Yeni Üyelik
7.
Bölüm
@hadizade

Patron: Günaydın yavrum.

 

İlk defa biri her sabah uyandığı gibi bana yazıyor. Çok garip bir his.

 

Öğrenci: Günaydın. Dün nereye kayboldun?

 

Kesinlikle kıskanmıyorum.

 

Patron: Biraz işlerim vardı.

 

Hayır, ona "ne gibi işler?" diye sorup kıskançlığımı belli etmeyeceğim!

 

Öğrenci: Tmm.

 

Patron: Trip?

 

Öğrenci: Ya ne alaka? NE ALAKA?

 

Patron: Bu agresifliğini gerginliğine veriyorum. O büyük harfler umarım bağırmak anlamına gelmiyordur.

 

Öğrenci: Bağırsam ne olur ki?

 

Patron: Sustururum.

 

Ekrana bakarken gözlerim kocaman açıldı. Umarım ben yanlış anlamışımdır çünkü şuan çok fesatım!

 

Hem o işlerini halletsin diye yazmadım, hem de benim birkaç işim vardı. Odamı topladım, anneme yalakalık olsun diye elektrik süpürgesiyle annemin beni döreceği şekilde dolanıp, bana bakınca sırıttım. "Anam, canım anam."

 

O iş bittikten sonra mutfağı toparlayıp, çay demledim. Mevzu yalakalık olunca benden iyisi şamda kayısı.

 

Abim Murat normal iş günlerinde çok erken kalktığı için cumartesi ve pazar öğleden sonraya kadar uyuyordu. Ben de o uyuduğu sırada ahırına girmeyip gazabından Allah'a sığınırım.

 

Annem bu kadar iş yapmamı şaşkınlıkla karşılıyordu ve sağolsun kahvaltı masasını hazırlamama yardım etti. Normalde yedide yaptığımız kahvaltı, cumartesi ve pazar saat on ile on iki arasını bulur. Babam genelde evde durmaz ve çıkar, annem de "Gene nereye gidiyon?" diye darlar. Eşi kıskanma genlerim annemden geliyor galiba.

 

Sofra hazır olduktan sonra tam dalmak üzereyken annem o sihirli cümleyi söyledi. "Git abini kaldır, bir yere mi ne gidecekmiş on birde kaldırın beni dedi."

 

"Ya ben niye kaldırıyorum?" diye söylenince annem bana ölümcül bir bakış attı. "Of ula hayaaat!" diye söylenerek masadan kalkıp, abimin ahırına gittim.

 

Ayağımla bacağına dokunup, "Kalkınız beyefendi, toplantıya geç kaldınız şirketten aradılar."

 

Mırıldanarak diyemeyeceğim homurdanarak yüzünü diğer tarafa çevirip, ölüm uykusuna devam etti.

 

"Kalksana lan camış!" diye bağırdım.

 

"Lan ben senin!" diyerek kalkıp yastığı bana fırlatacağını anladığımda odadan ışık hızıyla kaçtım.

 

Masadaki yerimi alıp, "Kaldırdım," dedim gerinerek. "Gelir şimdi ama uykusunu alamamış biraz sinirli." diyip çayımdan büyük bir yudum aldım. "Çok güzel canım, eline sağlık." diyip her zamanki gibi kendi elimi öptüm annem ile babamın alıştık artık bakışlarıyla kahvaltıma devam ettim.

 

Abim az sonra masaya oturdu ve çift örgü yaptığım saçımın ucundaki lastiği çekip, gelişigüzel arkaya doğru fırlattı. "Günaydın," dedi uykulu sesiyle. "Beni bi daha bu kaldırmasın anne bak söylüyorum."

 

"Elini yüzünü yıkasaydın bari," dedim ona tiksinir gibi bakarak. Benimkiler gibi yemyeşil olan gözleri gözlerimi buldu ve siyah kaşlarını çattı. "Kokarca seni." diye mırıldandım.

 

"Dayak yiyeceksin," dedi tehditkâr bi tonla.

 

Elbette ikimiz de birbirimize ağır hasarlar verebiliriz, çünkü biz abi kardeşiz. Mesela birbirimizin yemeğine zehir koymak istiyoruz ama koymuyoruz. Ben onun testislerine tekme atmak istiyorum ama aynı zamanda hala olmak istediğim için bunu yapmıyorum.

 

O benim odama osurup kapıyı eliyle tutar ve çıkmama izin vermeyip beni o müthiş kokuyla baş başa bırakır.

 

Yine de onu çok seviyorum. Dünyanın en iyi abisi. Çünkü bana harçlık veriyor.

 

"Doğum gününe gideceğim," diyerek ona yanaştım. "Bana bi' ellilik ateşlesene."

 

Ağzı dolu halde homurdandı. "Kimin doğum günü?"

 

"Sınıf arkadaşım Tuğçe'nin, tanımazsın sen. Param yok, para ver." diyip avucumu açtım.

 

Bacağını ileriye doğru uzatıp gerildi ve elini cebine atınca sevindim. Paralarının arasından bir yüzlük çıkarıp bana uzatınca havada kaptım. "Lan yavaş hayvan, yırtacaksın parayı!"

 

"Lütfen konuşma," diyerek elimi omzuna koydum ve yalancı bir hüzün ile ciddi bir ifadeye büründüm. "Ağzındaki yemekler üzerime zıplıyor. Bize bunu yapma abi, yerleri daha yeni temizledim."

 

"Hasta," diyip önüne döndü. "Ruh hastası. Umarım evlatlıksındır."

 

"Annemler sana söylemedi mi?" diye sorduğumda hepsi bana baktı. Bense Murat'ın yeşil yeşil boncuk gözlerine.

 

"Neyi kız?"

 

"Biz seni çöpten bulduk," deyip derin bir iç çektim ve önüme döndüm. "Çok pis kokuyordun, köpekler üzerine işemiş sandık ama eve getirip yıkadıktan sonra anladık ki kendi kokunmuş."

 

"İğrençsin," diyip yüzünü buruşturdu. "Midem bulanırsa sana doğru döneceğim."

 

Annemle babam her sabah masada dönen bu muabbete öyle alışmışlar ki, bizi dizi izler gibi izliyorlar. Hatta arada biz burada yokmuşuz gibi yorum da yapıyorlar. Yıllardır sofrada konuşmayın ya da dalaşmayın gibi sözleri söylemeleri bir işe yaramadı. Kahvaltımızdan sonra abim ve babam çıktı. Anneme yardım ve yalakalık yaparak sofrayı toparladıktan sonra odama kapandım.

 

Dolabımın kapağını açıp içindeki kıyafetlerime bakmaya başladım. Hem özenmiş, hem de özenmemiş gibi görünmeyi nasıl başarabileceğimi bir süre düşündükten sonra yüksek bel, bol bir mavi kot pantolon ve üzerine ince askılı atlet ve ince hırkadan oluşan turuncu bluzumu giydim. Turuncu ilk buluşmada giyilmeliymiş, niye mi onu ben de bilmiyorum. Galiba dişil enerji muabbeti.

 

Kot pantolonumla aynı renk uzun askılı çantamı ve beyaz spor ayakkabılarımı alıp yatağa attım. Fazla seçeneğim yoktu zaten. Son bahar daha yeni geldi. Yaz ve kış arasında ne giyebilirim diye kafam karışıyor.

 

Bugün hava yağmursuz fakat kapalı. Bu yüzden üşüme ihtimaline karşı deri ceketimi de aldım. Dolap kapağındaki aynamın önüne geçip saçlarımı taradım, düz siyah saçlara sahiptim ve bu ailemin bana verdiği en iyi gendi. Dudaklarıma kırmızı rujumu sürüp sonda sildim ve üzerine sadece parlatıcı sürdüm. Okula makyajla gitmek yasak olduğu için henüz pek fazla makyaj malzemem yoktu, yani bizimkiler okul bitene kadar kullanmama izin vermeyeceklerini keskin bir dille belirtmişlerdi.

 

Sadece harçlıklarımı biriktirerek aldığım ruj, rimel, parlatıcı, pudra ve kapatıcım vardı. Göz altlarımın koyu renk olması canımı sıkıyordu. Hemen onları da kapattım ve hafif bir rimel sürdüm. Çok mu özenmiş oldum?

 

"Ya maymun gibi de gidilmez şimdi, adam takım filan giyiyor." diye söylendim. Kendi kendimle kavga etmeyi çok severim.

 

Saat tam beşte odamdan çıkıp, "Anne ben çıkıyorum!" diye bağırdım ama annem durur mu?

 

"Gel bi' bakayım, ne giyindin." diyerek beni salona çağırdı. Bıkkın soluklar vererek salona girip ona baktığımda, beni baştan aşağıya süzdü.

 

"Doğruyu söyle, erkek arkadaşın mı var? Onunla buluşmaya mı gidiyorsun?" diye sordu, gözlerini kocaman açarak.

 

"Ya ne alaka?" Diyerek çantamın kayışıyla oynadım. "Kim ne yapsın beni?"

 

"Niyeymiş o? Fıstık gibi kız doğurdum!" diye savunmaya geçti hemem. "Ama sen yine de erkek arkadaş filan yapma, abin baban duyarsa ikimizi de keser haberin olsun."

 

Bu muhteşem motivasyon konuşmasından sonra evden çıktım. Tüm enerjim emilmiş gibi hissediyordum. Apartmandan çıktığım an Cemile Hanımın sesini duydum ve sabır dileyerek ona doğru döndüm.

 

"Kız Esra, nireyeğ?"

 

"Sana neğ?" diye bağırmak istedim ama yapamadım işte. "Arkadaşımın doğum gününe gidiyorum Cemile abla, acelem var."

 

"Tuana bana öyle bir şey demedi, hangi arkadaşmış bu?"

 

Kadının elinden gelse benimle gelecek.

 

"Ortak arkadaşımız değil Cemile abla, benim arkadaşım yani. Tuana benimle her yere gelmek zorunda değil. Hadi hoşça kal." diyip hemen yan döndüm ve konuşmasına izin vermeden oradan uzaklaştım.

 

Bizimkilere de sınıftan dedim, büyük sıvadım. Umarım söylemez.

 

Mahalleden geçerken her dükkana baktım. Otoyıkamacıdaki adam oradaydı ama bakkal Refik amcanın oğlu Fuat yerinde yoktu. Sen misin lan oha!

 

Adımlarımı hızlandırdım. 66 no'lu otobüsün uğradığı durakta durdum, acaba bahsettiği durak bu muydu? Bir süre bekledim. Saate baktığımda 17:30 olduğunu gördüm. Ben erken çıkmıştım ama biraz daha erken buluşsak iyi olacaktı. Sonuçta onunla geçirecek sadece bir buçuk saatim vardı.

 

Durağa bir taksi yanaştı ve tam önümde durup camı indirdi. "Esra Hanım?" diyince hemen ayağa kalktım ve arka kapıyı açıp yerleştim. Taksici hemen yola çıktı. İşte şimdi gerçekten midem bulanıyordu ve heyecendan ölmezsem iyiydi.

 

Sonunda Patron Bey'in kim olduğunu öğreneceğim.

 

 

 

Loading...
0%