Gözlerimi uykusuz bir şekilde açtım yatakta dikildim ve duvardaki saate baktım saat 6'ya yeni geliyordu.
Ayağa kalkıp Pencereyi açtım pencereyi açmamla yüzüme soğuk çarpması bir oldu "bu ne soğuk ama" kendi kendime mırıldanıp ışığı açtım
Odamda bulunan kapıyı açtım ve banyoya girdim orada sıcak bir duş aldıktan sonra geri çıktım bu duş bana iyi gelmişti.
Duşta fazla durmayıp çıktım ve dolaba doğru ilerledim dolabı açtığım anda bir elbise ile göz göze geldim kahverengi tatlı bir elbise eminim ki altına beyaz gömlek çok güzel olurdu..
Beyaz gömleği giyip üstüne elbisemi giydim ve saçlarımı taradım.
Daha çok erkendi, pencereden dışarı baktım ağaçlar Kara bölünmüştü kış ağaçları denebilir
Sessizce odamın kapısını açtım görünüşe bakılırsa kimse uyanmamıştı sessiz adımlarla etrafa bakındım.
Deniz manzarası olan bir cama yaklaştım camı açtım Böylece koridora hava girmişti, camın önünde bulunan kuş yuvası dikkatimi çekmişti üstünde kuru bir gül vardı kuş yuvasına baktım boştu.. ama bir kuş gelirse onun aç olabileceğini düşündüm , odama geri gittim ve Masadaki poşeti açtım bazı kuru ekmekleri aldım ve yuvanın yanına gidip ufalayarak yuvaya koydum yuvayı dikkatlice köşeye ittim.
Birisi yanlışlıkla düşürmesin diye
"Vay gerçekten hayvanları seviyor olmalısın"
tanımadık bir ses arkamdan geldi. Tedirgin şekilde arkama döndüm, tanımadığım birisiydi hafif uzun turuncu saçları vardı ve kırmızı gözleri , benden boyca uzundu
"Hey hey Korkma ben Lucas ikinci prensim Sadece buradan geçiyordum ve yeni hizmetçiler ile tanışmak istemiştim ama bir tık erkencisin" bana gülümsedi
Bence gülümseyip konuşmaya başladım
"Şey Merhaba efendim Sizinle tanışmak bir olur aslında hep bu saatte uyanırım , fazla erken olduğunu düşünmüyorum"
Cama doğru baktım Güneş yeni yükseliyordu.
Lucas Bana yaklaştı
"Sen bu 4-5 dil bilen kız değil misin? Senden bahsettiler"
Lucas duvara yaslandı
Bense hafif şaşırmıştım
"bahsettiler mi,Neden?"
merakla sordum
Lucas Kıkırdadı
"Geçen hafta kütüphane çalışanları bir sebepten dolayı işten çıkarıldı, o günden beri kütüphane kitli büyük ihtimalle kütüphaneye yerleştirileceksin"
Kütüphane beni heycanlandırdı
"Kütüphane mi var?!"
heyecanla sordum.
"Evet Bayağı büyük ama ezberlemeniz gerekecek birisi sorarsa aniden kitabı veya rafı bulman lazım" Lucas ciddi duruyordu
"Merak etme ben halledebilirim ezberim kötü değil"
kendime Emin şekilde söyledim
Lucas bana umutla baktı
"Sana inanıyorum ama büyük bir kütüphane gözünü korkutmasın"
Büyük bir kütüphane.. hayali bile çok güzel..
"Umarım burada olduğum sürece size yararlı olurum"
dedim zararsız bir şekilde
Lucasa baktım şaşırmıştı
"Gerçekten yararlı olmak için mi buraya geldin?"
Kafam onayladım Lucas etrafa bakınıp ve bana dönüp cevap verdi "buradaki kimse severek iş yapmaz Lütfen kimseyi etkilenme sana ihtiyacımız olacak gibi"
Lucas bana çapkın bir şekilde gülümsedi bana el sallayıp gitti
Dışarı Baktım hava azıcık karanlıktı ve kar yağmaya başlamıştı dışarıda soğuk bir Ayaz Olduğu belliydi, uzaklar ise sisliydi
Bakmayı bırakıp yürümeye başladım duvarlar desen neydi bir odadan gelen sesler dikkatimi çekti birisi kahkaha atıyordu içeriz girdim ve dikkat çekmek için kapıya iki kez yavaşça vurdum Gülen kişi bana baktı bir kadın ile konuşuyordu
"Vay.. Yeni çalışanlardan... Ne kadar tatlı! "
Kadın bana yaklaştı ben ağzımı açmadım elini uzattı ve gülümsedi "Merhaba ben Moana buranın serasıyla ilgileniyorum arkamdaki kişi ise kardeşim Luna O da aşçılardan birisi, memnun olduk"
Kadınlar bana gülümsedi Bense konuşmaya başladım
"Merhaba ben Gökçe tam olarak bilmiyorum ama sanırım kütüphane çalışanıyım" Ben de gülümsedim
Luna bana yaklaştı ve Elimi Bir tabak pirinç verdi ve konuştu
" aç olmalısın al da karnını doyur"
Dünden bana gülümsedi Ben de gülümsedim tabağı alıp yavaşça yemeye başladım
Yemeyi bitirip Lunaya uzattım
"Bu harika olmuş... bayıldım"
dedim Gülümseyerek
Luna bana gülümsedi
Ben de gülümsedim ve odama gitmek için kapıya gittim arkamı dönüp onlara el salladım ve o adamı yürümeye başladım desenli koridorlardan geçtim ve yükselmeye başlamış güneşe baktım odama girip kapıyı kapattım ve Kendime bir bardak su koydum.
Masaya oturdum elim annemin fotoğrafına gitti fotoğrafı inceledim o sırada kapı çaldı fotoğrafı köşeye koydum kalkıp kapıyı açtım gelen kişi Goran'dı
"Merhaba Gökçe , Günaydın"
Bana gülümsedi bense karşılık verdim
"Sende mi erken uyanıyorsun?"
dedim. Goran bana dikkatlice baktı
"Sen normalde de mi bu saate uyanıyorsun? Ben ilk gün diye uyandım" Goran elini boynuna koydu sonra bana bakıp konuşmaya başladı Yemekhaneye inmeye ne dersin umutlu şekilde bana baktı Bense gülümsedim
"Olabilir teklefin İçin sağol"
İçten gülümsedim.
Birlikte aşşağıya inmeye başladık.
Goran bana baktı
"Ee sen buraya nasıl düştün?yani buralara gelmeyi nasıl başardın"
Goran merak etmiş olmalı
Ben derin nefes alıp bir cümle ile anlattım
"aile içi kavga"
kinli şekilde söyledim
Goran bana baktı
"anlıyorum..Bense kimsesizlik" mutlu şekilde söyledi
"Bu seni mutlu mu ediyor" dedim Boran bana baktı
" uzun zaman önce Beni Yağmurun altına attılar 2 hafta boyunca dışarıda yaşamak zorunda kaldım Sonra Tesadüfen bir yalı sahibi beni gördü beni eğittiler şimdi ise buradayım belki dikkat edersin Yağmuru sevmem. "
Duyduklarım beni üzmüştü
Ama Goran mutlu gözüküyordu.
"Ya sen? Buraya gelemeden önce hayatın nasıldı? "
Bu olayları anlatmayı sevmem... ama Anlatmaya karar verdim.
"Doğduğum yerdeki tek eşi benzeri olmayan kişiydim. Bu yüzden kimse beni istemedi Babam da dahil ama annem hep yanımda oldu, o güne..kadar babamı sinirlendirecek bir şey yaptım sonrası karanlık çok fazla şiddet gördüm sonra ise Babam beni para karşılığında bir yere satmıştı.. oradan oraya Oradan oraya derken en son burada şansımı deneme kararı aldım ve başardım"
Babama biraz Kinliydim.
Goran bana baktı
" bu kadar şey yaşadığını düşünmemiştim özür dilerim sorup hatırlattığım için" pişman gibi görünüyordu
Bense gülümsedim
"Merak etme, İlk kez sana anlattım"
Goran Gülümsedi O sırada Yemekhaneye geldik hoş bir Domates sosu kokusu yayıldı
"Mhmm Domatesli sos kokuyor"
Dedim Goran bana bakıp gülmeye başladı
"Sabah kahvaltısında Domates soslu birşey mi var yani"
Yemekhanenin içine girerken dedim
"GÖKÇE!! "
bir ses duydum. Sesin geldiği yere baktım Bu Moonaydı yanına Luna vardı.
Goran ile oraya gidip yanlarına oturduk.
"merhaba tekrardan"
Moona bana bakıp gülümsedi
Sohbet etmeye başladık
O sırada gözüm kapıya takıldı
Lucas içeri giriyordu Ama yanında ondan daha uzun ve tacı olan birisi daha vardı
Siyah saçlıydı ve kırmızı gözleri vardı.
Lucas beni görünce selam verdi. Yanındaki kişi ise bana bakıp beni süzdü sonra önüne dönüp lucasla yürümeye başladı.
Tuhaftı..
Moonaya baktım
"Moona prens Lucasın yanındaki kişi kim? "
Moona bana baktı
"Oh Prens Lucas ile Tanıştınmı? "
"evet birkaç saat önce tanıştım"
"Yanında kişi en önemli ve kraliyet ailesinin en Tuhaf prensi"
"Peki ismi ne? "
Moona önce Lunaya baktı sonra bana baktı
"Kral Walkerın ilk oğlu Prens Victor"
"Oh anladım" dedim ve Prensin oturduğu tarafa baktım
O tam da bana bakıyordu... bu beni stress ediyordu gözlerim tekrar titremeye başlamıştı
Sanki beni hiç sevmemiş ve benim burdan gitmemi istiyecekmiş gibiydi... bense kinli bakışlarında ve Kan gibi olan Gözlerinde kayboluyordum
"Gökçe beni duyuyormusun?"
Birden kendime geldim ve onun bana bakmadığını fark ettim Kafam karışmıştı Goransa beni dürtüyordu
"Oh pardon ne diyordun"
Moona bana baktı
"Ona neden okadar uzun süre baktın? bunu fark etseydi kızabilirdi"
"Ben bakmadım moona o bana bakıyordu"
Moonanın kafası karışmıştı
"hayır. O sana bakmıyordu Sen ona kenetlenmiştin. "
Belkide hayal görmüştüm..
Moona konuşmaya devam etti
"Aslında ben her sabah burdayım.. ama onu ilk kez yemekhaneye inerken görüyorum"
ben bu konudan rahatsız oldum
"bu konuyu kapatalım lütfen. Onu sevmedim"
Moona ise bana baktı
"Oh tabi.. "
Onlar kendi aralarında konuşurken benim aklım az önceki yaşananların hayal olup olmadığını düşünüyordu
Sonra bunu boş verip sohbete dahil olma kararı aldım.