Yeni Üyelik
38.
Bölüm

38.BÖLÜM "NEW YORK"

@gizzemasllan

Selam suç ortaklarım ✨

Bölüme başlamadan önce yıldızı parlatırsanız çok sevineceğim.💫

Buraya ben de sizin için kalp ve yıldız bırakıyorum.⭐♡ Sizinkileri de bekliyorum.🦋

Keyifli okumalar.🍒

***

38. BÖLÜM "NEW YORK"

Serkan'ın kararlı gözleri üzerimizde gezindi. Kendinden o kadar emin duruyordu ki söylediği şeye itiraz etmeye tenezzül dahi etmedim. Etsem bile umurunda olmayacağı çok belliydi.

"Bence biz gide..." Ateş devam edemedi, çünkü Serkan araya girdi.

"O cümleyi tamamlamanı önermiyorum. Ne aceleniz var? Kalın işte birkaç gün daha. Gezin, tozun, eğlenin, gidersiniz." Dedi Serkan, gözlerini bana çevirdi.

"Bak benim kuzenime hiç gideceğim diyor mu?" Deyip yeniden Ateş'e döndü.

"Daha senin gelelin en fazla 2 saat oldu, Mira'nın bir gün bile olmadı. O kadar yol geliyorsunuz hemen geri dönecek misiniz? Bence tamamen saçmalık." Göz ucuyla Ateş'e baktım, onu öperken Serkan aniden salona döndüğü için ayrılmış, telaşla geri çekilmiştim ama Serkan göreceğini görmüştü bir kere. Barıştığımızı öğrendiğinde de burada biraz daha kalmamızı istemişti ve şimdi de bizi ikna etmeye çalışıyordu. Aslında kalmak iyi olabilirdi. Hem biraz değişiklik herkese iyi gelebilir.

"Bence de kalmalısınız, hem ikiniz de izinli değil misiniz? Yeniden işe başlamanıza 1 haftadan fazla zaman var. Ne güzel tatil yapmış olursunuz işte." Dedi Gamze, onunla fazla muhabbete girmemeye çalışıyordum. Bilmiyorum, hâlâ rahatsız oluyor, kendimi kötü hissediyorum ama iyi bir kız olduğunu da düşünmeye başlamıştım. Ateş'e karşı da bir ilgisi yok gibiydi. Olsaydı o kadar yolu bizi barıştırmak için gelir miydi? Ya da bakışlarıyla falan illa belli ederdi bir şeyleri. Az önce yaptığı konuşma da bile en ufak bir ima yoktu, içten ve samimi bir şekilde konuşmuştu. Hâlâ beni rahatsız eden bir şeyler olsa da samimi olduğunu düşünüyorum.

"Benim tatil davetim yalnızca ikisi için değildi. Sen de burada kalabilirsin. Güzel bir tatil herkesin hakkıdır." Dedi Serkan Gamze'ye bakarak.

"Teşekkür ederim ama benim hemen geri dönmem lazım. Zaten dönüş biletimi bile aldım, sabah saat 7'de kalkacak uçağım. Eva'yı, kızımı ilk kez bu kadar yalnız bıraktım, çok huysuzlanmış. Benim bir an önce onun yanına yeniden dönmem lazım." Dedi, gidiyor oluşu içten içe beni mutlu etti. Böyle hisettiğim için kendime kızdım ama ne yapayım? Kıskanmadan edemiyorum.

"Senin geçerli bir sebebin varmış, bu yüzden ısrar edemeyeceğim ama..." Dedi Serkan, devam etti. "...siz hiçbir yere gidemezsiniz." Deyince geriye yaslandım.

"Benim gitmeye niyetim yok zaten." Dediğim an Ateş'in gözleri beni buldu.

"Ne demek niyetim yok?" Dediğinde fazla gergindi. "Dönmeyecek misin?" Korkusunun ne olduğunu anlamıştım.

"Yani niyetim yok derken, hemen dönmeye niyetim yok. Bence de birkaç gün kalıp tatil yapabiliriz. Hem ben zaten buraya bunun için geldim." Rahatladığını fark ettim, gülmemek için kendimi tuttum.

"İyi peki sen nasıl istersen, kalalım." Deyip saate baktı ve "Şimdi bir otel falan bulmak lazım." dedi.

"Ne oteli?" Diye araya girdi Serkan ve devam etti. "Koskacaman ev neyinize yetmiyor?" Dediğinde başımı salladım.

"Aynen öyle, ben zaten otelde falan rahat edemem. Burada kalırız." Ateş'in gözleri yeniden beni buldu.

"Burada mı?" Sordu, başımı salladım.

"Evet." Elini ensesine attı, gerildiğini hisettim. Niye böyle davranıyordu ki şimdi? Ev otelden çok saha rahat olur sonuçta. Burada kalacak olmamıza sevinmesi gerekiyordu.

"Mira zaten odasına yerleşti." Dedi Serkan ve Ateş'e bakarak devam etti. "Sen bu gece benim odamda kalırsın, Gamze de boş olan diğer odada kalır. Ben de bu gecelik salonda idare ederim. Gamze yarın gidiyormuş zaten, o gidince sen de onun kaldığı odaya yerleşirsin. Yani hepimiz çok da rahat ederiz, hiç merak etmeyin." Serkan kendince oda dağılımı yaparken Ateş'in gergince ayağını salladığını fark ettim. Niye bu kadar gerilmişti ki? Ortada hiçbir şey de yok. Sanırım bir anda canını sıkacak bir şeyler olmuştu.

"Anlaştık mı? Sorusu olan?" Dedi Serkan, bu işi fazla benimsemiş, tam bir ev sahibi mooduna girmişti.

"Anlaşmadık!" Deyip ayağa kalktı Ateş ve bir anda yanıma geldi. "Benim senin odanda ne işin var lan? Git yat odanda!" Dedi, bir anda beni kolumdan tutup kaldırdı.

"Biz zaten yatmayacağız! Konuşacağımız bir sürü şey var!" Dedi, Gamze'ye döndü.

"Sen de git yat işte, sabah erkenden seni havaalanına bırakırız." Deyip beni odaya doğru çekiştirdi.

"Nerede senin odan?" Dediğinde hiçbir şey sormadan onu alıp gündüz kaldığım odaya götürdüm, odaya girerken Serkan arkamızdan "Lan gelsenize biraz oturup konuşalım!" dedi, Ateş umursamadı, odaya girdik.

"Ne konuşacağız? Ateş şimdi dışarıdakiler..." Dememe kalmadan dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Gözlerimi kapattım, elleri belimi buldu. Sımsıkı sarıldı, elleri belimden bacağıma indi, bacaklarımı kavradı, kucağına aldı.

Ellerimi boynuna, bacaklarımı beline doladım, yatağa doğru yürüdü, sırtım yumuşak yatakla buluştu, üzerime uzandı, dudaklarımdan ayrıldı, boğuklaşan sesiyle "Seni çok özledim." dedi, dudakları boynumu buldu.

Ellerim sakallarına gitti, sıcacık dudakları boynumda gezinirken yeniden onun dudaklarını, tenini hissetmek beni gülümsetti. "Çok korktum." Dedi öpücükleri boynumu doldururken ve ekledi. "Seni kaybedeceğim diye çok korktum." Derin bir nefes aldı, alıp verdiği nefes boynuna temas ediyor, tüm dengemi sarsıyordu.

"Kokunu özledim." Dedi elleri saçlarımı buldu. "Saçlarına dokunmayı özledim." Dediğinde sonunda başını kaldırdı, gözlerime baktı. "Renginde boğulduğum gözlerini özledim." Gülümsedim, üzerimde olduğu için çok az doğruldum, dudaklarına minik bir buse bıraktım, geri çekildim. Başım yeniden yatağa düştü, Ateş yıllardır ayrıymışız gibi büyük bir hasretle gözlerimin içine bakarken konuştum.

"Benden hiçbir şey saklamayacaksın, söz ver." Dediğimde gözlerimin içine bakmaya devam etti, anında söz veriyorum demesi gerekirken tereddüt etti. Bu içimdeki şüphe tohumlarının yeşermesine neden olurken sonunda beklediğim şeyi yaptı.

"Söz veriyorum sevgilim, senden hiçbir şey saklamayacağım." Yüzümde buruk bir gülümseme oluştu.

"Sana güveniyorum." Dedim birkaç gündür hisettiğim duyguların aksine, Ateş gülümserken ekledim. "Bir kez daha güveniyorum." Gözlerim doldu, sesim çatallandı, buna rağmen konuşmaya devam ettim.

"Lütfen beni bunu pişman etme, eğer bir kez daha sana olan güvenim kırılırsa, aynı şeyleri bir kez daha yaşarsam..." Deyip sustum, göz yaşlarım akmaya başladı, Ateş göz yaşlarımı silerken konuştu.

"Şşt tamam, ağlama, sen ağlayınca canım yanıyor, seni ağlattığım için kendimden nefret ediyorum." Dedi usulca göz yaşlarımı silerken. Eğildi, dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı, işaret parmağı dudaklarımı buldu.

"Sana söz veriyorum bir daha aynı şeyi yaşamayacaksın, güvenini kırmayacağım." İşaret parmağı dudaklarımdan yanağıma gitti, kalan son birkaç damla göz yaşını sildi.

"Seni pişman etmeyeceğim." Dediğinde salondaki kız aklıma geldi, ne olursa olsun ne anlatmış olurlarsa olsunlar bunun bitmesini istiyorum.

"Bu evlilik bitecek." Ateş şaşırdı, ekledim. "Hemen bitecek, yoksa olmaz, kabul edemem." Şaşkın ifadesi arttı, şu an ona bencil gibi görünüyor olabilirdim ama istemiyorum. Sevdiğim adamın, yanımda olan adamın sahte de olsa bir başkasıyla evli olmasını istemiyorum.

"En kısa zamanda boşanacaksın ama ona yardım etmeye devam edebilirsin." Dedim, Ateş hiç tepki vermedi, onun tepkisiz kalışı beni biraz korkutsa da devam ettim.

"Küçük kıza da ona da yardım etmeye devam et, kızı babasından kurtar, onları yurt dışına kaçır. Bu süreç boyunca onunla zaman geçirmen, onun için uğraşman beni rahatsız etmeyecek ama evlilik olmaz, bunu kabul edemem." Sertçe yutkundu, buna bir anlam veremedim. Onu zor durumda bırakacak hiçbir şey söylememiştim ki. Zaten Gamze dışarıda son bir ay kaldı dememiş miydi?

"O 1 ayı kabul edebilirim, 1 ay sonra mahkemede onun yanında olabilirsin. Fakat sonrasına tahammül edemem. 1 ay sonra bu evlilik bitmiş olacak. Eğer bana bunun için söz verirsen eskisi gibi olabiliriz ama veremezsen bu evlilik bitene kadar aramızda hiçbir şey yaşanmamış gibi devam edelim. Boşandıktan sonra da her şeye yeniden..." Sözümü kesti.

"Söz veriyorum 1 ay içinde her şey bitecek, her şey senin istediğin gibi olacak." Sonunda bir şeyler söyleyebildi hem de istediğim şeyleri.

"Bu evlilik 1 ay içinde bitecek, senden uzak kalmak istemiyorum." Gülümsedim, gözlerim bu kez mutluluktan doldu. Ateş benim gülümsememe bakıp gülerken bir kez daha öptüm onu, anında karşılık verdi.

Sadece birkaç gündür ayrı olmamıza rağmen onu özledim, çok özledim hem de. Ne ara bu kadar ona bağlandım bilmiyorum. Ne ara bu kadar sevdim onu da bilmiyorum ama pişman değilim. Bu evlilik hakkında hiçbir şey bilmiyorken pişman olmuştum ama şimdi o duygu yerini mutluluğa bıraktı.

Dudaklarından ayrılıp "Seni çok özledim." dedim. Dudakları yana kıvrıldı, yüzünde muzip bir ifade oluştu. Buna bir anlam vermeye çalışırken elini kazağımın uçlarında hisettim.

"Bence bu özlemi gidermemiz gerekiyor güzelim." Dediğinde eli pantolonumun düğmesine doğru gitmişti, hiç beklemediği bir anda onu üzerimden atıp yana düşürdüm, engel olmasına izin vermeden alelacele ayağa kalktım.

"O kadar da değil!" Gözleri beni buldu.

"Ama..." Sözünü kestim.

"Nerede olduğumuzu unuttun herhalde." Başı yatağa düştü, sıkıntıyla ofladı.

"Otele gidelim demiştim." O söylenirken yataktan sarkıttığı ayağına tekme attım, acıyla inledi, gözleri beni buldu.

"Terbiyesiz!" Dedim, ayağını ovalarken kaşlarını çattı.

"Terbiyesiz mi? Az önce seni özledim diyen sendin yalnız." Kaşlarımı çattım.

"Ben o anlamda söylemedim! Özledim derken öyle bir şeyi kastetmiyordum!" Yüzünde alaylı bir ifade oluştu.

"Yoo ben tam olarak ondan bahsediyordum." Deyince ayağına bir tekme daha yedi.

"Bu yüzden terbiyesiz dedim zaten!" Dirseklerinin üstünde doğruldu.

"Terbiyesiz mi? Güzelim bu insanın doğasında..." Ayağına bir tekme daha yiyip sustu.

"Sus! Bir de geçmiş karşıma anlatıyor ya!" Ayağını tuttu, ovalarken gözleri beni buldu.

"Biyoloji bunlar biyoloji!" Uzanıp bileğimi tuttu, bir anda yatağa çekti, yatağa düştüm, bunun için onun omzuna vururken konuştu.

"Kızım bir vurma, dur!" Deyip yan uzandı, bir elini başının altına koydu, konuşmaya başladı.

"Şimdi insan neslinin devam edebilmesi için kadın ve erkeğin..." Devam edemedi çünkü kalkmak için bir hamle yaptım, omzumdan tutup yeniden geriye doğru itti, yatağa düşürdü.

"Bir dur iki dakika! Şurada çok önemli bir şey anlatıyorum! Neslimizin devam etmesi için bizim bu kutsal görevi yerine getirmemiz gerekiyor." Dedi, eli karnımı buldu.

"Sence de bu güzel bir fikir değil mi? Burada minicik bir bebek..." Devam etmesine izin vermeden elini ittim, engel olmasına müsaade etmeyip ayağa kalktım, Ateş şaşkınca bana bakarken konuştum.

"Saçmalama! Bebekmiş! Biz yıllardır sevgili değiliz, evli falan da değiliz! Sen bunları mı düşünüyorsun yoksa?" Başını salladı.

"Evet." Gözlerim şaşkınlıkla irileşti.

"Bence sen çok düşünme o zaman! Sen önce sahte karından boşan!" Kaşlarını çattı.

"Ne yani aramızdaki tek sorun bu mu?" Deyince başımı sağa sola salladım.

"Hayır değil ama..." Sözümü kesti.

"Bir ay içinde bu sahte evlilik bitecek." Deyip ayağa kalktı, karşımda durdu. "Biter bitmez evlenebiliriz." Gözlerim biraz daha irileşti. Evlilik ve bebek mi? Yok artık!

"Dalga geçiyorsun benimle değil mi? Ne evliliği ne bebeği?"

"Hayır, dalga geçmiyorum, gayet ciddiyim. Birbimizi seviyoruz, birlikteyiz de, aramızda bir engel yok. Şu saçma evlilik bitince varolan tek engel de kalkmış olacak. Niye bekleyelim ki?" Sanırım gerçekten ciddiydi. Bu konu nereden açılmıştı şimdi? En iyisi işi şakaya vurmak. Evet evet şakaya vurmak çok iyi olacak.

"Gece gece güzel şakaydı." Deyip güldüm, banyoya doğru gidecekken bileğimden tutup engel oldu.

"Şaka değil Mira." Dedi, öylece kaldım. Niye uzatıyor bu konuyu? Tavırlarımdan istemediğimi anlamış olması gerekiyordu. "Ben gerçekten ciddiyim. Bu sahte evlilik bittiğinde seninle evlenmek istiyorum." Karşıma geçmiş resmen bana evlenme teklifi ediyordu.

"Sen istemiyor musun?" Sordu, ne diyeceğimi bilemedim. Aslında cevap benim için belliydi. Tabii ki hayır diyecektim ama yanlış anlamasından korktum.

"Mira?" Dedi Ateş konuşmam için, sıkıntıyla ofladım. Eğer bu konuda açık olmazsam muhtemelen benden net bir cevap alana kadar açıp duracaktı. Bunu istemediğim için konuştum.

"İstemiyorum." Dedim doğrudan, Ateş şaşkınca kaldı. "Yani bu çok erken, seni 7 aydır tanıyorum. Daha doğrusu Barış'ı 7 aydır tanıyorum. Seni de şunun şurasında 1 aydır tanıyorum. 1 haftadır falan tam anlamıyla birlikteyiz, sevgili olduk. 1 hafta içinde bir kez ayrıldık bile, daha barışalımız 1 saat olmadı. Sen karşıma geçmiş evlilikten, bebekten bahsediyorsun. Bu çok erken." Kaşlarını çattı.

"Neden erken olsun? Zamanın, sayıların ne önemi var? Birbimizi seviyoruz, ailenle tanıştım, onlar da beni seviyor. Engel olacak gibi değiller. Tamam erken olabilir ama biz evlenene kadar yeterince zaman geçmiş olur." Öylece kaldım, bunları söylediğine inanamıyorum.

"Hâlâ şaka yaptığını düşünmek istiyorum." Derin bir nefes aldı.

"Mira şaka yapmıyorum, dalga da geçmiyorum. Seninle evlenmek istiyorum." Dedi açıkça, dudaklarımı ısırdım. "Bebek konusu şakaydı ama." Deyince alayla güldüm, o da gerçek olsaydı.

"Onun için daha erken, evlendikten birkaç ay sonra düşünürüz artık." Gözlerim irileşti, hem erken diyor hem bir ay sonra benimle evleniyor hem de evlendikten sonra birkaç ay sonra da bebek istiyordu.

"Bence biz bu konuyu kapatsak iyi olacak. Sen gece gece birden gaza geldin diye söylüyorsun bunları. Yarın sabah hepsini unutursun gider. Uykusuzsun ya ondan olmuştur herhalde. Hadi sen şimdi biraz yat, dinlen. Uzun bir süre de bir daha bu konuyu konuşmayalım." Kaşlarını çattı.

"Sen gerçekten istemiyorsun." Deyince başımı salladım.

"Tabii ki istemiyorum Ateş, bunda şaşıracak bir şey yok ki. Asıl senin istemen şaşırılması gereken bir durum." Tepki vermedi, sessiz kaldı, bozulmuş gibiydi. Durumun dalgaya alacağım kadar küçük olmadığını anladım. Benim için hayır denilip geçiştirilecek kadar basit bir meseleydi ama onun için değil gibiydi. Sanırım en iyisi oturup düzgünce konuşmak olacaktı.

"Ateş aslında bunları istemen beni çok mutlu ediyor." Dedim, ellerini tuttum, gözlerinin içine bakarak konuştum. "Ama sende de erken değil mi? Biz daha kaç yaşındayız? Acelemiz yok, önümüzde çok uzun bir hayat var. Neden bu kadar acele ettiğine bir anlam veremiyorum." Usulca elini çekti.

"Haklısın, kapatalım konuyu." Dedi, arkasını döndü, trip atıyordu resmen bana.

"Konuşmaya değmez zaten." Derken üzerindeki kazağı çıkardı, ilerideki berjerin üzerine doğru attı, şaşkınca ona bakarken ayakkabılarını çıkardı, ayağıyla ileriye doğru itti. Gözleri beni buldu.

"Hadi işlerini hallet gel, uyuyalım, hem çok geç oldu hem de çok uykum var." Konuşurken kendisi yatağa girdi, yanında kıyafet getirmemiş olacak ki pantolonla uzandı, bir elini başının altına koydu, gözlerini kapattı. Sanırım tahmin ettiğimden daha fazla bozulmuştu ama neyse ben onun gönlünü alırım.

Banyoya girdim, elimi yüzümü yıkadım. Hâlâ kullandığım kremi yüzüme sürdüm, iyice ovaladıktan sonra banyodan çıktım. Ateş pantolon rahatsız etmiş olacak ki onu da çıkarmış, sadece iç çamaşırıyla uzanıyordu, gözleri hâlâ kapalıydı ama.

"Uyudun mu?" Cevabını bildiğim hâlde sordum, gözlerini açmadan konuştu.

"Uyumaya çalışıyorum."

"İyi." Deyip valizime gittim, valizi açtım, pijamalarımı çıkardım. Üzerimi değiştirmek için yeniden banyoya gidecekken aklıma gelen fikirle sinsice güldüm, eşofmanlarımı berjerin üzerine bıraktım.

"Ben de üzerimi değiştireyim." Deyip kazağımı çıkardım, gözlerini bir anda açtı, bana baktı. Bir gün birisi böyle bir şey yapacağımı söylese saçmaladığını falan düşünürdüm herhalde.

Pantolonumu da çıkardım. Göz ucuyla Ateş'e baktım, sertçe yutkunduğunu fark ettim. Gözleri bir kez üzerimde gezindi, gözlerini kaçırdı, bakmamak için kendini tuttuğunu anlayınca alttan alttan güldüm.

"İşkence bu resmen." Söylediği şeyi duydum, kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Ateş'in gözleri yeniden beni buldu. Baştan aşağıya beni süzdükten sonra yeniden kaçırdı gözlerini, daha fazla böyle durmayıp pijamalarımı giydim, o sırada Ateş konuştu.

"Aslında hiç gerek yoktu giyinmene ama neyse." Deyince göz ucuyla ona bakıp güldüm, önüme döndüm. Giyindikten sonra saçlarımı topladım, yatağa gittim, yanına uzandım. Normalde onun bana sarılması, öpmesi, bu şekilde uyuması gerekirken hiçbir şey yapmadı.

Ona yaklaşan ben oldum. Ellerimi çıplak beline doladım, başımı göğsüne koydum. Tüm bunlara karşılık vermeyince başımı kaldırdım, uzanıp dudaklarımı yanağa bastırdım, iç çekerek öptüm. Onu öptüğüm zaman sakalları dudağıma batıyor, bu hoşuma gidiyordu.

Öptükten sonra gözleri beni buldu ama ne bir şey söyledi ne de bir tepki verdi. Buna rağmen başımı yeniden göğsüne koydum, gözlerimi kapattım, sımsıkı sarıldım. Onun da bana sarılmasını bekledim ama sarılmadı. Bir süre bekledim, hiçbir şey yapmaması sinirimi bozdu. Böyle bir konu için bana trip attığına inanamıyorum.

Gözlerimi kapattım, uyuyormuş gibi yaptım, sarılmayı bırakıp ona arkamı döndüm, biraz uzaklaştım da hatta. Durduk yere yine moralim bozulmuştu. Barışmamızın üzerinden daha 1 saat geçmeden o bana trip atmaya başlamıştı. Sıkıntıyla ofladım, hiçbir şey düşünmeyip uyumaya çalıştım. Neredeyse saat 4 olmak üzereydi. Tüm gün uyuduğum için bu saate uyanık olmam normaldi ama çok yorgun olduğum için uyumak istiyorum fakat her zaman olduğu gibi moralim bozuk olduğu için uyuyamıyorum.

Kendimi tutamayıp tam ona hesap sormak için dönecekken bir anda arkamda varlığını hisettim, ellerini belime doladı, az önce benim ona sarıldığım gibi sımsıkı sarıldı, keyifim yerine geldi, dudaklarım yana kıvrıldı. Fakat kendimi çok çabuk toparlayıp gözlerimi kapattım, uyuyormuş gibi yapmaya devam ettim.

Boynumdan, saçlarımdan öptü, burnunu saçlarıma gömüp iç çekti. "Seni çok seviyorum." Kulağıma fısıldadı, uyuyor numarasına devam ettim. "Kokunu çok seviyorum." Dedi, yüzümdeki gülümseme büyüdü, daha fazla kendimi tutamadım, ona doğru döndüm. Ateş sırt üstü uzanırken sımsıkı sarıldım, başımı göğsüne koydum.

"Seni çok seviyorum." Dedim onun söylediği şeylere karşılık olarak. Bir kez daha saçlarımdan öptü. Şu evlilik meselesinin falan uzamamış olmasına çok sevindim. Umarım uzun bir süre bir daha bu konuyu açamazdı. Açarsa da sanırım daha sakin bir şekilde konuşmam gerekiyordu.

Şimdi bunları düşünmeyi bırakıp onun kollarının arasında huzurla ve bir o kadar da mutlu bir şekilde uykuya daldım.

*****

Duyduğum müzik sesiyle homurdanıp başımı yastığın altına soktum. O sırada yüzüme soğuk, metal bir şey değdi. Gözlerimi araladığımda telefon olduğunu gördüm. Az önce de başımda çalıp duruyordu zaten. Biraz kendime gelince sadece müziği değil sözlerini de duymaya başladım.

Uyan güzel aç gözünü
Dinle aşıkın sözünü
Vermişim sana özümü
Benim aykızım sultanım

Şarkıyı duyduğum an gülmeye başladım, Ateş telefonun sesini biraz daha açtı.

Uyan, uyan şşş
Uyan, uyan, uyan, uyan

Vuruldum sana düşümde
Hem baharım hem kışımda
Bir sevda şu kel başımda
Benim aykızım Sultanım

"Sen kel değilsin." Dedim kahkahalar içinde, Ateş benimle birlikte gülerken şarkı bir yandan çalmaya devam etti.

Sen sultansın ben bir kelim
Bağlı ayağımla elim
Sevdim seni durmaz dilim
Benim aykızım sultanım

Şarkının sözleri yüzünden kahkahama engel olamıyordum. Ateş gülerek şarkının devamında olan şeyi kendisi söyledi. "Uyanmıyo ya." Dedi. Doğruldum, uzanıp telefonu aldı, müziği kapattı.

"Sana inanamıyorum." Dedim, güldü.

"Ne yapayım baktım uyanmıyorsun ben de müzikle denemek istedim. En uygunu da buydu." Gülmeme engel olamıyordum.

"Delisin sen." Uzandı, dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı, geri çekildi, gözlerimin içine bakarak konuştu.

"Beni sen delirttin, bundan sonra yanımda uyandığın her sabah seni müzikle uyandıracağım güzelim. Repertuvarımda senin için onlarca şarkı var, bu yüzden birçok gece benimle uyuyup sabah benimle uyanmalısın. Çünkü hepsini dinlemen lazım. Sanırım bunun için de en doğru yol evlenmek. Yoksa nasıl yapacağız bunu değil mi?" Öylece kaldım, yine konuyu döndürüp dolaştırıp evliliğe getirmişti. Sanırım hiçbir zaman kapanmayacak bu konu.

"Ben bir elimi yüzümü yıkayayım en iyisi." Dedim, yataktan çıktım ve alelacele banyoya gittim. Kapıyı kapatıp sırtımı arkaya yasladım, sıkıntıyla ofladım.

"Ne zaman kapanacak bu evlilik konusu ya?" Söylenerek lavaboya doğru gittim, elimi yüzümü yıkarken bir anda aklıma gelen şeyle başımı kaldırıp aynadaki aksime baktım.

"Doğru ya, bu adam zaten evli değil mi? Evet buradan topu kaleye attığımda hiçbir şekilde bir daha bu konuyu açamaz." Dedim, kendi söylediğim şeye kendim güldüm. Evet bunu yapabilirim. Kendi kendime gülerek havluyu aldım, yüzümü kuruladım.

Banyo kapısına gittim, kapıyı açmadan önce omuzlarımı dikleştirdim, kendimden emin bir şekilde durdum, banyodan çıktım. Şimdi istediği kadar açabilir evlilik konusunu. Bakalım evlilik için attığı topu taça çıkardığımda ne yapacak?

Odaya geçtiğimde Ateş'in üstünü giyindiğini gördüm. Saatte bakıp 10 olduğunu görünce Ateş'e döndüm, telaşla konuştum. "Gamze sabah erkenden gitmeyecek miydi?" Gözleri beni buldu.

"O çoktan gitti, bizimle gelen birkaç adam vardı, onlarla gönderdim sabah. Serkan da işleri varmış, erkenden gitti. Yani evde yalnızız." Deyince içten içe Gamze'nin gittiğine sevindim.

"İyi yolu açık olsun." Dedim, merakla sordum. "O da İstanbul'da mı yaşıyor?" Dediğimde Ateş birkaç saniye yüzüme baktı, merakla ona bakarken bir anda konuyu değiştirdi.

"Hadi üzerini değiştir, gidip şöyle güzel bir kahvaltı yapalım. Sonra da gezelim, eğlenelim." Kaşlarımı çattım, yanına gittim.

"Tabii ki yapalım ama önce bana cevap vermen gerekiyor. Gamze de İstanbul'da mı yaşıyor?" Ağır ağır iç çekti, cevap vermek yerine kaşlarını hayır anlamında kaldırdı.

"Nerede yaşıyor?" Sordum, dudaklarını ısırdı. Böyle davranması daha çok merak etmeme neden oluyordu. "Ateş!" Sesim uyarı niteliğinde çıktı, uzunca bir nefes aldı, sonunda cevap verdi.

"Marmaris'te." Deyince kaşlarımı çattım, aklıma gelen şeyler yüzünden öfkem arttı, sakin kalmaya çalıştım.

"Erdem'in bahsettiği hatun Gamze'ydi yani. Ondan sana senin hatun diye bahsediyordu." Dedim, cevap veremedi. Ben de başka bir şey söylemeyip arkamı döndüm, valizden kendime kıyafet çıkardım, üzerimi değiştirmek için banyoya gidecekken Ateş bileğimden tutup durdurdu.

"Güzelim bunda alınacak bir şey yok, Erdem'in patavatsızlığı işte!" Dedi, sessiz kaldım.

"Onu bu konuda uyarıcağım, bir daha öyle bir şey söylemeyecek." Bu konuda alıngan olduğumun farkındayım ama buna engel olamıyorum ki.

"Etrafındaki herkes böyle düşünüyor değil mi? Ondan senin hatun diye bahsederlerken kim bilir benim hakkımda neler söylüyorlardır? Aslında ne söylediklerini çok iyi biliyorum da neyse." Sözümü kesti.

"Mira saçmalama! Sakın o kelime ağzından çıkmasın!" Histerik bir şekilde güldüm.

"O kelime zaten benim ağzımdan çıkmadı, çıkmadan bile aklına geldi ama. Benim aklıma, senin aklına gelen başkalarının da geliyor." Deyip bileğimi çektim, Ateş hiçbir şey söylemezken "Neyse sadece 1 ay sonuçta, 1 ay buna katlanabilirim." Dedim, banyoya gittim.

Tam girecekken Ateş "Mira." dedi, durdum, ona döndüm. "Evli olduğumu Erdem, Doğan, Pars ve Agâh abi dışında hiç kimse bilmiyor. Onlar da nasıl bir evlilik olduğunu biliyorlar. Seni sevdiğimden de haberdarlar. Yani hiç kimsenin gözünde öyle birisi değilsin. Bunu düşünen sadece sensin. Eğer düşünmeye devam edersen de sürekli böyle tartışıp duracağız, mutlu olamayacağız. Sence buna değer mi?" Diye sordu, gülümsedim.

"Haklısın değmez." Dedim, elimdeki kıyafetleri gösterdim. "Üzerimi değiştirip hemen geliyorum, gideriz." Dediğimde dudakları yana kıvrıldı.

"İstersen burada da değiştirebilirsin." Beni utandırmaya çalıştığını anlayınca bozuntuya vermedim.

"Emin misin?" Başını salladı.

"Eminim." Deyince muzip bir ifadeyle sordum.

"Bu senin için işkence gibi oluyordu sanki?" Dediğimde dün söylediği şeyi duymuş olmamdan dolayı şaşırmış gibiydi. "Sana bunu yapmak istemiyorum." Deyip banyoya girdim, güldüm.

Kendimi çok tuhaf hissediyorum. Bir üzülüyorum, gözlerim doluyor. Bir mutlu oluyor, gülüyorum. Karmaşık duygular içerisindeyim ve bu ruhumu yoruyor. Bu yüzden artık hiçbir şey düşünmeden sadece anı yaşamak istiyorum. Belki ruhum o zaman bu kadar yorulmaz.

Üstümü giyinip banyodan çıktıktan sonra saçlarımı taradım, yaralarımı kapatmak için sade bir makyaj yaptım, salona gittim. Ateş hazırlanmış beni bekliyordu. Onunla beraber evden çıktık, buraları ne o ne de ben bilmediğimiz hâlde çıktık. Koskoca iki insanız kaybolacak hâlimiz yok ya.

Geceleri çok gösterişli, gündüzleri de bir o kadar sakin olan New York caddelerinde gezindik. En son kahvaltı yapabileceğimiz bir yer bulduk. Ne o ne de ben ingilizce bilmediğimiz için garsonla anlaşmamız biraz zor olsa da en son derdimizi anlatıp kahvaltı sipariş edebildik.

Güzel bir kahvaltının ardından dün Serkan'ın beni götürdüğü yerlere ben de Ateş'i götürdüm. Dünden farklı olarak da onunla birlikte Özgürlük Heykeline gittik, bol bol fotoğraf çektim, Ateş'le bile bir sürü fotoğraf çekildim. Koskacama heykelin dört bir etrafında fotoğraflarımız vardı.

Özgürlük Heykelinden sonra da şehrin en ünlü yerlerinden biri olan Central Park'a gittik. Orada bir rehber bulduk, bizi parkı gezdirdi. Tek bir parkın içinde 120 farklı bitki türü ve 26 binin üzerinde ağaç bulunuyormuş. 130 farklı hayvan türü yaşayan park dünyanın en doğal parkı olarak biliniyormuş. Bizim gibi gezmek için de spor yapmak için de gelen vardı. Parkın içinde oyun alanları, heykeller, köprü bile vardı. Aslında küçük bir şehir gibiydi.

Central Park'tan sonra Ateş sıkılırım dediği hâlde onu New York'un en ünlü müzesine, Metropolitan Sanat Müzesi'ne götürdüm. Aslında buraları ben de bilmiyordum, gezerken internet üzerinden küçük bir araştırma yapıp gidilecek yerler bulmuştum.

Müzede Avrupalı ve Amerikalı sanatçıların eserlerini inceledik. Sanırım hayatım boyunca gördüğüm en güzel heykeller buradaydı. Heykellere hayran hayran bakarken daha henüz müzenin bir kısmını gezdiğimiz hâlde Ateş içerideki kalabalıktan sıkıldığını söyleyip kolumdan tuttuğu gibi beni müzeden çıkardı, tek bir fotoğraf çekmeme bile izin vermedi. Sanki kalabalık onu yiyecekmiş gibi davranıyordu.

Müzeden sonra buralarda ünlü olan bir caddeye gittik. Çin mahallesi olarak anılıyormuş ve her yer oradaki tarza göre dizayn edilmiş, Çin'e özgü yemekler ve eşyalar satılıyormuş. Orayı merak ettiğimiz için Ateş'le birlikte oraya da gittik, önce gezdik sonra da bir Çin restoranına girip bildiğimiz tek yemek olan suşhi yedik, Ateş pek sevmedi ama daha önceden yediğim için onun aksine çok sevmiştim.

Ateş Çin mahallesinde aç kalınca onu alıp bu kez de tüm şehirde İtalyan mahallesi olarak anılan yere götürdüm, orada koca bir tabak dolusu makarnayı yiyip kendine geldi, onun hâline gülmeden edemedim.

İtalyan mahallesinde Ateş de karnını doyurunca oraları da gezdik, eğlendik, haddinden fazla fotoğraf çekildik, bazılarını anneme gönderdim, bazıları Ateş muziplik yapıp beni öptüğü için özel kaldı.

Birkaç yer daha gezdik, akşamı ettik, akşam olumca bu kez onu Serkan'ın beni götürdüğü İtalyan çiftin restoranına götürdüm, yemeğimizi orada yedik. Yemekten sonra biraz daha gezdik, gece saat 10 gibi yorgunluktan eve bile dönemedik ve bu şehri özel kılan yerlerden birisi olan okyanus'a gittik.

Sahile kumlara oturup okyasuna doyasıya baktım. Ateş yanımda otururken hiç sesi çıkmıyordu. "Şu an bir okyanusun sahilinde oturduğuma ve okyanusa baktığıma inanamıyorum." Dedim, Ateş'e döndüm.

"Bu çok güzel bir his." Ateş'in gözleri beni buldu.

"Bence de çok güzel bir his." Dedi bana doğru eğildi, gözlerimin içine bakarak konuştu. "Sen bana o hissi her gün yaşatıyorsun." Gülümsedim. "Gözlerinin içine baktığım her an okyanusa bakıyormuş gibi hissediyorum." Ona yaklaştım, yüzüne dokundum, parmaklarım sakallarının arasında gezinirken konuştum.

"Çok romantiksiniz beyefendi." Dudakları yana kıvrıldı, o da benim gibi yüzüme dokundu, baş parmağı yanağımı okşarken "Sizin sayenizde hanımefendi." Deyince gülümsemem büyüdü.

"Acaba bu okyanus gözlü hanımı öpsem çok kızar mı?" Güldüm, düşünüyormuş gibi yaptıktan sonra yeniden gözlerinin içine bakarak konuştum.

"Bilmem, bir dene istersen." Dediğimde bir saniye bile düşünmeden dudaklarını dudaklarıma bastırdı, ellerimi boynuna doladım, öpüşüne karşılık verdim. Bir bacağımdan tutup beni kendine çektiğinde kucağına oturmuş oldum.

Bacaklarım beline dolandı, elleri belimi buldu, sımsıkı sardı beni öperken. Dudaklarından ayrıldığımda gözlerim istemsizce etrafta gezindi ama bizden başka kimse yoktu. Gözlerim yeniden Ateş'i bulduğunda hâlâ kucağında oturuyordum.

"Çok mutluyum." İstemsizce çıktı bu kelime ağzımdan, Ateş keyiflendi.

"Ben de çok mutluyum." Gülümsedim, kucağından indim, bacaklarını açıp oturduğu için o araya oturdum, sırtımı ona yasladım, ellerini belime doladı, karnımın üzerinde birleştirdi. Çenesini omzuma koydu, burnunu boynuma gömüp derin bir nefes aldı. Karnımın üzerindeki ellerini tuttum, karşımdaki okyanus manzarasına bakmaya devam ederken konuştum.

"Birkaç hafta önce bana böyle bir şey yaşayacaksın deselerdi herhalde benimle dalga geçtiklerini düşünürdüm. Bir katilin peşinde koşup kendimizi harap ederken şimdi bulunduğumuz şu duruma bak. Sanki o kötü, korku dolu günleri yaşayan biz değilmişiz gibi." Boynumdan öptü.

"Her şey gelip geçici güzelim, o günler geldi geçti ve bitti. Bir daha da hiç gelmeyecek. Şimdi boş verelim onları, sadece bugüne odaklanalım." Onu onaylamak için başımı aşağı yukarı salladım, bunu yaparken dudakları boynuma temas etti.

"Sana söylemem gereken bir şey var." Deyince hafifçe arkamı döndüm, dudakları bu sefer de dudaklarıma temas etti, sordum.

"Kötü bir şey olmasın lütfen."

"Hayır, aksine güzel bir haber." Meraklandım.

"Seni dinliyorum." Ağır ağır iç çekti, merakla ona bakarken konuştu.

"Bugün kahvaltı yapmak için restorana girdiğimizde biriyle konuştum, hatırlıyor musun?" Deyince söylediği anı hatırladım, başımı salladım.

"Evet."

"Avukatla konuştum, boşanma davasını açtı. Gamze de İstanbul'a iner inmez yani yaklaşık birkaç saat önce boşanma protokollerini imzaladı. Anlaşmalı bir sekilde 1 hafta sonra bitiyor bu iş." Dediği an öylece kaldım.

"Gerçekten mi?"

"Gerçekten, bitiyor." Kaşlarımı çattım.

"Ama daha 1 ay sonra velayet davası..." Devam etmeme izin vermedi.

"Son oraları hiç düşünme güzelim, hepsini hallettim. Hiçbir sorun çıkmayacak. Ne Gamze ne de kızı mağdur olmayacak. Biz sadece kendimizi düşünelim."

"Peki." Dedim keyifle, mutluluğum biraz daha artmıştı şimdi. Şu an dünyanın en mutlu insanı olabilirim.

"Bu yüzden bana bir cevap vermen gerekiyor." Dedi Ateş, mutluluk merak duygusu bastırdı, ne söyleyeceğini ilk kez hiç merak etmeyerek ve gülerek, keyifle "Sorabilirsin." dedim.

Her şey yoluna girdiği için keyifle gülmeye devam ederken Ateş "Benimle evlenir misin?" diye sordu, bir anda gelen soru karşısında gülümsemem yüzümde soldu, donup kaldım.

***

Selam, nasılsınız?

Ve Ateş'ten evlenme teklifi geldi, sizce Mira'nın cevabı ne olacaktır?

Final'e son 2 bölüm kaldı. Sizce finalde neler olacaktır? Nasıl bir final bölümü okumak istersiniz?

Buraya bölümü en iyi anlatan emojiyi bırakabilirsiniz.

Bölüm hakkındaki yorumlarınızı buraya yazabilirsiniz.✨

Yeni bölüm alıntısını okumak ve duyurulardan haberdar olmak için beni sosyal medyadan da takip edebilirsiniz.💫

Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle... Kendinize çok iyi bakın, sevgiyle ve sağlıkla kalın.♡

Instagram: gizzemasllan

Twitter: gizzemasllan

SİZİ ÇOK SEVİYORUM...♡

Loading...
0%