne yapacağım ben?”
“Git adamla seks yap.”
“Oha! Kardeş misin kalleş mi?”
“Ne bağırıyorsun kızım? Daha önce eski sözlünle bir cinsel birliktelik yaşamıştın? Neyin ne olduğunu bilen bir kadınsın. Rakı’yı da ilk gördüğün an arzuladın, birbirinizi beğenip istiyorsunuz. Madem hal bu şekilde neden bu kadar düşünüyorsun ki? Adamı istiyorsan git ve al.”
Bana ciddiyetle bakan Buse'ye hak vermeden edemedim. Evet, Rakı cehennem kadar günahkar bir yakışıklılığa sahip olan adamdı. Bir kere efsane bir vücuda sahipti. Uzun boyuna yakışan kaslarını süsleyen dövmeleri ona ayrı bir seksepatilik katıyordu. Sert yüz hatlarına sahip olan bu adamın ses tonu bile beni cezbedebiliyordu. Bana olan bakışları ondan daha da etkilenmeme neden oluyordu. Tüm bunları düşününce gerçekten de Rakı ile birlikte olmak istediğime karar verdim.
“Onu istiyorum Buse...”
“O zaman git ve al, Işık.” Buse'nin yanağından öperek yataktan kalktım ve hızla odama gittim ve telefonumu alarak beni arayan numarayı kaydettim. WhatsApp’a girip Rakı ismine tıklayarak profiline girdim ve hiçbir şey söylemeden sadece konum attım. Saniyeler içinde görüldü olan mesaja gelen “yarım saate oradayım” mesajıyla birlikte heyecanla banyoya koştum.
Önce hızlı bir duş aldım ve tüm vücuduma losyon ile birlikte kısa bir masaj yaptım. Banyodan çıkarak saçlarımı kuruttum ve yarım saatin dolmasına 10 dakika kaldığını gördüğüm an hemen giysi dolabımın karşısına geçerek iç çamaşırı çekmecemi açtım. Altıma siyah dantelli iç çamaşırımı giyerek sütyen almadan çekmeceyi kapattım ve elbise bölümünden kırmızı, göğüs dekolteli kalem etek elbisemi elime aldım. Göğüs dekoltesi bi’ hayli fazla olduğu için sütyen giyemezdim. Elbiseyi dikkatle giydikten sonra saçlarımı biraz havalandırdım. Güzel durduğundan emin olduktan sonra elime mat, kırmızı rujumu alarak dudaklarıma dikkatle sürdüm.
“Rakı’dan önce ben mi yatağa atsam seni, bebek.” Büyük bir beğeni ile beni kapı önünde süzen arkadaşıma dönerek gülümsedim. Elinde tuttuğu siyah stilettoları sallayarak yanıma gelmesine gülmeden edemedim. Diğer elinde tuttuğu orta boy çantaya merakla bakarken onu da yatağa koyarak bana döndü.
“Çantanın içinde diş fırçası, yedek elbise, iç çamaşırı, gecelik ve tarak var. Senin şimdi aklına gelmemiştir diye ben hallettim. İç çamaşırları ve gecelik takımını geçen hafta çok beğenerek almıştım, kime niyet kime kısmet artık.”
“İyi ki varsın.” Dolan gözlerimi yok sayarak kollarımı Buse'nin boynuna dolayarak ona sıkıca sarıldım. Aşağıdan gelen korna sesiyle heyecanla odanın penceresine koşarak yola baktım. Rakı, kırmızı spor bir arabanın kaputuna oturmuş öylece etrafa bakınıyordu.
“Gelmiş.”
“Git hadi.” Son kez Buse'ye sarılarak ayakkabılarımı giydim. Hemen ardından siyah kabanımı da giyerek çantayı alıp evden çıktım. Apartmandan çıkarak yavaş adımlarla ilerlediğim adamın tüm dikkati benim üzerimdeydi. Altında bol, gri bir eşofman üstünde ise vücudunu saran bir badi vardı. Saçları yataktan kalktığını bağırır vaziyette dağınıktı. Yüzünde uyku mahmuru bir ifade varken çivit mavisi gözleri adeta alev alıyordu. Bakışlarından bana akan arzu attığım adımları hızlandırmama neden olurken saniyeler sonra yüz yüze gelmiştik.
“Hoş geldin Şarap.” Cevap vermemi beklemeden elini kabanımın içinden belime doğru kaydırdı. Kırmızı, kadife elbisemin üzerinde hareket eden sıcak parmakları belimi sararak sırtımda durduğunda hafifçe uyguladığı baskıyla ona doğru birkaç adım daha atmak zorunda kalmıştım. Dudağıma bırakılan hafif öpücük beni hazırlıksız yakalarken karşımdaki adam hiçbir şey söylemeden beni bir kez daha yönlendirmiş ve arabanın kapısını açarak ön koltuğa oturmamı sağlamıştı.
İkimiz de konuşmadık. Araba, gecenin karanlığında yol alırken ikimiz de sessizliği tercih etmiştik ve yarım saatin sonunda geldiğimiz müstakil evi dikkatle inceledim. Rakı’nın bu kadar basit bir evde yaşadığını asla tahmin etmemiştim.
Arabadan indiğimizde sokak lambasının izin verdiği ölçüde biraz daha etrafı inceledim. Yan yana duran müstakil evlerin çoğunun bahçesinde çocuk oyuncakları vardı. Çitler rengarenk neon renklere boyanmıştı ve gecenin karanlığında muazzam bir görüntüye sahip olmuşlardı. Saat çok geç olduğu için hiçbir evin ışığı yanmıyordu.
“Mahallen çok güzelmiş.”
“Öyledir, gel hadi.”
Kapıyı açan adamı takip ettim ve onunla birlikte eve girdim. Şuan kendimi annesini takip eden yavru ördek gibi hissediyordum. Karanlık salona adım attığımız zaman arkama geçerek kabanımı uzanan adama izin verdim. Koltuğa bıraktığım çantamın yanında yerini alan kabanıma kısa bir bakış atarak arkamı döndüm. Bana hafif bir tebessüm ederek bakan adama aynı şekilde karşılık verdim.
“Rahatına bak Şarap, bir şeyler alıp geliyorum.” Kafamı onaylar bir şekilde salladım ve arkamı dönerek ikili koltuğa oturdum. Rakı, mutfak olduğunu tahmin ettiğim kapıya ilerleyerek gözden kaybolduğunda pencereden süzülen sokak lambasının izin verdiği kadar salonu incelemeye çalıştım fakat pek de beceremedim. Zaten buna pek de zamanım olmamıştı çünkü Rakı, gittiği hızla geri gelmişti.
Elindeki tepsiyi önümdeki sehpaya bırakarak odanın içinde dolanmaya başladı. Daha sonra fark ettim ki odanın belli yerlerinde küçük gece lambaları ve mumlar vardı. Rakı küçük gece lambalarını ve mumları yakarak ortama loş bir hava veriyordu. Gülümseyerek önümdeki sehpaya koyduğu tepsinin içindekilere baktım. Rakı bardağı ve şarap kadehinin yanında biraz meze ve meyve vardı. Tekrar mutfağa giderek geri gelen adamın elindekilere baktım.
Votka, rakı ve şarap.
Masanın üzerine koyulan içkilere gülümsemeden edemedim.
“Votka?”
“Farklı tatlar da denemek lazım.” Yanıma oturarak gözlerimin içine bakıp da kurduğu bu cümle dahi beni ateşler içinde bırakırken yutkunmadan edemedim. Öne eğilerek içkilerimizi dolduran adamı izlemeden duramıyordum. Hareketlerindeki sakinlik dahi beni etkiliyordu. Şarap bardağına doldurduğu kırmızı şarabın üstüne eklediği votkaya merakla baktım. Bana uzattığı kadehi alarak direkt bir yudum aldım ve yüzümü buruşturmadan edemedim. Kendimi limon yemiş gibi hissetmiştim, yine de dilime bıraktığı nahoş tat hoşuma gitmişti. Ben şarabımı ufak ufak yudumlamaya devam ederken Yavuz'da sek rakısını alarak geriye yaslanmıştı.
“Sek ağır gelmiyor mu?”
“Yaş 17. Babamla oturmuşuz çilingir sofrasına ama daha ağzıma bir kez içki koymamışım. Ben içmiyorum ama babam götürüyor sek rakıyı su misali. Bir bardak, iki bardak, yedi bardak, on bardak. Merakla bakıyorum adama acaba ne zaman sarhoş olacak diye. En sonunda tam yirminci bardaktan sonra yamuldu adam, başladı bülbül gibi ötmeye. Bir hayali var, imkansız. Bir sevdiği var, artık nefes almıyor. Bir vuslatı var ama asla gerçekleşmeyeceğini kabullenemiyor. En sonunda sustu bu sefer de başladı gözleri konuşmaya. Arkada çalan Halil İbrahim türküsüne ağlayarak eşlik etmeye başladı. Bir süre sonra sustu ve tamamen dikkatini bana verdi. Baktı, baktı, baktı ve koydu önündeki bardağı önüme. İç dedi, ikiletmeden içtim. Daha üçüncü yudumda çenemi hissetmeyi bıraktım, burnumun ucu ve gözlerim sızlamaya başladı. Mide falan hak getire. Yine de durmadım içmeye devam ettim, o gecenin sabahında gözlerimi hastanede açtım. Meğer ikinci bardağın yarısında kusarken bayılıp kalmışım, midemi yıkamışlar. O gece hakkında hatırladığım tek bir şey var.” Derin bir nefes alarak elindeki rakıya dikkatle bakan adam ufak bir tebessümle anlatmaya devam ederken dikkatle onu inceliyordum.
“Babam dedi ki: Unutmak isteyen sek içer eğlenmek isteyen su ekler.”
“Yani, unutmak için sek rakı içiyorsun? Neyi unutmak istiyorsun Yavuz?”
“Herkesin unutmak istediği birçok şey vardır Işık. Ben 17 yaşımda kimsesizliğimi unutmak için sek rakıyı içmeye başladım, zaman geçti unutmak istediğim şeylere sürekli bir yenisi eklenmeye başladı.”
“Baba dediğin kişi gerçek baban değildi. Peki ya gerçek ailen?” Sorduğum soruyla birlikte bana dönen adam tekrar beni incelemeye başladığında gözleri dudaklarım ve göğüs dekoltemde gidip geliyordu.
“Her zamanki gibi çok güzelsin Şarap. Güzelliğin insanın canını yakıyor.” Kafasını geriye atarak boğuk bir sesle konuşan adama karşı derin bir nefes aldım. Nefesimi vermemle birlikte ayağa kalkan Rakı televizyonun yanına doğru ilerledi ve yere eğilerek bir şeyler yapmaya başladı. Saniyeler sonra odayı saran melodiyle birlikte gülümsemeden edemedim. Yanıma gelerek önümde duran adamın bana uzattığı eli zevkle tuttum. Ayağa kalkarken elimdeki şarap kadehini önümdeki masaya koydum ve beni yönlendiren adama ayak uydurdum. Salonun ortasında durduğumuzda o belimi sarıp sarmalarken ben de ellerimi geniş omuzlarına koyarak ona biraz daha yaklaştım.
Sarhoşum ah düşünmekten Öldüm ben ah hep sevmekten
Arka fonda çalan şarkı ruhumu sarıp sarmalarken gülümsemeden edemedim. Kendimi tamamen anın güzelliğine bırakarak kollarında olduğum adama biraz daha sığındım.
“Bu nasıl yakıcı bir histir Rakı?”
“Ruhun... Beni isteyen sadece vücudun değil aynı zamanda ruhun, Şarap.”
Her akşam votka rakı ve şarap İçtikçe delirir insan olur harap
Bulunduğumuz yerde hafifçe sallanarak dans etmeye devam ederken kesinlikle ikimizde kendimizden geçiyorduk. Ben ara ara burnumu boynunun girintisine sürterken o da parmak uçlarını belimden kalçalarıma doğru indiriyor ve müthiş bir yavaşlıkla beni çıldırmanın eşiğine getiriyordu.
“Beni delirtiyorsun Rakı.”
“Seni hazırlıyorum Şarap.”
Kurtar beni bundan ne olursun ya'Rab Bitsin artık bu korkunç serap serap.
Şarkının bitmesi ile kendimi Rakı’nın kucağında bulmam bir olmuştu. Beni sert bir şekilde duvara yasladığı an hiçbir şekilde kendime engel olmaya çalışmadım ve Yavuz’un saçlarına asılarak dudaklarımı büyük bir açlıkla dudaklarına bastırdım.
Biz....
Biz ya bitiyorduk ya da yeni başlıyorduk. Hangisi olduğunu ise sadece yaşayarak anlayabilirdik.
Sırtımda hissettiğim duvarın soğukluğu yanan vücudumu ürpertiyordu. Dudaklarımı talan eden dudaklar aklımı yitirecek gibi hissettiriyordu. Hele de beline sardığım bacaklarımı okşayarak kalçalarıma ilerleyen büyük eller beni çıldırmanın eşiğine getiriyordu.
Elbisemin eteği tamamen belimde toplandığı zaman kalçalarıma değen elleri ile resmen Yavuz’un ağzına doğru inlemiştim. Benim inlememle beraber kasıklarını kasıklarıma bastırmasıyla bu sefer ikimizin de inlemeleri salonda yankılanmıştı.
“Kahretsin, çok güzelsin!” Saniyelik bir nefes aralığında kurduğu cümle boşlukta asılı kalırken tekrar dudaklarıma bastırılan dudaklarla birlikte kıkırdamadan edemedim. Saniyeler sonra sırtım duvardan ayrılırken kendimi bir yatağın üstünde bulmuştum. Ne ara salondan buraya gelmiştik onu bile anlamamıştım. Aslında çok da umurumda değildi. Şuan odaklanabildiğim tek şey Yavuz’un tenimde gezen teniydi.
İkinci kez dudaklarımız ayrıldığında bu sefer elbisem yeri boylamıştı. Yavuz, kafasını boynuma gömerek boynumu yalayıp ısırırken ben de büyük bir istekle onun badisini çıkarmış, parmak uçlarımı saçlarında ve omuzlarında gezdiriyordum. İkimizde hızlı ve serttik. Hiçbir şekilde yavaşlığı kabul etmiyor, birbirimizi tüketmek ister gibi sert davranıyorduk. Yavuz boynumu ve omuzlarımı ısırıyor bir yandan da çıplak kalan göğüslerimi okşarken ben de tırnaklarımı sırtına geçiriyor arada da omuzlarını dişliyordum.
Boynumu yalayarak göğüslerime kadar ilerleyen dili beni inletirken bir anda sol göğsümü ağzının içine alarak emmeye başladığında içgüdüsel olarak kalçalarımı kaldırarak ona sürtünmeye başlamıştım.
“Sikeyim... Dayanamıyorum.”
“Yavuz...” Adını inler gibi telaffuz etmem onu daha da çıldırtırken pantolonunu ve baksırını hırsla çıkaran adamı buğulu gözlerle izledim. Dimdik duran erkekliği hem kalın hem de çok büyüktü.
“Söz veriyorum daha sonra seninle uzun bir sevişme yaşayacağız Şarap ama şimdi değil, şuan daha fazla kendimi tutamam.” Hevesle kafamı sallamama kahkaha atması dahi umurumda olmamıştı. İstediğim tek şey o erkekliğin yanıp kavrulan kadınlığımda yerini almasıydı.
Tek hamlede altımdaki iç çamaşırı yırtıp atan adamın bu haşin tavırları beni daha da azdırırken ıslak kadınlığımda dolanan parmaklarla birlikte Yavuz’un saçına asıldığım gibi onu kendime çektim. Dudaklarımız tekrar kavuşurken aynı saniyede içime sertçe giren penis beni çıldırmanın eşiğine getirmişti. Onun sert hareketleri bana muazzam bir tatminlik yaşatırken ben de kalçalarımı kaldırıyor ve ona ayak uydurmaya çalışıyordum. Tamamen kendimizi kaybetmiştik.
Yavuz’u omuzlarından iterek yer değiştirmemizi sağlarken bu sefer üstte olan taraf ben olmuştum. Rakı’nın üstünde hızla zıplarken oynayan göğüslerimi yakalayan adamın bileklerine tırnaklarımı geçirdim. Sessiz odada yankılanan inlemelerimiz ve tenin tene çarpma sesi bizi daha da fazla tahrik ederken puslu bilincimin gerilerinden gelen ses bir an için duraksamama neden olmuştu.
Kapı mı çalıyordu?
🍷🍷
|
0% |