Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.BÖLÜM "CİHANGİR ARSLAN"

@gizzemasllan

Merhaba <3

Oy vermeyi de unutmayın lütfen♡

Keyifli okumalar!

.

.

.

2. BÖLÜM "CİHANGİR ARSLAN"

Cihangir'in anlatımıyla

1 Gün önce

Öfkeden delirmek üzereyken bu öfkemi bastırmak için bir sağa bir sola giderek volta atıyor, kendime hâkim olmaya çalışıyordum. Duyduklarım sinirlerimi altüst ederken Fırat konuşmaya devam ediyordu.

"Adam yer yarıldı da içine girdi sanki abi, bulamıyoruz."

Öfkeyle ellerimi yumruk yaparken durdum, Fırat'a döndüm. Dişlerimi sıkarak "Ne demek bulamıyoruz? Yapmanız gereken tek şey bu ve siz bunu yapamıyor musunuz?"

"İzini buluyoruz ama bunu fark ettiği an ülke değiştiriyor abi adam. Bir şekilde bir yerden olduğu ülkeye girdiğimizin haberini alıyor olmalı, yoksa..."

Sözünü kestim.

"Almayacak lan o zaman o haberi!" dedim, yanına gidip öfkeyle gözlerinin içine baktım. İşaret parmağımı kaldırıp her kelimemde omzuna vurarak konuştum. "Benim daha fazla sabrım kalmadı! Tam beş senedir o şerefsizin peşindeyiz. Kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor bizimle ve siz hiçbir şey yapamıyorsunuz!"

Başını önüne eğdi. "Haklısın abi."

"Haklı olmak istemiyorum! Artık o şerefsizi istiyorum, ondan yaptıklarının hesabını sormak istiyorum! Anlıyorsun değil mi beni?"

Başını kaldırıp gözlerimin içine baktı. "Bu sefer çok yakınız ama sanırım bu kez yakalayacağız."

Bu cümle beni daha da sinirlendi. "Sanırım mı, sanırım öyle mi?" Sakince sorduktan sonda bağırarak devam ettim. "Ben eve gidemiyorum lan! Eve gidip o kızın yüzüne bakamıyorum ama sen bana hâlâ sanırım bu sefer yakalayacağız diyorsun, öyle mi?"

Cevap veremedi, başını yeniden önüne eğdi.

"Başka bir seu yapmamız lazım, o piçi köşeye sıkıştırmamız lazım artık,” dedim kendi kendime konuşurken ve Fırat'ın yanından uzaklaşıp yeniden volta atmaya başladım.

"Abi adamın yıllardır bizden saklamaya çalıştığı kızını biliyoruz. İsmini, yerini, kızın attığı adından haberimiz var. Sen de biliyorsun bunu."

Gözlerimi ona çevirip uyarıcı bir bakış atarken sordum. "Yani?"

Birkaç adımda yanıma gelip "Kızı alalım abi, o kız için mecburen gelecek yanımıza,” dedi, kaşlarımı çattım. "Kıza ulaşmamız yarım saatimizi almaz."

Bu adam bugün beni sinirden delirtmeye yemin etmişti herhâlde.

"Bana ne lan adamın kızından?" Bağırarak sordum bunu. "Benim meselem kızıyla falan değil, benim meselem o piçle! Kimseyi de karıştırmayacak, onunla kapatacağım!"

"O piç Yaren'e acımadı abi, biz niye acıyalım birilerine?" diye sordu.

Yakasına yapıştım. "Benim kimseye acıdığım falan yok! Eğer o kızın Yaren'in bu durumda olmasında en ufak bir etkisi olsaydı onun da gözünün yaşına bakmazdım ama kız suçsuz! Duyuyorsun değil mi beni? Kız suçsuz! Kardeşim de suçsuzdu, hiçbir günahı yoktu! O kızı işin içine katarsam benim o piç heriften ne farkım kalır lan?"

"Abi, kıza bir şey yapalım demiyorum ki ben sana. Alalım kızı, adamı aldıktan sonra bırakırız. Biz o piçin peşinde koşturacağımıza o bizim peşimizde kızı için koştursun. Bırakalım, it gibi ayağımıza gelsin." Hiçbir şey demedim, sessiz kaldım. Aslında zarar vermeden, sadece babasını yanımıza getirmek için kullanmak akla yatıyordu.

Bu düşünceler arasındayken telefonum çaldı. Cebimden çıkardım, arayan adamı gördüğüm an hızla açıp kulağıma götürdüm telefonu. "Söyle!" dedim duyacaklarıma kendimi hazırlayarak.

"Abi, adamın İngiltere'de yaşadığı evi bulduk." İşte bu iyi haberdi ama adamın sesine bakılırsa yine bir şeyler olmuş gibiydi. "Ama ev kapı duvar, hiç kimse yok. Eşyalarını bile toplamadan kaçmış şerefsiz,” dedi, telefonu öyle bir sıktım ki sanki birazdan patlayacaktı.

"Kaçmış,” diye tekrar ettim, öfkeme sahip çıkmaya çalıştım ama olmadı ve telefonu karşı duvara fırlattım. Paramparça olan telefon yere düşerken öfkeyle masaya tekmemi geçirdim. Bu artık benim için bardağı taşıran son damla olmuştu. Oyunu kurallarına göre oynamanın vakti gelmişti.

Gözlerimi Fırat'a çevirip "Kızı getirin,” dedim, duyduğu şeyden memnun olduğunun farkına varırken ilave ettim. "O kızın başına bizim yüzümüzden hiçbir şey gelmeyecek Fırat!"

"Hiç merak etme abi, kılına bile dokunmadan getireceğim buraya,” dedi, ona güvenim sonsuzdu. Şu adamı yakalama işinde bocalamış olsa da iyi bir adamdı.

"Sadece kıza değil, diğerlerine de bir şey olmayacak. Sessizce alın, ortalığı ayağa kaldırmayın. Hatta mümkünse evden uzakta bir yerden alın,” dedim, yüzünde tuhaf bir ifade oluştu. "Ne oldu lan yine? Ne o yüzünün hâli?"

"Çok küçük bir sorun var,” dedi, ellerimi masaya koydum ve başımı önüme eğip derin bir nefes aldım. İçten içe sabır dileyip sakin kalmaya çalışırken sordum.

"Ne sorunu?"

"Kız evden çıkmıyor abi." Duymayı beklediğim şey bu olmadığından şaşırdım. Gözlerimi açıp yeniden Fırat'a baktım. Dalga mı geçiyor bu benimle diye düşündüm ama bayağı ciddi görünüyordu.

"Ne demek çıkmıyor?"

"Okulu bitirmiş kız ve şu an işsiz. Adamlar çok uzun zamandır peşindeler, babasıyla görüşürse falan diye ama kız evden hiç çıkmamış. Arada bir pencerede falan görünüyormuş, hepsi bu."

"Bu nasıl iş lan?" diye sordum alaya alarak, Fırat anında yanıtladı beni.

"Kız biraz tuhaf sanırım ama sen hiç endişe etme. Biz girer, evden de alırız kızı. Elimizden geldiği kadar da sessizce hallederiz."

Dilimi damağıma çarpıtarak cıkladım. "Olmaz,” dedim net bir tavırla, Fırat anında sordu.

"Çıkmasını mı bekleyelim o zaman?"

"Kimsenin keyfini bekleyecek sabrım yok."

"Ne yapalım o zaman abi?" diye sordu Fırat çaresizce, aklıma gelen ilk şeyi sordum.

"Evde başka kim var demiştin?"

"Amcası, yengesi ve bir kuzeni var abi."

"Kuzen,” diye yineledim, bu iyi oldu diye düşünürken Fırat sormamı beklemeden anlattı. "İsmi Damla, o şerefsizin kızı Cemre'den sadece bir yaş küçük. Yirmi üç yaşında yani."

"Güzel, bu kızı getir bana. Herhâlde bu da evde oturmuyordur."

"Yok abi, okuyor bu kız daha. Yani çoğu zaman ev dışında zaten ama bizim bu kızla ne işimiz var? Bizim işimiz o piçin kızıyla."

"Sen onu bunu karıştırma, ne diyorsam onu yap hadi. Bir saatin var sadece,” dedim, başını salladı. Başka hiçbir şey demeden odadan çıkıp giderken bir an için durup düşündüm.

Yaptığım şey doğru değildi, suçsuz birini bu işin içine çekmemeliydim ama doğru yoldan gitmeyeli de çok uzun zaman olmuştu. Hem kıza zarar gelmediği sürece de hiçbir şey olmazdı. Böyle düşünüp kendimi rahatlatırken ceketimi giyip ben de ofisten ayrıldım. Kapıdaki arabama bindim, kızı getirecekleri mekâna doğru yola çıktım.

Dakikalar sonra mekâna ulaşıp da içeriye girdiğimde herkesin beni beklediği belliydi. Gidip masama oturdum, arkama yaslandım ve başımı koltuğun arkasına koyup biraz olsun rahatlamaya çalıştım. Aradan dakikalar geçti, beklemek artık canımı sıkmaya başlarken telefonumu çıkardım. Fırat'ı arayıp neler olduğunu öğrenmek istedim ama buna gerek kalmadan bir kadın sesi etrafı inletmeye başladı.

"İmdat! Bırakın beni, yardım edecek kimse yok mu?"

Gözümün ucuyla ilerideki adama baktım. "Ne oluyor?"

"Kızı getirdiler abi." Duyduğum şey keyfimi yerine getirirken ayağa kalktım. O sırada Fırat bir kızı kolundan tutmuş, çekiştirerek bana doğru geliyordu. Sesimi çıkarmadan bekledim.

"Lan yeter, dur artık! Otur şuraya!" diye bağırdı Fırat kıza ve zorla oturttu karşıma.

"Siz kimsiniz! Bırakın beni!" Kız bağırmaya devam etti, gözlerini siyah bir bandajla bağlamışlardı.

"Aç yüzünü,” dedim, Fırat söylediğimi ikiletmeden açtı kızın gözlerini. Kız önce gözlerini kapatıp açtı, ışığa alıştı. Ardından da öfkeli gözlerini bana çevirdi, gözlerimin içine baktı.

"Sen kimsin ya, ne istiyorsun benden?" Bağırarak sordu, Fırat'a baktım.

"Diğer kızın adı neydi?"

"Cemre,” dedi Fırat, yeniden karşımdaki kıza baktım.

"Cemre,” dedim. "Cemre'yi istiyorum." Şaşırdı, bunu belli etmekten de hiç çekinmedi.

"Sen ne yapacaksın Cemre'yi?" diye sordu şüpheli ve ters bir tavırla. Öfkeyle gözlerinin içine baktım, ben sessiz kalırken Fırat konuştu.

"Sen o kadarını boş ver."

"Madem onu istiyorsunuz onu kaçırsaydınız! Benimle ne işiniz var?" diye sorarken ayağa kalktı, yanıma geldi.

"Haklısın,” dedim gayet sakince. "Evine girip anneni, babanı hatta seni de öldürüp alabilirdik kızı ama elimi o kadar kana bulamak istemedim,” diye ilave ettim. Kızın gözlerini korku esir alırken "Bu yüzden istediğimizi yapacaksın, yoksa ben tüm bunları yapmak ve o kızı almak zorunda kalacağım," diye ekledim, birkaç adım geri gitti.

"Bu gece hem de, bu gece bana getireceksin o kızı."

Başını olumsuz anlamda salladı. "Kimsiniz, nesiniz bilmiyorum ama bunu asla yapmam! Yapmak zorunda değilim! Eğer babam benden biraz daha haber alamazsa zaten yapacağı ilk şey polisi aramak olur ve başınız belaya girer! Bakın..." Daha fazla dinlemeye tenezzül etmedim.

"Zorundasın,” dedim. "Yapmak zorundasın, bunun sen de farkındasın zaten. Yoksa senin de ailen için de hiç iyi şeyler olmayacak."

Kaşlarını çattı. "Cemre de benim ailem,” dedi, daha fazla uzatmak istemedim.

"Saat üçe kadar beklerim,” dedim. "Eğer sen o kızı bana getirmezsen ben gelirim, o zaman ne olacağını sen de az çok tahmin etmeye başlamışsındır,” dedim.

Fırat'a baktım. "Evine kadar bırakın,” deyip az önceki yerime oturdum. "Yoldayken kimseye bir şey anlatmaması gerektiğini de öğretin ki yanlış bir şey yapmasın." Ben konuşurken kız bağırarak hesap sormaya başladı, umurumda olmadı.

"Çıkarın şimdi,” dedim, kız bağırmaya devam ederken onu getirdikleri gibi dışarıya çıkardılar. Arkasına bile bakmadan çıkıp giden bu kız, bana o adamın kızını getirecekti. O kız da bana o piç babasını verecekti.

Güzellikle ya da zorla...

Artık benim için başka bir yol kalmamıştı.

Gittiğim bu yol doğru değildi belki ama ulaşacağım sonuç doğru olacaktı. Bu işin sonunda olması gereken olacak ve adalet yerini bulmuş olacaktı. Çünkü benim istediğim şey bir tek buydu, adaletin yerini bulması.

Hiçbir zaman intikam almak istemedim, sadece adalet istedim.

O adaleti de ne olursa olsun kendi ellerimle, kendi yöntemlerimle elbet sağlayacağım.

Bölüm Sonu!

Bölüm hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum.

Beni Instagram'dan ve Twitter'dan takip etmeyi unutmayın ♡

Yeni bir bölümde görüşmek üzere kendinize çok iyi bakın.♡

Instagram: gizzemasslan

Twitter: gizzemasslan

Sizi Çok Seviyorum ♡

Loading...
0%