Yeni Üyelik
35.
Bölüm

35.BÖLÜM "ARZU VE ÖFKE"

@gizzemasllan

Selam suç ortaklarım ✨

Bölüme başlamadan önce yıldızı parlatırsanız çok sevineceğim.💫

Buraya ben de sizin için kalp ve yıldız bırakıyorum.⭐♡ Sizinkileri de bekliyorum.❥

Keyifli okumalar.🍒

***

35. BÖLÜM "ARZU VE ÖFKE"

Bir adamı sevdim, bana hiç hissetmediğim duyguları hissettiren bir adamı. Utanmayı, dosyasıya gülmeyi, mutlu olmayı, birine güvenmeyi onun sayesinde öğrendim. Ama tüm bu olumlu duyguların yanı sıra bana hissettirdiği çok başka duygular da vardı. Pişmanlık, hayal kırıklığı gibi.

Pişmanlık, ne kadar ağır bir duyguymuş meğerse. Yaşadığın her şeye her ana lanet edip pişmanlığı iliklerine kadar hissetmek. Göz yaşlarım bir sel misali yanağımdan süzülüp elimdeki evlilik cüzdanının sayfasını ıslatırken hisettiğim şeydi pişmanlık. Tabii bir de hayal kırıklığı ve nefrette vardı.

Öfkeyle kapattım elimdeki defteri ve kasanın içine doğru fırlattım. Kasayı çarparak kapatıp kilitledikten hemen sonra anahtarı aldığım yere bıraktım, bırakırken olduğum yere çöktüm. Elimi yüzüme bastırdım, hâlâ gördüğüm şeye inanamıyorum.

Sevdiğim adam, yanında kaldığım, birlikte olduğum, güvendiğim adam evliymiş. Sinirle masaya vurdum. Nasıl kandım ona? Nasıl kendimi teslim ettim?

"ALLAH KAHRETSİN!" Bağırdım, bağırırken masanın üzerinde duran kalemliği alıp karşı duvara fırlattım, masanın üzerinde duran diğer şeyleri de öfkeyke yere atıp öfkemi masanın ayaklarına tekme atarak çıkardım ama hırsımı hiçbir şekilde alamıyordum.

"LANET OLSUN! PİSLİK HERİF!" Bağırmaya devam ettim, öfkemi etraftaki eşyalardan çıkarmaya devam ettim. Ta ki yorulana kadar.

"Ağlamayacağım! Onun için ağlamayacağım! O pislik göz yaşlarımı hak etmiyor!" Kendi kendime konuşup öfkeyke odadan çıktım, merdivenlere doğru yürüdüm. Merdivenleri indim, bu evde bir dakika bile durmak istemiyorum. Bir daha bu eve adım atmak istemiyorum. Bir daha o pisliğin yüzünü görmek istemiyorum. Hiçbir şey istemiyorum.

Göz yaşlarımı silip evden çıktım. Temiz hava yüzüme çarptığında derin bir nefes aldım, öfkemi bastırmaya çalıştım ama olmuyordu. Her geçen dakika öfkem biraz daha artıyordu. Durmayı bırakıp adamlardan birinin yanına gittim.

"Bana bir araba verin." Adamın gözleri beni buldu.

"Neden?" Dişlerimi sıktım, elimden geldiği kadar sakin kalmaya çalıştım.

"Bana bir araba verin hemen! Nedeni sizi ilgilendirmez!" Derin bir nefes aldı.

"Mira Hanım nereye gidecekseniz biz sizi..." Sözünü kestim, öfkeyle bağırdım.

"BANA BİR ARABA VERDİN DEDİM! LANET OLSUN BUNU DAHA KAÇ DEFA SÖYLEMEM GEREKİYOR!" Adam şaşırdı, bir adım geri gitti.

"Peki tamam, lütfen sakin olun." Dedi, elini cebine attı, o sırada eve Ateş'in arabası girdi. Bastırmaya çalıştığım öfkem gün yüzüne çıkarken adam "Ateş abi de geldi. İsterseniz önce onunla..." Devam edemedi çünkü öfkeyle cebinden çıkardığı anahtarı aldım, düğmesine bastım, kapıları açılan arabayı görüp ona doğru yürüdüm.

"MİRA!" Ateş arkamdan bağırdı, umursamadım. "MİRA!" Sesi bu kez şaşkın çıktı, arabaya ulaştım, kapıyı açtım, tam binecekken kolumdan tutup durdurdu, eş zamanlı olarak kolumu çekip kurtardım.

"DOKUNMA BANA!" Bağırdım, o sırada gözlerim arkasına takıldı, herkesin burada olduğunu gördüm.

"Sakin ol, sorun ne?" Bir de geçmiş karşıma sorun ne diye soruyordu. Gözlerimi ona çevirdim, tiksinerek baktım yüzüne. Bakışlarım onu şaşırtırken elimi kaldırdım, tüm gücümle yüzüne okkalı bir tokat indirdim. Başı sağa döndü, ağlamamak için kendimi zor tuttum.

"Senden nefret ediyorum!" Dediğimde başını yeniden bana çevirdi, fazlasıyla şaşkındı. Boğazım düğüm düğüm olmuştu, o burada yokken ona söylemek istediğim bir çok şey vardı ama şimdi tek kelime bile edesim gelmiyordu.

"Beni kandırdın, bunu hayatımın sonuna kadar unutmayacağım! Bir gün bunun hesabını vereceksin! Yaptıklarına seni pişman etmeden ölmeyeceğim! Bunları sakın unutma!" Deyip arkamı döndüm, arabaya binecekken yeniden tuttu kolumdan, kendime hâkim olamayıp bir kez daha bağırdım.

"BIRAK DEDİM SANA!" Dedim, kolumu kurtardım. "DOKUNMA O PİS ELLERİNLE BANA!" Kaşlarını çattı.

"Mira sakin ol, ne oluyor? Ne yaptım ben sana? Niye bana böyle davranıyorsun?" Üst üste sorularını sıraladı, ona doğru bir adım attım, gözlerinin içine bakarak konuştum.

"Bunu karın yanındayken konuşalım mı? Ne dersin belki o da benimle tanışmak istiyordur? Bir tanışsak mı ne yapsak?" Dedim, karşımda öylece kaldı, hırsımı alamadığım için hiç beklemediği bir anda tüm gücümle bacağının arasına tekme attım, acıyla bağırdı, iki büklüm oldu, omuzlarından ittirdim, kapıdan uzaklaştırıp arabaya bindim.

Arabayı çalıştırdım, kapıları içeriden kilitledim, Ateş acıyı çabuk atlatıp arabanın camına vurmaya başladı. "Mira güzelim, in şu arabadan doğru düzgün konuşalım." Hâlâ utanmadan güzelim diyordu. Onu umursamadan gaza bastım. Büyük demir kapıya doğru sürdüm, o sırada arkamdan Ateş'in bağırarak söylediği şeyi duydum.

"KAPATIN ŞU KAPIYI!" Çıkmama izin vermeyeceğini anlayınca biraz daha gaza bastım, onlar daha kapıyı kapatmak için hamle yapamadan, kapıya ulaştım, evden çıktım.

Çıkınca bundan artık korktuğum hâlde gaza biraz daha bastım. Aynı zamanda öfkeyle arabanın direksiyonuna vuruyor, bağırarak öfkemi çıkartıyordum.

"NEFRET EDİYORUM SENDEN! NEFRET!" Bağırırken gözüm dikiz aynasında beliren arabaya takıldı, peşimden geliyordu. Buna daha çok sinirlenip önüme döndüm, gaza bastım. Gitmem gereken süratin çok üzerine çıktım, o sırada telefonum çaldı, cebimden çıkarıp göz ucuyla ekrana baktım, onun aradığını gördüm.

"Bir de utanmadan arıyor!" Deyip yan koltuğa attım telefonu, gözlerimi yola çevirdim ve korkuyu falan unutup gaza biraz daha yüklendim. Ateş arkamdan kornaya bastı, selektör yaptı, durmam için her şeyi yaptı ama durmadım.

Orman yolundan, otobana çıkınca gaza biraz daha bastım, gidebildiğim kadar hızlı gittim. Ateş benden de hızlı gidiyordu bana yetişmek için. Bir süre sonra bu konuda başarılı oldu, bana yetişti, yanımda gitmeye başladı. Ben onu atlatmak için gaza biraz daha bastım ama o beni geçti, arabayı önüme doğru sürdü, önümde durdu, aniden frene basıp durdum. Beni durdurmayı başardığı için öfkeyke direksiyona vurdum, kapıları kontrol edip kilitli olduklarından emin oldum.

Ateş arabadan indi, arabanın kapısını öyle bir çarptı ki sesi buraya kadar geldi. Benim olduğum tarafa geldi, öfkesini hissetmemek mümkün değildi. Yanıma ulaşınca kapıyı açmaya çalıştı, açamadı, hiç dönüp bakmadım yüzüne, sadece önüme baktım.

"MANYAK MISIN SEN?" Bağırdı, cama vurmaya başladı. "KAZA YAPACAKTIN AZ KALSIN!" Bağırmaya devam etti ama hiç umurumda degildi.

"AÇ ŞU KAPILARI KONUŞACAĞIZ! BU ŞEKİLDE HİÇBİR YERE GİDEMEZSİN!" Daha fazla dayanamadım, ona döndüm.

"BU SENİ HİÇ İLGİLENDİRMEZ! ÇEK ARABANI ÖNÜNDEN GİDECEĞİM!" Ben de bağırdım, arabanın üst kısmına ellerini koyup eğildi.

"Mira aç şu kapıyı!" Dişlerinin arasından konuştu, haklıymış gibi bir de sinirleniyordu.

"AÇMIYORUM! AÇMAYACAĞIM! SENİNLE KONUŞMAK DA SESİNİ DUYMAK DA İSTEMİYORUM! YÜZÜNÜ BİLE GÖRMEK İSTEMİYORUM! ÇEK ŞİMDİ ARABANI YOLUMDAN!" Sinirle arabaya vurdu.

"Çekmiyorum! Konuşacağız! Şimdi aç şu kapıyı!" Deyince daha da sinirlendim, sürekli aynı şeyi söyleyip duruyordu ve bir de haklıymış gibi sinirleniyordu.

"Mira güzelim aç hadi şu kapıları, oturup düzgünce konuşalım. Sinirlenmekte haklısın..." Ona dönüp öfkeyke bağırdım.

"BANA GÜZELİM DEME! SEN BANA ARTIK HİÇBİR ŞEY DEME! ADIMI BİLE DUYMAK İSTEMİYORUM AĞZINDAN!" Gözlerini kapattı, kendini sıktığı alnında beliren damardan belli oluyordu.

"Mira anlatacaktım, yemin ederim ben anlatacaktım sana." Önüme döndüm, sinirden göz yaşlarım akmaya başlamıştı.

"Seni seviyorum, bir tek seni. Başka hiç kimseyi değil. Yalvarırım aç şu kapıları konuşalım seninle." Göz yaşlarımı sildim, sinirden ağlamaktan gerçekten nefret ediyorum ama bu sefer tamamen sinirden değil, hayal kırıklığından da ağlıyorum. Canım acıyor hem de çok acıyor. Ondan çok kendimden nefret ediyorum. Ona güvendiğim, sevdiğim için kendimden nefret ediyorum.

"Hadi Mira, hadi güzelim aç konuşalım. Dinlemeden arkanı dönüp gidemezsin, dinlemen lazım. İn, konuşalım hadi." Başımı öne eğdim, göz yaşlarım akmaya başladı. Niye güvendiğim herkes sonunda beni hayal kırıklığına uğratıyor? Niye sevdiğim adamlar kalbimi kırıyor? Önce babam şimdi o.

"Mira sevgilim ağlama aç şu kapıyı." Sürekli aynı şeyi söyleyip duruyordu. Göz yaşlarım hızlandı, artık dayanamıyorum. Her şey yoluna giriyor derken yine hiç beklemediğim birinden hiç beklemediğim bir darbe yedim.

"Sikerim böyle işi! Ağlama!" Dediğinde daha çok ağlayasım geldi. Az öncekinin aksine onunla konuşmak istedim. Her şeye rağmen inip sarılmak, ona sarılarak ağlamak istedim. Tüm kalbimle onu arzularken öfkemi bastıramadım.

"Ağlama Mira, yalvarırım ağlama! İn hadi aşağıya konuşalım." Dedi, açılmayacağını bildiği hâlde kapıyı zorlamaya devam ederken. Göz yaşlarıma hâkim olamadım.

Dönüp ona hiç bakmadım, bakmak istemedim. Çünkü eğer bakarsam, gözlerim gözlerine değerse dayanamayıp ineceğim. Kalbim de bunu istiyor, onu arzuluyorum ama öfkem inmeme engel oluyor, inemiyorum.

"Nasıl öğrendin bilmiyorum ama beni de dinlemen lazım Mira. Bu şekilde kestirip atamazsın!" Daha fazla burada kalmak istemedim, kalırsam onu arzuladığım için değil öfkem yüzünden inip ona hesap soracağım.

Arabayı yeniden çalıştırdım, Ateş cama daha kuvvetli vurmaya başladı. "Mira hayır, gitme! Aşağıya in konuşalım!" Dediğinde geri geri gidiyordum. "Bu şekilde gidemezsin! Konuşmamız gerekiyor!" O konuşmaya devam ederken yeterince geri gittikten sonra yan şerite geçtim, gaza bastım ve uzaklaştım.

Göz yaşları içinde dikiz aynasında baktığımda koşarak arabasına gittiğini gördüm, yola döndüm, gaza yüklendim. Eve ulaşıncaya kadar tüm yol böyle geçti. O kovaladı ben de kaçtım. Tabii bir yandan da arayıp durdu ama açmadım. Bir ara açıp ağzıma gelen her şeyi söylemek istedim ama yapmadım.

Eve ulaşınca arabayla bahçeye girmek yerine kapının önüne durdum, indim. Öfkeyle arabaya vurdum. Onun arabasına vurunca ona vurmuş gibi rahatlıyorum. Arabaya birkaç kez daha vurup bahçe kapısına doğru yürürken Ateş de durdu, koşarak yanıma geldi, eve girmeden önce kolumdan tutup durdurdu, kendine çekti, öfkeyle kolumu kurtardım ondan.

"Dokunma dedim sana!" Bu kez bağırmadım, hâlâ öfkeyliydim, hatta bu öfkem artmıştı ama yine de evdekiler duymasın diye bağırmadım.

"Beni dinleyeceksin!" Deyince sinirle güldüm.

"Emrin olur!" Dediğimde beni arabasına doğru çekiştirdi.

"Yürü, konuşacağız!" Önce yeniden tuttuğu kolumu ondan kurtarmaya çalıştım ama olmadı. Olmayınca ayak bileğine tekme attım, elinden kurtuldum. Ateş ağzının içinden küfür ederken konuştum.

"Seninle konuşmak falan istemiyorum! Önce bana adam gibi davranmayı öğren!" Dediğimde başını kaldırdı, yüzüme baktı. Acıdan iki büklüm olduğu için doğruldu, bana doğru bir adım attı.

"Hiçbir şey göründüğü gibi değil. Nasıl öğrendin bilmiyorum ama..." Sözünü kestim.

"Evlilik cüzdanını gördüm ve her şey benim gördüğüm gibi! Sen evlisin ya resmen evlisin! Buna rağmen..." Deyip sustum, yine sinirden göz yaşlarım akarken sessizce cümlemi tamamladım.

"... beni sevdiğini söyledin, benimle seviştin! Ben evli bir adamla birlikte oldum!" Deyip öfkeyle omzuna vurdum, onu ittim. "Allah kahretsin seni! Nefret ediyorum senden!" Dedim vurmaya devam ederken ellerimi tuttu.

"Mira güzelim..." Öfkeyle araya girdim.

"GÜZELİM DEYİP DURMA BANA! MİDEMİ BULANDIRIYORSUN!" Dedim, ellerimi çekip kurtardım.

"Şimdi çok sinirlisin..." Konuşmaya devam etti ama onu dinlemedim, söyledikleri umurumda bile değildi. Umurumda olan tek şey gördüğüm o evlilik cüzdanıydı. O bunu inkâr bile etmemiş, hemen kendini savunmaya geçmişti.

Ellerimi saçlarıma geçirdim, yüzümü gökyüzüne çevirdim, derin derin nefes aldım sakin kalmak için ama bu konuda başarılı olamadım. Ona o kadar çok öfkeliyim ki sabaha kadar yüzüne karşı bağırıp çağırmak, hesap sormak istiyorum.

"Seni seviyorum." Kurduğu cümlelerin arasından duyduğum tek şey bu olurken öfkeli gözlerimi ona çevirdim.

"Sevgiden bahsetmek sana hiç yakışmıyor." Deyip kendimi gösterdim, ekledim. "Sen beni kandırdın. Belki o kadını da kandırıyorsundur. Belki diyorum hâlâ ya! Sen onu da kandırıyorsun! Burada benimle gönlünü eğlendirirken belki de o kadın seni bekliyordur!" Dedim, göz yaşlarına boğuldum. Ateş çaresiz bir şekilde yüzüme bakarken ekledim.

"Benim annemin hayatını mahveden o kadından hiçbir farkım kalmadı." Dedim, bu cümlenin ağırlığı altında ezilirken Ateş bana doğru bir adım attı.

Yine ismimi söyleyip "Mira." dedi, yanıma gelmesini istemediğim için geri gittim.

"Yaklaşma bana! Senin yüzünden kendimden utanıyorum! Senin yüzünden nefret ettiğim o kadınının konumuna düştüm! Tam da bu yüzden seni dinlemeyeceğim! Çık git hayatımdan bir daha da sakın karşıma çıkma! Defol git! Yüzünü bile görmek istemiyorum!" Dedim, arkamı döndüm, yüzümü görmediği için rahatlıkla ağlayabildim, eve doğru yürüdüm, bu kez engel olmadı, hiçbir şey yapmadı, eve girdim.

"Mira Hanım iyi misiniz?" Kapıdaki güvenliklerden biri sordu, cevap veremedim, koşarak eve gittim, girdim. Salondakilere baktım, herkes buradaydı ve bir anda hepsinin gözü beni buldu.

"Mira kızım?" Annem ayağa kalktı, ardından dedem, teyzem, Serkan ayaklandılar. Annem yanıma gelirken çok endişeliydi. "Kızım iyi misin?" Sordu, yanıma ulaştı. "Bir şey mi oldu?" Deyince hiçbir şey söylemeden boynuna sarıldım, ağlamaya başladım.

"Mira?" Şaşkın sesiyle ismimi söyledi, yüzümü boynuna gömdüm ve sanırım ilk kez herkesin gözlerinin önünde hüngür hüngür ağladım, bir yandan da sürekli anneme "Özür dilerim." deyip durdum.

"Niye özür diliyorum kızım ne oldu? Ne yaptın? Ne yaptıysan da yaptın ayrıca bu kadar ağlama!" O beni teselli etmeye devam ederken ve ona bir şey yaptığımı düşünürken ben evli bir adamla birlikte olduğum, onun hayatını mahveden bir kadınla aynı durumda olduğum için özür dilemeye devam ettim.

"Mira korkuyorum." Dedi annem, ona cevap vermeyip yine "Özür dilerim anne, çok özür dilerim." Dediğimde başım dönmeye başlamıştı.

"Kızım sakin ol, biraz sakinleş konuşalım. Hadi gel oturalım." Dedi, ondan ayrılmak istedim ama bunu yapamadım, dizlerimin bağı çözüldü, bir anda kendimi boşlukta buldum, anneme tutunmak istedim, yapamadım, yere düştüm, canım acıdı, başım yere çarptı, eş zamanlı olarak gözlerim kapandı, kendimi karanlığa teslim etmeden önce annemin bağırdığını duydum.

*****

Yüzümde gezen parmakları hisettim. Birisi saçlarımı okşadı, yüzüme dokundu, tüm bunlar kendimi daha iyi hissetmeme neden olurken başımdaki ağrıdan nefret ettim.

Gözlerimi araladım, odanın ışıkları gözümü kamaştırdı, yeniden kapattım gözlerimi. Birkaç kez aynı şeyi yapıp ışığa alışmaya çalışırken "Mira." Ateş'in sesini duydum, gözlerimi ona çevirdim.

Bir anda olup biten her şey tek tek aklıma geldi, kaşlarımı çattım, öfke beni yeniden esir aldı, yüzümdeki eline vurup ittim, başım döndüğü hâlde doğruldum, etrafa bakındım, bir hastane odasındaydım ve odada ondan başka kimse yoktu.

"Senin ne işin var burada?" Ağır ağır iç çekti.

"Beni dinlemen lazım ama önce de dinlenmen lazım." Deyince ayağa kalkmak istedim ama engel oldu.

"İnat etme! Yat şuraya! Şimdi annen gelecek zaten!" Bana engel olmak için dokunduğu ellerini vücudumdan uzaklaştırdım.

"Uzak dur benden!" Elleri boşluğa düştü, bir adım geri gitti. İterek yatağın kenarından kaldırdım onu, yatağın yanına bir sandalye çekip oturdu. Gözlerimin içine bakıyordu, gözlerimi kaçırdım.

"Defol git buradan! Sana yüzünü bile görmek istemiyorum demiştim!" Derken kolumdaki serumu takip ettim, henüz daha bitmediğini gördüm. Az önce hareket ettiğim için kolum acımıştı.

"Gitmem! Sen buradayken sikseler gitmem!" Ona döndüm, yüzümü buruşturdum.

"Terbiyesiz!" Deyip önüme döndüm fakat sonra aklıma gelen şeyle yeniden ona bakıp imayla "Karın seni bekliyordur! Ama o alışkındır değil mi geceleri yalnız olmaya? Kocası bir polis nasıl olsa!" Derin bir nefes aldı, konuşmak için dudaklarını araladı ama engel oldum.

"Ya da çok uzaktadır, şu Marmaris'teki hatun senin karındır belki de?" Dedim, kaşlarını çattı.

"Mira saçmalıyorsun! Tamam evliyim ama..." Sözünü kestim.

"Aması falan umurumda değil! O cümle benim için orada bitiyor! Devamıyla ilgilenmiyorum!" Deyip önüme döndüm, söylenmeye devam ettim.

"Amaymış! Ne diyeceksin? Evliyim ama seni de seviyorum mu?" Dedim, sinirle gülüp ekledim. "Belki de metresin olmamı falan isteyeceksindir benden." Deyip ona döndüm. "Biraz bekle karımı boşayacağım, seninle evleneceğim falan diyeceksindir." Elini yüzüne bastırdı, gözlerini ovaladı.

"Çocuğun da var mı bari?" Dediğimde gözleri yeniden beni buldu.

"Yok artık! Gerçekten saçmalamaya başladın!" Deyince daha çok sinirlendim.

"Doğru hayatımda olup biten her şey normal ve düzgün ama ben saçmalıyorum öyle mi?" Cevap veremedi, daha fazla yüzünü görmek istemeyip kapıyı gösterdim.

"Git buradan! Seni görmek istemiyorum!"

"Gitmem dedim sana!" Dişlerimi sıktım, ellerimi yumruk yaptım.

"Git dedim ben de sana! Ya gidersin ya da ben avazım çıktığı kadar bağırır, tüm güvenlikleri buraya toplar, seni kovdururum!" Tek kaşı kalktı, yapamazsın der gibi bakıyordu. Hâlâ öfkelendiğimde yapabileceklerimin sınırını bilmiyordu.

"Sen bilirsin!" Deyip önüme döndüm, bağırmak için kendimi hazırladım, tam avazım çıktığı kadar bağıracakken bir anda yüzü önümde belirdi, dudaklarını dudaklarıma bastırdı, gözlerim irileşti.

Telaşla omzuna vurdum, ittim ama hareket bile etmedi, üzerime doğru eğildi, vurmaya devam ettim, bu arada bedenim istemsizce geriye doğru gitti, daha sert öptü.

Omuzlarını ittiğim ellerimi tuttu, serum takılı olan koluma çok bastırmadan bileğimden tuttu, yatağa bastırdı. Diğerini de başımın üzerine götürdü, yatağa bastırdı. Tüm engel olmalarım boşa giderken dudaklarını dudaklarımdan bir saniye bile olsun ayırmadı.

Bedenimle onu itmeye çalıştım, yatağa yarı uzanır biçimde üzerime uzandı ona da engel oldu. Başımı çevirmeye çalıştım, dudakları izin vermedi, başka şansım kalmayınca dudaklarımı aradım, o karşılık vereceğimi düşünürken alt dudağını dişlerimin arasına aldım, ısırdım, ısırmamla uzaklaşması bir oldu ama ellerimi bırakmadı.

"Bırak hemen beni! Sapık herif! Sen hangi hâkla..." Devam etmeme izin vermedi, susmam için bana doğru eğilmesi yeterli oldu. Hızla dudaklarımı birbirine bastırıp başımı yana çevirdim, kendimce öpmesine engel oldum.

"Bunu yapman bile hoşuma gidiyor." Deyince öfkeli gözlerimi ona çevirdim, hâlâ işin şakasındaydı ve bu sinirlerimi bozmaya yetiyor.

"Senden nefret ediyorum!" Dedim gözlerinin içine bakarak, dudakları yana kıvrıldı, dilini damağına çarpıtarak cıkladı.

"Etmiyorsun, seviyorsun hem de çok seviyorsun. Benim seni sevdiğim gibi." Sinirlendim.

"Sevmiyorum! Nefret ediyorum! Sana sevgim seninki kadar büyük değil demiştim! Şimdi o sevgimi nefrete dönüştürdüm! Ben senden nefret ediyorum!" Biraz daha yaklaştı, ellerimi hareket ettirmeye çalıştım ama olmadı.

"Yaklaşma bana!" Desem de yaklaştı, başımı sağa çevirdim, öpmesine yine engel oldum. Bunu yaptığım için dudakları yanağıma değdi, sakalları da yüzüme battı. O sırada kulağıma fısıldadı.

"Seviyorsun, kızsan da nefret etmek istesen de beni seviyorsun. Şu an bile beni istiyorsun, seni öpmemi, sana sarılmamı istiyorsun." Ellerimi yumruk yaptım, bir kez daha ondan kurtulmaya çalıştım ama gücüm yetmedi. Haklı olmasından dolayı kendime kızıyorum. Evet hâlâ onu arzuluyorum ama öfkem bu arzuyu kolaylıkla bastırabiliyor.

Ona döndüm, gözlerinin içine baktım, çok yakında olduğu için dudakları dudaklarıma temas ediyordu. Konuştukça bu temas daha da artıyordu. Buna rağmen "Seni istemiyorum!" dedim, yakınlığı tüm dengemi bozuyordu. Sanki her an onu öpecek gibiyim. Fakat gözümün önüne o evlilik cüzdanını gelince tüm duygularım yok olup gidiyor, geriye saf bir öfke kalıyor. Hiçbir zaman azalmayacak, azalmasına izin vermeyeceğim bir öfke.

"Senden tüm kalbimle nefret ediyorum! Seni hiçbir zaman affetmeyeceğim! Bunu sakın aklından çıkarma! Bundan sonra benden korksan senin için çok iyi olur!" Tek kaşı kalktı, sonda söylediğim şey gerçekten onu korkuttu mu yoksa? Korkutsa iyi olur çünkü canını yakmak için elimden geleni yapacağım.

"Seni kandırmadım!" Dedi gözlerimin içine bakıp gayet sakin çıkan sesiyle. "Yemin ederim seni kandırmadım." Deyince göz devirdim, bu konuda hâlâ nasıl kendini savunmaya devam edebiliyor anlamıyorum.

"Aldatmadım da! Biliyorum..." Sözünü kestim.

"Sen beni aldatmadın zaten! Sen benimle karını aldattın! İğreniyorum senden! Beni böyle bir duruma düşürdüğün için iğreniyorum!" Gözlerini kapattı, derin bir nefes aldı. Çok yakınımda olduğu için nefesini yüzümde hissebiliyordum.

"Mira lütfen söyleme böyle şeyler. Ben seni seviyorum, çok seviyorum. O evliliğin aramıza girmesine izin veremem." Göz devirdim.

"Ya sen manyak mısın? Nasıl bir insansın sen ya? Evliliğin aramıza girmesine izin veremezmiş! O kadına üzülüyorum! Senin gibi biriyle evli olduğu için o kadına çok üzülüyorum! Onun zaten bir suçu yok ki! Sen şerefsizsin! Evliyken benimle de birlikte olacak kadar şerefsizsin!" Kendini sıktı, söylediklerim onu kızdırmış gibiydi. Çenesindeki kasın seğirdiğini fark ettim. Öfkeli gözleri beni bulduğunda dinle falan demeyi bırakıp doğrudan konuşmaya başladı.

"Bu zamana kadar bir tek seni sevdim! Başka hiç kimseyi sevmedim! Karın diye bahsettiğin o kadını en son 1 yıl önce gördüm. Senin tahmin ettiğin gibi bir evlilik yol ortada!" Öfkeyke konuştu.

"Tahmin ettiğim ya etmediğim gibi! Bunlarla hiç ilgilenmiyorum! Ortada bir evlilik var mı? Var! Benim için konu burada kapandı! Şimdi bu odadan defol git! Sesini duymak, yüzünü görmek istemiyorum!" Deyip ellerinin altındaki bileklerimi hareket ettirdim, ondan kurtarmaya çalıştım, yine başarılı olamadım. Başımın üzerinde tuttuğum elim neyse de yanımda tuttuğu, serum bağlı olan kolum acımaya başlamıştı.

"Canım acıyor! Bırak!" Dediğim an gözleri serum takılı olan koluma gitti, anında bıraktı, geri çekildi.

"Tamam bıraktım ama böyle söyleyip baştan kestirip atamazsın! Bu evlilik..." Sözünü kesen şey açılan odanın kapısı oldu, annem içeriye girerken gözlerimi Ateş'e çevirdim.

Annemin duymayacağı kadar düşük bir ses tonuyla "Defol git şimdi buradan! Bir daha da sakın gelme! Seni gördükçe nefretim artıyor!" dedim. Ateş gözlerini benden çekip yanımıza gelen anneme baktı.

"Ben de tam şu an gelip uyandığını haber verecektim." Annem ona göz ucuyla baktı, gülümsedi, bana döndü.

"İyi misin kızım?" Gözlerindeki korkuyu görmemek mümkün değildi. Sanırım onu fazla endişelendirmiştim.

"İyiyim anne." Dediğimde gözlerini Ateş'e çevirdi.

"Barış oğlum bizi biraz yalnız bırakır mısın?" Dedi, sonunda çıkıp gideceği için çok memnun oldum. Onu görmek canımı yakıyordu. Bir daha hiç karşıma çıkmasın, bir daha hiç görmeyeyim onu istiyorum.

"Tabii." Deyip ayağa kalktı, bakışlarımı önüme çevirdim, dönüp yüzüne bakmadım. Fakat onun gözlerinin benim üzerimde olduğunu hissedebiliyordum.

Odanın kapısı açılıp kapandığında odadan çıktığını anladım, o tarafa doğru baktım, kapanan kapıyı gördüm, anneme döndüm. Benim aksime çok iyi görünüyordu. Babamın durumunu anlattığımda bu kadar sakin karşılayacağını tahmin etmiyordum. Eğer etseydim zaten öğrendiğim ilk gün karşısına çıkar her şeyi anlatırdım ona.

"Bana neler olduğunu anlatacak mısın?" Gözlerimi kaçırdım, ne diyeceğimi bilemedim. Aslında anlatmak istedim, tüm derdimi anlatıp onunla paylaşmak istedim ama yapamadım. Nasıl diyeceğim ki ben evli bir adamı sevmişim diye? Gözlerim doldu, annemden bunu saklamaya çalıştım ama başarılı olamadım.

"Yine doldu gözlerin, endişeleniyorum artık." Kirpiklerimde asılı duran göz yaşlarımı geri gönderdim, bakışlarımı anneme çevirdim.

"Anlatmak istemiyorum." Dediğimde elimi kaldırdı, öptü. Eğilip yanağımdan da öptükten sonra konuştu.

"Peki, sen bilirsin ama anlatmak istersen ben hep burada olacağım." Gülümsedim, başımı salladım.

"Babamla konuştun mu?" Diye sordum, konuyu değiştirdim, başını sağa sola salladı.

"Hayır, fırsatım olmadı." Deyince saate baktım gecenin 3'ü olduğunu gördüm. "Öğlene doğru konuşacağım." Gözlerimle onayladım onu, elimi tutup gülümsedi.

"Her şey yoluna girecek kızım, biz çok mutlu olacağız, sen hiç merak etme."

"Gerçekten olacak mıyız?" Başını salladı.

"Olacağız, güven bana. Her insan zor günler atlatır, biz bunu seninle beraber yaşıyoruz ve zamanı geldiğinde beraber de mutlu olacağız. Her şey geçecek, bitecek. Bu günleri sadece kötü günlerdi, geçti gitti diye hatırlayacağız." Onun konuşması beni rahatlatırken telefonu çaldı.

Telefonu cebinden çıkardı, ekrana baktı, kimin aradığını söylemesini beklerken ekranı bana çevirdi, ekranda babamın ismini gördüm. "Seni öğrenmiş olmalı." Deyip ayağa kalktı.

"Konuşup geliyorum hemen. Ne de olsa o senin hâlâ baban, durumunu bilmeye hakkı var." Dedi arkasını döndü, telaşla konuştum.

"Mira çok iyi de." Dediğimde annemin gözleri yeniden beni buldu. "Hastaneden çıkacağız eve gideceğiz falan de. Ne bileyim tansiyonu düşmüş de geçiştir. Buraya gelmesini istemiyorum." Annem bana doğru bir adım attı.

"Mira kızım o senin hâlâ baban. Olanlar benimle onun arasında. Benim yanımda olacaksın diye babana böyle davranmana gerek yok. Babanla görüşmeye devam edersen sana kızmayacağım, kırılmayacağım. O senin baban."

"Biliyorum ama onunla konuşmaya hazır değilim. Neler yaptığını sen de biliyorsun. O artık benim için masum biri değil ve bunu kabullenmem uzun sürecek." Annem anlayışla başını salladı, telefon çalmaya devam ederken konuştum.

"Barış'ın da odaya girmesine izin verme lütfen, yalnız kalıp biraz dinlenmek istiyorum." Kaşlarını çattı, sorunun Barış olduğunu artık anlamıştı. Yine başını salladı, odadan çıkıp gitti. O giderken başımı diğer tarafa çevirdim, bir süre odaya gelmeyeceğini bildiğim için tuttuğum göz yaşlarımı serbest bıraktım, ağlamaya başladım.

Canım çok yanıyor. Gururum kırıldı, onurum zedelendi. Her şey bir yana kalbim kırıldı. Sanırım bu duyguyu da ilk defa yaşıyorum. Göz yaşlarımı sildim, her an odaya biri gelebilirdi. Fakat yeni sildiğim yanaklarımı göz yaşlarım yeniden ıslattı.

Odanın kapısı açıldı, başımı kapıya doğru çevirip Barış'ın geldiğini gördüm, öfkelendim. Kaşlarımı çattım, kendimi tutamayıp "ÇIK DIŞARIYA!" Bağırdım ama umurunda olmadı, kapıyı kapattı, yanıma doğru geldi.

"ÇIK DEDİM SANA!" Hastanede oluşumu umursamadan bağırdım, adımlarını hızlandırdı.

"Mira bağırıp durma hastanedeyiz!" Sanki ben hastanede olduğumuzu bilmiyorum.

"Çık dedim sana! Çıkarsan ben de bağırmam! Defol git! Yüzünü görmek istemiyorum!" Dediğim hâlde yanıma geldi.

"Konuşacağız! Yeter artık! Biraz mantıklı ol. Çocuk gibi davranıp inat etme!" Dedi, yatağın kenarına oturdu.

"İnat eden sensin! Konuşmak istemiyorum ya niye anlamıyorsun! Ne seni görmek ne de seninle konuşmak istemiyorum! Ne işin var senin benim yanımda? Defol karının yanına git!" Kaşlarını çattı.

"Mira kaç defa söyleyeceğim? Bu evlilik senin tahmin ettiğin gibi..." Sözünü kestim.

"Çık dışarıya ya senin evliliğin hakkında hiçbir şey duymak istemiyorum!" Gözlerini kapattı, derin bir nefes aldı, onu kovmamı umursamadan anlatmaya başladı.

"4 yıl önce tanıştım Gamze'yle, bir iş işin..." Devam etti ama duymadım, ellerimi kulaklarıma bastırdım, acıyla göz yaşlarımı akıttım. Canımın ne kadar yandığını bilmeden geçmiş karşıma karısıyla tanışma hikâyesini anlatıyor. Onu duymadığımı anlayınca kulaklarımdaki elimi tuttu, kulaklarımdan uzaklaştı.

"Madem çocukluk yapıp inat ediyorsun! Ben de zorla anlatırım." Dedi, bileklerimi yatağa bastırıp konuşmaya başladı.

"Bir iş için şehir dışına çıktığımda..." Devam edemedi çünkü bu sefer de odanın kapısı açıldı, annem odaya girdi. Gözleri bizi bulduğunda kadın donup kaldı çünkü şu an çok yanlış bir pozisyondaydık. Ateş hızla ellerimi bıraktı, geri çekildi, annem hiçbir şey görmemiş gibi yapıp odaya girdi, yanımıza gelirken konuştu.

"Baban eve geçince uğrayacağını söyledi." Dedi, başımı sallamakla yetindim, Ateş yanımdan kalkarken ben de biten serumu usulca kolumdan çıkardım, canım yandı, umursamadım, ayağa kalktım.

"Ne oluyor?" Annem sordu, düşeceğim zannetmiş olacak ki yanıma geldi, kolumdan tuttu.

"Gidelim buradan, iyiyim ben." Dedim, göz ucuyla Ateş'e baktım, ondan kaçtığımı anlamış olacak ki sinirliydi. Çünkü o da biliyor annemin yanında gelme dersem eve kadar gelemeyeceğini.

"Mira hava aydınlansaydı hiç değilse!" Annem şaşkınca konuştu, odadaki dolaba ulaştım, açıp içinden kıyafetlerimi alırken yanıtladım.

"Gerek yok, yorgunum, burada uyuyamıyorum eve gidip uyuyacağım." Dedim, Ateş'e döndüm.

"Dışarıya çık! Üzerimi değiştireceğim!" Göz ucuyla anneme baktı, gözleri yeniden beni bulduğunda seninle sonra konuşacağız der gibi bakıyordu. Onun bakışlarını hiç umursamadım, ayağa kalktı, öfkeli bir bakış attı, odadan çıkıp gitti. O giderken yatağın yanına döndüm, kıyafetleri yatağın üzerine bıraktım, o sırada annem konuştu.

"Aranızdaki sorun bu kadar büyük mü?" Dedi annem, ona döndüm, başımı salladım.

"Büyük, çok büyük. Ayrıldım ondan, barışmayı falan da düşünmüyorum, benim için bitti." Annem şaşkınca kaldı.

"Sen onu sevmiyor musun?" Diye sordu, gözlerim doldu, bu sefer ağlamadım, konuştum.

"Sevmek istemiyorum." Tek kaşı kalktı.

"Hâlâ seviyorsun yani?" Deyince önüme döndüm, yalan söylemek istemedim.

"Seviyorum." Dedim, sesimin çatallanmasına engel olamadım.

"O zaman niye bu kadar katısın? Herkes hata yapabilir, bitti diyeceğine oturup konuşmayı denesen? Sevdiğin birinden niye bu kadar çabuk vazgeçiyorsun ki?" Dolu gözlerimi anneme çevirdim.

"Anne bilmediğin çok şey var, onu artık hayatımda istemiyorum. Şimdi lütfen bu konuyu kapatalım." Başını salladı.

"Peki, tamam." Dedi, kıyafetleri gösterdi.

"Yardım edeyim mi?" Dilimi damağıma çarpıtarak cıkladım.

"Hayır, ben hallederim." Dediğimde kapıyı gösterdi.

"Ben o zaman işlemeleri halledeyim, sen giyin." Başımı salladım, Ateş'i içeriye almamasını söyleyecekken kendisi ne söyleyeceğimi anlamış olacak ki konuştu.

"Merak etme, içeriye almam, uygun bir dille de gitmesini söylerim." Deyince yüzümde buruk bir gülümseme oluştu, annem başka bir şey söylemeden odadan çıktı, her an birisi gelebilir diye düşünüp kıyafetleri yeniden aldım, banyoya girdim.

Kıyafetleri askıya astım, ellerimi arkaya uzattım, hasta elbisesinin düğmelerini açtım, elbise üzerimden sıyrılıp düşerken uzanıp askıya astığım kazağımı aldım, tam giyecekken çıplak belimde birinin ellerini hisettim irkildim, kim olduğunu bildiğim için öfkeyke ona dönecekken bir anda birisi elini ağzıma bastırdı, kötü bir şey koklattı. Çırpındım, ellerinden kurtulamaya, bağırmaya çalıştım ama olmadı.

Nefes almazsam bayılmam diye düşünüp nefesimi tuttum. Fakat çok geçmeden nefesim kesildi, derin bir nefes aldım, gözlerim kapandı, bilincimi kaybederken havalandığımı hisettim, kendimi birinin kucağında buldum.

***

Selamlar, nasılsınız?

Sizce Mira Ateş'i affedecek mi?

Son sahnede gelen kimdi dersiniz?

Buraya bölümü en iyi anlatan emojiyi bırakabilirsiniz.

Bölüm hakkındaki yorumlarınızı buraya yazabilirsiniz.✨

Yeni bölüm alıntısını okumak ve duyurulardan haberdar olmak için beni sosyal medyadan da takip edebilirsiniz.💫

Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle... Kendinize çok iyi bakın, sevgiyle ve sağlıkla kalın.♡

Instagram: gizzemasllan

Twitter: gizzemasllan

SİZİ ÇOK SEVİYORUM.♡

Loading...
0%