@hadizade
|
Bugün benim gerçekten de miladım olacak, çünkü baskıcı bir ailede yaşayan her kızın hayali budur. Neredeyse her kızın...
Bavullarım hazırdı. İki bavula zarzor sığdırdım eşyalarımı. Ve bunlar sadece gerekli olanları. Gökhan birazdan gelip beni alacağı için bavulları kapının önüne kadar sürükleyip oraya bıraktım. O gelmeden kendime şöyle bir çeki düzen vereyim dedim.
Annem Ankara'ya gideceğimden hiç de hoşnut görünmüyor. Ama bu umrumda mı? Değil.
Ben koridordan banyoya geçerken, salonda kendi kendine söylenmeye devam ediyordu.
"Anasız babasız kalmaya ne meraklıymışsın, çok güvenme kızım sen o Gökhan'a. Bi' bakmışsın, senden güzelini bulup gitmiş."
Banyodan çıkıp girişte durarak ona yan baktım. "Tüm erkekler aynı mı peki?"
"Aynı, hepsinin toprağı bir."
"O zaman kadınların da toprağı bir oluyor, sokağın başındaki travesti Harun ablayla biz bir miyiz yani?"
Terliğini çıkarıp bana fırlattığını görünce saklanıp güldüm. "Kız o da erkek ya zaten!"
"Ama o bunu kabul etmiyor, bence kadın." dedim saklandığım yerden. Oradaki aynaya baktım. "Ay bana ne, benim Gökhan'ım başkasına gözünün ucuyla bakmaz. Bakarsa da kaşığı bir güzel ısıtır o gözlerini kaşıkla bi' güzel oyarım."
"Seninle gelmeyecekmiş, bil bakalım niye." diyince, tekrar salona dönüp ona çatık kaşlarımın altından baktım.
"Niye?"
"Niye gelsin? Sık sık gelecek buraya, nasıl olsa sen de burda yoksun. Keyfine bakacak işte."
"Gökhan, öyle biri değil anne. Yeter artık. Susayım, susayım diyorum ama sıktı artık. Nişanlım hakkında düzgün konuş."
"Konuşmazsam ne olurmuş kız?" diyerek ayaklanıp üzerime yürüdü. "Sen ne zamandan beri böyle hayasız oldun? Ona mı güvenip böyle çemkiriyorsun? Yarın bi' gün seni kapı dışarı ettiğinde kuyruğunu kıçının arasına alıp gelirsin kapıma."
Sabrımı korumaya çalıştım. "Neden size geleyim? Şu sözlerden sonra zaten gelmem ama gelmezdim de. Çalışırız yaşarım, ben kimseye muhtaç olmaya niyetli değilim. Bu yaşa kadar beni büyüttün, Allah razı olsun ama bundan sonra bana karışma, çünkü sen benim öz annem değilsin."
Yüzü bir anda kaskatı kesildi, bunu duymayı beklemiyordu. Az önceki o öfkeli hâlinden şimdi eser yoktu.
Nasıl olsa söyledim diye daha fazla kusma ihtiyacı hissettim. "Ya sizin kızınız değilim diye hep Murat'a ayrıcalıklı davrandığınızı nasıl farketmemişim ben? Çok aptal mışım gerçekten, erkek kız ayrımı yapıyorsunuz sanıyordum. Meğer siz daha fena bir şey, evlat ayrımı yapıyormuşsunuz."
Susup yutkundu. Yüzünde üzüntüye rastladım. Sanki bana bunca şeyi hissettirdiğinin farkında bile değildi.
"Benim senin üzerinde hakkım yok, ama sen bana hakkını helal et. Çünkü ben bir daha buraya dönmeyi düşünmüyorum."
Eğilip elini tuttum ve öpüp alnıma koydum. "Kendi çocuğu olmayan birini büyütmek, zor bir şeydir diye düşünüyorum. Sanırım bana aş ve yuva verdiğiniz için size hep minnettar kalacağım. Hiç bir zaman annen babam yok diye boynu bükük kalmadım, bu bile büyük bir şey. Hakkınızı ne yapsam ödeyemem, kendine iyi bak... Anne."
"Helali hoş olsun," dedi. Gözleri dolmuştu. "Neden mi Gökhan'a güvenme diyorum? Çünkü baban beni defalarca kez aldattı, ama benim gidecek yerim yoktu. Hâlâ onun yanındayım, göz yummak zorunda kaldım. Aynı şeyleri sen de yaşa istemedim."
"Kimse garantili değil ona bakılırsa, her an her şey başımıza gelebilir diye evden de çıkmayalım, kimseye âşık da olmayalım o zaman... Yılkar sonra neden bir yuva kurmadım, çocuk sahibi olmadım diye oturup kara kara düşünmek istemiyorum. Çünkü o benim kocam olsun istiyorum, çocuğumuz olsun istiyorum. Ben onun iyi bir baba ve iyi bir koca olacağına inanıyorum. Güçlü, akıllı, sadık biri bana göre. Yani bir senin gördüğün Gökhan var, bir de benim yakından gördüğüm. Emin ol, ikisi aynı kişi değil."
"Umarım mutlu olursunuz," dedi, "git ve dönme bi' daha. Kendi hayatını kur."
"Öyle yapacağım zaten. Hadi hoşça kal." diyip o evden çıkarken, tüm geçmişimi de bir kalemde silip geride bıraktım. Benim için artık yeni bir hayatın ilk günü idi bugün.
Beni almaya Gökhan değil, kardeşi Giray gelince bir ânlık durdum. Giray, bavullarımı bagaja yerleştiriyordu. Mahalleye baktım, son bir kez etrafa bakındım ve bu ân Cemile Hanım'ı gördüm.
"Cemile abla! Tuana'ya söyle biraz çabuk olsun!" diye bağırdım.
"Bekle gızım, iniyor şimdi." dedi o da.
Giray bagajı kapatıp yanıma geldiğine hemen ona sordum. "Gökhan nerede? O niye gelmedi bizi götürmeye?"
"Gelip sizi yolcu edeceğini söyledi ama sizinle ben geleceğim, işleri bırakamıyoruz maalesef. Ben sizi eve götürüp bırakacağım, sonra hemen geri döneceğim. Gökhan abi de işleri halledip hemen oraya, yanınıza gelecek."
"Ama o da temelli gelecek, değil mi?" diye sordum. Amin!
"Burdaki işleri tamamlaması lazım," dedi tekrar, "yoksa gelemez o da."
Ne işi imiş bu kadar arkadaş!
"Tamam, ben kendisiyle konuşurum." dedi.
Tuana'nın sesini duydum. "Ay geldim geldim!" diye bağırarak bavulunu sürükleyerek apartmandan çıktı, diğer elinde de büyük bir çanta vardı. Bir de sırt çantası tabii. Giray'ın bakışları hemen onu buldu ve hemen yardımına koştu. Giray, "Ben alayım onları," diyerek çanta ve bavulu alırken, Tuana durup ona baktı ve gülümsedi. "Teşekkür ederim." "Ne demek, siz geçin oturun ben hallederim."
Gözlerimin önünde flörtleşiyorlar. Benden kaçar mı? Giray, kesinlikle Murat'tan daha iyi bir seçenek olur, hatta seçenek bile değil, direkt olur diyelim buna.
Olurlar olurlar, uyarlar.
Onların ilk flörtleri imiş gibi beceriksiz flörtleşmelerini izlerken, Gökhan'ın apartmandan çıkıp bana doğru geldiğini gördüm. Üzerinde koyu mavi bir gömlek ve siyah pantolon vardı. Gömleğini pantolonunun içine sokmuş, saçlarını yana ve geriye doğru taramıştı. Gözlüğünü düzelterek bana doğru geldi ve ben onu her gördüğümde takındığım eriyen fakat belli etmeyen ifadeyle onu karşıladım.
"Nihayet gelebildin."
"Size havalanına kadar eşlik edeceğim," dedi ve alnıma dökülen birkaç tel saçı eliyle kenara itince, ben yine büyülendim, "o uçağa bindiğinizden emin olmak istiyorum."
"Geri dönmeyeceğim merak etme," dedim gülerek, "ama sen de çabuk gel."
Bu dediğimden sonra yüzü bir an gerilmiş gibi oldu ama yine de gülümsedi. "Geleceğim tabii, hele burdaki işlerim bitsin. İlk iş oraya, yanına geleceğim."
* * *
Uçak vakti gelmişti. Giray ve Tuana önde, Gökhan ve ben arkada - el ele - olacak şekilde hava alanına gittik. Gökhan ile ayrılma zamanımız gelmişti ve ben onu hiç bırakmak istemiyordum.
İçimde kötü bir his vardı. Yanılmak için içimden dua ederken, ona sıkıca sarıldım. Kollarınî bana sıkı sıkıya sarıp alnımı, saçlarımı koklayarak öptü.
Gitmek istiyordum ama onsuz gitmeyi hiç istemiyordum.
Ancak sarılmamız bitti, ellerimiz birbirinden koparken, işaret parmaklarımız birbirine kanca gibi takıldı.
"Geleceğine söz ver," dedim.
"Söz," dedi.
Ama ben gittim sadece, o kaldı.
|
0% |