Yeni Üyelik
45.
Bölüm
@hadizade

*

 

Sertçe çarpılarak kapanan ve kilitlenen kapının sesi zihnimin içerisindeki anlık uğultuyu bitirdi. Sırtım kapının hemen yanına, duvara yaslandı. Belimdeki parmakları elbisemi delip geçecek gibi sertçe avuçlarken, stor perdelerin arasından sızan ışığın kısmen aydınlattığı yüzüne baktım. Nefes nefeseydim, heyecandan kollarının arasına yığılıp kalabilirdim.

 

Diğer elini boynuma sardığında, baskısıyla çenemi biraz daha yukarıya kaldırdım. Canımı yakmıyor fakat yeterince tahrik edecek kadar sıkı tutuyordu. Yüzüme doğru eğildiğinde donup kaldım. Gözlerimin içine bakarak dilini dudaklarımın üzerinde gezdirdiğinde, bir an eriyip gideceğim sandım ama hâlâ kollarından oluşan kafesinin içindeydim.

 

Titrek bir sesle adını söyledim. Titreyen tek şey sesim değildi ve sebebi korku da değildi...

 

"Gökhan..."

 

Dudaklarını kulağıma görürdüğünde gözlerimi kapadım. Kokusu başımı döndürüyordu. "Seni böyle görünce, hiç kimseyi umursamadan odana götürmek istedim." dedi kulağıma. Dudaklarını boynuma bastırdı ve beni çıldırtacak kelimeler sarf etmeye devam etti. "Sonra seni bağırtana kadar... İnleterek... Kendimi zor tuttum."

 

"Gökhan."

 

Belimdeki parmakları yavaşça aşağıya indi ve kasıklarıma ulaştı. Elbisenin üzerinden avuçlayarak okşarken, "Benim güzel kızım oyun mu oynamak istiyor?" diye sordu kışkırtıcı bir sesle.

 

O maharetli parmaklarının bana daha fazla, daha derinden dokunması için yalvarmak üzereydim ama inadımdan kendimi tutuyordum.

 

Ellerini üzerimden çekip hafifçe geri çekildi ve yeniden göz göze geldik. Ayakta durmak için duvara yaslanmaya devam ettim. "Çıkart," dedi gözlerimin içine bakarak.

 

"Anlamadım?" dedim, "Neyi çıkartayım?"

 

Baygın bakan gözleri gözlerimdeyken, elini siyah gömleğinin düğmelerine attı ve düğmelerini birer birer çözerken, "İç çamaşırını," dedi ve üzerindeki gömleği çıkarıp çalışma masasının üzerine attı, "çıkar ve bana ver."

 

Ellerim, onun itiraz kabul etmeyen bakışlarının altında elbisemin eteklerine gitti. Elbiseyi yavaşça yukarıya kaldırıp, parmaklarımı iç çamaşırıma kanca gibi geçirdim ve yavaşça sıyırarak çıkarıp onun bana uzattığı avucunun içine bıraktım. Siyah dantelli iç çamaşırımı burnuna götürüp derin bir nefesle içine çektikten sonra onu da kendi gömleğinin üzerine bıraktı.

 

Bu defa elimi tutup beni çalışma masasının diğer tarafına geçirdiğinde, ne yapacağımı bilemez hâlde onu takip ediyordum. Ellerini belimin iki yanına sıkıca sararak beni yukarıya kaldırıp masanın üzerine oturttu ve az sonra arkadaki siyah deri koltuğuna oturup, öne doğru kaydı. Ellerini diz kapaklarımın üzerine koyup sert bir baskıyla bacaklarımı iki yana açtığında, titrek bir soluk verdim. Şimdi vücudumun her bir noktası titriyordu.

 

Çok fazla görünmediğini biliyordum ancak yarı karanlık bir alanda da olsa, karşısında neredeyse çıplaktım. Ellerini bacaklarımın etrafına sarıp, beni biraz daha kendine çektiğinde, kalp atışlarım daha da hızlandı. Gözlerime bakarak eğilip dilini bacağımın iç tarafında gezdirdiğinde, dudaklarım daha da aralandı. Belim yay gibi gerilmiş, bacak aramda müthiş bir sızıltı başlamıştı.

 

Diğer bacağımın da iç tarafını yalayıp öptüğünde, beni kıvrandırmak istediğini anladım. Şimdi dudaklarını orada istiyordum, tam oraya bastırmasını ve oraya sayısız öpücükler kondurmasını. Bacağımın iç tarafında en hassas noktalara kondurduğu öpücükleri aklımı yitirmemi sağlıyordu. Kendimi istemsizce geriye çekmeye çelıştığımda, bacağıma doladığı eliyle beni sertçe kendine çekti ve gözlerimin içine bakarak eğilip dudaklarını oraya bastırdı. Tam o an gözlerim kapandı ve sırtımdaki tüm güç çekilmiş gibi bir anda masaya yığılıverdim.

 

Dilini maharetle gezdirdiği yerler saklı tapınaklarımdı, kimseye açmadığım, ilk defa bu cesareti kendimde bulduğumda, böylesi bir hazz almayı beklemiyordum. Dilini öyle güzel kullanıyordu ki, her geçen saniye aldığım zevk bin kat daha artıyordu.

 

Bir anda ağzına alıp emmeye başladığında, çığlık atmamak için elimle ağzımı kapattım ama inlemelerime engel olamadım. Bacaklarımı birbirine bastırmak, geri kaçmak istedim ama o, bacaklarımın iç tarafına yaptığı o baskıyla, bacaklarımı yeniden iki yana ayırdı ve dilini aşağıdan yukarıya kadar gezdirip erimeme neden oldu.

 

Öyle güzeldi ki, sanki bulutların üzerindeydim, uçuyordum ve o, bana her dokunduğunda, her öptüğünde biraz daha yukarıya çıkıyordum. Yükseldikçe yükseliyordum ve ordan yere çakılmam ân meselesiydi. İnlemelerim git gide artıyordu, çünkü o zirveyi tırmandığımı hissediyordum.

 

Dilinin hareketleri hızlandı ve bir anda geri çekildiğinde, gözlerimi açıp ona baktım. Belime sardığı eliyle beni doğrultup oturttu ve dudaklarını dudaklarıma bastırırken, iki parmağıyla tam oraya dokundu ve dairesel hareketlerle okşarken, dudaklarımı hunharca öpmeye devam etti. Ta ki, sarsılarak boşalana dek...

 

Boşaldığım an elimi elinin üzerine koyarak onu durdurdum ve dudaklarımı dudaklarından ayırıp gözlerine baktım. Bu hâlimi izledi, zevk almış ve rahatlamış hâlimi.

 

"İşte şimdi çok daha güzel görünüyorsun yavrum."

 

Dudaklarımın ucunda bir gülümseme vardı. O, bacaklarımın arasındaydı. Bir elimi ensesine götürüp, parmaklarımı yumuşacık saçlarının arasına geçirdim ve dudaklarının hareketlerine eşlik ettim. Dudaklarımdan içeriye sızan ıslak ve sıcak dili beynimi uyuşturuyordu. Baskın dudakları dudaklarımı eziyor, acıtacak kadar hırpalıyordu.

 

Belimdeki elini biraz daha bastırarak beni masanın üzerinden indirip yavaşça yere bıraktı ve dudaklarımız birbirinden yeniden ayrıldığında, stor pendelerin şeritler hâlindeki gölgelerinin düştüğünü yüzüne bakınca, gözlerinin neredeyse kapanmak üzere olduğunu gördüm. Elini omzuma koydu ve beni aşağıya doğru bastırınca, dizlerim kendiliğinden büküldü. Şimdi onun önünde diz çökmüştüm ve ne istediğini biliyordum. Kemerinin altındaki şişkinlik pantolonunu zorluyordu.

 

"Aç hadi," dedi zorlanıyormuş gibi bir sesle. Solukları tıpkı benim gibi hızlanmıştı. Ve şimdi sıra bendeydi.

 

Ellerim kemerine gitti. Kemerini yavaşça çözüp iki ucunu da bıraktım ve düğmesini çözdüm. Sanırım o, benim bu hayatta iğrenmeyeceğim tek kişiydi. Öyle güzel kokuyordu ki, o kokuyu içime hapsetmek için defalarca kez soluyordum. Fermuarını aşağıya çekerken gözlerine baktım, sabırsız görünüyordu ve aklı tıpkı benim gibi uçmuş gibiydi.

 

Siyah boxerını da aşağıya indirdikten sonra zarzor bakmayı başardım. Elimi ilk defa dokundurduğumda, ne hissettiğini anlamak için yüzüne baktım. Dokunduğum an yüz ifadesi sanki yumuşadı ve bir elini başımın üzerine koyup, saçlarımı okşadı. Diğer elini çeneme götürdü ve baş parmağıyla dudaklarımı aralayıp, erkekliğini bir anda ağzıma soktuğunda öylece kala kaldım. Daha yarısını bile alamadan gelen o öğürme hissiyle kendini biraz daha geriye çekti ve yeniden yavaşça kendini ileri gitti.

 

"Ellerini bana ver!" dedi sert bir sesle. İki elimi de havaya kaldırdığımda, başımın üzerinde birleştirerek tuttu. Diğer elini saçlarıma doladığında, bedenim tamamen onun kontrolüne geçti.

 

Saçlarımı çekiyordu ama bu bana acıdan çok zevk veriyordu. Ağzıma girip çıkan kalın, damarlı ve sert erkekliği git gide daha da büyüyor gibi hissediyordum. Onun inlemelerini duydukça bacaklarımın arasındaki ıslaklık daha da artıyordu.

 

"O güzel ağzını sikiyorum," diye hırladığında, delirmiş gibi bir hâli vardı. "Her bir deliğini sikeceğim gibi."

 

Kendini hızla bana itmeye devam ettiği sırada boğazımdan çıkan sesler ve onun inlemeleri birbirine karışıyordu. Bir anda ağzımdan çıkardığında öksürerek kafamı aşağıya eğdim. Düşündüğümden çok daha fazla sert oynuyordu.

 

Saçlarımdan tutarak yüzümü yukarıya kaldırıp, "Dilini çıkar," dedi itiraz kabul etmeyen bir sesle. "Hadi yavrum."

 

Dilimi yavaşça dışarıya çıkardım. Erkekliğini dilime sürterken, "Yala," dedi içi gider gibi, "o senin, yala, öp hadi."

 

Ona daha fazla zevk vermek için dilimi kullandım. Ellerimi bırakınca bir elimi erkekliğine dolayıp, dilimi tepesinde gezdirdim. Gözlerine bakarak yaptığım bu hareket onu mahvetmiş gibi baktı ve gözlerini sıkıca kapatıp açtıktan sonra bir anda erkekliğini ağzıma kökledi. Hızlı ve sert git geller yapmaya başladığında, ellerimi bacaklarına koydum. Onun zevk dolu inlemelerini duyarak, ileri geri giden kafamın âhengiyle başım dönüyordu.

 

Bir anda ağzımdan çıktığında yere bir şeylerin aktığını farkettim. Erkekliğinden süzülen spermleri yere döküyordu ve benim kulağımda şu sesler çınlıyordu. Babaa... Babaaa...

 

Kuru bir mendil alıp erkekliğini temizlediği sırada ayağa kalkıp elbisemin eteğini indirdim. Elinde buruşturduğu mendili çöp kovasına atıp bana baktı ve, "Nereye gidiyorsun?" diye sordu. "Daha yeni başladık güzelim."

 

 

Loading...
0%