@gizzemasllan
|
Merhaba <3 Bir önceki bölüme gelen yorumlarınız için çok teşekkür ederim, bu bölüm için de yorumlarınızı bekliyorum. Oy vermeyi de unutmayın lütfen♡ Keyifli okumalar! 5. BÖLÜM "ÖFKE" Nefes nefese kalmış bir şekilde durarak etrafıma baktım. Nereye gittiğimi de nerede olduğumu da bilmiyorum. Kalabalık bir caddeye çıkarak izimi kaybettirmek istiyorum ama her yer eski fabrika ve depolarla doluydu. "Orada!" Sesin geldiği yere baktığımda adamların peşimde olduğunu ve beni fark ederek bu tarafa geldiklerini gördüm. Yakalanmak istemediğim için daha da hızlı koşmaya başladım ama sanki sürekli aynı yerlerden geçiyormuş gibi hissediyordum. Uzun bir süre daha koştum ama adamlar hâlâ peşimdeydiler ve çok yakında olduklarının farkındaydım. Böyle olmayacağını, bu şekilde izimi kaybettiremeyeceğimi anlayınca ilk gördüğüm eski fabrikadan içeriye girdim. İçerisi kapkaranlıktı ve eski makinelerle doluydu. Karanlık olduğu için dikkatli bir şekilde ama hızlı adımlarla fabrikanın içinde ilerledim. "Buralarda bir yerde olmalı. Sesler burada kesildi." dedi adamlardan biri, fabrikanın penceresinden dışarısı görünüyordu. Dikkatle baktığımda bütün adamların fabrikanın önünde olduklarını gördüm. Sessiz bir şekilde makinelerin arasına saklanarak yere oturdum ve adamların uzaklaşmasını beklemeye başladım. Ses yapmazsam belki beni burada bulamaz ve giderlerdi. "Cemre!" Bu Cihangir'in sesiydi. Sesinden bile ne kadar sinirli olduğu anlaşılıyordu. Bu yüzden bu adama ne bugün ne de başka bir gün yakalanmamam gerekiyordu. Yoksa başıma gelecekleri ben bile kestiremiyorum. "Beni duyduğunu biliyorum cemre! Ya şimdi kendin ortaya çıkarsın ya da ben seni bulurum ve emin ol bu senin için hiç iyi olmaz!" Korkuyla makinelerin arkasına iyice saklandım. Bu adamın beni bulmasına izin veremem, hiç acımadan öldürürdü beni. "Dağılın etrafa, o kızı bulmadan eve dönmek yok!" Korkuyorum hem de çok korkuyorum ve ağlamamak için kendimi zor tutuyorum ama şimdi ağlamanın hiç sırası değildi. Ağlamak bana hiçbir şey kazandırmayacaktı. Uzun süre bekledim olduğum yerde. Karanlık olduğu için hiçbir şey görmüyordum ve seslerle neler yaptıklarını tahmin ediyordum. Ayak sesleri biraz uzaklaşınca makinelerin arkasından eğilerek az önceki pencereden dışarıya doğru baktım ama bu sefer hiç kimseyi göremedim. Sessiz bir şekilde ayağa kalktım ve pencereye yaklaştım. Pencerenin kenarına saklanarak gözümün ucuyla dışarıya baktım. Cihangir ve adamları yan taraftaki diğer fabrikanın içine bakıyorlardı. Bir an önce buradan çıkmam gerekiyordu. Çünkü baktıkları o yerden sonra sıra buraya gelecekti ve burada beni kesin bulurlardı. Başka kapı var mı diye etrafa baktım ama ne başka bir kapı ne de arkadan kaçabileceğim başka bir pencere vardı. Başka şansım olmadığını anlayınca buraya girdiğim kapıya doğru gittim. Kapıya gelince dışarıya doğru baktım. Onlara görünmeden saklanarak diğer tarafa doğru koşabilirdim. Derin bir nefes aldım ve cesaretimi toplayarak sessiz adımlarla fabrikadan çıkarak hemen bir ağacın arkasına saklandım. "Burada kimse yok abi." diyen adamın sesiyle nefesimi tuttum ve korkuyla ne yapacaklarını beklemeye başladım. "Diğerine bakın." diyen Cihangir'in sesiyle ayak sesleri yaklaşmıştı ve buraya geldiklerini anlamıştım. Eğer biraz daha beklersem tüm kaçma şansımı kaybedecektim. Tüm cesaretimi toplayarak ağacın arkasından çıktım ve onların tam tersi yönüne koşmaya başladım. "Cemre!" Arkamdan bağıran Cihangir'i umursamayarak koşmaya devam ettim. Ben koştukça arkamdan da adamlar koşuyorlardı. Koşmaya devam ederken bir anda arkamdan ateş etmeye başladılar. İşte şimdi bitmiştim, eğer yakalanırsam mahvederdi bunlar beni. Korkudan ölecek gibi hissetsem de pes etmeden koşmaya devam ettim. Fakat tam köşeyi dönecekken omuzumda acı hissettim. Bu acıyla düşecek gibi oldum, duvardan tutunup ayakta kaldım. Hemen ardından da köşeyi döndüm, sırtımı duvara yasladım ve koluma baktım. Omuzundan akan kanı görünce kendime engel olamadım, gözyaşlarım korkudan akmaya başladı. Canım çok yanıyordu ama korkum bu acıdan daha baskındı. Şu an vurulmuş olduğuma bile inanamıyorum. Yine de pes etmeyerek koşmaya devam ettim, hâlâ koşacak kadar gücüm vardı. Elimden geldiği kadar hızlı koşmaya çalışırken adamlar da peşimdeydi. Dakikalar sonra yorgunluktan bitap düşünce durmak zorunda kaldım. Durur durmaz da etrafıma baktım. Tam karşı da arabalar görünce şaşkınca kaldım. İlk geldiğimiz yere gelmiştim ve bu arabalar Cihangir ve adamlarına aitti. Çaresizce durmuş geldiğim yere bakarken aniden aklıma gelen şeyle koşarak oraya doğru gittim. Arabaların yanına gelince hepsini tek tek kontrol ettim. En son birinin kapısı açmayı başardım ve anahtarın üzerinde olduğunu gördüm. Hiç tereddüt etmeden arabaya binecekken bu tarafa doğru gelen adamları gördüm, çok yaklaşmışlardı. "Dur, yoksa vururum." diyen adamı umursamadan arabaya bindim. O da dediğini yaptı ve ateş etti. Bu yüzden de arabanın arka camını patladı. Korkuyla çığlık attım ama ne kadar korksam da arabayı çalıştırıp gaza bastım. Çünkü onlara yakalanmak çok daha korkunçtu. Gaza biraz daha yüklendim, bu adamlara bir an önce izimi kaybettirmeli ve en yakın polis merkezine gitmeliydim. Sonra da hastaneye giderek omuzumu göstermeliydim çünkü çok acıyordu. Arabayla depodan bayağı bir uzaklaştım. En iyisi de ıssız sokaklardan kurtulmuş ve caddeye çıkmıştım. Başta karakola gitmeyi düşündüm ilk önce ama omuzum çok acıdığı için ve dayanamayacak gibi hissediyor olduğumdan hastaneye gidiyordum. Zaten orada polis bulur ve olanları anlatırdım. Bir süre daha son hız yol aldıktan sonra araba bir anda durdu. Biraz uğraştım, çabaladım ama çalışmadı. Gözümün ucuyla göstergelere baktım, benzinin bittiğini fark edip sinirle direksiyona vurdum ve vakit kaybetmeden arabadan indim. İnerken torpidoda gördüğüm telefonu almayı ihmal etmedim. Alır almaz da çok yakında olan hastaneye doğru yürüdüm. Koşamadım çünkü artık kendimi çok kötü hissediyordum. Omzum çok feci bir şekilde ağrıyor, başım dönüyordu. Sanırım kan kaybettiğim içindi bu da. Yürüyerek hastanenin olduğu sokağa ulaştım. Fakat o sokağa girer girmez gördüğüm şeyle durdum. Hastanenin girişinde 4 tane siyah araba duruyordu. O arabaların yanı da adamlarla doluydu. Göz bebeklerim büyürken hızla onlara arkamı döndüm, beni fark etmelerine izin vermeden uzaklaşmak istedim. "Orada işte!" diye bağırdı biri, omzumun üstünden arkama doğru baktım ve onlarca adamın bu tarafa koştuklarını "Hay ben şansıma!" deyip önüme döndüm ve kalan gücümü toplayıp yeniden koşmaya başladım. Hastanenin olduğu sokak olduğundan kalabalıktı, bu yüzden bu kez ateş edemeyeceklerini biliyordum. Bundan dolayı korkmadan koştum, kalabalığın arasında izimi kaybettirmeye çalıştım. Fakat bir türlü bunu başaramadım. En sonunda da böyle olmayacağını anlayıp caddeye doğru koştum, caddeye çıktım ve ilk gördüğüm taksinin önüne atlayarak boş mu dolu mu olduğuna bakmadan bindim. "Sür abi sür." "Nereye gidiyor..." Cümlesini tamamlamasına izin vermeden konuştum. "Sen sür abi, acele et." deyince adam hemen arabanın gazına bastı. Araba çalışınca arkaya doğru baktım. Şimdilik gelen kimse yoktu. Arabayla izimi kaybettirdikten sonra nasıl bulmuşlardı beni? Arabadan takip etmiş olabilirler miydi? Tabii ki olabilirlerdi, araba onların sonuçta! Akılsız olan bendim! Bunları düşünürken omzuma baktım, çok fena kanıyordu ve güçsüz düşürüyordu beni ama vurulmuş birine göre hâlâ dinçtim. "Nereye gittiğimizi söylemeyecek misiniz?" diyen taksiciye çevirdim gözlerimi. "Hastaneye!" "Hangi hastane?" diye sordu adam yola bakarken. "Fark etmez, en yakınındakine gidelim işte." diyerek tekrar arkama baktım. Birkaç araba geliyordu ama onlar olup olmadığına emin değildim. "Neden arkaya bakıp duruyorsunuz bir sorun mu var?" "Hayır, siz devam edin." deyip omzuma dokundum. Ama dokunmamla elimi tekrar çekmem bir oldu, çünkü çok acımıştı. Yüzümü buruştururken elime baktım ve kan olduğunu gördüm. "Kan mı o?" diyen taksiciye cevap vermedim, dişlerimi sıkıp acımı bastırmaya çalıştım. "İyi misiniz?" diye sorduğunda kendimi zorlayarak cevap verdim. "İyiyim ama bir an önce hastaneye yetişmem lazım." Başıyla onayladı beni ve yola bakarak arabayı daha hızlı sürmeye başladı. Arkama yaslandım, bir süre sessizlik olduktan sonra taksici yine konuştu. "Peşimizden birileri geliyor." dedi, hemen arkaya baktım. Arabaları tanıyınca telaşlandım. "N'olur daha hızlı sürün." dedim korkuyla, taksici dikiz aynasından bana bakıyordu. "Kim bunlar?" "Bakın o adamlara yakalanamam lütfen daha hızlı sürün." "Peşinde silahları adamlar var ve yaralamışlar seni. Sen bir de benim arabama mı biniyorsun?" Sorduğu soruyla şaşkınca kaldım karşısında. "Anlamadım? "Ben canımı sokakta bulmadım hanımefendi, kusura bakmayın." diyerek arabayı durdurdu. "Ne yapıyorsun, neden durduk? Lütfen çalıştır şu arabayı hemen!" "İn arabamdan hemen!" Öfkelendim ve maalesef ki onu ikna etmeye vaktim olmadığından hemen kapıyı açtım. "Pislik." diyerek arabadan indim. "Hey paramı vermedin!" diyerek bağırınca sinirlendim. "Yok sana para falan." deyip kapıyı sertçe kapattım ve gördüğüm ilk sokağa doğru koştum. Arkama baktığımda arabayla geldiklerini gördüm, sanırım bu sefer yakalanacaktım. Çünkü onlar arabayla peşimden gelirlerken ben koşuyordum. Yine de karanlık bir sokağa girerek kendimi bir evin bahçesine attım ve büyük bir ağacın arkasına saklandım. Bu benim son umudumdu, belki beni burada göremez ve giderlerdi. Bir süre sonra pesimdeki 4 araba aynı sokağın içinde durdular. Adamlar hızlı bir şekilde arabadan inip sıraya geçtiler. Ortadaki arabadan da Cihangir ile Fırat inmişti. Cihangir sırada duran adamların karşısına geçti ve bağırarak konuşmaya başladı. "Eğer yarın sabah hâlâ yaşıyor olmak istiyorsanız o kız buradan çıkmayacak!" Korkuyla ağacın arkasına iyice saklandım. Adamlar hep bir ağızdan bağırarak "Emredersin abi!" dediler. "Dağılın şimdi." Adamların hepsi bir yere dağılınca cebimdeki telefonu çıkardım. Bu telefon son umudumdu. Ekranı açtım, şifresi olmadığı için kendimi şanslı hissettim. Hemen arama kısmına girerek 155 yazdım. Tam arama tuşuna basacakken telefon çalmaya başladı. Karanlık ve sessiz sokakta bir tek bu telefonun sesi çıkıyordu ve Cihangir'in bunu duymaması imkansız gibi bir şeydi. Ne kadar hızlı bir şekilde telefonu sessize alsam da bir kere duyulmuştu. Önce alaylı bir gülme sesi duydum sonra da ayak sesi. "Demek buradasın." diyen Cihangir evin bahçesine girmek üzereydi. Artık bu kaçma kovalama işinden sıkılmıştım ama asla pes etmeyeceğim. Pes edersem öleceğim çünkü. Sırf kaçıyorum diye bile düşünmeden vurdular beni, yakaladıklarında babamın kaçmasına neden olduğum için daha da fazlasını yaparlardı. "Kahretsin." deyip telefonu yere fırlattım ve evin arka tarafına doğru koştum. Cihangir "Cemre!" diyerek bağırsa da umursamadım ve koşmaya devam ettim. Evin arka tarafına gelince küçük duvarın üstünden atlayarak sokağa çıktım ve yine koşmaya başladım. Hayatım boyunca yaptığım bütün koşuları toplasam yine de bugünkünü geçmezdi. Sanırım bir 5-6 kilo vermişimdir. Uzun bir süre daha koştum. Sürekli bir yerlere saklanarak koştuğum için beni yakalayamıyorlardı. Ama artık dayanacak gücüm kalmamıştı ve kolum gerçekten çok ağrıyordu. En son dayanamayarak küçük bir sokağa girdim ve kaldırıma oturdum. Tek bir adım atacak hâlim bile kalmamıştı, omzum çok fazla acımaya başlamıştı ve bu soğukta terliyordum. Nefes nefese kalmış bir şekilde oturmaya devam ederken köşeden adamlar çıktı ve yaklaştılar. Ayağa kalkarak koşmak istedim, hatta denedim bile ama olmuyordu. Adamlar bana tamamen yaklaşınca başımı kaldırdım ve onlara baktım. Hepsi silahını bana doğrultmuştu. Bu ürkmeme neden oldu. "N'olur beni öldürmeyin." dedim ama canım acıdığı için sesim fazlasıyla kısık çıktı. Hiçbiri bana cevap vermeyince gözlerim dolu dolu baktım hepsine. "İndirin lan silahları!" diye bağırdı Cihangir, sesi sokakta yankılandı. Başımı çevirip ileriye doğru baktım, Cihangir'i gördüm. Dolu gözlerimden bir damla yaş akarken hızla sildim o yaşı. Cihangir öfkeye yaklaştı bana, korkudan kalbim hızlı hızlı atarken ne kadar sinirli olduğunu az çok tahmin ediyorum ama şu an umurumda olan tek şey omuzumdaki acıydı. Yanıma ulaşınca "Gel sen buraya." deyip kolumdan tuttu ve ayağa kaldırdı beni. Sağlam olan kolumu tuttuğu için canım acımazken üzerimdeki kazağın siyah olması ve etrafın karanlık olması kanı belli etmiyordu. "N'olur bırak beni." deyip kolumu çekmeye çalıştım ama o kadar sıkı tutuyordu ki başarılı olamadım. "Sen benden kaçabileceğini mi zannediyorsun ha!" "Bırak, kolum acıyor." diyerek kolumu kurtarmaya çalıştım ama yine olmadı. "Senin yüzünden her şey mahvoldu, duyuyor musun beni? Her şey!" Bağırınca irkildim. "Ben sadece babamı kurtardım, lütfen bırak beni." diyerek gözlerine baktım, o sırada boynundaki kanı fark ettim. Ona bunu yapan ben olmuştum. "Babanı kurtardın ha! Babanı!" diyerek kolumdan çekiştirdi. "Bırak beni, gelmek istemiyorum seninle." Tabii ki cevap vermedi ve çekiştirmeye devam etti. "N'olur bırak!" desem de çekiştirmeye devam etti. Bir süre bu şekilde yürüdük ama kolumun acısına artık dayanamıyordum. Yine de hiçbir şey söylemedim, çünkü umursamayacağını, hatta hak ettiğimi söyleyeceğini biliyorum. Sokağın başına ulaşınca "Arabayı getirin!" diye bağırdı, eş zamanlı olarak adamlar hemen koşuşturmaya başladılar. O sırada Cihangir kolumu bıraktı ve bağırmaya başladı. "Nasıl yaparsın sen böyle bir şeyi ha? Nasıl yaparsın?" diyerek üzerime yürüdü, geri adım atıp uzaklaştım ondan. "O benim bab..." cümlemi tamamlama izin vermeden bağırdı. "Kes sesini!" diyerek bağırınca ben de sinirlendim. "Babamı öldürmene izin vermeyeceğimi söylemiştim." deyince bir anda yeniden üzerime geldi. Korkuyla hızlıca geri gittim, sabır dileyip adamlara döndü "Nerede bu araba?" Bir adam hızlı bir şekilde yanımıza geldi. "Geldi abi." dedi adam, Cihangir yeniden kolumu tuttu ve arabaya doğru çekiştirmeye başladı. Arabanın yanına gelince zorla bindirdi beni arabaya ve kendisi de şoför tarafına geçip bindi. "Nereye götürüyorsun beni?" Cevap vermedi. "Ne yapacaksın bana?" Sormaya devam ettim ama umurunda bile olmadı, sessiz kalmaya devam etti. "Ben yapmam gerekeni yaptım, babamı öldürmene izin veremezdim." Sonunda bir tepki verip gözünün ucuyla baktı ve konuştu. "O şerefsiz babanı bir gün mutlaka yakalayacağım ve kendi ellerimle öldüreceğim! Sen de hiçbir şey yapamayacaksın." Öfkeyle ellerimi yumruk yaparken canım çok fazla yanıyordu. "Böyle bir şey olmasına asla izin vermeyeceğim!" dedim, yine cevap vermedi ve arabayı daha hızlı sürdü. Onu umursamayarak omuzuma baktım. Acısı artık dayanabileceğim gibi değildi. Gözlerimi kapattım, kendimi sıkıp acımı bastırmaya çalıştım. Dakikalar sonra araba durunca geldiğimiz yere baktım. Yine beni kendi evine getirmişti. Arabadan indi ve benim tarafıma gelerek kapıyı açtı. Kapıyı açınca kolumdan tutarak zorla indirdi. Bu sefer yaralı kolumu tuttuğu için canım daha çok yanmaya başlamıştı. "Bırak beni." dedim yine. "Bırak beni diyorum." Acıyla bağırdım ama bırakmamış ve beni yine aynı odaya götürmüştü. Odadan içeriye girince kolumu bıraktı. "Sakın sesin çıkmasın." deyip odadan çıktı. Zorlukla yürüyüp koltuğa oturdum. Omuzumdan akan kanlar parmaklarıma kadar ulaşmıştı. Cihangir'in bana yardım etmeyeceğini bildiğim için kendi başımın çaresine bakmalıydım ama omzum o kadar çok acıyordu ki dayanamadım ve ağlamaya başladım. Kaç saat ağladığımı bilmiyorum. Cihangir odadan sinirle çıktıktan sonra bir daha hiç gelmemişti. Başımı koltuğun kenarına koyarak uzandım. Kolumdaki acıyı unutmaya çalıştım, bu yüzden başka şeyler düşündüm ama o kadar çok acıyordu ki unutmam imkansızdı. Tam o anda Cihangir tekrar odaya girdi. "Kalk!" deyince onun dediğini yaparak zorlukla koltukta oturur pozisyona geldim. Kendimi bayılacak gibi hissetmeye başlamıştım. "Nasıl öğrendin?" diye sorunca yüzüne baktım, bulanık görmeye başlamıştım ve bu bakışlarla görebildiğim kadarıyla çok sinirliydi. Gözü hiçbir şey görmeyecek kadar sinirliydi hem de, zaten tam da bu yüzden kolumu hâlâ fark etmemişti. "Neyi?" Derin bir nefes aldığını fark ettim. "Oraya babanın geleceğini nereden biliyordun?" deyince cevap vermedim. "Sana nereden öğrendin dedim?" "Tahmin ettim." "Yalan söyleme." "Söylemiyorum." "Cemre yalan söyleme!" Bağırdı, daha fazla dayanamadım. "Duydum." deyip itiraf ettim, daha kötü ne olabilirdi ki? Zaten bitmiş hâldeydim. "Nasıl duydun?" "Siz Fırat'la konuşurken duydum." "Nasıl Cemre? Nasıl duydun?" "Kapıyı kilitlemeyi unutmuştun, kaçmak için odadan çıktım. Kaçacakken siz geldiniz ,salonda saklanmak zorunda kalınca da duydum işte." Öfkeden çenesindeki kas seğiriyordu. "Tahmin etmeliydim." Ellerine baktığımda yumruk yaptığını gördüm. Sanırım sakin kalmaya çalışıyordu. "Her şeyi mahvettin." dedi dişlerini sıkarak, göz temasını kesmedim. "Farkındayım." "Seni bırakacaktım, kurtulma şansın vardı." dedi, hata yaptığımı bana inandırmaya çalışıyor gibiydi. "Umurumda değil." "Umurunda olsa iyi olur." deyip sinirle ayağa kalktı, o kadar sert kalmıştı ki oturduğu sandalye yere düşmüştü. "Bu gece yaptığın her şey için pişman olacaksın ve mahvettiğin her şeyi kendi ellerinle düzelteceksin." diyerek arkasını döndü. Odadan çıkmak için hareket ettiğinde konuştum. "Senin için parmağımı bile oynatmam. Yaptığım şeyden de pişman değilim, olmayacağım da!" Bir anda yeniden bana döndü. "Pişman değilsin!" dedi sinirle, başımı salladım. "Evet, değilim." "Olmayacaksın da." "Evet, olmayacağım da." dedim inat ederek, hızlı adımlarla yanıma geldi ve kolumu tutarak ayağa kaldırdı. Yaralı kolumu tuttuğu için canım çok yandı. "Ne yapıyorsun, bırak beni!" diyerek bağırsam da beni umursamadan çekiştirerek odadan çıkardı. "Cihangir dur, yeter artık!" Gücümün yettiği kadar bağırdım, o sırada salona ulaşmış oradan merdivenlere geçmiştik ve beni zorla yukarıya çıkarıyordu. "Nereye götürüyorsun beni?" "Gerçekleri öğrenmek istemiyor muydun?" diye sordu, bu soru daha çok korkmama neden olurken üst kata çıkmıştık. Burada durmayı beklerken tekrar merdivenlere yöneldi ve bir üst kata doğru çekiştirdi. Üst kata çıkınca buranın çattı katı gibi bir yer olduğunu fark ettim. Tek bir oda vardı ve kapısı kapalıydı. Cihangir hiç durmadan beni odadan içeriye soktu ve içeriye doğru itti. İtmesinin etkisiyle yaralı kolumun üzerine düştüm. Dişlerimi sıkarak acımın geçmesini bekledim ama canım gitgide daha çok yanıyordu. Bu yüzden yerde acı çekerken bağıra çağıra ağlamamak için kendimi çok zor tutuyordum. "Abi ne yapıyorsun sen, kim bu kız?" duyduğum sesle başımı yavaşça kaldırdım ve yatakta uzanan kıza baktım. "Bak!" diyerek cihangir yanıma gelerek başımı iyice kaldırdı ve yataktaki kıza bakmamı sağladı. "Görüyorsun değil mi? Babanın kardeşime ne yaptığını görüyorsun değil mi?" Bağırdı, anlamsız bakışlarımı kızdan çekip ona baktım. "Ne diyorsun sen?" Bu soru çok zor döküldü dudaklarımdan. "Abi ne yapıyorsun diye sordum sana!" diyerek araya girdi kız, neler olduğunu o da anlamamıştı ve Cihangir'e şaşkınca bakıyordu. "Sen karışma yaren!" dedi Cihangir ve bana döndü ama kız konuşmasına izin vermedi. "Ne demek karışma abi, görmüyor musun kızın hâlini?" Cihangir adının kıza cevap vermeden bana bakmaya devam etti. "O korumaya çalıştığın babanın yaptığı şeyleri görüyor musun?" Ne söyleyeceğimi de ne hissedeceğimi de bilmiyordum. Sorular sormak, ne olduğunu öğrenmek istiyorum. Babamın bu kıza ne yaptığını merak ediyorum ama canım çok yanıyor ve sesimi bile çıkaramıyordum. "Abi yeter!" Bu sefer kıza bakamadım, çünkü gözlerim kapanmak üzereydi. "N'oldu bağırıp duruyordun az önce, niye sustun şimdi?" diyen Cihangir'in sesi kulağıma boğuk boğuk gelmeye başlamıştı. "Abi bağırma ,görmüyor musun kız iyi degil! Yeter artık rahat bırak kızı." "Yaren sen karışma!" Bağırarak konuşuyordu ikisi de. "Abi kızın kolu kanıyor farkında değil misin? Ne yaptınız siz kıza?" Yerden tutunarak ayağa kalkmaya çalıştım ama gücüm yetmeyince tekrar yere düştüm. Başım yere çarpınca daha fazla dayanamadım ve gözlerimi kapattım. Gözlerimi kapatmıştım ama hâlâ bilincim yerindeydi. "Cemre?" Bu Cihangir'in sesiydi. Gözlerimi açıp konuşmak istedim ama yapamadım. Bir süre sonra kendimi zorlamayı bıraktım, pes ettim. Aradan çok geçmeden birinin beni kucağına aldığını ve yürüdüğünü hissettim. Nereye gittiğimi bilmiyorum, başıma neler gelecek bilmiyorum ve bu olanlara engel olamıyorum. Bölüm Sonu! Bölüm hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum. Oy verip yorum yaparak bana destek olabilirsiniz.♡ Beni Instagram'dan ve Twitter'dan takip etmeyi unutmayın. Yeni bir bölümde görüşmek üzere kendinize çok iyi bakın.♡ Instagram: gizzemasslan Twitter: gizzemasslan SİZİ SEVİYORUM...♡ |
0% |