Yeni Üyelik
23.
Bölüm
@hadizade

 

 

Başımı hiç kaldırmadan mahalleden geçip apartmana girmeyi başardım. Asansör beklerken kendimi ağlamamak için zor tutuyor, bir ayağımla yerde sabırsızlıkla ritim tutuyordum. Nihayet asansörün kapıları açıldığında girdim ve kapılar kapanır kapanmaz yanaklarım ıslandı. Evet benim de hatam olabilir ama o da hatasız mı? Bilmiyorum, belki de korkacağımı hesap etmemişti.

 

Daha arabasından inip eve geleli beş dakika olmuştu ki, pişman olmaya başlamıştım. Ondan hoşlanıyordum, hem de gözardı edemeyeceğim kadar fazla. Sorun şu ki, her şey üst üste geldi; telefon olayı, aşırı yükselen davranışları ve evde yalnız olmayacağız dediği hâlde yalnız olmamız... Gerildim.

 

Kapıyı açıp içeriye girdiğimde, kısa bir an dinledim. Evde çıt yoktu. Babamla Murat daha işten gelmemişlerdi, annem de evde yoktu. Bir yere gitmişti. Evde yalnızdım ve bu, doya doya ağlayabilirim demekti.

 

Dolapta çikolata bakındım ama bulamadım. Murat'ın tehditlerim karşılığında aldığı cips ve kola duruyordu. Bir paket cipsi kaba boşaltıp, bir bardak da kola koydum ve odama girip kapımı kapattım. Getirdiklerimi komodinin üzerine bıraktıktan sonra karşı pencereye baktım. Gündüzleri beyaz perdeleri hep kapalı oluyordu zaten. Dışarıya doğru sarkıp mahalleye baktım. Fuat dükkanın önündeydi, beni görünce gülümsedi ve el salladı.

 

Hafifçe tebessüm ederek başımı salladığım sırada yolu geçen Gökhan bir ona, bir de bana bakınca yüzümdeki gülümsemeyi hemen sildim.

 

Sigarasını dudaklarının arasından aldı ve bir eli cebinde usul adımlarla Fuat'ın yanına geldi. Ona doğru dönüp ağzındaki dumanı Fuat'ın yüzüne üfledi ve tüm yüzünü gerecek bir kelime söyledi. Fuat da benim gibi gerildi ve kaşlarını çatarak ona bir şey söyledi. Bir anda tansiyon yükseldi.

 

"Sana ne oğlum?" diye bağırdı Fuat. Birbirlerine giriştiklerinde, ellerimle ağzımı kapadım.

 

İnadından yapıyorsun değil mi?

Çatacak yer arıyordun zaten.

 

Gökhan bağırmıyordu ama her ne söylüyorsa Fuat deliye döndü. Birbirlerinin yakalarına yapıştılar ve Gökhan daha baskın olunca beraber bakkalın içine girdiler. Az sonra kırılma sesleri buraya kadar geldi ve çok daha berbat bir şey oldu.

 

Mahalleye giren Murat sesleri duydu ve önce adımlarını hızlandırıp ardından koşarak bakkalın önüne geldi ve o da içeriye daldı. Essela...

 

Murat'ın ardından birkaç kişi daha girdi ve az sonra Murat Gökhan'ın beline sarılarak onu dışarıya çıkardı. Gökhan hâla bir şeyler söylüyor, Fuat'a doğru işaret parmağını sallıyordu ama Murat onları ayırmayı başardı ve oto yıkamanın oraya götürüp, dükkanın içine soktu.

 

Az sonra Fuat, başından kanlar akarak bakkaldan çıktı ve bakkalın önündeki sandalyeye oturtuldu. Babası elini tutup çekti ve yarasına baktı. Öyle kahroldum ki, anlatamam. Allah kahretsin, benim yüzümden.

 

Hemen arkamı dönüp yatağımın üzerine bıraktığım tişörtümü aldım ve koşarak odamdan çıktım. Asansörü beklemeden merdivenleri koşarak inip dışarıya fırladım. Ben gittiğimde Fuat'ın babası Refik amca, "Gel hadi doktora gidelim," diyordu ama Fuat istemediğini defalarca kez dile getirdi.

 

Dükkanın önündeki dolaptan bir şişe temiz su aldığım sırada Fuat beni gördü. Ona mahçup hâlde bakarak yaklaştım. Yanımızda başkaları da olduğu için bir şey diyemedim. Sadece tişörtü yan tarafa koyup, "Başını eğ biraz," diyerek yaklaştım. Bacaklarını iki yana eğerek başını önüne eğince suyla başının üzerini yıkadım, kanı akıp gittikten sonra tişörtü başının üzerine bastırdım ve bir elini kaldırıp başının üzerini tutması için bıraktım. "Yaslan biraz, arkaya yaslan."

 

Yavaşça arkaya yaslandı, gözlerini sıkıca açıp kapadı. Hâlâ soluk soluğaydı. Eğilip gözlerine baktım. "Bana bak, Fuat. Beni duyuyor musun? Dikiş atılması gerek, yani hastaneye gitmen gerek."

 

"İstemiyorum hiçbir şey," diye kestirip attı. Sakin dursa da oldukça sinirli olduğunu görebiliyordum. "Herif durduk yere üzerime saldırıyor, kim oluyor? Dağ başı mı burası?"

 

Az sonra Murat da yanımıza gelince, "İyi misin kardeşim?" diye sordu Fuat'a. "Ne oldu da dellendiniz bu kadar?"

 

Fuat bir Murat'a, bir bana baktı. Hırsımı alt dudağımdan çıkardım. Ellerim tir tir titriyordu ama Fuat, "Bir şey yok, sadece insan gibi konuşmasını bilmiyor. Anca kaba kuvvetten anlıyor zaten." dedi.

 

"Dikiş atılması gerek," diye tekrar ettiğimde ikisi de bana baktı. Bu defa Murat'a söyledim. "Abi sen götür bari, söz dinlemiyor. Yarılmış kafası, belki cam da vardır bilmiyorum. Doktorun bakması gerek."

 

Murat yeşil gözlerini benden alıp ona çevirdi ve kolundan tutup kaldırdı. "Hadi gidelim kardeşim, itiraz yok. Doktor bi' baksın." diyerek Fuat'ı ikna etti ve beraber gittiler.

 

Üzgün hâlde arkalarından bakakaldım. Birnevi ben sebep oldum, onu böyle kızdıran bendim. Resmen pimi çekilmiş bir bomba gibiydi ve maalesef Fuat'a patladı.

 

Düşündükçe öfkelendim ve yolu geçip dükkana girdim. Kapıyı sertçe kapadığımda başını koltuğun tepesinden kaldırıp bana baktı.

 

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"

 

Ayağa kalktı.

"Annen baban sana sapıklardan uzak dur demedi mi?"

 

"Ben sana sapık filan demedim, benden daha çok alınıyorsun! Çocuk musun ya?"

 

"Keşke çocuk olsaydım!" diye gürledi. "Tek sorun yaşım sorun zaten, benden kaçmak için bahane arıyormuşsun!"

 

"Ne alâkası var? Neden sürekli konuyu çarptırıyorsun? Korkmuş olabilirim, yalan söylediğini düşünmüş de olabilirim ama hani büyüksün ya, sabırlı davranabilirdin. Gidip mahalleden bir arkadaşım bana el salladığında kafasını yarmak zorunda değildin!"

 

"Bana bağırma Esra!" diyerek bana yaklaştığında,

 

"Bağırıyorum!" diyerek ona yaklaştım ve burun buruna geldik. "Her şeyi yapıp edip sonra bana bağırma diyemezsin! Çıkma teklifini kabul ettim, çünkü yüzün, kim olduğun umrumda bile değildi! Ben seni yüzünü görmeden evvel de beğenmiştim ama anladım ki, hata yapmışım. Her genç erkeğin ve kızın yaptığı o ilk hatayı yaptım. Daha tanımadan bir ilişkiye başladım. Pişmanım." diyerek başımı iki yana salladım.

 

"Pişmansın?" dedi sorar gibi ama bu defa sinirli görünmesine rağmen bağırmadı.

 

"Pişmanım Patron, senin böyle kaba biri olduğunu bilmiyordum."

 

Histerikçe gülümsedim. "Hatta biliyor musun, seni nazik, kibar bir beyefendi sanmıştım. Yanılmışım." dedim gözlerimin içine bakarak.

 

"Şimdi de nezaketsiz, kaba biri oldum. Öyle mi Esra?" diye sorunca, sesindeki o ton yüreğimi titretti.

 

"Öyle, nasıl davranıyorsan öylesin."

 

"Sen benim yaşıma gel de. Hayattan o kadar sille yiyeceksin ki, neden kaba olduğumu anlayacaksın ama ben hâlâ sana kaba olduğumu düşünmüyorum. Sadece seni çok istedim ve maalesef ki, her istediğimiz olmuyormuş..."

 

 

Loading...
0%