Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. BÖLÜM “GÜMÜŞ SAÇLI ADAM “

@golge

Bulunduğum yer benim tezat olanıma armağan olarak yapılmıştı . Sarayın içinde ışık bahçesi olarak adlandırılan yerdeydim . Olmamam gerekti biliyordum ama buradaydım garip bir şekilde rahatlıyordum . Bahçede beyaz tüm çiçek türleri vardı çünkü ışığın çocuğuna veliaht prens tarafından doğum günü hediyesi olarak verilmişti .

 

Benimde doğum günümdü .

 

İnce beyaz parmaklarımı dikkatimi çeken lotus çiçeğinin yapraklarında gezdirdim . Beyaz pütürlü yapraklar ilk açtıkları gibi canlı ve taze kokularını koruyordu . Bunun sebebi veliaht prensin özel olarak büyü yapmasıydı . Her mevsimde ilk günkü gibi kalabiliyordu .

“Birinci prenses gitmemiz gerek . “

Amara ‘ nın sesi ile bakışlarımı ona çevirdim. Hizmetimde olan tek kişiydi . Üstünde saray çalışanlarının giydiği elbise vardı . Sade ama temiz bir kıyafet vardı . Kahverengi saçlarını sıkı bir topuz yapmıştı . Topuz sayesinde çili yüzü ve açık kahverengi gözleri ortaya çıkmıştı . Güzel ve iyi niyetli biriydi Amara ancak benim hizmetimde olması diğer hizmetliler tarafından ona karşı cephe alınmasına sebep oluyordu . Bunun onun için sorun olmadığını söylemişti sorduğumda . Fazla üstüne gitmek istememiştim , hakkım yoktu . Tek söylediğim istediğin zaman gidebileceğiydi .

“Olur gidelim . “Mesafeli sesim ile ben önde o birkaç adım arkamda yürüyorduk . Hafif griye çalan taşlı yolda yürürken yine uzun zamandır duyduğum o sesi duydum . Zihnimin derinliklerinden gelen o boğuk ses yalnız kalmam gerektiğini öğretmişti . Yapacaklarını ilk elden yaşamıştım ve tek kalmam gerekiyordu .

“Amara sen önden git . “

Bu hallerime alıştığı için sorgulamadan uzaklaşmaya başlamıştı . Yalnız kalmamın etkisiyle sesleri daha çok duyuyordum . Burayı hemen terk etmek zorundayım . Kimse bu halimi göremezdi yeterince lanetli görülüyordum . Karanlığın bana seslendiklerini duymaları hiç iyi bir şey olmazdı . Sesler daha çok artı artmasıyla şakaklarıma binen acı ile ufak bir acı dolu inleme çıktı .

Hadi Lefu buradan çıkman lazım odaklan ve karşı koy . Derin bir nefes alıp gelen sese odaklanmamaya başladım . Kulak verme ve derin bir nefes al . Alnımda oluşan ince ter tabakasını hissediyordum elimin ters ile silip daha çok nefes almaya başladım .

 

Biraz daha dayan acıya . Geçecek .

 

Dayanmak zordu ama başka çarem yoktu . Bu halimin kimsenin görmesini istemiyordum . Acının beni güçsüz kıldığının öğrenilmesini istemiyordum . Yapma daha fazla bilmesinler acının boynumda pranga olduğunu bilmesinler. Derin bir nefes daha çektim ciğerlerime ulaşana kadar , gözlerimi kapat bekledim . Düşünme ve bekle .

 

Şakaklarındaki acı hafifliyordu sesler ise biraz daha azalmıştı ama katlanılabilir bir acıydı . Göz kapaklarımı birkaç kere kırptıktan sonra tamamen açtım . Gözlerimi etrafta bir var mı diye kontrol ederken yakından konuşma sesleri geliyordu . Ucuz atlatmıştım neyseki .

 

Tek patikayı yol olduğu için aynı yolu kullanacaktı . Bekleyip gelen kişileri görmeden gitmekti niyetim ama duyduklarım. Tam aksini yapmamı istiyordu .

 

“Duydun mu ? Karanlığın laneti burada görülmüş . Sanki buna hakkı var . “

 

“Evet , ışığın çocuğuna yapılan bir yerde . Nasıl gelebilir ? “

 

“Lanetini buraya bırakacağını da hiç düşünmüyor. “

 

“Biz dikkat edelim onun uğursuz lanetinin bana bulaşmasını hiç istemem . “

 

Duyduklarım ile şok olmam gerekti ama olmamıştım çünkü doğduğum günden beri aynı cümleleri duyuyordum . Değişen tek şey söyleyen kişiydi . Umursamayıp yoluma devam ediyordum kimseye kendimi anlatacak gücüm kalmamıştı . Anlatmaya çalıştığım zaman neler olduğunu görmüş ve yaşamıştım. Daha fazlaya çabaya gerek yoktu önemsemeyip yanlarından geçecekken duyduğum sözle . Zihnimden gelen ses bile susmuştu onun yerine kanımı kaynatan öfkem almıştı .

 

“Kral Ash ‘ e karşıda utanması yok buralarda gezme cüretini bulunduruyor . “

 

Yine tanımadığım insanlar tarafından yargılanıyordum . Yargılanmak sorun değildi yargının onun adına yapılmasıydı ..

 

Görüş açıma giren saray hizmetinde çalışan kadını görünce bekledim sadece beni fark etmelerini , kendilerine konuşacak bir konu buldukları için az önce söylenenleri unutmuş gibilerdi . Ama ben unutmamıştım .

 

Sonunda koyu kahverengi saçlı kadın bakışlarını benim olduğum yere çevirmişti . Teni soğumuş gibiydi , göz bebekleri küçülmüştü . Yaşadığı korku ve şaşınlık geçirdiği çok belliydi . Arkadaşının söylediklerine tepkisiz kaldığını gören arkadaşı benim olduğum yere baktı . Saniyeler içinde aynı ifadeler ona da geçmişti . Oldukları yerde ikisinde donmuştu . Demek bu kadar şaşırdınız o zaman biraz daha ileri gidebilirim .

 

Topuklu ayakkabılarımı taş yolda ses çıkarırken ifadesiz bakışlarımla onla doğru yaklaşıyordum . Yaklaştıkça bariz bir şekilde titrediklerini görebiliyordum . Korkularını gösteriyorlardı umurumda pekala değildi . Yürümeye devam ettim ve kahverengi saçlı kız elinde bulunan hasır sepeti havaya atarak çığlık atıp , uzaklaşmıştı birkaç saniye içinde diğeride aynı tepkiyi vererek gözden kaybolmuşlardı . Açıkçası böyle bir tepki beklemiyordum . Her biri karanlığı gördüklerinde garip tepki veriyordu ve yeni bir tane daha eklendi .

 

Yönümü kaldığım yere doğru çevirdim benim için bu kadar olay yetmişti . Şimdi ise herkesin önünden bile geçmediği yere gidiyordum . Karanlığın yuvası verilen isim buydu benim olduğum yerlerde karanlık da olurdu . O yüzden aldırış etmiyordum eskisi kadar kurtulmanın olmadığı bir lanete karşı şavaş açmazdım .

 

Lanet uğruna savaşacağım kimsem yoktu . Kendim için bile ..

 

Zihnimin içinde ki düşüncelerle birlikte sonunda varmıştım . Karşımda ana saraydan daha küçük olan bir saray vardı ama yine de büyüktü . Sadece normal saraylara karşı ve saray mimarisinden fazlası ile uzaktı . Ana sarayda beyaz ve maviyi görürken burada aksine kirli beyaz kullanılmıştı . Dış cephe düz ve sadeydi . Nedeni açıkçası bilmiyordum ama böyle olması kesinlikle rahatsız etmiyordu. Değiştirme gayretinde bulunmamıştım olduğu gibi kalması gayet güzeldi . Aynı tondan biraz daha koyu kapıyı açıp içeriye girdim .

 

Amara ‘ dan herhangi bir ses yoktu ortalıkta da gözükmüyordu . Merdivenlerden geçip en üst kattaki odama ilerledim . Bu katta sadece tek bir oda vardı ve bana aitti . Mavi halıda yürürken , sol tarafımda tavana kadar ulaşan camlar geniş ormanı çok rahat görüyordum . Sağ tarafımda ise çeşitli tablolar vardı . Tabloların bazıları doğa resmiydi diğerleri ise savaşı anlatan resimlerdi . Birkaç adım daha atıp odamın kapısını açıp fazlası ile büyük odamın içeriye girdim .

 

İçeriye girdiğimde koyu tonlarda olan odama baktım sağ tarafı tamamen kaplayan büyük bir kitaplık vardı karşısında ise geniş çift kişilik bir yatak , banyo ve kıyafet dolabım vardı . Oda da en çok sevdiğim şey ise terasımın olmasıydı ve orada vakit geçirmeyi çok seviyordum hatta orada da bir masa ve sandalye vardı . Geceyi , gökyüzünü izlemeyi severdim ve terasımda fazlası ile bu koşulları karşılıyordu .

 

Masamdan eskiz kağıtlarımdan birkaç tane aldım uygun kalemlerimi de alınca terasa çıkıp masama oturdum . Başta gözlerimi kapatıp birkaç saniye bekledim yaşanan olayların emarelerini hissedebiliyordum biraz beklemek iyi olacaktı . Temiz havada bekledikçe biraz daha iyi hissediyordum . Hafif gözümü aralayıp elime uygun bir kalem alıp , kağıtlardan bir tanesinin üzerinde çalışmaya başladım .

 

Rüzgar sesini dinleyerek kalemi hareket ettirmeye başladım . Kalem ile kağıtın birbirine kavuştukları ses rüzgar ile mükemmel bir uyum çıkarmıştı . Çizmem için daha çok teşvik ediyordu kalemim daha çok hareket ettirmeye başladım . Zihniminde kol gezen sesin yine o saklandığı kutuya gittiğini net bir şekilde hissedebiliyordum .

 

Çalan kapı ile eskiz kağıdından bakışlarımı çekip gel demiştim . Kapının açılması ile gelen kişi Amardan başkası değildi . Yemeğin hazır olduğunu söylemişti ve ardından gitmişti . Gri gözlerimi kömür olmuş ellerime baktım ve daha sonra yaptığım kelebeğe baktım . Sayfayı büyük bir kelebek kaplıyordu . Kelebeğin kanatların içinde ufak ince detaylar vardı asıl benim sevdiğim yer ise sol kanadını üst parçasının silik bir kanat görüntüsü vermesi ve içinde ufak kelebekler vardı . Kelebek koleksiyonuma yeni bir resim daha eklenmişti .

 

Sandalyeden kalkıp odamda bulunan masaya geçip resimleri tutuğum çekmeceyi açıp dikkatlice koydum . Ellerim kirli olduğu için odada bulunan banyoya gidip ellerimi hızlıca yıkadım . Yemek için aşağı indiğimde yemek masasında bekleyen Amara ile oturup yemeği yemeye başladık . Amara yine her zamanki rutini olan günlük saray olaylarını anlatması ile gün bitmişti .

 

 

Beyaz geceliğimi giyip , yine terasın yolunu tuttum uyumadan önce gökyüzünün gece manzarasını izlemeyi seviyordum . Terasın taş kiremitlerine elimi yaslayıp , gri gözlerimi gökyüzüne çevirdim . Gecenin karanlığında karşımda bir tiyatro sahnesi vardı . Karanlık sahneydi oyuncularını daha iyi göstermek için ebedi bir karanlığa girmişti ve sözünde duruyordu . Sahnenin asıl sahibi ben buradayım diyordu . Ay karanlığın bu kadar yoğun olduğunu biliyor gibi ışıl ışıl parlıyordu ve yardımcıları ise yıldızlardı . Onlarda gecenin her yerinde ayın yanında ufak ufak parlıyordu .

 

Gördüğüm manzarayı izlemek aşırı bir huzur vermişti . Esen rüzgar ile biraz üşümüştüm ve göz kapaklarıma da yavaştan ağırlık çökmeye başlamıştı . İçeriye geçip geniş yatağımın içerisine girdim yatağa girmemle göz kapaklarımı açık tutmak daha zorlaşmıştı ve bu isteğe karşı koymayıp gözlerimi kapattım .

 

Ne kadar zaman geçmişti ben uyuyalı bilmiyordum ama duyduğum sesler ile uykum kaçmıştı . Başta önemsemeyip devam etmek istesemde sesler artmıştı ve katlanılmaz olmuştu . Yatakta doğrulup birkaç saniye bekledim . Zihnim biraz açıldığında duyduğum sesleri daha net algılamıştım . Acı dolu inleme sesleri geliyordu ve çok yakınımdaydı . Neler oluyordu ?

 

Yataktan kalkıp hızlıca aşağı indim ve dış kapıyı açıp etrafı kontrol ediyordum ama görünürde kimse yoktu . Fakat sesler hâlâ gelmeye devam ediyordu artık daha net bir şekilde . Ne yapmam gerekiyordu ? Sesler geliyordu ve hiçte normal bir durum değildi etrafta saray muhafızları da görünmüyordu . Neler olduğuna dair ufak bir fikrim yoktu ama gelen sese gitmem gerekiyor gibiydi . Yapmalı mıydım olaya dahil olduğumda iyi bir şey olmayacaktı ?

 

Yine aynı sesi duymamla ona doğru yürümeye başladım kaldığım yerin karşısında bulunan ormandan geliyordu ses az önceki sorumunda cevabını almıştım . Saray muhafızı veya herhangi biri yaşadığım yerin önünden bile geçmezken yanında olan ormana gelmeleri gülünç olurdu . Yürürken nereye adım attığıma dikkat ediyordum çünkü o anki şok ile çıplak ayak ile dışarı çıkmıştım . Yaralanmak şu durumda yük olurdu bana . Net bir şekilde sesi duyuyordum doğru yolda olduğumu anladığım için rahatlamıştım .

 

Gecenin karanlığında biraz daha yürüyünce karşımda duran dev çalılıkların arkasındaki ses ile doğru yere geldiğimi anlamıştım . Elimi çalılıklara götürüp geçebileceğim bir alan yarattım . Oluşan boşluk ile sağ ayağımı çalının üzerine gelmeyecek şekilde düz toprağa koydum ve ardında sol ayağımı da diğer tarafa atıp yara almadan geçmiştim .

 

İleride yerde yatan bir adam vardı . Karanlık heybetli bedenin üzerine gölge düşürse bile tek bir şeyin üzerine düşmemişti . Gecenin ebedi karanlığında parlayan gümüş beyazı şaçları ..

 

Loading...
0%