Yeni Üyelik
49.
Bölüm
@hadizade

**

 

"Gökhan," diye inledim adını, bir kez daha ve bir kez daha. Arkadan bir yılan gibi gelip boynuna dolanan eli ve boynumda gezinen arsız dudakları bedenimi kavurup, zihnimi uçuruyordu. "Gökhan."

 

"Söyle yavrum," dedi kışkırtıcı bir sesle.

 

Ona bu şekilde karşı koymak çok güçtü. Zira ona hayır demek hiç içimden gelmiyordu.

 

"Gökhan."

 

"Söyle bebeğim."

 

Hoşuma gidiyordu.

 

"Gökhan."

 

"Söyle güzelim, güzel kızım."

 

Alev gibi yanan çıplak teni, sert göğsü sırtıma yaslıydı ve kolları yılan gibi bedenimi sarmıştı. Bu defa bir şey söyleyemedim ve az sonra onun fevri hareketleriyle bedenim yeniden ters çevrildi. Sırtım koltuğa yayılınca, nefes nefese kirpiklerimi birbirinden ayırdım. Bakışlarım, hemen üzerimde duran o adamın üzerinde gezindi. Aşağıya doğru sarkan kemeri, siyah pantolonu, kaslı karnı ve sıkı göğsüyle üzerime doğru eğildi ve benim ellerim onun göğsüne ulaştı. Parmaklarım usulca karnına inip, oradan da sırtına doğru kaydı ve tırnaklarımı sırtında gezdirdim.

 

Ellerini omuzlarımın üzerinden koltuğa bastırıp yüzüme eğildiğinde, dudaklarımı ondan kaçırdım. Önce durdu ve bir süre bana baktı. Başka tarafa bakıyordum. Parmaklarımla elbisemi çekiştirerek düzeltmeye çalışıyordum. Dudaklarını yanağıma bastırdı ve hemen bedenini yan tarafa attı.

 

"Korkma yavrum," dedi kısık bir sesle, parmakları yanağımı okşarken, "benden korkma."

 

"Korkmuyorum zaten, biz o konuyu çoktan aştık."

 

"İstemiyorsan yapmayız, ben beklerim. Yeter ki, korkma."

 

Gülümsedim.

"Seni seviyorum, Patron."

 

"Seni seviyorum yavrum."

 

Bu, belki de sakin geçen son ânımızdı, çünkü Murat'ın kapıya attığı darbelerle beraber adımı haykırdığı duyduğumda, olduğum yerde sıçrayarak doğrulup oturdum. "Esra! Burda olduğunuzu biliyorum, çıkın lan dışarıya!"

 

"Gökhan!" Diyerek tedirginlikle koluna tutundum. Hemen koltuktan kalktık. Korkuyla üstümü başımı kontrol ettim. Kapıyı öyle yumrukluyordu ki, az sonra kırılacaktı.

 

Çok geçmeden kapı gerçekten de kırıldı ve Murat tek bir tekmeyle kapıyı açıp içeriye girdi. Alev saçan yeşil gözleri hemen beni ve Gökhan'ı buldu. Bir boğa gibi burnundan soluyordu.

 

"N'apıyorsunuz lan siz burda?"

 

"Sana ne?" dedi Gökhan, "Seni ne ilgilendirir?"

 

Keşke ben de bu kadar cesaretli olabilseydim. Dehşet içinde ikisine bakıyordum. Gökhan ikimizin arasına girdiğinde, Murat yumruk yaptığı elini onun çıplak göğsüne vurdu. "Ne diyorsun lan sen? Ne bu hâliniz? Sikiştiniz mi lan?"

 

"Siktir git, sana ne?" diye tekrar etti Gökhan, "Belanı benden bulma, siktir git."

 

"Ne demek sana ne lan? Ben onun-"

 

"Ee?" dedi Gökhan, yüzünde hafif bir tebessüm oluştu, "Nesi oluyorsun da karışıyorsun?"

 

Buna ne cevap vereceğini gerçekten merak ediyordum. İkimiz de onun yüzüne bakıyorduk. Bir an onların üvey ailem olduğunu unutmuş olsam da, Gökhan hatırlattı. Sahi, neyim oluyorlardı?

 

"Yeter!" dedim yüksek bir sesle, "Yeter Murat, yeter! Benimki de can, bıktım sizden! Nişanlım o benim, artık namus diye diye yalandan beni kısıtlayamazsın! Ben o kısıtlamaların sebebini bilsem, senin ne kadar âdi biri olduğunu bilsem, bir dakika bile durmazdım o evde... Onlara da söyle, ben artık o eve geri dönmeyeceğim!"

 

"Esra, bak beni deli etme!" diyerek yaklaşıp bileğimi tuttuğunda, kolumu çekiştirdim.

 

"Ya bırak, gelmiyorum seninle!" dememe rağmen inatla çekiştirirken, Gökhan'ın araya girmesi pek uzun sürmedi. Bir elini onun koluna sardı, diğer elini de benim bileğime. İkimizi birbirimize yaklaştırdı ve Murat'ın parmaklarını teker teker bileğimden söküp attıktan sonra beni arkasına alıp, Murat'a baktı. "Canını yakıyorsun, yine ne içtin sen? Kendinde misin?"

 

"Sana mı soracağım lan? Esra benim, istersem severim, istersem yakarım!"

 

"Orada dur, bu kız kimsenin değil. O istediği yerde duracak ve o, benim yanımda kalmak istiyor. Ayrıca senin yanında dursa bile canını yakamazsın, git de kafanı kırdırtma bana."

 

"Bu ihanetinin bir bedeli olmayacak mı sanıyorsun? Arkamdan iş çevirdin, ama Esra senin iç yüzünü biliyor mu acaba? Bilse seninle mi olacak, yoksa benimle mi gelecek?"

 

"Ne saçmalıyorsun?" dedim yana doğru bir adım atıp, Gökhan'ın arkasından çıktığımda, "Ne iç yüzü? Neden bahsediyorsun sen?"

 

"Onu dinleme," dedi Gökhan, omzunun üzerinden dönüp bana baktı, "aramızı bozmaya çalışıyor, hep yaptığı şey. Bana güvenmiyor musun?"

 

"Tabii ki, güveniyorum." dedim ama içim hiç öyle demiyordu. Sadece ona diyemedim. Gökhan ile Murat'ı o evde çok yakın gördüm, üstelik o altı aylık süreçte benimle değil de, onunla iletişime geçmesi garipti. Nedenini merak ediyordum. "Ama..."

 

"Ama ne?" Dedi hemen Gökhan, kaşlarını çatarak bana baktı.

 

"Bence şimdi tam sırası," dedi Murat, büyük bir keyifle, "ona gerçeği sen mi söylemek istersin, yoksa ben mi söyleyeyim?"

 

 

Loading...
0%