Yeni Üyelik
31.
Bölüm
@hadizade

"Gökhan?" dedim şaşkın bir nidayla, "Murat mıydı o? Murat'ın burada ne işi var?" Sesim öyle ürkekti ki, daha yüksek bir sesle konuşmaktan bile korkuyordum. Sanki Murat duyacakmış gibi tedirgindim. Neler olacağını düşünmek bile istemiyordum.

 

"Evet, o'ydu." dedi bana yaklaşırken. Komodin ve gardırobun arasına girmiştim. Elimi kaldırıp ona dur işareti yaptığım an durdu ve kaşlarını çattı.

 

"Murat kimden bahsediyor? Siz neler çeviriyorsunuz?" diye sordum açık açık. "Kapıya biri gelmişti, sana da söyledim hatta. O kişi mi? Ondan mı bahsediyordu?"

 

Başını ağır ağır aşağı ve yukarı salladı.

 

"Kimdi o adam? Ne istiyor bizden? Murat onu yakalamadığını sana niye haber veriyor? Bi' açıklama yapacak mısın, yoksa ben böyle tek tek sormak zorunda mı kalacağım?"

 

Geçip yatağın kenarına oturdu ve gömleğinin kol düğmelerini çözerken anlatmaya başladı. "Bana emanet edilen arabalardan birini kaçırdı, bizim garajdan. Beni kötü bi' duruma düşürdü. Arabayı ne yaptığını hâlâ bilmiyorum ama arabanın ve plakanın sahibine aynısını alıp vermek zorunda kaldım."

 

"Bunun Murat'la ilgisi ne?"

 

"Çünkü hedefi ben değildim zaten. Güvenlik kamera görüntülerine baktığımda Murat'ın çaldığını düşündük. Niye biliyor musun? Murat'ın şapkasını ve onun gömleğini giymişti. Murat'la aralarında bi' meseleden sebep, onu benim önüme atmak ve elini kana bulamadan Murat'tan kurtulmak ya da onu içeriye attırmak için."

 

Dinledikçe kanım donuyordu. Murat böylesi bir manyakla uğraşırken bizim hiçbir şeyden haberimiz olmamıştı. Anlatmıyordu ki!

 

"Nasıl anladın peki?" diye sordum.

 

"Videoyu Murat'a izlettim, saldırmadan, sakince. Sadece niye yaptığını sordum Esra'm, o da kimin yaptığını bildiğini söyledi. Pek tabii en yakın arkadaşını yürüyüşünden, hareketlerinden tanıması pek zor olmadı."

 

"İnanamıyorum," diyerek başımı iki yana salladım, "bu manyak kapımıza kadar geldi. Buna nasıl cüret edebiliyor? Her yerde kameralar var ama bu onu durdurmuyor. Ne istiyor hâlâ?"

 

"Ben fevri davranmayıp Murat'ın yanında durduğum için daha da sinirlenmiştir, takıntı hâline getirmiş. Bu yüzden sürekli seni almaya gelmek istedim. Sana zarar verme ihtimali bile aklımı uçuruyor."

 

Öne doğru eğilip parmaklarını saçlarının içinden geçirdi. Ağır adımlarla bulunduğum yerden çıkıp ona yaklaştım ve elimi yavaşça başının üzerine koydum. Dokunduğum anda kollarını bana sardı ve yüzünü karnıma yaslayarak, bana sıkıca sarıldı. Gülümseyerek saçlarını okşadım.

 

"Anlattığında anlamayacak biri değilim Gökhan, lütfen benden hiç bir şey saklama. Tamam mı?"

 

"Tamam," dedi kısık bir sesle. Derin bir nefes aldı ve sanki kokumu içine çekti.

 

Ayağa kalktığında, ellerim omuzlarına, ordan da kollarına doğru süzüldü. Ellerini yanaklarıma koyup, "Şimdi gitmem gerek ama burada bekle, on dakika sonra döneceğim. Daha vaktimiz var." dedi ve içime yeni bir yangın düşürdü. Eğilip dudaklarını dudaklarıma uzunca bastırdı ve aynı zamanda içine derin nefes daha çekti.

 

Geri çekilip gözlerime baktığında, "Dikkatli ol," dedim, "ve Murat'a bir şey olmasına izin verme. Polise git, lütfen."

 

"Bana bırak," dedi baş parmaklarıyla yanaklarımı okşayarak, "korkma, tamam mı? Halledeceğim."

 

Başımı onaylar anlamda salladığımda, dudaklarını bu sefer alnımın ortasına bastırdı ve gözlerim usulca kapandı. Ellerimiz birbirinden kopana dek geriye doğru adımladı ve ben gülümseyerek ellerimi önümde birleştirip, yavaşça sağa sola sallanarak onu uğurladım.

 

O evden çıktıktan sonra ben de odadan çıktım. Karşıdan gördüğüm o tekli koltuğa dokundum. Buradan tam benim pencerem ve yatağım görünüyordu. Demek ki, ışıkları kapatıp bana buradan bakıyordu. Geçip koltuğa oturdum ve sırtıma yaslanıp, onun gibi kendi odama baktım. Yastıklarım görünüyordu. Orada ağzım burnum birbirine girmiş hâlde hayvan gibi uyurken beni izlemiş olması gerçeği beni bir hayli utanırdı.

 

Yana doğru bakınca düzeneğini gördüm. Evet düzenek diyorum çünkü buna bilgisayarlar denemezdi. Bir sürü ekranı ve kabloları vardı. Yaklaşmaktan çekindim ve sadece olduğum yerden öylece baka kaldım. Bir oto yıkamacı o kadar kazanmazdı zaten. Belli ki, asıl işi buydu. Karşı komşum bir hackermiş de haberim yokmuş.

 

Ayağa kalkıp pencereye yaklaşım ve aşağıya - oto yıkamanın yanındaki ofise baktım. Buradan içerisi görünmüyordu. Murat ve Gökhan işlerini kendileri halledip, polisi karıştırmak istemiyordu ama bu durum oldukça tehlikeliydi. Acaba polise gidip her şeyi anlatsa mıydım? Sadece onların iyiliği için.

 

Ama aramız bozulsun da istemiyorum. Çok kızar. Onları satmışım gibi de algılayabilirler. Nedenini düşünmezler, yargılanabilirim.

 

Bekledim, bekledim ve saat geç olunca, Gökhan da gelmeyince toparlanıp evden çıktım. Binanın köşesinde durup mahalleye baktım. Kimse olmayınca hemen bizim apartmanın girişine koştum.

 

"Esra."

 

Durup yüzümü buruşturdum. Yakalanmıştım işte.

 

Yavaşça arkamı dönüp Cemile ablaya baktım. "Gız, nerden geliyon sen? Tuana çoktan geldi."

 

"Cemile ablacığım, benim göbeğim Tuana ile bir mi kesildi? Lütfen herkes mobesiliği bırakıp, kendi hayatına baksın. Rica ediyorum!"

 

Söylediğim sözler karşısında ağzı açık kalınca, dönüp hemen kaçar gibi apartmana girdim. Gibisi fazla, kaçtım. Asansörü beklerken derin bir nefes aldım. Giriş yeni boyanmış, boya kokusu bir anda ciğerlerime kadar dolunca öksürdüm. İşte bu da hayatın bana götüyle güldüğü ânlardan biriydi.

 

Asansörün kapısı açılınca hemen içeriye girip düğmeye bastım. Altıncı kata çıkana kadar durmadı, fakat altıncı katta birden bire âniden durdu ve kapılar ardına kadar açılınca, bomboş ve karanlık bir koridorla baş başa kaldım. Korku bir anda vücuduma yayılırken, tedirginlikle dışarıya bir adım attım ve bir sağa, bir de sola baktım. Kimseyi göremedim. Belki de çocuklardan biri basıp kaçmıştır, diyrek arkamı döndüm.

 

Ancak tam bu an karşımda o kişiyi gördüm. Başındaki siyah şapkadan yüzü görünmüyordu. Başını ürkütücü bir yavaşlıkla yukarıya kaldırdığında, bağımlıya benzer mor göz çevresi ve simsiyah gözlerinin etrafındaki kızarık beyazlıkları tenime ürperti salgıladı.

 

Korkudan dilim tutulurken, geriye doğru bir adım attım. Fakat eldivenli eliyle boğazıma yapışınca, kaçmaya fırsat bile bulamadan, onun pençelerinin arasına düştüm. Hemen ellerimi bileğinin etrafına sarıp, bir şeyler söylemeye, bağırmaya çalıştım ancak âni bir hareketle beni ters döndürüp sırtımı göğsüne yasladı ve hiç fırsat bile vermeden eliyle ağzımı kapattı.

 

Çığlığım avucunun içinde kaybolurken, çırpınışlarım gücü karşısında yetersiz kalmıştı. Belime dolanan diğer eliyle bir anda ayaklarım yerden kesildiğinde dehşete düştüm. Yürüyor, beni de beraberinde götürüyordu.

 

Bu koridorun ucu apartmanın diğer tarafına çıkıyordu. Yani beni kaçırmaya çalışıyordu. Bunu farkedince tüm gücümü kullanarak çırpındım ve çığlık atmaya devam ettim. Lâkin, elini ağzıma öyle sıkı şekilde bastırmıştı ki, çenemin ve yanaklarım uyuştuğunu, dişlerime dokunan etlerimin acıdığını hissediyordum.

 

Apartmandan çıktığımız o ân arabayı görünce kirpiklerim ıslandı ve boğazımdan acı dolu bir hıçkırık firar etti. Murat beni duyamıyordu, babam, annem, ya da Gökhan... Hiçbiri beni duyamıyordu ve hiçbir suçumun olmadığı bir olayda, bir inada kurban gidiyordum...

 

 

Loading...
0%