@guverce
|
Merhabalar, yeni bir kurguyla karşınızdayım. Sanırım bu yazdığım onikinci falan hikayem. Çok fazla bu kurgu üzerinde çalıştım ve değişik bir ütopya yarattım. Büyü isimleri oluşturdum ve çok değişik karakterler oluşturdum. Sürekli olayların bitmediği, hep heyecanın olduğu Fantastik bir hikaye olan "KARANLIK ÇAĞIN MİRASI"nı sizlere sunmaktan dolayı mutluyum. Artık sizlere emanet. Hikayemiz 1870'li yıllarda küçük bir kasaba olan Celestia'da geçiyor. Bu kasabada Luminars'lar (Anne, babası, ya da ikisi de büyücü olan kişilere verilen isim) ve Shadows'lar (Anne ve babası büyücü olmayan kişilere verilen isim) yaşamaktadır. Kasabada seçilmiş öğrencilerin gittiği Rüzgaron Büyü Okulu vardır. Gerisini de okudukça öğreneceksiniz... İYİ OKUMALAR... 『Giriş』 "Baba!" diye bağırarak yerde duran asamı alıp salondaki büyük dolabın arkasına gizlendim ve ağlayarak babamın yerde yatışını izledim. Karşısındaki siyahlar içerisindeki adamın yaptığı büyüyle geriye doğru savrulmuş, yere düşmüştü. Adamın üzerinde siyah şapkalı bir pelerin vardı, ağız kısmı ise siyah bir maske ile kapalıydı, pelerinin şapkası gözlerine kadar iniyordu. Babam hızlıca doğrulmaya çalıştı ve diğer yandan da bana baktı, ben de zaten korkulu gözlerle ona bakıyordum. Karşısındaki adam asasını iki parmağının arasında tuttu. "Daha ne kadar shadowsları koruyacaksın Bay Kaldar Darkraven?" diyerek babama yaklaştı. Sesi kalın ve ürkütücüydü. "Onların bir suçu yok!" diye bağırdı babam ve zar zor ayağa kalktığında adamın karşısında yerini aldı. "Aileni katledenleri öldürdün, tüm Shadowslardan ne istiyorsun Darkthorn?" "Bütün shadowslar da onların soyundan ve ırkından gelenlerde ölecek." "Buna izin vermeyeceğimi biliyorsun?" Adam gülümsedi. Yüzünde ağzını kapatan yarım bir maske olduğundan dolayı gülümsediği görünmüyordu ama çıkardığı sesten ve yarım görünen gözlerinin kısılmasından belli oluyordu. "İzin istediğimi hatırlamıyorum." "Darkthorn?" dedi babam sorar bir ses tonuyla ve adama yaklaşıp masum bir ifadeyle baktı. "Yeterli yardımı sana yaptım. Ailen öldürüldü ve Büyü Bakanlığı'da, ben ve benim bağlı olduğum Büyükoruyucu Büro Başkanlığı'da buna göz yumdu ama daha fazlasının ölmesine göz yummayacağız." Gülümsemesi durdu ve asasını havaya kaldırdı. "O zaman seni de öldürmek zorunda kalırım." Babam başını sağa sola salladı. "Daha çok gençsin, yeni mezun oldun. Yeteneklisin, güçlü bir büyücüsün Darkthorn, güçlerini masumları öldürmek için değil, kurtarmak için kullan." "Benim annem ve babamda masumdu!" diye bağırdı var gücüyle ve asasını babama doğrulttu. "Korumadınız!" "Yetişemedik!" diye bağırdı babam. "O zaman bu göreve laik değilsin Kaldar," ses tınısı tüylerimi diken diken etmişti. Oldukça ürkütücü ve keskin olan ses tonu konuşurken bile itiraz istemediğini dile getiriyordu. "Görevini tamamlayamadın. İki Luminars öldü ama tüm Shadowslar yaşıyor." "Ailen için üzgünüm." "Üzgün olman benim için bir şeyleri değiştirmiyor." "İntikamını aldın." Adam asasını nazik bir şekilde parmak uçlarında hareket ettirdi. Elimde duran asamı daha sıkı sıktım ve korkulu gözlerle adamı izlemeye devam ettim. Babamın asası elinde değildi, kendini koruyabilecek bir şeyi yoktu. "Ercane Nexus!" diyerek asasını hareket ettirmeye devam etti ve babama doğrultacağı esnada hızla dolabın arkasından çıktım. Koşarak babamın önüne geçtim ve asamı babama doğrulttum hızla babamın öğrettiği son büyüyü yaptım. "Eternal Mirroring!" diye bağırmamla adamın asasının hedefinde ben varoldum ve yaptığı büyünün hedefi ben olurken, babam ise klonlanmış bir şekilde üç tane Kaldar Darkraven oldu ve her biri Darkthorn'un üzerine saldırdı. Büyünün etkisiyle dizlerimin üzerine çöktüm ve başım yavaşça yere düşerken kapıdan koşarak giren annem, Ishtar amca, Varian amca ve Thalindra'ya baktım. Nihayet başım yere düştüğünde gözlerim önce siyah bir bulutla kaplandı ve nefes alamadığımı hissetim. "Lena!" diye bağırarak yanıma gelen annemin sesini duydum ve ardından başımı kavrayan elini hissettim. "Lena noldu canım?" "Aurelia!" diye bağırdı babam. "Karanlık büyü yaptı. Ercane Nexus." "Lena?" diyen annemin ağlamaklı sesi yüreğimi yaktı. Daha yedi yaşımdaydım ve karanlık büyünün hedefi olmuştum. "Sana söz veriyorum annen sana bir şey olmasına izin vermeyecek. Bir şey yapın Varian!" En son duyduğum ses ise "Geliyorum Bakan Aurelia!" diyen Varian amcamın sesiydi, sonrası ise büyük bir karanlıktı. Acı çekiyordum. Başım acıyor, sol elimin bilek kısmı ise çok yanıyordu ve bu acı dayanılmaz bir acıydı. Yokluğun içindeki varlık yavaş yavaş kanımı emdi. Benliğim sessizce kaybolurken, acının hükmü tüm bedenimi esir aldı. Bu acı, geleceğimin hükmüydü. Bu acı, geleceğimdi. SON Giriş bölümümüzü nasıl buldunuz? Her şey bu yaşanan olaydan sonra başlıyor. |
0% |