@gizzemasllan
|
Selam canımın içleri ✨ Bölüme başlamadan önce sol alt köşedeki yıldızı parlatırsanız çok sevineceğim.💫 Buraya ben de sizin için kalp ve yıldız bırakıyorum.⭐♡ Sizinkileri de bekliyorum.❥ Keyifli okumalar... **** 3.BÖLÜM "OYUN" Odanın içinde bir sağa bir sola volta atarak düşündüm. Benim bir an önce bu evden kurtulmam lazım. Zorlukla kurduğum, savaşarak bir yerlere getirdiğim hayatımı bir adamın aşk diye adlandırdığı hırsına kurban edemem. Hayatımı mahvetmesine asla izin veremem. Derin derin nefes alıp sakin kalmaya çalıştım. Başka türlü mantıklı düşünemezdim. Odanın içinde volta atmaya devam ederken odanın kapısı açıldı ve bir adam göründü. Elinde bir kahvaltı tepsisi vardı. Kapıya doğru baktığımda bir başka adam daha olduğunu gördüm. "Kahvaltınızı getirdim. Eğer başka bir şeye ihtiyacınız olursa..." Devam etmesine izin vermeden yanına gittim. "Lütfen bana yardım edin." Adam kaşlarını çattı ve bakışlarını benden çekip arkadaki diğer adama baktı. Daha sonra iç çekip yeniden bana döndü. "Üzgünüm,” deyip elindeki tepsiyi odadaki komodinin üzerine koydu. Birkaç adım atıp yeniden yanına gittim. "Bakın o adam benimle zorla evleniyor n’olur bana yardım edin." Adamın hâlime acıdığını yüz ifadesinden anlamıştım. "Size yardım edemeyiz Ecem Hanım lütfen böyle şeyler söylemeyin." Hemen vazgeçmeyecektim. Adamın kolunu tutarak konuştum. "N’olur yalvarıyorum size bana yardım edin." Adam başını olumsuz anlamda salladı. Onun bana yardım etmeyeceğini anlayınca ondan vazgeçerek kapıdakinin yanına gittim. "Lütfen yardım edin bakın ben onunla evlenemem." Gözlerini benden çekip içerideki adama baktı ve dışarıya çıkmasını işaret etti. "Ya sizin hiç mi merhametiniz yok?" Yine cevap vermedi. İçerideki adam da dışarıya çıkınca yanıma geldi. "İçeriye girer misiniz?" Gözlerim dolu dolu ikisine bakıp el mecbur yeniden odaya girdim. Arkamdan kapıyı hemen örtüp kilitlediler. Komodinin üzerinde duran kahvaltılıklara baktım. Dün geceden beri hiçbir şey yemedim ve karnım gerçekten çok açtı ama onun evinde asla yemek yemem. Dün geceden beri bir saniye bile olsun oturmadığım için ayaklarım artık acımaya başlarken odadaki tekli koltuğa oturdum. Sonuçta kaçarken ayaklarıma ihtiyacım olacak. Biraz dinlenmek iyi olurdu. Başımı ellerimin arasına alarak dünden beri olduğu gibi düşünmeye devam ettim. Bu odadan çıkmadan bu evden çıkamam ki. Benim önce bu odadan çıkmam lazım. Sonrasını bu odadan çıktıktan sonra da düşünürüm. Oturup, birilerinin gelmesini bekledim. Açlıktan midem bulanmaya başlamış olsa da hiçbir şey yemedim. Şu an aklımda olan tek şey Sinan'dı. Benim yüzümden adamın başına gelmeyen kalmamıştı. Buradan çıktıktan sonra onun yanına gitmeye yüzüm bile yok. Öğlene kadar odaya hiç kimse gelmedi. Öğlene doğru ise odanın kapısı açıldı ve sabah yemek getiren iki adam yeniden odaya geldiler. "Ecem Hanım sizinle nikâhın olacağı eve gideceğiz. Semih abim bahsetmiş. Onun biraz işleri vardı bu yüzden bizden istedi." İşte bu biraz iyi bir haberdi. Daha doğrusu evlilik kısmını duymamazlıktan gelip sadece dışarıya çıkma kısmıyla ilgilendiğim zaman iyi bir haberdi. "Tamam olur gidelim." Uyumlu hâlime şaşırdı. Şaşkın Bakışlarını görmezden geldim. "Buyurun önden geçin." Cevap vermeden yanından geçerek odadan çıktım. Benimle odada konuşan adam arkamda kapının önünde bekleyen adam önümde koridordan geçip salona indik. Salona indiğimde etrafa bir göz attım. Şarj makinesi bulmam gerekiyordu ama şimdi böyle bir şey yaparak şüphe çekemem. Önümdeki adamı takip ederek bahçeye çıktım ve adamın bindiği arabaya bindim. Diğer adam da öne binince araba çalışmıştı. "Neden nikâh başka evde oluyor?" Adamlardan birisi dikiz aynasından bana baktı ama ikisi de cevap vermedi. "Sadece bir soru sordum. Bunun cevabını bile vermeyecek misiniz?" Aynı adamla yine dikiz aynasından göz göze geldim. "Bilmiyorum Semih abi başka bir evde olacak dedi bize de adresi verdi." Cevap vermedim. Çok uzun bir yolculuktan sonra ormanlık bir alanda durduk. "Geldik,” diyen adam arabadan inince oyalanmadan hemen ben de indim ve etrafıma baktım. Eve girmeden bir kaçış yolu bulmam gerekiyordu. Karşımda büyük ahşap bir ev duruyordu. Etrafta başka ev yoktu. Eğer buradan kaçarsam bana yardım edecek birilerini bulamayacağımı anlamıştım. Yine de kaçtığım zaman ormanda izimi kaybettirebilir ve kurtulurdum. Bu yüzden şansımı mutlaka deneyeceğim. "Ecem Hanım içeriye girin lütfen,” diyen adama baktım ve göz devirdim. "Ecem Hanım lütfen." Adam tekrar edince ona cevap vermeden bir diğer adamı takip ederek evden içeriye girdim. Eve girince önümdeki adam salona arkamdaki adam yanıma geldi. "Beni takip edin lütfen." İtiraz etmeden başımı salladım ve takip ettim. Bir odanın önünde durdu ve gözleri beni buldu. "Bu odada hazırlanacaksınız birkaç dakika içinde size yardım etmek için gelecekler. Semih abi gelene kadar da dışarıya çıkamazsınız." Birkaç saattir sakin ve uyumlu davranmaya çalışsam da dayanamadım. "Siz nasıl insanlarsınız ya? Sırf o adamdan korktuğunuz için benim hayatımı mahvediyorsunuz!" Derin bir nefes aldı. "Lütfen içeriye girer misiniz?" "Siz gerçekten vicdansızsınız bir adamın köpeği olmuş söylediği şeyden dışarıya çıkmıyorsunuz,” diyerek adamın bana cevap vermesini beklemeden odadan içeriye girdim. Ben girer girmez kapıyı kapattı ve üzerime kilitledi. "Geri zekâlı ya yemin ederim geri zekâlı. Sizin adamlığınızda bu kadar işte." Söylene söylene girdiğim odaya dikkatli bir şekilde baktım. Odada yatak yoktu. Çift kişilik bir koltuk ve makyaj masası vardı. İki tane boy aynası ve büyük bir gardırop vardı. Bu odanın bugün rahatça hazırlanabilmem için özel hazırlandığını fark etmiştim. Odanın kapısına birkaç defa vuruldu. Kapıya doğru baktım. Kilitli kapı açıldıktan sonra içeriye 2 kadın girdi. Onlar girdikten sonra kapı kapandı ve yeniden kilitleme sesini duydum. "Siz kimsiniz?" Sarışın kadın bana bakıp gülümsedi. "Biz saçınızı ve makyajınızı yapmak için geldik." İçimde umut yeşerirken kadının yanına gittim. "Lütfen bana yardım edin,” deyince kadın yanındaki diğer esmer kıza sonra yeniden bana baktı. Şaşkın olduğunu fark etmiştim. "Anlamadım?" Kadının elini tuttum ve gözlerim dolu dolu konuştum. "Bakın beni zorla getirdiler buraya ben evlenmek istemiyorum. Tehdit ediyorlar beni n’olur yardım edin." Kadın yavaşça ellerini çekti. "Biz size yardım edemeyiz hanımefendi." Karşısında öylece kaldım. "Üzgünüm,” diye ekleyince diğer kadına yaklaştım. "Lütfen." Üzgün gözlerle başını olumsuz anlamda sallayarak konuştu. "Neden?" Sesimin çatallanmasına engel olamadım. Sarışın kadın konuştu. "Bizi buraya gönderen adamı çok iyi tanıyoruz ve neler yapabileceğini çok iyi biliyoruz." Sakin kalmaya çalıştım. "Bakın lütfen bana bir telefon ya da şarj makinesi falan verseniz yine yeter. Yalvarırım yardım edin." "Özür dilerim biz hiçbir şey yapamayız,” diyen kadından tamamen umudu kestim ve son kez diğer kadına baktım ama o da başını olumsuz anlamda sallayarak beni reddetti. "Şimdi lütfen oturun bizde işimizi yapalım." Ağlamamak için kendimi tuttum. "İstemiyorum." Sesim ağlamaklı çıkmıştı. "Hanımefendi lütfen bizi zor durumda bırakmayın." Elimle kendimi gösterdim. "Peki ya benim durumum? Ben ne olacağım? Ya yalvarıyorum diyorum size yalvarıyorum." İkisi de sessiz kaldı. Onlardan uzaklaşarak duvara vurdum. "Allah kahretsin!" İki kadın da bana acıyarak bakarken her ne kadar sakin kalmaya çalışsam da başarılı olamadım. Başta inat etsem de odadan yeniden çıkabilmek için el mecbur makyaj masasının önüne oturdum. Eğer benim adım Ecem'se ben bugün bu evden kaçarım. Kaçamazsam bile o masada asla evet demem. Semih beni öldürecek olsa bile benden evet cevabını asla alamaz. Odadaki iki kadından birisi makyajımı bir diğeri de saçımı yaptı. Normalde böyle bir şeye asla izin vermezdim ama olay çıkarıp beni bir yere kapatmasındansa istediği şeyi yapıyormuş gibi görünüp, kaçmaya çalışmak daha mantıklıydı. Geçen birkaç saattin ardından kadınlar işlerini bitirmişler ve hiç giymek istemediğim o gelinliği giymeme yardım etmişlerdi. Onlar odadan çıkıp giderken ise yaptığım tek şey aynanın karşısına geçip hâlime bakmak oldu. Sade, elbise tarzı bir gelinlikti. Gerçekten evleniyor olsaydım tercih edeceğim son gelinlik bile değildi. O kadar çirkin hissediyorum kendimi. Gözlerim dolarken ağlamamak için kendimi tuttum. Beden olarak nikaha hazırdım ama ruhen buna hiç hazır değilim. Hiçbir zamanda olmayacağım. Bu odadan çıkar çıkmaz ilk işim bir şekilde kaçıp kendimi kurtarmak olacak. Çaresizce kendine bakmaya devam ederken birinin arkamdan aniden sarılmasıyla irkildim. Hızlı bir şekilde arkama döndüm ve Semih'i tüm gücümle iterek kendimden uzaklaştırdım. "Uzak dur benden!" Kaşlarını çattı. "Fazla uzattın bu durumu sadece birkaç saat sonra evli olacağız sen hâlâ uzak dur diyorsun." Alayla güldüm. "Hayal dünyasında yaşıyorsun. Beni o masaya oturtuyor olabilirsin ama sana asla evet demeyeceğim. Birkaç saat sonra evli olmayacağız birkaç saat sonra sen herkese rezil olacaksın." Sinirlendi. Ondan elimden geldiği kadar uzak duruyordum ama bir anda bana yaklaştı ve kolumu sıkıca tuttu. Tüm gücüyle sıktığına yemin edebilirim ama buna rağmen karşısında dik durdum, canımın acıdığını belli etmedim. "Vereceğin cevap umurumda değil. Sakın bunu unutma. İster evet de ister hayır de. Bu geceden itibaren karım olacaksın." Sakin kalmaya çalıştım. Sinirlenmemin bana hiçbir faydası yoktu. "Duydun değil mi beni?" Cevap vermedim. Elini gevşetince ilk işim kolumu ondan kurtarmak oldu. "Canını acıtmak istemiyorum ama böyle devem edersen canın daha çok acıyacak." "Yapabileceğin tek şey bu olur zaten. Senin gibi birisinden başka hiçbir şey beklemem." Güldü. "İyi işte ben de senin beklediğin şeyi zevkle yapar seni haklı çıkarırım. Bu da aklının bir köşesinde bulunsun,” dedi ve sinirli bir şekilde odadan çıktı. Biraz önce tuttuğu koluma baktığımda kızardığını gördüm. Odadaki koltuğa oturup başımı ellerimin arasına aldım. Bu odada bir pencere olmadığı için kaçmak için ya normal kapıyı ya da başka bir odanın penceresini kullanmam gerekiyordu. Bu yüzden de nikâh saatinden önce bu odadan çıkmam lazım. Bunu da sanırım bir tek Semih yapabilir. Bir tek Semih çık derse çıkabilirim. Onun beni bu odadan çıkarmasını sağlamam lazım ve bunun için küçük de olsa güzel bir planım var. Kurduğum planı uygulamak için bir süre odada oyalandım ama yine de nikâhın tam olarak ne zaman olacağını bilmediğim için çok fazla vakit de kaybetmedim. Yeterince vakit geçtiğini düşünerek ayağa kalktım ve kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açıp dışarıya doğru bir adım attığım an beni buraya getiren iki adam önümde durdu. "Nikâh memuru gelmedi dışarıya çıkmazsınız Ecem Hanım." Adama içten içe öfkelensem de bunu dışarıya yansıtmadım ve gülümseyerek konuştum. "Çıkmayacaktım zaten sadece sizden Semih'i çağırmanızı rica edecektim." Adam şaşırdı. Sanırım bu kadar sakin olmam tuhafına gitmişti. "Tabi hemen çağırıyorum Semih abiyi,” diyerek koruma yanımdan uzaklaşınca bir diğeri içeriye girmem için gözümün içine baktı. Olay çıkarmadan tekrar odaya girdim ve kapıyı kapattım. Sadece bir süre aptal gibi görünmem ve bu duruma sabretmem gerekiyordu. Sonra Semih'ten de bu evden de nikâhtan da tamamen kurtulacağım. Uzun bir süre bekledim ama Semih gelmedi. Acaba gelmeyecek mi diye düşünürken bir anda kapı açıldı ve odadan içeriye girdi. "Neden çağırdın beni?" Şüpheyle yüzüme bakıyordu. Bunu yapmak zorunda olduğum için öfkeli olsam da belli etmemeye çalıştım. "Sana diyorum niye çağırdın beni?" Cesaretimi toplayarak yanına yaklaştım ve samimi bir şekilde gülümseyerek elini tuttum. Aslında bunu hiç ama hiç yapmayı istemiyorum ama buradan kurtulabilmek için bir süre bu duruma katlanmam gerekiyor. Semih'in şaşkın bakışları altında konuştum. "Özür dilerim,” diyerek başımı öne eğdim. Sakin olmam lazımdı. "Niye özür diliyorsun?" Mahcup gibi davranarak tekrar başımı kaldırdım ve sanki pişmanmışım gibi konuştum. "Ben az önce seni kızdırmak istemedim." Şaşkın olduğunu ve bunu bana belli etmemeye çalıştığını her hâlinden belli oluyordu. "Ne oldu sana? Niye değiştin bu kadar sen?" Gözlerimi yalandan doldurdum ve ağlayacakmış gibi yaptım. "Sen odadan çıktıktan sonra çok düşündüm ve hata yaptığımı fark ettim." İnanmaz bakışlar atarken yüzünün ortasına bir tane geçirmemek için kendimi tuttum. "Hataydı işte seni kızdırmamam gerekiyordu. Bir daha olmaz, özür dilerim." Bakışları yumuşadı. Bu hoşuma giderken yüzüme dokundu ve gülümseyerek konuştu. Bu yaptığı sadece midemi bulandırdı. "Tamam üzülmene gerek yok önemli değil." Göz devirmemek için kendimi tuttum ve yalandan gülümseyip hiç yapmak istemediğim bir şeyi daha yapıp ona sarıldım. Semih'in önce vücudu kasıldı. Sonra rahatladı ve sarılmama karşılık verip, ellerini belime doladı. Bu durumu daha fazla uzatmak istemediğim için ondan ayrıldım ve yine yalandan gülümseyerek konuştum. "Aslında ben de seninle evlenmek istiyorum ama korktum biraz." Kaşlarını çattı. "Neden korktun?" Hadi bakalım şimdi yalanları sıralama zamanı. "Sonuçta böyle bir şey daha önce başıma gelmedi. Etrafımdaki adamlar falan işte korkuttu beni. Sana olan sinirim de bundan kaynaklanıyordu." İnandığını hissettim ve bu beni gayet memnun etti. "Korkmanı gerektirecek hiçbir şey yok onlar sana zarar vermez sadece seni koruyorlar hepsi bu." Cevap vermedim, elimi bu sefer de o tuttu "Ben de sana zarar vermezdim ama..." deyip sustu. Sinirlendim, hem de çok sinirlendim ama yine de kendimi tuttum. Daha fazla devam ederse kendime hâkim olamayacağımı bildiğim için de devam etmesine engel oldum. "Her neyse bu konuyu konuşmayalım artık. Boşuna tatsızlık çıkarmaya gerek yok,” dedim tüm yapmak ve söylemek istediklerimin aksine. Semih gülümsedi ve elimi bırakıp yüzümü avuçlarının arasına aldı. "Seni seviyorum,” deyince yutkundum. Karşılık vermek istemiyorum ama onu da şüphelendirmemem gerekiyor. "Ben de,” dedim sadece. Başka bir şey söylemek istemedim. Semih'in gülümsemesi büyüdü. "Nikâhtan önce seninle anlaşmamıza sevindim." Biraz geri çekilip yine elinden tuttum. "Ben de çok sevindim." Cevap vermezken devam ettim. "Odada sıkıldım biraz ben de seninle salona gelebilir miyim?" Derin bir nefes aldı. "Nikâh memuru henüz gelmedi. Kendini yormanı..." Devam etmesine izin vermedim. "Gerçekten çok sıkıldım. Hem abim buradadır. Onunla da konuşmak istiyorum nikâhtan önce." Cevap vermedi. İkna etmek için devam ettim. "Ona da haksızlık yaptım ve aramı düzeltmek istiyorum." İtiraz etmesin diye içimden dua ederken beni başıyla onayladı ve önden çıkmak için hareket etti. Durumu daha da inandırıcı hâle getirmek, kendimi ona biraz daha inandırmak için hızlı adımlarla yanına gittim ve elini tuttum. Bana güvenmesi gerekiyordu. Bana doğru döndü. Şaşkın olduğunu fark ettim ama yine de gülümsedim. "Beraber gidelim." Güldü ve başını sallayıp sımsıkı elimden tuttu. Ondan kurtulur kurtulmaz onun dokunduğu her noktamı dezenfekte edeceğim. El ele odadan çıkınca Semih'in adamlarının ve abimin bize şaşkınca baktığını fark ettim. Zaten birkaç adam, abim ve Semih dışında hiç kimse yoktu. "Neden bu kadar az kişi var?" Semih'in bakışları beni bulurken devam ettim. "Yani ben başka kişilerde olur diye düşünmüştüm ama sadece birkaç adamın var." Salona göz attıktan sonra gözleri yeniden beni buldu. "Şimdilik böyle olması daha iyi olur diye düşündüm. Ayrıca sana söylemiştim şimdilik sade bir nikâh olacak sonra istediğin gibi bir düğün yaparız olur mu?" Dişlerimi sıktım. Ne o düğün ne de bu nikâh olmayacak. Sen aptal gibi bana inanıyorsun ama biraz sonra buradan kaçıp gideceğim ve sen de salak gibi ortada kalacaksın demek istesem de yaptığım tek şey yine gülümsemek ve söylediği şeyi onaylamak oldu. "Olmaz olur mu? Tabii ki olur. O günü sabırsızlıkla bekliyorum." Semih'in memnuniyeti biraz daha arttı. "O zaman istediğin gelinliği de giyebilirsin. Bunu rastgele seçip aldılar ama..." Devam etmesine izin vermeden nefret ettiğim gelinliğe dokundum. "Hayır ben bunu çok sevdim. O gün bir kez daha giymek isterim bu gelinliği. Hem artık bizim için çok özel bu gelinlik." Sadece gülümsedi, cevap vermedi. "Nikâh memuru ne zaman gelir sence?" Kolundaki saate bakarak konuştu. "Yarım saat içinde gelmiş olur. İstersen bir yere otur sen yorulma." Elini tutup biraz ona yanaştım. Öldürmek istediğim adama yapmacık sevgi gösterisinde bulunmaya devam ettim. "Hayır yanında kalmak istiyorum." "Kal bakalım,” diyerek elini omzuma attı ve güldü. Onunla yalandan gülmeye devam ederken beni bu duruma mecbur bırakan pislik de yanımıza geldi. "Ecem seninle biraz konuşalım mı?” diyen Murat'a cevap vermeden Semih'e döndüm ve normal bir zamanda yapamayacağım bir şey yapıp onun izin vermesini bekledim. Başıyla gitmemi söyleyince ise yanından ayrılıp Murat'ın yanına doğru gittim. "Ne oldu?" Sinirle yüzüne bakarken şüphe dolu sesiyle konuştu. "Asıl sana ne oldu böyle birdenbire?" Neyi sorduğunu anlamak zor olmadı ama anlamamış gibi yaptım. "Ne olmuş bana?" Biraz daha yaklaşıp fısıldayarak konuştu. "Hani sen evlenmek istemiyordun?" Güldüm ve omuz silktim. "Fikrimi değiştirdim." Kaşlarını çattı. "Ne demek fikrimi değiştirdim? Bu kadar çabuk mu?" Başımı salladım. "Evet bu kadar çabuk. Biraz düşündüm de ondan daha iyisini mi bulacağım? Hem zengin birisi hayatım falan da kurtulur." Şaşkınca bana bakarken düşüncelerimin tam tersini söylemeye devam ettim. "Hem senin için de iyi olur. Baksana bir sürü adamı var. Tam sana göre yani. Başın sıkıştığı zaman ararsın hemen adamlarını gönderir yanına. Sonuçta karısının abisisin." Ellerini cebine koydu. "Aferin kız sana bak biraz düşününce doğru yolu bulmuşsun. Böyle devam et. Aptallık edip kaçırma adamı." Güldüm. "Ya buldum doğru yolu. Sen hiç merak etme ben hiç aptallık yapar mıyım?” deyince güldü. "Yapmazsın, yapamazsın akıllı kızsın sen." "Aynen öyleyim,” dedim ve Semih'e bakarak konuştum. "Neyse başka bir şey söylemeyeceksen ben müstakbel kocamın yanına gideceğim." Derin bir nefes aldı. "Tamam git hadi başka bir şey söylemeyeceğim." Ona güldüm ve tekrar Semih'in yanına gittim. Gider gitmez yine elini tuttum. "Ne dedi abin?" Omuz silktim. "Hiç... Hiçbir şey." Sadece başını salladı ve önüne döndü. "Ben biraz oturacağım. Yoruldum da." Tekrar bana baktı ve başıyla onayladı. Hızlı adımlarla bizim için hazırlanmış olan masaya doğru giderek yerime oturdum. Planım tıkır tıkır işliyordu. Geriye yapmam gereken birkaç bir şey vardı. Onlar da istediğim gibi olursa eğer en fazla on dakika içinde buradan kaçmış olacağım. Sabırla beklemeye başladım. Neyse ki Semih beni çok bekletmedi ve yanıma gelip, kendi yerine oturdu. "İyi misin?” deyince yine gülümsedim. Yalandan gülmekten artık elmacık kemiklerim ağrımaya başlamıştı ama yapmaya da devam ettim. "Çok iyiyim. Bugün benim en mutlu günüm. Neden iyi olmayayım ki?" Elimi tuttu. "Bu şekilde olmasına sevindim. Ben biraz daha inat edersin diye düşündüm." Sanki üzülmüş gibi yaparak dudaklarımı büzdüm. "Ben inat etmiyordum ki. İçeride da söylediğim gibi sadece birazcık korktum ama şimdi her şey geçti." Yüzüme dokundu. "Tabii ki de geçti. Korkman gereken hiçbir şey yok bunu sen de biliyorsun." Başımı salladım. "Evet artık çok daha iyi biliyorum. Gerçekten de korkmam gereken hiçbir şey yok." Semih cevap vermezken planın bir diğer kısmına geçmek için hiç merak etmediğim o soruyu sordum. "Semih biliyorum şimdilik basit bir nikâh olsun istedin ama ailen bile yok. Anne ve baban neden gelmediler? Ya da kardeşin, yakın bir akraban, arkadaşın niye kimse yok?" Derin bir nefes aldı. "Annem ve babam vefat etti. Kardeşim de arkadaşım da yok. Tek akrabam amcam ama onun da şimdilik bilmemesi çok daha iyi." Bu duruma hiç şaşırmadım. Onun gibi bir adamın yalnız olması çok normal bir şey. Bir arkadaşının olmaması sıradan bence. Çünkü kim onun gibi biriyle arkadaş olmak ister ki? "Çok üzüldüm başın sağ olsun,” dedim ve önüme döndüm. Hayır aslında hiç üzülmedim. Senin gibi birine üzülmek bu hayatta yapacağım en büyük aptallık olur. "Sağ ol,” dedi sadece. Üzgün olmasını umursamayarak konuştum. "Dışarıda adamların var mı?" Bakışları beni buldu. Kaşları çatılınca durumu açıklamak için tekrar konuştum. "Onları da içeriye çağırır mısın diye soracaktım." Yüzündeki şüphe biraz daha artarken sonunda bir tepki verip konuştu. "Neden çağırayım?" "Şu etrafa baksana sadece üç-dört kişi var." "Ne olmuş yani?" Derin bir nefes aldım ve onu ikna edebilmeyi umut ettim. Yoksa her şey mahvolacak, tüm planım suya düşecekti. "Yani diyorum onları da çağır biraz kalabalık oluruz. Hiç değilse evet falan dediğimizde alkışlayacak, mutluluğumuza ortak olacak birkaç kişi daha olur." Kaşlarını hayır anlamında kaldırarak konuştu. "Olmaz öyle şey." Moralim bozulmuş gibi yaptım. "Lütfen Onları da çağır böyle kimse olmadan evlenmek istemiyorum. Sanki sıradan bir şey yapıyormuş gibi hissediyorum ama yine de sen bilirsin. Rahatsız olacaksan boş ver. Ben sadece fikrimi söyledim,” dedim ve önüme döndüm. Ne olur ne olur dediğimi yap. Bir saattir salak gibi tüm numaramı yuttun bunu da yut ne olur. Gergin bir şekilde bir şey yapmasını beklerken gözlerini benden çektiğini fark ettim. "Dışarıdakilere söyle buraya gelsinler." Belli etmeden rahat bir nefes aldım. İşte şimdi her şey çok daha basitti. Geriye planın en basit kısmını uygulamak kalmıştı. Sevincimi içten yaşadım ve birkaç saattir yaptığım şeyi yine yapıp duygularımı gizledim. Semih bana döndüğünde ise kocaman gülümsedim. "Teşekkür ederim." Benim aksime samimi bir şekilde gülümsedi ve cevap vermeden önüne döndü. Yalandan gülümsemekten yüz kaslarımı artık hissetmemeye başladım. Birkaç dakika içinde adamların hepsi tek tek içeriye girdiler. Dışarıda kimsenin kalmadığından emin olunca cesaretimi bir kez daha topladım ve planın son aşamasına geçtim. Hiç kimse görmeden masanın üzerinde duran suyu elime aldım. Birkaç yudum içip, bardağı elimde tuttum. Kimsenin bana bakmadığından emin olunca ise parmaklarımın ucunu ıslattım ve yine etrafı kontrol ettim. Semih, Murat'la konuşurken adamlar da kendi aralarında konuşuyorlardı. Bunu fırsat bilip ıslak parmaklarımla gözümü ovaladım ve makyajımın akmasını sağladım. Daha sonra ise hiçbir şey olmamış gibi oturmaya devam ettim. Eğer masadan kendim kalkmak istersem dikkat çekecektim. Bu yüzden sabırla beklemeye devam ettim. Bu masadan kalktığım an her şey benim için bitecek. Bir süre sabırla bekledim ama Semih beni fark etmedi. Zaman gitgide azalıp nikâh memuru gelmek üzereyken beklemeyi falan bırakıp dikkat çekmek için Semih'in masanın üzerinde duran elini tuttum. Bu gözlerinin hemen beni bulmasına neden oldu. "Aslında başlarda gerçekten istemiyordum ama şimdi çok mutluyum." Gözlerini kıstı. Yüzüme dikkatli bir şekilde bakınca istediğimi elde ettiğimi fark ettim. Bu uzun süre sonra ilk defa gerçekten gülmeme neden oldu. "Ben de gerçekten çok mutluyum Ecem ama sanırım senin yüzünü temizlemen gerekiyor." Şaşırmış gibi yaptım. "Neden? Ne var ki yüzümde?” diyerek yüzüme dokundum. "Gözün tuhaf duruyor biraz." İşte sonunda istediğim cümleyi ondan alabilmiştim. Semih dikkatle yüzüme bakmaya devam ederken telaşlanmış gibi yaptım. "Makyajım akmış olmalı. Allah kahretsin ya ne yapacağım ben şimdi?" Tabii ki de içeriye gitmeyi kendim teklif etmeyecektim çünkü onun edeceğinden emindim. Sanki gözümü temizlemeye çalışırmış gibi yaparken konuştu. "İstersen sen odaya git yüzünü temizle ben nikah memuru gelince seni çağırırım." Ve işte sonunda istediğimi almıştım. Fakat şüphe çekmemek için bu teklifin üzerine hemen atlamadım. "Ama memur şimdi gelecek ben nasıl yetişeceğim ki? Üff ya hep böyle aksilikler beni bulur zaten." Elimi tuttu. "Tamam üzülme bu kadar. Biz bu kadar saat onu bekledik o da gelirse birkaç dakika seni bekler bir şey olmaz. Hadi git temizle yüzünü." Vakit olmadığı için daha fazla uzatmadım ve hızlıca ayağa kalktım. "Nikâh memuru gelmeden önce gelmeye çalışacağım." Beni başıyla onayladı. Ona son kez yalandan gülümseyerek yavaş adımlarla hazırlandığım odaya doğru gittim. Odanın bulunduğu koridora girip, beni görmediklerinden emin olunca koşarak hazırlandığım odaya girdim. Odadan içeriye girince hızlı bir şekilde buraya gelirken üzerimde olan kıyafetleri bulduğum bir poşete koydum. Üzerimi değiştirecek vaktim yoktu ve gelinlikle bir yere kadar kaçabilirdim. Fakat buradan uzaklaştığım zaman uygun bir yerde değiştirebilirdim. Elimde poşetle odadan yeniden çıkıp karşıdaki odaya girdim. Bu odanın da penceresi olmadığını görünce ayak seslerime dikkat edip yandaki diğer odaya girdim ve gördüğüm pencereyle güldüm. Kendimi hemen odanın içine atarak kapıyı kilitledim. Oyalanmadan pencerenin yanına gittim. Gelinlik çok kabarık olmadığı için rahat bir şekilde hareket edebiliyordum. Oda ilk katta olduğu için rahatlıkla pencereden bahçeye atladım. Etrafa bakarak hiç kimsenin olmadığından emin oldum ve gelinliğin eteklerini toplayarak ormana doğru koştum. Onlar yokluğumu fark etmeden bir an önce izimi kaybettirmeliydim. Tam ormana girecekken durdum ve az önce içinde olduğum eve baktım. Bu saatten sonra ya kaçıp kurtulmayı başaracaktım ya da Semih beni yakalayacak ve onu kandırıp kaçtığım için beni öldürecekti. Bölüm Sonu! Herkese tekrardan merhabalar, nasılsınız, neler yapıyorsunuz?💫 Buraya bölümü en iyi anlatan emojiyi bırakabilirsiniz. Bölüm hakkındaki yorumlarınızı buraya yazabilirsiniz.✨ Yeni bölüm alıntısını okumak ve duyurulardan haberdar olmak için beni sosyal medyadan da takip edebilirsiniz.💫 Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle... Kendinize çok iyi bakın, sevgiyle ve sağlıkla kalın.♡ Instagram: gizzemasslan Twitter: gizzemasslan SİZİ ÇOK SEVİYORUM.♡
|
0% |