@hadizade
|
*
Yol kenarıyla bitik adımlarla ve dolu dolu olmuş gözlerle yürürken, yanımdan geçen bir araba kornaya bastı.
"Kııız... Esraaa..."
O tanıdık sesi duyunca durup yana doğru döndüm. Murat sürücü koltuğundan bana bakıyordu, Tuana da arka pencereden vücudunun yarısını çıkarmıştı. "Kız nerede gidiyorsun? Gel gel!"
Sevinçle olduğum yerden zıpladım ve ileri atılıp kapıyı açtım. Arka koltuğa yerleşip kapıyı kapattıktan sonra, "Ay bi' an beni bırakıp gittiniz sandım!" diye sızlandım. "Çok sinir oldum!"
Tuana omzunu omzuma vurdu. "Kusura bakma, ben erken çıkıp Murat'ı aradım. O da geldi sağolsun. Sana yetişelim diye en az üç trafik cezası yemişizdir!"
"Seni unutur muyuz hiç deli?" Dedi Murat, "Zaten istesek bile unutamıyoruz."
Bunu sanki "bi' git de kurtulalım" der gibi söyleyince, aynaya yansıyan gözlerine bakarak dilimi çıkarıp, sonra Tuana'ya doğru döndüm.
"Nasıl geçti kanka?"
"Geçmedi kanka geçirdi galiba."
"Ne biçim konuşuyorsun sen?" diye atıldı Murat.
Bana müdahil olduğu yetmiyormuş gibi bir de Tuana'yı darlıyordu.
"Ay sana ne?" dedi Tuana.
"Ne demek sana ne?" Dedi Murat.
"Sana ne işte, konuşurum karışamazsın."
Kızım be aslanım benim.
"Karışırım," dedi Murat, "doğru düzgün konuşun."
Tuana ona kötü kötü baktı ama bir şey söylemeyip bana doğru döndü. "Senin nasıl geçti?"
"Seninki gibi," dedim kaş göz işaretiyle. "Birkaç soruda zorlandım ama çoğunu çözdüm. Sadece doğru mu, yalnış mı emin olamıyorum. İşte emin olamadığım için ben de merak ediyorum geçti mi yoksa ge- neyse."
"Sizi dondurma yemeğe götürüyorum, itirazı olan var mı?" dedi Murat.
İkimiz de aynı tepkiyi verdik. "Ne? Dondurma mı?"
Dudaklarımı kıvırdım. "Vay be, cimri Muro. Sen ve dondurma ısmarlamak."
"Ismarlayacağım demedim, alman üsulü," diyince, tamam dedik. Bu bizim Murat.
Elimi kalbimin üzerine koydum, "Ay bi' an ödüm koptu başkasının arabasına mı bindik diye."
Tuana gülerken, "Çok komik," dedi Murat. "Size bir deniz havası aldırayım ama umarım sınavın sonuçları buna değer."
Tuana ile birbirimize bakıp sırıttık. Çünkü hem derslerimiz pekiyi idi, hem de son senemizde tabiri caizse eşek gibi çalışmıştık.
"Yani elimizden geleni yaptık," dedi Tuana, "daha ne yapabiliriz ki? Çoktandır canım dondurma çekiyordu ama üzerimde hiç para yok."
Elini elime alıp kendi dizimin üzerine getirdiğimde bana baktı. "Saçmalama kızım, ben burdayım ya. Paramı da Murat'a vermiştim, o alacak bize. Değil mi Murro?"
"Şakadan da anlamıyor," dedi aynadan Tuana'ya bakarak. Tuana ona hiç bakmayıp yüzünü dışarı döndü, galiba trip atıyordu.
"Ama seninki şaka değil, kaka."
Sahile varmıştık. Ben açık bir alanda oturacağız, seyyar dondurmacıdan alıp yeriz sanmıştım ama güzel bir restorana gelmiştik.
"Ben açım," dedim hemen, "ve burdan bir şeyler yemeden çıkmam."
Tuana'yı da çekiştirerek içeriye girdim. İçerisi buz gibiydi, dışarısı resmen kavruluyordu. Cam kenarındaki masalardan birine yerleştim, Tuana karşıma, Murat da benim yanıma.
Elime aldığım menüyü çekip alınca dönüp ona baktım. Yeşil gözlerini kocamam açarak, "Ocağıma incir ayağı dikeceksin gibi geliyor ama hadi hayırlısı," deyince gülerek önüme döndüm ve Tuana'ya bakıp göz kırptım.
Murat kendisine soğuk kahve, dondurma ve profiterol söyleyince, ben de cesaretlenip aynı şeyi söyledim. Yemek zevklerimiz birbirine benziyordu.
Tuana çekinip sadece vanilyalı dondurma yemek istediğini söyleyince, ayağına tekmeyi savurdum. "Aynısından, yanında da aynısından." diyerek düzeltince, gülümsedim.
Bir elimle ağzımın üzerini kapatarak Murat'a doğru yaklaştım. "Vallahi sen dondurma yemeğe gidiyoruz deyince ben de sahilde beş liralık dondurmayla geçiştireceksin sanmıştım. Hayırdır piyango mu vurdu?"
"Kırk yılın başı kızım, n'olacak?" diye fısıldadı.
"İyi bari, bana hava hoş." Diyip geri çekildim.
Tuana kasılarak oturmuş, etrafına bakıyordu. Evet o da on sekiz yaşındaydı ama ilk kez ailesi dışında birileriyle bir mekâna gidiyordu. Ayaklarımı ayaklarının yanına koydum ve kıstırdım. Bana bakarak gülümsedi. Gözlerimi sıkıca kapatarak açıp rahat ol işaretini verdim.
Az sonra siparişlerimiz geldi ve yemeğe başladık. Seçimleri Murat yapmıştı ve biz de memnunduk. Murat daha bir kaşık dondurma yemişti ki, telefonu çalmaya başladı. Dönüp Tuana baktım, hâlâ çekiniyordu. "Yesene kız," diye fısıldadım sessizce.
Öne doğru gelip nihayet kaşığını aldı. Onu bekliyordum. Aynı anda bir kaşık aldık ve aynı tepkiyi verip güldük. O sınavdan sonra biraz iyi gelmişti. Hele ki tatlıya çok ihtiyacımız vardı...
Ağzım tatlanmış, yüzümde bir tebessüm vardı. Ta ki, Murat telefondaki kişiye adıyla seslenene kadar.
"Efendim kardeşim?.. Tamam... Anladım... Tamam Gökhan, bizimkileri eve bırakıp geliyorum."
Aradan aylar geçmişti ve yüreğim tek bir kelimeyle, onun adını işitmemle birlikte yeniden yangın yerine döndü. Yediğim içtiğim zehir oldu. Soramamak, bu kadar kızgınken ve merak ederken susup oturmak o kadar zordu ki...
|
0% |