Yeni Üyelik
41.
Bölüm
@hadizade

**

 

"Tuana sen bizi biraz yalnız bırak."

 

"Hayır! Tuana giderse ben de giderim!"

 

"Tamam, tamam kalsın... Bari mutfağa gel, sana söyleyeceklerim var."

 

"Tuana sen burada dur," diyip ona öfkeli bakışlar atarak mutfağa geçtim. Kollarımı göğsümde bağlayıp arkamı döndüm ve onun gözlerine baktım.

 

Yanıma yaklaşıp fısıltıyla konuştu.

"Sen Gökhan'ı ne kadardır tanıyorsun da sözlenmek istiyorsun?"

 

"Sen on sekiz senedir tanıyorum da n'oldu? Yılan kendi evinde olunca, mecbur başkasının evine sığınıyor insan."

 

"Esra, bak her ne yaptıysam özür dilerim. Hiçbir şey hatırlamıyorum, yemin ederim! Sevdiğim kız dün beni terk etti ve ben de biraz kafayı bulmak için içtim, yetmedi toz aldım. Evet bir pisliğin tekiyim ve bunu inkâr etmiyorum ama her ne yaptıysam ve her ne söylediysem sana değildi. Beni affetme. Sadece bunu bil."

 

"Umrumda bile değil," dedim soğukkanlılıkla, karşısında güçlü durmam onu şaşırtmıştı. "Eğer sorun çıkarırsan eve toz getirdiğini, beni içmeye zorladığını ve... ve beni taciz ettiğini söylerim. Herkese söylerim Murat, artık burada barınamazsın. Babam o arabayı çekip alır altından, evsiz kalırsın, üç kuruşluk otel köşelerinde, hak ettiğin gibi sefalet içinde ölüp gidersin."

 

"Ben senin abinim, nasıl bu kadar acımasız olabiliyorsun?"

 

Kaşlarımı şaşkınlıkla havaya kaldırdım. "Ben miyim acımasız? Sen gerçekten abim misin? Ya ben dün gece olanları unutsam, önceden olanları unutmam. Tamam mı? Her fırsatta bana zorbalık yaptığını, hayatı bana dar ettiğini unuttun herhalde? Benimki dolmuşluk, bıkmışlık. Bıktım senden, anladın mı? Bıktım!"

 

Cevap veremedi. Öylece gözlerime baktı. Böyle bir patlama beklemiyordu ama beklemesi gerekirsi. Yarattığı şahesere bakıyordu. El birliği ile beni ne hâle getirdiklerini görmelerini istedim. Yerimde başka biri olsa çok daha önce karşı çıkmıştı ama sabrımın son demlerini de kullanmıştım. Artık tahammül seviyem yerlerdeydi.

 

Kalçamı tezgâha yaslayıp, "Biz şimdi temizlik filan yapacağız," dedim başka tarafa bakarak, "evde olmazsan sevinirim."

 

Hiçbir şey söylemeden çekip gitti. Derin bir nefes aldım. Sadece birkaç saniye sonra kapı sertçe çarpılınca gözlerimi kapadım ve biri bana sıkıca sarılınca kendime geldim.

 

"Üzülme, her şey iyi olacak."

 

Ben de ona sarıldım.

"Buna inanmaya ihtiyacım var Tuana, artık iyi bir şeyler olmasına çok ihtiyacım var."

 

"Olacak inan bana, sadece sabretmen lazım."

 

Geri cekilip gözlerine baktım.

"Sadece sabır göstererek olmuyor, bir yerden sonra karşı çıkman ve hakkın olanı çekip alman lazım. Yoksa hakkını başkası yer ve sen de izlemekle kalırsın."

 

Mutfaktaki temizlik malzemelerini aldım. "Bugün evi temizleyeceğim, sen de yanımda kal. Gitme bir yere."

 

Kovayı elimden çekip alınca, omzumun üzerinden ona baktım.

"Temizleyeceğiz diyecektin herhalde, dilin sürştü."

 

"Yok ya, ben sana iş yaptırmam. Boşver, ben yaparım."

 

"Aşk olsun, ben yabancı mıyım?"

 

Bir anda salonda kan ve başka şeyler olabileceği aklıma gelince, "Yok... Şey, o zaman sen buradan başla. Ben de salonu temizleyeyim. Bir de koridoru temizleyeceğiz zaten. Öbür odalara gerek yok."

 

"Kız belki gelenlerden biri tuvalete girmek ister, orayı da temizleyelim."

 

"Orası tertemiz, iyi akıl ettin. Ben yine bi' tazikli suyla yıkarım." Sonuçta Murat her yeri batırmıştır.

 

Salona geçip sehpanın etrafına baktım. Yer temizlenmişti. Ya kendisi, ya da başka biri. Onu bilmiyorum ama birkaç damla kan izi vardı. Çitileyerek silip onları da hallettikten sonra diğer işlere koyuldum.

 

Ben salonu, Tuana da mutfağı temizledikten sonra en sona koridor kaldı. Tuana mutfaktan çıkıp bana baktı. "Sen bırak ben yaparım, dinlen biraz."

 

"Ben evin kızıyım da, sen elin kızı mısın? E sen de yoruldun. Küçücük yer zaten, silerim hemen. Senden bir şey isteyeceğim."

 

"İste."

 

"Ya bu isteme şeylerini nereden bulacağım? Ben ne yapmam gerektiğini bilmiyorum."

 

"Kızım onları annen halleder, olmadı internettin sipariş veririz, gelir hemen. Bizim daha önemli bir sorunumuz var!"

 

"Neymiş o sorun?"

 

"Kıyafet, saç, makyaj... Bunları düşünsene biraz."

 

Durup birbirine girmiş saçlarımı kaşıdım. "Ya ben onları hiç düşünmedim ama birkaç tane elbise almış-" onları Murat aldı. "Yok, öyle istemeye geldiklerinde giyecek bir şeyim yok ama param var. İş bittikten sonra alışverişe çıkalım mı?"

 

"Ay süper olur, tamam hadi ben bulaşıkları yerleştireyim. Bi' çay içer dinleniriz sonra gideriz."

 

"Çok iyi olur, geberiyorum."

 

O çay demledi. Ben de pespaye bir hâlde koridoru temizleyip ortalığı toparladım. Gökhan'ım gelecek. Gökhan'ım da Gökhan'ım yani.

 

Her şeyi kendi rayına oturttuktan sonra mutfağa geçip sandalyeye oturdum. Tuana da hemen yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu. Sırtımı sandalyenin beline yaslayıp, derin bir oh çektim. "Bitti sonunda."

 

"Bitmek yok!" Dedi o müthiş enerjisiyle, "Daha alışverişe gideceğiz ya."

 

Saate baktım. Henüz dörde çeyrek geliyordu. "Dur, altıdan sonra çıkarız. Güneş çok fena yakıyor."

 

"Kanka bir şey diyeceğim."

 

"Ne diyeceğini biliyorum... Mesajlarını okudum ama dönüş yapacak hâlde değildim. Fırsatım olmadı. İyiliğin için o fikrinden taşınman gerek."

 

"Neden öyle dedin ki şimdi?"

 

"Ben aynı evin içinde yaşıyorum. Yaşayabileceğiniz sorunları şu an ben yaşıyorum. Ne olacağını bilmiyorum. Seni sevdiğim için diyorum. Ondan uzak durman gerek."

 

"Sen öyle diyorsan..."

 

"Güven bana, senin iyiliğin için."

 

"Tamam kanka, bir bildiğin vardır sonuçta..."

 

"Var."

 

"Ben gidip üzerimi değiştireyim, bir duş filan alayım. Sen de alırsın o vakte kadar. Gelirsin beraber gideriz."

 

Hemen elini tuttum.

"Kanka, gitmesen."

 

"Kızım duş alacağım, üzerimi değişeceğim daha. Bu hâlde gidemem."

 

"Bizde al, ben veririm sana kıyafetlerimden."

 

"Esra, iyi misin? Bir şey olmuş. Çok kötü bir şey ve sen bana söylemiyorsun... Ya da söyleyemiyorsun."

 

Bakışlarımı kaçırdım.

"Heyecanlıyım sadece. Murat'la biraz kavga ettik, gelirse filan diye dedim."

 

"Neden korkuyorsun bu kadar?"

 

"Korkmuyorum, kal işte uzatmayalım ya."

 

"Tamam, ben anneme haber vereyim." diyip telefonunu çıkardı ve Cemile ablayı aradı.

 

Onlar konuşurken ben de demlenen çaydan iki kupa doldurdum. Beraber içerken farkında olmadan dalıp gitmiştim ve bir şeyler geveliyordum.

 

"İnsan öz abisine de güvenmeyecekse, kime güvenecek ki?"

 

"N'aptı ki?"

 

"İnsan öz kardeşine yan gözle bakar mı Tuana?"

 

"Ne diyorsun sen Esra? Neden bahsediyorsun? Ne yan gözle bakması?"

 

O bir anda çıkışında, ne yaptığımı anladım ve elimle dudaklarımı kapatarak, ona dehşet içinde baktım.

 

***

 

Gelecek bölüm EsTu moodu:

 

- Tuz koy, karabiber koy, zehir koy

 

- Hayır kıyamam ben Gökhan'ıma, bal koyacam

 

😂

Loading...
0%