Saatlerdir mutfak çadırında yemekte yardımcı oluyordum
birkaç saattir Victoru görmemiştim
“uhm.. matilda yanındaki kaşığı uzatır mısın?”
matilda tanıştığım başka bir hizmetçiydi
“tabii” kaşığı yavaşça bana doğru uzattı
“baksana Gökçe.. pilav çok mu kuru olmuş?”
Gökçe pilava baktı ve pilavı biraz karıştırdı
“hmm.. birazcık kuru, mısır ile karıştırsana? Hem güzel tat verir”
“oh.. mısır azcık getirilmişti.. sağol önerin için, sen ne yapıyorsun?”
“tavuk suyu çorbası.. Sadece tavuğun suyunu kullandım haşlanmış tavuk ve pilavı birleştiririz, doyurucu olur hem” dedim düşünerek
matilda gülümsedi “nam nam acıktım”
gülümsedim, matildaya döndüm
matilda’nın siyah dalgalı saçları ve yeşil güzel gözleri vardı bana kıyasla kısaydı
“eee matilda var mı hayatında birisi?” dedim sırıtarak
“aslında hayır, yani düşünmüyorum”
“aa neden? Çok güzelsin hem” dedim ona göz ucuyla bakarak
“ya düşünüyorum ama pek hayatıma giren bir erkek olmadı.”
dedi sessizce ve nefesini yeniledi
“hayatımda birisi olsun isterdim ama kimse olmayınca..”
sessizce gülümsedim ve aklıma bir kitap alıntısı geldi
“çocukken okuduğum bir kitapta biz söz vardı.. Çiçekler açar elbet, mühim olan beklemektir”
matilda hafif gülümsedi “çok güzelmiş, sana sormadım ama kaç yaşındasın?”
“benim 18 e girmeme az kaldı ya sen?”
matilda şaşırdı “oha.. ben 26 yaşındayım” kahkaha attım
“çok küçük görünüyorsun” dedim
matilda da kıkırdadı “demi, ailecek küçük gözüküyoruz”
gülümsedim ve çorbanın altını söndürdüm
“ben tavuğu şimdi hallediyorum pilavı birazcık daha karıştır” dedim
tavuğu metal tabağın içinde tiftmeye başladım
“gerçekten iyi yemek bilgin var Gökçe” dedi matilda
“uzun süredir başka yerde hizmetçi olarak çalıştım ordan bilgim var”
“aslında çalışmak için çok gençsin.. sana bir soru walker kalesinde çalışmaktan pişmanlık duyuyor musun?” dedi matilda
“asla” dedim hızlıca
matilda hızlı cevabıma şaşırdı sonra gülümsedi
“demek ki güzel anıların olmuş”
gülümsedim
“sadece güzel değil..”
matilda merakla benim soğan kesişimi izliyordu
“başka ne?”
“kimi zaman üzücü, kimi zaman korkunç ve bazen de mutlu”
“Walker kalesine çevirmen ve kütüphane görevlisi olarak gelmiştin değil mi”
Dedi matilda bana başka bir soğan uzatırken
“evet başta öyleydi ama şu an çoğu işte yardımcı oluyorum”
matilda hoş hoş gülümsedi
“Victor ile aranız aşırı iyi gibi”
gülümsedim “o benim sevdiğim, ben de onun sevdiğim”
doğradığımız soğanları köşeye koydum
“vay be demek koskoca Walker'ın büyük oğlunu kendine aşık ettin hafif kıkırdadım “daha birkaç gün oldu ama mutluyum”
“ailene söyledin mi?” dedi matilda
o sırada aklıma bir anı geldi..
“Anne” dedi minik Gökçe Asena yavaşça kızına bakıp gülümsedi
“söyle bakalım civcivim”
“babam neden beni sevmiyor diğer kız kardeşlerimle oyun oynuyor ama bana kızıyor beni istemiyor anne”
asena'nın yüzündeki gülümseme solmuştu
“ben seninle oynarım kar tanem”
Gökçe yavaşça gülümsedi “yaşasın!” dedi
“gökçe burda mısın?” dedi matilda
“ah pardon.. Daldım da” dedim derin iç verirken
“ailemle uzun süredir görüşmüyorum” dedim kabullenerek
“neden? Özel bir sebep mi var?” Dedi matilda
kızım ne bu merak
“Aslında evet” dedim “özel bir sebep”
sessizce kapıya baktım, Victorun gelmesini umarak
“kimi bekliyorsun?” dedi matilda
“hiç... Beklerim öyle, ben hep beklerim”
“yemeyi hazırladıktan sonra dışarıda oturalım biraz, belki sana iyi gelir”
kafamı salladım
tifttiğim tavuğa baktım o sırada aklıma Victorun üstüne atlayıp onu öptüğüm geldi, hafif yanmaya başladığımı hissettim ama pişman değildim
Çadırın dışından tanıdık bir ses geldi… Kraliçe Sophia, eğer buradaysa kalede kim vardı ki
hızlıca matilda ile birbirimize baktık ve dışarı çıktık
kraliçe sophia bizim çadırımızın önündeydi ve aşırı uykulu ve bakımsız görünüyordu.
Beni görünce bana yaklaştı ve gülümsedi
“gökçe, seni gördüğüm için çok mutluyum” dedi bense gülümsedim
“kraliçem... burada olmamalısınız” dedim endişe ile
“sizi ve kocamı merak ettim… ama yakında buradan hep beraber döneceğiz”
gülümsedim çünkü kazanıyorduk
arkadan yaklaşan adamlara göz attım..
işte geliyor… Victor, Walker, Lucas
walker sophiayı görünce birkaç saniye duraksadı ve hızlıca ona ilerledi sinirli gibiydi. Sophia arkasına dönüp Walkerı görünce ona doğru koştu ve onun üstüne atladı walker onu kucağında tuttu
vay be.. Victor beni tutamadı diye yere düşmüştü
sophia ve walker öpüşmeye başlayınca herkes oraya bakmayı bıraktı
Victor beni tuttu ve arkamı döndürdü
“şşş onları izlediğimizi fark ederlerse kızarlar” dedi gülüştük
anlıma minik bir öpücük kondurdu
ona aşkla baktım
“benim yakışıklı sevgilim acıktı mı yoksa?” Victor sırıttı
“çok aç, ama yemeği seninle gece yıldızları seyrederken yemek istiyorum”
gülümsedim “hayır diyemem ben bu teklife” diye onayladım
Victor ellerimi tuttu ve öpücükler kondurdu
“sana söz Mahperi. Kalemize döndüğümüzde hep birlikte olacağız, burada sana göz kulak olamadığım için aşırı vicdan azabı çekiyorum, umarım kızmıyorsundur Lily ’um”
“şaşırdın herhalde sana asla kızmıyorum, söz konusu topraklarımız ise hiç kızmıyorum” birisi bakıyor mu diye etrafa baktım
“hmm bakıyorum da kendini artık Walkerlı olarak görüyorsun” diye yaramazca gülümsedi
aslında evet haklıydı, walker toprakları bana doğduğum yerden daha çok yardımcı olmuştu…
_____________________________
Akşam olmuştu üstüme biraz kalın şeyler giydim, hava soğuktu... Victor umarım üşümüyordur, Gökçe iyi misin gözünü seviyim adam vampir…
tabaklara ateş üstündeki yemeklerden koyuyordum.
Victor güzel bir yer tutmuş beni bekliyordu
işim bitince bir tabak ona bir tabak kendime koydum ve hızlıca yanına oturdum
“al tavuk pilav ve yanında da tuzlu yoğurt” tabağı ona uzattım
“bu gece için işin yoktu değil mi, benimle olmaktan pişman değilsin”
"Geceyi seninle paylaşmak, sonsuz bir rüyanın içinde kaybolmak gibi Victor asla pişman değilim” diye gülümsedim
Victor masumca gülümsedi “senin güzelliğin beni çok korkutuyor be lilyum, ya benden başkası göz koyarsa sana”
kıkırdadım “izin vericeğimi kim söyledi”
“şuan kalabalık biryerde olmasaydık seni öperdim.. sanırım kaleye döndüğümde ilk bunu yapıcağım..”
Karşılıklı gülümsedik ve gökyüzüne baktık, yıldızlar o kadar parlak ay o kadar büyüktü ki
“ay peynirden yapılmış” dedi Victor aniden
gülmeye başladık “ne o babanın romantizimini mi deniyorsun”
Victor gülerken dudağıma minik bir öpücük kondurdu
“belki deniyorumdur” diye geri cevap verdi
yemeği yerken yıldızlara bakıp sessizce izliyorduk rüzgar esince titredim
“üşüyor musun, İçeri geçelim mi?”
“hayır bu anın tadını çıkarmak istiyorum”
Victor üstündeki pelerini bana sardı,
________________
sonunda yemeği bitirdikten sonra yere uzandık ve birbirimize sarılıp uzanmıştık
yıldızlara, gökyüzündeki renkleri izliyorduk
“Victor” dedim gökyüzüne bakarken...
bir elim onun göğsündeydi kafam ise onun omzundaydı. O ise elini belime dolamıştı
“söyle Lilyum”
“sence gökyüzünde başka dünyalar olabilir mi?”
“Gökyüzünü bilmem ama benim bir dünyam var ve tam yanımda, burada”
gülümsedim ve yanağına öpücük kondurdum
“sakalın çıkmaya başladı, babana benzemene çok az kaldı” dedim şakasına
“ne o sakallı yakışıklı değil miyim yoksa?”
“senin bebek yüzünü her şeyden seviyorum Vicy ve biliyor musun? Sen benim Querenciamsın”
Victor 2 saniyeline güldü “beni evin özellikle güvende hissettiğin bir yer olarak mı görüyorsun lilyum”
güldüm ve onun koynunda yavaşça gözlerimi kapadım... uyandığımda çadırda üstümde kalın örtü ile uyandım ama Victor yoktu, o olmadıktan sonra dünyanın yorganı beni nasıl sıcak tutardı ki...