@gizzemasllan
|
Merhaba, Tam da şu an kitabı okumaya başlamadan oy verirseniz ve okurken satır arası yorumlarınızı eksik etmezseniz çok çok sevinirim. Herkese iyi okumalar... **** 4. BÖLÜM "ORMAN" Koştum. Sonunu düşünmeden, nereye gittiğimi bilmeden sadece koştum. Kurtulmak için, hayatımı mahvetmelerine izin vermemek için koştum. Bacaklarım acıyana, boğazım kuruyana, nefes almakta zorlanana kadar koştum. Çünkü ancak koşarsam kurtulurdum. Çünkü ancak koşarsam yaşamaya devam edebilirdim. Ayağım takıldı, kendimi yerde buldum ve acıyla inledim. Canım acıdı çok acıdı ama pes etmedim yeniden ayağa kalktım ve koşmaya devam ettim. Bilinçsiz bir şekilde devam ettiğimi ve kaçtığım evden yeterince uzaklaştığımı fark edince durdum ve etrafıma baktım. Ağaçlar dışında hiçbir şey yoktu. Ne bir yol ne de başka bir ev... Hiçbir şey yoktu. Bir tek ben vardım. Hayattaki yalnızlığım bu ormanda da devam etti. Eğer bu savaşı kazanırsam yalnız kazanacağım kaybedersem yalnız kaybedeceğim. Yanında durduğum ağaçtan tutunup koşmaktan acımaya başlayan karnımı tuttum. Bu şekilde kontrolsüz devam edemem. Ormanın içinde dönüp durmak yerine bir an önce yola çıkmam ve bir araba bularak buradan uzaklaşmam gerekiyor ama yolu nasıl bulacağım işte tam olarak onu bilmiyorum. Biraz önce koşarak geçtiğim yollara doğru baktım ve beni takip eden hiç kimsenin olmadığını gördüm. Sanırım hâlâ yokluğumu fark etmemişlerdi ya da etmişlerdi ama beni bulamamışlardı. Semih'in yokluğumu fark ettiği o anda yüzünde oluşacak olan o ifadeyi gözümde canlandırıyorum ve bu gülmeme neden oluyor. Hâlâ kimsenin peşimden gelmiyor olması biraz da olsa rahatlamama neden olsa da henüz tam anlamıyla kurtulamadığım için çok korkuyorum. Eğer bir an önce bu ormandan çıkamazsam büyük bir ihtimal kıskıvrak yakalanacağım ve bu kadar uğraştan sonra böyle bir şeyin olmasını hiç istemiyorum. Çünkü eğer böyle bir şey olursa, Semih beni yakalarsa işte o zaman olacakları düşünmek bile istemiyorum. Yeterince dinlendiğimi düşünüp bir yol bulma umuduyla yeniden koşmaya başladım. Ormanın derinliklerine doğru ilerledim. Sanki ben ilerledikçe etraf daha da karanlık oluyor gibiydi ama bu korkmama neden olmadı ve devam ettim. İyice yorulup, gelinlikle koşmak beni zorlamaya başlayınca ise yeniden durdum. Hem biraz daha dinlenmem hem de üzerimi değiştirip gelinlikten kurtulmam gerekiyordu. Kıyafetlerimin olduğu poşeti yere bırakıp gelinliği çıkarmaya çalıştım. Fermuarı yarısına kadar indirmeyi başarmışken bir anda duyduğum sesle tüm bedenim yeniden korkuyla tir tir titremeye başladı. "Bana bakın! O kızı bulmadan dönmeyeceksiniz! Yoksa Semih abi hepimizi öldürür!" Yanında durduğum ağacın arkasına saklandım ve sesin geldiği yöne doğru baktım ama zifiri karanlıkta görebildiğim tek şey birkaç karaltı olmuştu. Yaklaşmışlardı ve benim bir an önce yeniden izimi kaybettirmem gerekiyordu. Yere bıraktığım poşeti tekrar alarak onların olduğu tarafın aksi yönüne doğru koştum. Şu an yakalanırsam kendimi asla affetmem. Dinlendiğim için daha hızlı koşabiliyordum. Bundan güç alıp bir saniye bile olsun durmadım ama ayaklarım gelinliğin eteklerine dolanınca kendimi yine yerde buldum. "Ahh." Acıyla bağırdım ama ses yaptığımı fark edince hemen sustum. Yerdeki taşlar ayağımın her yerine batmıştı ve gerçekten çok acıyordu. Ayağa kalkmaya çalışırken sol kolumun da yaralandığını gördüm. Yine de pes etmedim ve ağaçtan tutunup ayağa kalktım. Koşmak için hâlim kalmamıştı. Fakat yine de durmak yerine yürüdüm. Uzun bir süre hem de çok uzun süre yürüdüm ama ne bir yol ne de saklanabileceğim bir yer bulabilmiştim. Sanki sürekli aynı yerlerden geçiyormuş gibi hissediyorum. Göz yaşlarımı daha fazla tutamadım ve sessizce ağlamaya başladım. Aynı zamanda sürekli etrafa bakmaya devam ettim. Sanki her an birisi bir yerden çıkacakta kolumdan tutup zorla bir yere götürecekmiş gibi hissediyorum. Etrafta hiç kimse yoktu. Peşimden gelen de yoktu. Yavaş bir şekilde yürümeye devam ettim. Birkaç dakika sonra karşıdan bana doğru gelen karartılar gördüm. Gerçekten koşacak hâlim olmadığı için onların farklı yönüne doğru yürüdüm. Çok yorulmuştum ve artık pes etmek üzereyim. Yürür hâlde biraz dinlendikten sonra tekrar koşmaya başlayacakken biraz ileriden gelen seslerle hızla yeniden büyük bir ağacın arkasına saklandım ve sesin geldiği yöne doğru bakmaya başladım. Dört tane adam yere oturmuş başka bir adamın başında durmuş ve bir şeyler konuşuyorlardı. Adamlara dikkatli bir şekilde baktım. Bunları Semih'in yanında daha önce hiç görmediğime eminim. Belli ki buraya başka bir şey için gelmişlerdi. Belki bana yardım ederler düşüncesiyle hiç istemesem de ağacın arkasından çıktım ve adamlara doğru yürüdüm. "Abi adam her şeyi anlattı. Kızı öldürmüş şerefsiz. Ne yapalım şimdi?" Diyen adama baktım. Uzun boylu iri bir adamdı. Soruyu sorduğu ve abi diye bahsettiği kişiye doğru baktığımda onun da diğeri kadar uzun boyunun ve biçimli bir vücudunun olduğunu fark ettim. Sanırım aralarındaki en yetkili kişi oydu çünkü ellerini göğsünün altında birleştirerek bir ağaca yaşlanmış ve diğer adamları izliyordu. "Öldürün o zaman." Duyduğum sert ve soğuk sesle irkildim. Söylediği şey sanki normal bir şeymiş gibi bir çırpıda söylemişti. Bu adamların bana yardım etmelerini beklerken bunlar Semih'ten de tehlikeli çıkmıştı. Üzülerek yerdeki yaşlı adama baktım. Az önce ölüm emrini veren adama yalvardığını gördüm. Ona yardım etmek istiyorum ama yardım edemeyeceğimi çok iyi biliyorum. Bu yüzden vicdanımın sesine engel olarak geldiğim yoldan geri döndüm. Daha yanlarından birkaç metre uzaklaşmışken bir silah sesi duydum. Bağırmamak için kendimi zor tutarak az önceki adamlara doğru baktım. Biraz önce yalvaran adam başından akan kanlarla yerde cansız bir şekilde yatıyordu diğerleri de başında hâlâ bir şeyler konuşmaya devam ediyorlardı. Yerdeki ölü adama bakıp kaldım. Hiç acımadan, bir saniye bile düşünmeden öldürmüşlerdi adamı. "Sen de kimsin?" Aralarından birinin beni fark etmesiyle hepsi bir anda bana döndü ama ben sadece az önce ölüm emrini veren adama baktım. "Ben şey..." Diyerek sustum. Söyleyecek hiçbir şey bulamadım. Karanlıktan dolayı hiçbirinin yüzünü net olarak göremedim. "Sen ne?" Dedi ve bana doğru bir adım attı. Onunla eş zamanlı olarak geri gittim. Adam bir saniye olsun bakışlarını benden çekmezken yutkundum ve boğazımda oluşan yumrudan kurtuldum. "Ben hiçbir şey görmedim." Diyebildim sadece. Başka ne diyebilirdim ki zaten? "Sen bizi mi izliyordun?" Korkuyla birkaç adım daha geri gittim ve başımı olumsuz anlamda sallayarak konuştum. "Hayır öyle bir amacım yoktu." Adam yine bana doğru bir adım attı. Korkudan tüm bedenim titremeye başladı. "Ne amcacın vardı o zaman?" Bir cevap vermek istedim ama söyleyecek bir şey bulamadım. Tek istediğim şey şu an buradan kaçıp gitmek. Başımda zaten kocaman bir bela varken bir de bunlar çıkmıştı. Gözlerim bir anlığına adamın elindeki silaha kaydı. Bu daha çok korkmama neden olurken daha fazla durmanın bana bir faydası olmayacağına kanaat getirdim ve koşarak yanlarından uzaklaştım. "YAKLAYIN ŞUNU!" Arkamdan bağırdı. Bunu duymak daha hırslı bir şekilde koşmama neden oldu. Resmen başımdaki bela birken iki olmuştu. Koskoca ormanda bir mafyadan kaçarken bir başkasının kucağına düşmüştüm. Şansızlığım burada da peşimi bırakmazken ben önde adamlar arkada koşmaya devam ettik. Gelinliğin eteklerine takılıp yeniden düşmemek için iyice toparladım. Etraftaki çalılar ayaklarımı yaralarken umursamadan devam ettim. Yorgunluktan ölmek üzereyken bile koştum. Hem koşup hem arkama bakarken bir anda sert bir şeye çarptım. Ben ağaca çarptığımı düşünürken bunun bir insan olduğunu fark ettiğim an korkuyla çığlık attım ve geri çekildim. Çarptığım kişiye baktığımda Semih'in adamlarından birisi olduğunu gördüm. "Hayırdır nereye gidiyorsun?" Dedi ve güldü. Yüzünde kazanmış olmanın verdiği memnuniyet vardı. Korkudan tüm bedenim yeniden titremeye başlarken hüngür hüngür ağlamamak için kendimi zor tuttum. "Yürü bizimle geliyorsun." Deyip bana doğru gelince hemen birkaç adım geri gidip yeniden ondan uzaklaştım ve ağlamaklı çıkan sesimle konuştum. "Yalvarırım bırakın beni. Hiç görmemiş gibi yaparsınız." Adam kaşlarını çatarken devam ettim. "O adam sırf onunla evlenmek istemediğim için hiç acımadan öldürecek beni." Cevap vermedi. Hâlâ yüzünde alaylı bir ifade vardı. Bu sinirimi bozuyor olsa da devam ettim. "Ya sizin hiç mi insanlığınız yok? Neden bana yardım etmiyorsunuz? Sadece gidip bulamadık demek bu kadar mı zor? Öldürecek diyorum beni öldürecek niye kimse duymuyor beni?" Adam bakışlarını benden çekti. İkna çabam işe yaradı mı acaba diye düşünürken gözleri yeniden beni buldu. "Senin yüzünden kendi hayatımı tehlikeye atamam." Göz yaşlarım benden izinsiz akarken son bir umut konuştum. "Lütfen yapma bunu bana. O adamla evlenmek istemiyorum. Ölmek istemiyorum." Derin bir nefes aldı. "Fazla uzatma! Yürü hadi gidiyoruz." Dediği an onu ikna etmeyi falan bırakıp arkama döndüm ve ondan uzaklaşmak için koştum ama birkaç metre uzaklaşmışken gördüğüm kişilerle durdum. Bu sefer de önüme az önceki adamlar çıktı. Bir bunlar eksikti. Bir onlara bir arkamda duran Semih'in adamlarına baktım ve tüm umutlarımı kaybettim. "Yakaladım işte seni sonunda! Gerçekten bizden kaçabileceğini mi zannediyordun?" Daha önce hiç görmediğim adam bana doğru bir adım atınca ben de hemen geriye doğru bir adım attım ve ondan uzaklaştım. Fakat ondan uzaklaşmam Semih'in adamlarına yaklaşmama neden oldu. Göz yaşlarım sessizce akmaya başlarken artık pes ettim. Ne olacaksa olsun gerçekten hiç umurumda değil. Daha fazla savaşmaya dayanamayacağım. İki tarafın ortasında gelinlikle dururken tek bir kelime bile etmedim. Ya Semih'in adamları beni Semih'e götürecek ve beni öldüren o olacak ya da az önce cinayet işleyen adamlar onları gördüğüm için öldüreceklerdi. Başka bir ihtimal söz konusu bile değil. "Ne oluyor burada?" Diyerek Semih'in adamı ve peşindeki adamlar bana doğru geldiler. Ben cevap vermezken diğer tarafta bize doğru geldi. Şimdi tam olarak iki tarafında ortasında kalmıştım. "Asıl size ne oluyor ne işiniz var burada?" Tanımadığım adam bunu söyleyince şaşkınca öylece kaldım. Ne yani bunlar birbirlerini tanıyorlar mıydı? İki taraf sanki normal şeyler yaşıyormuşunuz gibi konuşurken etrafıma bakındım. Evet pes ettim demiştim belki ama ben pes edecek bir kadın değilim. Buraya kadar gelmişken asla pes etmem. "Ecem yürü!" Deyip Semih'in adamı kolumdan tutarken bağırdım. "BIRAK, BIRAK BENİ!" O beni sürüklemeye çalışırken bu sefer de diğer taraftan adam geldi ve beni bir hamlede çekip kendi yanına aldı. "Kız bizimle gelecek!" Diyen adama bakarken yine tek kelime etmedim. "Ali saçmalama Semih abi..." İsminin Ali olduğunu öğrendiğim adam Semih'in adamının konuşmasına izin vermedi. "Emin ol o abinin ne dediği benim hiç umurumda değil Ömer! Kız bizimle gelecek dediysem bizimle gelecek." Semih'in adamı Ömer'le az önce yaşlı adamın ölüm emrini veren kişinin adamı Ali tartışmaya devam ederken diğer adamlarda onların arkasında duruyorlardı. Cesaretimi topladım ve onlardan birkaç adım uzaklaştım. Kimse beni fark etmezken gelinliğin eteklerini toplayarak hiç beklemedikleri bir anda koşmaya başladım. Uzun süre durmak beni biraz dinlendirmiş ve daha hızlı koşabilmiştim. "Lan yakalayın şunu hemen!" Ömer'in sesini duyunca tüm gücümle koşmaya devam ettim. Ayaklarımı artık hissetmemeye başlamıştım. Ayaklarım, kollarım düştüğüm için hep yara bere içinde kalmışlardı ve canım çok yanıyordu ama yine de pes etmedim. Tüm gücümle koşmaya devam ederken kendimi bir anda boşlukta buldum ve büyük bir çığlık attım. Canımın acısıyla göz yaşlarım akmaya başlarken doğruldum. Bir çukurun içinde olduğumu fark edince öylece kaldım. "Hayır ya hayır! Bu kadar olamaz! Bu kadar şanssız olamam!" Kendi kendime söylenirken çıkmaya çalışmak yerine taşa çarptığım başımı tuttum. Elim ıslanırken başımın kanadığını anladım. Yanmaya başlayan dizime baktığımda ise onun da kanadığını gördüm ve üzerine düştüğüm kolumu tuttum. Ölmemiştim, ölümden kendimi bir süreliğine kurtarmıştım ama ölmekten beter olmuştum. Vücudumda sağlam hiçbir yer kalmamıştı resmen. Başımı kaldırıp yukarıya baktım ve çukurun çıkamayacağım kadar derin olduğunu gördüm. Yine de çıkmaya çalıştım, dakikalarca çalıştım ama başarılı olamadım. En sonunda ise pes ederek yere oturdum, dizlerimi karnıma kadar çektim ve sessizce ağlamaya başladım. Muhtemelen dakikalar sonra burada kıskıvrak yakalanacağım ve öldürüleceğim. Tüm umutlarım yok olup gitti ve çaresizlik üzerime çöktü. Artık savaşmaya da kaçmaya da gerek yok. Hem ikisini de yapamayacak kadar yorgunum çok yorgunum. Artık gücüm kalmadı ve elimden ağlamaktan başka hiçbir şey gelmez. "Yardım lazım mı?" Korkuyla başımı kaldırdım ve yine o adamı gördüm. Ellerini cebine koymuş, çukurun kenarında duruyordu. Ellerim titremeye başlarken korku dolu gözlerimle ona bakmaya devam ettim. O ise durmak yerine diz çöktü ve elini uzattı. "Tut hadi elimi seni yukarıya çekeceğim." İyi niyetli hâline şaşkınca bakarken aklıma Semih geldi. O da ilk tanıştığımızda birkaç dakikalığına da olsa iyi davranmış sonra psikopata dönüşmüştü. "Hadi seni mi bekleyeceğim?" Başımı olumsuz anlamda sallayarak konuştum. "Hayır istemiyorum! Hepinizden nefret ediyorum duydunuz mu hepinizden!" Derin bir nefes aldı, cevap vermedi. Etraf karanlık olduğu için yüzünü görmekte gerçekten de çok zorlanıyorum. "Seçkin abi." Ali denilen adam diz çöken adamın yanına gelirken isminin Seçkin olduğunu öğrenmiştim. Onlar sessiz sessiz bir şeyler konuşurken ben hiçbir şey yapmadan sadece öylece durdum. Titreyen ellerimi ve korku dolu gözlerimi karanlıktan dolayı görmemeleri işime geliyordu. Onlardan korktuğumu bilmelerine hiç gerek yok. Seçkin'in bakışları yeniden beni bulduğunda gözlerimi ondan çekmedim. "Burada mı kalacaksın?" Deyince bulunduğum çukura baktım. Buradan tek başıma çıkamam ama yukarıda da beni iyi şeyler beklemiyor ki. "Evet burada kalacağım." Deyip yeniden ona döndüm. Ofladı ve ayağa kalktı. "Çıkarın şu kızı şuradan uğraşamayacağım." Dedi ve gözden kayboldu. Ne oluyor diye düşünürken bir anda adamlardan birisi çukura atladı. Küçücük yerde ondan uzaklaşmaya çalışırken bir anda yere çöktü. "Siz sırtıma basın, yukarıdan sizi çekecekler." Bir adama bir de yukarıya baktım. Burada kalırsam elime hiçbir şey geçmeyecekti. Bu yüzden en doğrusu yukarıya çıkmaktı. Adamın dediğini yapıp sırtına bastım ve yukarıdaki bir başka adamın yardımıyla kendimi çukurun dışına attım. Üzerimdeki beyaz gelinliğin her yeri çamur olmuştu. Etrafımdakileri umursamadan acıyan başımı tuttum. Çok kötü çarpmıştım ve çok acıyordu. "Kimsin sen? Ne işin var üzerindeki bu gelinlikle ormanda?" İsminin Seçkin olduğunu öğrendiğim adama baktım ve göz devirdim. "Canım gelinlik giyip ormanda gezmek istedi. Manyağım ben yaparım arada böyle şeyler." Derin bir nefes aldı ve yanıma geldi. "Düzgün cevap ver bana! O adamlar niye peşinde senin?" Bu sefer cevap vermemeyi tercih ettim. "Çünkü o Semih abinin karısı!" İleriden gelen adama baktım ve Semih'in adamı Ömer olduğunu gördüm. "Biz de onu Semih abiye götüreceğiz." Seçkin Ömer'e bakarken kendime daha fazla engel olamadım ve bağırdım. "Ben onun karısı falan değilim!" Diye bağırdığım an herkesin gözleri beni buldu. "Sen kes sesini!" Ömer de bağırınca sinirim biraz daha arttı. Zaten başım belada olduğu için susmak yerine cevap verdim. "Kesmiyorum! Sen mi beni susturacaksın?" Etraftaki hiç kimseyi umursamayıp bir anda üzerime doğru yürüdü ve vurmak için elini kaldırdı. Bu biraz korkmama neden olurken kollarımla yüzümü kapatmaya çalıştım ama tam o an bir silah sesi ardından da bağırma sesi geldi. "İndir lan o elini!" Seçkin bir anda bağırınca Ömer durdu. Elini indirmedi. Seçkin öfkeyle yanımıza doğru geldi ve benimle Ömer'in arasına girdi. "Senin o elini kırarım. Sonra da..." Deyip sustu. "Sonrasını sen çok iyi anladın bence." Merakla Ömer'e baktım. Yüz ifadesinden korktuğunu anlamıştım. Adam ona elini bile sürmeden korkutmuştu. "Bizim sizinle bir derdimiz yok. O arkanda duran kız Semih abinin karısı biz de onu alıp gideceğiz. Boşuna olay çıkmasına hiç gerek yok." Deyince yine araya girdim. "Sana ben onun karısı değilim, dedim! Salak mısın? Anlamıyor musun?" Ömer'in öfkeli gözleri beni buldu. "Bunlara mı güveniyorsun lan sen?" Ona cevap verecekken Seçkin bir anda Ömer'in yakalarından tutarak konuştu. "Bana güveniyor lan var mı bir diyeceğin?" "Seçkin abi." Diyerek Ali yanlarına geldi. Seçkin ve Ömer kavga etmeye devam ederken Ali Seçkin'in kulağına bir şeyler söyledi. Dört bir tarafımda adamlar vardı. Bu sefer kaçmam imkânsız gibi bir şeydi. Bu yüzden denemedim bile. Sonucun ne olacağını merak edip, onları izlemeye devam ederken başımın dönmesiyle yanımdaki ağaçtan tutundum. Seçkin ve Ömer sinirli bir şekilde konuşmaya devam ediyorlardı. Daha doğrusu Seçkin Ömer'i azarlıyor Ömer de onu dinliyordu. Zaten Ömer'in korktuğu yüzünün her hâlinde anlaşılıyordu. Şu an bu durumda Semih'in nerede, ne yaptığını gerçekten merak ettim. Neden burada değildi ki? Çoktan buraya gelmiş olması ve bir de onun olay çıkarması gerekiyordu ama ortalarda yoktu. "Bakın olay büyümesin. Bu kız Semih abinin karısı ve biz kızı alıp gideceğiz. Bu kızı almadan hiçbir yere gitmiyoruz. Siz de buna izin vermek zorundasınız." Hâlâ karısı diyordu ve bu sinirimi çok bozuyordu ama bu sefer sesimi çıkarmadım. Boşuna bağırıp boğazımı acıtmaya hiç gerek yoktu çünkü bu adam laftan anlamıyor. "Ben bu kızı vermiyorum sen de gel al hadi sıkıyorsa." Seçkin'e şaşkınca baktım. Böyle bir şey söylemesini hiç beklemiyordum ama derdinin de ne olduğunu anlamak hiç zor değildi. Amacı beni korumak değil karşısındakini, Ömer'i sinirlendirmekti. Bu çok belliydi ama aralarında ne gibi bir sorun var, birbirlerini nereden tanıyorlar bir yandan da merak etmiyor değilim. Gözlerim yeniden etrafta gezindi. Adamlar hâlâ etrafımızda bir çember hâlinde duruyorlardı ve aralarından kaçmam, kendimi kurtarmam gerçekten imkânsızdı. "Ne oldu senin adamlığına? Hani düşmanlarının karısıyla kızıyla işin olmazdı? Niye böyle yapıyorsun şimdi?" Ömer'in söylediği şeyle Seçkin bir anda onu kendisine çekti ve kafa atarak yere düşürdü. Korkuyla birkaç adım geri gittim. Seçkin'in öfkesi geçmemiş olacak ki yere düşen Ömer'i yakalarından tutarak yeniden ayağa kaldırdı ve kendisine bakmasını sağlayarak konuştu. Seçkin'in yüzüne dikkatle baktım. Gözlerindeki öfke beni bile korkutmuştu. "Bir daha benimle bu şekilde konuşursan sana kafa atmam kafana sıkarım!" Yutkundum. Sanki basit bir şeymiş gini rahatlıkta söylemişti. "Ben söylediğim arkasındayım kimsenin karısıyla kızıyla işim olmaz ama..." Diyerek sustu ve bana baktı. Korkuyla yutkunarak cümlesini tamamlamasını bekledim. Bir süre sonra benden gözlerini çekti ve tekrar Ömer'e baktı. "Gördüğüm kadarıyla bu kız kimsenin karısı değil." Dediği an bunu birinin anlamış olmasından dolayı rahat bir nefes aldım. "Bugün Semih abiyle nikahı var onun, evleneceklerdi." Diyen Ömer sinirimi bir kez daha bozdu. "Ben ona seninle asla evlenmeyeceğim, dedim!" Herkesin gözleri yeniden beni bulurken devam ettim. "Beni zorla nikâh masasına oturtan oydu! Ben de onu salak yerine koyup kaçtım işte!" Dediğim an Seçkin'in gözleri beni buldu. Söylediğim şey hoşuna gitmiş olacak ki dudakları yana kıvrıldı. Ömer yine bana sinirle döndü. Hiç korkmadan bende ona bakmaya başladım. Ona bakmaya devam ederken tekrar başımın dönmesiyle ağacı daha da sıkı bir şekilde tuttum. Bayılacak gibi hissediyordum ama şu an bu kadar şeyin içinde bir de aptal gibi bayılamam. Ben kendimle savaşırken Seçkin denilen adamın güldüğünü gördüm. "Ne oldu lan o abin şimdi de kızları kaçırıp zorla evlenmeye mi çalışıyor?" "Kaçırma falan yok ortada kızın ailesinin haberi vardı. Kendisi de istiyordu sonra birden vazgeçti. Semih abi ona bu yaptığının hesabını soracak." Ömer'in söylediği şeye göz devirdim. Bir de yalan söylüyordu utanmadan. "Aile mi? Yalan söyleme be! Benim ailem yok!" Ömer'in öfkesi gitgide artarken onu umursamadım. Seçkin gözlerini benden çekip Ömer'e döndü. "Bu arada o nerede utanıyor mu yoksa ortaya çıkmaya?" Diyerek Seçkin gülmeye devam etti. "Bak Seçkin abi, sana da abi diyorum, ver şu kızı gidelim biz. Bu konu da burada kapansın." "Bence de kapansın. Uzatmaya gerek yok." Diyen adamın beni vereceğini anlamıştım. Korku baş dönmemi biraz daha arttırırken Ağaçtan tutunduğum elim bir anda kayınca kendimi soğuk toprağın üzerinde buldum. Gözlerim kapanmadan önce gördüğüm en son şey herkesin bana şaşkınca bakması oldu. Semih'in Bu sefer bana yapacaklarını ve başıma gelecekleri tahmin bile edemiyorum. Bunu tahmin etmek bile beni fazlasıyla korkutuyor. Ben, bugün bu ormanda tüm hayatım boyunca kendimi kurtarmak için verdiğim savaşımı kaybettim. Bölüm Sonu! Bölüm hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum. Beni Instagram'dan ve Twitter'dan takip etmeyi unutmayın ♡ Yeni bir bölümde görüşmek üzere kendinize çok iyi bakın.♡ Instagram: gizzemasslan Twitter: gizzemasslan Sizi Çok Seviyorum ♡ |
0% |