Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6.BÖLÜM "AİLE"

@gizzemasllan

Merhaba <3

Bir önceki bölüme gelen yorumlarınız için çok teşekkür ederim, bu bölüm için de yorumlarınızı bekliyorum.

Oy vermeyi de unutmayın lütfen♡

Keyifli okumalar!

.

.

.

6.BÖLÜM "AİLE"

Karan birkaç dakika önce almış olduğu cevaptan fazlasıyla memnun olduğunu belli edecek şekilde gözlerimin içine bakarken Özgür ve Selen şaşkın, Ezgi ise fazlasıyla öfkeliydi. Hem de daha öncekilerden daha da öfkeli görünüyordu.

"Evlenme teklifi mi?" diye sordu Ezgi şaşkınca, şaşkın olduğu kadar öfkeliydi de ve bu kez bu öfkesinde sonuna kadar haklıydı. "Ne teklifi ya? Sen neyden bahsediyorsun?" Ezgi hızla gelip Karan'la arama girdi ve omuzumdan itti. "Konuşsana kızım! Niye susuyorsun?" Avazı çıktığı kadar bağırdı.

"Sorularını bana değil, sevgiline sor. Cevapların onda çünkü." Hiçbir şey söylemeden arkasını döndü ve Karan'a baktı.

"Karan konuşsana, ne diyor bu kız?" Karan gözlerini benden çekerek Ezgi'ye baktı.

"Seni ilgilendiren bir şey yok Ezgi, şimdi dışarıya çık ve çok konuşmak istiyorsan orada bekle beni." dedi Karan sakince ama Ezgi onun kadar sakin değildi.

"Ben hiçbir yere çıkmıyorum. Burada neler olduğunu bana da açıklayacaksınız!"

"Ezgi sana dışarıya çık dedim!" diye bağırdı sonunda Karan da.

"Ben de sana çıkmıyorum dedim." dedi Ezgi dişlerini sıkarak, Karan'ın bakışları beni buldu.

"Bekle beni." diyerek Ezgi'nin kolundan tuttu ve evden çıkardı. Onlar kavga ederek evden çıkarken Selen yanıma geldi.

"Hamile misin?" Nedense gelen bu soruya hiç şaşırmadım.

"Abinle sadece 3 gün önce tanıştık." dedim ve salondaki koltuklardan birine oturdum.

"Nereden çıktı bu evlilik işi?" Özgür'e baktım ve ellerimi göğsümün altında birleştirerek konuştum.

"Bu soruları Karan'a sormanız daha iyi olur." Özgür sessiz kalmayı tercih ederken Selen tekrar konuşmuştu.

"Ben hiçbir şey anlamıyorum. Ne yani sen şimdi abimle evleniyor musun?" Başımı kaldırarak Selen'e baktım.

"Evet." Bir süre şaşkınca bana baktıktan sonra bahçe kapısına doğru gitti ve kapının yanında durarak dışarıya baktı. Daha sonra ise kaşlarını çatarak bana döndü.

"Bu tamamen saçmalık. Abim şu anda dışarıda Ezgi'yi öpüyor. Sen de biz evleneceğiz diyorsun. Bunun için mantıklı bir açıklaman vardır herhalde." Bunu duymayı beklemediğimden bir an şaşırır gibi oldum. Bunlar ayrılmamış mıydı diye düşünürken hemen kendimi toparladım.

"Olabilir." dedim, hem Özgür hem Selen şaşkınca bana bakıyorlardı. Onların aksine ben gülerek rahat bir şekilde konuştum. "Bu kadar şaşırmayın. Birazdan her şeyi anlarsınız."

"Kıskanmadı bu ya." dedi ve Selen Özgür'e baktı. "Böyle evlilik mi olur? Kıskanacak mı diye bekledim ama güldü resmen." diyerek Selen yanımıza doğru geldi ve o da koltuklardan birine oturdu. Daha sonra da konuştu.

"Bu arada öpmek filan yoktu, ne yapacaksın diye merak ettim. Abim gelmeden açıklayayım da başıma bela almayayım." dedi ve kendi kendine güldü, yaptığı şeyle ben de alayla güldüm. Gerçekten bunun gerçek bir evlilik olduğunu mu düşünüyordu? Bir de beni denemek için yalan söylemişti.

Selen başka bir şey demezken ben de sustum. Sessiz bir şekilde Karan'ın tekrar gelmesini beklemeye başladık. Evlilik teklifini kabul ediyorum demiştim ama önce onunla konuşmam gereken şeyler vardı. Selen ve Özgür'ün meraklı bakışları altında bir süre salonda oturduk. Zaten çok geçmeden Karan da tekrar gelmiş ve karşıma oturmuştu.

"Ezgi gitti, sorun halloldu." dedi, bu kadar rahatsız olduğu hâlde ne diye hâlâ eve gelmesine izin veriyorlar anlamıyorum.

"Abi sen Ezgi'yi falan boş ver de şu evlilik konusunu açıkla bize." dedi Selen, Karan gözlerini ona çevirdi.

"Açıklanacak bir şey yok, evleniyoruz."

"Abi ne evliliği ya? Ne zaman aldınız bu kararı?" Karan'ın gözleri bir anlığına beni bulsa da yeniden kardeşine dönmesi çok uzun sürmedi.

"Selen odana çık, ben sana sonra anlatacağım."

"Ama abi..." Karan Selen'in tamamlamasına izin vermemişti.

"Selen odana çık dedim sana." Selen oflayarak ayağa kalktı.

"Tamam abi, sen böyle hiçbir şey söyleme bize." diyerek bana döndü. "Senin de abimden hiçbir farkın yokmuş gerçekten." Cevap vermedim. O da başka hiçbir şey söylemeden üst kata çıktı.

"Ben de gitsem iyi olacak." diyen Özgür'e baktım. Ayağa kalktı ve Karan'a baktı. "Sen de bir ara dayımın yanına uğra. Seninle konuşacakları varmış."

"Sen söyle amcama biz yarın geleceğiz yanına." Özgür sadece başını sallamış ve başka hiçbir şey söylemeden evden çıkmıştı. Şimdi onunla yalnız kalmıştık.

"Kabul edeceğini en başından beri biliyordum. En mantıklısı bu çünkü." Geriye doğru yaslandım.

"Bu yaptığımız, bu hayattaki en saçma şey. Mantıkla falan hiçbir ilgisi yok."

"Neden kabul ettin o zaman?"

"Kendi çıkarlarım için."

"Çok açık sözlüsün."

"Öyleyimdir." dedim anında.

"Neyse, gelelim asıl konumuza." dedi, başımla onayladım.

"Dinliyorum seni."

"Her şey hızlıca olacak." dedi kararlı bir tavırla, merakla sordum.

"Ne kadar hızlı?"

"En fazla 1 hafta kadar." Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Olmaz."

"Neden, çok mu erken?" diye sordu, itiraz edeceğime dair biraz olsun endişesi var gibiyken cevap verdim sorusuna.

"Çok geç." dedim, şaşkınca kaldı karşımda.

"Çok mu geç?"

"Evet, bugün günlerden ne?"

"Salı." deyince derin bir nefes aldım.

"Hafta sonuna kadar evlenmiş olalım." Kaşlarını çattı.

"Neden özellikle hafta sonu?"

"Canım balık çekiyor. Hafta sonu balık yemeye gideriz beraber ne dersin?" Gülerek o da arkasına yaslandı.

"Sen benden aceleci çıktın." Alayla güldüm.

"Ben o balığı yemek için tam 22 yıldır bekliyorum. Çok da acele ediyorum sayılmaz. Hem elimizi ne kadar çabuk tutarsak bu iş o kadar çabuk biter değil mi?"

"Babandan neden bu kadar nefret ettiğini söyleyecek misin?"

"Sen söyleyecek misin?" Başını olumsuz anlamda salladı.

"Hayır."

"O zaman bu konuyu boşuna tartışmaya gerek yok bence. Hem konuşmamız gereken daha önemli şeyler var."

"Öyle mi, neymiş onlar?" diye sordu merakla.

"Kurallar." Yeniden kaşlarını çattı.

"Ne kuralı?" Bunu sorarken afallamış gibi bir hâli vardı.

"İkimizin de kurallarının olması gerekiyor değil mi? Yoksa anlaşamayız." Derin bir nefes aldı.

"Peki o zaman, söyle kurallarını."

"Birincisi ve en önemlisi birbirimizin hayatına karışmak yok." Tek kaşını kaldırdı.

"Ne demek bu?"

"İstediğimi yaparım sana da hesap vermem demek." Elini kirli sakallarına götürdü ve düşünmeye başladı. Merakla ona bakarken gözleri beni buldu.

"Yaptıklarının bir sınırının olması gerekiyor."

"Sınır?" diye sorguladım, neyden bahsettiğinden emin olmam gerekiyordu.

"Sonuçta benim karım olacaksın. İstediğimi yaparım diyerek beni zor duruma sokamazsın. Mesela başka biriyle görüşemezsin." Tek kaşımı kaldırdım.

"Senin Ezgi'yle görüşmeye devam edeceğin gibi mi?"

"Ben onunla görüşmeye devam edeceğim demedim. Sen hiç merak etme Ezgi konusunu halledeceğim, o sorun olmayacak. Zaten her şey bitmişti onunla, sadece buraya gelip gidiyordu ama artık o da olmaz." dedi, omuz silktim.

"Merak etme ben de o kadar abartmam ama istediğim yere giderim, istediğimi yapar, istediğimi söylerim sana da hesap vermem."

"Tamam sorun yok." Başımla onaylayarak devam ettim.

"İkincisi; bana düzgün davranacaksın. Sözlerine bile dikkat edeceksin. Tek bir yanlış hareketinde sonucunu düşünmeden her şeyi bitiririm bundan emin olabilirsin."

"Tamam bu basit, diğeri?" Basit diyordu ama onun gibi birisinin bu kurala uymasının çok fazla basit olmadığını biliyordum yine de devam ettim.

"Üçüncüsü hiçbir zaman fiziksel temas olmayacak."

"Olacağını söylemedim zaten."

"Ben seni uyarayım da sonradan sıkıntı çıkmasın."

"Çıkmaz, merak etme." deyince elimi kaldırıp onu gösterdim.

"Buyur, sıra sen de."

"Benim tek bir kuralım var."

"Dinliyorum seni."

"Sen, ben, Selen ve bir de sürekli buraya geldiği için Özgür dışında bu evliliğin sahte olduğunu hiç kimse bilmeyecek."

"Peki." dedim hiç itiraz etmeden ama "Bir şartım var." diye eklemeyi de ihmal etmedim.

"Şart mı?"

"Evet."

"Neymiş o?"

"Farkındaysan bu evliliğin sahte olduğunu bilecek olanlar hep senin tarafında olanlar."

"Yani?" diye sordu araya girerek.

"Benim de birilerine söylemeye hakkım vardır herhalde değil mi?"

"Birileri kim?"

"Onu zaman gösterecek."

"Zamanı geldiğinde kime söyleyeceğini önce bana söyleyeceksin."

"Tamam ama itiraz etme gibi bir şansın olmayacak bunu unutma."

"Unutmam." Ayağa kalktı ve elini uzattı. "Anlaştık o zaman." Ben de ayağa kalktım ve gülümseyerek uzattığı elini tutarak sıktım.

"Anlaştık." diyerek elimi geri çektim. O da elini cebine atmış ve yine badem şekeri çıkararak yemeye başlamıştı. "Her şeyi konuştuğumuza göre ben birazcık dinlenmek istiyorum artık." dedim, başımı salladı.

"Üst kata çık. Benim odamın yanındaki odaya gir ve uyu. Fazla eşya yok odada ama bu gecelik idare et sonra hallederiz. Bundan sonra da o odayı sen kullanırsın."

"Daha sabah başına kalmayacağım, kalıcı değilim dedim ama şimdi buraya yerleşiyorum."

"Hayat işte, öyle erkenden kendinden emin bir şekilde konuşmayacaksın. Sonra böyle söylediklerini yutmak zorunda kalıyorsun."

"Günlük hayat dersimizi de aldığımıza göre artık gidebilirim. İyi geceler sana."

"İyi geceler." dedi, merdivenlere doğru yürüdüm.

"Bir şey lazım olursa Selen'e söyle o sana yardımcı olur." Ona bakmadan merdivenlerden çıkmaya devam ederek konuştum.

"Tamam." Arkamdan başka bir şey söylememişti. Üst kata çıkınca söylediği gibi onun odasının yanındaki diğer odaya girdim. Tek kişilik bir yatak ve küçük bir dolap vardı. Aynı zamanda odada balkon ve banyo da vardı. Yavaş adımlarla odanın içine doğru ilerledim ve yatağın üzerine oturdum. Hiçbir şey yapmadan sadece biraz uyumak istiyordum çünkü hâlâ kemiklerim kırılacak kadar çok acıyordu. Yatağa uzanıp başımı yastığa koyarak tavana baktım ve derin bir nefes aldım. Doğru mu yapıyorum yoksa yanlış mı yapıyorum emin değilim ama sonuçta artık bir yola girmiştim ve o yolun sonunu görmeden dönmek istemiyorum.

"Bunları sonra düşünürüm." Kendi kendime mırıldanıp yan dönerek gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım ama bir anda aklıma gelen şeyle hızla yatakta doğruldum. "Nasıl unuturum ya?" Söylenerek ayağa kalktım ve hızla odadan çıkarak Karan'ın odasına gittim. Odanın önüne gelince onun hâlâ aşağıda olduğunu düşünerek kapıyı çalmadan hızla içeriye girdim. Fakat odanın içinde onu görünce durmak zorunda kaldım.

"Bu odanın bir kapısı var görüyorsun değil mi?" Kapıya doğru baktım.

"Görüyorum." Kaşlarını çatınca tekrar konuştum. "Özür dilerim hâlâ aşağıda olduğunu düşündüm."

"Değilim ama, bir daha kapıyı çalmadan girme."

"Tamam."

"Niye geldin?" Ona cevap vermeden odanın içine doğru yürüdüm ve koltuğun üzerine bıraktığım çantayı aldım.

"Bunu unutmuşum." dedim ama çantanın fermuarının açık olduğunu görünce konuştum. "Bunun fermuarı neden açık?" Önce elimdeki çantaya sonra bana baktı.

"Nereden bileyim ben?"

"Ben buraya bıraktığımda açık değildi."

"Yani?"

"Sen mi baktın içine?"

"İşim gücüm yok senin çantanın peşine mi düşeceğim?" Yalan söylediğinden fazlasıyla emindim.

"İçinde önemli bir şey yoktu zaten. Baktıysanda sorun yok."

"Bakmadım, bakmış olsam söylerdim."

"Öyle olsun."

"Öyle zaten." Ona cevap verecekken tekrar konuştu. "Şimdi çıkarsan uyuyacağım." deyince hiçbir şey söylemeden odadan çıktım ve tekrar kendi kaldığım odaya girdim. Elimdeki çantayı düzgünce odadaki küçük dolabın içine koyarak tekrar yatağa uzandım ve gözlerimi kapattım.

*****

Birinin omuzumdan dürtmesiyle gözlerimi açtım. Her gün gördüğümden farklı bir oda görünce gülümsedim. Yıllardır bu anın hayalini kurmuştum. Birisi hâlâ arkamdan omzumu rahat bırakmadığı için bu anın tadını çıkaramayarak sinirle doğruldum ve Karan'a baktım.

"Amacın ne?" Yine her zamanki gibi elindeki badem şekerini yedi. Sabah akşam bu bademi yemekten sıkılmıyor muydu anlamıyorum.

"Seni uyandırmak."

"İsmim var benim. Omuzumu eskitene kadar dürteceğine seslenmen yeter."

"Bu şekilde de uyandığına göre sıkıntı yok bence." Derin bir nefes aldım.

"Sabah sabah neden başıma dikildin?"

"Senin o yüzünü görmeye meraklı değilim. Akşama doğru işimiz var seninle bir yere gideceğiz onu söyleyecektim."

"Ne işimiz var?"

"Akşam öğrenirsin."

"Bunu şimdi söylemen şart mıydı?"

"Evet, çünkü benim dışarıda başka bir işim var. Ben dönene kadar hazırlanın." Kaşlarımı çatmış ona bakarken devam etti. "Selen de bizimle gelecek." deyince başımla onayladım.

"Tamam." diyerek ayağa kalktım. O da başka hiçbir şey söylemeden odadan çıktı. Karan odadan çıkınca ben de Selen'in odasına gitmiş ve ondan izin alarak kıyafetlerinden almıştım. Dün gece bize kızıp salondan ayrılınca sinirli olur diye düşünmüştüm ama sanırım Karan onunla konuşmuştu. Çünkü hem sinirli değildi hem de sahte evlilik mevzusunu öğrenmişti.

Selen'in kıyafetleriyle odadan çıkarken bir an önce kendim için alışverişe çıksam gerektiğini fark ettim. Tekrar kendi kaldığım odaya dönünce ise hızlıca bir duş aldım ve üzerimi giyindim. Odada hiçbir şey olmadığı için de saçlarımı kurutmadım ve kabarmasın diye örmek zorunda kaldım.

Odada işim bitince salona indim ve Selen'le birlikte kahvaltı yaptım. Karan'ı benim odadan çıktıktan sonra bir daha görmemiştim. Sanırım gitmişti. Akşam nereye gideceğimizi merak ediyordum. Selen'e sormuştum ama o da bilmediğini söylemişti.

Akşama kadar evin içinde oyalandık. Bu zaten benim yıllardır yaptığım bir şey olduğu için bunu yaparken hiç zorlanmadım. Saat 5'e gelirken ise Karan Selen'i aramış ve eve geldiğini bizim de hemen hazırlanmamızı söylemiş fakat yine nereye gideceğimizi söylememişti. Ben yine Selen'in kıyafetlerinden kendime bir şeyler ayarlayarak giyinmiş, öğlen kabarmasın diye ördüğüm saçlarımı da tekrar açmıştım.

Selen ile birlikte hazırlanıp salona indiğimiz de çok geçmeden Karan da gelmişti. Hâlâ nereye gideceğimizi çok merak ediyordum.

"Artık nereye gideceğimizi söyleyecek misin?" deyince gözleri beni buldu.

"Ailemle tanışacaksın." Şaşkınca konuştum.

"Ailenle mi tanışacağım?" Başını salladı.

"Evet, sonuçta evleneceğiz onlarla tanışman gerekiyor." Sanırım anne ve babasından bahsediyordu. Daha kalabalık değildir değil mi? "Neyse, hadi oyalanmayın bizi bekliyorlar." diyerek Karan evden çıkınca Selen yanıma geldi.

"Geçmiş olsun yengeciğim." dedi imayla ve güldü.

"Bana yenge demezsen sevinirim."

"Tamam ya şaka yaptım." Birkaç adım atarak yanına gittim.

"Neden geçmiş olsun dedin?"

"Bunu gidince kendin daha iyi anlarsın." Ben konuşmaya devam edecekken Selen gülerek evden çıktı.

"Neyse artık gittiğimiz zaman öğreneceğiz." Kendi kendime mırıldanarak ben de evden çıktım ve kapıda Karan'ın bizi beklediği arabaya bindim. Ben yakınlarda bir yerlerle gideceğimizi zannederken neredeyse 2 saat yolculuk yapmış ve şehirden çok uzakta bir eve gelmiştik.

"İnin hadi." Karan'ın sesiyle arabadan indim ve derin bir nefes aldım. Karan'ın evinden buraya gelene kadar akşam olmuştu bile.

"Heyecanlı mısın?" diyerek yanıma gelen Selen'e baktım.

"Hayır."

"Hayır mı?"

"Neden heyecanlanayım ki? Her şey sahte."

"Tamam ama içeridekiler sahte olduğunu bilmiyorlar. Sana gerçek gelinleri gibi davranacaklar."

"Olabilir ama kendimi heyecanlı hissetmiyorum."

"Neyse böylesi daha iyi. Gereksiz heyecan yapıp boşuna pot kırmazsın." Ona cevap verecekken Karan yanımıza geldi.

"Selen hadi sen önden gir, biz Bade'yle birazdan geleceğiz."

"Tamam abi." Selen yanımızdan ayrılırken Karan bana baktı.

"Elinden geldiği kadar inandırıcı olmaya çalış."

"Bundan hiç şüphen olmasın."

"Çok soru sorarlarsa ben müdahale ederim merak etme."

"Sorabilirler sıkıntı yok. Ben hepsiyle baş edebilirim." Beni başıyla onayladı ve elimi tuttu.

"Girelim o zaman." Tuttuğu elime baktım ve derin bir nefes aldım.

"Girelim." Eve doğru yürümeye başladı. Elimden tuttuğu için ben de hemen yanında yürüyordum. Geldiğimiz yer koskocaman bir çiftlik eviydi. Bu kadar büyük bir evde kaç kişinin yaşadığını gerçekten çok merak etmiştim. Karan'la beraber evden içeriye girince geniş ve uzun bir koridor gördüm. Hızlı adımlarla koridordan geçip sağa doğru dönünce çok büyük bir salona gelmiştik. Salonun sağ tarafında da yine büyük dikdörtgen bir masa vardı ve herkes masanın etrafına oturmuş akşam yemeği yiyorlardı.

"Heyecanlanma seni yemezler." Karan'ın fısıltı gibi çıkan sesini duyunca ona döndüm.

"Heyecanlandığımı da nereden çıkardın?" Bana cevap vermeden yalandan öksürdü. Masadaki herkesin bakışları bir anda bizi bulunca gerildim. Masanın en üst köşesinden oturan yaşlı adam, yavaş bir şekilde ayağa kalktı. Orta boylu hafif kilolu bir adamdı ve gerçekten çok yaşlıydı. Önce bir süre öylece durdu sonra bize doğru yaklaştı ve tam karşımızda durdu. Yaşlı olduğu için çok yavaş hareket ediyordu.

"Hoş geldin evlat." diyerek Karan'a baktı. Karan ise hiç oyalanmadan adamın elini öptü.

"Hoş buldum dede." Sonunda bu adamın Karan'ın neyi olduğunu öğrebilmiştim. Yaşlı adamın gözleri beni bulunca ne yapacağımı bilemedim.

"Senin ismin ne kızım?" Sesimin düzgün çıkması için kendimi toparlayarak konuştum.

"Bade." Ellerini arkasında birleştirdi.

"Demek Bade." diyerek beni inceledi ve tekrar konuştu.

"Duyduğuma göre bizim oğlanla evlenecekmişsin." Karan'a baktım. Beni başıyla onaylayınca tekrar dedeye döndüm.

"Evet evleneceğiz."

"Babanı tanırım." Derin bir nefes aldım.

"Dede..." diyerek Karan araya girmeye çalışsa da dedesi elini kaldırdı ve tek kelime bile etmeden Karan'ı susturdu.

"Eğer bu eve gelin olarak gireceksen onları unutacaksın."

"Anlamadım?"

"Torunumla evlenmek istiyorsan onlar bizim gibi senin de düşmanın olacak." dedi ve eliyle arkasında masada oturanları göstererek konuştu. "Ailen de bu gördüklerin olacak." Sessiz kalmayı tercih ettim. "Şimdi söylediklerimi kabul ediyorsan buyur geç masadaki yerine, başımızın üstünde yerin var ama yok onlar benim ailem ben onlardan vazgeçmem diyorsan arkana bile bakmadan çık git bu evden."

"Gidecek olsaydım buraya kadar gelmezdim." Güldü ve elini omuzuma koydu.

"O zaman bugün bir kız torunum daha oldu. Buyur, geç yeni ailenle tanış." dedi ve Karan'a döndü.

"İşini bitir, yanıma gel. Konuşacaklarımız var."

"Tamam dede." dedi Karan, dedesi bir kere daha omuzuma vurdu ve salondan ayrıldı. Ailenin en büyüğü ile tanımıştım şimdi de sırada diğerleri vardı.

"İyi başlangıç." diyen Karan'a baktım, keyifli bir ifadesi vardı.

"Bu kadar kalabalık bir ailen olduğunu bilmiyordum."

"Öğrenmiş oldun işte." diyerek masaya doğru yürüdü. Ben de yavaş adımlarla peşinden gittim. Nedense heyecanlanmaya başlamıştım. Masadaki herkes bir anda ayağa kalkmış ve etrafımıza gelmişlerdi ama içlerinden bir tanesi tam karşıma geçti ve o da az önceki dede gibi beni inceledi. Uzun boylu, iri bir adamdı. Hafif kırlaşmış saçları ve kahverengi gözleri vardı. Sanırım dededen sonra evin büyüğü bu adamdı.

"Demek gelinimiz sensin." Hiçbir şey söylemeden sadece başımı salladım. "Buraya geleceğini ilk öğrendiğimde ne dedim senin için biliyor musun?" Şaşırmış bir şekilde Karan'a baktım. Hiçbir tepki vermemişti. Bu yüzden tekrar adama döndüm.

"Hayır, bilmiyorum."

"O kız bu evden içeriye tek bir adım bile atarsa kafasına sıkarım dedim." Afalladım.

"Neden sıkmadınız o zaman?"

"Yeğenimin hayatını senin kurtardığını öğrendim çünkü. Bize iyilik yapana bizden kötülük gelmez."

"Beni öldürmediğiniz için teşekkür falan mı etmem gerekiyor ya da minnet duymam?"

"Bade." diyerek Karan araya girse de onu umursamadım ama yüzünü görmesem de sinirli olduğunu hissediyordum.

"Bunu gençliğine veriyorum." diyerek adam elini uzattı. "Ben Haluk, Haluk Atasoy Karan'ın amcasıyım. Bundan sonra senin de amcan sayılırım, iyi anlaşsak iyi olur. Evimde küslük sevmem." Uzattığı eline baktım. Derin bir nefes alarak ben de elimi uzatarak sıktım ve hızla geri çektim.

"Ben dedenin yanındayım. Seni bekliyorum, hemen gel." Karan amcasını başıyla onaylayınca adam gitmişti. Şimdi de sırada diğerleri vardı.

"Merhaba ben Özge." Amca gider gitmez yanıma uzun boylu, kıvırcık saçlı ve zayıf bir kız gelerek o da elini uzatmıştı. Uzattığı elini tuttum.

"Bade." Kısa bir şekilde kendimi tanıtırken o gülerek konuşmaya devam etti.

"Kendisi şu an burada değil ama abimle de tanışmışsınız."

"Abin?"

"Özgür." dedi anında, tebessüm ettim.

"Evet tanıştık." Özge tekrar bir şey söyleyecekken diğer kız yanımıza geldi ve Özge'yi iterek karşımda durdu.

"Yeter sen çok konuştun sıra bende." diyerek gözlerimin içine baktı. Siyah uzun saçları ve kahverengi gözleri vardı. Benimle aynı boyda ve zayıftı. Ben onu incelerken o gülümseyerek elini uzattı.

"Ben de Büşra." Onun da elini sıktım.

"Memnun oldum."

"Kaç yaşındasın?" Aniden sorduğu soru beni şaşırtsa da cevap verdim.

"22."

"Ben de 20 yaşındayım sana abla demem gerekiyor mu?" diye sordu masum bir tavırla, tebessüm ettim.

"Hayır, Bade demen yeterli olur."

"İsmin çok güzelmiş."

"Teşekkür ederim."

"Yine açıldı o çenen senin." diyerek yanımıza orta yaşlı ama bakımlı olduğu için yaşını çok fazla belli etmeyen bir kadın geldi. Sarı kısa saçları vardı. Doğal sarışın olmadığı çok belliydi.

"Merhaba kızım ben Nesrin. Karan'ın yengesiyim." Yengesiyim deyince bu kadının az önce çok fazla sevmediğim amcanın eşi olduğunu anladım. Sanırım çenen açıldı diye kızdığı Büşra da onun kızı, yani Karan'ın kuzeni oluyordu.

"Merhaba, memnun oldum."

"Hoş geldin evimize de ailemize de." Samimi bir şekilde söylediği şeye gülümseyerek cevap verdim.

"Hoş buldum." Bu sefer de yanımıza diğer kadın gelmişti. Kızıl ve uzun saçları vardı.

"Ben de halası oluyorum." dedi ve o da diğerleri gibi elini uzattı. "Mine." Onun da elini tuttum.

"Memnun oldum."

"Ben de kızım ben de." dediğinde arkaya doğru baktım ve tanışacak başka hiç kimse olmadığını gördüm. Sonunda tanışma işi bitmişti ama annesiyle ve babasıyla tanışmamıştım ki.

"Anne ben abimi arayıp hemen geliyorum." diyerek Özge Mine halaya seslenmiş ve hızla bahçeye çıkmıştı. Bu saye da Özgür'ün Karan'ın halasının oğlu olduğunu öğrenmiş olmuştum.

"Karnın aç mı kızım?" diyen yengeye baktım.

"Hayır Nesrin hanım biz evde yedik bir şeyler." Kaşlarını çattı.

"Hanım mı? Bak ama bu olmadı şimdi. Ben senin de yengen sayılırım artık. Sen de bana yenge diyebilirsin."

"Peki." diyerek Karan'a baktım. Hiçbir şey söylemeden öylece durmuş bize bakıyordu. Benim ona baktığımı görünce hemen yanımıza geldi.

"Hepiniz tanıştığınıza göre haberi verebilirim."

"Ne haberi?" Mine hala merakla sorunca Karan bana baktı ve gülümseyerek tekrar onlara döndü.

"3- 4 gün içinde evleneceğiz."

"Ne?" Salondaki herkes bir anda bağırınca irkildim. Karan'ın yengesi Nesrin hızla yanına geldi ve elini Karan'ın alnına koydu.

"Oğlum sen iyi misin ne 3 günü?"

"Uzatmaya gerek yok. Biz Bade'yle konuştuk ve bir an önce evlenmeye karar verdik." Bu sefer de halası yanımıza gelmişti.

"Tamam evlenin de 3-4 gün çok kısa bir zaman değil mi?"

"Değil hala, benim için değil. Ben size bana bir fikir sunun diye değil haberiniz olsun söyledim."

"Tamam oğlum sen nasıl istersen öyle olsun. Biz hazırlıklara bir an önce başlarız." Mine hala Karan'ın halası olmasına rağmen ona karşı gelememişti.

"Kimseyi çağırmayacaksınız." dedi Karan ve yengesi hemen araya girdi.

"Ne demek şimdi bu?"

"Duydunuz işte beni. Aile arasında bir nikâh olacak. Özellikle de basına haber verilmeyecek." Hiç kimseden ses çıkmayınca Karan devam etti. "Ben sizi çok iyi tanıyorum. Ona buna hava atmak için o gün bu evin içini magazincilerle doldurursunuz ama bu sefer yapmayacaksınız."

"Neden böyle gizli gizli evleniyorsunuz?" Karan halasına baktı, gereksiz bir öfke vardı üzerinde.

"Dediklerimi yapın ve bu konu hakkında soru sormayın. Bir de sakın bana sormadan hiçbir şey yapmayın. Her şeyi ben halledeceğim." diyerek bana baktı ve gülümseyerek yanağıma dokundu.

"Güzelim, benim yukarıda biraz işim var. Halledip yanına geleceğim." dedi ve göz kırparak yanımızdan uzaklaştı. Arkasından şaşkınca bakarken Mine hala omuzuma dokundu.

"Kızım sana bir şey soracağım ama yanlış anlama." Şaşırmayı bırakarak Mine halaya baktım.

"Tabii ki, sorun."

"Hamile misin?" Salondakiler bir anda merakla bana bakmaya başlamışlardı. Bir tek Selen gülüyordu.

"Hayır."

"Niye bu kadar acele ediyorsunuz o zaman?"

"Biz..." diyerek sustum ve yalandan gülerek devam ettim. "Biz birbirimizi çok seviyoruz."

"Tamam sevin size sevmeyin diyen mi var ama çok acele etmiyor musunuz sizce de?"

"Biz kararımızı verdik."

"Peki siz bilirsiniz, hadi salona geçelim de biraz konuşalım." Herkes salona doğru yürüyünce ben de peşlerinden gittim. Koltuklara oturunca sorular sorulmaya başlanmıştı. Neredeyse benim hakkımda her şeyi sormuşlardı. Genelde doğruları söylemiş olsam da bazen yalan söylemek zorunda kalmıştım. Çok fazla sıkıştığım yerde de Selen yardım etmişti. Karan'ın bu kadar büyük bir ailesi olduğunu bilmiyordum. Bana seni ailemle tanıştıracağım dediğinde anne ve babasıyla tanışacağım zannetmiştim ama onlar dışında herkesle tanımıştım. Sanırım onlar vefat etmişlerdi çünkü yaşıyor olsalardı tanışacağım ilk kişiler onlar olurdu.

Salonda oturmaya ve sonu gelmeyen soruları cevaplamaya devam ederken sonunda Karan salona gelebilmişti. Rahatlamış bir şekilde ona bakarken yanıma geldi.

"Benimle gel Bade seninle konuşmam gereken bir şey var." Karan ona cevap vermemi beklemeden salondan bahçeye doğru çıkarken salondakilere baktım.

"Müsaadenizle." diyerek ayağa kalktım ve Karan'ın peşinden bahçeye çıktım. İleride ağaçların yanında durduğunu görünce hızlıca yanına gittim. "Ne oldu ne konuşacaksın benimle?"

"Nasıl gidiyor?"

"Ne, nasıl gidiyor?"

"İçerdekilerle diyorum nasıl gidiyor?"

"Şimdilik çok iyi. İlk görüşte birbirimize aşık olduğumuzu ve evlenmek için ikimizin de sabırsızlandığını düşünüyorlar."

"Tamam çok güzel, böyle devam."

"Burada mı kalacağız?" Kaşlarını çattı.

"Neden, sevmedin mi burayı?"

"Sevmedim."

"Niye?"

"Çok kalabalık çünkü."

"Yani?"

"Yanisi ben alışık değilim. Kalabalık sevmiyorum zaten kaç saattir çocukluğuma kadar her şeyi anlattırdılar bana çok sıkıldım anlayacağın." Gülerek konuştu.

"O zaman şansına küs."

"Ne demek bu?"

"Nikâha kadar burada kalacağız." Oflayarak konuştum.

"Neden?"

"Bir nedeni yok. Burada kalmamız en iyisi. 3-4 gün daha sabredeceksin yani."

"İyi peki sabrederiz." deyince birkaç adım atarak bana yaklaştı.

"Bu arada bundan sonra amcamla düzgün konuş."

"Nasıl konuşacağımı sana soracak değilim. Beni öldürmek isteyen bir adamı yalandan yine sevemem."

"Sana sev diyen yok ama sevmediğini de bu kadar belli etme."

"Bakarız." Biraz daha bana yaklaşınca geri gittim ama o bir anda kolumdan tutarak sırtımı ağaca yasladı.

"Bakarız değil, tamam diyeceksin."

"Allah Allah senin her dediğini yapmak zorunda mıyım?"

"Bir anlaşma yaptık uymak zorundasın." Tam onu itecekken az önce salonda olan herkes bir anda bahçeye çıktı. Bize gülmüş ve bahçedeki koltuklara doğru yürümüşlerdi.

"Uzaklaş." dedim, kaşlarını kaldırdı.

"Olmaz, çünkü muhtemelen şu an çaktırmadan bize bakıyorlar ve kavga ediyormuş gibi görünürsek çok yanlış anlaşılacağız." dedi, eş zamanlı olarak ellerimi omuzlarına koydum.

"Eğer şimdi beni itersen tüm yalanımız ortaya çıkacak." diye uyardı anında, bakışların hâlâ üzerimizde olduğunu bildiğim için yalandan da olsa gülümsedim ve dişlerimi sıkarak konuştum.

"Eğer düşündüğüm şeyi yaparsan oyun falan dinlenmem sana vururum duydun mu beni?" Beni başıyla onayladı fakat yine de biraz daha yaklaştı.

"Duydum." dedi ve yüzüme dokunarak devam etti. "Ama onlar şu an seni öpmemi bekliyorlar."

"Emin ol onların ne beklediği benim umurumda bile değil." Parmakları yüzümde gezerken konuşmaya devam etti.

"Ama benim umurumda." dedi ve gülerek devam etti. "Bence tek bir öpücük yüzünden bu oyunu bozmamalıyız." Öfkeyle baktım gözlerinin içine, gülüyor olması beni daha çok sinirlendirirken yalandan öksürdü.

"Korkma, söz verdik sonuçta." dedi, hâlâ aynı şekilde ona bakmaya devam ederken gözünün ucuyla ileriye doğru baktı. "Bakmıyorlar." dedi ve geri çekildi, yüzüme düşen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.

"Bir daha bu kadar yaklaşma." diye onu düzgünce uyardıktan sonra cevap vermesini beklemeden gitmek istedim ama kolumdan tutup buna engel oldu. Fakat bunun için kendisine kızmama izin vermeden bıraktı kolumu.

"Niye bu kadar sinirlisin?" diye sordu, cevap alamayınca da ekledi.

"Sen kendinden başka kimseyi sevmez misin?" Hiç düşünmeden cevap verdim.

"Sevmem."

"Neden?"

"Tanıdığım hiç kimse sevilmeyi hak etmedi çünkü." Ellerini cebine koydu.

"Sadece hak edenleri mi seviyorsun?"

"En doğrusu bu değil mi?" Gözleri tekrar beni buldu.

"Sevginin karşılıksız bir şey olduğunu düşünürdüm."

"Bu hayatta hiçbir şey karşılıksız değildir." Ellerini cebine koydu ve gözlerimin içine baktı.

"Peki ne yapmak lazım sevgiyi hak etmek için?" Güldüm.

"Neden, kendini sevdirmeye mi çalışacaksın?" O da güldü.

"Bu, yapmak istediğim son şey bile değil."

"Neden soruyorsun o zaman?"

"Yanlışlıkla doğru bir şey yaparım da beni seversin diye. Söyle ki yapmayayım." Tekrar güldüm.

"Kendin ol." dedim ve kulağına doğru eğilerek fısıldadım. "Sadece kendin ol. Çünkü benim senin gibi birini sevmem imkansız." diyerek geri çekildim ve yanından uzaklaşmak için yürüdüm.

"Benim gibi biri?" Sesiyle tekrar durdum. "Nasıl oluyormuş benim gibi biri?" Ona döndüm. Bu sorunun cevabını düşünmeme gerek bile yoktu.

"Kendine değil de belindeki silaha güvenen, sevmek nedir bilmeyen, her şeyi yapabileceğini zanneden, emir verip ama emir almaktan nefret eden, yanındaki adamlar olmasa hiç bir numarası olmayan, sözde dünyayı yakabilecek güce sahip olan ama gerçekte insanların canını yakmaktan başka hiçbir şey yapamayan birisi işte." İfadesiz bir şekilde bana bakarken devam ettim. "Devam etmemi ister misin yoksa bu tanım senin için yeterli oldu mu?"

"Yok bu gayet açık oldu." dedi ve tekrar bana yaklaştı. "Ama bir noktada yanılıyorsun."

"Düzelt o zaman beni."

"Sevmek nedir bilmeyen dedin. O benim gibilere değil senin gibilere denir."

"Benim gibiler?"

"Hayatları boyunca sebepsiz yere hiç sevilmemiş hiçbir zamanda sevilmeyeceğine inananlar." Benim ona yaptığımı o da bana yapmaya çalışıyordu.

"Haklı olabilirsin ama unuttuğun bir şey var."

"Öyle mi neymiş o?" Alayla sordu bunu.

"Benim gibiler zamanı geldiğinde birileri tarafından sevilecekler ve sevmeyi de öğrenecekler ama senin gibiler hiçbir zaman az önce saydığım o kadar şeyleri yapmaktan vazgeçemeyecek." Yine sessiz kalmayı tercih etmişti. "Yani anlayacağın ben sevmeyi de sevilmeyi de öğrenebilirim ama sen hiçbir zaman sınırlarının dışına çıkamayacaksın."

"Belki de çıkmak istemiyorumdur, nereden biliyorsun?" Göz kırparak sordu bunu.

"Belki de çıkmak istiyorsundur ama çıkamayacağını bildiğin için cesaret edemiyorsundur ve istemiyorum diyerek kendini kandırıyorsundur."

"Beni ne kadar tanıyorsun da böyle konuşabiliyorsun?"

"Bir insanı tanımak için yıllar geçmesine gerek yoktur. Seviyorum dediklerine nasıl davrandığına bak yeter. Ben senin seviyorum dediklerine nasıl davrandığını gördüm. " dedim, derin bir iç çekti.

"Nasıl davranıyormuşum?"

"Korkakça."

"Korkakça?" Soru sorar gibi yüzüme bakınca onu başımla oynayladım.

"Evet korkakça davranıyorsun. Az önce bana ailendeki herkese tek tek değer verdiğini söyledin ama ben onlara nasıl davrandığını kendi gözlerimle gördüm. Onlara sevgini göstermekten korkuyorsun. Bu da senin o cesur kimliğinin altındaki korkaklığı gösteriyor. Korkak olduğun için de sınırlarının dışına hiçbir zaman çıkamayacaksın ve bunu kendin de biliyorsun. Bildiğin için de ben zaten o sınırların dışına çıkmak istemiyorum diyorsun." Karan söylediklerim karşısında yine sessiz kalınca devam ettim.

"Şimdi git ve aynada kendine bak eğer bu söylediklerim sana saçmalık geliyorsa boş ver ama eğer o aynada tam da tarif ettiğim gibi birini görürsen o zaman kendini daha fazla kandırmayı bırak ve çık karşıma. Çünkü korkuları yüzünden kendini kandıran birisiyle tartışacağım bir şeylerin olduğuna inanmıyorum." dedim ve cevap vermesini beklemeden evin içine doğru yürüdüm.

Evden içeriye girince üst kattan inen Selen'i görmüş ve hemen yanına gitmiştim.

"Ben burada nerede kalacağım? Çok yorgunum uyumak istiyorum."

"Abimin odasında." Şaşkınca konuştum.

"Ne?"

"Abimin odasında kalacaksın." diye yineledi, karşısında şaşkınca kalırken devam etti.

"Abim başka odada kalacak merak etme. Yengem ve halam abimin odasını hazırlattılar sana."

"Tamam abin başka odada kalacaksa sorun yok."

"Bade siz evleniyorsunuz. Buraya daha çok geleceğiz. Abimle defalarca aynı odada kalacaksın. Bu fikre alışsan iyi olur." Derin bir nefes alarak konuyu değiştirdim.

"Abinin odası nerede?"

"2. Katta koridorun sonundaki sağdaki oda. Soldaki de benim odam gece bir şey lazım olursa yanıma gelebilirsin."

"Tamam ,teşekkür ederim."

"Ben bahçeye çıkıyorum."

"İyi geceler."

"Sana da." dedi ve yanımdan uzaklaştı. Ben de hemen üst kata çıkarak Selen'in tarif ettiği odaya doğru yürüdüm. Burası gerçekten de çok büyük bir evdi. Karan'ın odasına gidene kadar bir sürü odanın önünden geçmiştim. Tam odaya yaklaşmışken bir anda birisi ağzımı kapattı. Bağırmak için çabalasamda beni sıkıca tutmuş ve başıma silahı dayamıştı. Ona vurmaya çalışmış ama başarısız olmuştum. Arkamdaki her kimse ondan kurtulmak için çırpınırken beni bir odanın içine doğru çekti. Elini ağzımdan çekmek için uğraşmıştım ama o sırtımı kapıya yasladı ve karşıma geçerek başıma silahı dayadı. Odanın ışıkları bir anda açılınca karşımda gördüğüm kişiyle donup kaldım.

Bölüm Sonu!

Bölüm hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum.

Oy verip yorum yaparak bana destek olabilirsiniz.♡

Beni Instagram'dan ve Twitter'dan takip etmeyi unutmayın.

Yeni bir bölümde görüşmek üzere kendinize çok iyi bakın.♡

Instagram: gizzemasslan

Twitter: gizzemasslan

SİZİ ÇOK SEVİYORUM.♡

Loading...
0%