Yeni Üyelik
9.
Bölüm

Sekizinci Bölüm ✾sevda tanesi✾

@guverce

Sekizinci Bölüm: "sevda tanesi"

Gözlerimi araladığımda bembeyaz bir odadaydım. Başımın ucunda ise iki tane serum asılıydı ve bu serumlar sol kolumla bağlantılıydı. Başımda dayanılması güç bir ağrı ve ağırlık vardı, sanırım başım sarılıydı. İhtiyari bir hareketle sağ elimi başıma götürdüm ve yokladım, düşündüğüm gibi sarılıydı. Bayıldığımda vurmuş olmalıydım. Elimi başımdan çekip bacaklarımı örten beyaz çarşafı üzerime çektim, oda sıcaktı ama ben üşüyordum.

Sanki biri gözlerimi açmamam için baskı yapıyor gibiydi, tam açamıyordum bu yüzden kısık gözlerimle etrafa bakındım aradığım kişi belliydi; Asaf.

Tüm odaya bakındım ve göremeyince dudağımı büzüp soluma dönerek yattım. Yanımda değildi. Demek ki hastaneye getirip ardından da gitmişti.

Yine yapayalnızsın Asi.

Aşk uğruna yüreğimde filizlenen tüm çiçekler kurşuna dizilip, vuruldu.

Göğüs kafesimde aşkı bağıran her kelime kalbimden atlayarak intihar etti.

Asaf'ın adını duyurmaya çalışan dilim, ses tellerimin ihanetiyle baş başa kaldı.

Tüm bunlar olurken en çok da kalbim acıdı.

"Uyanmışsın!"

Asaf'ın sesini duymamla sağ tarafıma dönmeye çalıştım, hızlı adım sesleri kulağımı doldururken iki el sağ koluma dokundu. "Yorma kendini. Akın abim dinlenmeni söyledi."

"Gitmemişsin?" dedim zar zor açtığım gözlerimle yüzüne bakarak gülümsedim.

"Hasta birini bir başına bırakmak bana yakışmaz Asi Harman." Derken yatağın etrafından dolanarak sol tarafıma geçti, artık onu daha rahat görebiliyordum. Elini başımda gezdirirken, hüzün dolu bakışlarını yüzüm ile başım arasında gezdirdi. "Acıyor mu?"

"Çok değil." Dedim hiç düşünmeden. "Ama çok ağrıyor."

"Merak etme korkulacak bir şey yokmuş. Bayılıp başını taşa vurdun, bu yüzden kafa travması geçirmişsin. Kontrol amaçlı, akşama kadar hastanedeyiz."

"Akşama kadar mı? Hastanede miyiz? Biz mi?"

Gülümsedi. Başını önüne eğip parmağını dudağına götürdü sanırım gülümsediğini gizlemeye çalışıyordu sonra aniden ciddi bir tavır takınıp yeniden gözlerime baktı. "Evet. Dedenlere haber vermemi istemeyeceğini düşündüm bu yüzden haber vermedim. Sonucunda bütün gün beraberiz, bir başına kalamazsın."

"Evet istemezdim."

"Biliyordum."

Başımı sağıma çevirdiğimde dışarıya bakındım hava aydınlanmıştı ama ben mezarlıktayken hava kararmak üzereydi?

"Sabah mı oldu?" diye sordum.

"Hayır! Öğlen oldu. Saat tam 12:42. Ölü gibi yattın Asi Hanım."

Başımı onaylar anlamda aşağı yukarı sallayıp gözlerimi kapattım. Yaklaşık on yedi saat uymuşum ve hala uyumak istiyordum. Kendimi öyle yorgun öyle güçsüz hissediyordum ki kolumu oynatacak halim bile yoktu.

"Dedenlere annenle görüşmeye gittiğini birkaç gün sonra döneceğini söyledim. O zamana kadar kendini biraz toparlamış olursun."

"Teşekkürler." Dedim gözlerimi açmadan ve kendimi uykunun şefkatli kollarına bıraktım.

"Bu önümüzdeki iki gün boyunca geçmişi unutalım ve iyileşmeye çalış toprak gözlüm."

Son duyduğum ses Asaf'ın sesi olurken, söyledikleri yarama merhem olmuştu. Geçmişi unutup onunla doyasıya iki gün geçirmek bana çok iyi gelecekti.

ღ ღ ღ

Odanın kapısının kapanma sesiyle gözlerimi hızla açtım ve gelen kişiye baktığımda hastane çalışanını gördüm, elinde ise bir tepsi vardı. Tepsiyi uzun beyaz masanın üzerine koyup önüme çekti. "Asi Hanım yemeğiniz." Dedi ve serumuma uzaktan bakıp hızlı adımlarla odadan çıktı.

"Bu ne?" dedim kendi kendime ve kâsenin yanında duran kaşığı elime alıp değişik yeşilimsi renkteki çorbayı karıştırdı. Görüntüsünün iç açıcı olmayışıyla hemen kaşığı yanına geri bıraktım ve ardından etrafta Asaf'ı aradım ama yoktu. Nereye gitmişti ki?

Asaf olmamasının verdiği hüzünle yatakta geriye doğru çekildim ve sırtımı yatak başlığına dayayarak telefonuma bakındım, solumdaki komodinin üzerindeydi. Hemen elime aldım ve telefonumun altındaki notu gördüğümde telefonumu yanıma koyup, notu merakla elime aldım ve okumaya başladım.

 

Gönderen: 09505682856

Bu benim numaram. Bir işim çıktı o yüzden gitmek zorunda kaldım. Bir şey olursa ya da bir şeye ihtiyacın olursa mutlaka beni ara. (16:28)

ASAF

 

Bıraktığı notla göğüs kafesim yeniden yeşillenmişti. Sanırım hala beni seviyor çünkü uykuya dalarken toprak gözlüm demişti. Bilmiyorum, belki de ben çok abartıyorumdur.

Yanıma koyduğum telefonumu yeniden elime alıp arama yerine girdim ve kâğıtta yazan numarayı tuşlayıp arama tuşuna bastım. Çaldı, çaldı, çaldı ve sonunda açtı.

"Efendim?"

"Asaf!" diye seslendim ve istemsizce elimdeki notu buruşturdum, heyecanlanmıştım. "Ben Asi." Dedim ve bir şey demesini bekledim.

"Asi! Bir şey mi oldu? İyi misin?" diye sordu, sesinde endişenin ateşle harmanlanmış kırıntıları dolanıyordu.

Aniden "Evet." Dedim ve bir şey demesine izin vermeden devam ettim. "Yardım et Asaf!"

"Ne oldu?"

"Aç bırakıldım."

"Anlamadım."

Önümdeki değişik yemeğe baktım ve yüzümü buruşturarak "Doktorlar bana adam akıllı yemek vermiyor. Bir çorba ile kandırmaya çalışıyor, üstelik ben bu çorbayı da sevmiyorum." Dedim.

"Ne çorbası var menüde."

"Sevmediğim için adını araştırma gereği duymadım. Hem ne önemi var? Açım diyorum sana."

"Yapabileceğim bir şey yok Asi Harman. Şimdi uslu bir kız ol ve önüne ne konuluyorsa ye."

Görmediğini bilsem de dudağımı büzdüm ve başımı duvara yasladım. "Açlıktan ölürüm de içmem ben o çorbayı." Diyerek direttim.

"Sen bilirsin!" dedi sonrasında uzun bir sessizlik oldu, kapatmıştı. Telefonu kulağımdan çekip hayal kırıklığıyla ekrana baktım ve telefonu komodinin üzerine geri koyup çorbaya baktım. Asaf beni kadersiz kaderime terk etmişti. Bu zamana kadar vicdanından şüphe etmediğim adam vicdansızlığıyla vurgun yapmıştı, nerede kaybetmişti ki vicdanını?

Kapının tıklatılmasıyla gözlerimi çorbadan ayırmadan "Buyurun." Dedim ve kapının açılıp kapanma sesini duydum.

"Çorbanı daha içmemişsin?" diye sordu bir ses, çok tanıdıktı. Gözlerimi çorbadan kaldırıp gelen kişiye baktığımda Akın abiyi gördüm gülümseyerek bana bakıyordu. "Beğenmedin mi?"

"İçmem ben bunu."

"Neden?"

"Hiç iştah açıcı görünmüyor, beğenmedim."

Yanıma geldi, yatağın kenarına otururken kaşığı eline aldı ve çorbaya daldırıp kaşığın yarısını dolduracak şekilde alıp ağzıma doğru götürdü. "Bence tadına bakmadan karar verme Asi." Dedi, sesi çok sevecen çıkmıştı.

Başımı soluma eğip kaşığın ağzıma giresini engelledim ve katı bir ses tonuyla "İçmem." Dedim. Yüzümü yeniden ona dönerken o kaşığı hala aynı şekilde tutuyordu. "Sana olan saygımın bitmesini istemiyorsan o kaşığı yavaşça yerine bırak abi."

Gülümsedi. Kaşığı yavaşça kâsenin içerisine koydu ve gülümseyerek gözlerime bakmaya devam etti. "Tamam sen kazandın ama tüm günü aç geçiremezsin." Dedi, beni düşünüyordu ama zaten düşünmesi lazımdı sonuçta doktordu.

"Serumlar doyuruyor." Diyerek tepemdeki serumu gösterdim ve gülümsedim ama zoraki bir gülümsemeydi.

"Tamam." Diyerek ellerini havaya kaldırdı ve teslim oluyormuş gibi yapıp yeniden indirdi. "Senin için yapabileceğim bir şey var mı?"

"Yok."

"Peki iyi misin?"

"İç güveysinden hallice diyelim."

Ufak bir kahkaha atı ve başını önüne eğip gülümsemesini durdurdu. "Anladım." Dedi ve ardından etrafına bakınarak konuştu. "Amcanlara haber vermemi ister misin?"

"Hayır!" dedim aniden.

"İstersen annene de ulaşabilirim..."

"Benim bir annem yok abi."

"Bak Asi..." dedi ve sıcak elleri ellerimi bulurken ovaladı. Göğüs kafesim huzurla yıkanıp, güvenle dolmuştu. "İnsanlar hata yapabilir, elbet senin de hataların olmuştur. Annen ne yaptı bilmiyorum ama bir evlat olarak ona ardını dönmemelisin. Annen eminim ki senin iyiliğin için her şeyi yap..."

"Yapmıyor!" diye bağırdım. "Annem bugüne kadar benim için hiçbir şey yapmadı. Babam öldü gecelerce mezarına gitmek için ağladım, yollamadı. Kadir beni eve hapsetti, dışarıya çıkarttırmadı, sustu. Beni Caner'le evlendirmek istediler, razı oldu. En önemlisi de ne biliyor musun? Beş yıl önce bu şehirde huzurlu bir hayat yaşarken gecenin bir saatinde sevdiklerimi öldürmekle tehdit ettirerek beni aldırdı sonra ise beni bir tımarhaneye kapattırdı aylarca görmeye bile gelmedi." gözümden akan yaş beyaz çarşafı bulurken, Akın abinin bakışları hüzünle gölgelenmişti. "Her şeyi kabullendim, annemin beni düşündüğü için, sevdiği için yaptığını düşündüm ta ki beni o tımarhane de bir başıma bırakana kadar. Bunu kabullenemedim, canımı çok yaktı."

Ağlamam daha da şiddetlenirken, Akın abi beni aniden kendine çekti ve sımsıkı sarıldı. Benimde kollarım onun bedenini kucaklarken içimden geldiğince ağladım, şu an ağlamaya çok ihtiyacım vardı. Hoş zaten her gün ağlıyordum ama artık çok dolmuştum. "Sakin ol! Siz anne kızsınız elbet halledersiniz aranızda ki sorunları. Ağlama." Dedi ve daha da sıkı sarılıp saçlarımdan öptü.

"Ne oldu?"

Asaf'ın sesini duymamla hemen Akın abiden ayrıldım ve arkamı dönüp hızla gözyaşlarımı temizledikten sonra gülümsemeye çalışarak önüme döndüm ve ona baktım. Elinde büyük bir poşetle yanımıza gelip bakışlarını ikimizin arasında gezdirdi. "Bir şey sormuştum?" diyerek önceki sorduğu soruya cevap vermemizi istedi.

"Bir şey yok." Dedim ve Akın abiye göz ucuyla bakarken "Akın abiye çorbayı içmek istemediğimi söylüyordum." Dedim, sesim çatallanmıştı.

"Ağlayacak kadar kötü mü?"

"Bu aralar biraz duygusalım."

"Anladım."

"Elinde ki ne?" diye sordu Akın abi, Asaf'a.

Asaf, bakışlarını benden çekip poşete baktı ve masanın üzerindeki çorbayı biraz kaydırıp poşeti önüme koydu. "Sana yiyecek bir şeyler aldım. Aç kalmada ye." Dedi ve içindekileri hızlı bir şekilde çıkartmaya başladı.

Beni önemsemiş olması gülümsememe neden oldu. Mutlu olmuştum. Sırf bu çorbayı içmek istemediğim için bana yiyecek bir şeyler alması hoşuma gitmişti, eskisi gibi.

Gülümsedim ve "Teşekkür derim." Deyip neler aldığına göz attım. Hepsi sevdiğim yemeklerdi; ızgara köfte, pilav, çoban salatası, kola ve sütlaç almıştı.

Akın abi ayağa kalkarken "Bugünlük görmemezlikten geliyorum ve gidiyorum." Dedi ve bana göz kırpıp, Asaf'ın da omzuna dostane bir şekilde vurarak odadan çıktı. Ben de yemeklerimi Asaf'ın bakışlarını eşliğinde yedim.

Yemeğim bittiğinde halen bana bakmaya devam eden Asaf'a baktım. "Neden öyle bakıyorsun?" diye sordum merakla.

"Bir şey düşünüyorum."

"Bana bakarak mı?"

"Seninle ilgili bir şey düşünüyorum." Diyerek yineledi.

"Ne düşündüğünü söylersen sonuca daha hızlı varmanı sağlayabilirim."

"Sağlayamazsın. Senin yapabileceğin bir şey değil Asi."

"Anlayamıyorum." Dedim düşünceli bir şekilde. Benimle ilgili olup, benim yapamayacağım şey ne olabilirdi ki?

"Hastaneden çıktıktan sonra nereye gideceğimizi düşünüyorum." Duraksadı ve başını önüne eğip, gözlerimle olan temasını bozdu. "Yaylada ki ev olmaz, herkes biliyor. Bizi beraber görürlerse pek hoş karşılanmaz. Otel de olmaz, herkes tanıyor beni."

"Kübra ve Poyraz'ların evinde kalırım, bu kadar düşünmene gerek yok."

"Bize yetecek kadar oda yoktur orada."

"Bize mi?" dedim şaşkınlıkla. Ne yani akrabalarımın yanında kalsam da beni yalnız bırakmayacak mıydı?

Önümde ki masayı biraz ileriye doğru ittim ve Asaf'a baktım, bir şey söylemesini bekliyordum. O ise bakışlarını kaldırıp mavinin en güzel tonuna sahip olan gözlerini gözlerimde bıraktı. "Konağa dönene kadar seni yalnız bırakmayacağım. Ne yapacaksak beraber yapacağız Asi." Dedi ve merhametle dolup taşan gözleri parladı.

"Ben iyiyim, hemen dönebilirim konağa."

"Dönemezsin. İyi olduğundan emin olmam lazım. Yarın beraberiz. Abime bu gecede hastane de kalmamız hakkında bir mesaj atacağım ve böylelikle gece nerede kalacağımızı düşünmemize gerek kalmaz." Dedi ve ardından cebinden telefonunu çıkartıp dediğini yaptı ve telefonunu cebine geri koydu.

"Tamam. Sorunumuz çözüld..."

Telefonumun çalması ile sustum ve komodinin üzerinde duran telefonumu yeniden elime alıp kimin aradığına baktığımda Annem yazısı gözlerimin dolma sebebi oldu. Asaf ayağa kalkıp yanıma geldi ve meraklı bakışlarıyla ekrana bakıp ardından da bana baktı. "Açsana. Belki sevgilinle ilgili bir haber verecekt..."

"Yeter Asaf. Lütfen sus." Dedim ve artık Asaf'ın gerçekleri görmesini istediğim için aramayı kaydırarak açtıktan sonra sesi hoparlöre verdim.

"Ne oldu yine?" diye sordum anneme.

"Rize'ye geliyorum. Sabah orada olurum, konuşmamız gerekiyor Asi."

"Ne konuşacağız? Her zaman ki gibi Kadir ve oğullarını mı?"

"Evet."

"Canım annem benim. Beni her zamanki gibi hiç şaşırtmıyorsun!" Dedim alay dolu bir ses tonuyla. "Seninle görüşmeyeceğim boşuna gelme."

"Önemli diyorum sana. Yanımda Kadir ya da adamları yok, sadece Enes var Asi."

Hiçbir şey demeden yüzüne kapattım ve bana bakan Asaf'a öfke dolu bir bakış atıp yataktaki pozisyonumu değiştirerek uzandım, sırtımı Asaf'a dönerek diğer tarafa doğru yattım. O sırada gözümden birkaç damla yaş aktı ve yastığı ıslattı.

Kırılmıştım.

En çok da içimdeki, annesinden sevgi bulamayan ve onun hasretiyle büyüyen kız çocuğu üzülmüştü. Kanatları kırılmış, yüreği yerle yeksan olmuştu. Canı çok acımıştı.

Annemin buraya benim için değil de o pislikler için gelmesine kırılmıştım.

"Asi!" diyerek omzuma dokundu Asaf. "Ağlıyor musun?"

"Evet."

Elini omuzumdan çekti ve arkamda oluşan birkaç hareketlenmeden sonra yatağın arkamda kalan kısmında bir ağırlık oluştu. Merakla arkamı döndüğümde Asaf'la yüzlerimizin arasında beş santimlik ara vardı, göz göze geldik. Yanıma yatmıştı ve tüm vücudunu da bana dönmüştü. Şaşkınlıkla dudaklarım aralandı ve boş boş ona bakmaya devam ettim.

Onun gözlerinde ise anlamlandıramadığım bir ifade vardı. Gözleri hem özlem hem aşk hem de pişmanlıkla harmanlanmış gibiydi. Üst tarafta kalan sağ elini ağır bir şekilde havaya kaldırıp yanağıma doğru indirdi ve dokundu. O an tüm bedenim üşürken bir tek dokunduğu yer yandı, kalbim duracakmış gibi atmaya başladı ve ruhum gitmek için onu oraya hapseden tüm kilitleri açabilmek için zorlamaya başladı. Ölecek gibiydim.

Şefkat dolu dokunuşlarla yanağımı okşadı. O an zaman dursun istedim. Bu anı kimse bozmasın ve bir ömür böyle kalalım istedim. Bu an öyle çok özlemiştim ki?

Elini biraz daha yukarı kaydırdı ve gözyaşlarımı temizledi. Ardından yeniden yanağımı okşamaya devam ederken yüzünü yüzüme yaklaştırıp alnını alnıma dayadı ve derin bir nefes alıp geri solumadı. Ben de onun gibi yaptım, derin bir nefes alarak kokusunu ciğerlerime hapsettim.

"Yapma." Dedi, sesi acı çekiyordu.

Sustum. Bakışlarımı biraz yukarıya kaldırıp gözlerine özlemle baktım. Kalbimde ki deprem hala geçmemişti, durması mümkün değilmişçesine hızlı atıyordu ve sesi dışarıdan da duyuluyordu.

Titreyen sol elimi yanağına koydum ve tenini özlediğim adamın yanağını okşadım. Bu hareketim kalbimin atışını daha da hızlandırmıştı. Asaf gözlerini kapatıp yüzünü elime döndü ve avuç içimi öptükten sonra yeniden yüzünü bana döndü, alnını alnıma dokundurmaya devam etti.

"Seni silmeyi öyle çok denedim ki ama her defasında izin kaldı." Dedi, sesi boğuktu. "Gelişinle yeniden adını yazmak yerine bu sefer kazıdın."

"Ben masumum Asaf." Dedim ama dudağımı kapatan parmağı daha fazla konuşmamı engelledi. Ben ona heyecanla bakarken o parmağını dudağımdan çekip yeniden yanağımı okşamaya devam etti.

"Konuşmayalım. Konuşursak bu an kaybolur." Dedi ve gözlerini kapatıp burnunu saçlarımda gezdirerek kokladı. "Bu gece yüreğimin acısına merhem ol Asi. Buna çok ihtiyacım var." Dedi ve yüzünü yeniden yüzümün hizasına getirip dudaklarıma baktı.

O an ilerisini düşünemedim.

O an zaman kavramı bende kayboldu. Geçmiş tüm gücünü yitirdi. Asaf'ın gözlerinde gördüğün acı yüreğimi yaktı.

BÖLÜM SONU

✾✾✾

Sizi Seviyorum yeni bölümde görüşene kadar kendinize iyi bakın. Yorumlarınızı heyecanla bekliyor olacağım.

İnstagram: @guverce

İnstagram Hikaye: @busrademirkitaplari

Threads: @guverce

 

Loading...
0%