Yeni Üyelik
39.
Bölüm

39.BÖLÜM "EVLİLİK TEKLİFİ"

@gizzemasllan

Selam suç ortaklarım ✨

Bölüme başlamadan önce köşedeki yıldızı parlatırsanız çok sevineceğim.💫

Buraya ben de sizin için kalp ve yıldız bırakıyorum.⭐♡ Sizinkileri de bekliyorum.❥

Keyifli okumalar.🍒

****

39. BÖLÜM "EVLİLİK TEKLİFİ"

Evet ya da hayır işte bu iki kelime dakikalardır zihnimin içinde dönüp duruyordu ve bu iki kelime belki de hayatımın geri kalanını nasıl yaşayacağımı belirleyecekti.

Evet dersem o hep hayatımda olacak, en yakınım, en sevdiğim, en güvendiğim olacaktı. Gece beraber uyuyup sabah beraber uyanacağız, belki de her şeyi hep beraber yapacağız. Hayır dersem pek bir şey değişmeyecek gibi. O biraz kızacak, kırılacak fakat benim hayatım aynı kalacak. Varolan düzenimi değiştirmek zorunda kalmayacağım.

Evet, en çok bu korkutuyor beni. Varolan düzenimi değiştirip yepyeni bir hayata başlamak. Bundan çok korkuyorum, içimden hep ya yanlış yapıyorsam, ya mutlu olamazsam diye geçiriyorum.

"Mira?" Gözlerimi Ateş'e çevirdim, dakikalardır cevap vermemi bekliyordu ama cevap alması için benim bir karar vermem gerekiyordu.

Bir karar almak ne kadar zormuş meğerse.

"Cevap vermeyecek misin?" Sordu, ben bu konuyu geçiştirmeyi düşünürken o hiç beklemediğim bir anda evlilik teklifi etmişti. Şimdi de çok kolaymış gibi karar vermemi bekliyordu.

Gözlerimi kaçırdım, ayağa kalktım. Kum olan pantolomu temizlerken Ateş de ayağa kalktı. Hâlâ merakla bana bakıyordu. Ne diyeceğim şimdi? Hem ayrıca böyle evlenme teklifi mi olur? Yüzük bile yok! Neyse şu an konumuz bu değil. Benim cevap vermemek için bir bahane uydurmam gerekiyor hemen. Çünkü ne evet demek istiyorum ne de hayır.

"Mira?" Ateş bir kez daha ismimi söyledi, acaba bayılma numarası yapsam yer mi? Yer gibi ama ben o kadar iyi oyuncu değilim ki. İlk anın telaşı geçtiği an anlar numara yaptığımı. En iyisi bayılacakmış gibi yapıp bayılmamak. Evet bu bana gerçekten biraz zaman kazandırırdı.

Elimi alnıma koydum, sanki kendimi yokluyormuş gibi yaptım. Ateş gözlerini kıstı, şüpheli bir ifadeyle yüzüme baktı. Daha önce bu anın gerçeğini yaşadığım için neler olduğunu bildiğimden nefes alamıyormuş gibi davrandım. Gözlerimi kapatıp açtım, kendimi toparlamaya çalışıyormuş gibi göründüm.

"Mira iyi misin?" Sordu, sanırım iyi rol yapiyordum, yoksa niye böyle bir soru sorsun ki? İyi gittiğimi düşünüp düşecekmiş gibi yaptım, Ateş anında beni yakaladı, sımsıkı tuttu. Gözlerimi çok az aralayıp ona baktım, daha iyi olmadığımı söyleyecekken Ateş kaşlarını çattı.

"Cevap vermemek için bunu yapmana gerek yok." Deyince öylece kaldım, nasıl anlamıştı ki? Sanırım tahmin ettiğim kadar iyi değilmişim. Neyse yine de devam. Aralık olan gözlerimi kapattım, onun beni tutacağını bildiğim için kendimi boşluğa bıraktım, eş zamanlı olarak belimde ve bacaklarımda ellerini hisettim, kendimi onun kucağında buldum.

Başımı boynuna koydum, gerçekten baygın olmadığım için şu an kucağında düşecekmiş gibi hissediyor ama ellerimi kaldırıp ona sarılamıyordum. Gözlerimi minicik açıp ona baktığımda gözlerinin üzerimde olduğunu gördüm, gözlerimi usulca yeniden kapattım. Çok fazla abartmak istemediğim için konuştum.

"Kendimi iyi hissetmiyorum." Dedim fısıltı gibi çıkan sesimle, bilerek konuştum çünkü tam baygın olduğumu düşünürse hastaneye falan götürürdü.

"Görüyorum, belli oluyor." Deyince başımı yeniden omzuna koydum, elim bir anda refleksle kalktı, ona tutundum. Ateş yürümeye başlayınca sahilden uzaklaştığımızı anladım.

"N'oldu acaba böyle birdenbire?" Diye sordu Ateş, sanırım numara yaptığımı anlamıştı. Bir de rezil olduk iyi mi? Neyse hemen pes etmek yok, anlamış olsa da numaraya devam et. Çünkü bu şekilde olduğum sürece hem neden böyle davrandığımın hesabını vermem hem de evlilik teklifine cevap vermek zorunda kalmam.

"Bilmiyorum." Bilerek sesimin kötü çıkmasını sağladım. Bir süre sonra arabanın yanına ulaştık, Ateş çok iyi olduğumu bildiği için arka koltuğa beni yatırmak yerine ön tarafa oturttu. Gözlerimi araladım, çok yakınımda olduğunu gördüm. Emniyet kemerimi bağladı, gözleri beni buldu. Derin bir nefes aldı, beni utandırmak istemiyor olacak ki numara yaptığımı anladığını hiç belli etmedi.

"Benim güzel sevgilim evlilik teklifinin şaşkınlığını kaldıramayınca bayılmış mı?" Diye sorunca gülmemek için kendimi zor tuttum. Eğildi dudaklarını dudaklarıma bastırdı, öpüp geri çekildi.

"Olsun ama bir şey olmaz, senin başını döndürmek benim için büyük bir şeref." Deyip bu kez de yanağımdan öptü, geri çekildi ve sonunda arabanın kapısını kapattı.

"Salak Mira! Rezil oldum ya!" Kendi kendime konuşurken Ateş arabanın etrafında dolandı, diğer tarafa geçti. Arabanın kapısını açtığı an başımı yana çevirip baygın gibi yapmaya devam ettim, gözlerimi kapattım.

"Hastaneye götüreyim mi seni?" Sordu ve kendi kendine "Hastanede iletişim kurmak biraz zor olacak ama olsun." diye mırıldandı. Başımı hafifçe kaldırdım, sesimi bilerek kısarak konuştum.

"Gerek yok, eve gidelim biraz dinleneyim geçer." Deyip sustum, nefesim kesiliyormuş gibi yapıp derin bir nefes aldım, devam ettim. "Çok gezdik ya hani? Ondan oldu, dinlenirsem geçer." Dedim, yeniden başımı eskisi gibi yana düşürdüm, gözlerimi kapattım.

"Gidelim bakalım, güzelce dinlen kendine gel sonra da oturur düzgünce konuşuruz." Dedi, sessiz kaldım, başımı diğer tarafa çevirdim, dudaklarımı ısırdım. Ne yapacağım ben şimdi? Neyse eve gidince de hemen uyur biraz daha zaman kazanırım.

"Eve gidince uyumazsın değil mi? Oturur konuşuruz düzgünce." Kaşlarımı çattım, aklımdan geçeni nasıl okumuştu ki? Yok canım okumamıştır, tesadüftür.

"Bilmem." Dedim sadece, başımı yeniden ona çevirdim. Acaba numara yapmak yerine oturup doğru düzgün konuşsam mı? Belki o zaman her şey daha iyi olur. Ama girmiştim ben bu yola şimdi. Nasıl aniden ben iyiyim deyip kalkayım ki? En iyisi eve gidene kadar beklemek.

Eve ulaşana kadar aramızda başka bir konuşma geçmedi. Ben de kendimi kötü hissediyormuş gibi yapmaya devam ettim. Serkan'ın evine ulaştığımızda Ateş arabadan indi, onun yanıma gelmesini bekledim. Arabanın etrafından dönüp benim olduğum tarafa doğru gelirken emniyet kemerimi çıkardım, kapı açıldı, Ateş içeriye doğru eğildi, kucağına alacağını anlayınca engel oldum.

"Gerek yok, daha iyiyim, kendim yürürüm." Dedim, inmek için bir hamle yaptım ama buna izin vermedi, kendimi bir anda kucağında buldum.

"Olsun, ben taşırım seni. Madem daha iyisin, iyi kalmaya devam et, yürüyüp kendini yorma." Dedi, cevap vermedim. Başımı boynuna koydum, kollarına tutundum. Eve girdik, Ateş salona doğru yürüdü, beni koltuğa oturttu. Etrafa bakındım, sanırım Serkan evde değildi çünkü ev çok sessizdi. Onun evini ondan çok kullanır olduk. Rahat rahat girip çıkıyor, istediğimizi yapıyorduk. Çocuk burada kalın dediğine pişman olacak sonunda.

"Su falan getireyim mi?" Sordu, başımı sağa sola salladım.

"Hayır, istemiyorum." Dedim, gözlerimi kaçırdım, ondan başka her yere baktım. Konuyu Ateş'in açmasını bekledim ama açmadı. Sanırım o da benden bekliyordu. Uzunca bir nefes aldım, cesaretimi topladım, ona döndüm. Ateş dikkatle bana bakıyordu, gergince gülümsedim, o da aynı şekilde gülümsedi. Sanırım ona haksızlık ediyordum. Olumsuz da olsa ona cevap vermem gerekiyordu.

"Özür dilerim." Deyip önüme döndüm, son bir saattir yaptığım numara yüzünden utanmaya başlamıştım. Zaten o da numara olduğunu anladığı için doğrudan özür dilemiştim.

"Neden özür diliyorsun?" Anlamamış gibi sordu, gözlerimi yeniden ona çevirdim.

"Biliyorsun işte, anladın." Tek kaşı kalktı.

"Madem anladığımın farkındasın niye devam ettin numara yapmaya?" Verecek cevap bulamayıp omuz silktim. Ateş elimi tuttu.

"Mira bana içinden geçen her şeyi yalansız, eksiksiz söylemeni istiyorum. Emin ol kandırılmak hiç hoşuma gitmiyor, bunun yerine olumsuz bir cevap duymaya bile razıyım." Deyince başımı salladım.

"Peki." Dedim, yerdeki başımı kaldırdım, tamamen ona döndüm, gözlerinin içine bakarak konuştum.

"Ben sana hayır demek istemiyorum." Dediğimde dudakları yana kıvrıldı, sevinmiş gibiydi. "Çünkü hayır dersem üzüleceğini biliyorum ve ben seni üzmek istemiyorum." Yüzündeki gülümseme soldu, ciddi bir ifadeyle dinlemeye devam etti.

"Ama evet de demek istemiyorum." Kaşlarını çattı. "Aslında evlenmek, birlikte olmak çok güzel bir şey. Biz birbirimizi seviyoruz ama çok erken Ateş. Ben evlenmek istemiyorum. Bunun seninle hiçbir alakası yok. Böyle bir şey düşünmüyorum. Daha birbirimizi tam anlamıyla tanımıyoruz, beraber vakit geçirmedik. Korkuyorum işte sadece, evlilik beni korkutuyor ve istemiyorum." Deyip sustum, kendimi ancak bu kadar ifade edebildim.

"Anlıyorum." Dedi Ateş.

"Kızdın mı?" Başını sağa sola salladı.

"Hayır, tabii ki kızmadım. Her şeyi açıkça söylemen aksine hoşuma gitti." Deyip elimi bıraktı, geriye yaslandı ve alaylı bir ifadeyle konuştu.

"Ama ben yine de teklifimi yapmış olayım, aklında bulunsun. Bir gün zamanı geldiğini düşünürsen kabul edersin." Deyince güldüm, üzüldüğünün farkındayım, bunu da belli etmeyip duygularını bastırmak için şaka yapıyordu.

"Ama her şey bir yana ben seni çok seviyorum." Gözleri beni buldu, gülümsedi. Sonunda yeniden onu gülümsetebilmiştim.

"O KIZ BURAYA GELECEK!" Bir anda bahçeden gelen bağırma sesiyle irkildim, kaşlarımı çattım. Bu Serkan'ın sesi değil mi?

"YENİDEN BANA DÖNECEK!" Şimdi tam emin olmuştum onun sesi olduğuna.

"Ne oluyor lan?" Dedi Ateş, beraber ayağa kalktık. Bahçe kapısına yönelip bahçeye çıktık, Serkan'ın eve girdiğini gördüm.

"GEREKİRSE BÜTÜN İTALYA AYAĞA KALKACAK! O KIZ BURAYA GELECEK!" Göz devirdim, sevgilisinden bahsediyordu da ne olmuştu ki? Kız ayrılmış mıydı acaba bundan? Yoksa sadece aile ziyaretine giden kızdan niye bu şekilde söz etsin ki?

"Ooo benim kuzenim ve biricik sevgilisi de buradaymış." Dedi daha normal bir ses tonuyla ve bana doğru geldi. Onun sarhoş hâline gülerken yanımıza geldi.

"Kuzen hazır olun birazdan Amerikan polisi tarafından gözaltına alınacağım." Deyince kaşlarımı çattım, ne yapmıştı bu manyak?

"Ne yaptın? Ne gözaltısı?" Güldü.

"Bağırıyorum ya hani? Muhtemelen beni şikayet ediyorlardır." Bir kez daha göz devirdim.

"Ne oldu? Ayrıldınız mı? Niye bu hâldesin sen?" Dememle gülmeye başladı.

"Ayrıldık ya! Beni buralarda bırakıp İtalya'ya gitti! Bu ayrılmak değil de ne?" Deyince sıkıntıyla ofladım. Bu çocuk gerçekten manyak.

"Daha birkaç gün önce sen onu burada bırakıp annenin yanına Türkiye'ye gelmedin mi? O da gitmiş işte, bekle döner. Sanki kız seni sonsuza dek terk etmiş gibi davranma!" Dediğimde bana doğru birkaç adım daha attı, sarhoş olduğu için dolanan diliyle ve arada sırada sözünü kesen hıçkırıklarıyla konuştu.

"Bugün ziyaret için giden yarın beni terk de eder!" Dedi, Ateş araya girdi.

"Ben de seni aklı başında biri zannederdim." Deyip kolundan tuttu, yanına çekti. Serkan sarhoş olduğu için buna engel olamazken Ateş devam etti.

"Şirket sahibi, doğru düzgün adam derdim, serserinin teki çıktın!" Ateş ona söylenirken göz ucuyla bana baktı.

"Yatıralım bunu." Dedi, eve doğru çekiştirdi.

Eve girdik, Ateş onu odasına götürecekken Serkan salonda oturacağım diye ısrar edip durduğu için salona bıraktık, zaten çok geçmeden kanepenin üzerinde sızıp kaldı. Onun hâline gülmeden edemedim. Bir yandan gülüp bir yandan rahat uyusun diye ayakkabılarını çıkarmaya çalışırken Ateş'in telefonu çaldı, telefonla konuşmak için bahçeye çıktı.

Yanımda konuşmadığı için işkillenmeden edemedim. Benden gizli bir şeyler mi yapıyor ki yanımda konuşmuyor? Serkan'ın ayakkabılarını çıkardıktan hemen sonra bahçe kapısına yöneldim. Bunu yaptığım için, hâlâ ondan şüphe ettiğim için, kendime çok kızıyorum. Ama her şeye rağmen hala ona tam anlamıyla güvenemiyorum ki. Ailesinin intikamını alacağı o adamlara henüz ne yapacağını bilmiyorum. Bunu bilmediğim için ona güvenmekte zorlanırken bir de evli olduğunu öğrenip ondan bir darbe yedim. Şimdi yeniden ona güvenmeye, inanmaya çalışıyorum ama bu çok zor. Yaptığı her hareketin, söylediği her sözün altında bir şeyler arıyorum.

Bahçe kapısından sessizce çıktım. Gözlerim etrafta gezindi. Ateş'i ilerideki ağaçların arasında durup telefonla konuştuğunu gördüm. Bahçeye çıktığım gibi sessiz adımlarla yanına doğru gittim. Birkaç metre uzağında, sesini duyabileceğim bir yerde, durup dinlemeye başladım.

"Mira burada kalmak istiyor." Dedi, kiminle konuşuyordu ki acaba?

"Neler yaşadığını sen de biliyorsun. Biraz kafasını dağıtıp tatil yapmak istiyor. Onu burada yalnız bırakamam ben de yanında kalacağım." Kaşlarımı çattım, Erdem'le mi konuşuyor acaba? Onun dışında birine bu kadar detaylı bir şey anlatmaz ki.

"Bilmiyorum ne kadar kalacağımı, en fazla birkaç gün daha. Sen o zamana kadar her şeyi hallet, her şey çalışma odamdaki bilgisayarın içinde kayıtlı. Geri kalan her şeyi bitir, ben döndüğüm zaman bu iş de bitecek artık!" Kaşlarımı çattım, o adamlardan mı bahsediyor yoksa? Sanırım son kalan kişilere de artık ulaşmıştı ve planladığı şeyi yapacaktı, katil olacaktı.

Boğazım düğüm düğüm oldu, nefes alamadığımı hisettim. Elimden geldiği kadar sakin kalmaya çalıştım. Telaş yapmak, korkmak bana hata yaptırırdı. Bu işi onunla aramı bozmadan, onun bana kızıp arkasını dönmesine neden olmadan bitirmem gerekiyor.

"Hayır, her şeyi ayarla. Tüm plan hiçbir değişiklik olmadan ilerleyecek." Deyince onu dinlerken yakalanmak istemediğim için burada olduğunu belli edecekken söylediği şeyi duydum.

"Mira gelecek mi bilmiyorum, o bizimle olur mu emin değilim. Ona bugün bir soru sordum, cevap vermesini bekliyorum. O zaman sana daha net bir şeyler söyleyebilirim." Şaşkınca kaldım, evlilik teklifinden bahsettiğini anlamak zor olmadı. Mira gelecek mi bilmiyorum ne demek ki? Bir yere mi gidecekler?

Birkaç adım geri gittim. Ateş telefonla konuşmaya devam ederken sessizce bahçe kapısına ulaşıp yeniden salona girdim. Benim bilmediğim bir şeyler dönüyor. Benim de içinde olduğum bir şeyler. Bunu öğrenmek için de sanırım Türkiye'ye dönmemiz gerekiyor. Çünkü o buradayken hiçbir şey olmayacak ve eğer olmazsa ben de hiçbir şey öğrenemem.

Ateş yanıma geldiğinde dönmek istediğimi söylemek konusunda karar aldım. Aslında dönmek istemiyorum ama merakım burada kalmama engel oluyor. Bu yüzden onu da ikna edip en geç yarın buradan gitmek istiyorum. Sanırım bu günlerde hayatımda tek bir amacım vardı. O da Ateş'in birilerine zarar vermesine engel olmak. Eğer bu amacıma ulaşırsam onunla daha mutlu bir hayat yaşayabileceğime inanıyorum. Ama eğer ulaşamazsam işte o zaman her şey berbat olacak. Onun evli olduğunu kabullendim. Neden evlendiğini öğrenip sahte karısını tanıdığımda bu evlilik benim için önemini yitirdi ve kabullendim. Fakat onun bir katil oluşunu kabullenemem. Babam için bile yapmadım bunu, onun için de yapamam.

Salonda yatan Serkan'a bakıp doğrudan kaldığım odaya yöneldim. Ateş burada kalmak istediğimi biliyordu. Şimdi aniden gideceğim dememden şüphelenebilirdi ama olsun yine de söyleyeceğim. Ne bileyim sıkıldım derim, annemi özledim derim, bir şeyler uydurur kandırırım.

Odada bir sağa bir sola gidip volta atarken kapı açıldı ve Ateş içeriye girdi. Gözleri beni buldu, kaşlarını çattı ve "Niye dönüp duruyorsun?" diye sordu.

Elimden geldiği kadar rahat görünmeye çalıştım, omuz silkerek "Hiç, seni bekliyordum." dedim ve ekledim. "Burada kalmayı çok istiyordum ama artık sıkıldım. Hem zaten yeterince gezdik, eğlendik. Yarın sabah dönelim mi?" Diye sordum, şaşırdı.

"Yarın sabah mı?" Başımı salladım.

"Evet, bence yeterince kaldık. Hem ben annemi özledim, onu yeterince yalnız bıraktım, neler olduğunu sen de biliyorsun daha fazla yalnız bırakmak istemiyorum. Bu yüzden de en iyisi dönmek."

"Emin misin?" Sordu, heyecanla başımı salladım.

"Evet eminim, daha önce hiç olmadığım kadar eminim hem de. Bir an önce annemin yanına dönmek istiyorum. Burada olduğum için bana ondan biten hiçbir şeyi anlatmıyor, kendince kafamı dağıtmama izin veriyor. Babamın olayındaki gelişmelerin hiçbirinden haberdar değilim. Belki de tutuklandı bilmiyorum. Oraya gidip biraz bu konularla ilgilenmem gerekiyor. Yeterince kendimi geri çektim daha fazla yapamam bunu." Ateş beni dikkate dinlerken devam ettim.

"Bu işe girerken aklımda tek bir şey vardı, sürekli annemin yanında olacağım diyordum kendi kendime ama maalesef yapamadım bunu, onu çok yalnız bıraktım. Bu yüzden de içim hiç rahat değil." Tek kaşı kalktı, gözlerini kıstı ve şüpheyle sordu.

"Buradan gitmek istemenin sebebi yaptığım evlilik teklifi değil, değil mi?" Bir saattir oturmuş ona açıklama yapıyorum ama hala kurup duruyordu.

"Tabii ki de değil Ateş, hem bu konuda anlaştığımızı düşünüyorum. Oturup düzgünce konuştuk, ben sana kendimi anlattım, sen de beni anladın. Şimdi de sadece annem için dönmek istiyorum." Son cümlem de minik bir yalan söylemek zorunda kalmıştım ama çok da yalan sayılmaz onun için de dönmek istiyorum.

"Lütfen beni yanlış anlama senden kaçtığım falan yok." Ağır ağır iç çekti.

"Peki tamam bir şey demedim, sakin ol." Ona doğru birkaç adım atarken konuştum.

"Ben sakinim zaten, sadece yanlış anlaşılmak istemiyorum hepsi bu." Ellerimi tuttu.

"Güzelim seni yanlış anladığım falan yok, sadece emin olmak için sordum hayır dedin ve bitti, konu kapandı. Sen biraz gergin misin?" Diye sorduğunda bir an için düşündüm, sanırım evet biraz gerginim ama bu da onun yüzünden. Onun dışarıda yaptığı telefon konuşması yüzünden. Bir şeylere engel olamamaktan, her şeyin rayından çıkmasından çok korkuyorum.

"Hayır, gergin falan değilim." Yine düşündüğüm şeyin tam aksini söyledim. "Neyse kapatalım bence bu konuyu. Yarın sabah erken kalkacağız sonuçta."

"Erken kalkmak?" Diye sordu, başımı salladım.

"Evet, yarın döneceğiz ya hani? Ondan dedim, uyuyup dinlenelim. Yarın da artık dönelim." Ateş'in yine tek kaşı kalktı.

"Aniden bu kadar dönmek istemeni anlamıyorum doğrusu. Daha bugün birkaç gün daha kalmak istediğini söylüyordun. Şimdi yarın sabah erkenden dönmek istiyorsun." Dudaklarımı ısırdım, Ateş bunu fark edince kendimi hemen toparladım ama görmüştü bir kere ve sanırım bir şeyler sakladığımdan şüphelenmişti. Ona konuşmanı dinledim ve bu yüzden bir an önce dönmek istiyorum diyemeyeceğim ve muhtemelen birazdan gerçekleri anlatmamı isteyeceği için o bir şeyler söylemeden ben aklıma gelen ilk yalanı söyledim.

"Bir an önce dönmek istiyorum çünkü senin boşanacağını öğrendim." Dediğimde Ateş şaşırdı, devam ettim. "Buna çok sevindim, çünkü bu evlilik sahte de olsa bir an önce bitmesini istiyorum. Bu yüzden de bir an önce dönelim ki hiç bir aksilik çıkmasın."

"Şimdi anlaşıldı senin derdin." Dedi Ateş ve eğilip dudaklarıma minik bir öpücük bıraktıktan sonra geri çekildi. "Söz veriyorum sana bu konuda hiç bir aksilik çıkmayacak Mira." Aslında sebep bu olmasa da bunu duymak hoşuma gitmişti.

"Bana güveniyor musun?" Diye sordu, cevap veremedim duraksadım. Henüz bu konuyu kendi içimde halledememişken böyle bir soruyla karşılaşmak afallamama neden oldu.

Ateş merakla bana bakarken içimdeki savaşı falan boş verip "Tabii ki." dedim. Bunu duyduğundan memnun olduğu yüz ifadesinden belli oldu.

"O zaman hiçbir sorun çıkmayacağına da inan. 1 hafta sonra bu sahte evlilik bitmiş olacak." Başımı sallamakla yetindim. "Ve eğer gerçekten istiyorsan yarın dönebiliriz." Hiç düşünmeden anında yanıtladım.

"İstiyorum."

"Peki, o zaman şimdi hadi üzerini değiştir, yatağa gir, dinlen. Bayılmak seni yormuş olmalı." Deyince dudaklarımı ısırdım, gözlerimi kaçırdım. Bir de diline düştük iyi mi?

"Dalga geçme ya." Dedim, güldü.

"Tamam tamam hadi geçmiyorum." Dedi ve üzerindeki kazağı çıkardı, berjerin üzerine doğru attı. O şekilde banyoya doğru yürüdüğünde ben de önüme döndüm. O banyodayken beni sıkmaya başlayan pantolondan ve kazaktan kurtuldum, pijamalarımı giydim. Giyindikten sonra banyoya doğru bakıp Ateş'in hâlâ çıkmadığını gördüm. Sanırım duş alıyordu, yoksa işi bu kadar uzun sürmez.

O çıkana kadar gidip su içeyim falan diye düşünürken yatağın üzerinde duran telefonu gördüm. Bir banyoya bir de telefona baktım. Acaba Erdem'le falan mesajlaşmasından bir şeyler bulabilir miydim?

Düşünmeyi bırakıp telaşla telefonu aldım, ekranı açtım, mesajlara girdim. Mesaj kutusunun boş olduğunu görünce şaşırdım, son aramalara girdim ve az önce Erdem'le konuştuğundan emin oldum. Erdem'den önceki aramalara baktım. Tanımadığım birkaç kişiyle ve sadece Gamze olarak kayıtlı olan Gamze'yle konuşmuştu.

Telefonu kapattım, yatağın üzerine yeniden bıraktım. Birinin telefonunu karıştırdığıma inanamıyorum. Gerçekten hiç yapmam dediğim şeyleri yapmaya başlamış, ben olmaktan çıkmıştım.

Odadan çıktım, mutfağa gittim. Bir bardak su içip salona gittim ve Serkan'ın iki büklüm uyuduğunu gördüm. Burada da hava soğuktu ve muhtemelen üşüdüğü için böyle uyuyordu. Onun odasına gittim, yatağın üzerinde duran battaniyeyi aldım, salona döndüm, üzerini örttüm. Bahçeye açılan kapıların da kapalı olduğundan emin olduktan sonra salonun ışıklarını kapattım, kendi kaldığım odaya gittim.

Odaya girdiğimde odanın ortasında duran Ateş'i gördüm. Yine sadece alt iç çamaşırıyla duruyordu. Islak saç tellerinden damlayan su damlacıkları vücuduna düşüyor, eliyle sürekli saçlarını karıştırıp duruyordu.

"Nereden geliyorsun?" Diye sordu eliyle olmayacağını anlayıp havluyla saçını karıştırırken.

"Su içtim." Dedim ve yatağa girdim, Ateş üzerine hiçbir şey giymeyip yanıma geldi, yatağa uzandı, sımsıkı sarıldı bana. Ellerimi beline doladım, başımı göğsüne koydum.

"Keşke uçak biletlerini halletseydik, yarın erkenden çıkardık, bilet falan bulmakla uğraşmazdık." Dedim, Ateş saçlarımı okşarken konuştu.

"Ben hallederim, sabah erkenden çıkarız hiç merak etme." Deyince bu konuda ona güvenip rahatladım.

Yarın uzun ve yorucu bir gün olacak. Çünkü uçaktan inince eve falan gitmeyi düşünmüyorum, onun peşinden gidip bir şeyler öğrenene kadar adım adım takip edeceğim.

Ben de Mira Aksoylu'ysam eğer bu işi tereyağından kıl çeker gibi halledeceğim.

*****

Yüzümü gökyüzüne çevirip derin bir nefes aldım. Sonunda Türkiye'ye gelebilmiştik. Sabah uyanır uyanmaz Serkan'a annemin yanına döneceğimi söyleyip evden alelacele çıkmıştık. Benim acele etmem yüzünden Ateş de acele etmişti. Bu yüzden de ilk uçak öğleden sonra olduğu hâlde özel bir jet kiralamış, Türkiye'ye gelmiştik.

"Umarım mutlu olmuşsundur gelebildiğimiz için." Dedi Ateş, ona döndüm, başımı salladım.

"Çok mutluyum." Dedim, o hâlâ annemin yanına gideceğimi düşünüyordu. Bu yüzden de bir bahaneyle onunla gitmem lazımdı. Bir şey yapacak olsa bile beni yanında götürmeyecek biliyorum ama gitmesine engel olabilirim.

"O zaman seni annenin yanına bırakayım sonra da..." Sözünü kestim.

"Hayır, gitmeyeceğim." Dedim, Ateş şaşırdı. "Serkan'a bile bugün döndüğümüzü anneme söyleme dedim zaten. Döndüğümden haberi yok."

"Oradan buraya annemi göreceğim diye aceleyle geldin, şimdi de gitmeyeceğim diyorsun." Deyince omuz silktim.

"Biliyorum ama sanırım 1 gün daha sabredebilirim, annemi özledim ama..." Deyip ona yaklaştım, uzanıp yanağından öptüm, geri çekilirken kulağına "...seni de çok özledim." diye fısıldadım.

"Sen..." Dedi Ateş etraftaki insanları umursamayıp beni belimden tutup kendine çekerken. "...bir şeyler karıştırıyor olabilir misin?" Deyince şaşırmış gibi yaptım.

"Ben mi? Ben ne karıştırabilirim ki?"

"Bilmem bana öyle geliyor, hadi söyle bana derdin ne senin?" Kaşlarımı çattım, geri çekildim.

"Hiçbir şey karıştırmıyorum Ateş, şüphelenip durma boşuna! Sadece eve dönmeden önce seninle biraz daha vakit geçirmek istedim ama gerek yok, vazgeçtim, hadi eve gidelim." Blöf yaptım, tutması gerekiyordu, başka şansım yok çünkü.

"Tamam, kızma hemen. Ben sadece..." Sözünü kestim, sinirli gibi davrandım.

"Neyse ya hadi eve gidelim, vazgeçtim zaten." Blöf yapmaya ve trip atıyormuş gibi davranmaya devam ettim, Ateş elimi tuttu.

"Hadi gidelim." Dedi, beni bir saattir yanında durup konuştuğumuz arabaya bindirdi, kendisi de peşimden bindi. Yol yorgunu olduğum için gözlerim bir kapanıp bir açılıyor, uyumamak için kendimi zor tutuyordum.

"Saat kaç?" Diye sordum Ateş'e dönerken. Amerika saatine göre sabahın 8'inde uçağa binmiştik. Fakat şu an burada hava yeni yeni aydınlanıyordu.

"5 olmak üzere." Dedi Ateş, uçakta bu kadar uzun zaman geçirince ve iki ülke arasında çok fazla saat farkı olunca böyle oluyordu işte. Kafam karşıktı, aynı gün içinde 2 gündüz yaşıyordum. Bu biraz tuhaf hissettiriyor.

"Uykum var benim." Dedim, başımı omzuna koydum, gözlerimi kapattım. "Eve gidene kadar biraz uyuyayım." Dediğimde çoktan uyku mooduna geçmiştim bile. Uyumak için uğraşırken dizimin üstündeki elimde Ateş'in elini hisettim, gülümsedim. Kolunu omzuma attı, kolunun altında huzurla uykuya daldım.

Tüm yol boyunca bir uyuyup bir uyandım. Fakat hiç gözlerimi açmadım. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama araba durdu, uyku beni öyle bir içine çekiyordu ki eve geldiğimizi anladığımda bile gözlerimi açamadım. Çok geçmeden kendimi Ateş'in kucağında buldum, gözlerimi araladığımda onun evine geldiğimizi gördüm. Olanlar, yapacaklarım bir bir aklıma geldi ama o kadar yorgunum ki parmağımı hareket ettirecek hâlim yoktu. Neyse ben onunla gidemezsem onu da göndermem olur biter.

Yüzüme sıcak hava çarpınca eve girdiğimizi anladım, merdivenleri çıktı, yatak odasına girdik. Sırtım yatakla buluştu, ayakkabılarım ayağımdan çıkarıldı, üzerim örtüldü. Ateş tüm bunları yaptıktan sonra yanımdan kalkacakken bileğinden tuttum, gitmesine engel oldum.

"Gitme." Dedim, yatağa doğru çektim, engel olmadığı için yatağa düştü, ona sarıldım, başımı göğsüne koydum, gözlerimi kapattım. Ona sarıldığım için kalkıp gitmek istediğinde ben de uyanacağım, bu konuda kendime güveniyorum. Bu yüzden rahat rahat uyumaya, daha doğrusu uyumaya çalışmaya devam ettim.

Tam olarak uyuyamadım. Uyuyor gibiydim ama diken üstünde olduğum için olup bitenin farkındaydım. Tabii Ateş'in kalkmaya çalıştığının da. Onun hareketleri yüzünden bir türlü uykuya dalamadım, sonra da zaten uykum kaçtı, uyumaktan vazgeçtim ama yine de gözlerimi açmadım.

Ateş sonunda benden kurtulup ayağa kalkabildi. Kalktıktan sonra da yaptığı ilk şey cebinde titreyip duran telefonunu açmak, sessizce konuşmak olmuştu.

"Dinliyorum." O konuşurken odadan çıkmamasını umut ederek uyuyor gibi yapmaya devam ettim.

"Tamam lan sabredin biraz daha geleceğim." Sesini o kadar kısarak söylemişti ki bu cümleyi ben bile zor duymuştum.

"Tamam dedim, siz hazır olun. Her şey bu gece bitecek, saat 9 gibi evden çıkarım 11 de falan da yanınızda olurum." Deyince akşam 9'dan mı bahsediyor yoksa sabah 9'dan mı anlamadım. Sabah 9'dan bahsediyorsa eğer biraz sonra evden çıkacaktı. Neyse bekleyip göreceğim artık. Durumun akışına göre de yapacak bir şeyler bulurum.

"Ararım seni akşama doğru." Dedi, akşam mı gidecek yani? Neden olmasın ki? Gözlerimi araladım, arkasının dönük olduğunu görünce gözlerimi tamamen açtım ve onun beni duyacağı bir şekilde gerildim, yeni uyanıyormuş gibi yaptım. Ateş'in gözleri beni buldu, konuştu.

"Hadi kapattım şimdi, işim var." Deyip telefonu kulağından indirdi, yatağın üzerine doğru attı, yanıma geldi.

"Benim yüzümden mi uyandın?"

"Hayır, başım ağrıyor biraz, tam uyuyamamıştım zaten." Dedim, ayaklarımı yataktan sarkıtıp ayağa kalktım.

"Biraz da karnım acıktı, elimi yüzümü yıkayayım sonra inip bir şeyler yiyelim. Sonra da..." Deyip sustum, hâlâ kendi içimde aldığım karardan emin değildim ama başka şansım da yoktu.

"Sonra da ne?" Diye sordu Ateş, banyoya doğru yürürken konuştum.

"Eve gideceğim, annemi görmeye." Dedim, kendimi banyoya attım. Şu an muhtemelen onunla dalga geçtiğimi falan düşünüyordur ve böyle düşünmekte gerçekten çok haklı. Adama bir burada kalacağım bir anneme gideceğim deyip duruyorum.

Elimi yüzümü yıkadım, üstüme başıma çeki düzen verdim, banyodan çıktım. Ateş odada değildi, telaşla telefonumu aldım, saate baktım, 9'u geçtiğini gördüm. Akşam 9'dan bahsettiğinden emin oldum. Her nereye gidecekse benim de yanında olmam gerekiyor.

Odadan çıktım, salona indim. Ateş'in şüpheli ve bir o kadar da tuhaf bakışları altında burada kalma kararımı neden değiştirdiğimi anlattım bir yandan da kahvaltımı yaptım. Tabii yalan söylemek zorunda kalmıştım, orası ayrı bir konu.

Kahvaltıdan sonra arabaya bindik, dedemin evine doğru yola çıktık. Birkaç saat içinde eve ulaştık, yolda Ateş'in akşam işi olduğunu bildiğim için sürekli akşam konuşuruz, akşam görüşürüz deyip akşam onun yanında olacağımı dile getirip durdum.

Aslında bu konuyu onunla açıkça konuşup bu işten vazgeçmesini, bunun kimseyi mutlu etmeyeceğini, basit bir hırstan başka bir şey olmadığını söyleyerek ona engel olmak daha mantıklıydı ama bu onunla konuşmam mümkün bile değil. Yıllardır bu iş için uğraşıyormuş, bunun için okuyup polis bile olmuş. Vazgeçmesi için küçük bir konuşma yeterli olmayacak. Bu yüzden farklı bir yolla engel olmam gerekiyor. Ne yapacağımı ben bile bilmiyorum ama bir şeyler yapacağım, başka şansım yok. Çünkü eğer o hırsına yenik düşüp birilerini öldürürse işte o zaman aramıza hiçbir zaman yıkılmayacak duvarlar örülecek. Onunla o duruma gelmek istemiyorum.

Eve ulaşınca arabadan indim, Ateş benimle birlikte indi. Yanıma gelir gelmez "İçeriye gelmek isterdim ama gitmem lazım, Erdem beni bekliyor. Yarın görüşürüz olur mu?" diye sordu, telaşla konuştum.

"Yarın mı? Neden yarın? Akşam görüşürüz işte. Ben yanına gelebilirim."

"Tabii istersen gel ama ben evde olmayacağım, akşam işler var. Tüm gün Erdem'le beraber olacağım. Hem sen çok yoruldun, biraz dinlen. Ben de işlere çok ara verdim, şu izinlerimiz bitmeden halletmek istiyorum. Sonuçta sahte falan polisim hâlâ. Yarın sabah görüşelim, hatta istersen kahvaltıya gideriz." Dudaklarımı ısırdım, şimdi ne olacak? Ben o doğrudan eve gidecek zannediyordum. Sonra da saat 9'dan çok önce yanına giderim ve elimden ne geliyorsa yaparım falan diye düşünüyordum ama doğrudan Erdem'in yanına gidecekmiş. Nereye gittiğini bilmeden nasıl yanına gideceğim? Yanına gidip ona nasıl engel olacağım?

"Sen şimdi doğrudan Erdem'in yanına mı gideceksin?" Başını salladı.

"Evet, bir sorun mu var?" Tabii ki var, hem de çok büyük bir sorun var ama ben bunu sana söyleyemem ki.

"Yoo." Dedim gergince ve "Tüm gün hiç eve uğramayacak mısın?" Diye sordum, kaşlarını çattı.

"Bunları niye soruyorsun Mira?" Omuz silktim.

"Hiç öylesine."

"Uğrayacağım, şimdi Erdem'in yanına gideceğim işlerimi halledeceğim, muhtemelen 4-5 gibi falan eve geçeceğim, akşam yeniden çıkacağım." İşte bu duyduğum en güzel şeydi.

"İyi, ben de akşama kadar evde olacağım. Hiç çıkmam sanırım dışarıya."

"Peki." Dedi Ateş şaşkınca, muhtemelen bunları neden kendisine sorduğumu ve neden kendisine bunları söylediğimi merak ediyordu.

"Görüşürüz o zaman." Dedim, evi gösterdim. "Ben eve geleyim bir an önce sen de çok geç kalma gideceğin yere."

"Görüşürüz." Derken bile hala şaşkındı. Şaşkınlığını falan umursamayıp ayak parmaklarımın üzerinde yükseldim, göz ucuyla eve doğru bakıp kimsenin olmadığından, bizi görmeyeceğinden emin olduktan sonra dudaklarımı dudaklarına bastırdım, onu öptüm fakat biri görür korkusuyla hemen geri çekildim. Ben eve doğru yürürken o da arabasına binip bahçeden çıktı, evden uzaklaştı.

Bir ara eve uğrayacağım dediği saatlerde onu arar evde olup olmadığını kontrol ederim. Eğer gerçekten evdeyse onu takip edebilirim. Takip edip neler yaptığını, neler yapacağını öğrenebilirim ve ona engel olabilirim. Bunu yapacağıma dair kendime güvenim ne inancım da tam ama bir yandan da korkmuyor değilim. Çünkü başka şeyler olacakmış gibi hissediyorum. Bu hisse bir anlam veremiyorum.

Ona engel olduğum zaman her şeyin biteceğini düşündüm bu gece sanki aslında her şeyin başlayacağı geceymiş gibi hissediyorum.

****

Selamlar, nasılsınız?

Bir sonraki bölüm ilk kitabın finali olacak. Sizce finalde neler olacaktır?

Mira Ateş'e engel olabilecek mi dersiniz?

Şu an final bölümüne geldik fakat hâlâ cevaplanmayan bir sürü sor var dediğinizin farkındayım. Fakat hiç merak etmeyin final bölümüne aklınızdaki tüm soru işaretleri yok olacak, bana güvenin :)

Bölüm hakkındaki yorumlarınızı buraya yazabilirsiniz.✨

Yeni bölüm alıntısını okumak ve duyurulardan haberdar olmak için beni sosyal medyadan da takip edebilirsiniz.💫

Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle... Kendinize çok iyi bakın, sevgiyle ve sağlıkla kalın.♡

Instagram: gizzemasllan

Twitter: gizzemasllan

SİZİ ÇOK SEVİYORUM...♡

Loading...
0%