@geceninhanimii
|
Hikaye şarkısı Mary Jane - Her akşam votka rakı ve şarap 🍷🍷 "Işık! Sen görebiliyor musun o hayvan herif nerede?" "Nasıl göreceğim kızım! Görmüyor musun bar tıklım tıklım! Buse bak burası hiç tekin bir yere benzemiyor, hatta benzemesi mi kalmış direkt diyorum burası hiç tekin bir yer değil! Gelirken taksici dayı bile bize beş kez burada inmek istediğinize emin misiniz diye sordu!" "Işık, buranın nasıl bir yer olduğunu görebiliyorum ama asla pes etmeyeceğim. O haysiyetsiz herifi bulmadan şuradan şuraya gitmem!" Kararlı bir şekilde konuşan arkadaşıma karşı derin bir nefes alarak dikkatle etrafa bakındım. Geldiğimiz bu iğrenç yer beni aşırı tedirgin ediyordu. İlk defa şehrin bu tarafını Gözlerimi sıkıca kapatarak tekrar açtığımda yaşadıklarımın gerçekliği beni bir an için titretmişti. Şuan gerçekten de Şeytan'ın Eti olarak anılan, tüm suçluların evi bellediği bu semtin en popüler mekanı olan İz'deydim. Bu semt hakkında duyduklarım aklıma gelirken yerimde huzursuzca kıpırdandım. Ne kadar doğru bilmiyordum ama denilene göre buraya polisler dahi girmiyormuş. Bu yüzden Şeytan'ın Eti denilen bu semtte kanun da yokmuş. Dışlananlar, suçlular ve suç işlemeye yatkın tüm insanların tercih ettiği bu pislik yuvasında herkes kendi ayağından asılır mantığı ön planda yer alıyormuş. "Gördüm! Işık buldum o kansızı!" Heyecanla konuşarak kolumu dürten Buse'ye dönmüştüm ki o beni beklemeden insan yığınının arasına dalmıştı. Saniyesinde gözden kaybettiğim arkadaşımla daha da paniklerken hala barın giriş kapısında dikildiğimi fark ettim. "Bana bir içki lazım." Kendi kendime kurduğum bu cümleye hak vererek ben de insan yığınının arasına daldım. İnsanlara dokunmama imkanım yoktu çünkü bar aşırı doluydu, bu yüzden önüme gelen kişileri hafif yana iterek ama hiçbirinin yüzüne bakmadan ilerlemeye başladım. Buradaki herkesten ödüm kopuyordu. Biri çıkıp da bana bir şey demesin diye özellikle nazik davranıyor ve bana sertçe çarpan kimseye tepki veremiyordum. Çünkü biliyordum ki burada biri beni bıçaklasa kimsenin umurunda olmazdım. Bu lanet yere gelme nedenimiz aklıma geldikçe daha da sinirleniyordum. Benim çok kıymetli arkadaşım Buse, bir ay önce terk ettiği eski sevgilisinin onunla sevgiliyken aldattığını öğrenmişti. Ve bir saniye dahi tereddüt etmeden hesap sormak için beni de yanına alarak çocuğun sosyal medyada paylaştığı bu mekana bizi getirmişti. Gözüme kestirdiğim bar tezgahına yaklaşarak boş sandalyelerden birine oturdum. Barın diğer tarafına anlamsızca bakarken etrafta göremediğim barmen kaşlarımı çatmama neden olmuştu. Tıklım tıklım dolu olan bu barın barmeni neredeydi ya hu! Yaklaşık beş dakika bekledikten sonra şükür ki bar tezgahının arkasındaki kapıdan bir insan evladı çıkabilmişti. Aman yarabbim bu nasıl erkekti? İstemsiz bir şekilde kapıdan çıkan adamı süzmeye başladım. Gömleğin kollarını dirseklerine kadar sıyırmış ve damarlı kolları çevreleyen dövmeler açığa çıkmıştı. Ayrıca söylemeden edemeyeceğim gömleğin açık kalmış birkaç düğmesi, göğsünü süsleyen dövmeleri de sergiliyordu. Keskin yüz hatlarına sahip bu adamın çenesini süsleyen gür, siyah kirli sakalı parmak uçlarımı sızlatmıştı. Aynı şekilde simsiyah olan saçlarının yan taraftarı 2 numara iken üst tarafı biraz daha uzundu ve önden birkaç perçemi alnına düşüyordu. Göz bebeğimin içine bakan gözler ise... Çivit mavisi gözleri vardı. Bir insanda ilk defa bu tonda bir mavi görüyordum. Ben öylece adama dalmış hülyalı bir şekilde onu incelerken adamın kaşlarını çatmasıyla bir an için paniklemiş ve hayatımın en saçma cümlesini kurmuştum. "On dakikadır içki istemek için burada bekliyorum." Yüksek müzik, onca insanın konuşması, etrafı saran yoğun alkol kokusu... Bunların her birini topladığımız da karşımda duran bu adamın beni duyabilme oranını eksileri buluyordu. Ama o, beni duymuştu. Ben konuşurken dudaklarıma inen bakışları cümlem bitince tekrar gözlerime çıkmıştı. Dudakları hafifçe iki yana kıvrılırken bana tatminkar bir bakış atarak arka tarafta duran içki bölümüne ilerlemiş ve sol tarafta duran şaraplardan birini almıştı. Hemen yan rafta duran bardakların içinden aldığı kadehe şarabı dökerek kadehi önüme koyduğunda kaşları çatma sırası bana gelmişti. Gözlerini bana dikmiş olan adama bakarak duyması için biraz yüksek sesle konuştum. "Ben, şarap sevmem." Kurduğum cümleden sonra tek kaşını kaldıran barmen, tezgaha biraz yaslanarak yüzünü yüzüme yaklaştırdığında yutkunmadan edemedim. Elini uzatarak tezgahın altından çıkardığı rakı bardağı dikkatimi çekerken şaşırmadan edemedim. Daha önce bir barda rakı içen kimseyi görmemiştim. Elindeki rakı bardağını, önümdeki içi şarap dolu kadehe vurarak dudaklarına götürürken tek bir cümle kurmuştu. "Şarap gibi kadınlara şarap içmek yakışır." Gülümsedim ve o, gözlerimin içine bakarak rakısından bir yudum alırken cevap verdim. "Rakı gibi adamlara rakı içmenin yakıştığı gibi mi?" Öylece bana bakmaya başladığında bu sefer tezgaha doğru eğilen ben olmuştum. Şimdi rakı kokan nefesi yüzüme vuracak kadar yakındı yüzlerimiz. "Ben bir de şöyle bir rivayet duydum barmen bey, ne kadar doğru bilmem ama. Demişler ki; rakı gibi adamlara şarap gibi kadınlar yakışırmış. Söyle bakalım var mı bu cümlenin aslı astarı." "Cümle güzelmiş şarap, ama cevabı bende yok." Dudaklarıma inen bakışlarını, yüzüme yerleştirdiğim gülümsemeyle ödüllendirdiğimde şarap kadehini elime alarak ayağa kalkarken son kez ona baktım. "Kendine dikkat et rakı, burası birazdan dağılacak gibi." Bana dikkatle bakan adamı es geçerek arkamı döndüm ve eski sevgilisinin kafasına içki şişesini indiren arkadaşıma iç geçirerek baktım. "Bence dikkatli olması gereken kişi sensin Şarap, bana barmen dediğine göre buraya ilk defa geliyorsun." Arkamdan konuşan adamın dedikleri dikkatimi çektiğinde ona doğru döndüm. Ondan bir cevap beklesem de o beni umursamadan elindeki rakıyı tek dikişte içerek boş bardağı hemen arkasında duran zayıf çocuğa vermiş daha sonra da bar tezgahının arkasından çıkarak ilerlemeye başlamıştı. Geçtiği yerlerdeki insanların ona yol vermek için birbirlerini ezdiklerini gördüğümde ise endişeyle dudaklarımı ısırmıştım. Adam o kadar muhteşem bir görüntüye ve auraya sahipti ki nerede olduğumu, olduğum yerdeki insanların nasıl kişiler olduğunu unutarak resmen adama cilve yapmıştım. "Kadındaki şansa bak, hem Yavuz'a barmen muamelesi yaptı hem sağ kaldı hem de Yavuz'un elinden şarap içiyor. Yerinde biz olsak şimdiye Şeytan'ın toprağına gömülmüştük. Başlarım böyle şansa!" Hemen yan tarafımda, bana bakarak arkadaşıyla konuşan sarışın kadına bakmamaya çalışarak Buse'nin olduğu tarafa doğru ilerlemeye başladım. Yanından geçtiğim çoğu insan bana dikkatle bakarak yol verirlerken daha da huzursuz olmuştum. Sanırım barmen muamelesi yaptığım afeti devran burada çok ama çok önemli bir adamdı. İçki ihtiyacım üst seviyelere çıktığında tereddüt etmeden elimde tuttuğum kadehi dudaklarıma götürdüm ve kendime ikinci bir düşünme izni tanımadan şarabı tek dikişte bitirdim. Şarabın yoğun ekşimtrak tadı damağımda yer alırken bana dikkatle bakan insanlar yüzünden yüzümü buruşturmamak için kendimi zorlamıştım. "Hadi gidelim, burada işimiz bitti." "Yani cidden bu semte sen eski sevgilinin kafasında içki şişesi kır diye geldik öyle mi?" "Işık! Gerçekten dışın 24 yaşında için 64 yaşında. Biraz eğlensene kızım!" "Beni kanunun olmadığı, tüm pisliklerin yuva olarak bellediği bu semte getirmek yerine başka bir yere götürmüş olsaydın ben de eğlenebilirdim Buse!" "Ayrıntılara fazla takılıyorsun kızım!" "Başlayacağım şimdi ayrıntısına, hadi çıkalım şuradan!" Buse'nin koluna girerek onu çıkış kapısına yönlendirirken yanından geçtiğim her insanın dans etmeyi bırakarak bize bakmaya başlamaları iyice sinirlerimi bozmuştu. "Işık, bu kadar insan adamın birinin kafasında içki şişesi kırdığım için bize bakıyor değildir herhalde değil mi? Yani burada her gün daha kötü şeyler olmalı. Neden bize bakıyor ki bunlar?" "Yürü Buse yürü!" Sesini keserek hızla çıkışa ilerleyen arkadaşıma ayak uydurdum ve bize bakan kimseyle göz göze gelmemeye çalışarak bardan çıktım. Hemen barın önünde duran taksiye büyük bir heyecanla bakarken yanımdan gelen ses ile irkilerek kapıda dikilen korumaya baktım. "Taksi sizin için hanımefendi." "Neler oluyor Işık?" "Evde konuşalım Buse, olur mu?" "Pekâlâ. Her ne kadar meraktan çatlasam da isteğine saygı duyacağım." Sessizce yolu izlemeye başlayan arkadaşıma eşlik ederek ben de kendi tarafımda olan pencereden geçtiğimiz sokakları incelerken dikkatimi çeken şeyle birlikte öne doğru atılmış ve resmen "durdurun taksiyi" diyerek bağırmıştım. Bu ani harâketimle korkan taksici aniden frene bastığında öne doğru yalpalamamı umursamadan cama biraz daha yaklaşarak gördüğüm manzarayı izlemeye başladım. Karanlık sokağı aydınlatan sokak lambasının altında sırtı bize dönük, kapüşonlu biri elindeki kırmızı spreyle yazdığı yazının sonuna içinde kırmızı şarap bulunan bir kadeh çiziyordu. Buse ve taksi şoförü merakla bana bakarken ben işini bitirerek karanlıkta yok olan, Rakı olduğunu düşündüğüm adamın arkasından bakıyordum. Yutkunarak bakışlarımı sokak lambasının aydınlattığı duvara çevirdiğimde çizilen rakı ve şarabın yan yana ne kadar güzel durduğunu düşünmeden edemedim. Duvarda yazılan yazı ise ister istemez gülümsememe neden olurken bu sefer yazıyı sesli bir şekilde okudum. "Rakı gibi adamlara şarap gibi kadınlar yakışır. 🍷" 🍷 |
0% |