@gizzemasllan
|
Selam suç ortaklarım✨ Bölüme başlamadan önce yıldızı parlatırsanız çok sevineceğim.💫 Buraya ben de sizin için kalp ve yıldız bırakıyorum.⭐♡ Sizinkileri de bekliyorum.❥ Keyifli okumalar.🍒 **** 34. BÖLÜM "HAYAL KIRIKLIĞI" "Mira güzelim, uyan artık." Ateş'in sesi kulaklarıma gelirken başımı yastığa gömdüm, ona arkamı döndüm. "Tamam 5 dakika daha." Diye homurdandım, hareketlenen yataktan Ateş'in döndüğüm tarafa geldiğini anladım, pes etmeyeceğini anlayınca gözlerimi araladım. "Peşimi ne zaman bırakmayı düşünüyorsun?" Uyandığımı anlayınca yatağa uzandı, bir elini başının altına koydu, gözlerime bakarak konuştu. "Hayatımın sonuna kadar bunu yapmayı düşünmüyorum." Gülümsedim, bir anda uzandı dudaklarını dudaklarıma bastırdı, ona karşılık vermem gerekirken geri çekildim. Ateş'in bu yüzden kaşları çatıldı. "N'oluyor?" Deyince ona doğru dönük olan bedenimi çevirdim, sırt üstü uzandım. Ellerimi karnımın üzerinde birleştirerek konuştum. "Bir şey olduğu yok." Dirseğinin üzerinde doğruldu. "Ne demek bir şey olduğu yok?" Sordu, sessiz kaldım, göz ucuyla ona baktığımda ofladığını gördüm. "Yine mi Harun meselesi?" Dedi, hatunu bana Harun diye yutturmaya çalıştıklarını hatırladım, ona olan öfkem gün yüzüne çıktı. "Doğru ya bir de o vardı!" Deyip ona döndüm, kaşlarımı çatarak konuşmaya devam ettim. "Hatun demedi Harun dedi diye beni kandırmaya çalıştınız ama yemezler!" Dedim, doğruldum, sırtımı arkaya yasladım. Ellerimi göğsümün altında birleştirip trip atmaya devam ettim. Katillerin, hırsızların peşinden koşsam da yeri geldiğinde onlarla dövüşüp onlarca adamla başa çıksam da sonuçta ben de bir kadınım. Böyle şeyleri asla unutmam, unutturmam. Hatta bunun için kadın olmaya bile gerek yok. Birini sevmek yeterli bunları yapmak için ve ben onu seviyorum. "Hâlâ aynı konuyu sürdürdüğüne inanamıyorum Mira!" Deyince gözlerimi ona çevirdim. "Çünkü bana yalan söylüyorsun! Ve ısrarla bu yalanı söylemeye devam ettiğin için artık bu durumun ciddi bir mesele olduğunu düşünmeye başladım! Doğru düzgün bir açıklama yapsaydın muhtemelen bu olay bu kadar büyümeyecekti!" Dikkatle dinledi beni, en sonunda da dirseğinin üzerinde biraz sürünüp yanıma geldi. Yatağın içinde uzanırken bir elini, sağ tarafıma koydu, başını karnımın üzerine koydu, kollarını belime doladı. Resmen kucağıma yatmıştı. "Yalan söylemiyorum." Dedi, biraz daha sıkı sarıldı. "Seni seviyorum." Deyince güldüm, her konuyu nasıl buraya getiriyordu anlamıyorum. "Konuyu kapatmaya çalışıyormuşsun gibi hissediyorum." Başını kaldırdı, biraz zorlansan da yüzüme ulaştı, yanağımdan öptü, yeniden başını karnımın üzerine koydu. "Öyle bir amacım yok." Dediğinde elim istemsizce saçlarına gitti. Bu onun hoşuna gitmiş olacak ki vücudunun rahatladığını hissederken elim saçlarında gezinmeye devam etti. "Daha iyi misin?" Sordu, dün geceden bahsettiğini anladım. Nasıl öyle bir şey oldu anlamıyorum. Kendimi kaybetmiştim. Bastırmak istediğim tüm duygular kendilerini belli etmiş, ağlama krizi geçirmiştim. "İyiyim, bu konuyu konuşmayalım ama lütfen." Dediğimde yeniden başını kaldırdı, yüzüme baktı. "Sen nasıl istersen öyle olsun." Deyince gülümsedim, başını yeniden yerine koydu, ağır ağır iç çekti, doğruldu. "Bugün kimse gelmeyecek, baş başayız." Derken yüzünde muzip bir ifade vardı, bu ifadeye bir anlam veremezken "Beraber bir seyler yapabiliriz." dedi, o bakışların nedenini anlamış oldum. Aklının içinden neler geçiyordu kim bilir. "Yapamayız." Dediğimde kaşlarını çattı. "Sebep?" İç çektim, gözlerimi kaçırdım, bunu yapmaktan hâlâ tam olarak emin değilim ama yapmaktan başka da şansım yok maalesef. "Mira?" Ateş seslendi, gözlerimi ona çevirdim. "Eve döneceğim." Dediğim an kaşlarını çattı. "Eve mi?" Sordu, başımı salladım. "Evet, düşündüm de kaçmakla elime hiçbir şey geçmeyecek. Korksam da annemin yanına gitmem lazım. Hem belki o öğrenmeden ona bunu benim yaptığımı söyleyip sebebini düzgünce açıklarsam beni anlar, bana hak verir." Dedim, konuşmaya devam edecekken Ateş konuştu. "Annen hâlâ babanın başka bir kadınla ilişkisi olduğunu bilmiyor. Fakat babanın işlediği suçun asıl nedeni de bu ilişki. Yani bu ilişki ortaya çıkmasın diye birini öldürdü. Sen de gidip onu şikâyet ettin. Durum böyleyken artık o ilişkinin ortaya çıkmaması mümkün değil. Annen çok yakında babanın kendisini aldattığını öğrenecek, öğrenmek zorunda kalacak. Onun bunu kaldıramayacağını söylüyordun ama artık her şey ortaya çıkmak üzere. Ne yapacaksın?" Gözlerimi kapattım, uzunca bir nefes aldım. Haklıydı çok yakında hatta belki bugün bile ortaya çıkabilirdi bu durum. Bir şekilde annem tüm gerçekleri öğrenecek. İşte tam da bu yüzden bugün eve gitmem ve dedemle birlikte annemi karşıma alıp her şeyi ona anlatmam gerekiyordu. Hem dedem doktoruyla konuşmuştu, ne yapacağını çok iyi biliyordur. Ateş merakla bana bakarken "Her şey ortaya çıkmadan önce eve gidip annemle konuşacağım, her şeyi anlatacağım." dedim ve ekledim. "Hep de annemin yanında olacağım. Ona kötü bir şey olmasına asla izin vermem." Dediğimde Ateş'in bir şeyler söylemeye çalıştığını anladım. Fakat söyleyemiyor gibiydi. "Bir şey mi söyleyeceksin?" Ona yardımcı olmak için sordum, Ateş gözleriyle beni onayladı. "Soracağım." Deyince merakla "Seni dinliyorum." Dedim. Bir süre durdu, dikkatle ona baktım, soracağı şey hassas bir konuydu sanırım. Yoksa bir soru için bu kadar zorlanacağını hiç zannetmiyorum. "Annen..." Dedi Ateş ve sustu, uzunca bir nefes alıp sorusunu tamamladı. "... onun neyi var? İyi olmadığını, sorunları olduğunu biliyorum ama tam olarak neyi olduğunu bilmiyorum. Böyle bir şeyi öğrenirse tabii ki öfkelenecek, üzülecek, yıkılacak. Kim böyle bir şeyi öğrense bunları yaşar ama onda farklı bir şeyler olacakmış gibi konuşuyorsunuz." Aklıma gelen şeyler yüzünden gözlerim doldu, bakışlarımı kaçırdım. Ateş dolu gözlerimi fark etmiş olacak ki "Neyse cevap vermek zorunda değilsin." dedi ve ekledi. "Sormam hataydı zaten. Hadi kalk, bir elini yüzünü yıka. Sonra da..." Sözünü kestim. "Annem intihar etti." Dediğim an Ateş sustu, gözleri beni buldu. Şaşkınca karşımda dururken devam ettim. "Abimin vefatından sonraydı, abim annemin gözlerinin önünde öldü. Annem değişti, bambaşka birisi oldu. Konuşmuyor, yemiyor, içmiyordu. Yatıyordu sadece, yatağından çıkmıyordu. Önce geçer dedik, hiçbir anne böyle bir şeyi kolay kolay atlatamazdı ki zaten. Zaman verdik, bir psikiyatrist ayarladık. Sürekli gelir giderdi eve. Zamanla iyi gibi gelmeye başlamıştı. Yavaş yavaş eskisine dönüyor demiştik." Dediğimde göz yaşlarım akmaya başladı, Ateş yanağımdan süzülen yaşları silerken devam ettim. "Ta ki bir gün sabah odasına girene kadar. Her zamanki gibi uyuyor zanettim, rahatsız etmek istemedim sessizce girdim yanına. Üzerini öpüp belki de bir kez öpüp çıkacaktım, o zamanlar çalıştığım karakola gidecektim. Yanına doğru gittiğimde boş ilaç kutularını gördüm, kendini öldürmek istemiş. Sonra bir şekilde hastaneye yetiştirdim, günlerce yoğun bakımda kaldı ama uyandı, iyileşti." Dedim, yere sabitlediğim gözlerimi Ateş'e çevirdim. "O günden sonra işinden istifa etti, eve kapandı. Şu an 6-7 aydır falan tamamen kendine geldi. Eskisi gibi oldu, eski annem geri geldi ama hâlâ o zamanların izlerini taşıyor. Abimi unutması zaten mümkün bile değil biliyorum ama artık o acıyla başa çıkabiliyor. Şimdi bir de babamdan böyle bir darbe yerse kötü olacağını düşünüyorum, eskiye dönmesinden, yine kendine bir şey yapmasından çok korkuyorum." Ateş iç çekti, hiçbir şey söylemedi. "Bu yüzden onu korumaya çalışıyorum, bu yüzden yanında olmam gerekiyor. Kötü olacağını bilsem bile ona gerçeği anlatmam gerekiyor. Çünkü bu iş biraz daha büyürse annemin vereceği tepki de büyüyecek." Ateş anladım dercesine başını salladı, elimi tuttu. "Sen annenin yanında olacaksın ben de senin yanında. Hiçbir zaman yalnız bırakmayacağım seni, söz veriyorum." Gülümsedim, Ateş ayağa kalktı, elimden tutup beni de kaldırdı. Sonunda yataktan çıkabilmiştim. "Evet sen şimdi elini yüzünü yıka, üzerini değiştir. Aşağıya inip güzel bir kahvaltı yapalım. Sonra seni evine bırakayım ben de işlerimi halledeyim." Deyince kaşlarımı çattım, son cümleye kadar her şey yolundaydı oysa. "Ne işin var ki?" Sordum, rahat görünmeye çalışır gibiydi. "Öyle sıradan şeyler, önemli bir şey yok yani." Dese de şüphelenmeden edemedim. "O katille ilgili herhangi bir şey var mı? Öldüğüne dair bir iz, bulunan bir ceset falan yok mu?" Başını sağa sola salladı. "Hiçbir şey yok, ne öldüğüne dair ne de yaşadığına dair en ufak bir iz bile yok." Banyoya girmem gerekirken durup konuşmaya devam ettim. "Hastanelere, kiliniklere, sağlık ocaklarına tek tek bakılması gerekiyor. Hastene polislerine haber verilmesi falan lazım. Adam iki kurşun yedi, hastane dışında hiçbir yerde tedavi edilemez. Mutlaka..." Sözümü kesti. "Mira ben de bıçaklandım, ameliyat oldum ama hiç kimsenin ruhu bile duymadı. Böyle bir olay yaşanmamış gibi devam ediyoruz. Resmi olarak böyle bir kayıt yok. Biz bunu yapabiliyorsak o da onun yanındakiler de yapabiliyordur. Yani böyle basit bir noktadan ipin ucunu yakalayamayız." Deyince ona hak verdim ve aynı gerçekle bir kez daha yüzleşmek zorunda kaldım. Ben polisken polisten kaçar hâle gelmiştim. "Haklısın." Dedim ve hâlâ sormak istediğim bir sürü soru olmasına rağmen banyoya girdim. Bugünkü işleri muhtemelen intikâm almak istediği o adamlarla ilgiliydi. Acaba birini mi öldürecek? Daha geçenlerde Erdem'e 10 kişiye yakın kaldı bulmadıklarım ama çok yaklaştım diyordu. Belki de onları da buldu ve bugün bir şey yapacak. Ona ne yapmış olurlarsa olsunlar birini, birilerini öldürmesini istemiyorum. Ona engel olmak istiyorum. Ne yapıp edip engel olmam da lazım ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum. Şu an onun yanındayım, onunla birlikteyim, mutluyum. Her şeye rağmen mutluyum ve onunla yaşadıklarım için pişman değilim. Çünkü onu seviyorum, büyük bir sevgi değil kabul ediyorum ama zamanla bu sevgiyi büyütmek, hep onunla olmak istiyorum. Fakat o birini öldürürse eline birilerinin kanı bulaşırsa onu hiçbir zaman affetmem. Asla yanında olmam, olamam. Eli kanlı bir adamı sevmeye devam edemem, etmem! Canım acısa da onu içimden söker atarım fakat bunu yapmak istemiyorum. Babama yaptığım şeyin aynısını ona da yapmak istemiyorum. Bu yüzden ona engel olacağım. Elimi yüzümü yıkadım, ne yapmam gerektiğini düşünürken banyodan çıktım. Dün gece benim kaldığım odada kalmıştık zaten. Bu yüzden de kıyafetlerim buradaydı. Kıyafetlerimin arasından bir kazak ve pantolan alıp hızlıca giyindim. Aynanın karşısına geçip saçlarımı elimle taradım, şekil verdim. Gözümdeki şişlik artık yok denecek kadar azdı ve gayet net bir şekilde her şeyi görebiliyordum. İlaçlar işe yarıyordu ama hâlâ göz altı morluklarımdan kurtulmuş değilim. Fondöten yardımıyla o morlukları kapatıp telefonumu aldım, odadan çıktım. Dün gece dedemle konuşurken girdiğim ağlama krizi yüzünden onu da endişelendirmiştim. Bugün gidip görünmem iyi olacaktı ama tabii tatilden dönmüş gibi davranmam gerekiyordu. Ateş de muhtemelen beni bırakıp gidecekti. Fakat aklımdaki plan sayesinde yanımda kalmasını sağlayabilirim. Eğer yanımda kalırsa diğer işini halledemez, halledemezse de bu bana bu konuda vakit kazandırmış olur. Salona indiğimde Ateş'in masaya oturduğunu gördüm, yanına gittim, yerime oturdum ve "Afiyet olsun." deyip ben de kahvaltıya başladım. Beraber yaptığımız kahvaltıdan sonra evden çıktık, adamlardan biri de odadan valizleri indirmiş, bagaja yerleştirmişti. Eve doğru yola çıktığımızda saat 11'e geliyordu. Eve ulaştığımız da da 1 falandı. Evin bahçesinde arabadan indik, eve girmek ilk defa bu kadar korkutuyordu beni. Ateş yanıma geldi "İyi misin?" diye sordu, gözlerimi evden, ona çevirdim. "Bilmiyorum, korkuyorum." Elimi tuttu. "Korkma, her şey çok güzel olacak. Annene anlat, o sana hak verecek. Sakın korkma." Gülümsedim, arabada kurduğum plan aklıma gelince sırf onu yanımda tutabilmek için ayak parmaklarımın üzerinde yükseldim, dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Ateş hiç şaşırmadı, öpüşüme karşılık verdi. Şu an sınırları içerisinde olduğumuz ev yüzünden geri çekildim, bu sefer ben onun elini tutarak konuştum. "İşlerin var biliyorum ama yanımda kalamaz mısın?" Sordum, elimden geldiği kadar masum görünmeye çalıştım. "Lütfen benim de senin yanımda olmana ihtiyacım var." Gözlerini kaçırdı, düşünür gibiydi. "Mira ben hep senin yanındayım." Dedi, gözleri yeniden beni bulurken ve devam etti. "Ama bugün..." Cümlenin sonunun nereye gideceğini bildiğim için devam etmesine izin vermedim. "Lütfen." Yineledim, gözlerinin içine baktım. Sanırım kandırıyordum. Ağır ağır iç çekti, itiraz edecek gibi gelince elimi usulca elinden çektim. İlk taktik işe yaramadığı için ikinci taktiği uyguladım. "Neyse, sen bilirsin, ben de çocuk gibi kal diye ısrar ediyorum. Sen işlerine bak, ben başımın çaresine bakarım. Sonra konuşuruz, valizleri birine verirsin, onlar odaya götürürler, hadi gittim ben." Dedim, yanından uzaklaştım. Yavaş yavaş yürüdüm. Şimdi durdurması gerekiyordu beni. Eğer durdurmazsa gitmesine izin vermek zorundaydım. Çünkü bir kere girmiştim bu işe ama onun kalması gerekiyordu. Kalır değil mi? Düşünceler arasında yürümeye devam ederken Ateş "Mira." dedi, durdum. Yüzümde sinsi bir gülümseme oluştu. Hızla bu gülümsemeyi yüzümden sildim, ciddileştim, ona döndüm. "Efendim?" İçten içe geleceği için mutlu olurken bir anda hiç beklemediğim bir şey oldu, elinde varlığını yeni fark ettiğim telefonu gösterdi, konuştu. "Telefonunu unutmuşsun." Dediği an öylece kaldım, ne yani bunun için mi durdurmuştu beni? Moralim bozuk bir şekilde dururken yanıma geldi, telefonu uzattı, elinden aldım. "Sağol." Dedim sadece, telefonu cebime koydum. Ateş elini uzattı. "Hadi girelim eve." Deyince taktiğin işe yaradığını anladım, gülümsedim, uzattığı elini tuttum. "Girelim." O da gülümsedi, beraber eve doğru yürüdük, eve girdik. Salona göz attım, kimse yoktu. Gözlerim etrafta gezinirken birinin bizi bu şekilde görmesini istemediğim için Ateş'in elini bıraktım. "Mira?" Duyduğum sesle başımı çevirip odalara doğru baktım, Serkan'ı gördüm. Bir de bu vardı değil mi? Ateş dün sırf onu kızdırmak için Serkan değil Serpil yalanımdaki Serkan'ın da kim olduğunu öğrenmiş olacaktı. Serkan yanıma geldi, göz ucuyla Ateş'e bakıp başıyla selam verdi, bana döndü, gülerek konuştu. "Daha iyi görünüyorsun, iyileşmiş gibisin." Konuşmak, sen beni kötü hâlimi görmedin ki demek için dudaklarımı araladım ama Serkan benden önce davranarak konuştu. "Anlatılanlardan yola çıkarak daha iyi görünüyorsun dedim." Deyince gülümsedim, bir adım attı aramızdaki mesafeyi kapattı ve sarıldı, ben de ona sarıldım. Biz onunla beraber büyümüştük, kardeş gibiydik ama büyüyünce aramıza mesafe girmişti işte. "Çok özledim seni." Deyince gülümsedim. "Ben de seni çok özledim." Geri çekildi, yeniden bir adım geri gitti. "Çok korkuttun bizi, eğer fırsatım olsaydı daha erken gelecektim ama ancak şimdi gelebildim." Deyip omzuma dokundu, konuştu. "Neyse ki şimdi çok iyi görünüyorsun." Omuz silktim. "Geçti, gitti işte. Konuşmaya bile değmez." Dedim, gözlerini benden çekip Ateş'e baktı, elini uzattı. "Merhaba, Serkan ben." Deyip kendini tanıttı, arkama dönüp Ateş'e baktığımda az önceki sakin hâlinin yok olup gittiğini öfkeli olduğunu gördüm. Niye bu kadar sinirlenmişti ki şimdi bu? Bir sorun çıkmasa bari diye içimden geçirirken Ateş Serkan'ın elini tuttu, o da kendini tanıttı. "Barış." El sıkıştılar, elleri ayrıldığında Ateş'in gözleri beni buldu. Bakışlarından hiçbir şey anlamadım. Bir şeye sinirlenmişti ama neye? Herhalde Serkan'la ilgili değildir. Kardeşim gibi olan, beraber büyüdüğüm kuzenimi kıskanacak değildi herhalde. "Barış benim arkadaşım." Dedim Serkan'a bakarak. Daha sonra da Ateş'e döndüm, Serkan'ı göstererek konuştum. "Serkan da benim kuzenim, teyzemin oğlu. Eniştemle beraber Amerika'da yaşıyor." Onları tanıştırdım, ikisi de sessiz kaldılar. O sırada annemin sesini duydum. "Mira?" Ona döndüm, merdivenleri hızlı hızlı iniyordu. Ateş'le Serkan'ı orada bırakıp annemin yanına gittim, merdivenlere indiğinde sımsıkı sarıldım. Elleri belimi buldu, saçlarımı okşadı. "Senin ne işin var burada?" Deyince geri çekildim. "Ne o? Beni gördüğüne sevinemedin mi?" Kaşlarını çattı. "Sevinmez olur muyum hiç? Tabii ki sevindim. Sadece bu kadar erken dönmeni beklemiyordum." Omuz silktim. "Erken dönelim dedik. Hem Serkan'ın da burada olduğunu öğrenince daha da erken döndük. Onu görmek istedim." Gülümsedi. "İyi yapmışsınız." Dedi, Ateş'e baktı. "Sen de hoş geldin oğlum." Ateş keyifsiz bir şekilde yanımıza geldi. "Hoş buldum, Mira'yı evinden aldım, evine de bırakmak istedim." Deyince güldüm. "Bana çocuk gibi davrandığının farkında mısın?" Bana döndü, başını salladı. "Farkındayım ama sen de hak ediyorsun. Seni bıraksak bu hâlde işe bile başlarsın." O yine annemin gözüne girmek için beni gömerken Serkan yanıma geldi. "Gitmeyin benim kuzenimin üstüne. Rahat bırakın kızı biraz." Dedi ve kolunu omzuma attı, ona döndüm. "Beni bir tek sen anlıyorsun." Gözleri beni buldu, göz kırptı. "Ben seni hep anlarım." Deyip anneme döndü. "Hayırdır teyzecigim? Sen benim kuzenimi sahipsiz mi zannettin? Onun arkasında dağ gibi..." Demesiyle annemin onun omzuna vurması bir oldu. Serkan omzumdaki kolunu çekti, kendi omzuna dokunup acı çektiğine dair sesler çıkartırken iki büklüm oldu. Numara yaptığını anlayınca güldüm, gözleri beni buldu. "Kuzen ben vuruldum, sen kendini savunmaya devam et." Dediğinde daha sesli bir şekilde gülmeye başladım. Annem bana eşlik ederken Ateş'in fazla ciddi olduğunu gördüm. Bu olanlar onun pek de hoşuna gitmemiş gibiydi. "Dün seni aradım, Barış açtı telefonu, arayacak dedi ama aramadın. Tüm gece senin aramanı bekledim." Gözlerim annemi buldu, göz ucuyla Ateş'e baktım, o da açıklama yapmamı bekliyordu. "Biz sen aradığında yoldaydık." Dedim anneme dönerken ve devam ettim. "Sen anlama diye açmadım. Sonra da merak edersin diye Barış'tan açmasını rica ettim. Sürpriz yapmak istedim yani sadece." Dedim, annem söylediklerime inanmış gibiydi. "Barış da benim yüzümden duşta falan diye yalan söyledi, ben istedim." Bu suçu da üstlendim. "Neyse sağsalim geldiniz ya yeter, hem gelmeniz çok iyi oldu." Dedi Annem ve iç çekti, sanırım korktuğum o konu açılmak üzereydi. "Seninle konuşmak istediğim bir konu var Mira." Deyince gözlerim istemsizce Ateş'e gitti, gözlerini kapatıp açtı, sakin olmamı söylüyordu sanırım. Yeniden anneme döndüm. "Öyle mi? Benim de konuşmak istediklerim vardı zaten." Dedim korkarak. "Neymiş o konuşmak istediğin şey?" Deyince Ateş'e baktım. "Beni salonda bekler misin?" Başını salladı, o sırada Serkan konuştu. "Ben ona eşlik ederim, siz rahat rahat konuşun." Dedi ve Serkan'la Ateş yanımızdan uzaklaştılar. Onlar giderken anneme baktım. "Dedem çalışma odasında değilse oraya geçelim mi?" Başını salladı, beraber odaya gittik. Çalışma odasına girdik, dedemin masasının önündeki koltuklardan birine oturdum, annem karşıma oturdu. Gergince parmaklarımla oynarken annem konuştu. "Bu kadar gergin olmanı bir şeye bağlıyorum ama bu kadar çabuk böyle bir konuşma yapmak için karşıma çıkar mısın emin değilim." Deyince şaşırdım, konuşacağım şeyi tahmin etmesi mümkün bile değildi. "Neyden bahsettiğini tam olarak anlayamadım." Dediğimde dudakları yana kıvrıldı, neden gülüyor diye düşünürken konuştu. "Evlenme kararı falan mı aldın? İkinizin aniden tatilden dönüp sonra senin benimle bir şey konuşmak istemeni başka bir şeye bağlayamadım doğrusu." Gözlerim irileşti. "Yok anne, evlilik falan değil, sen çok yanlış anlamışsın." Dediğimde geriye yaslandı. "Oladabilirdi ama." Deyince alelacele konuyu değiştirdim. "Neyse, önce sen anlat. Ben sonra anlatmak istiyorum." Dedim, annem iç çekti, gözlerimin içine baktı. "Öncellikle kötü bir şey olmadığını, her şeyin çözüleceğini bilmeni istiyorum." İşte sonunda o konu açılmıştı, söyleyeceklerini bildiğim hâlde bilmiyormuş gibi davrandım. "Peki." Dedim sadece, annem devam etti. "Babanın başı biraz belada, birisi yasa dışı işler yaptığı için şikâyet etmiş babanı. Hakkında soruşturma açıldı, bu süreç boyunca da açığa alındı. Yani görevinin başında değil artık ama suçsuz olduğunu ispatlamak için her şeyi yapacağız. Senin de bunu bilmen gerekiyor. Zaten sakladığımız bir durum da değil. Sadece uzakta olduğun için telaş yapmanı istemedik ve buraya dönmeni..." Sözünü kesti. "Anne babam gerçekten suçlu." Dediğim an öylece kaldı karşımda, bunu ona anlatmak benim için çok zordu ama artık zamanı gelmişti. "Sen ne dediğinin farkında mısın Mira?" Şaşkınca sordu, başımı salladım. "Farkındayım anne ve söylediklerimden eminim. Babam gerçekten suçlu, birini öldürdü." Gözleri irileşti, tek kelime edemedi. "Kendi gözlerimle gördüm." Hızla ayağa kalktı. "Saçmalama Mira! Baban o senin! Sen ne dediğini bilmiyorsun!" Ayağa kalktım, yanına gittim. "Anne lütfen beni dinle, sakin ol ve dinle. Sen de bana hak vereceksin." Dedim, o sırada dedem odaya girdi. Benim geldiğimi salonda öğrenmiş olacak ki beni gördüğüne hiç şaşırmadı. "Özlem biraz sakin ol kızım ve kızını dinle." Annemin gözleri dedemi buldu. "Baba sen..." Devam edemedi çünkü dedem izin vermedi. "Evet, ben de biliyorum. Mira bana her şeyi anlattı, sana anlatmak için de doğru zamanı bekliyordu ve o zaman geldi. Şimdi otur ve düzgünce kızını dinle. Sana gerçekleri anlatacak." Annemin gözleri beni buldu. "Mira?" Elini tuttum, gözlerinin içine bakarak konuştum. "Biliyorum kabul etmek çok zor, benim bile kabullenmem çok uzun zaman aldı ama babam suçlu anne. Masum bir adamı öldürdü. Hiç suçu olmayan bir adamın kanı var babamın elinde." Annem elini ağzına bastırdı, gözleri dolmuştu. Kendimden bu kadar emin olmam onu korkutuyor gibiydi. "Kendi gözlerimle videoyu gördüm anne. Yoksa ben de babama böyle bir şeyi asla yakıştıramazdım, asla bunu kabul etmezdim ama gördüm. Birini öldürdü." Annemin göz yaşları akmaya başladı, onu az önce kalktığı yere oturttum, yanına da ben oturdum. Dedem karşımızdaki yerini alırken annemin ellerini destek vermek istercesine yeniden tuttum. "Kötü bir şey yaptı babam, sonra o kötü şeyin üstünü kapatmak için hapse tıktığı birkaç adamla iş birliği yapmış. Bir adamı öldürmesini istemişler. Çünkü o adam ortadan yok olursa içeriye tıktığı adamlar serbest kalacakmış. Babam da onlara mecbur olduğu için istediklerini yapmış ve görgü tanığı olan masum bir adamı öldürmüş. Bunu yaparken babamın gizliden videosunu çekmişler. Sonra o video üzerinden de defalarca kez tehdit edilmiş ve bir sürü yasa dışı iş yapmış." Annem her cümlemde biraz daha şaşırdı, göz yaşları hızlandı. "Sen bunları ne zamandır biliyorsun?" Göz yaşları arasında zorlukla sordu. "1 ay falan oldu." Deyince dedeme döndü. "Peki ya baba sen?" Dediğinde dedem gözlerini benden anneme çevirdi. "Bir konu hariç diğerlerini dün gece öğrendim. Daha doğrusu suçlu olduğunu dün gece öğrendim Mira'dan. Detaylarını ben de şimdi seninle birlikte öğreniyorum." Annemin bakışları beni buldu. "Bunları 1 aydır biliyorken bana niye şimdi anlatıyorsun?" Dudaklarımı ısırdım. "Çünkü senin kötü olmandan korktum, vereceğin tepki beni korkuttu. Doğru zamanın gelmesini bekledim." Annem bakışlarını kaçırdı, beklediğim kadar büyük bir tepki vermemişti ama asıl konuyu henüz bilmiyordu. Maalesef onu da bugün öğrenmek zorunda kalacak. "Bu olayların başlangıcı ne?" Dedi gözleri beni bulurken ve devam etti. "Kötü bir şey yaptığı ve onun üstünü örtmeye çalıştığı için bunlar oldu dedin. Ne yaptı baban? Nasıl bir şey yaptı ki bu ortaya çıkmasın diye birini öldürdü?" Sesi hâlâ inanmak istercesine çıkıyordu. Dedem anlatacak mısın der gibi bana bakarken annemin ellerini sımsıkı tuttum. Yanında olduğumu ona söylemek yerine hissettirmek istedim. "Tüm bu olanların başlangıcı aslında seni de ilgilendiriyor anne." Dediğimde benim de gözlerim doldu. Bu gerçekten çok zor. Birinin annesinin karşısına çıkıp babam suçlu ve bu suçları seni aldattığı için işledi demek çok zor. "Mira n'oluyor kızım? Neden sustun? Benim ne ilgim olabilir olanlarla?" Gözlerimi kapattım, uzunca bir nefes aldım, kendimi ve cesaretimi topladıktan sonra gözlerimi açtım, konuştum. "Babamın bizden başka bir hayatı daha var anne." Sesimin berbat çıkmasına engel olamadım. Annem söylediğim şeyi anlamamış olacak ki hiç tepki vermedi. Devam etmemi bekliyor gibiydi. "Babamın başka bir kadınla ilişkisi var anne." Dediğim an annemin göz yaşları durdu, öylece durup yüzüme baktı. Ne bir şey söyledi ne de bir tepki verdi. Sadece durup baktı bana. "Babam seni aldatıyormuş, o kadınla olan görüntüleri ortaya çıkmasın diye de tüm bunları yaşandı." Dedim ama yine hiç tepki vermedi, dedeme baktığımda onun da dikkatinin annem de olduğunu gördüm, anneme dönüp konuşmaya devam ettim. "Bu yüzden senden sakladım babamın birini öldürdüğünü. Böyle bir şeyi öğrenirsen eskiye dönmenden çok korktum. Ben bir kere o korkuyu yaşadım anne. Seni kaybedeceğim zanettim. Bir kez daha yaşamaktan çok korktum. Lütfen geç söylediğim için kızma bana, bunu söylemek kolay değil ki." Sonunda yerdeki gözleri beni buldu, elini kaldırdı, yüzüme dokundu. "Sana kızmadım." Dedi, elini indirdi ayağa kalktı, kapıya doğru yürüdü. "Anne?" Dedim ama cevap vermedi, kapıyı açtı, telaşla ayağa kalktım. "Anne." Deyip peşinden gidecekken dedem kolumdan tuttu. "Şimdi değil Mira." Deyince gözlerimi ona çevirdim. "Ama dede..." Sözümü kesti. "Onun için de kolay değil, sen ilk öğrendiğin anı düşün, kendinden pay biç. Bırak, biraz yalnız kalsın, kendini toparlasın. O zaman gider konuşursun." Başımı sağa sola salladım. "Olmaz dede, yalnız bırakamam. Ya yine kendine..." Yine devam etmeme izin vermedi. "Bana güven, hiçbir şey olmayacak." Kaşlarımı çattım. "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Tamam haklısın en doğrusu bu durumda onu yalnız bırakmak ama annemi biliyorsun." Dedem kolumu bıraktı, önümde durdu, yüzümü avuçlarının arasına aldı. "Annen artık iyileşiyor Mira, eskisinden çok daha iyi. Öyle bir şeyi yeniden yapmayacak. Kendine zarar verdiği için pişman olduğunu defalarca kez dile getirdi bana. Bu kadar pişman olduğu şeyi yeniden yapmayacak. Bu yüzden biraz rahat bırak anneni, sonra konuşursun." Deyince ona güvendim, başımı salladım. "Peki." Deyip önüme döndüm, hâlâ yaptığım şeyin doğru olup olmadığını sorgularken dedem aklımdan geçirdiğim şeyi tahmin etmiş olacak ki konuştu. "Sen en doğrusunu yaptın, babanın tüm pisliklerini gizleyecek hâlin yoktu! Eğer öyle bir şey yapsaydın ben bile senin yüzüne bakmazdım!" Dedi beni rahatlamak için cevap vermek istemeyip sustum. "Hadi sen de arkadaşını çok bekletme, bir yere yetişecekti herhalde. Biraz konuşayım falan dedim ama sürekli saatine bakıp duruyordu." Deyince buna sevindim, dışarıya çıksam bile gitmesine izin vermeyeceğim. Ne yapıp edip onu bu işlerden uzak tutmam gerekiyordu. "Peki, ben çıkayım o zaman ama evde olacağım, annemle konuşmadan bir yere gitmeyeceğim." Başını salladı. "Tamam, konuşursun." Dedi, başka bir şey söylemeden çalışma odasından çıktım, salona gittim. Salona ulaştığımda Ateş ayağa kalktı, yanıma geldi. Acelesi olduğu her hâlinden belli oluyordu. "İyi misin?" Diye sordu. "İyiyim." Arkama baktı, sanırım anneme bakınıyordu. "Annen nasıl tepki verdi?" Omuz silktim. "Her şeyi anlattım ona ama tepki vermedi, yanımdan kalktı, odadan çıkıp gitti." Dediğimde o da şaşırdı. "Hiçbir şey söylemedi mi?" Şaşkınca sordu, başımı salladım. "Söylemedi." Kaşlarını çattı. "Bu normal mi?" Sıkıntıyla ofladım. "Bilmiyorum, biraz yalnız bıraktım, birazdan yanına gidip konuşacağım." Dedim, saatine baktığını gördüm ve o konuşmadan önce ben konuştum. "Burada kalacaksın değil mi? Yoksa gidecek misin?" Gözlerini saatinden çekti, gözlerime baktı. "Yanında kalmak istiyorum ama eve gitmem lazım, Erdem beni bekliyor." Kaşlarımı çattım. "Gideceksin yani?" Üzülmüş gibi yaptım, Ateş yüz ifademe bakıp ağır ağır iç çekti. "Güzelim lütfen yapma böyle, gitmem lazım. Önemli bir işim olmasaydı asla yalnız bırakmazdım seni." Deyince bir adım attım, sessizce konuştum. "Önemli iş dediğin birilerine zarar vermek mi Ateş? Bunun için mi beni bırakıp gideceksin?" Kaşlarını çattı. "Birilerine zarar vermek?" Dedi şaşkınca, etrafa bakındım, kimsenin duymadığından emin olduktan sonra konuştum. "Bunun için gitmiyor musun? Aileni öldürenlerin peşinde değil misin? Geçen akşam Erdem'e hepsine ulaşmak üzereyim yakında bitecek diyordun! Şimdi de muhtemelen onların işini halletmeye gidiyorsun!" Dedim, yüzümü buruşturdum ve ekledim. "Katil olmaya gidiyorsun!" Cevap vermedi, bir adım daha attım, çok daha sessiz bir şekilde devam ettim. "Sevdiğim, birlikte olduğum adam katil olacak!" Dedim, Ateş hiçbir şey söylemezken yeniden konuştum. "Beni hiç mi düşünmüyorsun? Böyle bir şey yaptığında sana arkamı döneceğimi, seninle olmayacağımı çok iyi bildiğin hâlde birilerini öldüreceksin!" Deyip kendimi gösterdim, ekledim. "Ben sana bunu yap diye mi seni seviyorum dedim? Bunun için mi güvendim sana?" Gözlerindeki hayal kırıklığını gördüm, başını sağa sola sallayıp konuştu. "Sen beni gerçekten hiç tanımıyorsun Mira! Ne desem ne yapsam boş sana! Kendi bildiğini düşünmeye devam et! Ben artık sana hiçbir şey demiyorum!" Dedi, arkasını döndü ve biraz ileride duran kapıdan çıkıp gitti, arkasından öylece bakakaldım. Niye kızıyor ki? Bunu yapmayacak mı? Ya da madem yapmayacak ve o adamlar hakkında başka bir planı var o zaman anlatsın bana! Defalarca kez sordum bunu ona ama her seferinde ya sessiz kaldı ya da üstü kapalı cevaplar verdi. Benden başka ne düşünmemi bekliyor ki? Ama yine de öyle kızıp arkasını dönüp gitmese iyiydi. Neyse ben onun gönlünü alırım. Salona gittim, Serkan'ın karşısına oturdum. "Arkadaşın beni pek sevmedi." Deyince güldüm. "O öyle kolay kolay birini sevmez." Tek kaşı kalktı. "Yok vallahi sevmek bir yana dursun adam sanırım benden nefret ediyor. Sanırım seni kıskandı." Dedi ve etrafa bakınıp bana döndü. "Bence sıradan bir arkadaş değildi. Beraber tatile gitmeler, kıskanmalar, gizli saklı konuşmalar. Aranızda daha samimi bir ilişki var gibi." Dudaklarım istemsizce yana kıvrıldı, Serkan güldü. "Bu ifadeden sonra cevabımı almış oldum. Sonunda kuzenimin de bir ilişkisi var artık." Deyip ayağa kalktı, yanıma geldi. "Dur sana benim hatunu göstereyim. Henüz annemin haberi bile yok ama döndüğüm zaman evlilik teklifi etmeyi düşünüyorum." Güldüm, yanıma oturdu, telefondan kız arkadaşının fotoğrafını gösterirken konuştu. "Ben esmerim o sarışın, birbirmizi tamamlıyoruz. Hayalimdeki ideal ilişkiyi yaşıyorum resmen." Deyince ideal ilişkiyi ten renginden ulaşmış olması beni güldürdü. Bir süre onunla sohbet ettik, sonra teyzem yanımıza geldi, beraber öğle yemeği yedik. Yemekten sonra annemi yeterince yalnız bıraktığımı düşünüp dedemi atlatarak annemin odasına gittim, kapıya birkaç defa vurup gel demesini beklemeden odaya girdim. Odaya girince annemin yatağın kenarında öylece oturduğunu gördüm. Tıpkı eski günlerdeki gibi sessiz sessiz oturuyor, boş bakışları yerdeydi. Hep böyle olacak olmasından korkup yanına gittim, onun gibi yatağın kenarına oturdum. "Anne?" Dedim, gözleri beni buldu. "Efendim." Çok sakindi. "İyi misin?" Başını salladı "İyiyim kızım." "Konuşalım mı biraz? Yoksa yalnız kalmak ister misin?" Sordum, anında yanıtladı. "Konuşalım kızım, sen zaten her şeyi anlattın bana." Dediğinde sesi sitem eder gibi çıkmıştı. "Bana kızgın mısın?" Başını sağa sola salladı. "Hayır, kızgın değilim. Sadece hâlâ şaşkınım, çok şaşkınım." Elini tuttum, konuşacakken benden önce davrandı. "Bunları senin de biliyor olmandan dolayı şaşkınım." Kaşlarımı çattım. "Nasıl yani?" İç çekti, elimi tuttu. "Ben son birkaç aydır bu durumdan şüpheleniyordum. Babanın başka bir ilişkisi olduğundan şüpheleniyordum yani. Emin olmadan da hiçbir şey yapmak istemedim. Senden de duyunca emin oldum. Kendimi zaten böyle bir şeye hazırlıyordum." Şaşkınca kaldım. "Zaten sen bunu söylememiş olsaydın ya da baban bana bunu yapmamış olsaydı bile boşanmayı düşünüyordum. Ben çok yoruldum babandan, artık beni sevmediğini hissediyorum. Bu durumda en iyisi zaten devam etmemek." Dedi, gözünden bir damla yaş aktı. "Üzüldün mü diye sorarsan tabii ki üzüldüm. Biraz da kalbim kırıldı ama öyle senin korkacağın kadar bir şey yok ortada. Senin bir şeylerden emin olmadan böyle şeyler söylemeyeceğini biliyorum. Bu yüzden de artık boşanma konusunda kesin kararımı vermiş oldum. Bugün bunu babanla da konuşacağım." Deyince içimdeki tüm huzursuzluk yok olup gitti, rahat bir nefes aldım. Annesiyle babası boşanacak diye rahat nefes alan bir tek benimdir herhalde. "Diğer anlattığın şeylerle ilgilenmemeye karar verdim. Cinayetmiş, suçmuş falan beni pek ilgilendirmiyor. Aslında 1 saat öncesine kadar ilgilendiriyordu ama artık umursamamaya karar verdim. Ne hâli varsa görsün. Madem beni aldattı, kiminle aldattıysa bu zor günlerinde de o yanında olsun. Bu akşam son kez konuşacağım onunla, ayrılmak istediğimi söyleyeceğim ve bitecek." Dedi, uzunca nefesini dışarıya verdi. "Seni çok seviyorum anne." Dedim ve boynuna sarıldım, ellerini belime koydu. "Ne kadar rahatladığımı tahmin bile edemezsin." Deyip geri çekildim, annem konuştu. "Boşanıyoruz diye bu kadar rahatlamış olman beni şaşırttı doğrusu." Elini tuttum. "Boşanıyor olduğunuz için değil anne, sen iyi olduğun için rahatım. Ben çocuk değilim artık, koskaca kızım. Neyin ne olduğunu biliyorum. Senin kararlarına saygı duyuyorum. Ne yaparsan yap hep sana destek olacağım, hep yanında olacağım." Gülümsedi, onunla bu konuyu uzun uzun konuştuktan sonra üzerimdeki yükten kurtulmuş bir şekilde odadan ayrıldım. Keyifim yerine gelmişti. Artık çok daha iyi hissediyorum kendimi. Kendi odama gittim, odanın ortasında duran valizlere baktım, onlarla uğraşmak istemeyip doğrudan telefonuma sarıldım. Gerginlikten dolayı Ateş'i sanırım bugün biraz kızdırmıştım. Arayıp gönlünü almam gerekiyordu ve bunun için onu aradım ama üst üste birkaç kez aradığım hâlde açmadı telefonunu. Sanırım biraz değil bayağı bir kızdırmışım. Yine de belki duymamıştır aramayı görünce geri döner diye düşünürek beklemeye başladım. Aradan saatler geçti, hava karardı, akşam yemeği yedik. Yemeğe annem de katıldı. Yemekte boşanma kararından herkese bahsetti. Dedem ve ben bildiğimiz için hiç şaşırmazken teyzem ve Serkan fazlasıyla şaşırdılar. Fakat yine de bu konu masada çok uzun sürmedi, annem açtığı gibi kapattı konuyu. Herkes de ona saygı duyup soru falan sormadı, sanki normal bir şey duymuşlar gibi konuşmaya devam ettiler. Yemekten sonra annemle teyzem konuşmak için bahçeye çıktı, dedem çalışmak için odasına gitti, Serkan buradaki arkadaşıyla buluşmak için evden ayrıldı, geriye bir tek ben kaldım. Salonda tek başıma sıkılmış bir şekilde otururken bir kez daha Ateş'i aradım, yine üste üste aramama rağmen açmadı, aniden verdiğim kararla ayağa kalktım. Üstümün başımın düzgün olduğuna kanaat getirip bahçeye çıktım. Annemle teyzemin ileride durmuş konuştuklarını gördüm, koşarak yanlarına gittim, beni görünce sustular, özel konuştuklarını anlayıp bu konunun üzerinde çok durmayarak konuştum. "Anne ben gidiyorum." Dedim doğrudan Annemin kaşları çatıldı. "Nereye?" Deyince Ateş'le aramızdaki durumu bildiği için gayet rahat bir şekilde konuştum. "Barış'ın yanına." Saatte bakıp bana döndü. "Bu saatte mi?" Telefondan saate baktım, 8 olduğunu görüp gözlerimi yeniden anneme çevirdim. "Saat daha 8 anne ya. Hem ben bugün onu biraz kızdırdım, telefonlarımı bile açmıyor. Yanına gitmem lazım." Hem annem hem de teyzem gülümsedi. "Tamam, git hadi ama öyle taksiye falan binme, şoföre söyle o götürsün seni. Geç gelecek olursan da mutlaka beni ara." Gülümsedim, eğildim yanağından öptüm. Ondan ayrılıp teyzemi de öptüm, geri çekilip kapıya doğru koşarken konuştum. "Arayacağım merak etmeyin." Dedim, ön bahçeye ulaştım. Şoförden beni bırakmasını rica edip arabaya bindim, Ateş'in evine doğru yola çıktım. Saat 10'a doğru ormanın içindeki eve ulaşmıştım. Şoföre beklemesine gerek olmadığını eve gidebileceğini söyledim. Şoför evden uzaklaşırken ben bahçeye girdim, adamlar beni tanıdığı için sorun olmadı. Eve doğru yürürken arkamdan bir adamın sesini duydum. "Ateş abi evde yok." Durdum, adama döndüm. "Nerede?" "Erdem abiyle işleri vardı ama çok oldu gideli, 1 saate kadar gelirler herhalde." Deyince başımı salladım. "Tamam, ben beklerim." Dedim, eve girdim. Boş salona göz atıp telefonu çıkardım, Ateş'i aradım. Bu sefer de telefonu kapalıydı. Bugün kızmış, beni hiç tanımamışsın falan demişti ama hâlâ kötü bir şey yapmaya gittiğinden çok korkuyorum. Salonda beklemek yerine üst kata çıktım. Madem ev boş küçük bir araştırma yapabilirim. Belki bu sayede adamlara ne yapacağını, hangi yollarla onlara ulaştığını öğrenirim. O zaman da ona engel olmam daha kolay olabilir. Üst kata çıkınca Ateş'in çalışma odası olduğunu bildiğim odaya girdim. Bu odaya sürekli kapıdan bakmıştım. İçeriye ilk defa giriyorum. Etrafa bakındım, masanın üzerinde duran laptobu ve flash belleği gördüm. Belki de aradığım şey oradadır. Masaya yürüdüm, laptobun karşısına oturdum, laptobu açtım. Laptop açıldıktan sonra şifresi olduğunu gördüm. Birkaç tahminde bulundum ama maalesef tutmadı. Bu yüzden laptoptan vazgeçtim, etrafa bakınmaya başladım. Tek tek çekmecelere, masanın üzerine baktım. Ateş gelmeden önce işe yarar bir şeyler bulmayı umut ederken küçük bir dolabın içindeki kasayı buldum. Şifreli değildi, bu yüzden de anahtarı olması gerekiyordu. Az önce masanın üzerini ararken kalemliğin içinde gördüğüm anahtarı aldım. "Hadi bakalım aç şu kasayı." Deyip kasaya gityim, önüne oturdum, anahtarı kullanarak kasayı açmaya çalıştım ve ilk denememde açıldı. "Evet be! İşte bu!" Sevinip kasanın kapağını açtım, içindeki paraları görmezden gelip belgeleri aldım, tek tek kontrol ettim ama bunlarda bir şey yoktu ki. Ev, arsa tapusu falandı. Bunlardan bir şey çıkmayacağını anlayınca yeniden kasaya koydum, altta desteyle duran diğer şeyleri aldım, yere bıraktım. İşime yaramayan her şeyi yeniden kasaya koydum. En son elime aldığım fotoğrafın altında gördüğüm kırmızı şeyle duraksadım. Elimdeki kağıdı kasaya koyduktan sonra yerde kırmızı, defter gibi olan şeyi aldım, üzerindeki evlilik cüzdanı yazısını okudum, öylece kaldım. "Bu kimin ya?" Söylenerek cüzdanı açtım ve hayatımın en büyük hayal kırıklığını işte tam da o an yaşadım. Ateş'in fotoğrafıyla bir kadının fotoğrafı vardı. Şaşkın ve dolu gözlerim fotoğrafların altında yazan isimlere gitti. Barış Erendil - Gamze Alkan Ateş'in kimlikteki ismiyle, bir kadının ismi, altta da imzaları vardı. Gözlerim doldu, nefesim kesildi, boğazım düğüm düğüm oldu Gördüklerime inanmak istemedim ama her şey apaçık ortadaydı işte. Ateş evliydi. *** Selam, nasılsınız, neler yapıyorsunuz? Bomba gibi bir bölüm sonu oldu sanırım, Ateş evli. Siz bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizce Mira ne yapacaktır? Bundan sonra neler olur dersiniz? Bölüm hakkındaki yorumlarınızı buraya yazabilirsiniz.✨ Yeni bölüm alıntısını okumak ve duyurulardan haberdar olmak için beni sosyal medyadan da takip edebilirsiniz.💫 Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle... Kendinize çok iyi bakın, sevgiyle ve sağlıkla kalın.♡ Instagram: gizzemasllan Twitter: gizzemasllan |
0% |