Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6.BÖLÜM "ŞÜPHE"

@gizzemasllan

Merhaba <3

Bir önceki bölüme gelen yorumlarınız için çok teşekkür ederim, bu bölüm için de yorumlarınızı bekliyorum.

Oy vermeyi de unutmayın lütfen♡

Keyifli okumalar!

.

.

.

6. BÖLÜM "ŞÜPHE"

Duyduğum bağırma sesleriyle ve başımdaki ağrıyla gözlerimi araladım. Kuru boğazım yüzünden yüzümü buruştururken dışarıdan bağırma sesleri geldi.

"Ben size silah kullanmayacaksınız demedim mi lan?" Bu ses Cihangir'e aitti.

Ağır hareketlerle doğruldum ve etrafa baktım. Yine tanımadığım bir odadaydım ama bu sefer oda boş değildi. Bir yatak odasıydı ve her yer çok güzel dekore edilmişti.

Odayı incelemeyi bırakarak koluma baktım ve fark ettiğim şeyle şaşkınlıkla üzerime baktım. Kendi kazağım yerine üzerimde bir erkek ceketi vardı. Ceketin fermuarını açtım. Üzerimde beyaz bir tişört vardı. Bunları bana kimin giydirdiğini merak ederek ceketi çıkardım ve koluma baktım.

Kolum düzgünce sarılmıştı ve acısı kalmamıştı. Hâlâ Cihangir'in evinde olduğuma göre bana yardım eden o olmalıydı ama bana bu kadar öfkeliyken neden yardım ettiğini anlayamadım.

Yavaş bir şekilde yataktan çıkarak pencereye yaklaştım ve bahçeye baktım. Cihangir adamları etrafına toplamış bağırıyordu. Pencereyi çok az açarak dinlemeye başladım.

"30 tane adam bir kızın başına toplanmış silah çekiyor öyle mi?" Dikkatle dışarıya bakmaya devam ettim, bir adam öne çıkarak konuştu.

"Abi sen kızı her ne olursa olsun yakalayın dedin, biz de ondan öyle yaptık." dedi ve eş zamanlı olarak Cihangir'den sert bir tokat yedi.

"Ben size kızı yakalayın dedim, vurun mu dedim?" Bu adamın karakterini gerçekten anlamak çok zordu. Beni kaçıran, buraya zorla getiren ve başıma bu kadar olayı getiren de kendisi, yaralandığımda yardım edip beni yaralayanlara kızan da kendisi.

Pencerenin kenarından geri çekilerek odaya baktım. Odadaki koltuğun üzerinde gördüğüm kıyafetlerden bu odanın Cihangir'e ait olduğunu anlamak zor olmadı. Odaya bakarken aklıma dün gece olanlar geldi. Konuşulanları ve olanları pek fazla hatırlamıyordum ama yukarıya bir kızın yanına çıktığımızı çok net hatırlıyorum.

Şansımı deneyerek kapıya yaklaştım. Kapının kilitli olmamasını umut ederek kolunu tuttum ve aşağıya indirdim. Açılan kapıyla da sevindim, odadan çıktım.

Odadan çıkınca hemen merdivenlere doğru ilerledim. Aşağıya inmek yerine üst kata çıktım ve dün gece girdiğimiz odanın kapısının önünde durdum.

Odanın önünde bir süre durduktan sonra cesaretimi toplayarak kapıya birkaç defa vurdum.

"Gel." Duyduğum kız sesiyle hiç durmadan içeriye girdim. Kız beni görünce şaşırdı, bu şaşkınlığı üzerinden çok çabuk atıp tebessüm etti.

"Sen dün gece ki kızsın." dedi, başımı salladım.

"Evet."

"Neden orada öyle duruyorsun? Gelsene içeriye." deyip yanındaki sandalyeyi gösterdi. Yavaş adımlarla yanına doğru ilerleyerek gösterdiği sandalyeye oturdum.

"Yaren." deyip elini uzattı. Uzattığı elini tuttum.

"Cemre." dedim, gülümseyerek gözleriyle yaralı olan kolumu gösterdi.

"Nasılsın? Dün gece iyi görünmüyordun."

"Daha iyiyim, teşekkür ederim." dedim, yüzünde mahcup bir ifade oluştu.

"Abim adına ben özür dilerim. Aslında iyi biridir ama sinirlenince gözü pek bir şeyi görmez."

"Onu dün gece fark ettim." dedim, güldü. Neden güldüğünü anlayamazken konuştu.

"Sen de az değilmişsin ama kafasını kırarak kaçmışsın." deyince şaşkınca kaldım. O bunu nasıl biliyordu? Bilmesi bir yana, bu durum neden hoşuna gitmişti ki? Bunları düşündüğümü fark etmiş olacak ki devam etti konuşmaya.

"Fırat iyi arkadaşımdır, bütün olanları anlattı bana. Abimin sana yaptıkları hiç doğru değil." dedi, samimi olduğunu hissedince şansımı denemek istemedim.

"Bana her şeyi anlatır mısın?" dedim, meraklandığını fark ettim.

"Ne öğrenmek istiyorsun?'

"Gerçekleri." dedim, anlamsızca baktı gözlerime. Daha açık olmak isteyip devam ettim konuşmaya. "Eğer Fırat iyi arkadaşınsa ve sana her şeyi anlattıysa babam yüzünden burada olduğumu biliyorsundur." Bir anda yüz ifadesi değişti. Ne hissettiğini ve düşündüğünü anlayamadım. Sanki hem kızmış hem üzülmüş hem de korkmuş gibiydi.

"Yanlış bir şey mi söyledim?" diye sordum, yalandan öksürdü ve kendini toparladı.

"Hayır, sen yanlış bir şey söylemedin."

"Peki o zaman anlatır mısın? Babamın sizinle ne ilgisi olduğunu? Abinin neden babamdan intikam almak istediğini ve bunun için beni kullandığını bana anlatır mısın?" Yaren'e dikkatle baktığımda gözlerinin dolduğunu ve ellerinin titrediğini fark ettim. Korktuğunu anlamıştım. İşte bu yalan olamazdı. Karşımda gördüğüm bu kızın korkusu yalan olamazdı.

"O adam, yani baban." Sesinin titrediğini fark ettim. Yaren'in yalan söylemeyeceğini o an anladım. Çünkü hissettiği korkunun gerçek olduğuna inandım. O konuşmaya devam edecekken bir anda ayağa kalktım.

"Anlatma." dedim, şaşkınca baktı bana.

"Anlamadım?"

"Anlatma, istemiyorum vazgeçtim." diyerek kapıya doğru yürüdüm.

"Cemre dur." dedi ama onu dinlemeyip odadan çıktım. Yaren'in anlatacaklarını duymaktan çok korkuyorum. Babamın ne yaptığına dair hiçbir tahminim yoktu olmasını da istemiyordum.

Cihangir'e inanmamıştım ama bu kız babamdan bahsederken öyle bir korkuyordu ki hiç kimse beni o korkunun yalan olduğuna inandıramazdı. Babamın bu insanlara zarar verdiğinden emindim ama ne yaptığını bilmiyorum. İsteyerek mi ya da istemeyerek mi kötülük yaptı onu da bilmiyorum ve öğrenmekten çok korkuyordum.

Ben, Cemre Başaran, hayatımda ilk defa gerçeklerle yüzleşmekten korkuyorum. Babamın kötü biri olduğunu öğrenmekten, Yaren'in anlatacaklarından, Cihangir'in öfkesinden ve kininden, babamı kaybetmekten, kimsesiz kalmaktan korkuyorum. Ben... Ben sadece korkuyorum ve hiçbir şey yapamıyorum.

"Senin ne işin var burada? Ne zaman uyandın?" Sesin geldiği yere baktığımda merdivenlerdeki Cihangir'i gördüm. Hızlı bir şekilde yanıma gelerek karşımda durdu ve cevap vermemi bekledi.

"Sadece onunla konuşmak istedim." diyerek Yaren'in odasını gösterdim.

"Bir şey yapmadın ona değil mi?" deyince şaşkınca kaldım karşısında ama o beni umursamadan ve cevap vermemi beklemeden odaya girdi. Göz devip tekrar gelmesini bekledim, o sırada konuşma seslerini duyuyordum.

"Yaren?"

"Efendim abi."

"İyi misin?"

"İyiyim."

"Bir şeyin yok değil mi?"

"Yok abi ne olabilir ki?"

"Hiç, sadece sormak istedim. Neyse birazdan tekrar gelirim ben yanına." diyerek odadan çıktı ve kapıyı kapatarak yanıma geldi.

"Ben kötü biri değilim." dedim sakince.

"Sana kötü biri olduğunu söylemedim."

"Söylemene gerek yok, kardeşine zarar verdiğimi düşündün."

"Sadece tedbir amaçlı kontrol ettim. Dün geceden sonra sence bu normal değil mi?" Gözlerimi kaçırdım, boğazımda oluşan yumrudan yutkunarak kurtuldum.

"Normal." dedim yine sakince.

"Ne oldu sana? Niye bu kadar sakinsin sen?"

"Bir şey olmadı."

"Ne konuştunuz Yaren'le? Ne anlattı sana?" Telaşla sordu, bu telaşı beni de şaşırttı.

"Hiçbir şey."

"Doğruyu söyle."

"Bana inanmıyorsan girip kardeşine sorabilirsin." Bir süre durdu ve derin bir nefes aldı.

"Çıktığın odaya gir, kapıyı kapat ve benden haber bekle. Aptal gibi kaçmaya falan çalışırsan ilk geldiğin odada kilitli kalmaya devam edersin." diyerek Yaren'in odasına doğru yürüdü. Tam odadan içeriye girecekken konuşarak girmesine engel oldum.

"Beni öldürecek misin?" deyince bir anda durdu. Birkaç saniye öylece durduktan sonra bana döndü.

"Nereden çıktı şimdi bu?"

"Unut gitsin." dedim. "Hiç sormadım varsay." deyip ona arkamı döndüm, merdivenlere yöneldim.

"Hayır." dedi bir anda, duraksadım ve usulca yeniden ona döndüm.

"Seni öldürmeyeceğim korkma." Sadece başımı sallayarak hiçbir şey söylemeden merdivenlerden indim ve Cihangir'in de dediği gibi odaya tekrar girdim.

Odaya girince kapının arkasına yaşlandım ve yere oturarak ağlamaya başladım. Sessiz sessiz ağladım, Cihangir'in duymasını istemedim. Çünkü eğer ağladığımı görürse güçsüz olduğumu düşünecek ve üzerime daha çok gelecekti. Güçlü olmasam da güçlü görünmeliydim.

Kendimi toparlayarak ayağa kalktım ve yatağa uzandım. Ne kadar ağlamak istemesem ve kendimi bunun için zorlasam da bir süre sonra gözyaşlarım istemsizce akmaya başladı.

Ne kadar süre ağladığımı bilmiyorum ama gözlerimin şiştiğine emindim. Babamın gerçekten kötü biri olması fikri beni korkutuyordu. İstesem Yaren'in bana gerçekleri anlatabileceğini fark etmiştim ama gerçeklerle yüzleşmeye de hazır değildim.

Kapının açılma sesiyle odaya birinin girdiğini anladım ama kalkma gereği duymadım. Zaten kimin geldiğini çok iyi biliyordum, kalkmaya gerek yoktu.

"Karnın aç mı?" Konuşmadan başımı olumsuz anlamda salladım. Şu an onu görmüyordum, çünkü yan yattığım için arkamda kalıyordu. Duyduğum ayak seslerinin ardından yanımda belirdi, kendisinin görebileceğim bir yerde durdu. Ellerini pantolonunun cebine yerleştirerek gözlerini üzerime dikti.

"Kolun için ağrı kesici alman lazım, doktor öyle söyledi. Bunun için de yemek yemek lazım."

"Yemek istemiyorum."

"O zaman ilaç da içemezsin." deyince omuz silktim.

"Kolun ağrımaya başladığı zaman görürüm ben seni. O zaman da ben vermeyeceğim sana ilaç."

"Verme." dedim umursamazca, kenardaki sandalyeyi çekerek yatağın yanına oturdu. Ben de hâlâ yatakta uzanıyordum.

"Ne yapıyorsun, gitsene! Burada mı oturacaksın?" Ellerini göğsünün altında birleştirdi.

"Burası benim odam zaten, fark etmişsindir."

"Beni bu odaya getiren de sonra tekrar buraya gönderen de sensin."

"Uzun süre kalmayacağın için sana bir oda ayarlama ihtiyacı duymadım." Göz devirdim.

"Senden öyle bir şey isteyen de olmadı zaten ve emin ol ben de burada kalmayı hiç istemiyorum."

"Çok güzel, ikimizin de istekleri aynı olduğuna göre seninle bir anlaşma yapabiliriz." Doğruldum, ayaklarımı yataktan sallandırırken yatağın kenarında oturuyordum.

"Ne istiyorsun benden?"

"Hiçbir şey istemiyorum sadece anlaşma yapalım diyorum."

"İyi peki, dinliyorum seni. Neymiş bu anlaşma?" Hafifçe bana doğru eğildi.

"Bana babanın yerini söyle sonra da bu evden elini kolunu sallayarak rahatça çık git."

"Bilmiyorum." dedim, yeniden sandalyede geriye doğru yaslandı ve ellerini göğsünün altında birleştirdi.

"Böyle bir cevap seçeneğin yok."

"Bak dün geceye kadar babamı en son 5 yıl önce görmüştüm. Bu 5 yıl içinde sadece geçiş yaptığı ülkeleri bilirdim. Ne bir ev ne de bir iş yeri adresi hiçbir zaman olmadı. Şimdi de bildiğim tek şey Türkiye'de olduğu başka da hiçbir şey bilmiyorum."

"Türkiye de olduğunu biz de biliyoruz. Bize burada saklanabileceği yerleri söylemen gerekiyor." Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Bilmiyorum."

"Bilmiyor musun yoksa söylemiyor musun?"

"Bilmiyorum. Bilseydim de bazı şeylerden emin olmadan onu sana asla vermezdim."

"Emin olsan babanı bana vereceksin yani?" dedi, bu kez cevap veremedim.

"Bize bir şey söylemeden buradan çıkamazsın artık farkına varsan iyi olur." diyerek ayağa kalkacakken kolundan tutarak durdurdum onu. Bu yaptığım işe yaramış, yeniden oturmuştu.

"Senin de bir baban var." dedim, sadece biraz olsun beni anlamasını istiyordum.

"Yıllar önce öldü."

"Üzüldüm." dedim samimi bir tavırla ve devam ettim.

"Baban yaşıyor olsaydı. Her ne yapmış olursa olsun birilerinin onu öldürmelerine göz göre göre izin verir miydin?"

"Hak ediyorsa verirdim." deyince başımı olumsuz anlamda salladım.

"Yalan söylüyorsun veremezdin. Değil sen hiç kimse böyle bir şeyi yapamaz." Cevap vermeyince konuşmaya devam ettim.

"Bak eğer babam gerçekten kötü biriyse, size bir kötülük yaptı ve cezasını çekmediyse ben sana yardım ederim. Ama onu öldürmen için değil adalete teslim etmen için yardım ederim benden başka hiçbir şey bekleme"

"Ben kendi adaletimi kendim sağlayacağım." dedi, öfkelenmemek elde değildi.

"İşte bu yüzden istersen beni hayatımın sonuna kadar bu eve hapset ama yine de sana yardım etmem." dedim ben de öfkeyle.

"Ne oldu sana, sanki babanın suçlu olduğuna inanıyor gibi konuşuyorsun?" deyince cevap veremedim. Evet, haklıydı Yaren'in yüzünde gördüğüm o korkuya inanmıştım ama hâlâ babamın ne yaptığını ve bu yaptığı şeyi gerçekten isteyerek mi yoksa istemeyerek mi yaptığını bilmiyordum ve bunu öğrenene kadar daha doğrusu öğrenmek için cesaretimi toplayana kadar mantığımla düşünecek ve bu doğrultuda hareket edecektim.

"Neden cevap vermiyorsun?" Cihangir'in sesiyle kendime geldim.

"Babama değil senin de dediğin gibi doğru olana inanacağım."

"Doğru olanın hangisi olduğunu bilmediğini söylemiştin?"

"İşte bu yüzden doğru olanı öğreneceğim!" Tam bana cevap verecekken telefonu çaldı. Cebinden çıkardı ve ekrana baktı. Daha sonra ise hiçbir şey söylemeyerek telefonla konuşmak için odadan çıktı.

Cihangir odadan çıkınca tekrar yatağa uzandım. Kolumdaki acı tekrar yavaş yavaş kendini belli etmeye başlamıştı. Zaman geçtikçe canımın daha çok yanmaya başlayacağından emindim ama Cihangir'e ilaç ile ilgili söylediğim o kadar şeyden sonra geri adım atamazdım. Bu yüzden gözlerimi kapatarak uyumaya çalıştım ama zihnimdekiler uyumama engel oluyordu.

En kısa zamanda gerçeklerle yüzleşmek için cesaretimi toplamalıydım ve Yaren'le konuşmalıydım ama yine de öğreneceğim şeyler her ne olursa olsun, babam her ne yapmış olursa olsun Cihangir'e de söylediğim gibi onu adalete teslim etmelerine yardım ederdim ama öldürmelerine asla izin vermem. Çünkü eğer onu göz göre göre öldürmelerine izin verirsem hayatımın sonuna kadar yaptığım şeyin vicdan azabıyla yaşamak zorunda kalacağım ve bunu hiç istemiyorum. Bu yüzden sonunda ölecek bile olsam bunun için savaşacağım.

Bölüm Sonu!

Bölüm hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum.

Oy verip yorum yaparak bana destek olabilirsiniz.♡

Beni Instagram'dan ve Twitter'dan takip etmeyi unutmayın.

Yeni bir bölümde görüşmek üzere kendinize çok iyi bakın.♡

Instagram: gizzemasslan

Twitter: gizzemasslan

SİZİ ÇOK SEVİYORUM.♡

Loading...
0%