Yeni Üyelik
39.
Bölüm
@hadizade

* * *

 

Geçen sefer gittiğimiz o bahçeli eve gelmiştik. Gökhan'ın çocukluğunun geçtiği eve. Her ne kadar burada birbirimize küsmüş olsak da, şimdi çok başka şekilde gelmiştik buraya. Gökhan'ın söylediğine göre burayı kimse bilmiyordu, yani Murat bilmiyordu ve burası geceyi geçirmek için çok daha güvenliydi.

 

Gökhan kapıyı anahtarıyla açarken karanlıkta durmuş onu bekliyor, etrafa bakınıyordum. Hemen kapıyı açıp elini sırtıma koydu, "Geç hadi."

 

Karanlıkta parlayan gözlerine baktım ve usulca içeriye süzüldüm. O ışığı açıp kapıyı kapadı. Salona doğru ilerledim. "Karnın aç mı yavrum, bir şeyler hazırlayayım mı?" diye sorunca omzumun üzerinden dönüp ona baktım ve durgun bir ifadeyle başımı iki yana salladım.

 

Üzgün olduğumu görüyordu, beni teselli etmek için birçok şey söylemişti ama ben daha iki saat önce ne yaşadığımı biliyorum. Mide bulandırıcı, korkunç ama gerçek...

 

Geçip bordo rengi koltuğa oturdum ve eteğimi aşağıya doğru çekiştirip, kırlentlerden birini aldım ve bacaklarımın üzerine koyup, kollarımı üzerine yayarak ona baktım.

 

Beni dikkatle süzdü ve,

"Üzerini değiştirmek ister misin?" Diye sorunca şaşırdım. "Hadi," dedi başıyla içeriyi işaret ederek, "dolabımda her şey var, git üzerine bir şeyler al, üşürsün onlarla. Gece burası çok soğuk oluyor."

 

Anlıyorsun ve belli etmemeye çalışıyorsun.

 

Başımı aşağı yukarı salladım ve hemen ayağa kalkıp hızlı adımlarla gösterdiği odanın içerisine girdim. Burası da tıpkı salon gibi nostaljik bir havaya sahipti. Hemen kahverengi büyük dolabın kapağını açtım ve içindeki kıyafetleri karıştırmaya başladım. Gri eşofman altı ve siyah bir tişört alıp yatağın üzerine bıraktım. Üzerimdekileri çıkartıp onları üzerime giydikten sonra yerde duran eteğe baktım. Bir sinirle eğilip onu aldım ve öfkeyle yırtarak parçalara ayırdım. Hırsla odanın köşesine fırlatıp yüzüme dolanan saçlarımı kulağımın arkasına ittim ve elimin tersiyle burnumu silip, odadan çıkmak için öylece sinirimin geçmesini bekledim.

 

Nasıl unutacağım? Nasıl yüzüne bakacağım bir daha?

 

Annemlere söylesem mi?

 

Düşündüm ve gülümsedim.

 

Hayır, annemlere söylemeyeceğim.

Daha iyi bir fikrim var.

 

Biraz kendime geldikten sonra odadan çıkıp salona geçtim. Gökhan camın önündeki üçlü koltuğa oturmuştu ve sigara içiyordu. Beni görünce bakışlarıyla beni baştan aşağıya süzdü ve üzerimde kendi kıyafetlerini görmek hoşuna gitmiş gibi bir bakış attı.

 

Sigarasından son bir kez içine çekti ve sehpanın üzerindeki gümüş küllükte söndürdükten sonra kollarını iki yana açıp, gözlerini sıkıca kapatıp açtı. Hemen ona yaklaştım ve dizlerine oturup başımı göğsüne koyduktan sonra dizlerimi yukarıya kıvırdım. Kollarıyla beni sıkı sıkıya sardığında gözlerimi kapatıp, kokusunu içime çektim.

 

Fazla kokmayan bir sigara içmişti, o koku kendi kokusunu bastıramamıştı. Üzerinde parfüm kokusu vardı ama boynundan kendi teninin kokusunu aldım. Parmaklarını saçlarımda gezdirerek, beni bir bebek gibi sevdi, güzel sözler söyleyerek sakinleştirip, uyutmaya çalıştı.

 

"Uyu güzel kızım, hiçbir şey düşünmeden, sadece uyu. Kendini suçlama, bu dünya senin gibi nadide bir çiçeği hak etmiyor."

 

Sadece beni değil... Benim durumumda olan hiç kimseyi, hiçbir erkeği ve hiçbir kızı.

 

Kollarında tatlı sözleri ve babacan kokusuyla uyumayı kendime armağan ettim. Uyudum, büyüdüm, yenilendim...

 

* * *

 

Güzel kokular alıyordum. Tek gözümü açıp etrafıma baktım. Yabancı bir evde olduğumu görünce bir anlık hafıza kaybı yaşadım ve hemen doğrulup oturarak nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Ah, doğru ya, onun evindeyim, onunlayım.

 

Kelebekler... Kelebekler...

 

Hiçbir kötülük sizin uçuşmanıza engel olamıyor.

 

Hiç kimsenin bu hissi, yüzümdeki tebessümü ve yüreğimdeki çiçekleri soldurmasına izin vermeyeceğim.

 

Savaşacağım.

 

Sonuna kadar değil, kazanana kadar.

 

Gece koltukta onun kucağında uyumuştum fakat sabah gözlerimi onun yatak odasında açtım. Komodinin üzerindeki çerçeveyi elime alıp fotoğrafa baktım. Kardeşleri, annesi ve babasının ortasında çok mutlu görünüyordu. Bir haftasonu kahvaltısında, bu evin bahçesinde çekilmiş gibiydi. Burada yaşı çok daha küçüktü ve sakalsız, üc numara kesilmiş saçlarla da çok iyi görünüyordu.

 

Çerçeveyi dikkatle yerine bıraktıktan sonra komodinin üzerindeki telefonuma ve kimliğime baktım. Belli bir süre katlanmam gerekiyordu. Kaçamazdım ama o sürenin sonunda her şeyin rayına oturacağına emindim.

 

Telefonumu alıp açtım ve bildirimlere bakınca şok geçirdim. Muhtemelen Gökhan rahatsız olmamam için sessize almıştı ve herkes aramış, bir sürü mesaj atmışlardı.

 

Özellikle Murat'ın attığı mesajlar şok geçirmeme sebep oldu.

 

Gerizekâlı: Esra

 

Cevapsız arama.

 

Gerizekâlı: Neredesin Esra?

 

Gerizekâlı: Neden gittin, nereye kayboldun? Allah kahretsin hiçbir şey hatırlamıyorum.

 

Cevapsız arama.

 

Cevapsız arama.

 

Gerizekâlı: Yalvarırım cevap ver, iyi olduğunu bileyim.

 

Gerizekâlı: N'olur dön, bir şey yapmadın de, buna ihtiyacım var. N'olursun dön Esra.

 

Cevapsız arama.

 

Cevapsız arama.

 

Cevapsız arama.

 

Gerizekâlı: Çok özür dilerim kardeşim. Affet beni.

 

Yüzümü iğrentiyle buruşturdum.

 

Gerizekâlı: Boşver, bir şey yaptıysam da affetme beni.

 

Gerizekâlı: Yaşamayı hak etmiyorum.

 

"Kiminle yazışıyorsun?"

 

Başımı kaldırıp Gökhan'a baktım ve hemen telefonun ekranını kapattım ama o, yanıma yaklaşıp telefonu elimden çekip aldı. Ekranı açıp yana kaydırdı ve Murat'ın yazdığı her şeyi okudu.

 

"Bu ne yüzle yazıyor hâlâ?" dedi sinirle, kaşları hemen çatıldı. Öfkeden bir anda yüzü gerilmişti. "Yok bu ağzına almadan durmayacak." diyip benim telefonumu da alarak odadan çıktığında, arkasından seslenerek peşine takıldım.

 

"Gökhan! N'apıyorsun? Niye aldın telefonumu?"

 

Benim telefonumla ona bir şeyler yazdığını görünce hemen elimi telefonun ekranına koydum. Sert bakışları gözlerimi buldu.

 

"Onun eline koz veriyorsun, gece seninle olduğumu bilmesin yoksa bunu aleyhimize kullanacaktır."

 

"N'apıyım peki Esra? Seni onunla aynı eve mi yollayayım? Sen o eve gideceksen, Murat o evden çıkacak. Bunun başka çaresi yok."

 

"Başka bir yolunu buluruz. Bak Tuana da benimle gelir, istersen senin kardeşin de gelsin ama sen gelirsen olay çıkacağını biliyorum... Ayılmış hem, özür diliyor. Elbette bu affedebileceğim bir şey değil ama en azından konuşmak istiyorum. Bizimkiler gelsin, siz de gelin tanışın istiyorum ve olay çıkarırsan böyle olmaz. Murat ortada yokken beni sana vermezler. Ben tüm bunları uzun uzun düşündüm, lütfen bana güven ve biraz sakin ol."

 

Telefonu yavaşça elinden çekip aldım ve kolladımı boynuna dolayıp ayak parmak uçlarıma yükselerek yanaklarını öptüm. Geri çekilip gözledine baktım ve gülümsedim. "Günaydın Patron."

 

Yüzündeki o öfke bir anda dağıldı ve kollarını belime dolayıp, beni biraz daha kendine bastırdı. Bir anda dudaklarını dudaklarıma uzunca bastırdı. "Günaydın yavrum."

 

Dudaklarım aralık, gözlerim kocaman açılmış hâlde durup öylece gözlerine baktım. Bu şaşkın hâlim onu gülümsetti ve bu defa da burun ucumu öptü. Sanki yüzümü değil de kalbimi öpüyordu.

 

"Şaşırınca daha bi' tatlı oluyorsun."

 

"Ama sen her zaman tatlısın," dedim ve bir anlık dudaklarına, sonra yeniden gözlerine baktım. "Galiba seni çok istiyorum..."

 

 

Loading...
0%