Yeni Üyelik
5.
Bölüm
@geceyeasikbirkiz

5. BÖLÜM

-Evlenmen Gerek-

“Geçmişten gelen merhemler yaraya, yaralar merhem dönüşebilir…”

 

Afallamış bir biçimde aniden geri çekilip yüzüne baktım birkaç saniye. "Revire git, sana pansuman yapsınlar."

Güldüğünü görüyordum ancak buna pek takılma istemi uyanmadı içimde. "Sen yapsan pansumanı, olmaz mı?"

Sanırım ona bu iyiliği yapabilirdim, en azından küçük bir insanlık. Onu onaylamak için kafamı salladım. Pek oyalanmadan reviri bulmuştuk.

Pansumanı yaptıktan sonra sağlamlığından emin olmak için iyice yaklaştım ona. Pek fark etmemiştim anlaşılan fazla yaklaştığımı. O da bu boşluktan yararlanarak beni kendine çekti birden. Çok yakındık, hem de haddinden fazlaydı bu yakınlık. Kendime gelip geri çekildim, hızlı bir çekiliş olmuştu bu.

Kafamı, sağa sola sallayarak daha da geri çekildim. "Savaş olmaz bak biz imkansızız,"

Onaylamayan bakışlarımı ona çoktan iletiyordum ancak o da aynı bakışların üzerine umut tanecikleri serpiştirerek bana geri gönderiyordu. "İmkânsız diye bir şey yok Deniz."

Olumsuz bakışlarım gözlerinde gezinmeye devam ediyordu. "Olmaz Savaş, lütfen, ben yapamam."

Tahammülsüzce bakmaya devam ediyordu. "Neyi yapamazsın Deniz. Beni seviyordun hani?"

"Seviyorum, seni çok seviyorum, ama olmaz. Sen bana o kadar çok şey yaptın. Daha dün gibi aklımda ne muameleler yaptınız. Nasıl unutur da gelirim sana Savaş? Vicdanım el vermez. Yapamam Savaş, yapamam. Kendime ihanet edemem!"

Onu ikna edebilmek adına kelimeler ağzımdan bir bir dökülürken gözümden de aynı biçimde dökülüyordu. Savaş bana yaklaşıp gözyaşlarımı sildi ve kısık bir sesle konuşmaya başladı.

"Haklısın Deniz, haklısın. Ama gerçekten güzelleştiğin için, zayıfladığın için sevmiyorum seni. Sana yaklaşınca ne kadar iyi bir insan olduğunu anladım. Gülüşün, bakışın, her şeyinden etkilendim. Bak ne istersen yaparım. Ama bana 'benden vazgeç Savaş' deme Deniz, deme!"

"Tamam onun için sevmemiş olabilirsin ama yapamıyorum Savaş. Belki zaman işe yarar," deyip çıktım revirden.

Sınıfa gittiğimde Ekin etrafta gözükmüyordu. Hırsla "Nerede?" diye sordum. Derin cevapladı sorumu. "Aldılar, arkadaşları götürdü."

Sırama geçip oturduğumda Yıldız yanıma endişeyle gelmişti. "Kızım ne oldu sana? Ağlamışsın, bir şey olmuş."

Yıldız'ın arkasından gelen Derin'i de muhataba alarak konuştum. "Yok bir şey kızlar boş verin."

O sırada iki sıra önümüzde oturan Savaş, kapıdan girip sessizce sırasına geçmişti. Kötü görünüyordu. Berk bunu anlamış olacaktı ki hemen yanına yanaşıverdi. "Oğlum ne oldu lan, Karadeniz'de gemilerin mi battı?"

Savaş’ın Berk’i geçiştirmek istediği pek barizdi. "Yok oğlum bir şey."

Derin yanımızdan usulca sıyrılıp Berk’in yanına gitmişti. Mutlaka bunu fark etmediğimi düşünmüştü, ben de ona ayak uydurarak pek oralı olmamayı tercih ettim. Onu bir kenara çekerek bir şeyler konuşmaya başlamıştı.

Kafamı dağıtmak için çizmeye başladığım göz biterken öğle arası zilli çoktan çalmıştı bile, bense bunu pek de fark etmemiştim, taa ki Derin’in yanıma gelip beni hunharca sarsmasına kadar.

“Ne oluyor kızım?” dedim sinirle. “Kalk hadi, gidiyoruz.”

Sorgulama gereksinimimi bile çalmıştı artık bu kızlar. Gerçekten her an her şeyi yapabilirlerdi.

Beni sürükleyerek getirdiği yer tam olarak A sınıfının kapısının önüydü. Tamlama dahi ağlıyordu şu an, dıdısının dıdısının dıdısı…

“Kızım manyak mısın? Ne yapıyoruz burada?”

Hiçbir şey söylemeden gülerek sertçe sınıfın içine attı beni. Dengemi kaybederek yere düşmüştüm. Derin ise anlayamadığım bir şekilde o sırada kapıyı kilitlemişti. Bu kilit sesi, beni oldukça öfkelendirmişti. Bu da neydi şimdi böyle?

"Derin, Derin aç şu kapıyı ne yapmaya çalışıyorsun?"

Birkaç kez daha bağırdıktan sonra tanıdık bir ses ilişti kulaklarıma. Arkamı döndüm hızla. Öğretmen masasına oturmuş Savaş’ı görmem daha da öfkelenmeme neden olmuştu.

“Boşuna bağırma…”

“Sen yaptın! Sen gerizekalı mısın Savaş? Laftan anlamıyor musun?”

“Ben yapmadım Deniz, saçmalama. Berk ve Derin’in işi bu, Derin’le ben nasıl iş birliği yapayım?”

Birkaç saniye yüzünü inceledim ilk önce, hiç yalan söylüyor gibi durmuyordu.

"İnanayım mı?"

"E inan bence..."

Sınıftan herhangi bir sıra çekip Savaş’ın karşısına oturdum. Biliyordum, susmayacaktı.

"Beni hiçbir zaman affetmeyecek misin?"

"Hayır, affetmeyeceğim." dedim tek düze bir sesle.

"Ama Deniz lü-"

"Savaş bak, ben affedeyim diyorum. Gönlüm el vermiyor. Gerçekten... Lütfen daha fazla üsteleme."

"Ben senin peşini bırakmayacağım."

"İyi bırakma." dedim tahammülsüzce tavanı izlerken.

1 Yıl Sonra

Sabah kalkıp, giyinerek aşağı indim. Bir yılda neler mi oldu?

Ben Hukuk Fakültesini kazandım. Berk'in ailesi Hukukçu olduğu için o da mecburi olarak Hukuk Fakültesi'nde. Derin Tıp kazandı, Kalp ve Damar Cerrahlığını istiyor. Yıldız da Hukuk Fakültesi’ni kazandı. Her zamanki hayali abisini içerden çıkarmaktı çünkü. Abisi büyük bir anlaşılmadan dolayı hapishanedeydi çünkü.

Mert, Makine Mühendisliğini kazandı. Savaş'ı sorduğunuzu duyar gibiyim. Savaş ailesinin baskısıyla Mimarlık kazandı. Hala kızlarla ve çocuklarla görüşüyorum. Savaş'ı çok görmüyorum. Hep beraber toplandığımızda bazen görüyorum.

Hazırlanmış okula gidecekken babamın kulağıma ilişen ses ben durdurmuştu. "Kızım?"

"Efendim babacığım?"

"Kızım seninle bir şey konuşacağım, bir gelir misin?"

"Ne oldu babacığım?"

Sıkılarak yüzümü inceliyordu. "Kızım bak şimdi kızmak yok."

"Babacığım ben sana hiç kızar mıyım?"

"Kızım, bir aile var ve onlarla iş yapacağız. Ancak oğluyla senin evlenmeni istiyor. Ne diyors…"

Babamın daha fazla konuşmasına izin vermeyerek lafını kesmiştim. "Gelsinler babacığım, hemen bu akşam."

"Kızım bak eğer iste…"

"Yok babacığım istiyorum."

"Kim olduğunu sormayacak mısın?"

"Hayır sormayacağım. Ben bugün gitmeyeyim, hazırlanayım."

"Sen bilirsin kızım."

Bu yaptığımın kendime büyük bir ihanet olduğunu farkındaydım ama daha fazla acıyı kendime çektiremezdim. Belki evleneceğim kişi, biraz olsun Savaş’ı unuttururdu. Kalbimdeki acıları büyük bir son gelir ve mutluluğa sonsuza dek kucak açardım.

Akşam için giyeceğim elbiseyi dolabımdan seçmek istiyordum, pek fazla özenme gereksinimi duymamıştım. Özenirdim, eğer karşımdaki kişi sevdiğim adam olsaydı. Öylesine biri ve öylesine bir tören için fazla özen gereksizdi.

Aniden aklıma gelen düşünceyle Yıldız’ı aradım.

"Alo Yıldız,"

"Efendim Deniz?"

"Benim yerime imza atar mısın?"

"Atarım da ne oldu neden gelmiyorsun?"

"Akşama beni istemeye gelecekler de..."

"Ne diyorsun kızım sen? Kim gelecek?!"

"Bilmem."

"Nasıl bilmem?!"

"Ya babamın iş arkadaşlarının oğlu."

"Hı pekâlâ, öyle olsun dememi mi bekliyorsun kızım. Birden nereden çıktı bu şimdi?”

“Babamı kıramazdım Yıldız.”

“Okulun var daha senin, birinci sınıftasın daha. Ne evliliği? Ne kocası kızım?”

“İnsanlar evliyken de okuyabiliyorlar Yıldız, değil mi?”

“Savaş ne olacak peki?”

Derin bir nefes bıraktım telefon mikrofonuna. “Bir şey olmayacak, bugün sözleneceğim artık ve onu da unutacağım.”

“Aynen canım, tam olarak bu yaşanır zaten.”

“Yıldız… Lütfen.”

“Tamam tamam hadi.”

"Akşama siz de gelin."

"Aile arasında kızım."

"Olsun gelin. Mert'e ve Berk'e de söyle."

"Tamam."

"Hadi bay."

“Görüşürüz.”

Yıldız'la konuşmayı bitirdikten sonra yatağa oturup, başımı ovalayarak düşünmeye başladım. Ne yapıyordum ben? Bu yaptığım doğru bir şey miydi? Yıldız haklı mıydı? Ben kendime böyle bir şey yapabilir miydim? Bu bir kötülük müydü?

Kafamdaki düşünceleri bir kenara süpürmeye çalışarak Derin’i aramaya koyuldum.

"Alo nasılsın?"

"İyi kuzum, sen nasılsın?"

"İyiyim ben de."

"Neden aradın? Sesin iyi gelmiyor."

"Akşama bize gelsene diyecektim."

"Gelirim bir tanem de neden?"

"Beni istemeye gelecekler akşama."

"Kim kızım bu?"

"Bilmem."

"Nasıl bilmem?"

"Kim olduğunu bilmeden babama tamam dedim, yani babamın iş arkadaşlarının birinin oğluymuş."

"Sen Savaş'ı seviyorsun, bunu yapamazsın!"

"Seviyorum ama onu affedemem. Onun için de hayatıma devam etmek zorundayım."

"Sen bilirsin o zaman kuzum. Ben gelirim akşama."

"Tamam görüşürüz."

Telefonu kapatıp kenara koydum. Yorgun görünmemek için bir maske yaptım yüzüme, göz altlarıma da maske yapmıştım. Bu kadar da kötü gözükmemeliydim ne de olsa.

Akşam olmuştu zar zor. Kızlar gelmişti ve bana makyaj yapıyorlardı, ara sıra da mutlu olmam için bana uyarılarda bulunuyorlardı.

Elbisemi giymemle eş zamanlı aşağıdan sesler gelmeye de başlamıştı, muhtemelen Berk ve Mert gelmişlerdi.

Aşağı indiğimde babam, Berk ve Mert’ten küçük bir ıslık sesi yükseldiğinde onlara minnettarca bakıp teşekkür etmeyi ihmal etmemiştim. Dakikalar içerisinde ise kapı çalmıştı.

Kim olduğunu, yaşını, boyunu, kokusunu, saç rengini, karakterini, sesini bilmediğim adam ve ailesi şu kapının ardındaydılar şimdi. Bundan bir saat sonra ise nişanlı sayılacaktım ‘bilmediğim kişiyle’.

Ağır hareketlerle kapıyı açtığımda karşımdakini halüsinasyon sanmak istiyordum. Annesi, babası ve o… Onları tanıyordum hem de tahmin etmediğim kadar yakından.

.

.

.

Loading...
0%