Yeni Üyelik
9.
Bölüm

7. Bölüm: Bir İntikam Uğruna

@guverce

7. Bölüm: Bir İntikam Uğruna

KUTAY'DAN;

Herkes acımasız olan bu hayatta benim merhametli olmamı bekliyordu. Bunca acımasızlığın, acının, hüznün içerisinde kim masum kalabilirdi ki?

Bir kere doğduğum gün başlamış benim acı dolu sanrım. Doğduğum gün, beni doğuran kadın tarafından terk edilmişim. Anıl'ın babaannesi büyütmüş beni, zaten biraz daha büyüyünce kendi başımın çaresine bakmayı öğrendim.

Abi yerine koyduğum, kardeşten de öte sevdiğim Levent gitti ve bir daha da hiç dönmedi. Ne aradı sordu ve şimdi ise yıllar sonra karşıma çıkmış biz kardeşiz naraları atıyordu. Kardeş dediğin bırakıp da gider miydi?

Ziya öldü. Canımdan öte kardeşim öldürüldü ve ben boş durmaktan çok onu öldürenlerden hesap sormak istiyordum.

"Burası mı Rıfat?"

"Burası Kutay abi." diyerek yanıtladı.

Başımı onaylar anlamda aşağı yukarı salladım ama sadece önümdeki evi izliyordum. "Sen dön mahalleye."

"Olmaz abi!" dedi, telaşlı bir ses tonuyla. "Seni yalnız bırakamam."

Başımı ona çevirdim ve o evin içerisindekilere duyduğum öfkeyi ona yönelttim. "Dön dedim lan!" diye bağırırken, başını yere eğdi ve mecburen eve dönmeyi kabullendi.

"Dikkatli ol abi." dedi ve geldiğimiz yolu geri yürüdü, ben ise sadece evi izliyordum. Şu ana kadar bir planım yoktu, zaten hiçbir zaman bir plan yaparak çıkmamıştım yola. Ne yapacağım belliydi, sonunda ölümde olsa Ziya'nın intikamını alacaktım.

Adımlarımı evi zırh gibi koruyan dış kapıya yönlendirdim ve önünde durduğumda hapishanelerdeki küçük kapı penceresi gibi kapının penceresi açıldı ve esmer, siyah gözlü bir adam sorar gözlerle bana baktı.

"Ne için geldin?" diye sordu.

"Fuat için."

"Fuat Bey için mi?"

"Ona söyle," dedim, korkusuz gözlerle bakıyordum. Zaten korkmuyordum da. "Öldürdüğün Ziya'nın abisi Kutay gelmiş de."

"Bekle." dedi ve küçük pencereyi kapattı. Ben ise Ziya'yı öldüren kişinin kim olduğunu görebilmek için bekledim. Yaklaşık beş dakika sonra bu sefer küçük pencere değil kapı açıldı ve deminki adam kenarıya çekilirken eliyle arkasında onlarca adamla bekleyen adamı gösterdi. "Fuat Bey seni bekliyor."

"Görüyorum," dedim ve kendimden emin adımlarla korkudan ardına ordu dizmiş adamın yanına ilerledim.

Ben ona doğru ilerlerken o çatık kaşlarıyla etrafına bakınıyordu. Ellerini iki yana açtı ve temkinli bir ses tonuyla konuştu. "Koskoca Fuat Görenoğlu'nun inine tek başına mı geldin Kutay Alaca?"

"Senin gibi korkağın yanına bir kişiyle bile gelsem, korkudan ölebileceğini düşündüm," derken yanına varmış, karşısında dikilmiştim. "Oysa ben seni korkudan değil, ellerimle öldürmek istiyorum."

Gülümsedi. "Şimdi kafana sıksam kim ne yapabilir ki?"

"Ziya'ya sıktığın gibi mi?"

"Ona ben sıkmadım." dedi, tek düze bir sesle.

Arkasındaki adamlarına baktım. "Hangisine sıktırdın?"

Gülümsemesi durdu ve yüzündeki ifade ciddiyetle süslendi. "Hiçbirine."

Kaşlarımı çattım ve yüzümde sinirle oluşan tebessüme içten içe öfkelendim. "Korkma bu kadar Fuat!" derken gözlerimi bir an olsun gözlerinden ayırmadım. "Senin yaptığını biliyorum."

"Ben bir şey yapmadım Kutay!" diye bağırdı. "Benim amacım senden kurtulmaktı, Ziya'ya seni öldürmesini söyledim. Yapacaktı ama kendisi öldürüldü."

Duyduklarımla kaşlarım daha çatılırken, duyduklarımı bir yandan anlamaya diğer yandan ise sindirmeye çalışıyordum.

"Ziya benden alacağı para karşılığında seni öldürecekti."

"Yalan söylüyorsun lan!" diye bağırdım.

Bir adım attı ve bana biraz daha yakınlaşırken kendisine yaklaşmak için hareketlenen adamlarını eliyle durdurdu. Yüzünü yüzümün hizasına gölgelerken, nefretle baktı. "Mahallendeki uyuşturucu ticaretime taş koydun. Ziya'da uyuşturucu kullanıyordu. Eğer seni öldürürse, ticarete devam edebileceğimizi söyledim ve Ziya da bunu kabul etti Kutay."

Ellerimi yakasına koyarken var gücümle sıktım. "Ziya bana ihanet etmez!" diye bağırdım.

"Ama etti." diye bağırdı. "Ziya'yı ben öldürtmedim. Ne işe bulaştıysa kendini öldürtmüştür."

"Kutay!"

Ardımdan gelen sesle birlikte Fuat arkama baktı ve ellerini ellerimin üzerine koyup var gücüyle iterken, Levent yanımda var oldu. O da bir yığın ordu ile gelmişti.

"Sizinle konuşmuştuk Levent Kırgız!" diye bağırdı Fuat. "Ziya'ya bir şey yapmadığımı söylemiştim."

Levent acımasız duruşunun yanında acımasızlığını haykıran gözleriyle baktı Fuat'a. "Biliyorum," dedi, sesindeki soğukluk ortalığı donduracak derecedeydi. "Henüz Kutay'a söyleyebilecek bir zaman bulamadım."

"Bunu ispat da ettim."

"Sorun yok Fuat!" diyerek Fuat'ın daha fazla bir şey demesine müsaade etmedi Levent. Bana döndü ve mahcup bir ifade var oldu gözlerinde. "Gidelim Kutay." dedi.

Kaşlarımı çattım. "Bu şerefsizin canını almadan hiçbir yere gitmem."

"Kutay!" diye bağırdı. "Gidiyoruz."

"Ziya'yı bu öldürdü."

Fuat sıkkın bir nefes verdi. "Ben bir şey yapmadım." diyerek bana kendini açıklamaya çalıştı. "Sana anlattığımın eksiği var fazlası yok."

"Ne diyorsun lan sen!" diyerek yakasından tuttuğum anda adamlar üzerimize doğru gelmeye başladı. Levent'in adamları da hızla silahlarını çekip etrafımızdaki adamlara doğrulttular. Fuat ellerini havaya kaldırırken gözlerini Levent'e çevirdi ve masum bir ifadeyle baktı.

"Sana söz verdiğim gibi Kutay'a dokunmuyorum Levent Kırgız."

"Sen kimsin ki..."

"Kutay!" diye bağırarak beni susturdu Levent. Ellerini ellerimin üzerine koydu ve güçlüklü beni Fuat'tan ayırıp sağına savururken, öfkeli gözlerimin hedefine bu kez onu almıştım. "Sana her şeyi anlatacağım, şimdi gidelim."

"Gitmeyeceğim!" diye bağırdım, ses tellerimi zorlayarak. "Bu adam ölecek."

"Koskoca yeraltı dünyasını yönetiyorsun," diyerek Levent'e baktı Fuat. "Ama arkadaşını durduramıyorsun..."

"Kes sesini!" dedi Levent ve sıkı bir şekilde kolumdan tutarak beni çıkış kapısına doğru yönlendirdi.

"Ne diyor bu?" diye sordum Levent'e beni çekiştirerek götürmeye çalışırken. "Dedikleri doğru mu?"

Ama Levent cevap vermek yerine beni sürükleyerek arabaların olduğu tarafa doğru götürmeye devam ediyordu. Susuyordu. Öfkeli görünüyordu ama bu cevap vermesine engel değildi.

"Dedikleri doğru mu diye sordum Levent?"

Arabaların yanına vardığımızda Tuğkan ve Giray durdu ve bakışlarını Levent'in üzerinde sabitlediler, ben de ona bakıyordum ama asla cevap vermiyordu. Levent'i güçlü bir şekilde ittim ve boğazım yırtılırcasına bağırdım. "Sana diyorum lan! Cevap ver!"

"Neyin cevabını arıyorsun?" diye bağırdı.

İşaret parmağımla demin çıktığımız kapıyı gösterirken, "Bu piç kurusunun söyledikleri doğru mu?" dedim bağırarak.

"Doğru!" dedi. "Doğru lan doğru!"

"Hayır..." diyerek başımı sağa sola salladım. Gözlerim dolmuştu, bunun doğru olabileceğine inancım yoktu ama Levent bile doğru olduğunu söylüyordu.

"Mahallede uyuşturucu satışını başlatan başkaları değil, Ziya'nın ta kendisiydi. Bu şerefsizleri mahalleye bulaştıran, gençleri zehirlemeye çalışan kişi Ziya'ydı." gözleri öfkenin ateşiyle yanıyordu. Öfkeyi sadece içinde değil her hücresinde yaşıyordu. "Sırf uyuşturucu ticaretine devam edebilmek için seni öldürmek istedi. Karşılığında Fuat'dan para aldı."

"Ziya yapmaz." dedim ve daha fazla bir şey demeye gerek duymadan onlara arkamı dönüp biraz ileriye bıraktığım arabama doğru ilerledim.

"Ama yaptı Kutay!" diye bağırdı ardımdan. "Çok araştırdım, her şeyi en ufak detayına kadar. Yapmış."

Yapmaz.

Ziya benim kardeşimdi. Biz birlikte büyüdük. Kim birlikte büyüdüğü, ekmeğini paylaştığı dostuna ihanet ederdi ki?

Durdum ve söylediklerini kafamda tartarken, yüzümü ona dönmeden konuştum.

"Madem biliyordun, neden gelip bana anlatmadın?"

"Senin gibi ben de konduramadım."

Arkamı dönüp gözlerine baktım. Gözlerindeki öfke kaybolmuş yerini hüzün almıştı. "Ama şimdi yaptığını söylüyorsun?"

"Levent'in de dediği gibi çok araştırdık Kutay." diyerek aramızdaki hesaplaşmaya kuzeni Tuğkan'da dahil oldu. "Ziya seni öldürmek istedi. Fuat'tan bunun için tam bir buçuk milyon dolar aldı ama gerçekleştiremeden kendi öldürüldü."

Giray bir adım atarak yanımıza yaklaştı. "Biz her şeyi öğrenince Fuat'la görüşmeye gittik. Fuat, Levent'ten parasını istedi, Levent'te verdi."

"Yalan!" dedim, titreyen dudaklarımı durdurmak için ısırdım. Ağlamak üzereydim ve bu heriflerin önünde ağlamak istemiyordum. "Ziya'da böyle bir para yoktu."

"Paranın ne önemi var Kutay!" diye bağırdı Levent katı bir sesle. "Yapacaktı!"

"Ama yapmadı lan!" diye bağırarak üzerine yürüdüm ve gömleğinin yakalarından tutup, akmaması için daha fazla direnemediğim gözyaşlarımı akıttım. "Ölmüş kardeşime daha fazla iftira atma!"

Yüzündeki hüzünlü ifade kırgınlıkla gölgelendi. Oldukça üzgün görünüyordu. "O benim de kardeşimdi Kutay."

"Değilmiş," dedim dişlerimi sıkarak. "Bir insan kardeşine bunu yakıştırmaz."

"Ben yakıştırmadım ama Ziya bunu kendine yakıştırdı."

"Sus lan!" diyerek üzerine yürüdüm ve onu ittim. Levent yere düşerken Giray hemen yanına gitti ve elinden tutarak yerden kaldırdı. Ben ise zihnimi ele geçiren gerçek olduğuna inanmadığım düşüncelerle onlara ardımı dönüp arabama doğru ilerledim.

Sanki biri eline kör bir bıçak almış ve yüreğime saplamıştı. Kör tarafını tüm damarlarımın üzerinde gezdiriyor ve dayanılması güç bir acı vererek kanatıyordu. Bu işkence en büyük acıyı ise yüreğime veriyordu.

Loading...
0%