Yeni Üyelik
32.
Bölüm

32.BÖLÜM "AĞIR DUYGULAR"

@gizzemasllan

Selam suç ortaklarım✨

Bölüme başlamadan önce yıldızı parlatırsanız çok sevineceğim.💫

Buraya ben de sizin için kalp ve yıldız bırakıyorum.⭐♡ Sizinkileri de bekliyorum.❥

Keyifli okumalar.🍒

***

32. BÖLÜM "AĞIR DUYGULAR"

Dizlerimi kendime çekip kollarımı doladım ve başımı dizlerimin üzerine koyup göz yaşlarımı sessiz sessiz akıtmaya devam ettim.

Babam, bu hayatta en sevdiğim kişiydi. Hani küçükken anneni mi yoksa babanı mı daha çok seviyorsun diye sorarlardı ya? Biz de cevap veremezdik. Ben de o soruya hiçbir zaman cevap veremedim ama benim için sorunun cevabı hep belliydi. İçimden de olsa o soruya hep babam derdim. Çünkü bu hayatta bana her şeyi o öğretmişti.

Bisiklete binmeyi, oyun oynamayı, düşmeyi, kalkmayı, yeri geldiğinde ağlayıp yeri geldiğinde doyasıya gülmeyi, güçlü olmayı, ayakta kalmayı, polis olmayı ve tabii ki iyi bir insan olmayı... Ben tüm bunları babamdan öğrendim. Hayatımın her anında yanımda oldu, destek verdi. O zamanlar ona o kadar bağlıydım o kadar çok seviyordum ki sanırım annemi bu kadar sevmeye fırsatım olmamıştı.

Babam, hayatımı kurmama yardım etti. Eğer şimdi polissem, hayalimi gerçekleştirmişsem bu onun sayesinde oldu. Ve ben bugün onun hayatını mahvettin. Bile isteye, göz göre göre mahvettim. Çünkü bunun doğru olduğunu düşünüyorum. Fakat bu kadar canımın yanacağını tahmin etmemiştim. Şu an o kadar çok canım yanıyor ki bunu kelimelerle tarif edemiyorum. Vicdan azabı, pişmanlık, ihanetin yarattığı acı duygunun altında eziliyorum.

Göz yaşlarım bir sel misali yanağımı işgal ederken odanın kapısına birkaç defa vuruldu, Ateş "Mira." dedi. Başımı dizlerimden kaldırdım, yanaklarımı kuruladım. Elimden geldiği kadar iyi görünmeye çalışıp sesimin düzgün çıkmasına dikkat ederek "Gel." dedim, Ateş odaya girdi.

Girer girmez gözleri beni buldu, bakışları bir süre gözlerimde kaldıktan sonra kaşları çatıldı. Odanın kapısını kapattı, yanıma doğru gelirken göz ucuyla saate baktım, 12 olduğunu gördüm. Eve gelelim saatler oluyordu ve o daha yeni uyanmıştı.

"N'oldu sana böyle?" Muhtemelen odadan çıkıp doğrudan yanıma geldiği için sabah evden çıktığımdan falan haberi yoktu ve ne yaptığımı bilmiyordu.

"Bir şey olmadı." Sesim tahmin ettiğimden çok daha düzgün çıktı.

"Bir şey olmadı?" Ateş yineledi, sorgular bir hâli vardı, başımı salladım.

"Evet." Dedim sadece, uzun uzun açıklama yapmak istemedim.

"Madem bir şey olmadı niye ağladın o zaman?" Gözlerimi kaçırdım, cevap vermek istemedim, sessizliğe sığındım.

"Mira bana neler olduğunu anlatır mısın?" Sordu, sanırım en iyisi konuyu değiştirmekti. Ondan gizli bir şey yapmadım, anlatacağım, ben anlatmasam bile olacaklardan sonra haberi olacak ama şu an anlatmak istemedim, kendimi o kadar iyi hissetmiyordum.

"Sen nasılsın?" Konuyu değiştirmek için en iyi sorunun bu olduğunu düşünüp sordum ve ekledim. "Yaran acıyor mu?" Konuyu değiştirdiğim için Ateş'in kaşları çatıldı ama yine de cevap verdi.

"Çok iyiyim, yaram falan da acımıyor. Sen şimdi beni boş ver ve sana ne oldu onu söyle bana." Deyince konu değiştirmek konusunda başarılı olamadığımı anladım. Madem cevap vermedim ve böyle bir şey sordum konuşmak istemiyorum değil mi? Neden anlamıyor ki bunu? Konuşmak istemiyorum işte.

"Hadi Mira!" Ateş ısrar etti, ısrar edince sinirlendim ve bir çırpıda "Sabah gidip babamı şikâyet ettim!" Dediğim an öylece kaldı, devam ettim. "Öyle karakola falan değil doğrudan savcılığa suç duyurusunda bulundum." Ateş'in kaşları şaşkınlıkla havalandı.

"Sen ciddi misin?" Şaşkınca sordu, başımı salladım.

"Ciddiyim, muhtemelen birkaç güne kadar babamı tutuklarlar. Tutuklandığı için açığa da alınır, sonra muhtemelen polislikten men edilir ve işlediği suçun cezası verilir, cezaevine girer." Ateş büyük bir dikkatle dinledi beni, gözlerim yeniden dolarken konuşmaya devam ettim.

"Tüm bunları ben yaptım, olacak olan her şey benim yüzümden olacak." Ateş elimi tuttu.

"Senin yüzünden olmadı, baban o suçu işledi Mira. Bir adamı öldürdü, sen de sessiz kalmak yerine doğru olanı yaptın. Yapmak zorunda değildin ama eğer yapmasaydın da babanın suç ortağı olacaktın." Histerik bir şekilde güldüm, Ateş güldüğüm için tuhaf bakışlar atarken konuştum.

"Tıpkı senin suç ortağın olduğum gibi mi?" Dedim, elini usulca çekti elimden.

"Biz suç işlemedik Mira! Bunu sana defalarca kez söyledim, söylemeye de devam edebilirim! Bence sen de artık bu gerçeği kabullensen çok iyi olur! Biz suç işlemedik!" Deyince gözlerinin içine baktım.

"Seni ilk yakaladığımda bana ne dediğini hatırlıyor musun?" Sordum, düşündü, hatırlamamış olacak ki sessiz kaldı, konuştum. "Büyük bir suç işlenecek, artık beraberiz! Demiştin. Biz suç işlemedik ama zamanı geldiğinde suç işleyeceksin ve sanırım ben de buna göz yummak zorunda kalacağım." Ateş yanımdan kalktı.

"Sürekli bunu düşünüp duruyorsun!" Dedi yatağın önünde bir sağa bir sola gidip volta atmaya başladı. Niye bu kadar sinirlendi ki? Ben olacak olan bir şeyi söyledim. Benden nasıl bunu görmezden gelmemi bekleyebilir? Tabii ki gelemem! Ben babamın yaptığı şeyi bile görmezden gelemedim, o yüzden zaten şu an bu hâldeyim. Bunu nasıl görmezden geleyim ki?

"Sen böyle düşünmeye devam et!" Dedi, karşımda dikilmiş işaret parmağını bana doğrultmuşken.

"Böyle düşüne düşüne yiyip bitir kendini! Kapan odalara, delir bunu düşünürken!" Öfkeyle konuştu, tek parmağını kaldırıp '1' sayısını belirttikten sonra devam etti.

"Tek bir kez bile ya bu adam haklıysa diye düşünme!" Kaşlarımı çattım, ona hak vermediğimi falan mı düşünüyordu?

"Ben..." Sözümü kesti.

"Sen olaya sadece tek bir taraftan bakıyorsun Mira! Bir kez bile benim tarafımdan bakmıyorsun! Aklına kazımışsın o suçlu ben polisim diye bunun ucundan tutmuş gidiyorsun! Ben artık sana hiçbir şey demiyorum! Ne istiyorsan nasıl istiyorsan öyle düşün!" Deyip kendini gösterdi devam etti.

"Ben şerefsizim, suçluyum, katilim, hatta pisliğin önünde gideniyim!" Dedi, parmağı bu sefer bana döndü, beni göstererek konuştu. "Bir tek sen masumsun! Bir tek sen haklısın! Bir tek sen iyisin! Hepimiz kötüyüz bu siktiğimin dünyasında!" Dedi, öfkeyke kapıya doğru yürüdü, yürürken yanından geçtiği sandalyeye tekme attı, sandalyeyi düşürdü, kapıya ulaştı. O çıkmadan önce telaşla ayağa kalktım, konuştum.

"Ben sana hak veriyorum!" Durdu ama bana dönmedi, devam ettim. "Sen bana her şeyi anlattın, neyin ne olduğunu biliyorum ve sana hak veriyorum." Bana döndü, ona doğru birkaç adım attım, ellerimi iki yana açarak konuştum.

"Ama elimde değil ki. Sen benden hiçbir zaman yapamayacağım şeyleri istiyorsun. Sen bana benliğini bir kenara bırak diyorsun." Deyip kendimi gösterdim, devam ettim.

"Eğer tüm bunlara göz yumarsam benden geriye hiçbir şey kalmaz Ateş! Ben, ben olmaktan çıkarım!" Dedim, cevap vermedi. "

"Seni seviyorum." Aniden söyledim, Ateş şaşkınca kaldı, göz yaşlarım akmaya devam etti. Bunu kendime itiraf etmem daha kolay olmuştu. Ona senden hoşlanıyorum dediğimde aslında onu seviyordum. Hatta aslında onu Barış olarak tanıdığım zamanlarda bile seviyordum ama bunu ne kendime ne de bir başkasına itiraf edebilmiştim. Sonra da Ateş olduğunu öğrendiğim için o duygularımın hepsi yok olup gitmişti. Daha doğrusu ben gittiğini düşünüyordum. Ta ki kaybetme korkusunu hissedene kadar. Onu karnında bıçakla yerde kanlar içinde yatarken gördüğümde ilk kez birini kaybetmekten korktum ve ilk kez duygularımdan emin oldum.

"Benim sevgim seninki kadar değil bunu kabul ediyorum. Sevginin bir ölçüsü olur mu bilmiyorum ama seninki kadar büyük olmadığını biliyorum. Fakat yine de böyle hissediyorum, seni sevdiğimi hissediyorum. Gece seni öyle gördüğümde kalbim sıkıştı, nefes alamadım. Nefes aldığımı hissedemedim. Ta ki gözlerini açıp Mira diyene kadar. Sesini duymaya o kadar alışmışım ki ismimi söylemem bile beni mutlu ediyor artık." Ateş itiraflarım karşısında şaşırıp kalırken ben de bu kadar cesur olmayı beklemediğim için şaşkındım.

"Kendimi itiraf etmem biraz zaman aldı. Bunu kabullenmek zordu. Çünkü senin de dediğin gibi aklımdan geçen tek bir şey vardı. Ben polisim o suçlu. Olmayacağını bildiğim için sürekli bu duyguları bastırdım. Ben seni Barış olarak da seviyordum, belki ona sevgi denilmez ama ilgim vardı. Ateş olduğunu öğrendiğimde o tek cümle yüzünden sürekli duygularımı bastırmak zorunda kaldım." Yanağımı ıslatan göz yaşlarımı sildikten sonra devam ettim.

"Ama artık bastıramıyorum, hislerime engel olamıyorum. Engel olmak da istemiyorum ama..." Deyip sustum, Ateş'in yüzünde hem şaşkınlık hem mutluluk vardı. Fakat cümlenin sonuna koyduğum o 'Ama' yüzünden de gergin gibiydi.

Boğuklaşan sesiyle "Ama ne?" diye sordu, yalandan birkaç kez öksürdüm, kuruyan boğazımı temizledim şu anda bile sanki birisi boğazımı sıkıyormuş gibi nefes alamıyordum. Ateş merakla bana bakarken sonunda kendimi toparlayıp konuşmaya devam edebildim.

"Ama babamı da çok seviyordum hatta hâlâ seviyorum! Her şeye rağmen çok seviyorum. Ne olursa olsun o benim babam! Ama bak sabah gidip onun hayatını mahvettim! Çünkü ben buyum! Ne kadar seversem seveyim, sevgimden de aşkımdan da ölsem doğru olduğuna inandığım şeyi yaparım! Her zaman bunu yaptım! Bundan sonra da hep yapacağım!" Ateş hiç tepki vermedi.

"Sen istesen de bana güvenemezsin, güvenme de zaten istemiyorum! Bak ben babama bile ne yaptım? Babam olduğu umurumda bile olmadan inandığım şeyi yaptım. Bir gün bunu sana da yapabilirim! Bunu sürekli yüzüne çarpar dururum, çünkü hata yapacağına inanıyorum! Doğru yolda olmadığını düşünüyorum! Ben Mira'yım ya Mira! Sen herkesten iyi tanıyorsun beni! Şimdi sana karşı böyle davranıyorum diye beni suçlayamazsın, buna hakkın yok!" Deyip yine kendimi gösterdim, devam ettim.

"Kısacası ben buyum! Sen kızsan da gitsen de bağırsan çağırsan da ben buyum! Değişmem, değişemem! Bunun için çabalamam bile! Çünkü ben kendimi böyle seviyorum! Bu şekilde varolmak istiyorum! Sizin istediğiniz gibi her şeyi görmezden gelip sırf seni, babamı ya da diğerlerini seviyorum diye doğru olduğuna inandığım yoldan şaşmam! Bunu sakın unutma! Benden de değişmemi falan bekleme!" Dedim ve sustum, sonunda içimdeki her şeyi dökmüş omuzlarımdaki bir yükten daha kurtulmuştum. Fakat hâlâ varolan yüklerim bana ağır geliyor ama bundan sonra her şeyi içimden atıp kurtulacağım. Tam da bugün bunu yapmaya başlamak için kendime söz veriyorum.

Ateş hiç tepki vermedi, durup sadece yüzüme baktı. Söylediklerim onu kızdırmış gibi değildi. Yüzünde tuhaf bir ifade vardı. Bakışları ne hissettiğini anlamama engel oluyordu. Bu yüzden bir şeyler söylesin diye içimden geçirirken birkaç büyük adımda aramızdaki mesafeyi kapattı, yanıma geldi. Ben daha bir şeyler söylemesini falan beklerken bir anda belimden tuttu, kendine çekti, dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

Ellerim havaya kalktı, öylece kaldım, sıcacık dudakları dudaklarımı işgal ediyordu. Büyük bir istekle öpüyor, bir yandan da beni kendine bastırıyordu. Benden uzaklaşmasını istemeyip ellerimi kollarına koydum. Oradan boynuna götürdüm, sarıldım. Nefesim kesildi, dudaklarımdan ayrıldı, boğuklaşan sesiyle konuştu.

"Değişmeni istemiyorum, hep bu Mira olarak kalmanı istiyorum." Konuşurken dudaklarıma temas eden dudakları yüzünden tüm dengem sarsıldı, ona tutunmuyor olsaydım düşeceğim diye korkardım.

"Seni seviyorum, çok seviyorum. Ben seni bu hâlinle seviyorum. İstersen bana da aynı şeyi yap beni de mahvet ama ben hep seni sevmeye devam edeceğim. Senden asla vazgeçmem." Gözlerinin içine baktım, kendime engel olamadım, ayak parmaklarım üstünde yükselip bu kez ben onu öptüm.

(Buradan sonra özel kısımlar bulunmaktadır. Rahatsız olanlar bu kısımları atlayabilirler.)

Elleri belime dolandı, daha sert öpmeye başladı. Aynı zamanda bana doğru bir adım attı, geri gittim, yatağa çarptım. Kendimi yatağa bıraktım, üzerime uzandı, dudakları dudaklarımı işgal etmeye devam ederken ellerim saçlarına gitti. İlk defa her şeyi unutmak sadece onu düşünmek istiyorum. Tüm olumsuzlukları yok saymak istiyorum.

Dudakları boynumu buldu, gözlerimi kapattım, başımı istemsizce geriye attım. "Çok güzelsin." Fısıldadı, derin nefes aldım, kokusunu soludum. Bu yaptığımın doğru olup olmadığını sorguladım fakat beynim işlevini yitirmiş gibiydi. Ne düşünebildim ne de bir karar verebildim. Kendimi ona bıraktım. Bunun için pişman olacak mıyım olmayacak mıyım bunu bile düşünemedim.

Dudakları boynumda gezinmeye, kendinden izler bırakmaya devam ederken ellerini gömleğimin düğmelerinde hisettim. İlk defa utancı iliklerime kadar hisettim, buna rağmen ona engel olamadım, olmak istemedim.

Gömleğimin üsten birkaç düğmesini açtı. Dudakları hızla omuzlarımı buldu. Temas ettiği her yer yanıyormuş gibiydi. Dudakları bedenimde küçük yangınlar bırakıyordu. Gömleğin düğmelerini tamamen açtığında dudakları omzumdan göğsüme doğru yol aldı. Gerildim, ellerimi saçlarından çektim, boşluğa düştüler, çarşafı sıktım, ayaklarım kasıldı.

Gömleği üzerimden çıkarıp attığında dudakları hâlâ aynı yerdeydi. Eli çıplak belimi bulduğunda elektrik çarpmış gibi hissettim. Belimden yukarıya doğru çıktı, parmaklarını iç çamaşırımın kopçasında hisettim. Gözlerim bir kez daha kapandı. Ne oluyor bana böyle? Niye olacaklara engel olamıyorum? Niye engel olmak istemiyorum? Neden içimde bu kadar büyük huzursuzluk varken durmasın, devam etsin istiyorum?

Küçük bir hareketle kopçayı açıp çamaşırı yataktan aşağıya attıktan sonra ellerimin titrediğini hisettim, gözleri üzerimde bir kez gezindi, dudakları yeniden tenimi buldu, ellerim yüzüne gitti, kirli sakallarını okşadı. Her zerreme dokunmak istercesine usul usul gezdiriyordu ellerini vücudumda. İşaret parmağı göğüslerimden göbeğime doğru, oradan da pantolonumun düğmesine gitti. Bunun geri dönüşü yoktu, farkındayım ama yine de hiçbir şey yapmıyor, izin veriyordum.

Bir eli pantolonumun kemer kısmında gezinirken diğer eli kendi sırtına gitti, kazağını tuttuğu gibi başından çıkardı, rastgele bir yere attı, dudakları anında dudaklarımı buldu. Ona karşılık verdim, ellerim onun sırtında gezinirken sertçe öpmeye devam etti. Bir yandan da pantolonumun düğmesini açmış, aşağıya doğru çekiyordu.

Dudaklarımdan ayrıldı, sakalları yanağıma batıyordu. "Sana sen de beni isteyeceksin demiştim." Dedi çenemi öperken, bu sırada elleri rahat durmuyor pantolonumu çoktan bacaklarıma kadar indirmişti. "Şimdi söyle." Dedi eli çıplak bacağımdan göbeğime doğru yol alırken ve ekledi. "Beni istediğini söyle."

Boğazım düğüm düğüm oldu, konuşacak gücü kendimde bulamadım. Onun istediği şeyi söyleyemedim. Ateş ayaklarıyla sadece bacaklarımın ucunda kalan pantolondan beni kurtarırken eli iç çamaşırımın kenarlarında geziniyordu. "Söyle!" Yineledi, dudakları boynumdaydı. Yinelemesine rağmen sesiz kaldım, küçük bir ısırıkla boynuma kendinden bir iz daha bırakırken istemsizce tuhaf bir ses çıkardım.

"Hadi!" Israr etmeye devam etti, bu sırada eli hiç olmadık yerlerde geziniyor, tüm dengemi sarsıyordu. Vücudum onun bedeninin altında tir tir titrerken bacaklarım kasılmaya devam etti. Gözlerim bir anlığına çıplak vücudunu buldu, yarası gözüme çarptı. Bu yara onun umurunda bile değildi.

Elim sarılı yarasının üzerine gitti, gözlerimi gözlerine çevirdim, kendimden hiç beklemediğim bir şeyi yapıp "Seni istiyorum." dedim, dudakları yana kıvrıldı, yüzünde müzip bir ifade oluştu. Bunu söylememle eş zamanlı olarak vücudumda kalan tek şey olan alt iç çamaşırımı da bir çırpıda çıkarıp rastgele bir yere attıktan sonra dudakları göğüslerimi buldu. Eli bacaklarımda gezinirken öpücükleri göğüslerimden göbeğime doğru yol aldı.

Bir an için üzerimden doğruldu, gözleri vücudumda gezindi, dudaklarındaki küçük tebessüm yüzünden çok utanırken gözlerime baktı. "Çok güzelsin." Yineledi, hiçbir şey diyemedim. Sanki şu an onun bedeninin altında çırılçıplak yatan ben değilmişim gibi söylediği iki kelimelik cümle yüzünden utandım.

Utanmak, son günlerde bu duyguyu ne kadar hisseder oldum?

Ateş kendi pantolonundan kurtuldu, karşımda sadece iç çamaşırıyla kaldı, yeniden üzerime uzandı. "Hayatımın sonuna kadar sana dokunmak isteyeceğim kadar güzelsin." Dedi, bir eli saçlarımı buldu, saçlarımı burnuna doğru götürüp uzunca nefes aldı, boğuklaşan sesiyle "Kokun beni baştan çıkarıyor." Deyip elini bacaklarımdan çekti, yüzüme dokundu. "Sen beni baştan çıkarıyorsun."

Gözlerinin içine baktım, kehribar gözleri bir ok misali kalbime saplanırken "Seni seviyorum." dedim. Keyifi biraz daha yerine geldi. Ellerini benden çekti, aramızdaki tek engel olan çamaşırını çıkartırken onun aksine ona hiç bakamadım, gözlerimi kaçırdım. Bir süre sonra yeniden üzerime uzandı. Onu hisettim.

"Seni bu dünyadaki her şeyden daha çok seviyorum." Dedi dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Bedeni üzerimdeyken onu tenimde hissetmeye devam ettim. Nefesim kesildiğinde uzaklaşıp nefes almama izin verdi ve kulağıma fısıldadı.

"Bundan sonra beraberiz, ayrılmak yok, biz birbirimize aitiz." Dedi ve onu içimde hissedebildim.

Bundan sonrasına sessizlik hâkim oldu, öptü, sevdi beni. Vücudumun her noktasına kendinden izler bıraktı.

Asla unutmayacağım, hep hissedeceğim izler.

***

Selam, kısa bir bölümdü, 1 günde ancak bu kadar yazılıyor işte. Özel kısımları okumayanlar için çok daha kısa oldu farkındayım kdjdjjdjdjd

Sizce bundan sonra neler olacaktır? Mira böyle bir şey yaşandığı için pişman olur mu dersiniz?

Buraya bölümü en iyi anlatan emojiyi bırakabilirsiniz.

Bölüm hakkındaki yorumlarınızı buraya yazabilirsiniz.✨

Yeni bölüm alıntısını okumak ve duyurulardan haberdar olmak için beni sosyal medyadan da takip edebilirsiniz.💫

Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle... Kendinize çok iyi bakın, sevgiyle ve sağlıkla kalın.♡

Instagram: gizzemasllan

Twitter: gizzemasllan

SİZİ ÇOK SEVİYORUM...♡

Loading...
0%