@hadizade
|
Sakin adımlarla koltuğa yaklaşıp arkasını döndü ve dikkatle oturup, beni kucağından indirmeden uzandı. Bacaklarımı bırakıp ellerini belime yerleştirdiğinda, başımı göğsüne koydum. Karnımdaki kelebekler durmadan çırpınıyordu ve ben, kendi kalp atışlarımın yoğunluğundan utanıyordum.
"Şimdi biz yarın sabah evleniyor muyuz? İnanamıyorum."
"Evet, birkaç saat sonra." Diyince gözlerim kocaman açıldı ve başımı kaldırıp onun gözlerine baktım. Böyle gözüme daha bir tatlı geldi ve hemen dudaklarımı dudaklarına bastırdıktan sonra başımı tekrar göğsüne koydum.
"Gökhan?"
"Söyle yavrum."
"Şimdi ben sana ne diyeceğim?"
"Nasıl yani?"
"Hani normalde Patron diyordum ya..."
"Hâlâ diyebilirsin, sonuçta evin patronu ben olacağım."
Başımı göğsünden kaldırıp kıstığım gözlerle yüzüne baktım. "Oldu, bir de reis diyelim istersen."
"Yok, o kelimeyi sevmiyorum. Patron demek istemiyorsan, kocam, kocacığım, evimin direği de diyebilirsin."
Sırıttım. "Rüyanda görürsün."
"Diyorsun?"
"Dedim bile."
"Bana kocacığım diyeceksin, dedirteceğim." Dedi kendinden emin bir sesle.
"Görürürüz bakalım." Diyip başımı tekrar göğsüne koydum. Ah, sanırım bu, dünyanın en rahat yatağıydı. "Peki evlendikten sonra nerede yaşayacağız?"
"Babamın evi de var, sen de biliyorsun. Diğer ev kız kardeşimin evi, onun da kendi ailesi var. Buradaki evde Giray'la beraber yaşıyorum. Birkaç gün babamın evinde idare ederiz, sonra başka bir ev tutarız."
"Başka bir şehiri tercih edersem, benimle gelecek misin?"
"O ne biçim söz yavrum? Tabii ki, beraber gideceğiz."
"İşlerin n'olacak peki?"
"Bilgisayar olan her yerden işimi halledebilirim, sen buna kafa yorma. Buraya da Giray bakar zaten."
Gülümseyerek ona biraz daha sarıldım. İnsanın yanında onun için her şeyi düşünen, köstek değil de destek olan birinin olması çok güzel bir şeymiş.
Bir anda kollarıyla beni sıkıca sardı ve belimi kırmak pahasına sıkıp, başıma sıkı bir öpücük kondurdu.
"Ya n'apıyorsun?" diye huysuzlanarak başımı kaldırıp ona baktım.
"Birkaç saat sonra karım oluyorsun, ben heyecanlanamaz mıyım?" Diyerek yanaklarımı parmaklarıyla kıstırıp çekiştirdi. "Sonunda diye bağıracağım, seni omzuma alıp kaçıracağım."
"Yaa yapmasana!" diyerek parmaklarını yanağımdan çekmeye çalıştım ama daha fazla dayanamadı ve önce sol, sonra sağ yanağımı ısırdı. Huysuzca tepinmeme rağmen ısırdığı yerleri bir de öpmeden bırakmadı.
"N'apıyım yavrum, bebek gibisin. Isırasım geliyor."
"İnsan yenir mi be?! Aç mısın? Açsan söyle doyuralım!" diye söylenerek huysuz bir ifadeyle yanaklarımı ovdum. "Ay yedin yanaklarımı, salyaların kaldı."
"Salya ne?" diyerek güldü, "Köpek miyim ben?"
"Sayılır," diye mırıldandım ve az sonra buna pişman oldum.
Bir anda kendimi altında buldum. Ellerimi yukarıya kaldırıp başımın üzerinde tek eliyle bastırdı ve diğer eli çeneme gitti. İri vücuduyla üzerime ağırlığını vermiş, kıpırdamamı imkânsız kılıyordu.
"Özür dilerim! Özür dilerim!"
"Evet, şimdi seni bırakmak için bana güzel bir şeyler söylemen lazım."
"Ne söylemem lazım?"
"Hmm, bir düşüneyim... Kocacığım, seni çok seviyorum, olabilir."
"Kocacığım! Seni! Çok! Seviyorum!"
"Öyle değil, daha cilveli, istekli duyayım. Bunu kabul edemem."
Derin bir nefes aldım. Soluklarımız birbirine karışacak kadar yakındık ve o, beni kilit altında tutuyordu. Kaçışım yoktu. İnadımdan dönmeliydim.
Daha ılımlı bir ifade, ses ve bakışlarla tekrarladım. "Kocacığım, canımın içi, seni çok seviyorum. Ellerimi bırakır mısın? Bıraksan da senden kaçmam zaten."
"Delireceğim!" dedi ve bir anda dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Uzun ve sert bir öpücüğün ardından geri çekilip alnını alnıma yasladı. "Sana doyamam ki ben."
"Doyma da zaten."
Ellerimi hâlâ bırakmamıştı. Diğer eli çenemden boynuma indi ve parmakları tenimi okşayarak aşağıya indi. Elbisenin açıkta bıraktığı gerdanımdan süzülerek biraz daha aşağıya indiğinde, göğüslerimin üzerindeki o dolgunluğa ulaştı ve elbisenin üzerinden göğsümü avuçladı.
"Onları öpmek istiyorum," dedi yanan bir sesle, "her bir noktanı öpmek, seni ıslatmak, sırılsıklam yapmak istiyorum. Altımda zevkten inlemeni istiyorum yavrum."
|
0% |