Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.BÖLÜM "BADE KARAHANLI"

@gizzemasllan

Merhaba <3

Bir önceki bölüme gelen yorumlarınız için çok teşekkür ederim, bu bölüm için de yorumlarınızı bekliyorum.

Oy vermeyi de unutmayın lütfen♡

Keyifli okumalar!

.

.

.

3.BÖLÜM "BADE KARAHANLI"

Karan'ın yanından ayrılıp salondan içeriye girdiğimde ben çıkarken sahneye çıkan iş adamının indiğini ve insanların kendi aralarında konuştuklarını gördüm. Babamların olduğu masaya gelip yerime oturduğumda Emir'in kaşlarının çatık olduğunu ve bana baktığını fark ettim.

"Ne oldu, yine niye bakıyorsun bana öyle?" Bana doğru biraz eğildi ve kulağıma fısıldadı.

"Neredesin bir saattir sen?" Ben de onun gibi fısıldadım.

"İstersen tuvalette ne yaptığımı da anlatayım sana."

"Sen dalga geçmeye devam et ama seninle evde görüşeceğiz."

"Ya sen kendini ne zannediyorsun? Hayırdır ne oluyor sana?" Etrafına baktıktan sonra oturduğu sandalyeyi biraz daha bana yaklaştırdı ve konuştu.

"Evde yaptığın şeyi unutmadım, sana da unutturmayacağım!"

"Sen daha orada mısın ya? Sanırım gururuna yediremedin." Sinirle bana bakarken Karan'ın salondan içeriye girdiğini gördüm. Girer girmez gözleri beni bulmuştu. Ona bakamayıp gözlerimi ondan çektim ve burnumun dibinde duran Emir'e baktım.

"Seninle görüşeceğiz," diyerek geri çekildi ve önünde duran kadehi alarak bir kere de içti. Salak kesin eve dönene kadar sarhoş olacaktı. Onu unursamadan babama döndüm.

"Ne zaman gideceğiz buradan?" Gözleri beni buldu.

"Küçük çocuk gibi mızmızlanmayı bırak artık!" Ona göz devirerek etrafıma baktım. Bazıları bizim gibi masa da oturmuş bazıları da ayakta durmuş ellerindeki içkileri içerek sohbet ediyorlardı. Hepsi birbirinin yüzüne gülüyordu ama daha bu otelden çıkmadan birbirlerinin arkalarından konuştuklarına yemin edebilirdim. Oflayarak önüme döndüm ve hâlâ içmeye devam eden Emir'i gördüm.

"Yavaş iç biraz, sarhoş olacaksın." Bana bakmadan cevap verdi.

"Sen karışma!"

"İnşallah alkol komasına girer geberirsin de ben de kurtulurum." Ağır hareketlerle bana döndü. Gözlerinin içi kızarmıştı.

"Bir şey mi dedin?" deyince ona biraz daha yaklaştım. Ben yok bir şey deyip önüne dönecek bir kız değildim.

"Diyorum ki inşallah alkol komasına girer geberirsin de bende kurtulurum. Duydun mu yoksa tekrar etmeme gerek var mı?" Kaşlarını çattı.

"Kaşınıyorsun Bade." Ona cevap vermeyince bana biraz daha yaklaştı. "Ve eğer o sesini kesmezsen seni kaşımak zorunda kalacağım." Alayla güldüm.

"Şimdi de beni tehdit mi ediyorsun?"

"Sana sadece yapacaklarımı söylüyorum ya da haber veriyorum diyelim." Ona cevap verecekken masanın üzerinde duran kadehi aldı ve yine bir kere de içti.

"Pis sarhoş." diyerek tekrar babamlara baktım. Masadan kalkmışlar ve yanlarına gelen bir başka adamla konuşuyorlardı. İkisi de adamla o kadar kibar ve o kadar düzgün şekilde konuşuyordu ki şaşırmadan edemedim.

"Dışarıdan görenler de bunları insan zannediyor." Kendi kendime mırıldanırken bir anda birisi kolumdan tuttu. Ben daha kolumu kimin tuttuğuna bakmak için başımı kaldıracakken beni sertçe çekerek ayağa kaldırdı.

"Ne oluyor ya?" diye çıkışırken bunun Emir olduğunu gördüm. "Ne yapıyorsun sen?"

"Eve gidiyoruz!"

Afalladım. "Ne demek eve gidiyoruz?"

"Sıkıldım ben."

"Bak kapı orada defolup gidebilirsin." Sinirli olduğunu belli eden bir ses tonuyla konuştu.

"Sen de benimle geliyorsun."

"Sarhoşsun ve ben seninle hiçbir yere gelmem."

"Geleceksin diyorsam geleceksin!" Ona cevap verecekken babamlara bakarak konuştu.

"Biz eve gidiyoruz!" Babamlar bize doğru dönünce hemen araya girdim.

"Ben gitmiyorum." Emir sinirle kolumu tuttu.

"Biz dedim, duydun değil mi?"

"Evet duydum ama ben seninle hiçbir yere gelmem."

"Bundan sonra ben nereye sen oraya sevgili karıcığım. Bu yüzden de benimle geliyorsun." dedi ve tekrar babamlara döndü.

"Evde görüşürüz," diyerek resmen beni kolumdan sürüklemeye başladı.

"Bırak beni!" desem de unursamadan çekiştirmeye devam etti. "Emir bırak kolumu bak yemin ederim bağırır burada seni rezil ederim." Sinirle durdu ve kolumu bıraktı.

"Yürü o zaman." Ona hiçbir şey söylemeden kapıya doğru yürüdüm. Yürürken kapının yanında duran Karan'ı gördüm. Kaşlarını çatmış bize bakıyordu. Adımlarımı hızlandırarak kapıya ulaştım ve sessizce yanından geçerek salondan çıktım. Emir de arkamdan geliyordu. Otelden çıkınca yanıma geldi.

"Taksi çağıralım." Tek kaşını kaldırarak bana baktı.

"Sebep?"

"Sarhoşsun arabayı böyle süremezsin."

"Hiçbir şey olmaz." Ona cevap verecekken vale arabayı getirmişti.

"Bin şu arabaya!" Onunla uğraşmak istemediğim için arabaya bindim. Arabanın etrafında dolanıp o da arabaya binince sordum.

"Eve gidiyoruz değil mi?" Bana bakmadan arabaya çalıştırarak cevap verdi.

"Başka bir yere mi gitmek istersin?"

"Senin olmadığın her yere gitmek isterdim ama bu biraz zor değil mi?" Sordum, yüzünde anlam veremediğim bir ifade vardı.

"Aynen çok zor. Bundan sonra benim olmadığım hiçbir yerde sen de olamazsın."

"Seninle evlenmeyeceğim ama hadi diyelim ki evlendik. Ne zannediyorsun gerçekten seninle evlendikten sonra kölen olacağımı falan mı?"

"Karım olacaksın ya yetmez mi?"

"Anlayacağını bilsem sana evliliğin böyle bir şey olmadığını anlatırdım da sende anlattıklarımı anlayacak beyin yok." Bir şey söylemesini yine tehdit falan etmesini beklemiştim ama o hiçbir şey söylemeden arabayı sürmeye başlamıştı. Bende onunla daha fazla uğraşmak istemediğim için önüme döndüm. Bu gece tam tahmin ettiğim gibi geçmişti. Onunla konuşmak için buraya gelmeyi sorun etmemiştim ve amacıma da ulaşmış, onunla konuşabilmiştim. Yarın hem Emir'den hem babamlardan kurtulacak hem de yeni bir hayata başlayacaktım. Gerçekten yaşayabileceğim, mutlu bir hayata başlayacaktım.

Gözümün ucuyla Emir'e baktım, arabayı çok hızlı sürüyordu. Bu yüzden korkmadan edemedim ama bunu dile getirmedim ve gözlerimi önüme çevirdim. Hızlı sürdüğü için çok geçmeden eve ulaştık. Onu beklemeden arabadan indim. Kendisi de hemen peşimden indi.

"Sen gir eve!" diyen Emir'e baktım. Sarhoştu hem de çok sarhoştu. Onunla uğraşmak istemedim. Bu yüzden söylediği şeye itiraz etmeden arabadan indim ve evden içeriye girerek odama çıktım.

Odama girer girmez ilk işim ayağımdaki topukluları çıkartmak olmuştu. Bu ayakkabıları giymeyi hiç sevmiyordum. Ayaklarımı acıtıyordu ve birkaç saat bile zor dayanıyordum ama bazı insanlar tüm gün bunların üzerinde yürüyor ve bundan zevk alıyorlardı. Ayakkabıları ayağımla odanın bir köşesine doğru iterek dolabıma doğru gittim ve kendime bir tişörtle eşofman alarak yatağa bıraktım. Daha sonra üzerimdeki elbisenin fermuarını zorlukla açarak onu da yatağın üzerine bıraktım ve eşofmanımı giydim. Eşofmandan sonra tişörtü de giyerken bir anda odanın kapısı açıldı ve Emir İçeriye girdi. Hızlı bir şekilde üzerimdeki tişörtü indirdim ve sinirle ona baktım.

"Ne yaptığını zannediyorsun sen?" Bağırdım, cevap vermeden gülerek bana doğru bir adım attı. Yaklaştıkça burnuma gelen alkol kokusu artıyordu.

"Bok gibi kokuyorsun." Bana doğru eğildi ve yüzüme üfledi. Ağır alkol kokusu midemi bulandırırken ondan uzaklaştım. "Defol git buradan!"

"İnsan hiç kocasını odadan kovar mı?" Bana doğru bir adım atınca bu sefer yerimden hareket etmedim.

"Sen benim kocam değilsin!"

"Şimdilik," diyerek güldü ve ekledi. "Ama iki gün sonra olacağım." Alayla güldüm.

"Tamam o zaman şimdi git iki gün sonra gel." Beni umursamadan bir adım daha attı. Aramızdaki mesafe azalmıştı.

"Gitmek istemiyorum."

"Ama ben gitmeni istiyorum." Yüzünü buruşturmuş bir şekilde bana bakarken elimle kapıyı gösterdim. "Şimdi hemen defol git buradan yoksa avazım çıktığı kadar bağıracağım." Bu sefer gülen o olmuştu.

"Evde hiç kimse olmadığını çok iyi biliyorsun." dedi ve bir adım daha attı. "Babamların da o otelden çıktıktan sonra küçük bir işler var onu halletmeye gidecekler ve ben bunu bildiğim için seni eve getirdim. Yani anlayacağın bir süre yalnız olacağız." Yanına gittim ve kolundan tuttum.

"Emin ol babanların nerede olduğu beni hiç ilgilendirmiyor. Şimdi hemen gidiyorsun buradan çünkü benim çok uykum var ve uyuyacağım," diyerek tuttuğum kolundan onu çekmeye çalıştım ama hareket bile etmemişti.

"Uyumak mı, bu saatte mi? Hiç eğlenceli değilsin sevgilim." Ona göz devirerek ofladım ve kolunu bıraktım.

"İyi ne halin varsa gör. Ben başka odada uyurum," diyerek kapıya doğru yürüdüm ama bir anda bileğimden tutmuş ve beni kendine çekmişti.

"Bırak beni!" Bağırdım, eşzamanlı olarak kolumu bıraktı ve belimden tutarak beni kendine biraz daha çekerek öpmeye başladı. Sinirle onu itmeye çalışsam da öpmeye devam etti. Bu yüzden yine bacağının arasına tekme atarak onu ittim ve kendimden uzaklaştırdım. Şu an gerçekten midem bulanıyordu. Elimin tersiyle ağzımı silerek ona baktım ve hiç beklemediği anda yüzüne tokatı geçirdim. Yüzü sağ tarafa dönerken eliyle vurduğum yanağını tuttu ve alayla güldü.

"Bir daha böyle bir şey yaparsan seni gebertirim!" Yanağını bırakarak bana döndü. Hâlâ gülmeye devam ediyordu.

"Ne zamana kadar kaçabileceksin benden?" Hiçbir şey söylemeden yüzüne bakınca devam etti. "İki gün sonra karım olacaksın. O zaman ne yapacaksın çok merak ediyorum."

"Seninle evlenmeyeceğimi daha kaç kere söylemem gerekiyor?"

"Boş yere hayal kuruyorsun. Seninle iki gün sonra evleneceğiz. Bunu sen de çok iyi biliyorsun. Yani anlayacağın ha şimdi olmuş ha iki gün sonra hiçbir farkı yok değil mi?" diyerek biraz daha yaklaşınca ondan uzaklaştım.

"Salak salak konuşma defol git bu odadan!" Alayla bana baktı.

"Bence salak salak konuşan sensin karıcığım. Benden daha fazla kaçamayacağını hâlâ anlayamadın." Onunla uğraşmak ve bu iğrenç konuyu konuşmak istemedim. Bu yüzden ona cevap vermedim ve tekrar kapıya doğru yürüdüm. Bu gece başka odada uyusam iyi olacaktı. Elim tam kapının koluma değmişken bir anda ağzımı kapattı. Bağırmak istedim ama ağzımdaki eli buna engel oldu. Ondan kurtulmak için çırpınsam da beni sıkıca tutarak kulağıma fısıldadı.

"Hiçbir yere gidemezsin, bu gece benimlesin." Onu dinlememeye çalışarak tekme atmayı denedim ama arkamda olduğu için başarılı olamıyordum. Beni odanın içine doğru çekerken tüm gücümle bağırdım ama duyulan tek şey birkaç mırıltı olmuştu. Yatağımın yanına gelince beni yatağın üzerinde doğru itti. Ağzımı bıraktığı için tekrar bağırdım. Tüm gücümle, boğazım acıyana kadar çığlık attım ama bunun boşa olduğunu biliyordum. Babam ve amcam evde yoktu. Bahçedeki adamların da bana yardım etmeyeceği çok belliydi. Bu yüzden de kendim bir şey yapmam gerekiyordu. Diğer taraftan yataktan çıkmaya çalışırken bir anda beni ayağımdan yakaladı ve kaçmama engel oldu. Hâlâ o iğrenç sesiyle gülüyordu. Yüzüne tekme atmaya çalışsam da ayağımdan tutarak beni tekrar yatağa çekti.

"Bırak beni pislik!" Bağırırken yüzüne vurdum ama ellerimi tutup engel oldu bana. Şu an resmen üzerimde uzanıyordu ve bu kendimden nefret etmeme neden oluyordu.

"Boşuna kendini yorma sevgilim. Bu gece sen ve ben varız başka hiç kimse yok." Ona cevap verecekken tekrar bana yaklaşıp öpmeye başlayınca susmak zorunda kaldım. Altında çırpınıp kurtulmaya çalışsam da fayda etmedi. Bu yüzden gözlerim doldu ve ağlamaya başladım ama bu pes ettiğim anlamına gelmiyordu. Ben Bade'ydim. Ben güçlüydüm. Her zaman ki gibi şimdi yine güçlü olacaktım. Midem bulansa da dudaklarımın üzerindeki dudaklarını ısırdım. Hem de öyle böyle değil dudağını koparacak kadar sert bir şekilde ısırdım.

"Siktir!" Küfür ederek geri çekildi ve dudağına dokunarak öfkeyle gözlerimin içine baktı. "Sen..." diyerek sustu. Ondan kurtulmak için ikinci hamlemi yapacakken bir anda boğazımı tuttu ve sıkmaya başladı.

Nefesim kesilirken ellerini boğazımdan çekmeye çalıştım ama olmadı. Nefes alamadım, gittikçe hareketlerim de yavaşladı ve gözlerimin kapandığını hissettim. Son bir kez ayaklarımla ona vurmaya çalışsam da olmadı. Başım yan tarafa düşerken elimle üzerinde uzandığım çarşafı sıktım. Tam gözlerim kapanacakken Emir boğazımdaki ellerini çekti. Aniden derin bir nefes aldım. Daha sonra boğazımı tutarak yüzümü yan tarafa çevirdim ve öksürmeye başladım. Kalkamıyordum çünkü o büyük cüssesiyle karnımın üzerinde oturuyordu. Ben daha kendime gelemezken saçlarımdan tuttu ve kendisine bakmamı sağladı.

"Benimle olacaksın." Tiksinerek ona baktım. "Zamanın hiçbir önemi yok! Ha iki gün sonra ha şimdi ama ben şimdi istiyorum." Tüm nefretimle ona bakmaya devam edince gülerek yüzüme yaklaştı. "Sen de ben ne istersem yapmak zorundasın sevgilim." Pes etmiş gibi sadece başımı salladım.

"Aferin, böyle dediklerimi yaparsan seninle iyi anlaşacağız. Yoksa canın çok yanar," diyerek üzerindeki gömleğin düğmelerini açmaya başlarken şimdi o gereksiz büyük olan cesaretimi gösterme vakti geldi diye içimden geçirdim. Bu yüzden derin bir nefes aldım ve Emir'in üzerinde oturduğu değil de boşta olan ayağımla tüm gücümle bacağının arasına tekme attım. Acıyla bağırıp yataktan düşmemek için çaba sarf ederken ayağa kalktım ve yine o kitabı elime aldım.

"Seni bu sefer gerçekten öldüreceğim!" Öfkeli sesi odada yankılanırken gözümün ucuyla ona baktım. Yerden kalkmış ve yavaş adımlarla bana yaklaşıyordu. Yüz ifadesinden hâlâ canının yandığına emindim. Önüme dönerek hızlı hareketlerle kitabın arasındaki silahı çıkardım ve odanın diğer ucuna doğru kaçarak silahı ona doğrulttum.

"Tek bir adım bile atarsan seni vururum!" Elimdeki silaha şaşkınca baktı, bu şaşkınlığı üzerinden attıktan sonra gülmeye başladı.

"Hiçbir bok yiyemezsin." Ona cevap vermedim. Bana doğru bir adım daha atınca bağırdım.

"Yaklaşma!" Alayla güldü ve bir adım daha attı. Yanıma yaklaşırsa silahı alırdı. Silahı alırsa ya beni öldürür ya da o yatağa tekrar götürürdü. İkisi de benim için ölüm demekti ama ben ölmeyi istemiyordum. Bu yüzden ben öleceğime onun ölmesi daha mantıklıydı. Ben düşünmeye devam ederken o bana bir adım daha atmıştı. Elimi tetiğe götürdüm ve bekledim. Belki korkar ve geri adım atar diye bekledim ama o yine bana yaklaştı. Sanırım daha fazla düşünmeme gerek yoktu bu yüzden tetiğe bastım ve hiç tereddüt etmeden onu karnından vurdum.

Beyaz gömleği bir anda kıpkırmızı olurken yatağın kenarından tutundu. Hâlâ yüzüme bakıyordu. Kalbim deli gibi atarken dizlerinin üstüne çöktü, sonra da dengesini sağlayamadı ve yere düştü. Yerde uzanırken konuşmaya çalıştı, başaramadı ve gözleri kapandı, başı yana düştü.

"Emir," deyip yavaş hareketlerle yanına oturdum ve vurduğum yere ona dokundum. Elim kan olurken korkuyla tekrar yerden kalktım. O anda bahçeden gelen araba seslerini duydum. Babamlar gelmişlerdi. Sadece 5 dakika önce gelmiş olsalar onu vurmak zorunda kalmamış olacaktım ama artık her şey için çok geçti. Elimdeki silahı yere attım ve kanlar içinde yerde yatan Emir'e baktım.

Orada öylece ayakta ne kadar durdum bilmiyordum ama babamlar bir saattir bağırmama rağmen umurlarında olmayan adamlarla beraber odaya girmişlerdi. Amcam Emir'in başında bağırıp durmuştu. Babam bir süre bana şaşkınca bakmış sonra da o da Emir'in yanına oturmuştu ama ben hâlâ hiçbir şey yapmadan, söylemeden ayakta durmaya devam ediyordum. Amcam ve babam Emir'e bakmaya devam ederlerken yanında durduğum boy aynasına döndüm.

Aynadaki yansımama korkuyla baktım. Üzerimdeki tişört yırtılmış ve saçlarım dağılmıştı. Yüzümün birkaç yerinde tırnak izleri boynumda da morluklar vardı. Gözlerimi aynadan çekip titreyen ellerime baktım. Parmaklarımın arasından kan akıyordu ve o yerde öylece yatıyordu.⠀

"Oğlumu öldürdün!" Sinirli olan amcama baktım. "Oğlumu öldürdün," diyerek tekrar edince bir kez daha yerde yatan Emir'e baktım, hâlâ korkudan titriyordum.

"Bana saldırdı." Bunu amcama değil, kendime söylemiştim. Önce her şeyi kendime açıklamam gerekiyordu. "Yapma dedim ama o yaptı, bana saldırdı." Başımı kaldırdım ve öfkeden deliye dönmüş amcamla şaşkın olan babama bakarak devam ettim. "Bana tecavüz etmeye çalıştı!"

"Yalan söyleme!" diye bağırdı amcam, ardından da bir anda silahını çıkardı ve bana doğrulttu. "Sen de öleceksin!" Karşısında korkudan tir tir titrerken kendimi toparlamam gerektiğinin farkındaydım. Çünkü ben bu değildim. Birazdan beni öldürecek olsa da ben bu değildim. Ölecek olsam bile güçlü olmam gerekiyordu.
⠀⠀⠀
"Sizden korkmuyorum!" Babam ve amcam bana bakmaya devam edince avazım çıktığı kadar bağırdım. "Duydunuz mu beni? Sizden korkmuyorum!" Amcam birkaç adım atarak yanıma geldi. Sinirle ona bakarken saçlarımdan tutarak beni itti ve Emir'in yanına yere düşmemi sağladı.

"Seni gebereteceğim," diyen amcamı duyunca babama baktım. Onun umurunda bile değildim, çünkü şu an Emir'le ilgileniyordu. Amcam silahını başıma dayadı, gözlerinde en ufak bir tereddüt bile yoktu.

Gözlerimi ondan çekerek yatağımın yanındaki komodinin üzerinde duran annemin fotoğrafına son kez acıyla baktım. Her şey bu gece yeniden başlayacak zannederken her şey bu gece benim için bitmişti. Gözümden akan bir damla yaşa engel olamadım. Ağladığımı anlamamaları için gözlerimi kapattım.⠀⠀
⠀⠀⠀
"Özür dilerim anne. Sana yaşayacağıma dair verdiğim sözü tutamadığım için çok özür dilerim. Ne olur affet beni."

"Seni geberteceğim." Yine aynı şeyi söyleyen amcamı umursamadım. Hiçbir şey umurumda değildi. Aklımda bir tek annem vardı. Belki de artık ona kavuşacaktım. Gözlerimin önüne onunla olan son konuşmamız geldi.

"Bana bir söz vermeni istiyorum Bade."

"Söz veriyorum."

"Ama daha ne olduğunu söylemedim ki."

"Sen benden hiçbir zaman kötü bir şey istemezsin anne." Gülerek saçlarıma dokundu.

"Sana ne yaparlarsa yapsınlar, her ne olursa olsun güçlü olmanı istiyorum. Hiçbir zaman onlara güçsüz görünme. Hiçbir zaman seni ezmelerine izin verme. Hep dik dur, o zaman benim kızım olabilirsin. Bir tek o zaman seni sevmeye devam edebilirim."

"Ben senin kızınım anne. Bu yüzden de çok güçlüyüm. Onlar bize hiçbir şey yapamazlar."

"O zaman bana söz ver. Hem güçlü olacağına hem yaşayacağına hem de mutlu olacağına dair söz ver."

"Söz veriyorum anne. Yaşayacağım, mutlu olacağım ve bunları yaparken çok güçlü olacağım." Gülümsedi ve bana sıkıca sarıldı.

"O gün bana son kez sarıldığını bilmiyordum anne." Kendi kendime mırıldanırken bir anda amcam başıma dayamış olduğu silahla beni dürttü. Gözlerimi açtım ve amcamın gözlerinin içine baktım. "Senden korkmuyorum. Ne senden ne de o elindeki silahtan korkmuyorum!" Sinirle bana bakarken ayağa kalktım. Amcam hızla peşimden kalkarak bağırdı.

"Diz çök!" Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Asla!" Elindeki silahın üst kısmını çekti ve tekrar bana doğrulttu. Şu an merminin namlunun ucunda olduğunu biliyordum. "Madem bu kadar cesursun gözlerimin içine bakarak öldür beni! Diğerleri gibi önünde diz çöküp korkudan ağlayacak değilim!" Bana doğru bir adım attı. Gözlerimi bir saniye bile gözlerinden çekmedim.

"Yaşıyor!" dedi Emir'in başında oturan babam ve heyecanla bize döndü. "Nefes alıyor." Şaşkınca ona bakarken amcam beni bırakıp yanlarına gitti.

"Kaldırın lan oğlumu yerden!" diye bağırdı amcam, odanın kapısında duran birkaç adam hızla gelip Emir'i yerden kaldırıp odadan çıkartırlarken amcam koşarak peşlerinden çıktı ve odada babamla yalnız kaldık.

"Neden yaptın bunu?" Sinirle ona baktım.

"Bana tecavüz etmeye çalıştı diyorum duymuyor musun beni?"

"Kes sesini!" Ona şaşkınca bakarken birkaç adım attı ve yanıma geldi. "Zaten iki gün sonra evlenecektiniz." İşte bu, kelimelerin tükendiği son noktaydı.

"Sen gerçekten igrençsin." Kaşlarını çatarak bana bakınca devam ettim. "Midemi bulandırıyorsun." Elini kaldırdı tam bana tokat atacakken bileğinden tutarak ona engel oldum ve öfkeyle konuştum.

"Sana bir daha bana vurmana izin vermeyeceğimi söylemiştim." Sertçe kolunu çekerek benden kurtardı.

"Şimdi gidiyorum ama bu gece bu odada olanların hesabını vereceksin."

"Sabırla geri dönmeni bekleyeceğim." Tiksinircesine züme baktıktan sonra odadan çıktı. Odadan çıkar çıkmaz kapıyı kilitleme sesini duydum. Öfkeyle kapıya yaklaştım ve açmaya çalıştım ama tabii ki açamadım.

"Allah kahretsin!" Bağırdım, kendime sinirlenerek kapıya tekme attım ve tekrar odama bakındım. Darmadağın olmuş yatağa iğrenerek baktıktan sonra yerdeki kan lekelerine baktım. O pislik bunu hak etmişti. Bu yüzden umurumda bile değildi. Kana basmamaya dikkat ederek dolabımın önüne gittim ve kendime bir tişört alarak banyoya gittim.

Banyoya girince üzerimdeki yırtık tişörtü çıkararak çöp kutusuna attım ve aynaya baktım. Berbat görünüyordum. Yüzümdeki tırnak izlerine dokundum. "İzi kalmasa bari," diyerek boynuma baktım. Emir sıktığı için morarmıştı. Kendime biraz daha bakarsam fazlasıyla sinirleneceğimi fark edince elimi yüzümü yıkayarak temiz tişörtü giydim. Bu gece hakkında tek merak ettiğim şey; Emir yerine yerde yatan kişi ben, başımda ki de benim yerime Emir olsaydı yine de aynı tepkiyi verecekler miydi? Bu sorunun cevabını çok iyi biliyordum ve bu onlardan daha çok nefret etmeme neden oluyordu.

Banyodan çıkınca gözüme ilk çarpan şey yine yerdeki kan lekeleri oldu. Oflayarak tekrar banyoya girdim ve biraz önce çöp kutusuna attığım tişörtü suyun altında iyice ıslatarak banyodan çıktım. Yerdeki kan lekelerini iyice sildikten tekrar banyoya dönerek tişörtü çöpe attım. Tekrar ellimi yıkayıp odaya geçtiğimde dağınık olan yatağı gördüm.

Tüm öfkem tekrar gün yüzüne çıkarken düşünmemeye çalışarak yatağa uzandım. Bu gecenin böyle bitmemesi gerekiyordu ama bir kere olan olmuştu. Artık zamanı geriye alamazdım ve bu yüzden aklımdaki tüm planı değiştirmek zorundaydım. Çünkü artık bu odadan ne zaman çıkacağımı bilmiyorum ve benim zamanım yoktu ama şimdi elimden uyumaktan başka hiçbir şey gelmiyordu. Ne yapmam gerektiğini yarın düşünmeye karar vererek gözlerimi kapattım.

***

Kolumdaki saatte bakarak ofladım. Saatlerdir bu odadaydım ve ne gelen ne de giden olmuştu. Benim bir an önce bu odadan çıkmam gerekiyordu. Sinirle önünde durduğum yatağa tekme attım.

"Sakin ol Bade... Sakin ol ve düşün... Her şeyin üstesinden geldin, bunun da üstesinden geleceksin... Hiçbir şey olmayacak... Kendine güven hiçbir şey olmayacak... Onlar seninle uğraşamazlar çünkü sen güçlüsün..." Kendi kendime mırıldanarak kendimi ne zaman çaresiz hissetsem yaptığım gibi aynanın karşısına geçtim ve yansımama bakarak derin bir nefes aldım.

"Sen güçlüsün. Hep güçlüydün yine güçlü olacaksın. Pes etmek yok. Pes edersen kaybedersin, kaybedersen ölürsün ve sen ölmek istemiyorsun," diyerek gözlerimi kapattım.

"Güçlü ve zeki bir kadını hiç kimse yenemez Bade. İşte tam da bu yüzden çok güçlü ve çok zeki olacaksın."

Annemin sesi tekrar kulaklarımda yankılanırken gözlerimi açtım ve tekrar kendime baktım.

"Ben güçlüyüm hem de çok güçlüyüm." Yine kendi destekçim kendim olmuştum. Şimdi bir şeyler yapmanın vaktiydi. Dışarıya haber göndermeliydim. Bir şekilde dışarıya haber göndermeliydim. Merve'nin bugün gelmeyeceğini bildiğim için Merve şıkkını aklımda hızla eledim. Karan dün gece bana bir hediye göndereceğini söylemişti. Nasıl göndereceğini dün gece umursamamıştım ama şimdi nasıl göndereceğini bilmem gerekiyordu. Aslında biraz düşününce bulmak zor olmamıştı. Eve bir şeyler göndermesi için evde bir adamı olması gerekiyordu. O burada tutulduğu sırada benden başka ona yardım eden olmadığı için de bu adam yeni gelenlerin arasında olmalıydı ve sanırım benim onu bulmama gerek yoktu. Koşarak odanın penceresine çıktım. Odamın penceresinin arka bahçeye bakıyor olması bazen işime yarasa da bazen beni engelliyordu. Yine de kendimi toparladım ve bağırdım.

"Beyler!" diye bağırdıktan bir süre sonra bir adam arka bahçeye geldi.

"Buyurun Bade Hanım," diyen uzun boylu adama baktım. Tam da tahmin ettiğim gibi geceleri bahçede çalışan adamlar gitmiş ve gündüzleri çalışanlar gelmişti. Yani bunların dün geceden haberleri yoktu.

"Bahçede kaç kişisiniz?" Adam bana şaşkın bir ifadeyle baktı.

"Anlamadım efendim?"

"Bahçede diyorum toplam kaç kişisiniz?" Adam bir süre düşündükten sonra cevap verdi.

"Yirmi beş falan varız." Onu başımla onayladım. "Neden sordunuz?"

"Yeni çalışanlar gelecekti bugün, geldi mi onlar?"

"Sabah işe başladılar efendim." İşte bu çok iyi olmuştu. Demek ki bahçedeki adamlardan birisi Karan'ın adamıydı.

"İyi git ve bahçedeki herkese Emir Bey'in vurulduğunu söyle." Adam mümkünmüş gibi daha çok şaşırdı.

"Emir Bey vuruldu mu?"

"Evet."

"Öldü mü?"

"Bilmiyorum ama inşallah ölecek. Her neyse konumuz bu değil. Sen git ve adamlara Emir Bey vuruldu ve onu Bade Hanım vurdu de."

"Ne?" Adam aniden bağırınca korkuyla yerimden sıçradım.

"Ne bağırıyorsun be ödüm koptu?"

"Emir Bey'i siz mi vurdunuz gerçekten?"

"Yok ben vurmadım ama adamlara havam olsun diye yalan söylüyorum."

"Ha anladım, ben de bir an gerçekten siz vurdunuz zannettim." Adama şaşkınca baktım.

"Sen gerçekten söylediğim şeye inandın mı?"

"Evet."

"Bir şey diyeceğim gidip bana daha zeki birini çağırır mısın? Bu iş seninle olmayacak çünkü."

"Aşk olsun Bade Hanım siz bana salak mı demek istiyorsunuz?"

"Yok canım ne münasebet hiç de salak değilsin bak sana ne söylemek istediğimi şıp diye anladın."

"Yani siz bana salak dediniz?" Aşağıya doğru biraz daha eğildim.

"Sohbet etmeye devam mı edeceksin yoksa dediğimi mi yapacaksın?"

"Hemen dediğinizi yapıyorum efendim ama size son bir şey sormam gerekiyor." Derin bir nefes aldım.

"Tamam sor hadi."

"Neden böyle bir şey yapmanı istiyorsunuz benden?" Sanki ona sır verecekmiş gibi etrafıma baktım. Merakla yüzüme bakınca biraz daha eğildim ve fısıldayacakmış gibi yaparak bağırdım.

"Sana ne?" Adam afalladım

"Çok bağırmayın efendim, sesiniz kısılır." Ona şaşkınca bakarken devam etti. "Neyse ben gidip dediğiniz şeyi yapayım," diyerek ön tarafa doğru yürüyünce bağırdım.

"Dur bir dakika, dur!" Durdu ve yeniden bana baktı.

"Buyurun."

"Ne söyleyeceğini tekrar etsene bir."

"Gerçekten artık kırıcı oluyorsunuz. Ne diyeceğimi unutacak değilim." Ona gülümsedim.

"Sen yine de bir tekrar etsen iyi olur."

"Ön bahçeye gideceğim ve adamlara Emir Bey'in sizi vurduğunu söyleyeceğim."

"Ne?" Aniden bağırdım, dudakları yana kıvrıldı.

"Şaka yaptım şaka," dedi ve devam etti. "Ön bahçeye gideceğim ve Emir Bey'in vurulduğunu bir de onu sizin vurduğunuzu söyleyeceğim." Rahat bir nefes aldım.

"Aferin, hadi git söyle." Beni başıyla onayladı ve koşarak ön bahçeye gitti. Bende arkasından bakmayı bırakarak odaya girdim. "Bu ne tuhaf bir adam ya?" Kendi kendime konuşarak yatağımın üzerine oturdum. "Bir de mafyanın yanında koruma olarak çalışıyor." Yatağa uzanarak her zamanki gibi tavana baktım. "Acaba o mu çok salaktı yoksa ben mi çok zekiydim?" Sorduğum soruya kendim gülerek derin bir nefes aldım.

Yine bir kumar oynamıştım ve nasıl sonuçlanacağına dair en ufak bir fikrim bile yoktu. Aslında tutmayacak bir plan değildi. Az önceki adam bahçedeki diğer adamlara benim Emir'i vurduğumu söyleyecekti. Tabii Karan'ın adamı da bunu öğrenecek ve patronuna haber verecekti. Bu sayede Karan gerçekleri anlatmaktan vazgeçtiğimi değil anlatamadığımı anlayacak ve o da beni kurtarmaktan vazgeçmeyecekti. Yani her şey kendiliğinden gelişecekti ve bu sayede kurduğum plan değil sadece o planı uygulama tarihim değişecekti. Umarım bu sefer her şey gerçekten de aklımdaki gibi ilerler ve bir sorun çıkmazdı.

***

Aradan saatler geçmiş ve çoktan akşam olmuştu ama hiç kimseden ses çıkmamıştı ve ben artık bu odada delirmek üzereydim. Odanın içinde volta atmaktan ayaklarım ağrımıştı. Kolumdaki saatte baktığımda saatin yedi olduğunu gördüm ve ofladım. Normalde benim çoktan bombayı patlatmış ve bu evden çıkmış olmam lazımdı. Umarım Karan ona gönderdiğim mesajı almıştır yoksa gerçekten bütün planım boşa gidecek ve ölmek zorunda kalacaktım.

Odanın içinde volta atmaya devam ederken bir anahtar sesi duydum ve heyecanla kapıya baktım. Önce kapının kilidi sonra da kapının kendisi açılmış ve babam görünmüştü. Dikkatle ona baktım. Omuzları düşmüş, göz altları şişmiş ve gözlerinin içi kızarmıştı. Hâlâ üzerinde dün giydiği takım vardı. Elindeki ceketi koltuğun üzerine doğru attı ve tekrar öfkeli gözleri beni buldu. Bir eliyle gömleğinin birkaç düğmesini açarken diğer eli beline gitmiş ve silahını çıkarmıştı. Hiçbir şey söylemeden ona bakmaya devam ettim. Belinden çıkardığı silahı da ceketinin üzerine doğru atarak odanın içine doğru bir adım attı.

"Yaşıyor." Ağzından bir tek bu kelime çıkmıştı.

"Beceremedim demek ki. Sanırım bu konularda sizin kadar yetenekli değilim."

"Ölebilirdi."

"Bana tecavüz de edebilirdi." Kaşlarını çattı. Alnında beliren damarlar onun ne kadar çok sinirli olduğunu gösteriyordu.

"İki gün sonra kocan olacak zaten!" Alayla güldüm.

"Bir babanın kızına böyle bir söylemesi çok iğrenç bir şey değil mi?"

"Sen benim kızım değilsin."

"Bu söylediğinin gerçek olmasını senden çok ben isterdim."

"Hiçbir zaman doğmanı istemedim."

"Keşke hiç doğmasaydım."

"O geri zekâlı annen seni doğurmak için tutturmasaydı şu an bu durumda olmayacaktık!" Öfkeyle ona yaklaştım.

"Annem hakkında düzgün konuş!" Bu sefer alayla gülen o oldu.

"Şu ölmüş kadını savunduğun kadar beni bir kere böyle savundun mu çok merak ediyorum."

"O ölmüş dediğin kadının bana yaptığı anneliği sen yirmi iki yıllık hayatımda tek bir kere ya da tek bir dakika babam olarak yapmış olsaydın belki seni de savunurdum."

"Hiçbir zaman seni sevmedim, babalık yapmak içimden gelmedi. Benim için dışarıdaki adamlardan hiçbir farkın yok. Şurada gözümün önünde gebersen umurumda olmaz."

"Seninle duygularımız karşılıklı. Ben de seni hiçbir zaman sevmedim. Defalarca kez vuruldun bir kere bile senin için korkmadım. Her gece öl diye dua ettim. Çünkü sen ölürsen benim için her şey bitecekti. Bu yüzden hep ölmeni istedim." Bana cevap verecekken ona doğru bir adım ve konuşmaya devam ettim. "Ta ki anneme dokunana kadar. O gün her şey değişti." Kaşlarını çattı ama hiçbir şey söylemedi. "O gün ne oldu biliyor musun?"

"Ne oldu?" Gözlerinin içine baktım ve devam ettim.

"O gün bu hayattaki en büyük düşmanını kazandın. O günden sonra ölmeni istemedim seni öldürmek istedim, canın yansın istemedim canını yakmak istedim, hayatın mahvolsun istemedim hayatını mahvetmek istedim ve o günden sonra bunları yapmak için elimden ne geliyorsa yaptım."

"Demek ki elinden hiçbir şey gelmiyormuş. Ne canımı yakabildin ne hayatımı mahvedebildin ne de beni öldürebildin. Bu yüzden sen sadece bir zavallısın."

"Asıl zavallı sensin. Şu belindeki silah ve cebindeki üç beş kuruş paran olmasa, her seferinde kapımdaki köpekler diyerek aşaladığın o adamlar bile seni hesaba almazlar. Ben bile sana acıyorum. Tek bir kişi bile sevmiyor seni bu hayatta."

"Desene kızımla aynı kaderi yaşıyorum. Seni de kimse sevmiyor Bade."

"Haklısın beni de sevmiyorlar çünkü ben bu evden dışarıya çıkamıyorum. Kimseyi tanımıyorum, kimseyle konuşmuyorum tek bir arkadaşım bile yok ve tam da bu yüzden sevenim yok ama benim de normal insanlar gibi hayatım olsaydı beni de seven insanlar olacaktı. Çünkü ben senin aksine iyi biriyim. Sen kötüsün, sen saf kötüsün. Bu hayatta başarabildiğin tek şey birilerini öldürmek ve sen o kadar aciz ve zavallısın ki bundan gurur duyuyorsun. Çünkü gerçek başarının ne olduğunu bilmiyorsun ve hiçbir zaman öğrenemeyeceksin." Sinirle bana bakarken konuşmaya devam ettim.

"Ben bu evden kurtulduğum zaman beni seven insanlar olacak, başardığım İşler olacak, bana saygı duyan insanlar olacak ama senin için böyle bir şey yok. Sen bu hayattan kurtulamazsın, sen bu iğrenç karaketerinden kendini kurtaramazsın." Yine alayla güldü. Her zaman olduğu gibi gülüşünün arkasına saklanıyordu. Beni umursamıyormuş söylediklerim sanki onu ilgilendirmiyormuş havası vermek için gülüyordu ama ben onu çok iyi tanıyordum ve benim tanıdığım adam az önce ona söylediğim şeyleri kaldırabilecek bir adam değildi.

"İkimizin de birbirinden bir farkı yok. Sen de bu evden asla kurtulamayacaksın. Bu yüzden de ne sana saygı duyan insanlar ne de seni seven insanlar olmayacak. Geberip gidene kadar bu evde yaşayacaksın. Bu zamana kadar benim kızım olarak yaşadın bundan sonra Emir'in karısı olarak yaşayacaksın." Ona hiçbir şey söylemeden yüzüne bakınca gülerek konuştu. "Emir'le evlenmeni neden bu kadar çok istiyorum biliyor musun?" Tam da tahmin ettiğim gibi gururuna yedirmemiş ve beni vurmaya çalışacaktı.

"Hayır, neden istiyorsun?"

"Çünkü onu çok iyi tanıyorum. O benden de amcandan da çok farklı birisi. O tam bir manyak. Bizim yetiştirdiğimiz bir manyak. Bu yüzden de benim yapamadığım şeyi yapacak ve bir gün seni öldürecek."

"Beni öldürmesi için evlenmemi istiyorsun yani?"

"Aynen öyle. Önce sabredecek ve sadece canını yakacak ama sonra sabrı taşacak daha fazla dayanamayarak seni gebertecek ve ben bunu çok iyi biliyorum. Hatta bunu düşünmek keyfimi yerine bile getiriyor."

"Bu kadar oyuna ne gerek vardı? Bunu sen de yapabilirdin."

"Bilirsin ben elimi pisliğe bulaştırmayı sevmem."

"Senin sadece elin değil kendin de pisliğin içindesin ama bunu göremeyecek kadar körsün." Derin bir nefes aldı ve benden uzaklaştı.

"Seninle konuşmaya devam etmek isterdim ama amcan aşağıda ve seni bekliyor."

"Dün yapamadığı şeyi bugün yapıp beni öldürecek herhalde." Başını olumsuz anlamda salladı.

"Hayır seni öldürmeyecek ama sen ondan özür dileyeceksin. Sonra da tekrar bu odaya çıkacak ve yarın nikaha kadar burada kalacaksın."

"Yarın?" diyerek şaşkınca sordum, dudakları yana kıvrıldı.

"Evet yarın. Ertelemek istedik ama Emir uyanınca yarına kadar kendini toparlayacağını ve nikahı ertelemek istemediğini söyledi."

"Emir uyandı mı?"

"Sadece bir saat önce uyandı." Her şey yine karışmıştı. Benim bir an önce bu evden çıkmam gerekiyordu ama hâlâ Karan'ın hediye diye bahsettiği şey gelmemişti. Sanırım çok büyük bir risk almak zorundaydım.

"Tamam, hadi inelim amcamdan özür dileyeceğim. Çok ayıp ettim sonuçta." Şüpheyle yüzüme baktı ama sonra hiçbir şey söylemeden odanın kapısına doğru yürüdü. Çıkmadan önce koltuğun üzerine attığı silahı almıştı ama ceketi bırakmıştı. Peşinden odadan çıkınca Merve'yle karşılaştım. Bir dakika bu kız, bugün evde olmayacaktı ki? Neyse, gelmiş demek ki.

"Bade Hanım gelinliğiniz geldi." Elindeki büyük kutuya bakarak umursamazca konuştum. Bugün hatta bundan sonra hiçbir zaman bu odaya tekrar dönmeyecektim.

"Odaya bırak," diyerek gidecekken bir anda önümde durdu.

"Ne oluyor?" Babam da durmuş ve bize bakmıştı. Merve önce babama sonra da bana bakarak konuştu.

"Arabadan indirirlerken gördüm. Gelinliğiniz gerçekten çok güzel ve eminim siz de çok güzel bir gelin olacaksınız." Bir şeyler olduğu çok belliydi. Yoksa Merve'nin bunları söylemesine imkan yoktu. Çünkü neredeyse benden çok o kaçıp gitmemi istiyordu.

"Teşekkür ederim," dedim ve babama baktım. Merdivenlerin başında durmuş bize bakıyordu.

"Ben o zaman gelinliği yatağınızın üzerine bırakıyorum." diyerek gözleriyle odayı gösterince beni odaya çağırdığını anladım.

"Peki, bırak sen." Başka hiçbir şey yapmadan odaya girdi.

"Hadi sohbetin bittiyse aşağıya in artık." Odanın içine doğru baktım. Sanırım inmeden önce Merve'yle konuşmak daha mantıklıydı.

"Peki, geliyorum," diyerek birkaç adım attım ve yalandan karnımı tuttum.

"Ne oldu?"

"Midem," dedim ve hemen kusacakmış gibi elimi ağzıma götürdüm.

"Ne oldu birdenbire?"

"Bilmi..." dedim ve sanki cümlemi tamamlayamamış gibi yaparak odadaki banyoya doğru gittim.

"Badem" Arkamdan bağıran babamı umursamadan banyoya girdim ve sanki kusuyormuş gibi sesler çıkarmaya başladım.

"İşini bitir, aşağıya gel!" Planım tutmuştu. Çünkü birazdan o salona inecek ve ben de odada Merve'yle yalnız kalacaktım. Odanın kapısının kapanma sesini duyar duymaz banyodan çıktım ve Merve'nin yanına gittim.

"Ne oldu?" Gülerek yatağın üzerindeki gelinlik kutusunu gösterdi.

"Çok yakışıklı birinden size bir hediye varmış."

"Çok yakışıklı birisi mi?"

"Evet, kendisi böyle söylememi istedi," deyince güldüm ve hemen gelinlik kutusunu açtım ama gördüğüm şey beni şaşırttı.

"Eee ama burada gelinlik var."

"Altına bakın." Hızla gelinliği kutudan çıkararak yere attım ve altındaki poşeti gördüm. Poşeti açıp içindekini görünce ağzım şaşkınlıkla ayrıldı.

"Ne yani beni bu mu kurtaracak?" diyerek Merve'ye dönünce yine güldü.

"Bunu veren adam bana dedi ki eğer bu cümleyi kurarsanız size 'Seni o elindeki değil ben kurtaracağım' dememi istedi."

"Yanlış kişiye mi güveniyorum acaba?" diyerek elimdekine bir kez daha baktım ama sanırım başka çarem yoktu.

Hızlıca gerekeni yaptıktan sonra Merve'ye teşekkür edip odadan ayrıldım. Koşar adımlarla merdivenlerden inip salonda yan yana oturan babamla amcamın tam karşılarına oturdum ve gülerek konuştum.

"Nasılsın amca?" Bana sinirle baktı ama hiçbir şey söylemedi. "Sanırım biraz sinirlisin." Yine ikisi de hiçbir şey söylemeyince devam ettim. "Senden özür dilemem gerekiyormuş babam yukarıda öyle söyledi." Kaşlarını çatarak konuştu.

"Yaptığın şey için mi özür dileyeceksin yoksa baban istedi diye mi özür dileyeceksin?" Biraz düşünür gibi yaptıktan sonra konuştum.

"Babam istedi diye. Biliyorsun istediği şeyleri yapmadığım zaman beni odaya kilitliyor. Yoksa Emir falan umurumda değil yani."

"Bade!" Babam yüksek ses tonuyla aramıza girince onu unursamadan amcama bakarak konuşmaya devam ettim.

"Dün yaptığım şey için çok özür dilerim. Bir anlık boşluğuma geldi ve Emir'i yaraladım. Çünkü boşluğuma gelmeseydi direkt öldürürdüm. Bu yüzden onu öldüremediğim için senden çok özür dilerim amcacığım." Amcam öfkeyle bana bakınca babam ayağa kalktı.

"Düzgün konuş amcanla!" Babama baktım ve gayet sakin bir şekilde konuştum.

"Sen bana özür dile dedin ben de dün gece için pişman olduğum tek konuda özür diledim işte." Yanıma geldi ve kolumdan tutarak beni ayağa kaldırdı.

"Son günlerde sesin çok çıkmaya başladı. O sesini kesmesini çok iyi bilirim." Kolumu ondan çekerek salonun ortasına gittim ve alayla gülerken konuştum.

"Siz daha benim sesimi hiç duymadınız." İkisi de sinirle karşımda dururken "Siz benim sesimi birazdan duyacaksınız!" diye ekledim.

"Ne demek bu?" diye sordu babam.

"Babacığım ben bir şey yaptım." Hemen kaşlarını çattı. "Ben var ya ne yaptım biliyor musunuz?" diyerek güldüm. İçimden sadece gülmek geliyordu, çünkü güldüğüm zaman sinirleri bozuluyordu ve onların sinirlerini bozmak hoşuma gidiyordu.

"Yine ne yaptın?"

"Ben size ihanet ettim." İkisinin de yüz ifadesi bir anda sertleşti.

"Ne demek size ihanet ettim?" Babamın sinirli hâlinin aksine sakin bir şekilde konuşmaya devam ettim.

"Şu kaçarsa bu dünyada Karahanlı soyadını taşıyan hiç kimse kalmaz dediğiniz adamı ben kurtardım." Önce şaşırdılar sonra birbirlerine baktılar ama ikisi de dönüp bana tek kelime etmedi.

"Ama böyle olmuyor ki," diyerek onlara doğru bir adım attım ve devam ettim. "Siz böyle sakin kalınca hiçbir anlamı kalmıyor. Keşke Emir de olsaydı o manyak kesin duvarları falan yumruklardı." İkisi de sessizliklerini koruyunca salondaki tekli koltuğa oturdum ve ayak ayak üstüne atarak ellerimi göğsümün altında birleştirdim.

"Anlayacağınız sevgili aileme ihanet ettim ve benim ailemde ihanetin cezası ölümdür." diyerek kahkaha atarak devam ettim. "Yani şimdi sizin beni öldürmeniz gerekiyor." Babam ilk şaşkınlığını üstünden atmış olacak ki bana yaklaştı ve kolumdan tutarak beni ayağa kaldırdı.

"Yalan söylüyorsun! Sen bunu yapacak kadar cesur değilsin." Kolumu bu sefer ondan kurtarma gereği duymadan konuştum.

"Beni hiç tanımıyorsun babacığım. Neler yapabileceğime dair en ufak bir fikrin bile yok."

"Bunu yapmak için bir sebebin bile yok!" Alayla güldüm.

"Sizden nefret etmem bence yeterince iyi bir sebep."

"Kamera kayıtlarını izledik. O adamın yanına kimse girmemişti. Sen yapmış olamazsın."

"Yirmi iki yıldır bu evde yaşıyorum. Nerede kamera olduğunu çok iyi biliyordum. Kameralara yakalanacak kadar salak değilim."

"Seni bu sefer öldüreceğim." Rahat bir nefes aldım. Bu cümleyi duyunca sevineceğim hiç aklıma gelmezdi.

"Ben de onu diyorum işte. Size ihanet ettim ve ihanetin cezası ölümdür. Beni öldürmen gerek yoksa koskoca Soysal Bey'in bütün ilkeleri mahvolur." Kolumu daha da sıktı.

"Benimle geliyorsun."

"Zevkle." Beni kapıya doğru çekiştirirken amcam önümüzde durdu.

"Böyle bir şey olmayacak!" deyince babam öfkeyle konuşmaya devam etti.

"Bu sefer çok ileriye gitti, haddini aştı!" diye bağırdı babam, amcam daha da sinirlendi.

"Kendi kızını mı öldüreceksin?" Hemen araya girdim.

"Biz yukarıda o konuyu aramızda hallettik amca." Beni unursamadan babama baktı.

"Bunu yapamazsın."

"Yaparım, o ölmeyi hak etti!" diyerek beni çekiştirerek bahçeye çıkardı ve arabanın içine zorla bindirdi.

"Soysal!" Amcam arkamızdan bağırdı, babam amcamı unursamadan yanıma bindi. Öne bir adam ve şoför binince bahçede bağıran amcamı umursamadan yola çıktık.

"Sen ölmeyi hak ettin!" deyince ona cevap vermedim. "Seni geberteceğim ve cesedini kurda kuşa yem olması için gömmeyeceğim bile." Yine ona cevap vermedim. "Ne oldu iş ciddiye binince sesin kesildi?" Ona doğru döndüm ve umursamazca konuştum.

"Bir sürü hazırlık boşa gitti, yazık. Neyse artık arkamdan kutlama yaparsınız davetlilerle beraber."

"Kimse senin öldüğünü bilmeyecek."

"Şey deyin o zaman; Gelin kaçtı deyin de biraz havam olsun." Babam kaşlarını çatmış bana bakarken önüme dönerek konuştum. "Çok konuşacaklar arkamdan çok. Kim bilir neler neler söylerler. Kocaya kaçtı bile diyen olabilir."

"Sen gerçekten manyaksın." Tekrar ona döndüm.

"Ne kadar birbirimizi sevmesekde sonuçta senin genlerini taşıyorum." diyerek yola baktım. Çoktan bir orman yoluna girmiştik bile. Bugün, hayatımın dönüm noktası olacaktı ve bugün, eski hayatımın son günü, yeni hayatımın da ilk günü olacaktı.

Şoför arabayı durdurunca babama döndüm. Bana bakmadan öndeki adama bakarak konuştu.

"Gebertin şunu!" Öndeki adam arabadan inince konuştum.

"Sonra görüşürüz diyeceğim ama senin benim olacağım yere gelemezsin." Bana döndü ve alayla güldü.

"Birazdan öleceksin hâlâ ne diyorsun." Ben de güldüm.

"Bugün benim en mutlu ve en güzel günüm. Senden kurtuluyorum."

"Aynı zamanda geberiyorsun da."

"Her güzel şeyin bir kusuru vardır."

"Seni hiç özlemeyeceğim ve bundan önce hiç olmadığım gibi seni öldürdüğüm için pişman olmayacağım." Oturduğum tarafın kapısı açılınca babama doğru eğildim ve kulağına fısıldadım.

"Bugünü hayatının sonuna kadar hiçbir zaman unutma. Çünkü bugün için çok pişman olacaksın."

"Ben pişman olmam. Hele de seni öldürdüğüm için hiç pişman olmam."

"Olacaksın, bugün için hayatının sonuna kadar pişman olacaksın," diyerek son kez güldüm ve arabadan indim. İner inmez adam kolumdan tutmuş ve beni sürüklemeye başlamıştı. Telaşla etrafıma baktım ama hiç kimse yoktu. Şu an Karan'ın ve adamlarının burada olması ve aniden çıkıp beni kurtarmaları gerekiyordu ama etrafta hiç kimse yoktu.

Ormanın içine doğru yürüyünce adam beni iterek yere düşürdü. Dizlerimin önünde yere çöktüm ve tam karşıda arabanın içinde duran ve bana bakan babamı gördüm. Yüzündeki ifadeden mutlu olduğunu fark etmiştim. Mutluydu, çünkü ben ölüyordum. Mutluydu çünkü yirmi iki yıllık cezası bitiyordu ya da sadece o öyle zannediyordu. Son kez etrafıma baktım ama yine kimseyi görememiştim. Ne yani kimse gelmeyecek miydi?

"Şimdi değil." Başımı kaldırdım ve bunu söyleyen adama baktım. Elindeki silahı bana doğrultmuşttu.

"Anlamadım." Babama arkası dönük olduğu için rahat bir şekilde güldü.

"Diyorum ki boşuna etrafına bakma. Şimdi gelmeyecekler biz gittikten sonra gelecekler."

"Sen onun adamı mısın?" Beni başıyla onayladı.

"Evet." Şaşkınca konuştum.

"Beni gerçekten vuracak mısın?"

"Babanın inanması için bunu yapmam şart."

"Ama..." Tamamlamama izin vermeden konuştu.

"Baban bize bakıyor vaktimiz yok. Merak etme seni kurtaracaklar." Başımla onayladım.

"Çok acıyacak mı?"

"Sadece birazcık." Cevap vermeden gözlerimi kapattım.

"Hazırım," dememle göğsümde hissettiğim acı bir olmuştu. Nefesim kesilirken kendimi toparlamaya çalıştım ama bu sefer de aynı acıyı karnımda hissetmiştim. Bir kere daha ateş etmişti. Kendimi zorlayıp nefes almaya çalışırken o durmamış ve bir kere daha karnıma doğru ateş etmişti. Vücuduma isabet eden üçüncü mermiyle daha fazla dayanamayarak kendimi bıraktım ve yere düştüm. Yerde acı içinde kıvranırken adamın yanımdan uzaklaşıp arabaya bindiğini gördüm. Gözlerim kapanmadan önce gördüğüm son şey babamın gülen yüzü olmuştu.

Bölüm Sonu!

Bölüm hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum.

Oy verip yorum yaparak bana destek olabilirsiniz.♡

Beni Instagram'dan ve Twitter'dan takip etmeyi unutmayın.

Yeni bir bölümde görüşmek üzere kendinize çok iyi bakın.♡

Instagram: gizzemasslan

Twitter: gizzemasslan

SİZİ ÇOK SEVİYORUM.♡

Loading...
0%