Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Kıyamet Kitabı: Bölüm 3

@grilt998

Bir çocuğun hayal rehberi

 

Yanlış

 

Bir kızın vazgeçilmiş hayalleri

 

                          ~*~

 

Bugün çok yağmur yağdı anne. Sen yemek yapıyordun belki. görmemişsindir. Hani öğretmenimle çekildiğimiz o fotoğraf albümü var ya anne, heh ona bugün ne yaptığımızı yazdım anne. Sana söz anne babam bir daha sana asla bağırmayacak. Engel olacağım.

 

Yanlış.

 

Sana kimin bağırdığı umrumda bile değil.

 

🌙

 

Kapıdan içeriye girdiğimizde askerler yanımızdan ayrıldılar. Beşli yavaş adımlarla yanımıza geldiler ve tam karşımızda durdular. Biz hareketsiz bir şekilde onlara bakıyorduk. Ancak beşli tam değildi beyazlı kadın ortalarda yoktu.

 

İçeriden art arda gelen silah sesleriyle olduğum yere mıhlandım. Herkes gelememiş miydi? Arkamı dönüp kalabalığa baktım birkaç bakış bana dönse de pek taktığım söylenemezdi. Kaç kişi kalmıştı içeride?

 

Beşinin daha doğrusu dördünün önünden geçip kapıya ilerledim. Kan beyaz zemini renklendirirken kaç kişi olduklarına baktım. Bizim önümüzdeki insanların cesetlerini saymaz isek tam altı kişi gelememişti. Önlerindeki insanlar da onları acımadan vurmuşlardı. Tıpkı dediğim gibi. Ben onların yanımıza gelmesini beklerken beyazli kadın silahını çıkarıp hepsini vurdu.

 

Kaşlarım şaşkınlıkla ve havaya fırladı. İkinci şans yoktu, ya yapardın ya da öldürdün. Beyazlı kadın kapıya doğru döndüğünde beni gördü ve gülümsedi bense tepki vermeden düz düz ona baktım, pek umurunda değil gibiydi.

 

Kapıya doğru yürüdü ve içeri girdi onun ardından kapı da kapandı, benimse aklımdaki şüpheler daha da şiddetlendi. Bu kadın burayı kontrol ediyordu, askerler onun emriyle hareket ediyordu hem de emir almadan kadının tek hareketiyle ne istediğini anlamışlardı, ya çok eğitimlilerdi ya da cidden bir çip olayı dönüyordu.

Dikkat çekmemek için diğerlerinin yanına dönerken herkesin bakışlarının altında yürümek zor olmuştu ama dışarıdan mimiklerim sabitti.

 

“Size her şeyi anlatmadan önce isimlerimizi öğrenin çünkü bundan sonra bizim emirlerimize göre yaşayacaksınız tabi yaşayabildiğiniz kadar, “ diyerek pis pis sırıttı beyazlık kadın.

 

Bedenimde bir ürperti dolaştı, her şeyi kafama estiği gibi yapan ben şimdi bu insanlardan mı emir alacaktım? Ve bir de bunu uygulayacaktım? Hadi ya dedim kendi kendime, komik şeyler sizi.

 

Karşımda katillerin olması benim için bir şey ifade etmiyordu ben katil olmaya razıydım ki olmuştum bile. Bir canı almıştım sanki hakkın varmış gibi.“Ben Asya, “yanındaki kadını gösterdi. “Bu Ceren, Kerem’i zaten öğrendiniz yanındaki ikizi Ekrem. O da Semih.“ Diyerek isimlerini öğrenmemizi sağladılar.

 

“Burada neler döndüğü ile ilgili ufak da olsa tahminleriniz vardır. Ancak amacımız ne tam olarak kestiremiyorsunuz. Sizinle oyun mu oynuyoruz yoksa size bir şey mi yapacağız diye düşünüyorsunuz değil mi?“ Dediğinde kimseden ses çıkmadı, tek onaylayan belirti gösterilmedi herkes dümdüz Asya’ya baktı.

Kadın gülümsedi, buraya geldiğimiz den beri yaptığı gibi. “Amacımız sizi bir ölüm makinasına çevirmek.“ dediğinde derince yutkunma hissiyatım oluştu. Ölüm makinası. Acıma duygumumuzu, merhametimizi ve duygularımızı bizden almak istiyorlardı. Tıpkı o askerler gibi, bir kukla gibi.

Ellerinde oynayacakları kuklalar istiyorlardı. Ama ne için? Bu şey her sene tekrarlanıyor muydu? Hiç böyle bir şey duymamıştım, belki de duyamamıştım çünkü gizli yapılmıştı. Tıpkı okulumuzda olduğu gibi, belki de binlerce okul katledilmişti ama ruhumuz dahi duymamıştı.

 

Aklıma tek tek onlarca kapanan üniversite ve liseler düşmeye başladı. Son yılarda tonlarca üniversite ve lise kapatılmıştı. Ülke dışına çıkan insan sayısı katlarca artmıştı. Hayır onlar ülke dışına değil tahtalıköy’e gitmişlerdi. Lanet olsun!

 

Bu insanlar ya devlete uzanacak kadar güçlüydü ya da bizzat devlet diler. Devletle işbirliği mi yapıyorlardı? Zihnim farkındalıkla parladı. Ülkeler arası savaş fazlaca artmıştı. Ne yani bu insanlar bizleri bir katil yaparak öne geçmeye mi çalışıyordu?

 

Zihnimin tehlike öanları çalmaya başlamıştı. Beynimdeki o düşünceler adrenalini vücudumun her noktasına gönderdi, nefesim tekledi. Lanet olsun… Bunu yapabilirler miydi? Ne yapmalıydım? Her şeyi bağırarak açıklamalı mıydım? Hayır, hayır bunu yaparsam beni öldürebilirlerdi.

 

Üstelik beni öldürmeseler bile bu aptalların beni suçlayacakların farkındaydım. Önce kanıt bulacak ardından duruma göre birilerini ya da herkese her şeyi anlatacaktım. Ama önce kanıt bulmalı, kime güvenip kime güvenemeyeceğimi sezmeliydim.

 

“Peki bu nasıl olacak? Biz istemeden bunu nasıl yapacaksınız? gibi saçmalıklarınızı kendinize saklayın. Siz hepiniz birer potansiyelsiniz, az önce hepinizin gözlerinde ölümü gördüm.“ Gözleri herkesin üzerinde dolanırken bir benim üzerime değmiyordu bakışları. “Sen hariç,“ diyerek beni gösterdi.

 

“O da yine sendin, her şeyi nasıl sezdin bilmiyorum ama aralarında en iyi sensin.” diyerek tekrar önüne döndü. O ileri bakarken gerilerden bir ses insanlığın karanlık yanlarından birini ortaya çıkardı.

 

“Heh! En iyisi oymuş. Bu geri zekalı sadece biraz fazla gözlemci o kadar, yoksa hepimiz bunu sezmiştik zaten değil mi?“ Dediğinde onaylayan sesler duydum ve bu beni gülümsetti.

 

“Siz cidden delisiniz güzelim, az önce kim daha iyi katil karşılaştırılması yaptın ve kendini daha iyi olduğuna dair bir iddia attın ortaya.” Diyerek gülümsemeye devam ettim. Kızın yüzü şekilden şekle girerken onu onaylayanlar da kendi düşüncelerinde boğululdu.

 

“Belki deli sensindir? Nasıl oluyor bilmiyorum ama son bir saattir her şeyin altından sen çıkıyorsun her şeyi sen çözüyorsun umursamaz gibi görünüyorsun ama bizi uyarıyorsun neden?“ Durakladı 1-2 saniye düşünmenin ardından, “Nedenini tahmin ediyorum...sen de onlardansın değil mi? Bizden biri gibi görüneceksin seni kurtarıcımız belki de en akıllımız sanacak peşine düşeceğiz değil mi? Ama sonumuz zülüm olacak sırayla hepimizi öldüreceksin.” Dedi yine arkalardan gelen kim olduğunu bilmediğim bir ses.

 

Ona cevap verecektim ancak birileri benden önce davrandı.” Aslında fena fikir değilmiş he , “dedi ikizlerden biri sesi alayla çıktığı için bunun Ekrem olduğunu varsaydım. Beşli ekremi onaylarken gözleriyle beni süzüyorlardı.” belki bir dahaki sefere yaparız. “ dedi Asya.

 

Gözleri hızla bana döndü duyup duymadığımı algılamak ister gibi ancak benim gözlerim ekrem deydi sanki dediğine sinirlenmiş ve ona bakıyormuşum gibi. Asya rahatladı mı bilmiyorum ama gözlerini benden çekti. Ekrem ne zamandan beri bakışlarıma karşılık veriyordu bilmiyorum ama sanırım ona çok dikkatli bakmıştım zira şu an o da bana öyle bakıyordu.

 

“Belki de öyledir,” dediğimde bakışların dehşetine uğradım. Beşli de ne diyorsun sen gibi bakıyorlardı bana. “Belki de ben onlara değil ama onları yok etmek isteyen birilerine çalışıyorumdur ve eğittikleri askerleri öldürmek için gelmişimdir ne dersin?” Dediğimde kısa süren bir sessizliğin ardından sorular havada uçuşmaya başladı bazıları üzerime yürüdü ama benim bakışlarım tek bir kişiye odaklıydı.

Buranın yöneticisi olduğunu düşündüğüm kişi de. Her şeyi kafasında değerlendiriyor gibi bakıyordu, diğerlerinin bakışlarınıda hissediyordum. Bu iş böyleydi eğer onlar beni çıkmaza sokarlarsa ben de onları çıkmaza sokardım, gerekirse yeni ve olmayan bir hikayeyi baştan yaratır, tasarlar gerçek gibi onların önüne sunardım.

 

“Kesin.” Dedi Asya. Bakışlarını benden alıp benim önümdeki birine çevirdi. O an ben de onun baktığı yere baktım. Beşliye kafa tutan çocuğun yanındakilerden biriydi kahve saçlı siyah gözlüydü gözleri bana bakıyordu ama kulağının Asya’da olduğunu düşünüyordum.“ Hepiniz geri çekilin.“ dediğinde çekilen silahların sesini duydum çocuk yavaşça oyundan çekildi.

Herkes geride durmaya devam etti ancak bu sefer ağızları korkudan değil yargılamak için açıldı,insanoğlu buydu ne durumda olursa olsun ne yaşayacak olursa olsun dümdüz devam ediyordu.

 

“Şimdi hepiniz odalarınıza götürüleceksiniz uyandığınızda yemek yiyeceksiniz ardından programınız belli olacak. Diğer gruplarla ortaklaşa dersleriniz de olacak. “Arkamızdan adım sesleri geldi, bir saniye burada cidden başkaları vardı.

 

Bu iş cidden büyük gibi gözüküyordu. Gözlerimi Asya’ya çevirdim, bu kadın ciddi anlamda tehlikeliydi ve sınır bölgesini andırıyordu. Herkesi kaçırmıştı ve hiçbir sorun olmayacakmışız hiçbir şey yapmayacakmışız gibi bize gerçeği söylemişlerdi.

 

Korkmuyorlardı,eminlerdi. Bize bir böcek gibi davranıyorlardı ve bizi ezeceklerinden eminlerdi her emre uygulayacağımızdan eminlerdi. Basımı yavaşça iki yana salladım o an boynuma saplanan iğneyi hissettim. Basımı çevirmek istedim ancak başaramadım. Gözlerim karardı, bilincim kaybolurken hissettiklerim bir kaostan ibaretti

 

🌙

 

Gözlerim yavaşça açılırken beynim bulanıktı. Başım o kadar fazla dönüyordu ki bunun hareket etmeden nasıl olabileceğini bilmiyordum. Dışarıdan boğuk sesler geliyordu ama tam olarak ne dediklerini anlayamıyordum. Ben neredeydim?

Anılarım birbir zihnimde uyanmaya başladılar, bizi bayıltmışlardı. Anında uyutacak kadar ağır dozdanbir ilaç var mıydı? Hiç sanmıyordum.“Uyandırın şunları yemek başlayacak.“ Diyen bir ses duydum. Bu arada cidden neredeydim ben?

 

Etrafım fazla karanlıktı buda demekti ki pencere yoktu, ancak yumuşak bir düzeyde yatıyordum. Ellerim uzatarak yolumu bulmaya çalışacaktım ancak ellerime sınır bölgesi geldi. Duvar hemen yanımda mıydı?

 

Belki de duvar kenarındaydı yatak bilemiyordum. Elimi diğer tarafa uzattığımda lanet okudum ve elimi yukarı kaldırdım. Hassiktir. Cidden kapsül gibi bir yerdeydim. Mezara yakın olduğumuzu her dakika hatırlayalım diye miydi bu lanet olasıca yer.

 

“Kalk lan ölmek mi istiyorsun?“ Diyen çok yakınımdan gelen bir ses duydum. Bizi uyandıracaklardı değil mi? Yemek için. Normalde umurlarında olacaklarını sanmıyordum ama başkaları olduğunu biliyordum, demekki bugün bizi öğreneceklerdi. Ayağımın dibinden bir şeyin hızla çekildiğini hissettim ve bu kabus gibi yerin içine hızlıca ışık doldu.” “Kalk.”diyen sabit bir ses duydum.

 

Olay çıkarmaya niyetim yoktu, sırtımı dikleştirip ayaklarimi yukarıya doğru kaydırdım ve dışarı attım kendimi. Karşımdaki kız şaşkınca bana bakıyordu. Hızlıca kıza baktım siyah kısa saçları ve siyah gözleri vardı ama teni fazla beyazdı. Sağlıklı görünüyordu, onu daha önce bizim okulda görmüştüm mimarlık okuyordu. Yavaşça bakışlarımı yan tarafa kaydırdım yine bir beyazlığın içindeydik.

 

Tahminlerim de haklıydım uyandığım yer bir kapsüldü ve o kapsüllerden binlercesi vardı ama şu an sadece bizim okuldakiler bulunuyordu. Ben en sonda duruyordum yüz numara artık ben değildim ama yine en sondaydım. Doksan dört numara olarak buradaydım.

 

Birinin bağırdığını duydum ama sesi anlaşılmıyordu. Sonra herkes ilerlemeye başladı, ben de onları takip ettim. Sanarım yemeğe gidiyorduk. İnsanlar koridordan çıkarken ben daha yeni bu kapsüllerin bulunduğu odadan çıkıyordum, o an fark ettim çıkan herkesin arkasındaki numara kapıda yazıyordu.

Hassiktir! Cidden bize bir çip mi takmışlardı? Ama nasıl? O an elim boynuma gitti, bizi bayıldıktan sonra takmış olmalılardı ve bizi o kadar ağır bir ilaç vermişlerdi ki bayılmamız hem birkaç saniye sürmüş hem de büyük bir acıya rağmen uyanmamıştık.

 

Nihayet ben de odadan çıktığımda düşüncelerimden sıyrılıp koridora göz attım. O an afalladım çünkü koridorların duvarları koyu renk bir ahşaptan da ve hafif bir aydınlatma kullanılmıştı. Beyazlık dışında bir şeydi sonunda. Herkes yeni bir kapıdan geçerken içeriyi merak etmeye başladım, içeri giden herkes bir şaşkınlık nidası bırakıyordu çünkü.

Nihayet sıra bana gelirken içeriyi görmeye çalıştım ancak başarısız oldum. Benden önceki kız içeri girdiğinde şaşkınlıkla ilgili hiçbir tepki vermedi. Kaşlarımı çaterek içeri girdim.

 

Vay canına! İşte bu beklediğim bir şey değildi. Tam karşında inanılmaz bir manzara görmeyi bekliyordum ama hiçbir şey yoktu. Burası koca bir beyazlıktan ibaretti, önümüzdeki binlerce insan haricinde.

Toplam altı tane boyları tahminen beş metre olan masa vardı ve iki taraflarında insanlar oturuyordu. Ne yani sadece insanlar için mi bu kadar tepki verilmişti? Ben de iç mekanı beyazlık dışında bir şey olduğunu sanmıştım.

 

Hadi ama ya! Her şeyi beyazdı. Duvarlar masalar insanların üzerindeki kıyafetler ,tabaklar, çatallar bile beyazdı! Umarım bu beyazlığa göre göre delirmezdim.

 

“Merhaba olay grup!“ Diyen bir ses duydum ama nereden geldiğini göremedim. “Adınızı gelir gelmez duydum. Genelde buraya bu kadar kalabalık bir grup gelmez ve çoğu kişi ölür o yüzden şaşkınlığımızı mazur görün.“ O an fark ettim ki bazıları bizi görmek için arkadan ön tarafa gelmiş bazıları ayağa kalkmış bize bakıyorlardı.

Bu ses nereden geliyordu? Kim konuşuyordu? Bakışlarımı etrafta gezdirdim ancak beşli bile burada değildi.. O an kafamı neden bilmiyorum ama yukarı kaldırma ihtiyacı hissettim ve konuşan kişiyi gördüm.

 

“Nerede bu lanet olasıca? “Diğer kızın sesini duydum. “Hey, sen nerede olduğu- bir dakika nereye bakıyorsun sen, “baktığım yere baktığını hissettim. “Hassiktir be, şuraya bakın.“ “yanındakiler ona dönmesini sağladı ve onları yukarıya işaret etti. Bense kilitlenmiş bir şekilde yukarıya bakıyordum.

Yukarıdaki kadın bizle konuşan kişiydi ama ilgimi çeken o değildi Pelin yanındaydı. Hemen sağ tarafında duruyordu. Annem yanındaydı o da sol tarafında duruyordu. Ne oluyordu?

 

“Merhaba kızım.” Diyen sesini duydum, annemin bakışları bendeydi. İnsanların bana döndüğünü işittim. Teorilerinin doğru olduğunu söyleyen onları cidden öldürmek istediğimi düşünen insanları duydum ama ben anlamlandıramıyordum. Ne oluyordu?

 

“Ne olduğunu merak ediyorsun değil mi?“ Dedikten sonra güldü. “Seni öldürmek istediğimi hatırlıyorsun değil mi? Ah bu da sorun mu asla unutamayacaksın zaten.“ Dediğinde yanındakiler sustu annemin bakışları karardı.“Yarım bıraktığım işi tamamlamak istiyorum ama biliyorsun, “bileğindeki görünmeyen çipi gösterdi. “Bu aptal şey var o yüzden,” yanındaki insanları gösterdi ve güldü. “Onlar bana bir teklifle geldiler, senin acı çekerek ölmen adına bir teklif yaptılar ben de kabul ettim.” Dedi rahat bir tavırla, omzunu silkerken. Yanındaki Pelin’e sarıldı Pelin de mutlu görünüyordu aslında, gülümsüyordu.

 

İnsanların bana döndüğünü hissettim. Ağlamalı mıydım? Ortalığı velveleye mi vermeliydim? Ah, hayır. Bunu yapmayacaktım,bu bir savaş mıydı? Tamam ben de karşılık verecektim o zaman. Yavaşça gülümsedim.

 

“Ah öyle mi anneciğim?” Annemin kaşları çatıldı. İnsanlar tekrar bana döndü. Bakışlarım katillerim olacağını söylediği insanlara çevirdim, beşide oradaydı ama gergin duruyorlardı.

Beyazlı kadın dikkatimi çekti gözlerindeki parıltı ile bana bakıyordu ancak umursamadım. Buranın başına çevirdim bakışlarımı, “Demek beni acı içinde öldürmeleri için onlarla anlaştın?” İnsanların ne yaptığına dair sorularını duydum yine be yine."Ben ölmeyeceğim.“ dedim net bir tavırla. “Ama onları acı içinde öldüreceğim.“Dediğimde bakışlarımı kaşları kalkan kadından alıp anneme çevirdim.“Sonra da gelip senin hayatını cehenneme çevireceğim.“

 

Kahkaha atarak onlara baktım.“Demek siz beni öldüreceksiniz ha?“
Gülüşüm yerini öfkeye bıraktı.

“Şu aptallara da bakın hele siz.” dedim yavaşça.” “Hadi deneyin bakalım, yapabilecek misiniz?” Diyerek kahkaha attım.

 

“Uyandırın şu deliyi hemen!” Diyen yüksek bir ses duydum, hayret nidaları duyuyordum neler oluyordu böyle?

 

“Hemen efendim.” Göz kapaklarım fazla ağrıdı, onları açmaya çalıştıkça beynimden bir damarın çekildiğini hissediyordum. Sonra bedenime giren iğneyi hissettim, kaskatı olan vücudum çözüldü göz kapaklarım ağırlığını kaybetti.

Gözlerimi titreyerek açtım karşımda insanlar vardı. Hepsi bana hayretle bakıyordu, karşıma gözlüklü bir kadın geçti, parmağını gözlerimin önünde çıtlattı. “Beni duyuyor musun?” Dediğinde etrafımdaki uyuşukluk hissi geri çekildi, gözlerimi daha iyi açtım ve sesler netleşti. Basımı salladım.” Güzel, birazdan tamamen hareket edeceksin ama lütfen sakinleş duygularını hafifletmeye çalış."

“Nasıl bir güç bu böyle böyle? “
Dedi hayretle. “Arkana bak ve gücünü gör bu sensin. “Dediğinde kafamı arkaya çevirmek için hareketlendim.

 

Ellerim koltuğun kenarını tutarken başımı çevirdim ve arkamdaki manzaraya baktım. Daha doğrusu cehenneme, içimdeki yangına baktım. Bu yangın ne için başlamıştı ne için dışarıya sürüklenmişti bilmiyordum ama altı tane sütun şeklindeki Alevler benimle alakalı bir şey için çıktığını biliyordum.

Kadının ellerini omuzlarında hissettim.“Sakinleş lütfen.” Dediğinde cidden bir heyecan içinde olduğumu hissettim ve baskıladım. Alevden sütunların ikisi söndü, daha sonra diğerleri de tek tek söndüler.

 

Yanımdaki kadın kolumdaki iğneleri çıkarmaya başladı, ardından başımda takılı olan bant benzeri şeylerini çıkardı. İşi bitince geri çekildi. Ben de olduğum yerde durmanın anlamsız olduğunu düşündüğüm için yavaşça aşağıdaki insanların yanına gittim ancak onlardan ayrı durdum.

İnsanların bakışlarını hissediyordum ama umursamadım koyu renk duvarlarının önünde durdum ve oturup sırtımı yasladım. Ne olmuştu az önce? Ne yapmışlardı bana? Neden şu an bu kadar uçuk hissediyordum? Gördüğüm rüya gibi şeyi tam hatırlamıyordum sadece annemin var olduğunu hatırlıyordum. O alevlerin neyin nesidi? Neden varlardı? Ne ol…

 

Koluma dokunan el ele hızla kafamı kaldırdım, muhtemelen bu kadar hızlı davranmama şaşıran kız bir adım geri çekildi.” Sakin ol.” dedikten sonra bana baktı ardından yavaşça yanıma gelip oturdu. Garip sessizlik birkaç dakika boyunca sürdü, tam oradan kalkıp başka bir yere geçmeyi düşünürken kızın sesini duydum.

 

“Cidden çok güçlüsün.“ bu güç meselesi de neydi böyle iki üçtür karşıma çıkıyordu. Kaşlarımı çatıp kıza bakarken kız bana dönüp gülümsedi. “Hepimiz az önce bir teste tabi tutulduk.“ Gülümsemesi yüzünden ihtiyatlı bir biçimde silindi. “Bazılarımız yine öldü.” Dediğinde kaşlarım şaşkınlıkla yukarı fırladı. Kız bana döndü. “Artık 90 numarasın.” Burada son numara her zaman ben olacaktım ancak numaram sürekli değişiyordu, son değişiyordu ve ilk olan bile bunu engelleyemiyordu.

 

“Güç ile kast ettiğin ne? Ne testine girdik?” Dedim meraklı bir sesle. Kız bana dönüp 1-2 saniye dikkatlice inceledi. Sonra bana bakarken konuşmaya başladı.”Psikolojik açıdan ne kadar güçlü olduğunu bilen bir makine geliştirmişler.”

Başı ile ilerdeki sahneyi gösterdi.”O alevleri gördün değil mi? “Dediğinde usulca basımı salladım. “O senin içindeki güçtü. Hepimize aynısı oldu gerçekmiş gibi yemek yiyeceğimize dair bir olay başlatıldı biri konuştu onu ararken bulduğun da bu hayatta en çok korktuğun şeyi orada bulacaktın.

Hepimizin senaryosu başta aynı ancak sonları farklı, seninkini herkes gördü. Annen, artık onunla ilgili durum herneyse bilmiyorum ama orada ölmeni istediğini söylediğinde ayağa kalkamayacağını düşündüm. Sen bunları yaşarken yan tarafta duygularının yoğunluğunu gösteren bir cihaz vardı. Hayal kırıklığı ve üzüntün çok fazlaydı ama, “deyip bakışlarına daha da dikkatli üzerimde gezdirmeye başladı. “Bir anda duyguların değişti. Cidden diyorum orada ona bunu nasıl yapabileceğini soracağını, ağlayacağını, hesap soracağını sandım herkes öyle sandı hatta o kadın,“ beni uyandıran kadından bahsediyordu sanırsam.

“Senin öldürülmenle ilgili emri verecekken sesini duyduğunda ilgisini üzerine çektin, hepimizinkini çektin, yandaki duygu ölçen cihazda hayal kırıklığı ve üzüntü yani ne kadar zayıf duygu varsa hepsi bir anda güçlü duygularına dönüştü, o çemberde hiç alev yokken bir anda Alevler yandı sonra sütunlar oluşmaya başladı, gücüne herkes birkaç saniye bakakaldı. Onlar kendilerine geldiklerinde senin duygularını söndürmeye çalıştılar ama başaramadılar bu yüzden seni orada uyandırdılar normalde testi geçenler,“ eliyle arkamda kalan camlı bölgeyi işaret etti.

 

Buradan içeriyi göremiyordum. “Orada uyandırıldı. İzlemek isteyenler tekrar buraya getirildi. Sadece tek kişi herkesin en büyük korkusunu gördü. O da şu çocuk. “Eliyle bir yeri işaret etti ama görmedim, pek de umursadığım söylenemezdi.

 

Kız tekrar bana döndü.” “Cesetler nerede nerede?“ diye sorduğumda ürperdim kızın da ürperdiğini hissettim. “Gel benimle.” Diyen kızın peşinden ayaklandım insanların arasından geçerken bakışların bize döndüğünü hissedebiliyordum, şu anda düşünmem gereken bu güç mevzusu olduğunun farkındayım ama önce kendimden emin olmalıydım.

Eğer kendimden şüphe edeceksem kurtulmaya çalışmak işe yaramazdı. Cesetlere giderken bir kaç kişi peşimize takıldı. İlerledikçe daha kalabalık olduğumuzu hissedebiliyordum, sahnenin yan tarafına geldiğimizde dört kişinin cesedi beni karşıladı.

 

Üçü kız biri erkekti. Onlarla ilgili karamsar düşüncelere kapılmayı reddettim, onların artık olmayacak geleceklerini düşünüp kendimi eziyet etmeyecektim. Etrafıma bakıp bizden başka kimsenin olup olmadığına baktım ama herkes gitmişti bizim dışımızda kimse yoktu. Uyananların olduğu odaya doğru koşmaya başladım.

Arkamdaki insanların şaşkınlıkla bana baktıklarını hissedebiliyordum. Kapının önüne geldiğimde hızlıca kapıyı açtım, içerdeki birkaç kişinin neler olduğuna dair sorularını duydum.

Ancak önemsemeden dolabı açıp işime yarayacak şeyleri aramaya başladım. İçerden bir eldiven, alkol ile bez, cımbız ve birkaç şey daha aldım. Elimdekilerle tekrar cesetlerin başına geçtim.

 

Etrafta illaki kamera vardı, bizi burada başıboş bırakacaklarını hiç sanmıyordum. İnsanları dönüp hepsine tek tek baktım çoğu korkmuş görünüyordu.“Beni çevrelemenizi istiyorum etrafımı sarın ve görünmemi engelleyin.” Dediğimde hepsi başını salladı.

“Bunu neden istiyorsun?“ Diyen birinin sesini duydum, ona bakmadan cesetlere doğru eğildim ve cevapladım. “Bizi uyuttular bu aptal teste tabi tuttular ama o rüyada bir mesaj vardı. Sezgileri güçlüdür ve şimdi hiç kimseye zarar vermeden bunun doğruluğunu ölçeceğim eğer doğruysa bir gerçeği ortaya çıkaracağım.”

 

Kafamı kaldırıp insanlara baktım.“Sonra da bunu sizle paylaşacağım şimdi dediğimi yapın, lütfen.” dediğimde insanlar yavaş yavaş etrafımı çevreleremeye başladı. Bazıları hamurdansa da ne yapacağımı merak ediyor gibilerdi.

 

Alkolü beze döktüm ve boyunlarındaki kanları temizlemeye başladım, hepsinin boyundaki kanını temizledikten sonra neşter aldım erkeğe doğru yaklaşıp yavaşça boynunu kesmeye başladım.

 

Şahdamarının yanındaki deriyi kestiğimde aldığım küçük feneri kestiğim yere tuttum.

 

Bingo, orada bir şey vardı.. Cımbızı alıp böcek kadar olan o küçük şeyi yakaladım. Birkaç kablo damara bağlıydı,hızlıca onları kesip çip aldım.

 

Çipi bezle silip ışığı üzerine tuttum. İçerisinde dinleme cihazı olacak kadar büyük değildi,bizimle aynı şeyi göreceğini sanmıyordum. İçinde sadece saptayıcı ve zehir bölmesi vardı.

Sadece yerimizi bilmek ve eğer her şeyi açık edersek bizi öldürmek istiyorlardı o kadar. Ancak o kadar aptallardı ki bir cesurun gelip bunca olaydan etkilenmeden sadece kurtulmaya odaklanıp kendilerinin ruhlarını bile duymadan onları yok edeceğine hesap bile edememişlerdi.

 

Çünkü gerçek, can yakardı.

Can yakmak körleştirirdi.

Körleşmek aptallaştırırdı.

 

Ve Aptallaşmak sonuna getirirdi.

 

Bense şimdi bu aptallara sonunu getirecektim. Belli etmeden yavaşça… Zehir kanlarına karışıp onları öldürecek raddeye gelene dek kendini belli etmezdi. Ben zehirdim onlar benim kurbanım olacaklardı. Oyunu tersine çevirecektim kurban olan benken onlar olacaktı. Daha önce dediğim gibi hayatta kalmak için her şeyi yaparım cümlesine ek getiriyorum yaşamak biraz da eğlencedir değil mi?

 

Yaşamak için her şeyi, eğlenceli yaşamak için bir oyun kuruyorum ve bu oyun için herkes benim oyuncağım olmak zorunda.

 

Loading...
0%