Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@hayallerdebirisi2

 

"Ne bakıyorsun?" Margot beni düşüncelerimden uyandırdı çünkü mesajı okuduğumda. beri başka hiçbir şey düşünemiyordum.

 

"Hiçbir şey, sadece yorgunum" diye cevap verdim ve pencereden uzaklaşıp büyük toplantı odasındaki sandalyelerden birine oturdum.

 

Hızla yanıma otudu ama konuşmadan önce Jimin odaya girip kollarını açarak yüksek sesle "Günaydın güzellik" dedi.

 

"Günaydın" kızararak gülümsedim.

 

"Sarılmanı bekliyorum" Jimin tekrar konuşup, kolları hala açık ve gülümseyen gözleriyle beni izliyordu.

 

Margot kaşlarını kaldırmış ve kollarını kavuşturmuş bir şekilde bana bakmak için başını çevirdi, gözleri beni o sandalyeden kalkmamaya davet ediyordu.

 

Hala kollarını açmış bir şekilde bekleyen Jimin'e bir kez daha baktım ve Margot'nun bana attığı uyarıcı bakışları umursamadan, sandalyeden kalkıp ona sıkıca sarıldım

 

Yanağını kafama koydu ve ikimiz de bir ayağımızdan diğerine doğru sallanmaya başladık.

 

"Çok güzel kokuyorsun" dedi saçımı koklayarak

 

"Sen de" diye tekrarladım, başım hala göğsündeydi.

 

"Aman Tanrım! Şimdiden en iyi arkadaş mı oldunuz?" Tae gözlerini devirerek odaya girdi.

 

"Aman Tanrım, kıskanıyor olmalısın!" diye alay ettim onunla.

 

Cevap vermeyip sadece kahvesini yudumladı ve sinirli bir ifadeyle gözlerimin içine bakarak beni izledi.

 

Diğer adamlar odaya girip beni ve Margot'u selamladılar, ben de onları selamladım.

 

Min ve arkadaşları yerlerine oturduktan sonra toplantı başladı!

 

"Tamam herkes, şarkının ilk kaydının harika olduğunu duydum, şimdi birkaç şey eklememiz gerekiyor ve hafta sonuna kadar bitmiş olacak, değil mi Yoongi?" Min, Suga'ya sordu ve Suga başını sallayarak cevap verdi.

 

"Tamam o zaman müzik videosu hakkında konuşmamız gerek. Tuttuğumuz yönetmen gelecek hafta burada olacak, böylece çekimlere başlayabiliriz. Şimdilik tek yapman gereken koreografiyi öğrenmek, bu yüzden yarından itibaren doğrudan spor salonuna gideceksin. Herhangi bir sorun var mı?"

 

Min'in az önce söylediği son sözlerden dolayı biraz kafam karışmış bir şekilde elimi kaldırdım.

 

"Evet Fiona?" o düşmanıymışım gibi beni izliyordu. "Affedersin, koreografi mi? Bunu bilmiyordum yoksa Alex'i de yanımda getirirdim!" diye cevap verdim Margot'u kocaman gözlerle izlerken.

 

"Alex kim?" diye sordu Min, kaşlarını çatarak

 

"Koreografım! Ve ayrıca dansçım!" diye cevap verdim ona dişlerimi sıktığımı belli edecek bir sesle.

 

"Zaten bir koreografımız var Bayan Fiona" Min gülümseyerek tekrarladı. Elbette bir koreografları olduğunu zaten biliyordum ve müzik videolarındaki koreografileri düşündüğümde gerçekten iyi olmalı!

 

Ama Alex sadece bir koreograf değil, aynı zamanda en yakın arkadaşlarımdan biri. Kariyerimin başından beri yanımda ve yeterince iyi olmadığımı düşündüğüm için bırakmak istediğim anları atlatmama yardımcı oldu. Şu an olduğum yere gelmem gerçekten zordu ve onsuz burada olup olmayacağımdan pek emin değilim! Hayatımda ilk kez bana ders vermemesi ve yardım etmemesi fikri yüz ifademi hüzünlendirdi. Onu özledim.

 

"Son müzik videonuzu koreografilendiren kişi mi?" Jungkook bana soran gözlerle baktı ve gözlerimi masadan kaldırıp ona bakıyordum ve ona başımı sallayarak cevap verdim.

 

"O iyi! Onu da almalıyız" Jungkook bu sefer Min'e bakarak tekrar konuştu.

 

Min ona ve sonra bana baktı, en sonunda o ve Margot’la bakışmaya başladılar ve bu sefer konuşacak olan o oldu. "Tamam, ona yarın için bir bilet göndereceğim"

 

"Yaşasınnn!" diye bağırdım ve ona yandan sarıldım, ama o gözlerini devirip gülümsemeye başladı. "Tamam, tamam, şimdi beni bırak gideyim. " diyip kahkahalar atarak odadaki herkesi güldürdü.

 

Onu bırakıp sandalyeme yaslandım. Herkes Min'in yarın için planını açıklamasını dinlerken ben başımı çevirip beni izleyen Jungkook'a bakıyordum.

 

"Teşekkür ederim" dedim ve ona gülümsedim, o da bana göz kırparak ve gülümseyerek karşılık verdi.

 

"Bugünlük bu kadar yeter, artık özgürsünüz." diyip Min yerinden kalktı ve herkes onu takip etti.

 

Margot'ya doğru yürüdü. “O zaman dün sana söylediğim yerde öğle yemeği yiyelim mi?"

 

"Çok isterdi-" siye cevap vericekken Margot cümlesini bitiremeden, bu sabahki konuşmamızı hatırlayarak suçlu gözlerle bana bakıyordu.

 

"Gidebilirsin, merak etme" dedim ona, biraz gülerek, bu durumu komik ama bir o kadar da tatlı buluyordum.

 

"Emin misin? Seni bir daha yalnız bırakmak istemiyorum!" dedi endişeyle.

 

İkisine de gülümseyerek başımı salladım ve odadan çıkmadan önce Margot bana bir şey söylemek için durdu. "Ah! Neredeyse unutuyordum! Araban bu sabah geldi, otoparkta." çantasından bir çift anahtar çıkarıp uzattı. "LÜTFEN ölme."

 

"Söz veremem" diye alaycı bir şekilde burnunu kırıştırdım.

 

Margot ve Min odadan ayrılırken ceketimi sandalyeden almak için döndüm ama bunu yapamadan Jimin yanıma geldi.

 

"Peki, akşam için planların var mı?" diye sordu geniş bir gülümsemeyle.

 

"Şey, bir işim yo-“

 

"Harika! Eğlence parkına gidiyoruz!"

Diyip ceketimi sandalyeden aldı.

 

"Gerçekten sevmiyo-" bitiremeden önce kolunu omzuma doladı. "Tatlım! O da bir soru değildi" dedi gülümseyerek.

 

Lunaparklardan nefret ediyorum, o ölüm tuzaklarından birine binme ihtiyacı hissetmiyorum ama ona nasıl hayır diyebilirim ki?!

 

Bu durumdan nasıl kurtulacağımı düşünürken zaten otoparka girmiştik.

 

"Tamam çocuklar, sonra görüşürüz." Nam bize el salladı ve yanımızda park edilmiş beyaz Range Rover'a doğru gitti. Jin, Hobi ve Suga da onu takip etti.

 

"Nereye gidiyorlar?” diye sordum diğerlerine, biraz şaşkın bir şekilde.

 

"Yoongi'nin arabasını alıyorlar."

"Benimle geliyorsun." Jungkook önümüzdeki siyah Mercedes'e bakarak cevap verdi.

 

Bu ONUN arabası mı?!

 

"Hadi gidelim" Jimin, arabaya doğru yürüyen Jungkook ve Tae'ye doğru başını salladı.

 

Arka koltuk kapısına ulaştım ama açmadan önce Jungkook bana şaşkın şaşkın baktı.

 

"Ne yapıyorsun?"

 

"Ben...Ben binmiyor muyum?"kafam karışık bir şekilde yüzüne bakıyordum.

 

Kapıyı açıp sürücü koltuğuna oturmadan önce söylediği tek şey "Ön koltuk" oldu.

 

Ben, arka koltuktaki Jimin ve Tae'yle birlikte Jungkook'un otoparktan çıkarken yolu izliyorduk.

"Bunun senin için çok hızlı olup olmadığını söyle bana" dedi, gözleri hala yolda, dudaklarında hafif bir sırıtışla.

 

Başımı çevirip ona ve sonra hız göstergesine baktım. Sadece 80 km hızla gittiğimizi gördüm.

 

Benimle dalga mı geçiyor?!

 

"Sen hız limitlerine uyan kızlardan olmalısın" diye devam etti ve sonra dönüp gözlerimin içine baktı.

 

"Yani sen iyi bir kızsın, değil mi?"

 

Bir saniyeliğine ona baktım ve sonra alaycı bir şekilde gülümseyerek onu taklit ettim.

 

"Evet büyükbaba! Şimdi kapanmadan önce bizi lunaparka götürebilir misin?"

 

Bunu söylediğimde Tae ve Jimin kahkaha attı. Jungkook sırıtmadan önce dilini yanağına doğru itti. "Eğer istediğin buysa"

 

Hala bir eli direksiyonda, diğeri kol dayanağında olan araç hızla 130 kilometreye kadar çıktı.

 

"Kızı etkilemek istediğini biliyorum ama bunu bizi öldürmeden yapabilir misin?" diye sordu Jimin, Jungkook'a. Jungkook da hafifçe gülüp ardından yavaşlamaya başladı.

 

"Beni etkilemek için çok daha fazlası gerekir, endişelenme" dedim, ama hala yapabilecekleri için sabırsızlanıyordum.

 

Başımı çevirip onlara bakmadım ama gözlerinin üzerimde olduğunu hissediyordum.

“Etkilenmedin? Evet göreceğiz" Tae'yi arka koltuktan duydum ve hafifçe kıkırdamadan edemiyordum.

 

Jungkook önce bana, sonra dikiz aynasından ona baktı ve sonra tekrar yola bakmaya devam etti.

 

Hiçbir şey söylemeden bir düğmeye bastı ve arabadaki müzik çalmaya başladı.

 

"Ne tür müzik dinlediğini bilmek istiyorum" dedi ve bana telefonunu uzattı "Al. İstediğini çalabilirsin"

 

Müziği benim seçmemi mi istiyor?!

 

Spotify'da olan telefonunu elime aldım ve hâlâ biraz kafam karışık bir şekilde aklıma gelen ilk şarkıyı yazmaya başladım.

 

Şarkıya eşlik etmeden duramamıştım.

 

🎤🎤🎤🎤🎤

Could you believe I could be different?
Farklı olabileceğime inanır mıydın?

I’ll be the difference, I’ll lift you high
Ben farklı olacağım, ben seni yukarı çıkaracağım

And I understand your hesitation
Ve ben tereddütünü anlıyorum

Our reputation, it’s no surprise
Bizim ünümüz, sürpriz yok
So let me redefine you
Bu yüzden seni yeniden tanımama izin ver

And you can see the tide move
Ve sen gidişatları görebilirsin

Just like tears in the eyes do
Gözlerindeki göz yaşları gibi sadece

And when you’re feeling alone
Ve sen yalnız hissettiğinde

Oh, baby, I’ll be right here
Oh, bebeğim ben orada olacağım

Between the sea and silence
Denizler ve sessizlik arasında

So breathe easy my dear
Bu yüzden sevgilim kolayca nefes al

You can find sunshine in the rain
Sen yağmurda gün ışığını bulabilirsin

🎤🎤🎤🎤🎤

 

Jimin de şarkıyı söylemeye başladı.

 

🎤🎤🎤🎤🎤

I will come running when you call my name
Sen adımı söylediğinde ben koşup geleceğim

Even a broken heart can beat again
Bir kırık kalp bile tekrar atabilir

Forget about the one who caused you pain
Acıya sebep olanlar hakkındakileri unut

I swear I’ll love you in a different way
Yemin ediyorum ben seni farklı bir şekilde seveceğim

🎤🎤🎤🎤🎤

 

Aniden üçü de çılgınca dans etmeye başladı.

 

Ne kadar çılgına döndüklerine şaşırarak gülmeye başladım.

 

🎤🎤🎤🎤🎤

I know that love is so unforgiving
Biliyorum aşk çok acımasız

You’ve been a victim too many times
Sen bir çok kez bir kurban oldun

And I’ll be the friend, hold you together
Ve ben seni birlikte tutacak arkadaşların olacağım

I’ll be forever, will you be mine?
Ben sonsuza kadar olacağım sen benim olacak mısın?

🎤🎤🎤🎤🎤

 

Jungkook katılmadan önce bana geniş bir gülümsemeyle baktı.

 

🎤🎤🎤🎤🎤

So let me redefine you
Bu yüzden seni yeniden tanımama izin ver

And you can see the tide move
Ve sen gidişatları görebilirsin

Just like tears in the eyes do
Gözlerindeki göz yaşları gibi sadece

And when you’re feeling alone
Ve sen yalnız hissettiğinde

Oh, baby, I’ll be right here
Oh, bebeğim ben orada olacağım

Between the sea and silence
Denizler ve sessizlik arasında

So breathe easy my dear
Bu yüzden sevgilim kolayca nefes al

You can find sunshine in the rain
Sen yağmurda gün ışığını bulabilirsin

🎤🎤🎤🎤🎤

 

Jimin ve Tae de katıldı.

 

🎤🎤🎤🎤🎤

I will come running when you call my name
Sen adımı söylediğinde ben koşup geleceğim

Even a broken heart can beat again
Bir kırık kalp bile tekrar atabilir

Forget about the one who caused you pain
Acıya sebep olanlar hakkındakileri unut

I swear I’ll love you in a different way
Yemin ediyorum ben seni farklı bir şekilde seveceğim

🎤🎤🎤🎤🎤

 

Şarkı bitiyordu ve hemen ardından rastgele bir şarkı çalmaya başlayınca hepimiz kahkahalarla gülmeye başladık.

 

🎤🎤🎤🎤🎤

I wanna follow her where she goes

-Nereye gidiyorsa onu takip etmek istiyorum
I think about her and she knows it

-Onun hakkında düşünüyorum ve o bunu biliyor
I wanna let it take control

-Kontrolü almasına izin vermek istiyorum
‘Cause everytime that she gets closer

-Çünkü her zaman o daha da yakınlaşıyor

She pulls me in enough to keep me guessing

-Beni tahmin etmeye devam etmeme yetecek kadar içeri çekiyor
And maybe I should stop and start confessing

-Ve belki durmalıyım ve itiraf etmeye başlamalıyım
Confessing

-İtiraf etmeye

🎤🎤🎤🎤🎤

 

Birden boğazımda bir yumru hissetmeye başladım. "O senin erkek arkadaşın değil mi?" dedi Jimin ekrana işaret ederek.

 

Jungkook hafifçe kaşlarını çattı ve gözlerini yoldan ayırıp bana baktı.

 

"Mmm... Eski erkek arkadaşım" neredeyse fısıldayarak cevap verdim ve herkesin dikkatini çektim.

 

Tae sessizliği bozmadan önce bir iki dakika birbirlerine baktılar.

 

"Şu lanet şarkıyı değiştir" diye bağırdı Jungkook'a, Jungkook hemen şarkıyı değiştirdi, bu da beni biraz güldürdü..

 

Birkaç dakika sonra eğlence parkının otoparkına vardık.

 

Araba durduğunda Tae dışarı atladı ve bizi bekleyen diğerlerine doğru yöneldi.

 

Jimin ise doğrudan Jin'in devasa tek boynuzlu at şeklindeki pamuk şekerini yediği şeker standına gitti.

 

Arabadan çıkmak için kolu tutmadan önce kapım açıldı.

 

"Yani geliyor musun, gelmiyor musun?" Jungkook gülümseyerek bana dışarı çıkmam için elini uzattı.

 

Elini tutup arabadan indim. Diğerlerine ulaşmadan önce onu durdurdum. "Bu arada, dün gece için sana teşekkür etmek istiyorum! Margot, bayıldığımda beni odama getirdiğini söyledi.." dedim ona gergin bir şekilde parmaklarımla oynarken.

 

Gözlerimin derinliklerine baktıktan sonra bana yaklaştı ve bir tutam saçımı kulağımın arkasına koydu. "Evet! Sorun değil!" dedi yumuşak bir sesle, gözleri hala benimkilerin üzerindeydi.

Kalp atışlarımın hızlandığını hissediyordum ve bana çok yakın olmasından dolayı etrafta alabildiğim tek koku şeker kokusu ve onun misk kokusuydu.

 

Bu kadar yakın olmamalıydık..

 

"Suki karaoke kulübünde bayılmış olsaydı, arkadaşlarından birinin onu eve götürmesini söylerdim.." dedi.

 

Aniden ondan bir adım geri çekildim ve onaylayarak başımı salladım. Ama hala kafam karışık. Suki kim?

 

"O senin kız arkadaşın mı?" diye sordum diğerlerine doğru yürürken.

 

"Bir nevi. Karmaşık!" Gülümseyerek ama gözleri biraz hüzünlüydü.

 

"Karmaşık mı?" diye sordum hemen, kendi işime bakmam gerektiğini fark ettim ama çok geç.

 

"Şey-" diğerlerine ulaştığımızda konuşmaya başladı. Nam sözünü kesti. “Sonunda başardınız! Hadi içeri girelim" dedi kapıdan girerken.

 

Jungkook bana baktı ve gülümsedi. "Hazır mısın?"

 

"Evet. Hadi gidelim." Sahte bir gülümsemeyle karşılık verip diğerlerini takip ettim.

 


 

 

Sonraki bölümde Jungkook’a söveceğiniz bir bölüm olacak bu yüzden şimdiden üzgünüm😅

 

Loading...
0%