Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6.BÖLÜM | "Sen Yoksan Yıkılsın Yansın Dünya,Ne Gam!"

@haticeyldr

 

Desteklerinizi Esirgemeyin :)

 

Keyifli Okumalar Dilerim...

****

 

"Senin de amacın baban ile aynı mı?" Kadının sorusunu anlamadı adam."Babanın anneni öldürdüğü gibi,sende beni mi öldüreceksin?!"

 

Araba ani bir fren ile durdu.Kadın öne doğru savrulurken son anda dengesini toparladı.Adam,koltukta yan dönerek keskin bakışlarını kadına dikti.

 

"Beni sakın o şerefsiz ile aynı kefeye koyma!"

 

"Neden?" Tek kaşını kaldırdı havaya kadın."Senin babandan farkın ne ki? Beni defalarca kez öldürmeye kalktın.Ben arada bir fark göremiyorum." Yutkundu."Sonum senin tarafından öldürülmek olsun istemiyorum,annenin yaşadığını yaşamak..."

 

Adamın gözlerinin en derinine baktı.Ateş,babasına benziyordu.Ondan ne gördüyse onu uyguluyordu.Lakin hakikat bu değildi.Bu sadece Su'yun düşüncesiydi.Ateş,hiçbir vakit benzememişti babasına.Bunu başarabilmek adına elinden geleni yapmıştı.

 

"Beni kime benzetirsen benzet ama o şerefsize asla!"

 

"Beni korkutuyorsun Ateş." Kadının bu itirafı adamda hiçbir etki uyandırmadı."Senden korkuyorum." Adamın tepkisizliği karşısında sözlerine devam etti."Bana yaptıkların," Adamın onu anlamasını istiyordu."Beni korkutuyor.Sen,istediğin olmayınca en sevdiklerini bile kolayca gözden çıkarıp harcayabilen bir insansın.Ayağım ağrıyor Ateş." Elini diz kapağının arkasına koydu."Bana zarar veriyorsun." Adamın bakışları birkaç saniye kadının ayağına kaysa da yeniden gözleriyle birleşti."Tedavi olmalısın."

 

Adamın,onun söylediklerini dinlemesini istiyordu."Kolay bir hayat yaşamamışsın,bu hakikat aramızda apaçık bir şekilde duruyor.Lakin bunun acısını benden çıkaramazsın.Belki uzman birinden bir yardım-"

 

"Yeter kes!" Adamın,aniden gürlemesiyle yerinden sıçradı kadın.Söylediklerini yutmak zorunda kaldı."Kes sesini! Gıkını dahi çıkarma!"

 

Önüne dönerek elini kapının kulpuna attı ve büyük bir öfkeyle indi aşağıya.Birkaç adım attı.Kadın,ön camdan ona baktı.Adam,daha fazla dayanamadı.Çömelerek başını ellerinin arasına aldı.Gözlerinden bir bir süzüldü yaşlar.

 

Kadın,bu söylediğinde haklıydı.Hiç kolay bir hayat yaşamamıştı.Küçüklüğünden itibaren hiçbir vakit huzurla bir gün geçirip gece çöktüğünde huzurla başını yastığa koyamamıştı.

 

Annesinin her gün çocuklarının boğazından bir lokma dahi olsa geçmesi için iki eve gündeliğe gitmesi,ablasının onlara bakması,akşam olduğunda babasının eve içkili bir halde gelip annesine şiddet uygulaması ve kazandığı tüm parayı kumara yatırmak adına zorla ondan almasını silemiyordu zihninden.

 

Bunun için çabalıyordu ama olmuyordu.Babasının en büyük ablasını kendisinden yaşça büyük bir adamla evlendirmek istemesi canlanıyordu gözünün önünde.Ablası bu evliliği istemeyince bahçede babasının onu itmesi sonucu sacın üzerine düşmesi ve yüzünün sol tarafının tamamen yanması,ablasının acı dolu çığlıkları gitmiyordu aklından.

 

O isteme gecesini de hatırlıyordu.Her şey aklında bir bir yazılıydı.Babası,ablasını kendisinden bile büyük bir adamla evlendirmişti.O gün son görüşü olmuştu ablasını.Ablasının sözde kocasının kapılarının önünde babasına bir deste para verişini,babasının tek tek saymasını ardından başını onaylarcasına sallamasına kadar her şey zihnindeydi.Ablası,annesinin ona yaptığı küçük bir bezin içine sarılmış,iki üç parça kıyafeti ile ayrılmıştı evden.O günden sonra hiçbir izini bulamamıştı.Kendi ayakları üzerinde durduktan sonra karış karış etmişti her yeri ama yoktu.Burnunda tütüyordu.Belki de ölmüştü...Kardeş hasreti göğsünde bir kor olmuş içten içe yanıyordu.

 

Ablasının evden gidişinin ardından annesi asla toparlanamamıştı.Her gece annesinin ağlayışına kapının arkasından tanıklık ederdi Ateş.Herkes uyumaya geçip ışıklar kapandıktan sonra yer yatağından kalkar,anne ve babasının uyuduğu odanın kapısına giderdi.Göz ucuyla bakardı odaya.Babası horul horul uyurken annesi elinde ablasından ona kalan tek yadigarı olan yazmaya sarılır ağlardı.Her gün içinde ki nefret ateşini körükleyerek büyümüştü.Babası sadece ablasının değil,tüm evlatlarının hayatını mahvetmişti.

 

Abisinin birçok kez intihar edişine tanıklık etmişti.Kendisini asmıştı,Ateş kurtarmıştı onu.Daha sonrasında kendi boğazını keserek hayatına son vermişti.Abisi çolaktı.Küçük bir çocukken babasının silahını temizlediği anda görünmez bir kaza ile sağ elini kaybetmişti.O günden sonra hep yarım hissetmişti kendini.Onun bu hali hep üzmüştü Ateş'i.Bu nedenle yardımcı olmak onun göreviydi ağabeyine.Yıllar geçmiş,her ikisi de birer delikanlı olmuştu.

 

Bir gün ikindi vaktiydi.Ateş,bahçedeki sade bir ipten yapılmış salıncakta oturmuş,karşısında ki eşsiz manzarayı izlerken abisinin çığlıklarını işitmişti.Başını evlerinin girişindeki tahta girişe çevirdiğinde babasının,abisini sürüklediğini görmüştü.Sebebi ise abisinin sevdiği kadını kaçırması ve çok geçmeden yakalanmalarıydı.Babasının o gün ağabeyinin diğer kolunu da kırdığını,onu tam dört gün aç susuz bıraktığını hatırlıyordu.Annesinin gizli gizli geceleri ağabeyine yemek götürdüğünü anımsıyordu.Kaçırdığı kızın birkaç hafta sonra başkası ile evlenmesini kaldıramamıştı abisi.Canına kıymıştı.Ve bu olaya kendi gözleri ile şahit olan Ateş,toparlanamamıştı bir daha.

 

Elini boynundaki zincire attı.Sımsıkı kavradı.Bu zincir ona ağabeyinden kalan tek şeydi.Ağabeyini kanlar içinde gördüğünde annesinin çığlıkları üzerine odadan komşular tarafından zorla çıkarılırken son anda çekip almıştı.Tek güç kaynağıydı bu kolye onun.

 

Başını yere eğdi.Gözlerinden süzülen yaşlar yere damlıyordu.Acıyı kalbinde hissediyordu lakin acı bu sefer daha keskin daha şiddetliydi.

 

"Ölmesi gereken bendim ağabey,sen değil."

 

Hayatta yaşanabilecek en acı şeylere şahitlik etmişti Ateş.Kardeş acısı,anne acısı...

 

Ölüm ardıma düşüp de yorulma

Var git ölüm bir zaman da yine gel

 

Akibet alırsın komazsın beni

Var git ölüm bir zaman da yine gel

 

Akibet alırsın komazsın beni

Var git ölüm bir zaman da yine gel

 

Çıkıp boz kırlara ulaşamadım

Yalan dünya sana çıkışamadım

 

Eşimle dostumla buluşamadım

Var git ölüm bir zaman da yine gel

 

Eşimle dostumla buluşamadım

Var git ölüm bir zaman da yine gel

 

Karacoğlan der ki konup göçerken

Ecel şerbetini tas tas içerken

 

Yine buldum beni senden kaçarken

Var git ölüm bir zaman da yine gel

 

Yine buldum beni senden kaçarken

Var git ölüm bir zaman da yine gel

 

- Aytekin Ataş,Var Git Ölüm -

 

"Yetmedi mi Allah'ım yaşadığım acı,verdiğim kayıplar...Annem,ablam,abim,henüz bebekken bu hayata gözlerini yuman kızkardeşim..."

 

Şimdi birde...

 

Birde Su'yu kaybetmek istemiyordu.Bu acıyı kaldıramazdı.Kadın,ondan gitmesin diyeydi tüm bu yaptıkları.

 

Ellerinin tersiyle gözyaşlarını silip ayaklandı.Tam arkasını dönmüştü ki,kadını tam karşısında buldu.Su,arabadan inmiş onun yanına kadar gelmişti.Kadının gözlerine baktı.Bu hayattaki huzuru onda bulmuştu Ateş.İlk kez...Ömrü hayatında ilk kez başını yastığa huzurlu bu kadının yanına koymuştu ve kesintisiz bir uyku çekmişti.Kadın,onun nefesiydi.Bu hayatta ki yaşama amacı kadındı.Eğer kadın olmasaydı Ateş çoktan öldürmüştü kendini.

 

"Sen yoksan yıkılsın yansın bu dünya,ne gam!"

 

Sağ elini havaya kaldırıp kadının yanağına dokunmak adına hareket ettirdi lakin bu eylemi kadının birkaç adım geriye gitmesiyle başarısız oldu.Elini aşağıya indirdi.

 

"Dokunma bana o kanlı ellerinle!" Kavisli kaşlarını hafifçe çattı."Ellerinde masum bir kadının kanı var! Ve Allah bilir daha nice masumun! Sen neden iyi bir insan olamıyorsun biliyor musun Ateş?" Başını sorarcasına salladı ve ardından kendi sorusuna kendisi cevap verdi."Çünkü kalbinde iyiliğin kırıntısı dahi yok! Bu dünyada senin için varsa yoksa kendin! Senin isteklerin,senin sorunların,senin arzuların! Tüm dünya el pençe divan duralım,senin gönlünü eyleyelim istiyorsun ama yok öyle bir dünya!" Başını her iki yana salladı."Bir ömür yalnız kalacaksın.Aldığın o masum canların ahları bir bir tutacak! Hayatından elbet bir gün çıkacağım!" Gözlerini kıstı."Ve benden sonrası tufan!"

 

"Senden sonrası yok Su!" Adam,öfkesinin ve sinirinin son demlerini yaşıyordu."Sana yıllarca bunu anlatmaya çalıştım ama yok,anlamıyorsun! Sen yoksan bende yokum! Anlıyor musun,beynin basıyor mu?!" Hızla yaklaştı kadına."Senin olmadığın bir dünyada benim yerim yok! Sen son nefesini verdiğin an,öldürürüm kendimi! Bir dakika bile düşünmeden,hiç tereddüt etmeden öldürürüm kendimi! Anla artık,bassın bu kafan!" İşaret parmağını kadının şakağına vurdu birkaç kez."Seni seviyorum,sana aşığım! Ve sen olmadan ben hiçbir şeyi beceremiyorum,yapamıyorum! Seni seviyorum,tüm kalbimle ve asla pes etmeden!"

 

"Sevmek bu değil!" Adamın elini öfkeyle ittirdi.Sesler yine yükselmeye başlamıştı."Sevmek yaralar açmak,kırmak dökmek değildir! Seven insan sevdiğinin yanında dağ gibi durur! Onu diri diri toprağa gömecek kadar canileşmek değildir sevmek,aşık olmak! Sen normal biri değilsin Ateş! Sen,bir katilsin! Benim olmadığım bir dünyada yerinin olmadığını söylüyorsun ama yaşama sebebin olarak adlandırdığın beni defalarca kez öldürmeye kalkıyorsun! Bu değil,sevmek bu değil! Ben uzak duracaksın! Anlıyor musun,benden uzak duracaksın! Suçunu kabul edip cezasını çekeceksin ve bu yükümlülüğü kaldıracaksın üzerimden! Ben senin yüzünden annem yerime koyduğum insanı kaybettim! Mesleğimi ve hayatımı da kaybetmeyeceğim!"

 

Adam,hızla kavradı kadının çenesini.Onu kendine yaklaştırdı.Kadın,yanaklarına uygulanan baskıdan dolayı yanan canıyla adamın kalın bileğine doladı ince,uzun,kemikli parmaklarını.Dudakları baskıdan büzülmüştü.

 

"Hiçbir kuvvet beni senden vazgeçiremez! İstediğin kadar zırvala! Seni bırakmayacağım!"

 

Kadın,şu an çok kötü bir psikolojideydi ve üst üste yaşananlar onu henüz gün yüzüne çıkmasa da derin etkiliyordu.Bu adam yüzünden acısını bile doğru düzgün yaşayamıyordu,yasını tutamıyordu.

 

Bir ömür kurtuluşu yoktu bu adamdan.

 

Bundan emin olmuştu artık.

 

Ertesi Gün,

 

"Güneş!"

 

Güneş,başını sol tarafa çevirerek tarlanın girişinde bulunan iki odalı evin bahçesinden ona bağıran ablasına baktı.

 

"Zaten hastasın! Zor düşürdüm ateşini! Eve gel de uyu biraz,dinlen!"

 

Güneş,omuz silkti.

 

"Abimler gelene kadar burada bekleyeceğim abla.Ayrıca iyileştim." Elini alnına koydu."Bak,ateşim yok." Tebessüm etti."Abimin geleceğini duyarım da hastalık mı kalır bende?"

 

Derya,kollarını göğsünün altında birleştirdi.Keskin bir nefes aldı.

 

"Bir bu eksikti zaten! Takmış hiç tanımadığımız bir kadını koluna,buraya getiriyor! Bizi ne kadar tehlikeye attığının farkında mı acaba?"

 

Güneş,papatyaları toplamaya devam etti.

 

"Neden öyle diyorsun abla,sende zamanında sevdalanmışsın." Bu sözleri Derya'yı ansızın kedere sürükledi."Kalbin sözünü dinledi mi,dinlemedi.Abim de şimdi aşık olmuşsa onu bu sebepten ötürü suçlayamayız."

 

"Ben İçerideyim.Seninle de ilgilenmeyeceğim artık.İsteğin kadar o Güneş'in bağrında durabilirsin.Hastalandığında konuşacağım ben seninle."

 

Güneş'i bahçede bırakarak içeriye girdi.Kapının girişine ulaştığında ayağında ki terlikleri çıkarıp içeriye girdi.Gözleri dolmuştu.Kirpiklerini kapattı bir süre,olduğu yerde duraksadı.

 

"Baba ne olur,yapma!"

 

Boğazı yırtılırcasına attığı çığlıklar,sevdiği adamın babası tarafından hırpalanması,çaresiz çırpınışları ve en sonunda Ali'nin yere yığılan iri bedeni...

 

Beyninde yankılanan sözler canını acıtmaya yetiyordu.Babası tüm kardeşleri gibi onunda hayatını mahvetmişti.Elleri arasına almış,paramparça etmiş ve bir köşeye firlatmıştı.Babasına olan öfkesi hiçbir zaman dinmemişti,hiçbir zaman da dinecek gibi değildi.

 

Parmak uçlarıyla şakağından çenesine kadar uzanan derin kesiğe dokundu.Karanlık geçmişi hatırlatıyordu bu iz ve ne yazık ki bir ömür bu gerçek ile yüz yüze kalacaktı.Zira bu yara kapanmayacaktı.

 

Elbet bir gün kavuşacaklardı sevdiği ile.

 

Gözlerini araladı.Çıplak ayaklarıyla el emeği dokuma halının üzerinde yürüdü gömme dolaba doğru.Kapaklarını kavrayarak kendine çekti.Küçük işlemeli ahşap kutuyu aldı eline.İçini açtı.Minik cam şişeyi aldı eline.Bakışları derinleşti.Birçok kez canına kıymaya kalkmıştı ama Güneş'in varlığı onu bu kararından her seferinde vazgeçiriyordu.Baş parmağını şişenin üzerinde gezdirdi.

 

"Tez vakitte kavuşacağız Ali'm..."

 

****

 

Su,uyuşmaya başlayan ayaklarını ileriye doğru uzattı.Saatlerdir yoldaydılar.Ve artık akıp giden yolu görmekten midesi bulanmaya başlamıştı kadının.

 

Yaklaşık bir saat önce zorla yemek yedirmişti Ateş ona.Su itiraz ettiği an,'Dediğimi yapmazsan kalan yolculuğuna bagajda devam edersin' demiş ve birlikte yemek yemeye ikna etmişti.

 

Şimdi ise tekrardan yola revan olmuşlardı.

 

"Of..." Dedi uzatarak.

 

Adamın bakışları dikiz aynasından onu buldu.

 

"Yani?" Dedi Ateş,başını sorarcasına sallarken."Ne yapmamı bekliyorsun,dans edip seni eğlendirmemi felan mı?"

 

"Sen kendini komik felan mı sanıyorsun? Daha ne kadar yol var? Ve nereye gidiyoruz? Polise anlatacağım bunların hepsini: Beni zorla alıkoyduğunu,beni götürdüğün şehri..."

 

Ateş'in dudağının sol kenarı yukarı kalktı.

 

"Artık kaçak bir hayat sürmeye alışmalısın.Zira polis seni bulduğu an kim tarafından nereye kaçırıldığını sormayacak sana,derdest edip hapishaneye gönderecek seni.Hani o yaşlı kadıncağızın ölümünden sen sorumlu tutuluyorsun ya..."

 

Kadının aniden doldu gözleri.Adam,bunu sürekli hatırlatarak canını yakmaktan çekinmiyordu.Dolu dolu gözleri cama döndüğünde Ateş,dudağının kenarında ki gülümsemeyi silmiş,sert yüz ifadesini takınmıştı.Böyle anlık olarak kadının canını sıkacak kelimeler sarfediyor daha sonrasında kadının üzülmesi onu da üzüyordu.

 

Kadın saniyeler içerisinde ağlamaya başlarken adam dudaklarını araladı.

 

"Bir gün seninle ölesiye kadar içeceğiz Su." Gözlerini yola dikti."Ve o gün kaldırdığımız kadehler birimizin kurtuluşu birimizin sonun olacak...O güne kadar sabırla bekle ve hayatta kalmaya bak! Zira bu oyunun sahibi benim! Ve şunu aklına iyice kazı,herkes bu oyunu benim kurallarıma göre oynar,sakın ola yenilme." Kadının bakışlarının üzerine döndüğünü hissediyordu."İlaveten," Son sözlerini sıraladı."Ben bir katilim! Oyunu kaybeden ben olursam ortada kimse kalmaz,haberin olsun..."

 

Bu apaçık bir tehditti.

 

 

Devam Edecek...

 

 

Loading...
0%